Digitized by the Internet Archive
in 2015
https://archive.org/details/osmanlmuellifler01 mehm
Yazan :
BURSALI MEHMED TÂHİR EFENDİ
OSMANLI
MÜELLİFLERİ
Osmanlılar'ın kuruluşundan zamanımıza kadar gelen ve mes-
leklerinde eser yazan Türk mutasavvıf, âlim, şair - edib, tarihçi
tabib, riyaziyeci ve coğrafyacılarının kısaca hayatlariyle eser-
lerine dair kâfi malûmatı muhtevidir.
1. Cild
Hazırlayanlar :
İSMAİL ÖZEN
İstanbul Müftü Muavini
A. FİKRİ YAVUZ
İstanbul Müftü V.
MERAL YAYINEVİ
Bakırcılar İbnül-Emin Han 13/14 Beyazıt - İstanbul
Tel : 26 39 61
" Büyüklerini Tanımayan
Millet Yükselemez „
ESERİ SUNARKEN
Son yıllarda neşir hayatımız büyük merhale katetmiştir.
Lâtin alfabesinin kabulünden bu yana basılan eserler kendi öz var-
lığımıza dayanan eserler değildi. Günlük neşriyat, ders kitapları ve ba-
tıya dayalı alimünit kitaplardı.
Köklü hiçbir neşriyatımız yoktu. Ne doğru dürüst bir lügat; ne ele
alabileceğimiz bir ansiklopedi... Hele yıllarca muayyen zümrenin yaz-
dığı eserleri Maarif Vekâleti empoze ile meşgul oldu.
Halkevleri neşriyatı olarak bir sürü faydasız, okunmaz yayın fikir
piyasasını işgal etti. Allah'a şükürler olsun ki, bugün bunları sergilerde
görmekteyiz. Bunları yapanlarsa seyretsinler marifetlerini...
Asırların kültür hamulesi olan Türk - İslâm sentezi ihya yolunda-
dır. Mütebahhir Osmanlı âlimini tanımaya başladık. Alim paşaları, mü-
dekkik zabitlerin bize seslenişlerini duyar gibi oluyoruz.
MERAL YAYINEVİ, bu mutlu kültür keşfinin arifesinde bu bahtlı
necip neslimizi binaltıyüz müellif ve bunların yirmi binden fazla eseri ile
tanıştırıyor. Bu muarefenin zengin kültürümüzü ihyada hayırlı netice-
ler doğuracağına inanıyoruz.
Eserin gün yüzü görmesinde hizmeti sebkeden Muhterem İstanbul
Müftü Vekili A. Fikri Yavuz ve İstanbul Müftü Yardımcısı İsmail Özen
Beyefendiye Yayınevimiz minnetlerini arzeder...
Merhum müellifi rahmetle yâdederken, okuyucularımıza Cenab-ı
Haktan feyizler dileriz.
KADİR MERAL
ÖNSÖZ
Bursalı Mehmet Tâhir Efendi tarafından hazırlanıp, 1333 Hicrî (1915
Milâdî) yılında İstanbul'da basılan «OSMANLI MÜELLİFLERİ» adlı bu
eserin yeniden basımına lüzum görülme sebebini açıklamadan önce, kitap
hakkında kısa bir bilgi verelim :
Bu kitap, Osmanlı Türklerinden olup, kendi sahalarında eser veren
âlim, edîb, mutasavvıf ve şâirler gibi kıymetli şahsiyetlerin hâl terceme-
lerini ihtiva eder. Ancak eser vermemiş olan âlim ve sanatkârların hâl
tercemeleri ele alınmamıştır.
Eser, ÜÇ CİLD hâlinde basılmış olup, yine bu baskısı da ÜÇ CÎLD
üzerine hazırlanmaktadır. Eserin tümü, şu bölümleri içine almaktadır :
1 — MEŞAYİH (Mutasavvıflar) Bölümü
2 — ÂLİMLER » »
3 — ŞAİRLER ve EDÎBLER » »
4 — TARİHÇİLER » »
5 — TABİBLER » »
6 — MATEMATİKÇİLER » »
7 — COĞRAFYACILAR » »
Yayımlanan I. cild, MEŞAYİH ve ÂLİMLER'e âit iki bölümü ihtiva
etmektedir. Her bölüm, alfabetik sıraya göre, mevcut şahsiyetlerin hâl
tercemelerini göstermektedir.
Her üç cildde toplanan müelliflerin sayısı BİNALTIYÜZ'ün üstün-
dedir.
Eserde, müellifler hakkında geniş bilgi verilmeyip, bilhassa ölüm ta-
rihleri ile eserleri, ayrı ayrı gösterilmiştir. Şu kadar ki, bazı kıymetler
üzerinde tafsilât verilmiştir.
Eser, Osmanlıca olarak bir defa basılmış olduğundan, piyasada mev-
cut nüshaları yok denecek kadar azalmıştır. Koca Osmanlı İmparatorluğu
devrinde yetişen ilim ve san'at erbâbını tanımak, mazideki kültür sevi-
yesi ile edebî, ahlâkî ve içtimaî ahvali bilmek ve takdir etmek demektir.
Bütün müellifler, tarihlerine ve geçmiş millî değerlerine önem ver-
mekte ve onlarla öğünmektedirler. İyi ve yüksek görüşlerinden, ahlâk
VI
ve faziletlerinden faydalanır ve onları örnek tutarlar. Noksan ve yanlış
tutumları görülürse, onları da telâfiye çalışırlar.
İşte bu maksatları gözönünde bulunduran Bursa'lı Mehmet Tâbir
Efendi, bu kıymetli eseri kaleme almış ve irfan hizmetinde bulunmuştur.
Bu defa, eserin yeniden basımına teşebbüs edilmesi, arzedilen hu-
suslarla beraber şu sebeplere dayanmaktadır:
a) Bugünün ve yarının genç nesillerine, geçmişteki değerli şahsi-
yetleri ve millî kültürümüzü anlatmak, ilme, fenne ve san'ata olan son-
suz bağlılıklarını öğretmek,
b) Çeşitli ilim dallarında, Türklerin medeniyete, ahlâk ve fazilete
olan hizmetlerini öğrenmek ve böylece millî bir şuura sahib olmak.
«OSMANLI MÜELLİFLERİ» adlı bu eser, Osmanlıcadan Türkçeye
çevrilirken, şu hususlara riayet edilmiştir:
1 — Müellifin kastettiği mânâlarda fazlalık veya eksiklik yapılma-
dan, yalnız Osmanlıca cümleleri basitleştirilerek, bugün kullanılan dile
oldukça sâde bir şekilde çevrilmiştir.
2 — Eser içinde adları geçen şahsiyetlere âit şiir ve sözler aynen
alınarak, bunların aslı muhafaza edilmiştir.
3 — İçinde Türkçe kelime bulunmıyan sırf Arapça veya Farsça me-
tinler, lâtin harfleriyle yazılamadığmdan, Türkçeye çevrilememiş ve
aslında olduğu gibi Arap harfleriyle yazılmıştır.
4 — Terceme-i halleri verilen şahsiyetlerle ilgili târihler, aslında
Hicrî târih olarak verilmiştir. Biz, bu târihlere tekabül eden Milâdî yıl-
ları da ilâve etmiş bulunuyoruz.
5 — Bursa'lî Mehmet Tâhir Efendi'nin vefatından sonra zamanımı-
za kadar gelip geçen, ilimde san'atta ün yapmış şahsiyetlerin hâl terce-
meleri de ilâve edilecek ve üçüncü cildin sonuna konulacaktır.
6 — Müellif Bursa'lı Mehmet Tâhir Efendi'nin hâl tercemesi de
kısmen iktibas sureti ile birinci cildin başına konmuş ve hakkında ye-
teri kadar bilgi verilmiştir.
Neşir hayatımızda mevcut bir boşluğu dolduracağı ve yetişen nesil
ile gelecek nesillere bir hizmet olacağı mülâhazası ile, şimdiden bu ese-
rin okuyucularına teşekkür eder; mîllî ve kudsî cevherlerimize sâhip
çıkararak millî birliğe kavuşmamızı Yüce ALLAH'dan niyaz ederiz.
A. Fikri YAVUZ - İsmail ÖZEN
İÇİNDEKİLER
[
Giriş Mevzuları Sayfa
Bursalı Mehmed Tahir Efendi . 1
Müellifin eserleri 4
Müellifin basılmamış eserleri 5
Müellifin takdim yazısı 18
Müellifin faydalandığı başlıca kaynaklar 22
ŞEYHLER ve MUTASAVVIFLAR
— A —
Akşemseddin 27
Açıkbaş Mahmud Efendi 29
Atpazarlı Osman Fazlı İlâhî 30
Ahmed Bican 32
Ahmed Efendi (Merkezefendi zade) 32
Ahmed Ümidî 33
Ahmed Rumî Akhisarî (Saruhanî) 3S
Ahmed Mürşidi Efendi 33
Ahmed Meâbî Efendi 34
Ahmed Efendi (Hafız Seyyid Ahmed ibni Muhammed ibni Ebu
Bekir Efendi) 34
Azmi Hüseyin Dede 35
Abdulkadir Kemaleddin Efendi 36
Abdullah Hulusi Efendi 36
Ali Örfî Efendi 37
Abdurrahman Halis Talibânî 37
Abdulhamîd Efendi (Kara Molla zade) 38
Abdurrahîm Efendi 33
Abdüllâtif ibni Durmuş Fakîh Karamanî 39
Abdülbakî Dede (Nâsır Seyyid Abdülbakî Dede) 39
Abdülkadir Necip Efendi 40
Abdülkerim Efendi (îştipli Emir Efendi) 40
VIII
Mevzu Sayfa
Alemî Muhammed Efendi 40
Azbî Mustafa Efendi 41
Abdullah ibni Abdurrahman Celvetî 41
Âşık Ali Paşa (Beşe) 42
Abdurrahîm Nizameddin Merzifonî (Sarı Danişmendzade) 43
Alâeddin Ali Aksarayî 44
Abdülkerim Efendi 44
Abdulmecid ibni Şeyh Nasuh 45
Amir ibni Hamza 46
Arif Muhammed Efendi 46
Abdurrahîm Karahisarî 46
Ali Dede Bosnavî 47
Ali Çelebi ibni Hüseyin îznikî 48
Alemî Dede 49
Adli Hasan Efendi ' 50
Abdülmecid Sivasî 50
Abdülkerim Vardarî , 50
Abdül-Ehad Nuri Efendi 51
Adnî Recep Dede 53
Aynî Ekber Muhammed Efendi 53
Acizî Süleyman Efendi 54
Abdülkerim Celvetî 54
Ali ibni Şaban Aksarayî 55
Ali ibni İbrahim Dağıştanî 55
Abdülhay Efendi 56
Ahmed Sarkan 56
— B —
Bayezîd-i Rûmî 57
Baba Nimetullah Mahmud 57
Baba Yusuf Sivrihisarî 58
Bahaeddin zade Muhyiddin Muhammed Efendi 58
Balî-i Sofyavî (Sofyalı Bâlî) 59
Behişti Ramazan Efendi 59
Bosnalı Fusus Sarihi Abdullah 60
Bivucudî Muhammed Talip Usküdarî 62
Bükatzade Veliyyuddin Efendi 63
Beyzade Mustafa Efendi 63
Behçet Ali Efendi 63
Bedreddin Simavî (Bedreddin Simavî'ye ait malûmat) 65
IX
Mevzu Sayfa
— C —
Cemaleddin İshak Karamanî 80
Cemal Halveti (Çelebi Halife) 80
Cunûni Ahmed Dede 81
Cahidi Ahmed Efendi 82
Cihangiri Hasan Burhaneddin Efendi 82
Cennet Muhammed Efendi 82
Cemaleddin Uşşakî 83
— Ç —
Çerkeşi Mustafa Efendi 84
— D —
Davud-u Kayseri 84
Davud Halveti ' 86
Dede Ömer Ruşenî 86
Demirtaş Ebu Abdullah Muhammed 87
Davud ibni Şeyh Muhammed Efendi 88
Düğümlü Baba 88
_ E —
Evliyazade İsmail Hakkı Efendi 89
Emin Muhammed Tokadî 89
Erzurumlu îbrahim Hakkı 90
Enis Recep Dede 93
Eyüp Efendi 93
Eroğlu Nuri Efendi 93
Eşref-i Rûmî 94
_ F —
Fahreddin-i Rûmî 95
Feyzî Hasan Efendi (Simkeşzade) 95
Fethi Abdülkerim Efendi (Bülbülcüzade) 96
Fenayî Mustafa Efendi 96
Fahrî Ahmed Efendi 97
Ferdî Abdullah Efendi 98
Feyzullah Efendi (Mesnevîhan) 99
Faik Muhammed Bey 99
X
Mevzu Sayfa
-- G —
Gafurî Mehmed Efendi 100
Gaybî Sunullah Efendi 100
Gavsî Ahmed Dede 101
Gazzîzade Abdüllâtif Efendi 102
Gümüşhaneli Ahmed Ziyaeddin Efendi 102
Gazzi zade Mustafa Nesîb Efendi 103
— H —
Hamidüddin Aksarayî 103
Haşim Emin Osman Efendi 103
Hacı Bayram Velî 103
Hasan Efendi (Hasan Hoca) 105
Hacı Ahmed ibni Seyyidî 105
Hüsameddin Ali El-Bitlisî 105
Habib Karamanî 106
Hakikî zade Osman Efendi 106
Hüseynî (Hüseynî ibni Ahmed Sirozî) 106
Hüsameddin Bursavî - 107
Haydarzade Muhammed Feyzî 108
Halevî Mahmud Efendi 108
Hasan Efendi (Ümmü Sinan zade) 109
Hasan Rızaî Efendi . 109
Hüseyin Efendi (Hacı Evhad Şeyhi) 110
Hamid Efendi (Küçük Hamid Efendi) 110
Hicabî Abdülbakî Efendi 111
Hüseyin Hamdî (îbni Seyyid Hüseyin Efendi) 112
Hakkı Muhammed Efendi 112
Hamza Nigâvî Efendi 113
Hayalî Ahmed Şemseddin Efendi 113
Hulusî Efendi 114
Halid Ziyaeddin Bağdadî 114
Hoca Hüsam Efendi 115 '
XI
Mevzu Sayfa
İbrahim ibni Demirhan 115
İbni İsa'yi Saruhanî 115
İbrahim Gülşenî 116
İbrahim ibni Hamza 117
İbrahim Kırımı 118
İdris Muhtefî • 118
İsmail Ankaravî 118
İsmail Rûmi 120
İsmail Hakkı Celvetî • 120
İsmail Nureddin Üsküdari 125
İbrahim Nureddin Efendi 125
İsmail Vehbi Efendi 125
Hüdaî 125
Haşimî Emir Osman Efendi 129
Himmet Efendi 130
Haşim Mustafa Baba ■ 131
İrfanı Abdullah Darendevî 132
İzzeddin Ahmed Efendi 132
İsa Mahvî 133
— K —
Kudbuddin İznikî
133
Kaygusuz Baba
134
Kara Çelebi Muhammed Efendi
' 134
Kasım Efendi
■ . ■ 135
Kurt Muhammed Efendi
135
Kuddusî Abdurrahman Efendi
135
Kuloğlu Mustafa Efendi
136
Karakaşzade Ömer Efendi
136
Kutup İbrahim Efendi
137
Kaimi Hasan Efendi
137
Karabaş Velî
138
Karababa zade İbrahim Efendi
138
Konevî Muhammed Vehbî Efendi
139
Kabûlî Mustafa Efendi
139
Kuddusî Ahmed Efendi
139
Kaygulu Halil Efendi
140
Kuş Adalı İbrahim Efendi
140
Kemal Ümmî
141
Küçük Muhammed Alemî Efendi
142
XII
Mevzu Sayfa
Keşfî Cafer Efendi 142
Kenzî Hasan Efendi 143
Kürdî Hasan Efendi 143
Köseç Ahmed Efendi 143
Kemal Efendi 144
Kâk Ahmed Kadiri Efendi 146
— L —
Lutfullah Karamanî 147
Lâli Muhammed Fenai Efendi 147
Lâlizade Abdülbakî Efendi 147
Lâmekânî Hüseyin Efendi 149
— M —
Muhammed Muhyiddin 148
Mahmud ibni Edhem 149
Merkez Musa Muslihuddin Efendi 150
Mûsa ibni Şeyh Tahir Tokadî 151
Memi (Muhammed) Can Efendi 151
Muhyi Efendi 151
Müezzinzade Muhammed Efendi 153
Muhammed Muizuddin Efendi 153
Muhyiddin Bursavî 154
Muhammed Dede 154
Manevî Mustafa Efendi 155
Müslim Efendi (Ebul Vefa) _ 155
Medenî Muhammed Efendi (Trabzonî) 156
Müstakim Mustafa Niyazi Efendi 157
Muhammed ibni Muhammed El-Kadî 157
Müstakim zade Süleyman Sadeddin Efendi 157
Muhammed Murad Nakşibendî 159
Mustafa Enver Efendi (Mustafa Bey) 159
Muhammed Bahaeddin Efendi 160
— N —
Nureddinzade Muslihuddin Efendi 160
Nimetullah Efendi 161
Nakşi Ali Akkirmanî 161
Niyazi Muhammed Mısrî 162
Nakşî İbrahim Efendi 165
xnı
Mevzu Sayfa
Nazmi Muhammed Efendi 165
Nasuhî Muhammed Efendi 166
Nuzûlî Mustafa Efendi 167
Nureddin Muhammed Cerrahî 167
Nehri Ahmed Efendi 168
Nurî Muhammed Efendi 169
Nazif Hasan Dede 169
Nurî Muhammed Şemseddin Efendi 170
— O —
Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi 170
Osman Selâhaddin Efendi 171
Osman Nakşibendî 172
Osman ibni Ahmed Fertekî 172
— Ö —
Ömer Fanî Efendi 173
Ömer Fuadî Efendi 173
— P —
Pır Muhammed Bahaeddin Erzincanî 174
Pîr Muhammed Efendi 175
Parısa Sabır Muhammed Efendi 175
— R —
Ramazan Efendi (Ramazan Mahfî) 176
Recep ibni Şeyh İbrahim Cemaleddin Sivasî 176
Reşadî Muhammed Efendi 177
Raufî Seyyid Ahmed Üsküdarî 177
Rifat Efendi (Hafız Ahmed Rifat) 177
Rüstem Efendi 178
Rûşen Efendi 178
— S —
Sakıp Mustafa Dede 179
Sünbül Efendi 179
Semaî Muhammed Dede Efendi 180
XIV
Mevzu Sayfa
Sineçâk Yusuf Sinaneddin-i Mevlevi 181
Sarhoş Balî Efendi 182
Selâmî Mustafa Efendi 182
Seyyid Seyfullah Kasım Efendi 182
Sinan Efendi 184,
Sükûnî Muhainmed Efendi 184
Selâmî Ali Efendi ,185
Sezai Hasan Efendi 185
Sinan Ümmî ı 187
Sırrı Abdülbaki Dede 187
Selim Baba 188
Selâmî Mustafa Efendi 188
Süleyman Efendi (Köstendilli) 190
Suzî Ahmed Efendi 191
Said Efendi 191
Seyyid Ahmed Hicabî Efendi 192
Sarı Abdullah Efendi ' 192
Seyfullah Musa Dede 195
Suhufî Muhammed Efendi 196
Salâhı Efendi 196
Sadık Muhammed Erzincan! 199
Sanî Ahmed Efendi 199
Salih Rifat Efendi 200
- Ş -
Şahabeddin Ahmed Sivasî 200
Şeyh îlâhî Nakşibendî 202
Şahidî İbrahim Dede 202
Şaban-i Velî 205
Şemseddin Sıvası 205
Şah-ı Velî Aymtabî 208
Şuhudî Muhammed Efendi 208
Şumlalızade Ahmed Efendi 209
Şaban Nakşibendî 209
Şemseddin Efendi (Nasuhîzade) 209
Şakir Efendi (Muhammed Şakir Efendi) 210
Şerefuddin Şuayb Efendi 210
Şeyh Ebebaiı 211
XV
Mevzu Sayfa
— T —
Tennurî İbrahim Efendi 211
Terzi Baba (Hayyat Vehbi) 212
Turhal Şeyhi Mustafa Efendi 212
— U —
Uyunî Seyyid Muham'med Efendi 213
— Ü — .
Ünsî Hasan Efendi 213
Ümmi Sinan 213
Üftade Muhammed Muhy iddin 214
V —
216
217
217
219
219
219
— Y —
Yar Ali ibni Siyavuş ibni Averen Divriği 219
Yunus Emre 220
Yazıcızade Muhammed Efendi 222
Yusuf Hakikî 224
Yahya-i Şirvanî 224
Yusuf Mahmud 225
Yiğitbaşı Ahmed Şemseddin Marmaravî 225
Yavsî Muhammed Muhyiddin îmadî 226
Yahya ibni Bahşî 227
Yahya Efendi (Beşiktaşî) 227
Yunus ibni Halil 228
Yusuf Sinan Efendi 228
Yusuf Dede 228
Yakup Afvî 229
Yusuf Efendi 230
Yusuf Yanyavî 230
Vefa-î Konevî
Vahyizade Muhammed Efendi
Vahdeti Osman Efendi
Visali İbrahim Efendi
Veliyyüddinzade Hıfzı Efendi
Vahyî Mustafa Efendi
XVI
Mevzu Sayfa
— Z —
Zakirzade Abdullah Efendi 231
Zatî Süleyman Efendi 232
Zekâî Mustafa Efendi 233
Zührî Ahmed Efendi 234
Zarifi Ömer Efendi 234
ULEMA FASLI
(Din Âlimleri)
— A —
Akbilek Bahşî Halife 239
Abadî Muhammed Çelebi 239
Altı Parmak Muhammed Efendi 239
Adalı Şeyh Mustafa ibni Hamza (Kuşadalı) 241
Ayine zade Muhammed Şemseddin (Şirazî) 241
Akkirmanî Muhammed Efendi 241
Alaşehirli Osman ibni Hasan Efendi 242
Aslanzade Mustafa Efendi ' 242
Ak Ali Efendi (İzmidî) ' 242
Ak Osman Efendi (Osman ibni Ali) 243
Ayaklı Kütüphane Muhammed Emin Efendi 243
Adalı Hoca Muhammed Efendi (Adapazarı) 243
Akşehirli Hasan Fehmi Efendi (Şehyülislâm) 243
Akşehirlizade Ali Haydar Bey 244
Ahmed Cemaleddin ibni Mesûd Konevî 245
Ahmed ibni Muhammed (Manisavî) 245
Ahizade Halim Efendi 246
Ahterî Mustafa 246
Ahmed ibni Mahmud El-Esammı Karamanı 247
Areczade Ahmed Efendi 247
Ahmed ibni İbrahim 248
Ahmed ibni Abdullah (Gurabzade) 248
Ahmed Attar Efendi 248
Ahmed ibni Ömer îzmirî 248
Ahmed Hamdi Efendi (Şirvanî) 249
XVII
Mevzu Sayfa
Ahmed Hamdullah Efendi 250
Ahmed Kudsî Efendi (Tapbaşzade) 250
Ahmed Feyzi Efendi (Çorumî)' 251
Abdulmuhsin Kayseri 251
Alâuddin Ali Esved (Karahoca) 251
Alâuddin Ali ibni Musa (Koçhisarlı) 252
Abdülkerim Efendi 252
Aynî Bedreddin Ebu Muhammed Mahmud El-Aynî 252
Aynî Abdurrahman Zeyneddin 253
Ali ibni Hüseyin Amasî (Alâeddin Çelebi) 253
Abdülmecid ibni Nasuh ibni îsrafil 254
Alâeddin Ali Fenarî 254
Abdurrahman Amasyavî (Müeyyedzade) 255
Atûfî, Hayreddin Hızır ibni Mahmud 255
Abdülkadir Hamidî Efendi 257
Abdülkerimzade Muhammed Efendi 257
Abdurrahman Alanşah (Kadı) 257
Alaiyevî İvaz 258
Abdülgani Efendi 258
Abdullah ibni Yusuf ibni Muhammed 258
Ayşî Mehmed Efendi 258
Abdurrahim Şirvanî 259
Abdül'-Celîl ibni Yusuf 260
Allâmek Muhammed ibni Musa 260
Arızî Muhammed Efendi 261
Abdülhalim Efendi 261
Abdülhalim Germiyanî 261
Alim Muhammed ibni Hamza 262
Abdulbakî Arif Efendi 262
Abdurrahman Rahmi - Bursavî , 263
Abdullah Efendi (Şeyhülislâm) . 263
Abdullah Paşa 263
Akif Mustafa Efendi (Müfti) 264
Abdurrahman ibni Ahmed 264
Ali Efendi 264
Abdullah Efendi 264
Abdullah Efendi (Abdullah ibni Muhammed) 265
Ali Şükrü Efendi 265
Abdullah Ahiskavî 265
xvın
Mevzu Sayfa
Abdurrahman ibni İsmail 268
Ahmed Asım Efendi (Kamus mütercimi) 268
Ataullah Muhammed Efendi 271
Abdullah Efendi (Kayyımzade) 272
Abdullah Efendi (Tirevî) 272
Abdurrahim Efendi (Hoca) 273
Abdullah Eyyubî ' 273
Abdüsselâm Efendi 275
Ali Hicabı Efendi (Yorgancızade) 276
Arif Efendi (Şeyhülislâm) 276
Asım Efendi (Seyyid Asım Efendi) 277
Abdurrahman Fevzi Efendi (Hoca) 277
Abdülaziz Ahmed Efendi 278
Ali ibni Osman Akşehrî 278
Abdüssettar Efendi 278
Abdullah Efendi "279
Abdünnafi İffet Efendi 280
Atıf Muhammed Bey (Kuyucaklızade) 281
Ali Haydar Efendi (Haydar Molla) 281
— B —
Bahaeddin Efendi (Malkaravî)
282
Bedreddin Mahmud Efendi (Amasyavî)
283
Bedreddin Mahmud Efendi (Aydinî)
283
Bali Efendi
283
Bostanzade Mustafa Efendi (Tirevî)
284
Birgivî Muhammed Efendi
284
Baba Kuşî Abdurrahman Efendi
287
Babazade Muhammed Efendi (Larendeli)
287
Bostanzade Muhammed Efendi (Tirevî)
287
Bostanzade Yahya Efendi (Tirevî)
287
Beypazarî Muslihuddin
288
Baldırzade Muhammed Efendi (Bursavî)
288
Balizade Mustafa Efendi (Şeyhülislâm)
289
Beyazizade Ahmed Efendi (Bosnavî)
289
Bedreddin (Vanî)
289
Bekir ibni Ali (Arıcızade)
289
Babadağlı İbrahim Efendi
290
Battal Hatibi Hasan ibni Ali Kayseri
290
XIX
Mevzu Sayfa
— C ■—
Cemaleddin Muhammed Aksarayî 291
Celâleddin Muhammed Çelebi 292
Celâleddin El-Evcî 292
Carullah Veliyuddin Efendi 292
Cemaleddin Muhammed Efendi 293
— ç -
Çivizade Muhyiddin Efendi 293
Çavuşzade İbrahim Efendi (İstanbulî) 294
Çömez Kadı Ahmed Efendi 294
Çömezzade Muhammed Şevkî Efendi 294
Çelebizade Abdurrahman Efendi (îstanbulî) 295
Çorbacızade Muhammed ibni Hüseyin Efendi 295
Çerkeşizade Osman Vehbi Efendi 295
Çeşmizade Muhammed Halis Efendi 296
Çerkeşizade Muhammed Tevfik Efendi 296
— D —
Divrikli Fahreddin Muhammed Efendi 297
Devletoğlu Yusuf (Balıkesirî) 297
Dinkoz Ahmed Efendi (Bursavî) 298
Dede Cengi Efendi (Amasyavî) 298
Deşişî Muhammed Efendi (Amasyavî) 299
Dukakızade Osman Bey 299
Derviş Muhammed Efendi 300
Delîbağzade Numan Efendi (îstanbulî) 300)
Dede Efendi (Bursavî) 300
Debbağ Müfti Ahmed Efendi (Maraşî) . 301
Dürrizade Mustafa Efendi (Şeyhülislâm) 302
Davud Karsî 302
Damad Hüseyin Efendi 303
Duvalarlı - Dualarlı Hacı Osman Efendi 303
Daniş Ahmed Efendi (Manastırı) 304
Dahkî Mustafa Efendi 304
XX
Mevzu Sayfa
— E —
Ebu's-Sena Mahmud ibni Ahmed Cemaleddin Konevî 305
Ekmelüddin Muhammed Bayburdî ' 305
Efdalzade Hamidüddîn Efendi 306
Ebu's-Suûd El-İmadî 306
Ebubekir Güranî 307
Ebu'l-Beka Eyüp Kefevî 307
Esiri Muhammed Efendi (Şeyhülislâm) 308
Ebubekir ibni Rüstem Şirvanî 308
Esad Hoca (Yanyalı Hoca Muhammed Esad ibni Ali) 308
Esad Muhammed Efendi (Ebu îshak İsmail Efendi zade Şey-
hülislâm) 310
Ebubekir (Amidî) ■ 311
Ebu's-Suûd Muhammed Efendi ibni Abdulvahid Efendi 311
Ebubekir Edib Çorumî (Damadzade) 311
Eskicizade Ali Medhi Efendi (Edirnevî) 312
Esad Sadi Efendi (Konevî) 312
Evliyazade Hacı Ali Rıza Efendi 312
Edirne Müftüsü Muhammed Remzi Efendi 313
— F —
Fenarî Şemşeddin Muhammed ibni Hamza (Molla) 313
Fethullah Şirvanî 315
Fevrî Ahmed Efendi 315
Ferah ibni Abdul Muhsin Efendi . 316
Feyzullah Efendi (Şeyhülislâm) 317
Fıtrî İbrahim (Edirnevî) 317
Feyzullah Nafiz Efendi (Lâzikizade) 317
Ferruh İsmail Efendi 318
Fethi Ali Effendi (Osmanbeyzade) 318
Fevzi Halil Efendi (Filibeli - Ders Vekili) 319
Feyzullah Efendi (Hacı) 319
— G —
Gavvas Efendi (Sökevî) 319
Galatah Muhammed Efendi 319
XXI
Mevzu Sayfa
— H —
Hasan Paşa (Kara Alâaddinzade) 320
Hasan Çelebi (Fenarî) 320
Hüsamüddin (Tokadı) 320
Hacı Baba İbnüs Şeyh İbrahim (Tosyavî) 321
Halimi 321
Hacı Hasan zade Muhyiddin Muhammed Cami (Balıkesirî) 321
Hüseyin Efendi (Hüseyin Şah Çelebi Amasyavî) 322
Hamdullah ibni Hayreddin 322
Hüsamzade Mustafa Efendi 323
Hafız Muhammed ibni Ahmed ibni Adil Paşa 323
Hüseyin Hüsameddin Efendi (Kara Çelebizade) 323
Hüseyin Kefevî 323
Hüsamzade İbrahim Efendi (Germiyanî) 324
Hasenül-Kâfi (Akhisarî-i Bosnavî) 324
Hafız Mahmud (Vardarî) 325
Hıbrî Ali Efendi 326
Hacı Muhammed ibni Ali El Karamanî 327
Hâcipzade Muhammed Efendi (İstanbulî) 327
Hıfzî Muhammed Efendi 328
Hazık Muhammed Efendi (Erzurumî) 328
Hüseyin ibni Muhammed Efendi 328
Hanîf İbrahim Efendi 329
Hüseyin Hüsnü ibni Halil Giridî 330
Harid Muhammed Efendi (İstanbulî) 330
Hayati Ahmed Efendi (Elbistanî) 331
Hıfzı Arif Muhammed Bey (İstanbulî) 331
Hafız Seyyid Efendi (Sirozî) 332
Hadım Ahmed Efendi (Nevşehrî - Rûhîzade) 332
Hâmid Efendi (Karsî) 332
Hacı Torun Efendi (Kayseri) 332
Hüseyin Fehmi Efendi (Palulu) 333
Hacı Abdi Bey (Petrîci) 333
Hüseyin ibni Muhammed (Mandalyatî) 334
Hacı İbrahim Efendi (İstanbulî) 334
Hamid Efendi (Harputî) 334
Hasbi Süleyman Efendi (Piraviştevî) 335
Hüsnü Efendi (Hüseyin Hüsnü Efendi) Şeyhülislâm 336
XXII
Mevzu Sayfa
Hattap Haydar ibni Ebi'l-Kasım Karahisarî 336
Hızırşah Menteşevî 336
Hızır Bey (Sivrihisarî) 337
Hayalî Ahmed Efendi (Molla - îznikî) 338
Hüsrev Muhammed Efendi Sivasî (Molla Hüsrev) 339
Hocazade Muslihuddin Efendi (Bursavî) 340
Hatipzade Muhyiddin Efendi 340
Hüsrevzade Mustafa Efendi 341
Halil ibni Resûl (Sinobî) 341
Hızır ibni Muhammed (Amasyavî) 342
Hisali Abdurrahman Çelebi 342
Halis İbrahim Efendi (Pasarofçavî) 342
Mevlâna Müfti Ebu Said El-Hâdimî (Hâdimî) 342
Halil ibni Hasan (Ebi'l-Felâh) 345
Hahirzade ismail ibni Şeyh Muhammed Efendi 345
Halil Şeref Efendi (Hayatizade) 345
Halil Kermirî (Kayseri) 346
Halil Efendi (Burdurî) 346
Hoca Tahsin Efendi (Filâtî) 346
Harputî Ömer Nâimî Efendi 34S
Halis Muhammed Efendi (Şirvanî) 348
İbni Türkmen Alâaddin Ali ibni Osman Mardinî 349
îbni Melek ' 349
İbni Melekzade Muhammed Efendi 350
İbni Hümam Kemaleddin Muhammed Sivasî 351
İbrahim ibni Süleyman Radıyyüddin 351
İlyas Sinobî 352
İbni Kemal (Şeyhülislâm) 352
İbrahim Burhaneddin Güranî 354
İbni Firuz Muhammed Bey (İstanbuli) 355
İbrahim Bergamavî 355
İsmail ibni Sinan Sivasî 356
İbrahim İzdinî 356
İbrahim ibni Muhammed 356
İshak ibni Hasan Tokadî 356
İzmirî Süleyman Efendi 357
İshak Hocası Ahmed Efendi 357
Me\zu
XXIII
Sayfa
îbni Adavî Mustafa ibni İbrahim 359
îshak Efendi (Şeyhülislâm) 359
İzmirî (Mevlâna Muhammed ibni Veli ibni Resûl) 359
İbrahim Rûmî 361
İbrahim ibni Yakup Gümüşhanevî 361
İbrahim El-Haravî Erzurumî 361
İbni Resûl Muhammed Zeki Efendi (Süleymaniyevî) 361
İsmail Müfid Efendi (İstanbulî) 362
İbrahim Sıtkı Efendi (îskodravi) 362
İmamzade Esad Efendi (İstanbulî) 363
İsmail Nebil Efendi (Ahıskavî) 363
İbrahim Efendi (Yalvacı) 363
İbrahim Efendi 364
İshak Efendi (Hoca) 364
İsmail Efendi (Manastırlı İsmail Hakkı Efendi) 365
Ayşî Muhammed Efendi 366
— K —
Kadı Ahmed Burhaneddin (Erzincanî) 367
Kara Yakup ibni İdris 367
Kara Sinan 368
Kırımî Seyidi Ahmed ibni Abdullah 368
Kara Seyyidî , 369
Karabagî Muhyiddin Muhammed 369
Kara Davut (İzmitî) 370
Kara Haydar 370
Kadızade Hüseyin ibni Hasan Efendi 370
Kasım ibni Süleyman Niğdevî 371
Kmalızade Alâaddin Ali Çelebi 371
Kızıl Molla (Abdurrahman ibni Seydî Ali) 372
Kadızade Şemseddin Ahmed Efendi (Şeyhülislâm) 372
Karaca Ahmed Hamidî 372
Kadı Mustafa Efendi (Urlalı) 373
Kadızade Muhammed Efendi 373
Kadı Mahmud ibni Ahmed (Manastırî Terzizade) 373
Kadri Muhammed Efendi 373
Kara Halil Efendi 374
Kazâbâdî Ahmed ibni Muhammed Efendi 374
XXIV
Mevzu Sayfa
Karahisarî Muhammed ibni Şeyh Ali El-Maruf Bihamidî 375
Kadızade Muhammed Efendi - 375
Kurşunluzade Mustafa Efendi 375
Konevî Hafız İsmail Efendi 376
Kuşadah Şeyh Ahmed Efendi 376
Karatepeli Hüseyin ibni Mustafa 376
Kara Mustafa Efendi 377
Kestelli Muslihuddin Mustafa Efendi 377
Ebu Abdullah Muhammed Muhyiddin ibni Süleyman ibni
Mesud Rumiî- Kâfici (Kâfiyeci) 377
Kemaleddin İsmail Karamanî (Kara Kemal) 380
Kürdî Muhammed Efendi 380
Kefevî Muhammed Efendi (Muhammed ibni El-Hac Hamid) 380
Kâşif Muhammed Efendi 381
Kuddûsî Hafız Muhammed Efendi 381
Kâtip Mustafa Efendi (Kürdzade) 381
Kerim Efendi (Hoca Abdülkerim Efendi) 382
— L —
Lütfî «Molla» Sarı Lütfî 382
Lübbî Muhammed Efendi (Hafız) 383
Lütfullah bin Muhammed Erzurumı 383
Lebib Abdülgafûr Âmidî 383
Lâdıkî Muhammed Çelebi 384
Lâlî Ahmed Efendi 384
Lâlî Hasan Efendi ■ 385
— M —
Muhammed ibni Ahmed ibni Abdülaziz Konevî 385
Mustafa ibni Muhammed Ankaravî 385
Musa ibni Hacı Hüseyin îznikî 385
Muhammed Şah Fenarî 387
Mahmud ibni Kadı-i Manyas 387
Musa Efendi (Musa ibni Affan ibni Mürsel El-Aydmî El-Tirevî) 387
Muhammed Muhyiddin Niksarî (Muhammed ibni İbrahim) 388
Muhyiddin Samsunî ^ 388
Muhammed Şah Efendi 388
Muhammed ibni Kadı-î Ayasluğ 389
XXV
Mevzu Sayfa
Muhyiddin Muhammed ibni Hatip Kasım (Hatip Kasımoğlu) 389
Muhammed Muhyiddin Vefai 389
Muhammed ibni Necip Karahisarî 390
Muhyiddin Muhammed (Fenarîzade) 390
Mushhuddin Mustafa ibni Zekeriya-yı Karamanî 391
Muhammed Efendi 391
Mahmud ibni Süleyman Kefevî ' 391
Mustafa Efendi (Hacegizade) 392
Münşî (Muhammed ibni Bedre'd-din Münşî) 392
Muharrem Efendi 393
Muhammed Maruf Efendi 394
Molla Ahmed Şemseddin Karabağî 394
Molla Çelebizade İbrahim Ahmed Efendi 394
Muhammed Esad Efendi (Şeyhülislâm) 395
Muhammed Emin ibni Sadreddin Şirvanî 395
Mustafa Efendi (Şeyhülislâm) 395
Mustafa ibni Hayreddin 395
Muhammed Bursavî (Musannif) 396
Muhammed Yusuf Efendi (Esirî Muhammed Efendi) 396
Mustafa ibni Ömer Üsküdarî 396
Muhammed Emin Efendi (Şeyhülislâm) 396
Muhammed ibni Ahmed ibni İbrahim 397
Münirî-i Belgradî 397
Mostarî Mahmud Efendi 397
Muslihuddin Musa Efendi (Şeyh İmadzade) 397
Muhammed ibni Abdurresûl Berzencî 398
Muhammed ibni Ahmed 398
Menteşîzâde Abdürrahim Efendi (Şeyhülislâm) 398
Muhammed Üsküdarî (Şeyh) . 399
Mestcizade Abdullah Efendi 399
Muhammed ibni Ömer Darendevî 399
Mustafa ibni Abdurrahman İzmirî 399
Muhammed Emin Üsküdarî 400
Mustafa-yi Mostarî 402
Musannifek Bekir Ahmed Efendi 403
Mustafa ibni İbrahim Efendi 404
Molla Hüseyin ibni İskender 404
Müftüzade Muhammed Sadık Erzincanî 404
Mahmud ibni Hafız Hasan Manisavî 404
i.
XXVI
Mevzu Sayfa
Muhammed İzmirî 405
Muhammed ibni Mustafa Alâiyevî 405
Maraşî Muhammed Efendi 405
Mustafa Efendi 406
Muhammed Munip Efendi (Hoca) 406
Mantıkî Mustafa Efendi 408
Molla Halil Şiirdi 409
Maksud Efendi 409
Mustafa ibni Muhammed Güzelhisarî 410
Molla Efendi (Molla Muhammed Emin Efendi) 410
Mustafa Tevfik Efendi 411
Muhammed Efendi (Hacı Hamzazade) 411
Muhammed Efendi (Hacı) 411
Mustafa Efendi (Mıhallıçcıkh Hacı Mustafa Efendi) 411
Muhtar Ahmed Molla Bey (Şeyhülislâm) 412
Mesud Efendi 412
Musacalızade Muhammed Said Efendi 413
Mustafa Kemal ibni Kemal Şerif Efendi (Erzurumî) 414
— N —
Nureddin Hamzay-ı Aydmi (Küçük Nureddin)
Nasiruddin Nebi ibni Mürsel Tokadı
Nasûh Tevali-i Akhisarî
Nurullah Şirvanî
Nuh ibni Mustafa (Konevî)
Nurullah ibni Şerif Maraşî
Nisarî Ali Efendi
Nazira İbrahim Efendi
Necip Abdullah Efendi (Hoca)
Naimi Halil Efendi
Niyazi Şeyh îsmail Efendi
— O —
Osman Faik Efendi (Gürcüzade) 420
Osman ibni Yakup (Kemahî) Vaiz 421
Osman ibni Ali Mevkufatî 421
Osman Abdülmennan Efendi 421
414
415
415
415
416
417
417
417
419
420
420
XXVII
Mevzu Sayfa
— Ö —
Ömer Vecîhüddin ibni Abdü'l-Muhsin Erzincanî 422
— P —
Pir Muhammed ibni Yusuf Ankaravî 422
Perviz Abdullah Efendi 422
Pîrîzade İbrahim ibni Hüseyin (Burhaneddin İbrahim ebi
Muhammed) 423
Pirinccizade Süleyman Efendi 424
Pîrizade Muhammed Said Efendi 424
— R —
Resûl ibni Salih Efendi (Aydmî) 424
Ramazanzade Ahmed Çelebi 425
Rızai Ali Çelebi (Amasyavî) 425
Recep Efendi (Âmidî) 426
Remzi Mustafa Efendi 426
Rodosîzade Muhammed Efendi (Ayasluğî) 426
Remzi Muhammed Efendi (Kayseri) 427
Rıfkı Mustafa Efendi (Şeyh Hüsrevzade Kayseri) 427
Rahmî Abdürrahim Efendi 427
Rüşdî Ahmed Efendi (Karaağacı) 428
'Ragıp Efendi (Hacı Muhammed Ragıp Efendi) Amidî 428
Reşit Ahmed Efendi (Nevşehirî) 429
İlaif Efendi (îstanbulî) 429
Recep Efendi (Hacerzade - Ferecîkî) 430
Refi Efendi (Yanyavî) 430
Rahmi Efendi (Eğinî) 430
— S —
Sabit Muhammed Efendi (Kayseri) 431
Seyyid Ali Komenati (Tokadı) 431
"Süleyman ibni Ali (Karamanı) 432
- Sadi Çelebi (Şeyhülislâm) 432
Sudî (Bosnavî) 432
XXVIII
Mevzu Sayfa
Sirkezade İbrahim Efendi (Bursavî) 433
Süleyman Efendi (Müftî-i Gelibolu) 433
Süleyman Fazıl Efendi (îstanbulî) 434
Saçaklızade Muhammed ibni Ebi Bekir (Maraşî) 434
Sükuti Muhammed Efendi (Kulavî) 435
Seyyid Muhammed Said Efendi (Karahisarî) 436
Sirozî Mustafa Efendi 436
Süleyman Efendi (Kırkağaç!) 436
Suavi Efendi (Ali Suavi Efendi) 437
Süleyman Hakkı Efendi (Eskişehiri) , 438
Sırrı Yakup (Karamam) 439
Sarı Kürz Nureddin Efendi (Balıkesirî) 439
Solakzade Halil ibni Hacı Muhammed Efendi (Îstanbulî) 439
Sadık Muhammed Efendi (Sakızî) 440
Sadık Efendi (Sadreddin Şirvanîzade Şeyhül-İslâm Muhammed
Sadık Efendi) 440
Subiceli Muhammed Efendi 441
Su içmez Mustafa Efendi (Kayseri) 441
Sadık Efendi (Hoca - Pıravadi) 441
Sarılarlı Muhammed Efendi (Elmalı) 442
Sarı İbrahim Efendi (Aydmî) 442
- Ş -
Şemseddin Muhammed Akşehrî
Şad Geldi Şemseddin Çelebi Paşa (Amasyavî)
Şemseddin Muhammed ibni Yusuf El-Konevı
Şükrullah (Amasyavî)
Şemseddin (Aydmî)
Şeyh Sinan Rumî (Burdurî)
Şuca ibni Nurullah (Ankaravî)
Şucaeddin İlyas Rumî (Dimetokavî)
Şeyhzade Muhyiddin Muhammed Efendi (İzmiti)
Kadı Beyzavî Haşiye Yazan Osmanlı âlimlerinin meşhurları
Talikat yapanlar
Şah Muhammed ibni Ahmed
Şaban Efendi (Müezzînzade Eyyübî)
Şahap Kürdî
Şerif Muhammed Efendi (Şeyhülislâm - îstanbulî)
442
443
443
443
444
444
444
445
445
446
447
448
448
449
449
XXIX
Mevzu Sayfa
Şevkî Ahmed Efendi 449
Şem'î Muhammed Efendi (Köstendilî) 449
Şuûrî Sabahaddin Ali Efendi (Balıkesirî) 450
Şevket Mustafa Efendi (İstanbulî) 450
Şaban Kâmi Efendi (Âmidî) 451
Şerif Efendi (Muhammed Şerif Efendi) 451
Şakir Ahmed Efendi (Hafız) «İstanbulî» 452
— T —
Tac Beyzade Sadi Çelebi (Amasyavî) 452
Tac Beyzade Cafer Çelebi (Amasyavî) 453
Taceddin İbrahim ibni Abdullah (Hamidî) 454
Tevfik Efendi (Muhammed Tevfik Efendi) «İstanbulî» 454
Tarsusî Kadı Necmeddin Efendi 454
Taşköprülüzade Ahmed Efendi 454
Taşköprülüzade Muhammed Kemaleddin Efendi 455
Tursun zade Abdullah Fevzi Efendi (İstanbulî) 456
Tarsusî Muhammed Efendi (Müftî) 457
Tarikatçı Seyyid Mustafa Efendi (Tarikatçı Emir) 457
Tavası Ali Efendi 457
Tahir Muhammed Efendi (Lâlezârî) 458
Tatzade Hüseyin Efendi 458
Tâhir Efendi (Kadızade - Şeyhülislâm) 458
Tâhâ Efendi (Güranî) 459
— U —
Uryanî Osman Efendi 459
— V —
Vankulu Muhammed ibni Mustafa El-Vânî 460
Visalî Muhammed Efendi 460
Vardarî Şeyhzade Muhammed Efendi 460
Vifak Muhammed Üsküdarî 461
Vecdî Ahmed Efendi 461
Vanî Muhammed Efendi 462
Vehbî Efendi (Feraizci) 462
Veliyyüddin Efendi 462
Vidînî Mustafa Efendi 463
XXX
Mevzu Sayfa
Y —
Yûsuf Bâlî 463
Yûsuf ibni Cüneyd (Ahîzade) (463
Yarhisarî Muslihuddin Mustafa 464
Yûsuf Efendi (Yûsuf ibni Hüseyin Kirmastî) 464
Yakub Efendi (Seyyid Alizade) 464
Yûsuf Sinaneddin Amasyavî 465
Yûsuf Efendi (Kağızmanî Vaiz Yûsuf Efendi) 465
Yahya Efendi (Minkarîzade) Şeyhülislâm 466
Yûsuf ibni İbrahim Şirvanî 466
Yûsuf ibni Hamza El-İlyas 466
Yayaköylü Hacı Ahmed Reşîd Efendi 467
Yeşincizade Abdülvehhab Efendi (Şeyhülislâm) 467
Yûsuf Bahrî 468
Yusuf Şükrü Harputî 468
Yemlihazade Mustafa Kâmil Efendi 468
Yeğen Osman Efendi 469
Yozgadî Çuhadarzade Hacı Keşfi Mustafa Efendi 469
Yusuf Sıdkî Efendi 470
Yekta Efendi (Ali Yekta Efendi) 470
Yûsufzade Abdullah Hilmi Efendi 471
— Z —
Zelili Yusuf ibni Mustafa 473
Zeyrek Muhammed Efendi 473
Zenbilli Ali Efendi (Şeyhühslâm) 473
Ziyaeddin ibni Ali (Aydonatî) 474
Ziya Efendi (Evliyazade Ahmed Ziyaeddin Efendi) 474
Zenbillizade Fudayi Çelebi ' 474
Zekeriya Efendi (Şeyhülislâm) 475
Zeynîzade Hüseyin Efendi (Bursavî) 475
Zehavi Muhammed Feyzi Efendi (Süleymaniyevı) 476
îbni Kemal, Ebu's-Suûd ve Zenbilli Ali Efendilerden başka fet-
vaları kitab haline getirilmiş olan değerli zatlar: 476
Bursalı
Mehmed Tahir Beyin
Hayatı
[H. 1278 = 1861 — 1343 = 1924 M.]
BURSALI MEHMED TAHİR EFENDİ
Türklerin en büyük kitabiyat «Bibliyografya» âlimi gibi iftihar duy-
mayı gerektiren bir ünvana gerçekten hak kazanan Bursalı Mehmed Ta-
bir Bey, Sultan Abdülmecid devri ordu mensuplarından Tuğgeneral Üs-
küdarh Seyyid Muhammed Tabir Paşa'nm oğlu Rifat Bey (i)'in oğludur.
Evvelâ askerlik mesleğine girdiği halde, sonradan sıhhî sebeplerden
dolayı ticaret ve devlet hizmetinde kâtiplikle meşgul olan Rifat Bey, Nak-
şibendi tarikatine bağlı, tarih, hal tercemeleri, şiir ve tasavvufla uğraş-
mış bir zattır. 1278 H. = 1861 M. senesi Cemaziyelevvelinin 19. çarşamba
gecesi Bursa'da «Yerkapı» mahallesinde doğan Tabir Bey, bu soyuna bağlı
tesirlerden nasibini almıştır.
îlk tahsilini evlerinin yanındaki kârgir mektepte yapmıştır. Bundan
sonra Mülkiye Rüştiyesine girmiştir. Rüştiyede talebe iken aynı zaman-
da Haraççıoğlu medresesi hocalarından şehid babasının aziz ve vefalı
dostlarından Niğdeli Hoca Ali Efendiden dinî ve Arabî dersleri oku-
muştur.
1293 = 1877 — 78 Osmanlı - Rus harbine gönüllü olarak iştirâk eden
babası Rıfat Bey Plevne'de Dubnik civarında Teliç köyünde arslanlar
gibi çarpışırken, şahadet şerbetini içtiği zaman, oğlu Mülkiye orta mek-
tebini birincilikle bitirmiş. Askerî Liseye kaydolmuştur. Üç sene sonra
1296 eylülünde oradan da birincilikle çıkarak Harbiye mektebine geç-
ti. (-) 1299'da teğmen rütbesi ile Manastır Askerî Rüştiyesi coğrafya ve
geometri «hendese» öğretmenliğine tâyin olundu. Bu suretle milletimize
ve maarifimize hizmet etmeye başladı.
Mehmed Tahir Bey, 20 eylül 1302 tarihinde üstteğmen oldu. 14 ekim
1306 tarihinde aynı vazifede yüzbaşılığa yükseldi. 8 kasım 1313'de Üs-
küp Askerî Rüştiyesi soğrafya öğretmenliğine naklolundu.
(1) 2. cildin ilgili maddesinde hal tercemesi yazılıdır.
(-) Bursalı Tahir Bey, Harbiye'de okurken tarikat ve tasavvufa ilgi duy-
muş Halveti-Rufaî tarikatı Şeyhlerinden Seyyid Kemaleddin Bfendi'ye intisap
etmiştir. Bak. «Osmanlı Müellifleri» C. 1, Sh. 155
Üç sene Kemaleddin Efendi'nin telkin ve irşatlarına tâbi olmuştur. Ke-
maleddin Efendi bu arada vefat etmiş, Tahir Bey de Manastır Askeri Rüştiye-
sine coğrafya öğretmeni tâyin olunmuştur. Orada şeyhinin şeyhi, Usturumca-
da oturan son devir Melâmiliğinin kurucusu Şeyh Seyyid Muhammed Nurül-
Arabî ile görüşüp kendisine biat ve intisab etmiştir. Adı ıgeçen şeyh iki sene sonra
Manastır'da irşad vazifesi yapmak üzere Bursalıya icazet ve müsaade vermiştir.
— 2 —
14 eylül 1314'de Kolağası rütbesine terfi ederek Manastır Askerî
Rüştiyesi müdürlüğüne getirilmiştir. 25 ağustos 1320 tarihinde Selanik
Askerî Rüştiyesi müdürlüğüne nakledildi, 132rde binbaşılığa yüksel-
miştir,
Selanik'te iken İttihat ve Terakki Cemiyetine girmiş, «Vatan ve
Hürriyet» Cemiyetine de derhal üye olmuş, İttihatçılar cephesinin faa-
liyetine katılmıştır. Bir ihbar üzerine mektep müdürlüğünden azledil-
miştir. Bir müddet sonra kendisini sevenlerin himaye ve tavassutu ile
Manisa Alaşehir Alayı birinci tabur kumandanlığına nakil ve tâyin olun-
muştur.
Buradan İzmir Fırka Divan-ı Harp Azâlığma tâyin edilmiş, tetkik
memurluğu da uhdfesine verilmiştir. Ordudan yarbay rütbesi ile emekliye
ayrılmıştır.
Tahir Bey'in, Manastır, Üsküp ve Selânik'te maarife aid memuri-
yetlerde geçirdiği hayat, tam mânasıyle fazilet ve hizmetle doludur. Adı
geçen, bir taraftan talebesi ile mesai arkadaşlarını vatan sevgisi ile dolu
^,elkin ve irşatları ile aydınlatmış, diğer taraftan îslâm ilim ve sanatla-
rı, bilhassa tarih ve teracüm-i ahval «hal ve hayat tercemeleri» ile uğ-
raşmıştır. İkinci Meşrutiyetin ilânından evvel hürriyetçilerin hareket-
lerine faal bir surette katılan, aynı zamanda hazırladığı eserler ve yeni
makaleleri ile matbuat âleminde mümtaz bir mevki işgal eden Tahir
Beye, Abdülhamid idaresinin herhalde şüpheli bir nazarla bakacağı ta-
biî idi. Bundan dolayı adıgeçen, hakkında müteaddit defalar jurnaller
verilmiş, askerlik hayatında daima en az «muzir!» olabilecek yerlerde
kullanılmıştır. {^) Meşrutiyetin ilânını müteakip Bursa Mebusu seçile-
rek parlâmento hayatına karışan ve nihayet ilk meclisin devresi sonun-
da siyasî hayattan çekilmeyi arif ve âlimce bir görüşle zevk ve fikrine
daha muvafık buldu. Mehmed Tahir Bey, (•*) bu tarihten 20 - 25 sene
(3) Bu fikir ve cümleler Prof. Fuad Köprülü'nündür.
(•*) İmam-ı Ali Hz.leri ilim ve hakikat araştırıcıları için sağlam bir usul
ve şaşmaz bir ölçü koymuştur.
Cenab-ı İmamın gösterdiği metot şudur :
«•Hakikati söyliyenlerinden öğrenme. Bizzat hakikati öğren. Söliyenlerini
de tanırsın.»
Bu buyruğun ışığı altında İkinci Abdülhamid idaresini yıkıp Meşrutiyeti
kurmak isteyen İttihad Terakki Komitesi ve ona bağlı bir kısım Osmanlı mü-
nevverleri hakkında bazı hakikatleri belirtmek istiyoruz.
Yarım asır içinde ortaya çıkan tarihi gerçekler ve vesikalar İkinci Abdül-
hamid idaresini devirmeye uğraşan Osmanlı münevverlerinin aldanmış ve al-
evvel Türk milliyetçiliği fikri henüz bir tohum halinde bile mevcud de-
ğilken, Veled Çelebi Efendi, Necib Asım Bey gibi mahdut birkaç arka-
daşı ile beraber Türklük fikrini neşre çalışıyordu. Bu sırada «İkdam»
külliyatı arasında neşrolunan «Türklerin Ulûm ve Fünûn'a Hizmetleri»
adlı eser, Türk milletinin ilim ve medeniyet sahasında ne büyük hiz-
metler yaptığını göstererek düşmanlarımızın milletimiz hakkındaki is-
nadlarmı çürütmek gibi yüksek bir maksatla j^azılmıştır. Pek mühim,
pek ciddî tetkiklerin ve araştırmaların verimli bir mahsulü olan o ufak
hacimli eserin kıymeti asıl şimdi hakkiyle takdir olunabilir. Arapça veya
Farsça yazdıkları için o zamana kadar Arap veya Acem zannolunan İs-
lâm büyüklerinin, meselâ Farabî'lerin, Şevket Buharî'lerin, Cevherî'lerin
Türk olduklarını göstermekle Tahir Bey Türk milletinin kabiliyet ve
zekâsına, medeniyete aid hizmetlerine en kat'î deliller bulmuş oluyordu,
Pek uzun senelerdenberi yorulmaz bir azim ve himmetle Osmanlı Dev-
leti zamanında yetişen Şeyhler, mutasavvıflar, ulema «din âlimleri; ka-
dılar ve müderrisler» edibler, tarihçiler, tabibler, riyaziyeciler «mate-
matikçiler» ve coğrafyacıların eserleri ve hal tercemeleri ile uğraşarak
bu hususta basılmış ve basılmamış pek kıymetli eserler vücuda getiren
Tahir Bey, çalışma tarzı itibariyle herkese ve bilhassa gençlerimize bir
ibret misali olmalıdır.
Bir memleketin ilmî ve fikrî ilerlemesi her şubede büyük mütehas-
sıslar yetiştirmekle kabil olur. Halbuki tam bir üzüntü ile itiraf etmeli-
yiz ki, bu şerefli ünvana hak kazanmayı iddia edebilecek adamlarımız
gençler arasında da, yaşlılar arasında da pek nâdirdir. Yorulup usanma-
dan bir mesele hakkında senelerce gayret sarfedecek ihtisas sahiplerine
mukabil, bizde en mühim mevzular hakkında üç haftada ciltler meyda-
na getiren mütehassıslar mecvudtur. İşte Tahir Beyi bu itibarla da eşi
pek az bulunan bir çalışma nümunesi sayıyoruz. Şu son günlerde de-
ğerli bir arkadaşı ile İstanbul'un vakıf kütüphanelerini birer birer teftiş
datılmış olduklarını göstermiştir. Osmanlı müelliflerinin unutulmaz yazarı
Bursalı M. Tahir Bey de bu münevverler arasındadır.
Milletimize ve maarifimize yaptığı büyük hizmetlerden dolayı M. Tahir
Bey'i daima rahmetle anarız. Aziz hâtırasını minnet ve şükranla yâd ederiz.
Fakat hakikati daha çok severiz. Hakka bağlılığımızın ve hakikata saygı-
mızın bir icabı olarak sözü geçen Osmanh münevverlerinin durumunu ve yakın
millî tarihimizin bu nâzik bölümünü kitabın müsaadesi nisıbetinde inceleyeceğiz.
Fikirlere vurulan zincirler kırıldıkça tarihde de hakikatler gün yüzüne çık-
maktadır. Bu sayede son yıllarda bu mevzuda bir hayli neşriyat yapılmıştır.
Biz burada, yakın tarihimizin artık aydınlığa çıkmaya başlayan hakikat-
larını ve cereyan eden olayları merhum Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu'nun
«Hürriyetin İlânı ve İkinci Abdülhamid Han» adh kitabına dayanarak anlata-
cağız.
^ 4
ve muayene etmek vazifesi ile sayısı yüzbine ulaşan riefis eserleri tek-
rar birer birer elden geçiren ve ancak erbabının anlayabileceği hususî
bir zevkle yeni birçok notlar alan bu üstad eski Türk'ün yüksek azmine
yeni bir misal daha göstermiştir.
Bursalı Tahir Bey Türk Derneği'nin asil ve tarih encümeninin yar-
dımcı üyelerindendir. Umumiyetle kitabiyat ve hal tercemelerine mü-
teallik mevzularda gazete ve mecmualarda yazıları yayınlanmıştır. Bu
meyanda Sırat-ı Müstakim, Sebilurreşad, Kelime-i Tayyibe ve Türk
Derneği mecmualarında hal tercemeleri ile alâkalı muhtelif makaleler
yayınlayan Tahir Bey, «Türk Yurdu» nun yazı ailesinde bulunmuştur.
Nihayet Tahir Bey de arkasında kıymetli eserlerini bırakarak bu
fani dünyadan ayrılmış 1343 H., 1341 Rumî - Malî yılında «1924-25» Üs-
küdarda Zeynepkâmil hastahanesinde vefat etmiştir. Kabri Üsküdar'da
Aziz Mahmud Hüdai Efendi Camii yanındaki mezarlıktadır. <
Mevlevi Şeyhi Ahmed Remzi Dede, Tahir Beyin vefatı münasebeti
ile şu tarihi söylemiştir :
Bursalı Tahir Bey'in geldi zaman-ı rihleti
Iftirakı, eyledi eshab-ı ilmi derd-i nâk
Namını âsârı ibkâ etti bu tarihde
«Gitti Tahir Bey fenadan Hakka, elhak pîr-pak»
1343
Ankara Kütüphanesi Müdürü
Mevlevi Şeyhi Ahmed Remzi Dede
Bu kıt'anm son mısraı ebced hesabı ile vefat tarihi olan 1343 H. yı-
lını göstermektedir.
MÜELLİFİN ESERLERİ
Basılmış eserleri aşağıdadır :
1 — Türklerin ulum ve fünuna hizmetleri.
2 — Terceme-i Hal ve Fezail-i Şeyh-i Ekber.
3 — Kibar ve Meşayih-i ulemadan Oniki zatın Teracüm-i Ahvali
4 — Meşayih-i Osmaniyeden Sekiz Zatın Teracüm-i Ahvali
5 — Ulema-i Osmaniye'den Altı Zatın Teracüm-i Ahvali
6 — Âlî ve Kâtip Çelebi'nin Terceme-i Halleri
7 — Aydın Vilâyetine Mensup Meşayih, Ulema, Şuarâ ve Müver-
rihinin Teracüm-i Ahvali
8 — Delilût'tefâsîr
9 _ Müntehabat-i Masari' ve Ebyat-ı Osmaniye
10 — Hacı Bayram Veli
11 — Ahlâk Kitablarımız
12 — Nazar-ı İslâm'da Fakr
13 — Kâtip Çelebi
14 — Siyasete Müteallik Asar-ı îslâmiye
15 — Menakıb-ı Harbiyesinden Bir Nebze
16 — Osmanlı Müellifleri
Mühim eserlerinin en büyüğüdür. Üç büyük cild üzerine hazırlanan
bu eser oniki senelik bir inceleme ve araştırma sonunda meydana gel-
miştir.
BASILMAMIŞ ESERLERİ
1 — Menakıb-ı Seyyid Hoca Muhammed Nûrü'l-Arabî ve Beyan-ı
Melâmet ve Ahval-i Melâmiyye
2 — Mecmua-i Tahir
3 — Fezail-i İmam-ı Ali «R.A.» Hakkında Şerefvarid Ehadîs-i Şe-
rife ve Tercemeleri
4 — Haseneyn «Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin» (R.A.) Haklarında Şe-
refvarid Ehadîs-i Şerife ve Tercemeleri
5 — İmam Suyûtî'nin «El-Ehadîsi-ş-Şerîfe Fi's-Saltanatil-Münife
Risalesinin Tercemesi
6 — Manastıra Mensup Meşayih, Ulema ve Şuaranm Teracüm~i Ah-
vali
7 — Müntehabat-ı Durûb-i Emsâl-i Arabiyye ve Farisiyye
NOT : Müellifin hayatı, Profesör Fuat Köprülü'nün, «Osmanlı Mü-
ellifleri»ne zeyil olarak Mevlevi Şeyhi Ahmed Remzi Dede'nin yazdığı
«Esami-i Kütüp ve Esmai Müellifin» adlı eserde yayınlanan makalesi
esas tutularak hazırlanmış, Muallim Vahyi Bey'in «Bursalı Tahir Bey»
adiyle yazdığı kitapla İbrahim Alâeddin Gövsa'nm «Meşhur Adamlar
Ansiklopedisi»nden de istifade edilmiştir. Daha geniş bilgi sahibi olmak
isteyenlerin adı geçen eserlere başvurmaları tavsiye olunur.
Hâdiseler apaçık gösteriyor ki Abdülhamid'in tahta çıktığı günler-
de Türkiye'de sözü dinlenen devlet adamı yoktu. Türkiye'de muasır
dünyayı tanıyan diplomatlar da devede kulak kabilindendi. Ordu başın-
daki komutanlar, üçü beşi müstesna, mesleklerinin ve vazifelerinin ehil-
leri değillerdi. İmparatorluğun birçok yerlerinde hükümet daireleri ki-
ralık evlerde idi. Tıp, başıboştu. Hastahane yoktu, kışla yoktu, şiir, ede-
biyat, resim, san'at pek derme çatma idi. Basm çocuk oyuncağı idi. Yük-
sek okul bir tarafa rüştiye ve idadî mektepleri parmakla sayılabiliyordu.
Müslümanlar arasında Avrupa anlayışına göre münevver yoktu. Buna
mukabil, bütün gayretleri ile imparatorluğu çökertmeğe çalışan unsur-
lar arasında Avrupa terbiyesi almış olanlar pek kabarık bir yekûn tutu-
yordu. Bir kaç berberle üç beş sıvacıyı hesaba katmayacak olursak bü-
tün küçük zanaat erbabı hep yabancılardı. Böyle bir memlekette geniş
bir Meşrutiyet rejimi tatbikma kalkışana, doğrusu ya, gülünürdü. Fakat
hâdiseler, maalesef, düşmanları güldürmüş ve rejimin tatbik edildiği bu
memleketi sadece ağlatmıştı.
Abdülhamid, iş başına geçince bütün imkânsızlıklar dışında bir baş-
ka korkunç gerçekle karşı karşıya kalmıştı:
Koskoca İmparatorluğun hiçbir yerinde iç emniyet mevcut değildi.
İstanbul'un emirlerini İzmit'te bile dinleyen yoktu. İmparatorluğun ha-
ritada gösterilen engin topraklara hâkim olduğu da, bir hoş, fakat boş
rivayetti. İmparatorluğun istismar edilebilen nesi varsa yabancılara ya-
rıyordu. Anadolu'da toprağın çoğu Ermenilere, Rumlara tapulanmış,
Yahudilere rehin edilmiş bulunuyordu. Ermenilerin bol oldukları bölge-
lerde merhasa efendiler, Kürdlerin ve Arapların yaşadıkları vilâyetlerde
aşiret reisleri, ağalar ve şeyhler hüküm sürüyorladı. Bunlar için Fener
Patrikhanesi bir hükümdar sarayı ve memleketteki Ortodoks kiliseleri
birer vali, mutasarrıf veya kaza kaymakamlığı konağı olmuştu.
Ve daha neler neler...
Abdülhamit bu durumu dehşetle gördükten sonra şu iki şıktan bi-
rini seçmeğe mecbur oldu:
Kanun-u Esasî'yi mi korumalı, devleti mi?
Ortada devlet denilebilecek bir varlık kalmamıştı ki rejim şeklin-
den bahsedilebilsin!
Bunun için daha berbat tecrübeler geçirilmesine meydan vermek-
sizin dizginleri eline aldı. Kanun-u Esasî'yi yok etmedi. Hayır... Sadece
yürürlükten kaldırdı. Bundaki incelik meydandadır.
Ve lisanı hal ile şöyle dedi :
«Aslolan devlettir. Önce onu kuralım.»
İşte Abdülhamid'in aldığı tedbirlerin mâna ve hedefi devleti kur-
tarmaktır.
*
Artık siyasî dünya, Kırım muharebesine takaddüm eden günlerdeki
mihverinde dönüyordu. Mahreki de büsbütün dönmüyordu. Mahreki de
büsbütün değişmişti. Yeni bir devre göre bir nizam edinmek, ayarlan-
mak gerekti. Ve bilhassa ekonomi politik bir anlayışa ulaşmak icap eder-
di. Başkalarına avuç açan bir devletin kimseye kafa tutamıyacağmı,
hiçbir hak sahibi olamıyacağmı anlamakta da Abdülhamid'in gecikme-
diğini görüyoruz.
İlk iş olarak istikraz kapılarmı kapadı. Buna rağmen yabancı borç-
ları ödemek yolunu tuttu.
Çok mahdut bir devlet geliri ile geçinmenin, kıt kanaat geçinmenin
yollarını aradı. Parolası âdeta şu oldu:
— Kendi yağımızla kavrulacağız!
Abdülhamid, Meşrutiyetin ilânından sonra gazetecileri dâvet etmiş,
yâni bir basın toplantısı yapmıştı. Türkiye'de ilk basın konferansı budur.
O konsefansta bulunan ve sonra da Köprüde bir cinayete kurban giden
talihsiz Hasan Fehmi, Abdülhamid'in şu sözlerini nakletmiştir:
— «Kapitülâsyonların lâğvını istiyorsunuz ve geniş iktisadî ıslahat
talep ediyorsunuz. Size tavsiyem şudur: Zerre kadar istikraza meylet-
meyiniz. Eskiler fazla borç yapmışlar, bunun neticesi bütün işlerimize
yabancılar müdahale etmişlerdir. Her borç boynumuzu büker, ben ço-
ğunu ödedim. Az bir şey kaldı. Bunu yağımızla kavrularak ödedikten
sonradır ki hakikî hürriyete ulaşabiliriz. Kendi hüviyetimizi bulacağız.
O zaman kapitülâsyonların kaldırılması mümkün olur...
*
Abdülhamid'in bu politikası devletten maaş alanları yavaş yavaş
sıkmağa başladı. Çünkü ödenekler zaman zaman verilmiyor, bazan iki
ayda yarım maaş alınabiliyordu. Fakat istikraz taksitleri zamanında
ödeniyordu. Gariptir ki bu hal, alacaklıları hiç memnun etmiyordu. Zira
Osmanlı imparatorluğunun borçlarından silkinme yolunu tutması ya-
bancı sermaye politikasına hiç de ümitli bir istikbal va'detmiyordu. He-
le hiç istikraz yapılmamakta olması Osmanlı idaresini borçlandırarak
milyonlar vurmağa alışmış olan milletlerarası vurguncu bankerleri pek
fazla sıktı ve bunun reaksiyonu derhal belirdi. İstikrazları plâse eder-
ken önce komisyonlarını çekerek havadan milyonlarla altın devşirmeğe
alışmış olan milletlerarası tefecilik kendisine bir başka saha aradı. Bu
iyi vurulacak kuşun Rusya olduğunu anlayınca kasalarını Romanoflara
açtı. Tabiatiyle siyasî sempati de yeni istikrazların kanalını takip etti.
Fransa politikası ananevi (!) Osmanlı ittifakına tamamiyle ihanet ede-
rek Rusya ile ittifak çarelerini aramağa başladı. Şüphesiz bunda 70 - 71
harbinin de bir tesiri olmuştu. O harpte Fransa'yı mağlûp eden ne yeni
Krup topları idi ne de Alman askerlerinin daha kahramanca savaşmış
olmaları.. Hayır, en büyük faktör Prusya'nın Fransa ile harbederken do-
ğudaki komşusundan emin kalmış olmasıydı.
Abdülhamid'in, memleketi tek başına idareye başlamasından on iki
yıl sonra, yâni 1890 da, beş kalemde Rusya'ya akıtılan Fransız altını yü^
otuz üç milyonu (^) bulmuştu. İş bu kadarla da kalmıyacak, bu akış de-
vam edecek ve on yıl sonra 1901 de çeşitli Fransız alacakları tam üç yüz
altmış yedi milyon Türk altını karşılığı altın Fransız bankacılığına bir
iş yolu açarken Fransa dış politikası tabiî boş durmuyordu. Paris, bir
Rus - Fransız askerî ittifakı için zemin aramağa başlamıştı. 1890 da Rus
ordusunun Marva ağustos manevralarına giden Fransa Genelkurmay
temsilcisi General Boisdeffre Rus orduları Genelkurmay Başkanı Orge-
neral Obruçef'le ilk yarı resmî teması yaptı. Bir yıl sonra, Petrograt'ta-
ki Fransa Büyük Elçisi de Laboulaye, Hariciye Nazırı Ribot'ya gönder-
diği bir raporda (6 ağustos 1881) Rusya Hariciye Nazırı de Gries ile yap-
tığı bir konuşmadan şöyle sahsetmektedir:
«Eğer iyi intikal ettiysem Rusya hükümeti aramızdaki temaslara da-
ha geniş bir mahiyet vermek arzusundadır. Başvekil bir aralık dedi ki:
— «Sulh, Mısır'da veya Avrupa'yı ilgilendiren bazı sebepler yüzün-
den Çin'de bozulabilir. Türkiye'den bahsetmiyorum. Çünkü Türkiye bir
Avrupa devletidir.»
Bununla beraber Rusya Hariciye Nazırına göre yapılacak anlaşmayı
sadece üçlü ittifaka inhisar ettirmemek daha geniş tutmak lâzımdır.»
Bunun mânası gayet açıktır:
Rusya, Boğazlarda ve Karadenizde Rus emellerine Fransa'nın yar-
dım etmesini, bir ittifakın şartları arasına sokmak istiyordu.
Bir ittifak... Evet bu sıralarda Rus ve Fransız genelkurmayları bir
ittifak pazarlığına girişmiş bulunuyorlardı. Bu pazarlıklar iki yıl sonra
1893 de tamamlanmış olacak ve Rus Başvekili Giers'in Petrograt'ta Fran-
sa Büyükelçisi Mösyö dö Montebello'ya göndereceği 27 Aralık 1893 tarihli
«çok mahrem» vesika ile yürürlüğe girecekti. Ne gariptir ki bu ittifak
ve «istikraz» macerasının cereyan ettiği «1889 - 1893» yılları, Türkiye'de
Abdülhamid'e karşı ilk gizli komitelerin belirmeğe başladığı zamana te-
sadüf etmektedir. Ve yine de gariptir ki bu komitelere mensup olanlar,
Abdülhamid'e karşı daha rahat çalışmak için hep bu Fransa'yı seçecekler
ve karargâhlarını hep Paris'te kuracaklardır! Ve uzun zaman İstanbul'a
karşı açılan çeşitli mücadeleler hep bu Paris'te yardım bulabilecektir!
Acaba Rusya'nın gizli m.üttefiki olan bir Fransa bu insanlara niçin yar-
dım edecektir?
Babasının hayrına mı?
Şimdi biraz da Abdülhamid'e karşı kurulan gizli komitelerden bah-
sedelim :
Sultan Abdülhamid'i günün birinde «Kanun-u Esasî'yi tekrar yü-
(1) 2 milyar 663 milyon 756 foin altm frank,
— 9 —
rürlüğe» koymağa zorlayacak ve bir müddet sonra da zorla tahttan indi-
recek olan bir sürü dış politika entrikaları ve iç politika hareketleri ara-
sında bu gizU komitelerin de bâzı tesirleri olduğu inkâr edilemez.
Daha açık konuşayım :
Abdülhamid'i günün birinde birçok haricî tesirlerin yarattığı bir
kasırga devirecek ve «İttihat ve Terakki Cemiyeti bu kasırganın sadece
bir maskesi» olacaktır. Fakat İttihatçılar Meşrutiyetin ilânını ve 31 Mart-
tan sonra Hamid'in devrilmesini yalnız kendi gayretlerinin eseri oldu-
ğunu iddia edeceklerdir. Fakat bu gafletleri pek uzun sürmiyecektir. Ay-
nı kasırga içinde on yıl bocaladıktan sonra battıkları zaman ve devleti de
batırdıkları zaman kimlerin ellerinde yıllarca safdil birer oyuncak ol-
duklarını anlayacaklardır.
★
İlk gizli komite, Abdülhamid'i tahtından indirmek emeli ile İstan-
bul'da Askerî Tıbbiye mektebinde kuruldu:
Yıl 1889.
O sıralarda bu okul Topkapı Sarayının hemen yanıbaşmda Gülha-
,ne'de idi. Talebelerden İbrahim Temo (^) adında biri, bir gün, 1889 yılı
Mayısının dördüncü günü bahçede dolaşırken en sevdiği arkadaşı îshak
Sükûti'ye birdenbire şöyle dedi:
— Bana bak îshak! Bu Abdülhamid'i devirmek lâzım. Bunu da an-
cak bir gizli cemiyet yapabilir.
İshak hayretle bakakalmıştı:
— Var mı böyle bir cemiyet?
— Yok... Ama kurulabilir. Meselâ şimdi sen gider, şurada roman
okumakla meşgul olan Abdullah'ı (Doktor Abdullah Cevdet) kandırır-
sın. Ben de Çerkez Mehmet Reşit'le (-) görüşürüm.
Bu konuşmadan 24 saat sonra Hüseyin zade Ali'nin de iştirâki ile
ilk gizli cemiyet kurulmuş bulunuyordu.
Bu beş arkadaşa bir hafta içinde şu altı kişi de katıldı:
Şerafeddin Mağmumî, Giritli Şefik, Cevdet Osman, Kerim Sebati.
Mekkeli Sabri, Selânikli Nazım (İzmir suikasti meselesinde asılan dok-
tor Nazım bey merhum).
Yıldız istihbaratının sonradan ele geçen arşivlerine göre bu ilk ko-
mite, Askerî Tıp Okulunun üç yüz kırk talebesinden ancak otuz ikisini
kadrosuna alabilmişti. Bu komiteden 1908 inkılâbı günlerinde önemli
bir mevki edinebilen tek kişi: Doktor Selânikli Nâzım Bey'dir.
(1) Arnavut olduğunu iddia edenler olmuştur. Yanlıştır. Temo Türktü.
(2) Birinci Dünya Hartoi sonlarında Ankara Valisi idi, Mütarekede İstan-
bul'da cezaevinden kaçtığı sırada takip edenlerin eline düşmemek için Mecidi-
yeköyünde intihar eden Reşit Bey merhum.
— 10 —
Bir gün, gizli komite kurmak fikrinin îbrahim Temo'ya İtalya'da
aşılanmış olduğunu biliyoruz. Temo, tatil aylarında Arnavutluğa va-
purla gidip gelirken birkaç defa İtalya'ya uğramış, Napoli'de bir Kar-
bonari kulübünü gezmiş ve Birendizi'deki mason locasına kaydedilmiştir.
*
Askerî Tıbbiye'deki hareket bir müddet sonra Harbiye, Baytar,
Mülkiye ve Bahriye mekteplerine de sirayet etmiş, nihayet günün bi-
rinde Mühendishane'ye de bir çekirdek atılmıştır. Doktor merhum Âkil
Muhtar'dan öğrenildiğine göre «Yıldız Sarayı bu gizli hareketi ancak
üç yıl sonra» 1892 de haber alabilmiştir. İlk işi mektep kumandanı Ali
Saip Paşayı azletmek olmuş ve Harbiye Mektebi kumandanı Zeki Paşa
bu işin tahkikine memur edilmiştir.
*
Şimdi bir başka komiteciyi ele alalım:
Halil Ganem...
Temo'nun harekete geçtiği günlerde 93 Meclisinin eski Suriye me-
buslarından olan bu Halil Ganem Paris'te bir Fransızca gazete çıkar-
mağa başlamıştı : (•^)
Genç Türkiye... (La Jeune Turquie).
Halil Ganem daha önce de Cenevre'de «Hilâl» adında bir başka ga-
zete çıkarmıştı. Derken Ahmet Rıza Bey de Paris'te belirdi. 1895 do
Halil Ganem ile birleşerek «Meşveret» i neşre başladılar. Abdülhamid'e
karşı savaşanlar arasında bir sosyal nizam düşüncesini ortaya ilk atan,
♦Positivisme» i ele alan, bir Auguste Comte hayranı olan bu Ahmet Rı-
za Bey'dir.
Önce tesirsiz gibi görünen bu gazeteler, yavaş yavaş memleket da-
hilinde de sürülmeğe başlayınca Yıldız dikkatini büsbütün arttırdı.
1895 de artık doktor diplomalarını almış bulunan Abdullah Cevdet, İs-
hak Sükûtî, Şerafeddin Mağmumî, Kerim Sebatı ile Harbiye hocaların-
dan bir subay, yâni Çürüksulu Ahmet (■*) yakalandılar. Temo tam za-
manında Romanya'ya kaçabilmişti. Ama diğerleri de sürgün yerleri olan
Rodos ve Trablus'tan kolaylıkla kaçabildiler:
Hepsi Paris'i boyladı.
İçlerinde doğrudan doğruya bilerek veya bilvasıta, nereden geldi-
ğini bilmiyerek çeşitli yollardan yabancı yardımı almış olanlar çoktur.
Fakat... Abdülhamid'in karşısındaki asıl ciddî düşmanlar bunlar
(•^) 93 Meclisinde haribe girmek kararının hatâ olduğunu açıkça söylemiş
olan mebus.
(•*) Sonradan paşa ve âyan meclisi âzası olmuştur.
— 11 —
değillerdi. Sultanı sarsan hareketler, İmparatorluğun Türk, Çerkez,
Kürt, Lâz olmıyan diğer unsurlarından doğmuştur. Abdülhamid'i asıl
devirenler bunlardır:
Rumlar, Yahudiler, Bulgarlar, Ermeniler, Sırplar, Araplar, Dür-
züler... Ve Eflâk komiteleri.
Rumların kilisesi, yâni Bizans kilisesi, bu kilisenin bilhassa şu üç
merkezi Abdülhamid'i çok sarsmıştır:
Fener.
Aynaroz.
Atina.
Ermeniler ise müstakil Ermenistan için çalışan ihtilâlci gruplar dı-
şında birkaç tane de çok önemli Ermenistan taraftarı yabancı kurul
kurmuşlar ve gazeteler çıkarmışlardı. Bunlar arasında bilhassa «Pro
Armenia» üzerinde durmak lâzımdır. Tâ Ondokuzuncu Yüzyılın başında
Yunan istiklâli için nasıl bir ağızdan sempati yaratmağa çalışmışlarsa
bu Pro Armenia gazetesi etrafında toplananlar da öylece çalışmışlardır
ve cidden muvaffak olmuşlardır. Bunu kuranlar arasında meşhur Cle-
menceau (Fransız Başvekili olan), meşhur Anatol Frans, Fransız komü-
nistlerinin pîri olan Jan Jores (^) başta gelenlerdendirler.
Arnavutlara gelince... Bunlar Derviş Hima ve Koniçalı Faik'in Al-
bania adlı gazetesi ile hiyanet konserine iştirâk etmişlerdi. Arnavut ih-
tilâlcilerinin hepsi masondu ve İtalyan Meşrik-i âzamma bağlı bulunu-
yorlardı.
Osmanlı İmparatorluğunda ilk mason locası Berat'da İtalyanlar ta-
rafından açılmıştır. Skoçya tarikatinden olan bu loca Floransa'ya bağlı
idi ve doğrudan doğruya İtalya Kral sarayının kontrolü altında çalışı-
yordu.
★
Gelelim Yahudilere...
Hürrem Sultan İstanbul sarayında tam bir diktatör olarak hüküm
sürdüğü Kanunî Sultan Süleyman günlerinde Mihrimah Sultanın sıska
kocası Rüstem Paşanın delâleti ile Türkiye'ye akın akm göç ettikleri de-
virden İkinci Meşrutiyetin ilânı ânına kadar Yahudiler, bu memlekette
en rahat günlerini Sultan Abdülhamid Han devrinde yaşamışlardır. Ve
bunun karşılığı olarak «Kızıl Sultan rejimine» 1895 yılma kadar tam
bir sadakat göstermişlerdir. 1895 ten sonra da bu sadakatin devam etme-
mesi için İmparatorluk içinde doğmuş hiçbir sebep yoktu. Abdülhamid
idaresi bütün dinlere saygı gösteriyordu. Tam bir din hürriyeti vardı.
Fazla olarak Abdülhamid, ikide bir havralarına yardımlar da gönderi-
(1) Birinci Dünya Harbi başlarken bir suikaste uğrayıp öldürülçlü.
~ 12 —
yordu. Basra'da, Bağdat'ta, Beyrut'ta, Halep'te, Şam'da olduğu gibi Se-
lânik'te. Kümelinin bütün vilâyet, sancak ve kazalarmda. Adalarda ol-
duğu gibi Adriyatik kıyılarmda ve Trablusgarp'te diledikleri gibi kârlı
işleri ile uğraşıyorlardı. Askere gitmiyorlardı. Canları, ırzları, malları
tam bir emniyet içindeydi. Mektepleri, spor kulüpleri, sosyal dernekle-
ri, hastahaneleri, hayır cemiyetleri her şeyleri, her şeyleri vardı. Yahudi
cemaatlerinden hiç birinin Abdülhamid Handan en ufak bir şikâyeti
için ortada hiç, ama hiç mi hiç, zerre kadar dahi bir sebep yoktu.
*
Bakınız 1895 de ne oldu.
Osmanlı demiryollarından büyük bir servet elde etmiş olan Baron
Hirtch (Hirş) Yahudi idi. Ölürken Yahudilere bir yurd kurulması için
iki yüz elli milyon frank (on iki buçuk milyon altın lira) (^) vasiyet
etmişti. O devirde Doğu Avrupa'da, bilhassa Rusya'da Yahudilere çok
zulüm ediliyordu. Baron Hirş bunları kurtarmak için ve toplu bir halde
yaşatmak için tasavvur ettiği yurdun yerini de tâyin etmişti:
Arjantin.
Baron, o zaman dünyanın her yerinden muhacir kabul eden ve bir-
çok yerleri boş olan bu memlekette para ile toprak satın alınmasını ve
göçmen Yahudilere verilmesini istemişti. Fakat bu vasiyeti yerine getir-
mek için 1891 de kurulan bir cemiyet (-) bu yurd meselesine yavaş ya-
vaş başka bir istikamet verdi. Hele Teodor Herzel adında bir Macar Ya-
hudisi işe karışınca Arjantin'den büsbütün vazgeçildi. Değil yalnız Do-
ğu Yahudilerini, dünyadaki bütün Yahudileri Filistin'de kurulacak bir
yurda taşımak fikri ortaya atıldı.
Gariptir ki buna ilk itiraz edenler Amerika'daki hahamlar olmuş-
tur. Derken Viyana Başhahamı efendi de Amerikalı hahamlara katıldı.
O da «olmaz!» dedi. Hattâ New-York Başhahamı efendi bağırdı;
— Yahudilerin yeni Kudüs'ü Washington şehridir. Bizi tekrar Fi-
listin'e götüremezsiniz!»
Fakat 1897 de isviçre'nin Bâl şehrinde 204 murahhasın iştirâkiyle
toplanan Dünya Yahudileri Kongresi «Filistin'de bir Yahudi yurdu ku-
rulmasına» karar verdi. Bu kongrede Yahudi Masonlar büyük bir rol oy-
namışlardı ve kararın tatbikine Herzel memur edildi.
Bir yıl sonra (1898) Almanya İmparatoru İkinci Vilhelm, Abdülha-
mid'i ziyaretten sonra Kudüs'e seyahat etti. Bu seyahatin sebebi yeni
yeni anlaşılmaktadır. O zaman Alman papazlarına bir manastır yaptır-
(1) Bu günkü kur üzerinden iki milyar Türk lirası.
(2) Jewish Colonisation Assocîation.
^ 13 —
mak için arsa tedarik etmek niyetinde olduğu söylenmişti. Meğer bu
seyahatten maksadı Yahudi yurdu dâvasma müzaheret ettiğini Kudüs'-
te ilân etmekmiş.
Helzel, bir heyetle Kudüs'te İkinci Vilhelm'i ziyaret etmiştir. Vil-
helm, Başvekili Prens Von Bülov yanmda olduğu halde Herzei'in sözle-
rini dinlemiş, sonra şu cevabı vermiştir:
— «Büyük müttefikim Sultan Abdülhamid Han'ın Filistin üzerin-
deki hükümranlık hakkına riayet etmeniz şartiyle benim yardımlarıma
güvenebilirsiniz.»
Fakat o Abdülhamid Han, o İkinci Vilhelm'in oyununa gelmemiş-
tir. Kudüs'ten dönüşte İstanbul'a uğrayan Herzel, doğru Yıldız'a gitmiş
ve Almanya sefiri iltimas ettiği için huzura çıkabilmiştir. Dünyanın her
tarafından gelecek göçmenler için Filistin'de bir «İdarî Muhtariyet» ara-
dığı anda Abdülhamid sadece gülmüştür. Herzel bir hafta sonra, bu sefer
de İtalya Elçisinin iltiması ile huzura kabul edilmiştir. Abdülhamid yine
dinlemiş, dinlemiş ve sadece gülmüştür. Ve kendisine üçüncü rütbeden
bir Mecidî nişanı verip uğurlamıştır. Ama ondan sonra da Başkâtip
Tahsin Paşaya şu sözleri söylemekten kendini alamamıştır.
— «Göreceksin... Beni bu adam devirecek. Eğer o deviremezse
kimse beni deviremez.»
*
Yahudi heyetinin, İkinci Vilhelm tarafından desteklenen yurt ta-
lebini reddetmesi, yâni Herzel'i atlatması gerçekten, Abdülhamid'in de
bizzat sezdiği gibi «Yıdız» m düşmanlarını çok kuvvetlendirdi. Çünkü
Yahudiler sistemli çalışmayı bilen adamlardı ve böyle bir çalışmayı mu-
vaffak edebilecek birçok kuvvetlere sahip bulunuyorlardı. Para onlar-
da idi. Milletlerarası ticaret münasebetlerinin en önemlileri kontrolları
altında idi. Avrupa basını ellerinde idi. Dünya umumî efkârında dile-
dikleri anda diledikleri fırtınayı koparabiliyorlardı. Dünyada doğan yeni
sebepler yüzünden beliren yeni yeni ittifak kombinezonları ve anlaşma-
larla devletlerarası münasebetlerin, Avrupa muvazenesinin kökünden
sarsılmak üzere olduğu bir devir başlıyordu. Yıllardan beri oynadığı dış
politika alanında Abdülhamid'i yaya bırakmak, birçok bakımlardan ar-
tık mümkün sayılabilirdi.
Önce, dünya basınını harekete getirdiler. Sonra Osmanlı toplulu-
ğunda Abdülhamid aleyhine mevcut bütün şartları birleştirme yoluna
girdiler. O ana kadar tamamiyle başı bozuk bir hareket olan Meşrutiyet-
çilik birdenbire disiplinh bir saldırı halini almağa başladı. Osmanlılığın
— 14 —
kozmopolit (^) havası içinde yetişmiş olan Abdülhamid düşmanlarmı,
hedefe doğru yanyana yürütmek güç olmadı. Bu kozmopolitleri bir
kozmopolit kurul pekâlâ birleştirilebilirdi. Osmanlı İmparatorluğuna en
yakın mason karargâhı olan İtalyan «Maşrıkî âzami» bu birleştirme ve
kaynaştırma vazifesini üzerine aldı. «Macedonia Risorta» ve «Lahor et
Lux» İtalyan localarının, bilhassa Selânik'teki Risorta'nm oynadığı rol-
ler çok dikkate değer. Paris'te ve Cenevre'de dolaşan hürriyetçileri Fran-
sız maşrıkı âzami «himaye» si altına alırken İtalya'ya (Floransa) bağlı
localar, Osmanlı memleketinde öteden beri hilâfet düşmanlığı ile şöhret
salmış ve müsamaha, eşitlik, hürriyet aramış bazı eski kurulların ileri
gelenleri ile temasa girdiler: Yani Bektaşiler, Melâmiler, Mevlevilerle
kaynaştılar. Kısa bir zamanda Mevlevi, Melâmî ve Bektaşî olan birçok
vezirler, bir iki müşir (mareşal), elçilerden üç beşi, sayısız hâkim, avu-
kat, muharrir, şair ve muallim masonluğu da kabul ettiler. Meselâ Selâ-
nik'teki «Vatan ve Hürriyet» Cemiyetinin ilk üyelerinden olan meşhur
Bursalı Tahir Melâmi idi. Şeyhülislâm Hayri Efendi (Ürgüplü), Şeyhül-
islâm Musa Kâzım Efendi, filozof Rıza Tevfik, Kâzım Nami Beyler hem
mason, hem bektaşi idiler. Talât Paşa masondu ve bal gibi bektaşi idi.
Süleyman Askerî, Vehip Paşa, Mülâzım Atıf (Şemsi Paşayı vuran),
Resneli Kolağası Niyazi, Binbaşı Eyüp Sabri (Ohri), Üsküp'te Albay
Galip (sonradan paşa), Köprülü'nün meşhur Süleyman Ağası ve daha
diğerleri, Avni Bey (paşa), Gevgili'de Ömer Fevzi Mardin, hem bektaşi,
hem masondular. Drama ve Kavala teşkilâtını kuranlardan Hüseyin Pa-
şazade Nazif Süleyman, Agâh, Rıza, Tahir Paşazade Mahmut Beyler ma-
sondular. Talât Bey'i (paşa) bektaşiliğe ve masonluğa sokan Nazif Sü-
leyman Bey'dir. Edirne teşkilâtını kuranlar da İsmet (İnönü), Kâzım
Karabekir (Paşa), Seyfi Bey (Paşa) ve Hüseyin Kadri oldular. Seyfi
Paşa ile Kâzım Karabekir hem mason, hem bektaşi idiler. Gariptir ki
sonradan İttihat ve Terakki tarafından önemli mevkilere yükseltilecek
olanlardan biri meselâ şu meşhur eski Polis Umum Müdürü Azmi Bey
22-23 temmuz 1908 gecesine kadar Abdülhamid'in baş curnalcısı olarak
Drama'da müstantik muavini (sorgu yargıç j^ardımcısı) idi. Gene son-
radan müthiş İttihatçı (!) diye şöhret salan Tahsin Üzer (vali ve me-
bus) de o sırada Drama'ya bağlı Pursisan nahiyesi müdürü ve buz gibi
saraycı idi.
Görülüyor ki Masonluk, yalnız memleket dışındaki gayretleri bir
merkez etrafında birleştirmekle kalmamış, memleket içindeki saray
(1) Düşününüz bir kere, 1902 de Paris'te «47» murahhasın iştiraki ile top-
/lanan kongrede İkinci reislerden biri Ermeni (Sisyan), öteki de Rum (Sazas)
dı. Murahhaslar da Türk, Arap, Rum, Kürt, Arnavut Ermeni, Çerkez ve Yahudi
idi., Artık kaç tanesi Türktü Allah bilir.
— 15 —
düşmanı kurulları da bir «Mukaddes İttifaka» teşvik etmiştir. Bununla
beraber Türk, Arap, Rum, Bulgar, Erm.eni, Yahudi, Kürt... Bütün ku-
rullar yalnız Abdülhamid'in devrilmesi için birleştirilmişlerdir; yoksa
Floransa Maşrık-ı âzami, Abdülhamid'e karşı birlik kurarken Abdülha-
mid'in devrilmesinden sonra bütün bu millî grupları ayrı ayrı iftirak-
çılığa da teşvik etmekten geri durmamıştır. Meselâ Birinci Dünya Har-
binde Âliye Divan-ı Harbinin astırdığı Suriye ihtilâlcileri Abdülhamid
Zöhrâvî Efendi, Azimzâde'ler, Arslanoğulları hep Masondular. Meselâ
geçenlerde feci bir surette yok edilen Arap ihtilâlci Nuri Essaid (Abdül-
hamid devri yüzbaşısı) Masondu. Meselâ Hâşimî Hanedanını kuran Mek-
ke Emîri Hüseyin ve üç oğlu (Faysal, Ali ve Abdullah) Masondular. Me-
selâ Makedonya ihtilâlcileri Sandanski ve Paniça Masondular., ve dün-
ya Masonluğu hemen üçüncü orduya el attı. Zira Mason âlemi, Osmanlı
ordusu hakkında Sir Charles Elist'in koyduğu eski bir teşhisi unutma-
mıştı :
«Osmanlı devletinde ordu, hükümetin korkularından veya emelle-
rinden doğmuş bir teşkilât değildir. Osmanlı milletinin normal devle-
tidir.»
★
1896 dan sonra girişilen bütün bu hazırlıklara rağmen Abdülhamid
1907 yılma kadar, hiç sarsılmayacaktır. Zira memleket içinde kurulan
teşkilât Masonluğu engin gayretlerine rağmen geniş yığınları elde ede-
miyecektir. Abdülhamid düşmanı gizli teşkilâta girmek, yeni bir neslin
«siyasî züppeliği» halinde kalacaktır. Çünkü bütün iddialara rağmen
Abdülhamid iyi bir adliye kurabilmiş ve iyi hâkimler yetiştirmiştir. Çün-
kü Abdülhamid 1877 harbinde kaybedilen Abdülâziz ordusundan çok da-
ha kudretli bir ordu kurmağa muvaffak olmuştur. Hâkimlerin rüşvet al-
madıkları ve mahkemelerden halkın memnun olduğu muhakkaktır.
Fransa ordusu 76 ncı piyade alayı subaylarından. Teğmen Conte de Cho-
let «Ermenistan, Kürdistan ve Irak» adlı eserinde, daha 1890 yılında ye-
ni Osmanlı ordusunun çeşitli kuvvetlerinden hararetle bahseder. Alaylı
subaylar vatansever, Müslüman ve tecrübeli harp adamlarıdır. Mektepli
subaylar cidden münevver insanlardır ve birliklerin yüksek komutası
hep Alman ve Fransız yüksek harp okullarından yetiştirilmiş değerli as-
kerlerin elindedir. Merkezi Erzincan'da olan 4. Kolordu 44 yaşında genç
bir Müşir olan Mehmet Zeki Paşa emrindedir. İyi bir ailenin çocuğu olan
bu komutan beş yüz altın olan aylığını dahi, meteliğine dokunmadan
askerlerine sarfetmektedir. Fransız subayı, orduevinde rastladığı bütün
subaylardan hayranlıkla bahseder. Erzurum'daki askerî kolejin (idadi)
komutanı Albay Salim Bey Saint-Cyr'den diplomalıdır. Bu okul ile bir
gün sonra ziyaret ettiği topçu kışlasını nasıl methedeceğini Fransız su-
— m —
bayı bilememektedir. Dokuz tabur kale topçusu ile bir süvari topçu âla-
ymı gözden geçirmek imkânmı bulur. Ahırları, atları, tüfekleri, kılıç-
ları, tabancaları, cephanelikleri, topları Fransız ordusundan üstün bulur.
Asker mükemmel giyinmiştir. Kazanlarda gayet iyi yemekler pişiril-
mektedir ve hepsi iriyarı adamlar olan askerler atletler gibi çeviktirler.
Bütün atlar, Fransız topçularının hasret çektiği Macar katanalarıdır.
Tevfik Paşa komutasındaki bu topçunun bir kısmına Albay Hasan To-
sun atış yaptırır ve aslında meslekten yetişme bir casus, İstanbul'daki
Fransız sefareti ataşemiliter yardımcısı ve bir kurmay olan Fransız kon-
tu parmaklarını ısırır.
Erzincan ve Erzurum'da başlayan bu hayranlık, Bağdat'a gidinceye
kadar bütün garnizonlarda eksilmiyecek, artacaktır. Ve Abdülhamid, Gi-
rit meselesinde Yunanlıya bir ders vermek lüzumunu duyduğu zaman
bu ordu, vazifesini göz kamaştırarak başaracaktır. Ve Rusya, kımıldana-
mıyacaktır. Zira Fransa ile gizli bir askerî ittifak imza etmiş olmasına
rağmen ne kendisi ne de müttefiki harp yapabilecek kudrette ordulara
malik değillerdir...
Abdülhamid devrindeki hâkimlerin ve Abdülhamid'in yakın adam-
larının yüksek namusları hakkında bir fikir vermek için şu kısa olayı,
bir nümune olarak buraya sıkıştırıyorum:
«23 temmuz 1908 de önemlice bir rol oynayan Köprülü eşrafından
Süleyman Ağa bin dokuz yüz beş yılında on beş yıl hapse mahkûm edi-
len iki kardeşinin temyiz ettikleri dâvayı rüşvetle halletmeğe karar ve-
rir. Bir altın babası halinde İstanbul'a gelir. Sarayın yakın adamlarından
biri olan Nâdiri Fevzi Bey merhuma (^) çatar. Derdini açınca Nâdiri
hayretle yüzüne bakar :
— Yani ne demek istiyorsunuz? Temyiz hâkimlerini para ile satın
mı alacağız? Olacak iş değil bu.
Fakat Süleyman Ağa'yı kendisine tanıtan, hatırını kıramıyacağı bir
dostudur. Onun ricası üzerine Ağa'yı Abdülhamid'in başyâveri Kabasa-
kal Çerkeş Mehmet Paşa ile tanıştırır. Süleyman Ağa, Kabasakal aley-
hindeki propagandalara pek inanmış bir adamdır. Ziyaret günü yanma
iki torba dolusu da altın alıp gider. Kabasakal (^) söylenenlere bir an
kulak verir; akabinde top gibi gürler :
— Defol, seni hapse tıktırmadan pılmı pırtını topla, memleketine
git! Sen deli misin? Padişahın adaleti altında satın alınır mı?
(1) Değerli arkadaşım Enver Behnan'm ıbabası... 31 martta Abdülhamidci
damgası ile asılmıştır.
(1) Sarayın rüşvet vasıtası diye 31 martta asılmıştır.
Bu mâceranm Süleyman Ağaya (^) inhisar etmediğine inanmak na-
muslu adamların boynuna borçtur. Bir Türk devletinin adaletini otuz
üç yıl çamura batırmak ne büyük günahtır!
NETİCE VE HÜKÜM :
Meşrûtiyet, bir takım fikirsiz Makedonya komitacılarının ruhuna gem tak-
mış ve kör hamlelerini istismara yol bulmuş teşkilâtlı Yahudilik, Masonluk ve
Dönmeliğin eseridir.
Bir gün yalnız ilim ve hakikate bağlı tarafsız tarihçilerin itiraf edecekleri
gibi Meşrûtiyet hareketinin hedefi olan 2. Abdülhamid sadece müslümanlığı,
milliyetçiliği ve Türklüğü inkıraz ve sömürgeleşmekten koruyuculuğu ve bütün
bunlardan dolayı Yahudiliğe ve garp emperyalizmine ve kapitalizmine karsı sis-
temli mücadeleciliği yüzünden bunların kurbanı olmuş; ve bu menhus üçgen,
kolaylıkla büyülenen saf gençler ve cahil komiteciler vasıtasıyle devşirdiği ne-
ticeye, inkılâp, meşrûtiyet ve onun altında hürriyet, müsavat, adalet yaftasını
taktırmıştı.
(2) Emekli hava albayı doktor Yusuf Beyin babası.
F. : 2
lî' A K D I M
Kâtip Çelebi merhumun Keşfü'z-Zunûn mukaddimesinde naki ettiği
— Kim bir mü'minin tarihini yazarsa sanki ona hayat vermiş gibidir —
hadis-i şerifine uyarak evvelce neşrine muvaffak olduğum nâçiz risalele-
rimin, mütalea sahihlerinin takdirlerine mazhar oluşu, Cenab-ı Hakk'm
bu âciz kulunu elinizdeki eserinde meydana gelmesine teşvik etti. Allah'ın
inayetiyle bu defa bitirmeğe muvaffak oldum. Hayatlarmı yazdığım zat-
ların hal tercemelerine kaynak olarak görebildiğim muteber eserlerden
bir kısmının ibarelerini bile değiştirmeğe lüzum görmiyerek bâz;ı par-
çalarını aynen naklettiğim gibi, yaratılışta şiire kaabiliyetli olanların da
en meşhur manzumeleri ile bilhassa edebî, ahlâkî, hikmet ve felsefeye
âit bâzı manzumelerini ilâve ettim. İsimlerini de vefatları tarihi sırası-
na göre şöhret ve mahlâslarma ve müntesibi bulundukları ilim ve fen-
lerden yalnız birisine mahsus olan fasla yazarak diğer fasıllara yazmak-
tan vaz geçtim. Muhtelif fasıllarda isimleri yazılan müelliflerden bâzıla-
rına dair de kitablarla alâkalı ilmin usullerine ve kitabiyat kaidelerine
göre mümkün mertebe izahat verdim. Fakat sadece ilmî malzeme nok-
sanı gibi sebeblerden dolayı görülen hatâların ilâve suretiyle yapılacak
hususî cilde konulmak üzere doğrudan doğruya bu âciz müellife bildiril-
mesini memleketimizin maarifçilerinden istirham, ederim, isimleri yazılı
zatlardan bâzılarının bilhassa âlimler zümresinin eserlerine ekseriyeti
itibari ile Arapça yazılması bahsine gelince; «Türklerin ulûm ve fü-
nûn'a hizmetleri» risalesinin mukaddimesinde de belirttiğim şekilde bir-
kaçı müstesna olmak üzere, bütün Türk büyükleri ve âlimleri ilmî ve
fennî eserlerini Arapça ve bir dereceye kadar da Farsça yazdıkları gibi,
Osmanlı âlimlerinden bu sınıfı teşkil eden zatlar da, eskilerin izine tâbi
olarak, eserlerini hemen hemen tamamen Arapça yazmışlardır. (^) Fik-
rimce bu yolda gitmelerinin sebeplerinden biri de Osmanlı Türk dili
kaidelerinin vaktiyle kitap haline getirilip yazılmamış bulunması ola-
caktır. Gerçi dilimizin sarf - nahiv kaideleri H. 937 = 1530 M. tarihinde
— 19 —
Bergamalı İKadri isminde ilim ve kalem sahiplerinden bir zat tarafmdari
vakıfane bir surette «Müyessiretü'l-Ulûm» (-) adiyle yazılıp kitap hali-
ne getirilmişse de nüshaları yayılamadığmdan Kütahyalı Hoca Abdur-
rahman Efendi'nin «Mikyasü'l-Lisan ve Kıstasü'l-Beyan»ı ile faziletli üs-
tad meşhur Cevdet Paşa'nm «Kavaid-i Osmaniye»sinin intişarlarına ka-
dar işbu kaidelerin kitap olarak yazılması hususu ihmal edilmiştir. Bu-
nunla beraber dilimizin sarf ve nahiv kaideleri ile edebiyat usulleri son
zamanlarda kitap haline getirildiği halde, Cenab-ı Hakk'a hamd olsun
her ilimden iftihar edeceğimiz eserler yazılmıştır. Hakkın lûtfu ile bun-
dan böyle de zamanın ihtiyaçlarına göre çeşitli konularda yazılmış de-
ğerli eserler görmekle de bahtiyar olacağız.
Bu eseri yazmaktan asıl maksadım, mensubu bulunmakla şeref vg
iftihar duyduğum Osmanlı Türklerinden yetişen ilim ve kemal sahipleri
zümresinden olup da tedris meşgalesinden dolayı eser yazmaya vakit
bulamayanları bir tarafa bırakarak, yalnız mesleklerinde eser yazan zat-
lardan ancak bir kısmının muhtasar hal tercemeleri ile :
«Bizim eserlerimiz bizi tanıtan belgelerdir. Bunun için bizden son-
ra eserlerimize bakınız.»
beytinin mânası gereğince esasen fazilet ve kemallerine delâlet edecek
olan kitaplarının isimlerini yazarak bütün ilim dünyası ile Osmanlı Türk-
lerinin meydana getirdiği eserleri bilmek isteyen diğer milletlere hiç ol-
mazsa bu eserlerin fihristlerinin bir kısmını sunup Osmanlı âlimlerinin
ilmî yüksekliğini ve insanlığa yaptıkları hizmetleri kısa yoldan isbatla-
maktır. Aynı zamanda yaradılıştan zekî ve şerefli olan bu asîl millete bir
takım kötü niyetlilerin yakıştırmak istedikleri yanlış ve garez mahsulü
fikir ve telâkkileri reddetmektir. Çünkü Osmanlıların halk tabakasını
teşkil edenlerin bile rastgeldikleri ilim sahiplerine karşı son derece hür-
mette bulunmaları bütün Osmanlı milletinin maarife âşık ve meftun ol-
duklarına kuvvetli delildir. Osmanlıların, devletin kuruluşunun tâ baş-
langıcından beri maarifsever olduklarının apaçık delillerinden birisi de;
alelâde kasabalarına varıncaya kadar, idareleri altına aldıkları her mem-
lekette, derhal, şerefli ve büyük padişahlarla vezirler ve hayır sahipleri
tarafından yaptırılan camiler, tekkeler, medreseler, mektepler, kütüphane-
ler, köprüler, çeşmeler, kervansaraylardır. (•'') Tarih sayfalarına bakılsın,
maarifle alâkası ve ünsiyeti olmayan bir milletin böyle hâkimiyeti altına
aldığı memleketlerde medrese, mektep, kütüphane vesaire kurması gibi,
2Û
ilim ve irfan alâmeti olan eserler bırakmak hatır ve hayallerine gelmiş
midir? Acaba cehalet isnad olunmak istenilen bir milletten ilimlerin V3
fenlerin bu kadar şubesinde bunca makbul eserler meydana getiren ve
bu eserimizde ancak cüz'î bir kısmının isimlen yazılabilen değerli in-
sanlar meydana- gelebilir mi? Madem ki bu zatlar, ilmî ve fennî eserle-
riyle mensup oldukları ilim ve fenlerde fazilet ve kemallerini isbat et-
mişlerdir, artık bu kadar âlim ve büyük adam yetiştiren bir millete ce-
halet isnad etmek insanlığın haysiyetine ve insafa yakışır mı? Bu mev-
zuda ortaya konulması daima mümkün olan çeşitli kat'î delilleri bir ta-
rafa bırakıp, Osmanlı âlimlerinden yalnız iki zatı ele alan Macar mil-
letinden ve müsteşriklerden müteveffa Vanberi'nin: «Kâtip Çelebi, Ev-
liya Çelebi gibi şahsiyetleri yetiştiren millete medenî, ileri, yüksek ka-
biliyetli millet denir.»
Ancak, insaf sahiplerinin gözünde müteaddit eserleriyle ortaya çı-
kan Osmanlı maarifini tabiatiyle bu nâçiz eser tamamiyle bildiremiye-
ceğinden mufassal malûmat almak için ilim adamları tarafından yazılan
ve yazılmakta olan çeşitli eserlere müracaatı tavsiye ederim. Şu nokta da
apaçıktır ki, bir memleketten yetişen bir âlimin, bir büyük adamın o
memleket halkıyle beraber mensup olduğu millete bile şeref kazandır-
ması malûm bulunduğu gibi, hattâ defnedilmiş bulunduğu şehir ve ka-
saba halkı da bir bakımdan o değerli zatla iftihar ettikleri meydanda
iken, âlimlerimizin hal tercemelerine etraflıca vakıf olmamamızdan do-
layı vücudlarıyla iftihar ettiğimiz bâzı zatların toprak altında unutulup
gitmesine, hiç şüphe yok ki, bir Osmanlı Türkünün vicdanı razı değildir.
İşte bu gibi iftihar-ı medarımız olan büyüklerin ilim ve irfan mahsulü
eserleriyle uzun uzadıya meşgul olmayı bir tarafa bıraksak bile, hiç ol-
mazsa doğdukları ve defn olundukları yerleıle, başlıca eserlerini bil-
mek kadirşinaslık vazifemiz ve elbette vicdan borcumuzdur. Çünkü, Av-
rupalılar (Batılılar) kendilerinden yetişen, millete ve maarife hizmet
eden adamlarını hattâ en basitini bile büyük gösterip geçmişlerini arka-
dan gelenlere tanıttırmaya yegâne vasıta olmak üzere yazdıkları müte-
addit hal tercemeleriyle yetinmeyerek adlarına heykeller yapmakta, sü-
tunlar dikmekte iken, bizler dinimize, devletimize, maarifimize sözü ile,
kalemi ile ve fiili ile hizmet eden büyüklerimizi niçin bilmeyelim?
Şakayık-ı Nümaniyye ile Keşfü'z-Zünûn ve zeyillerini, Tabakat-ı
Fukahaîyı, Tezakir-i Şuara'yı yazan gelmiş geçmiş büyüklerimizin eser-
lerine niçin bakmayalım? Fakat hamd olsun, zamanımızda yayınlanan
(Lügat-ı Tarihiyye ve Coğrafiyye), (Meşahir-i İslâm), (Meşahîrû'n-Ni-
sa), (Sicil-i Osmanî), (Esamî), (Eslâf), (Kaamûsu'1-Âlâm) vesaire gibi
başlıca hal tercemesi kitapları bir süredenberi ii^lemekte olduğumuz ku-
— 21 —
surlarımızı bir dereceye kadar hafifletti. îşbu nâçiz eserimde isimleri
yazılmış olup mi!:tarı binaltıyüzü geçen Osmanlj müelliflerinin mensup
oldukları ilim ve fenlerdeki ihtisas derecelerinin etraflıca beyan edilme-
si tabiatıyla imkânsızdır. Heyet-i umumiyesi itibariyle bu külliyatın ba-
sılmasına muvaffakiyet hâsıl olduktan sonra, bir - iki müellif seçerek ve
eserleri hakkında elden gelen tedkikatı yaparak mufassal ve etraflı bi-
rer hal tercemesi yazmak niyetindeyim.
Tevfik Allah'dandır.
24 Rebiulevvel. Sene 1333 H. = 1914 M.
27 Ocak 1330 Rûmi » »
BURSALI RIFAT OĞLU MEHMED TAHİR
(1) (Arabların medeniyeti) ismindeki Fransızca meşhur eserin sahibi
Güstav Löıbon, (Keşîü'z-Zunûn) un Arabca yazılmasından dolayı müellifi olan
(Kâtip Çelebi) merhumu Arab âlimleri arasında zikretmektedir.
{-) Bu mühim eserin münderecat ve mevzuatına dair Osmanlı muharrir-
lerinden Kâzım Nâmi Bey tarafından Türk Yurdu mecmuasının 748. sayfasın-
da lüzumlu izahat verildiği gibi, Türk Bilgi Derneği mecmuasının 6 numaralı
sayısında da tarafımdan ilmi bir makale yazılmıştır.
(•i) Ata Tarihinin (5.) cildinde bu gibi yapılar hakkında oldukça tafsilât
vardır.
(4) Hal tercemelerine dair kitaplarımızın ekserisinde yalnız vefat tarihi
gösterilerek bir çoğunun defn olundukları yer hakkında malûmat verilmediğin-
den, bu mevzuda bazı zatların hususî malûmatına müracaat edilmiştir. Arap-
lardan ve İranlılardan yetişen ilim ve kemal sahipleri, Allahm inayetleri ile
ayrı ayrı yazılacaktır. Askeriyemizden yetişen müelliflerimize dair de Erkân-ı
Harbiye mensuplarından ve âlimlerimizden Askeriye Müzesi Müdürü Ahmed
Muhtar Paşa'nm (Ahvalnâme-i Müellif at-ı Askeriye) adiyle 1316 H. tarihinde
yayınladığı eserler külliyatına müracaat iktiza eder,
BAŞLICA KAYNAKLAR
1 — Terceme~i Şakayık-ı Nûmaniyye ve zeyillerinden Ataî, Uşşakî,
Şeyhî.
2 — Keşfü'z-Zunûn ve Zeyillerinden İbrahim Rûmî, Hanifzâde,
Şeyhu'l-İslâm Ârif Hikmet Bey.
3 — Sellemü'l-Vusûl ilâ Tabakati'l-Fûhûl.
4 — Kâmusu'1-Âlâm.
5 — Mevzuatü'l-Ulûm.
6 — Lugat-ı Tarihiyye ve Coğrafiyye.
7 — Sicill-i Osmanî.
8 — Esami ve Mecmua-i Muallim.
9 — Eslâf.
10 — Güldeste-i Riyaz-ı İrfan ve zeyilleri.
11 — Tezakir~i Şuara'dan Şairler Tezkirelermden) Sehi, Lâtifi, Ha-
san Çelebi, Riyazi, Ahdî, Beyanî, Esrar Dede, Aşık Çelebi, Ramizî, Kaf-
zade ve Zeyli Bursalı Beliğ, Rîza, Salim, Fatîn, Şuara-yi Amid tezkireleri.
12 — Osmanlı memleketlerindeki kütüphanelerin büyük kısmı ile
Mısır kütüphanesinin kitap isimleri defterleri.
13 — Hadikatü'l-Cevami ve yine bu eserin müellifinin Mecmua-i
Vefeyatı.
14 — El-Fevaidü'l-Behiyye fi Teracümi'l-Hanefiyye.
15 — Tıbyanü Vesaili'l-Hakayık fi Beyan-i Selâsil'i-Tarâik.
16 — Matbu ve Matbu olmayan menakıbnâmeler.
17 — Amasya Tarihi.
18 — Hediyyetü'l-Ârifiyn ve Esmaü'l-Müelîifîn ve Âsârü'l-Musan-
nifîn.
19 — İzahü'l-Meknûn an Keşfi'z-Zunûn.
20 — Mir'at-ı Mekteb-i Tıbbiye ve Mir'at-^ Mekteb-i Harbiyye ve
Mir'at-ı Mühendishâne-i Hümâyûn,
— 23 ~
Tarih şuurunu ve geçmiş büyüklerimizi tanımanm, saygı göstermenin
lüzumu hakkında bazı ilim ve fikir adamlarımızdan vecizeler :
Her asrın adamları ve o adamların kendilerine mahsus bir tavır ve
davranışı, irfan neş'esi vardır. Gelecek nesillere düşen, geçmişlerini hür-
met ve rahmetle yâd etmektir. \öksa üstünlük nümayişleri ile geçmiş-
leri tezyife kalkışmak revâ değildir.
HERSEKLİ ARİF HİKMET BEY
Ümmetin içinden yetişen bilgi ve hüner sahipleri, hayatta ve ölü-
münde hürmete mazhar oldukları daima görülmelidir ki, herkes şevke
gelsin de, onlar gibi olmaya çalışsın.
MUALLİM NACİ EFENDİ
İnsanı, milletinin menkıbeleri ve tarihi mefahirine dair söylenen
.söz kadar, hiçbir söz heyecanlandıramaz, zevk veremez.
BEREKETZADE İSMAİL HAKKI BEY
Unutulan adamlarımız arasında nev'i şahsma münhasır (orijinal)
öyle zatlar vardır ki. Garp milletleri arasında görülen emsalinin adlarına
heykeller dikilmiş ve mütehassısı bulundukları mesleklerini gösterir
levhalar yapılmıştır. Bizde ise, bir asır sonra belki isimlerini bile hatır-
layabilecek adam bulunmaj^acaktır.
EBÜZZİYA TEVFİK BEY
Büyük adamları anmak öyle yüksek bir düsturdur ki, milletlerin
hayat hakkı ona bağlıdır. Bu itibarla yaşamak isteyen milletler büyük-
lerini, ulularını daima hatırlar ve hürmet eder. Çünkü fertlerinin içtimaî
terbiyesi, irfan derecesi ancak bu sayede yükselir. îçtimaî muhit de,
maddî mevcudiyetini ancak bu vasıta ile temin ve hayat hakkını devam
ettirebilir.
MEHMED ZİYA BEY
Kadir bilen milletler arasında kadri bilinecek adamJar çoğalır.
(ŞEHBÂL ;
Mazisinden haberdar olmayan bir millet, hal ve istikbal için bir ha-
reket hattı tâyin edemez. Hal ve istikbalin aydınlığının mühim âmille-
rinden biri de maziyi her türlü vak'alarıyle, şahıslarıyle, eserleriyle
araştırmaktır,
İBNÜL-EMİN MAHMUD KEMAL BEY
ŞEYHLER
ve
Mutasavvıflar
BİSMİLLÂHİRRAHMANİRRAHÎM
Cenab-1 Hak Kur'ân-ı Kerîminde şöyle buyurmuştur :
«Biliniz ki, Allah'm velîleri (Şeriata tam olarak bağlı kulları) için
hiçbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır. Yûnus sûresi,
âyet 62(1) ^-^ ^ 4. f ^ * - c
Allahü Teâlâ Hadîs-i Kudside de (-) şöyle buyurmuştur: «Benim velî
kullarım kubbelerimin altındadır. Onları benden başka hiç kimse bilmez.»
u
<Kendi ölülerinizi hayırla anınız
»
İki âlemde tasarruf ehlidir ruh-u velî
Deme, kim bu mürdedir, bundan nice derman ola
Ruh şemşir-i Hudadır ten gılâf olmuş ona
Dahi âlâ kâr eder, bir tiğ kim üryan ola.
(LÂ)
AKŞEMSEDDİN
(Şeyh Muhammed ibni Hamza) 863 .= 1458 - — 59
Evliyaullahın büyüklerinden ilim ve irfan sahibi yüksek bir zat olup
bu ümmetin ariflerinden Şamlı Şerefüddin Hamza'nm oğludur. «Şaka-
yık-ı Numaniyye» tercemesinde doğum yerinin Şam olduğu yazılmışsa
da zamanımızın müdekkik tarihçilerinden Amasyalı Hüseyin Hüsamed-
(1) Ayet-i Kerîme mealleri, Ali Fikri Yavuz'un hazırladığı Kur'ân-ı Kerîm
ve Meal-i Âlisinden alınmıştır.
(-) Hadîs-i Kudsi: Mânâsı Cenato-ı Hak'tan Peygamtoerimizin kalbine vahye-
dilen fakat nazmı Efendimize aid olan Hadîs-i Şeriflere denir.
— 28 —
din Efendi'nin Amasya ve havalisine dair (Amasya Tarihi) ismindeki
büyük eserinde annesinin Osmancıkh bulunduğu açıklanmıştır.
Tahsilini Osmancık ve Amasya'da ikmal ettikten sonra gönlüne do-
ğan tasavvuf arzusuna ve çağrısına uyarak o tarihte feyiz ve irşadı ile
şöhret kazanan büyük mutasavvıf ve büyük tarikat piri Hacı Bayram
Veli ile Zeyneddin Hâfî hazretlerinden ikincisini tercih ederek intisab
için Halep'e kadar gitmişse de irşadının birinci vasıta İİ€ zuhura gelece-
ğine dair gördüğü bir rüya gereğince Ankara'ya dönmüş ve adı geçen
Veli hazretlerinin müridleri arasına girmiştir. Cenab-ı Hakkın verdiği
istidadına ilâve ettiği mücahedelerinin semeresi olmak üzere, kendisine
tarikatın hilâfeti verilmiştir. Bundan sonra Anadolu'nun bazı yerlerinde
ve bu cümleden olarak yerleştiği «Göynük - Torbalı» kasabasında tedris
ve irşad ile meşgul olmuştur.
Bu sırada İstanbul fethinin hazırlıkları ile meşgul bulunan Fatih
Sultan Muhammed Han tarafından ruhanî şahsiyetlerinin istenmesi ve
ordunun manevî kuvvetinin takviyesi ümidi ile tarikat arkadaşı Akbıyık
Abdullah Sultan ile beraber Padişahın vâki dâvetine icâbet ederek Or-
du-yi Hümayun'a katılmış, gerek fetih sırasında askeri teşçi, gerek fe-
tihten sonra Peygamberimizin mihmandarı Hazret-i Halid ibni Zeyd
El-Ensarî'nin mübarek kabirlerini keşif ve tâyin gibi manevî hususlarda
kendilerinden pek çok istifade olundu.
Bu gibi manevî hizmetlerinin mükâfatı ve manevî nişanesi olmak
üzere her iki azizin namlarına İstanbul'da birer cami-i şerîf yaptırıldı.
Bir müddet sonra arzuları üzerine bu azizlerden Akşemseddin Göynük'o
ve Akbıyık Bursa'ya gönülleri hoş edilerek gönderildiler. Hal terceme-
sini yazdığımız Akşemseddin Hazretleri Göynük'e ulaşmalarından bir-
kaç sene sonra yâni «Kâşif-i Esrar» ve «Mürşid-ı Tarîk» terkiplerinin de-
lâleti olan 863 H. tarihinde âhiret yurduna intikal ederek bugün de hal-
kın ziyaretgâhı olan mübarek türbelerine defnedildi. Kıymetli pederle-
rinin kabri Amasya'dadır. Merhum Akşemseddin Hazretleri hakkında
yazılan mânidar manzume:
Karagün dostu imiş Fatih'in Akşemseddin,
Ki yüzünden lemean etti anm feth-i mübîn.
Nusreti çeşm-i hakikatle görüp verdi haber.
Böyle her kârı uzaktan görür erbab-ı yakîn.
Akşemseddin'in ârifâne beyitlerinden biri :
Gördüm çü Hakkm veçhini aynel-yakîn ya Hû derim
Ki sofî lâ da dem vurur, ben her dem illâ Hû derim
Hazretin eserlerinin isimleri :
1 — Risaletü'n-Nuriye: Tarikate giriş yolları ve hakikat ilminin de-
rinliklerine dair Arapça yazılmış bir eser olup nüshaları İstanbul kütüp-
hanelerinin bazılarında vardır.
2 — Hall-i Müşkilât: Tasavvuf büyüklerinden bazı zatların tasavvu-
fun inceliklerine aid olan söz ve cümlelerinin hakikatlarmı açıklayan
Arapça muteber bir eserdir. Bazılarının bu esere (Şerh-i Akval-i Hacı
Bayram Veli) diye isim vermeleri araştırmalarının noksanlığındandır.
3 — Maddetü'l-Hayat: Müntesip bulundukları tıp ilmindeki çeşitli
tecrübelerinden bahseden Türkçe bir risaledir.
Bir de (Makamat-ı Evliya) isminde bir eseri olduğu (Şakayık-ı Nu-
maniyye) tercemesinde yazılı ise de, bu eser halifelerinden olup kendi-
lerinden sonra irşat makamına geçen Şeyh Hamza Baha'nındır.
Yüksek menkıbelerine dair yazılan risalelerden Emir Hüseyin'inki
matbu, Eyüp Müezzini Abdurrezzak Efendi'ninkı matbu değildir. Oğul-
larından Sadullah, Fazlullah, Emrullah, Hamdullah efendilerden en kü-
çükleri olan Hamdullah Efendi, İrfan ve şiirleriyle Osmanlı edebiyat
dünyasında tanınmış olan simalardandır. Halifelerinin en meşhurları
yukarıda sözü geçen Hamza Baba ile «Gülzar-ı Manevî» nazımı Kayse-
fi'de medfun İbrahim Tennurî ve «Vahdetnâme^> şairi Afyonkarahisar'da
medfun Abdurrahim Efendi Hazretleridir.
AÇIKBAŞ MAHMUD EFENDİ
1077 = 1666
Nakşibendî Tarikatı ariflerinden faziletli bir zat olup Amid (Diyar-
bekir)lidir. İlim aşkı sebebi ile bir müddet seyahattan sonra Bursaya yer-
leşerek Daye Hatun Camiinde tedris ve irşad ile hayatını geçirdi. (Ev-
rad-ı Fethiyye) ye müdavim idi. 1077 H. tarihinde vefat etti. Adı geçen
camiin bahçesine defnedildi. Oniki ilimden bahseden kıymetli bir eser
hazırlayarak Vezir-i Azam Köprülüzade Ahmed Paşa'ya hediye etti.
Resmî (1) mahlâslı üç dilde yazılmış bir de şiir mecmuası vardır. Hami-
(1) Resmi: Meşhur şair Bursah Ahmed Paşa'mn muasır ve müsahiblerin-
den Bursah Resmî de ârif şairlerden bir zat olup hususiyle fgazellerin tahmisin-
de kabiliyet ve mahareti vardır. Bu cümleden olmak üzere, Şeyhi'nin bir gaze-
lini tahmiyesinden:
Devran yakanı eylemeden zulmile çâk
Hâk olmadan bu cisim veyle varmadan bu hâk
Seyf-i sitemle dehr seni etmeden helâk
Jangâr-ı gamdan et dilcan gözgü (*) seni pâk
Cam i mey ile Kâine-i Gayb-bîn ol.
(*) Gözgü: Ayna demektir.
diye ile Beşiktaş'ta Yahya Efendi Kütüphanesinde bir mecmuada yirmi-
dokuz bab üzerine tertip edilmiş «Güzide» isminde Türkçe mufassal bir
tecvidi, Farsçadan terceme edilmiş «Evrad-ı Fethiyye» şerhi ve Bursa'da
medfun bulunan Emîr Sultan Hazretlerinin mensup oldukları Nurbahşî
Tarikatmm evrad ve silsilesini açıklayan «Risale-i Nur Bahşiyye» ismin-
de bir risalesi vardır. Eserlerinin hiçbiri basılmamıştır,
Farsça şiilerinden :
Türkçe şiirlerinden :
Bu âlem-i fânide ne mîrijn ne emirim
Üftade-i Vâdi-i fena merd-i hakirim
El-niinnetü lillah ki olup can iie bende
Meydan-ı mahabbette nazar kerde-i pîrim
Bariye şükr malik-i gencine-i razım
Yok sim ü zerim gerçi bu dünyada fakirim.
ATP AZ ARLI OSMAN FAZLI-I İLÂHİ
1102 = 1690
Celvetiye şeyhlerinden muhakkik bir zat olup (Ruhu'l-Beyan) tef-
siri sahibi Şeyh îsmail Hakkı merhumun mürşididir. Bir müddet doğum
yeri olan Şumnu'da, arkasından Aydos ve Filibe'de, daha sonra İstanbul'-
— 31
da irşad ve tedris ile meşgul oldu. Bu esnada bazı hasedçı ve kadir bilmek-
lerin dedikodusu üzerine Kıbrıs adası kasabalarından Magosa'ya sürüle-
rek (Makamü'ş-Şeyhi Firdevs'ü tuba) cümlesi ile (Ruh-i paki için azizin
okuyalım fatiha) mısraınm delâleti olan 1102 H. tarihinde vefat etti. Men-
kıbelerinin ve ilmî kemalinin en ruhlu kısımları İsmail Hakkı merhumun
(Kitabü'l-Hitab) adlı eserinin (Şuyuh u selâse) bahsi ile (Silsile name-i
Celvetî), (Tamamü'l-Feyz) ve (Risale-i Haliliye) isimlerindeki eserlerin-
de yazılıdır.
1 — Misbahu'l-Kalb: Sadreddin Konevi'nin, tasavvuf ilminin incelik-
lerinden bahseden (Miftahu'l-Gayb) ismindeki mübarek eserinin şerhidir.
Kendi el yazıları ile yazılı nüsha Âşir Efendi Kütüphanesindedir.
2 — Mir'atü Esrai'l-İrfan Alâ Îcazi'l-Beyan, Sadreddin Konevi'nin ta-
savvufî mahiyette yazdığı (Fatiha-i Şerife) tefsirine haşiyedir.
3 — Tecelliyat-ı Berkıyye; Şeyh-i Ekber hazretlerinin :
matlâlı kasidelerinin şerhidir. (^)
4 — Haşiye-i Şerhi Fususi'l-Hikem.
5 — Usul-i Fıkıh'dan (Tenkîh) Şerhi.
6 — Usul-i Fıkıh'tan (Telvih) Haşiyesi.
7 — Usul-i Fıkıh'tan (Risale-i İmam Celdekî) Haşiyesi.
8 — Münazara âdâbı fennine aid (Hanefiye) Şerhi.
9 — Hidayetü'l-Mütehayyirîn: Hikmet ve eski kimyadan bahseden
bir eser olup bir nüshası İzmir'de Hatuniye Kütüphanesindedir.
10 — Beyan ilmine aid (Mutavvel) Haşiyesi.
11 — Muhtasar Meânî Haşiyesi.
12 — Fethu'l-Bab: Münazara ilmine aid (Adudiye) Risalesi Şerhidir.
13 — Risaletü'r-Rahmaniye.
(1) O'nun (Cenab-ı Hakkın), emrinden bizim ruiı ve cismimiz var. Yine eş-
yanın cevherinden bizim tılsımımız var. İsimler topluluğunda bizim için bir isim
var. İşte bu, aşk cinnetinden bir kısımdır.
Eserleri :
14 — Lâyihatü'l-Berkıyye fi keşfi'l-Hicap \el-Estar an vucuhi E-5-
rari bazil-Ehadîs-i vel-Ayât.
Bu eserlerden yalnız Haneliye şerhi basılmıştır. Diğerleri İstanbul
kütüphanelerinde mevcuttur. Beyitlerinden:
Şuhut eylerdi envarı uli'l-ebsar olanlar hep,
Velî ağyarı men eyler îdup gayret-i Celâl Hû...
Atpazarî şöhreti İstanbul'da Fatih civarındaki Atpazarı semtinde
oturmalarından dolayıdır.
\ AHMED BİCAN
Hal tercümesi ileride yazılı Yazıcızade Muhammed Efendi hazretle-
rinin küçük kardeşidir. Bedeninin küçüklüğü (Bîcan) lâkabiyle anılma-
sına sebep olmuştur.
Eserleri : Muhammediye tarzında basılmış (Envarü'l-Aşıkîn) ile
canlılarla cansızlar âleminin özelliklerinden ve mahlûkatm acaiplikle-
rinden bahseden 18 bab üzere tertiplenmiş Türkçe (Durri Meknun),
(Acaibül Mahlûkat) ve (Münteha) dan ibarettir. Bunlar basılmamıştır.
Kabri kardeşinin yanındadır (Dürri Meknun) ile (Acaibü'l-Mahlû-
kat) da zayıf rivayetler vardır. (Münteha), tasavvuf, kelâm ve muhada-
rattan bahseden büyük bir cilt halinde Türkçe bir eser olup bir nüshası
Halis Efendinin hususî kütüphanesinde mevcuttur.
(Envarü'l-Âşıkîn) ; 5 bab üzere tertiplenmiş olup kardeşlerinin (Me-
ğaribûz Zaman) adlı eserinden tercümedir.
AHMED EFENDİ (MERKEZEFENDİZADE)
963 = 1555
Hal tercemesi (M) harfinde mezkûr Merkezefendinin oğludur. Re-
cep Bey ismindeki kardeşi devlet hizmetine girmiştir. (Hadikatü'l-Ceva-
mî)in nakline göre 963 H. de Uşak'ta vefat etmiştir. (Şekayık) tercüme-
sinde ise babasının doğum yeri olan Denizli'nin köylerinden Akçaköyde
yerleştiği yazılıdır. Meşhur (Kamus) u, (Babus) ismiyle tercüme etmiş-
tir ki, kendi el yazısıyla yazılı nüshası Atıf Efendi kütüphanesindedir.
Birer nüshası da Edirne'de Sultan 11. Selim kütüphanesiyle Enderunda
Sultan III. Ahmed kütüphanesinde mevcuttur. Mühim lügat kitapları-
mızdan olan bu eser, müterciminin ilim ve faziletine delildir. (İsmetü'l-
Enbiya) ve (Tuhfetu'l-Esfiya) isminde bir eseri daha vardır. (Babus);
(Müfredat) ve (Mürekkebat) namıyla iki kısımdır.
— 33
AHMED ÜMİDÎ
1106 = 1694
Celvetî tarikatından âlim ve şair bir zat olup Kızanlıklıdır. istan-
bul'da tahsilini bitirdikten sonra Fatih Sultan Mehmed Han Camiinde
vaaz eder ve Küçük Ayasofya yakmmda Hüseyinağa zaviyesinde şeyh-
lik yapardı. 1106 H. tarihinde vefat etti. Fatih'te Çırçır Mescidi yakının-
da Çiviciler sokağında pederi İsmail Efendi yanında gömülmüştür. Eser-
leri basılmamış olup şunlardır :
20 cüz miktarında olan (Mecalisü'l-Evliya, Divan-ı llâhiyat, Tercü-
me-i Keşf ü Beyat fi't-tıb, Risaletü'l-Ed'iye) dir. Pederi İsmail Ümidî
Efendi, Hüdai Efendi Hazretlerinin halifelerindendir. Bir na'tmda :
Ey saadet burcunun mahı Muhammed Mustafa
Merhaba ey nur-i iijmmet merhaba ya merhaba
Çünkü doğdun oldu âlem makdeminle pür-ziya
Merhaba ey nur-i ümmet merhaba ya merhaba
AHMED RUMÎ-İ AKHİSARÎ «SARUHANλ
1041 = 1631
Halvetiye şeyhlerinin âlimlerinden bir zattır. 1041 H.'de vefat etti.
Akhisar'da Uzun Taş namıyle anılan kabristanda gömülüdür. Eserleri:
Mesabih-i Şeriften seçme 100 Hadîs-i Şerifin şerh ve tafsilini havi olan
(Mecalisü'l-Ebrar ve Mesalikü'l-Ahyâr) ile ( Dekayıku'l-Hakâyık), (Ri-
saletü'l-Taklîd), (Risale fi Zikri'l-Lisan vel Kalb), (Duhaniye), (Riyai-
ye), (Şerh-i Dürrü'l-Yetim min et-Tecvid) dir ki, hepsi de basılmıştır.
Ebu's-Suûd tefsirine de Rûm Sûresinden Duhan Sûresine kadar «Tali-
kat» yazmıştır.
AHMED MÜRŞİDÎ EFENDİ
1174 = 1760
Âşık Meşayihlerden bir zat olup Diyarbekirlidir. 1174 H. tarihinde
memleketinde vefat etti. Şehre bir saat mesafedeki Ali Pınarı köyü ile
şehir arasında defnedilmiştir. Birecikli Ebubekir Efendiden hilâfet al-
mıştır. Eserlerinden «Ahmediye» ismindeki pentnâmesi matbu ve meş-
hurdur. (Yusuf ve Zeliha), (Mevlid-i Nebi) manzumeleri de vardır.
Ahmediye'ye Erzurum âlimlerinden Şerifi Muhammed Efendi tara-
fından (Pent) namiyle bir nazire yapılmıştır ki, bir nüshası Yahya Efen-
di kütüphanesinde vardır.
F. : 3
— 34
AHMED MEÂBÎ EFENDİ
Halveti tarikatı şubelerinden Sümmaniye kolunun kurucusu Md-
hammed Sümmanî Medeni Halifelerinden Sıddık ibni Ömer Han'dan hi-
lâfet almıştır. 24 bab ve her bab bir takım fasıllara ayrılmak üzere (Mu-
saffa) isminde sülük ve âdabın keyfiyetinden bahseden Türkçe tasavvu-
fa aid bir eseri vardır ki, nihayetindeki:
Musaffanın hitamına dedi mülhem bunu tarih
İlâhî «Rabbena heyyi' lenâ emreke rüşden»
beytinin delâleti olan 1211 H. tarihinde tamamlamıştır.
Bu eserin bazı fasıllarında bir miktar şiirleri de vardır. Bu cümle-
den olarak
Mal ü evlâd, iîm-ü iz'an nafi olmaz ey Meâb!
Masiva ağyar elinden dil müsellem olmadan...
Bazı karinelere göre İstanbullu olduğu anlaşılıyor. Eserin bazı yer-
lerinde oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi'nin manzumeleri ilâve edilmiştir.
AHMED EFENDİ
(Hafız Seyyid Ahmed ibni Muhanı(med ibni Ebubekir Efendi)
Celvetiye tarikatı büyüklerinden âlim bir zat olup İzmitlidir. İrfan
sahipleri arasında, «Esma-i Erbain» namiyle maruf olup Hazreti İdris
Aleyhisselâma mensup ve İbranî lisanı ile nakledilmiş olan, Şeyh-i Ek-
ber Hazretleri tarafından Arapçaya nakil ve şerh edilen Esma-i Şerife'-
nin geniş bir şekilde tercemesini havi bir mukaddime iki fasıl, bir hâti-
me üzerine tertiplenmş (Nurü'l-Hüdâ) isminde kıymetli bir eseri var-
dır. Bu eserinde Şeyh-i Ekber Hazretlerinin (Kitabü'l-Envâr) mı terce-
me ettiğini ve tıp ilminden (Hikmetü'l-Arifin) isminde bir eser yazdığı-
nı ve İstanbul'da Aziz Hüdaî Hazretlerinin şeyhlik makamına geçenler-
den Mudanya'lı Ruşen Efendiden hilâfet aldığını bildirmektedir. (Nu-
rü'l-Hüdâ) ya yazdığı tarihi:
Feyzi Hak'tan dâd irüp Seyyid Dede tarihini,
Şüphesiz ihsan-i Hak^tır âşıka nurü'l-Hüdâ...
Sene 1214 H.
Seyyid mahlâslı ilâhîleri de vardır. (Nurü'l-Hüdâ) da bulunan nât-ı
Nebevisinden :
îsm-i Rahman mazhansm ya Muhammed Mustafa!
Rah-ı aşkın rehberisin ya Muhammed Mustafa!
îns ü cin Hakka kudumunla müşerref oldular;
Cümlenin Peygamberisin ya Muhammed Mustafa!
Ceddi Ebubekir Efendi de yüksek bir zat olup (Mültekâ) yı şerh et-
miştir.
35
AZMİ HÜSEYİN DEDE
1311 = 1893
Mevlevi arif ve fazıllarından olup Geliboluludur. Uzun müddet Ge-
libolu ve Mısır mevlevihaneleri şeyhliğinde irşat vazifesi görmüştür.
Şiirleri arifane ve şairanedir. 1311 H. de hava tebdili için bulundukları
Beyrut'ta vefat etti. Ondan fazla basılmamış risaleleri olup isimleri aşa-
ğıdadır :
Temyizü'l-Emreyni: Yefa'lüllahü mâ j^eşâu ve yahkümü mâ yürîdü
âyeti kerîmesindeki meşiyyet ile iradenin temyizine dairdir.
Temdidü'l-Hayat: «Essadakatü Terüddü'l-Belâ ve Tezidü'l-Ömre»
hadis-i şerifini açıklar.
Risale-i Tatbik: İnsaniyet ve hayvaniyetin tatbikine dairdir.
İşrabü'l-Meram: Vacip Teâlânm isbatı ile meleklerin vücudu ve
peygamberlerin kitaplarının lüzumuna dairdir.
Mir'âtü'l-Hakayık: Tasavvufun hakikatlerine dairdir.
Lâzimü'l-Beyan: Dalâlet fırkalarından bazılarına karşı reddiyedir.
Miftahu'l-Kulûb: Mevleviliğin sülûküne dairdir.
Nuhbetü'l-Adâb: Mevleviliğin kanununa aitür.
Beyan-ü'l-Mekasıd: Sülûkün seyrine dairdir.
Mizanü'l-Edyân: Hıristiyanlarla cereyan eden münazara ve müba-
haseler beyanmdadır.
Tatbik: Hikmetle kelâmın toplanmasına ve birleştirilmesine dairdir.
Divan: Malûm tarz üzeredir.
Arifane bir gazelinden:
Nukuş-u reng-i rûden Sani'î bir nur göstermiş
Tayin mazharında sanma aynî dûr göstermiş.
Tecelli iyânî rûnümadır. Cem'i vahdette
Kelime zat-ı mutlak guyiyâ kim tur göstermiş
Teni puşide-i cân eylemiş çün hane-i zenbur
Ne sırdır, sun-i Hak ol haneyi mestur gösterjmiş.
Merayay-ı iyane münakis ol mahir, ve ammâ
Uyûn geç nigâha bir şeb-i deycur göstermiş.
— 36 —
ABDÜLKADİR KEMALEDDİN EFENDİ
1315 = 1897
Kemal ve fazilet sahibi şeyhlerden bir zat olup Erbildendir. Tarikat
bakımından Halveti, Kadiri, Nakşibendî'dir. 1315 H. de ikinci vatan it-
tihaz ettiği Urfa (Reha) da vefat etmiştir. Eserlerinden [Hüccetü'z-Zâ-
kirîn fi'r-Reddi Ale'l-Münkirîn] ile [Tefrihu'l-Hatır Fi Menakib-i Abdül-
kadir] basılmıştır. Diğerlerinin isimleri aşağıdadır:
[Tarikatü'r-Rahmaniyyeti Firrucûi ve'l-vusûli ile'l-Hazreti'l-Aliyye],
[Ilhamatü'l-îlâhiyye Fi ma'arifeti'l-Hakikati'l-însaniyye] , [Mir'atü'ş-Şu-
hud Fi Beyani Vahdet-i Vücud], [Hadikatü'l-Ezhar Fil Hikmeti vel Esrar],
[Eddürerü'l-Muteberetü Fi Şerhi'l-Âyat-i Semaniyete Aşere Min Mu-
kaddimeti'l-Mesnevi Şerif], [Şerh-u Kelimatü Farisiyyeti Mine'l-Lema-
ti'l-Irakiyye] . '
Yazılış tarihi 1106 = 1694 H. olan [Mıknatisi'l-Ulûm] müellifi Şeyh
Ömer îbni Muhammed El-Vaiz de [Urfa - Reha] da yetişen fazilet sahibi
şeyhlerdendir.
ABDULLAH HULÛSİ EFENDİ
Mazannadan ve 1305 = 1887 H. de Üsturumca'da vefat eden Mısırlı
Seyit Hoca Muhammed Nuri'l-Arabi hazretlerinin halifelerinden huzura
ermiş faziletli ve arif bir zat olup Gelibolu mülhakatından (Mürefte) den-
dir. İstanbul'da tahsilini tamamladıktan sonra yarım asırdan fazla Fatih
civarındaki Kadı Çeşmesi medresesi müderrisliği ile yetinerek inziva ha-
linde yaşamış 1305 H. de vefat edip Topkapı haricinde Sarı Abdullah Efen-
dinin yanma defnedilmiştir. Süratli yazma kabiliyeti ve talik yazıda me-
hareti olduğu için senelerce taş basması matbaalarda hattatlık yaparak
hem memleketin irfanına hizmet etmiş, hem de kendisini geçindirmiştir.
Molla Camiinin Farsça [Mir'âtü'l-Akaidini Türkçe şerh edip bastırdığı gibi,
Feridüddini Attar'm Farsça manzum ve matbu [Mantıku't-tayr terce-
mesi] de dostlarından «Fedaî» mahlaslı bir şair adına yazılmışsa da ter-
cemenin aslı esasen bu zatındır. Matbu Tarifat-ı Seyyid Tetimmesi de,
kendisi tarafından ilâve edilmek suretiyle yazılıp basılmıştır. Başka
eserleri de olduğu kuvvetle tahmin edilmekte ise de bu âcizin gözüne
ilişmemiştir.
ALİ ÖRFÎ EFENDİ
1305 := 1887
Arif şeyhlerden huzura ermiş cömert bir zat olup Küreyce köyle-
rinden Polyan köyündendir. Tahsil çağma geldikten sonra ticaret yoliyle
Mısıra giderek uzun müddet orada ikamet ve o bölgede seyahat etmiş
ve nihayet Selânik'te yerleşmiştir. Bundan sonra tasavvuf büyüklerin-
den Seyyit Hoca Muhammed Nuri'l-Arabiyyi'l-Melâmi hazretlerine inti-
sap ederek feyz-i Muham.mediyeye mazhar olmuştur. Mezar taşmdaki
(Kıldı el-Hacî Ali Örfî behestî âşiyan) mısraınm delâleti olan 1305 H. de
vefat ederek Yenikapı dışındaki Mevlevihane civarında bulunan kabris-
tana defnedildi. Eserleri :
[Şerh-i Divan-ı Niyazi-i Mısrî], [Terceme-i İnsan-ı Kâmil] [Terce-
me-i Varidat], [Terceme-i Hikem-i Atai], [Mürettep Divan-ı İlâhiyat],
[Terceme-i Maksadı'1-Aksâ], [Es'ile ve Ecvibe-i mutasavvıf ane] , [Şerh-i
Gazel-i Hz. Üftade] ve sairedir ki, hepsi de basılmamıştır.
ABDURRAHMAN HALİS TALİBAANÎ
1275 = 1858
Kadiri tarikatı büyüklerinden bir zat olup Kerküklüdür. 1275 = 1858
H. de vefat etti. Kerkükteki dergâhında defnolunmuştur. Basılmış eser-
leri: [Mürettep Divan] ile [Mesnevinin 18 beytinin manzum olarak şer-
hi], Abdülkadir-i Gejdânînin menkıbelerine dau- Şeyh Ali Nurbahşî ta-
rafından yazılan [Behçetü'l-Esrar] ismindeki eserin tercemesinden iba-
rettir. [Behçetü'l-Esrar] 1007 = 1598 H. de Bağdat hâkimi olan Hüseyin
îbni Hasan Edirnevî tarafından da terceme edilmiştir.
Fuzuli'nin «olur» redifli gazelini tahmisinden :
Ateş-i aşkm füruzân olsa âşık nâr olur
Her zaman gördükçe âşık gözlerin humar olur
Hüsnünü âyine-i dilde gören hoşyar oîur
Hüsnün oldukça füzûn, aşk ehli artık zâr oîur
Hüsün ne miktar olursa aşk ol miktar olur
Mesnevinin 18 beyti şerhinden :
Cilve-i aşkest kândır gül fetâd
Şûriş-i aşkest der bülbüli fetâd
Saye-i aşkest der âlem fetâd
Maye-i aşkest der Âdem fetâd
— 38 —
ABDÜLHAMİD EFENDİ (KARA MOLLAZADE)
1278 = 1861
Nakşibendî şeyhlerinden fazilet sahibi bir zat olup Aymtaplıdır.
Memleketinde tedris ve irşad ile hayatniı geçirmiştir. 1278 H. de vefat
ederek Kurban Baba eteğindeki dağa defnedildi. Eserlerinin en meşhuru
Fıkıhdan meşhur [Tahtâvî haşiyesinin tercemesi] dir ki 7 cildi basılnnş-
tır. [Feraiz] ile alâkalı olan 8. cildi basılmamıştır. Muhammed İbni Ab-
dullah îbni Ahmed El-Hatip El-Timurtaşî El-Gammezî'nin [Tenvirü'l-
Ebsar] mı Muhammed Alaaddin El Haskefî şerh etmiş ve bu şerhe Ah-
med Tahtavî haşiye yazmıştır.
[Âdabü'z-Zakirin ve Necatü's-Salikin] isminde de tasavvufî bir ese-
ri vardır. .
ABDURRAHİM EFENDİ
1282 — 1865
Kadiri şeyhlerinin âlimlerinden bir zat olup Evrenyelidir. Sonradan
Üsküp'e hicret ve 1282 H. de âhirete intikal etmiştir. Üsküp'te Dükkân-
cık dergâhında defnolunmuştur. Eserleri: [Manzume-i Akaid ve Şerhi],
[Manzume-i Feraiz], [Divançe], [Manzum Kavaid-i Nahviyye], [Man-
zum Tecvid], [Subhay-ı Sibyan] tarzında [Lûgat-i Arabiyye manzume-
si] manzum Türkçe ve Farsça [Terceme-i Kaside-i Bür'e] dir ki son ese-
ri basılmıştır.
Beyitlerinden :
Serasir-i iûtfa mazhar düştü âlemde kamu eşya
Zeban-ı kal ve hal ile Hüdanm hamdini güya
1244 H. de Evrenye'de vefat eden pederi Şeyh Ali Efendinin de
Arapça [Risaletü'r-Ruh] isminde bir eseri vardır.
ABDÜRRAHİM EFENDİ
1303 = 1885
Fazilet ve kemal sahibi şeyhlerden âşık ve muhakkik bir zat olup
Perzerinlidir. Büyük mutasavvıflardan Mısırlı Seyyid Hoca Muhammed
Nuru'l-Arabiyyü'l-Melamî hazretlerinin damadı ve baş halifelerinden-
— 39 —
dir. Üsküp'te tedris ve irşad ile meşgul oldular 1303 H. senesinin ilk gü-
nü Hacc-ı Şeriften dönüşünde vefat ederek Süveyş civarında Ayn-ı Mu-
sa isimli yere defnedildiler. Ders halkasmda bulunan Talebe-i Ulema iki
defa icazet vermeğe muvaffak olmuşlardır. Eserleri : Bin beyte yakın
[Muhammediye] tarzındaki [Kaside-i Nuniye], [Kaside-i Tâiye], [Man-
zum Şerh-i Şafiye], [Şerh-i Sırrı Enel-Hak], [Hediyyetü'l-Hac], [Risa-
le-i İrade-i Cüz'iye], [Risale-i Ahval-i Melamiye], [Manzum Meratibu'l-
Vücud], [Manzume-i Vehbiyye], [Mecmuay-ı İlahiyat] vesairdir ki, ba-
sılmamıştır. İlâhiyatmdaki mahlası «Fedaî» dir.
AEDÜLLÂTİF İBNİ DURMUŞ FAKİH KARAMANÎ
Fazilet ve kemal sahibi şeyhlerden bir zat olup ahlâk, tasavvuf ve
mev'ızalardan bahseden Türkçe [Âdabü'l-Manazil] ile [Miracü'l-Müştâ-
kîn ve Minhâcü'l-Müttakîn] isimlerinde eserleri vardır. 1. eserini 985 =
1577 H. de yazmıştır. Ulemadan Bursalı Ahmed îbni Ali efendinin de va-
zifeler ve ev işlerine dair 23 fasıl üzerine tertip edilmiş [Adab-ı Mena-
zil] isminde Türkçe bir eseri mevcuttur ki telif tarihi 1041 H. dir. Bir
nüshası Nuruosmaniye kütüphanesinde vardır.
ABDÜLBAKİ DEDE (NÂSIR SEYYİD ABDÜLBAKİ DEDE)
1222 := 1807
Mevlevi şeyhlerinden marifet sahibi bir zat olup Kütahyalı Ebube-
kır Efendinin ikinci oğludur. İstanbul'da Yenikapı Mevlevihanesinin şey-
hi iken 1226 H. de dünyadan ayrıldı. Musiki ilminde ihtisası olduğundan
bir çok besteler tertip etmiştir. Eserleri: [Şerh-i Şahidi], [Terceme-i
Menakib-i Arifin], [Divan-ı Eş'ar] olup basılmamıştır. Sultan III. Selim
namına [Tedkîk ve Tahkik] adiyle bir musiki risalesi yazdığı gibi son-
radan harflerle yazılarak altına da ses miktarları işaret edilmek sure-
tiyle gösterilen bir notanın usûl ve kaidelerinden bahseden [Tahririye]
ismiyle bir risale daha yazıp adı geçen padişahın buldukları Sûz-i Dilârâ
makamındaki Ayini ile yine bu makamdan olan kıymetli peşrevini bir
nota ile tahrir ve tebdil ederek III. Selim Hazretlerine takdim etmiştir.
Riyaziyenin musikiyi alâkadar eden Elhan ve ses titreşimleri konuların-
da eskilerin eserlerini derin araştırma ve mütalâa ile bu hususta hüner
ve kemal sahibi olduğundan İsfahan ve Acem Buselik makamından iki
âyin bestelemiştir ki, bugün de okunmaktadır. «Şevk-i Tarab» âyini dş
bu zatındır,
— 40 —
ABDÜLKADİR NECİP EFENDİ (EŞREFZADE)
1022 = 1613
Kadiri tarikatının arif ve fazıllarından olup hal tercemesi yukarıda
geçen Bursalı Şeyh îzzeddin Efendinin oğludur. 1022 H. de vefat etti.
Bursada ceddinin kurduğu İncirli adiyle tanınmış Eşrefi dergâhına def-
nedilmiştir. Eserleri: [Zübdetü'l-Beyan] isminde Arapça bir tefsirle
[Manzûme-i Mevlid-i Nebî] ve [Divan] mdan ibarettir. Pederi ile ken-
disinin tefsirleri basılmamış olup încirli dergâhmdadır. Arifane naatla-
rından:
Cemalin ey Nebî mir'ât-ı envar-ı saadettir.
Nigâhm mahz-ı feyz-i rahmet esrar-ı rüyettir.
Başka beyitlerinden:
Tavk-ı aşkı kerden sidka takıp meydane gel
Feyz-i maksudu «necibâ» sen bu divanda ara
ABDÜLKERİM EFENDİ «İŞTİPLİ EMİR EFENDİ»
1015 := 1606
Hal tercemesi ileride yazılı Nureddinzadenin halifelerinin en kâmili
melâmi meşrepli bir zat olup İştiplidir. Vefatı 1015 H. de, kabri İstan-
bul'da Kadırgada Sokullu Mehmet Paşa - Şehit Mehmet Paşa dergâhm-
dadır. Manisada Çaşnıgir kütüphanesinde [Risaletü'l-Hüdali Üli'l-ihti-
da] isminde bir eseri, ve devran-ı Sofiyyenin câiz olduğuna dair risalesi
ve [İştibî] mahlâslı bazı ilâhiyatı vardır. Garip ilimlere de vakıf idi.
Ilâhiy atından:
Gel berû ey talibi Hak matlab-ı âlâyı gör
Cümle varlıktan geçip ol zatı bî hemtayı gör
Hû şarabından içip mest oldun ise sofiyâ
Ayni vahdetle nazar kıl sırrı ev ednayı gör
Kendidir kendisini çün kim bilen ey «İştibî»
Barzah-ı irfanda kalma evvel Hüve'I-Mevlâyı gör.
ALEMÎ MUHAMMED EFENDİ (ARAPZADE)
1130 = 1717
Nakşibendî tarikatının fazilet sahiplerinden bir zat olup Edirnelidir.
[Muhtasarü'l-Velâyet] müellifi Üsküdarlı Muhammed Ensarî'den hilâfet
almıştır. Şairler faslında zikri geçen Neccarzade Şeyh Rıza Efendinin
— 41 —
mürşididir. <'Rehber-i Tarikat» terkibinin delâleti olan 1130 H. de Edır-
nede vefat etti. Hadis ilminden [Mecmau'd-Dürer Ve'l-Gurer Fi Ehadis-i
Seyyidi'l-Beşer] ismindeki eserinin bir nüshası umumî kütüphanede
vardır. Beyitlerinden:
Riyâ ve sem^ayı terket kalender meşrep ol Alemî
Cihanın buııd ve nabııdu hakikat iptilâdır hep
AZBÎ MUSTAFA EFENDİ (DERVİŞ AZBİ)
1160 = 1747
Dergâh-ı Âli çavuşlarından iken hal tercemesi ileride yazılı Niyazi
Mısrî hazretlerinde gördüğü kemal eserlerine bakarak hizmetini bırak-
mış, adı geçen zata intisap etmiştir. Doğum yeri itibariyle Kütahyalıdır.
«Müteveccihi'r-Rûhaniyye» terkibinin gösterdiği 1160 H. de vefat ederek
Üsküdar köylerinden Nerdiban köyündeki Şahkulu dergâhına defnedil-
di. Eserlerinden: [Tahmis-i Divan-ı Niyazı] basılmış, [Divanı] basılma-
mıştır. Divanının matlamdan:
Kalem cevîân edip göksün zebanın cevher-i yektâ
Haridar meta-i aşk olan Lâbüd olur danâ
Bilen anlar haber söyler ya bilmez anlamaz söyler
îlumuz-ı nutfeden söyle beyan olsun nice mânâ
ABDULLAH İBNİ ABDURRAHMAN CELVETİ
1164 =r 1750
Celveti tarikatının şeyh ve âlimlerinden bir zat olup tahsilini ikmal-
den sonra Gedikpaşa türbesi yakınındaki Hamza Paşa Camii İmamlığın-
da bulundu 1164 H. de vefat ederek Üsküdarda Karaca Ahmetten Hay-
darpaşaya giden caddenin soluna defnedildi. Eserleri basılmamış olup
isimleri aşağıdadır:
1 — [Ettuhfetü'n-Nedîre Fi Men'i Itlâkı'l-Mutlaki Alâ Vücudil-
Hakkı],
2 — Ennebzetü'l-Yesîre Ale'ş-Şarihi'l Kayravânî Li Şerhu's-Senû-
siye,
3 — Elminhü'l-îlâhiyyetü Fi şerhi Mukaddimetü'l-Fahriyyetü,
4 — El - Mukaddimetü'l-Fahriyyetü Fi İstılâhâti'n-Nahviyyeti.
— 42 —
ÂŞIK ALİ PAŞA (BEŞE)
733 = 1332
Osmanlı saltanatının kurucusu Osman Gazi devri şeyhlerinden ve
arif şairlerinden, kendisine işaret olunan padişahın maiyyetinde bulun-
muş olan mazannayi kiramdan Şeyh Muhlis Paşa oğlu İlyas'ın oğlu ol-
duğu [Garibnamejnin mukaddimesinde yazılıdır. Abid, zahid duası ka-
bul buyrulan bir zat olup sühîkün hallerine ve ariflerin makamlarına
vakıf idi. Orhan Gazi zamanında şöhret sahibi olmuştur. Muhabbet ve
marifet-i ilâhiyeye, ruhun vasıflarına ve hasletlerine, daha bu gibi dinî
bahislere ve tasavvuf! konulara dair 10 bap üzerine tertiplenmiş [Ga-
ripname] ve [Maarifname] isminde Türkçe [yirmi dört] bin mısraa ya-
kın basılmamış bir büyük cilt manzumeleri vardır ki her babı da onar
fasıl olarak tertip edilmiştir. Bu eser Osmanlı edebiyatı tarihi noktasın-
dan da mühimdir 733 H. de Kırşehirde vefat ettiler. Kabri halkın ziya-
retgâhıdır. Paşa lâkabı babasının ilk evlâdı olduğundandır. Resmî rütbe
değildir. Manisa'da Muradiye kütüphanesinde [Risale Fi Beyani's-Se-
ma] ismiyle mensur bir eseri de vardır. Hayatının tafsilâtı [Türk Der-
neği] ismindeki derginin birinci sayısında bu âcizin makalelerinde yazı-
lıdır.
Arifane şiirlerinden :
Cümîe âlem bir işarettir Iıemân
Nice yüzbiiı mülkü var Hakkın ııihan
îîisü cinden kimseler görmüş değil
Kimse ol yerden haber vermiş değil
Fikr-ü aklın eremez ol menzile
Adı o mülkün dahi gelmez dile
Kitabın baş tarafında Heca harfleri tertibi üzerine görülen manzu-
melerinin birisi o devrin nazmına göre güzel bir nümune olduğundan
aynen buraya alınmıştır:
Evvel bize vacip olan Allah adın anmak durur
Anın adın zikredelim ol kim kamu müştak durur.
Evvel dahi oldur kadim ahir dahi oldur mukîm
Oldur kerim oldur rahim oldur ki şeksiz Hak durur.
İki cihanı yaratan ol ay ve güneş yürüten
Ol ins-ü melek dürüden ol kim ol Hallak durur
Oldur ehad oldur samed oldur ezel oldur ebed
Ol bî hesap ve bî adet oldur ki ol rezzak durur
Oldur ki can verdi tene oldur ki ten verdi çana
— 43 —
Oldur ki renk verdi kana ol hakimi mutlak durur.
Ansız ona kim varır ansız ana kim erer
Ansız anı kim görür andan yana kim bak durur
Ayrılmasın bulduk anı ayrılmasın bildik onu
Önden ona âşık canı onunla mustağrak durur.
Mevlid-i Nebî nazımı Süleyman Dede merhumun bu eserden ikti-
bas da bulunduğu birinci beyitten anlaşılmaktadır. Adı geçenin oğlu El-
van Çelebi de aşk ve irfan ile meşhur cezbeli bir şair olup kabri (')
Amasya civarında kendi ismiyle söylenen köydedir. [Etvar-ı Sülük] is-
minde bir manzumesi vardır. (-) Arifane şiirlerinden bir kısmı [Sema-
ratü'l-Fuâd] da zikredilmiştir. Bunların nümunelerinden biri:
Müzeyyen ide seni hub-i Hallak
Bilene ilm-i Enfüs ve ilm-i Afak
Sıfata terk edersen sıfatı
Hemen tebdil edersin zata zatı
ABDÜRRAHİM NİZAMEDDİN MERZİFON!
«SARI DANİŞMENDZADE»
Çelebi Sultan Mehmed Han devri şeyhlerinin ulularından olup ta-
savvuftan [Îrşadü'l-Enâm] ismindeki eseriyle [Aşknamesi] ve [Divan-
çe-i İlâhiyat]ı vardır.
Zeyniye tarikatının Pîri Zeyneddin Hâfî hazretlerinden sülû-
künü tamamlamıştır. Memleketine dönüşünde pek çok âşıklarının gönül-
lerin perişan ederek vefat etti. Tasavvuf şiirlerinde «Rumî» mahlasını
kullanmıştır. Mürşitleri kendisi hakkında: «Bir aşk kütüğünü yakıp di-
yar-ı Ruma attık» buyurmuşlardır. Şiirlerinden bulunabilen yalnız şu:
Tevbe yarabbi hatâ yoluna gittiklerime
Bilip ettiklerime bilmeyip ettiklerime
Beytidir ki sehl-i mümtenî kabilindendir.
( ) Tarihçi Alî, Çorum yakınında bir köyde olduğunu fceyan etmektedir.
Muhlis Paşa, Mısır'da Kus şehrinde. Baba îlyas Horasanî de Amasya'ya iki saat
mesafede ismiyle söylenen İlyas köyünde medfundurlar. Muhlis Paşanın vefatı
709, Batoa İlyas'm vefatı 657 tarihindedir.
(-) İkinci Murad'a eserini takdim eden manzum (Gülşen-i Râz) sahibi Şi-
razlı Elvan Çelebi başka bir zattır.
(V) Haf, Horasan bölgesinde bir kasaibadır. Ekseriya Hace, Haher vesaire
gibi madûl vavla havaf suretinde yazılır Hâf olarak okunur.
— 44 —
Meşhur münşî Veysi Efendi tevbenamesinde sözü geçen beyte:
Peyrev oldum o suhan pervere ettim tövbe
Daima rehsiper'i amd ve hatâ ettiklerime
Beytiyle işaret etmiştir. [Nefehatü'l-Üns] tercümesinde zikrolun-
muş mufassal icazetnameden anlaşıldığma göre mürşidlerine Mısır'da
intisaptan sonra beraberce Horasan'a giderek sülûkünü tamamlayıp
dönmüştür. Pederi Sarı Danişmend şöhreti ile tanınan Emîr Aziz Efen-
didir.
ALÂEDDİN ALİ AKSARAYİ (-)
Karamanlı Şeyh Ali Semerkandî halifelerinden Hayreddin Efendi-
den hilâfet almıştır. Eserlerinin en meşhuru Şeyh-i Ekber hazretlerinin
[Ankay-ı Mağrib] ismindeki dakik eserinin şerhidir ki basılmamıştır.
Kanunî Sultan Süleyman Bağdat seferine gidişlerinde bu zat ile görüşe-
rek hakkı şâhanelerinde hayır duada bulunmuşlardır. Sonradan Bursa'ya
hicret ederek âhiret yurduna gittiler. Başçı İbrahim Bey Camiinin kıble
tarafında defnedilmiştir. [Güldeste-i Riyazi İrfan] da Lârendeli olduk-
ları yazılıdır.
ABDÜLKERİM EFENDİ
922 = 1584
Hal tercemesi yukarıda geçen İbrahim Gülşenî halifelerinden Edir-
neli âşık Musa Efendiden hilâfet almış arif ve şair bir zat olup Edirneli-
dir. Telif tarihi 963 H. olan [Hazerat-ı Hams] tertibi üzere bir mevlid-i
nebevi manzumesi vardır. 992 H. de memleketinde vefat etti.
Manzumenin matlamdan :
İlâhî marifet nurun delil et
Sirâc-i akla kudretten fitil et
Kulübün kaîıbmı ruşen eyle
Meânî sırrı ile gülşen eyle
Halifelerinden Lârendeli Şani İbrahim Efendi de âriflerden bir zat
(-) Peçevî tarihinin birinci cildinde görülen bir ifade aşağıdaki şekilde
yazılmıştır: Şeyh-i Ekber 'in Ankay-ı Mağrib risalesini şerh edip mühim işaret-
ler ve gizli rumuzlardan sene 940 1533 H. de birinci harfi «Ayın» olan Şeyh
ve yine birinci harfi «sin» olan Şamlı Padişah ile evveli «kaJ» sonu «he» olan
şehirdeki Konya'da mülâki olalar diye sarih bir işaret vardır.
— 45 —
olup [Mir'âtü's-Sefa] isminde tasavvuftan makbul bir eseri vardır. Be-
yitlerinden:
Kârbânı Râh-ı ıklîm-i Fenanın Şâniyâ
Baş-ü cân terkin urur bir kâfile salâriz
ABDÜLMECİD İBNİ ŞEYH NASUH
973 = 1565
[Risaletü'l-Edviye Fi't-Tarikati'l-Muhammediye] ve [Risale-i âdabi-
ye] sahibi Zeyniye tarikatmm büyüklerinden Tosyalı Şeyh Nasuh Efen-
dinin oğludur. Eserleri: [Tezkire-i Ulü'l-Elbâb], [El-Havf-ü Ve'l-Huzun],
[El - Felâhve'l-Hüdâ], [El - Fevzü'l-Azîm], [Riyazü'n-Nasihin], [Ravza-
tü'l-Ezhar ve Cennetü'l-Esmar] . Bir de manzum kıyafetnamesi vardır.
Hepsi de basılmamıştır. 973 H. de Tosya'da vefat etti. Nasuh Efendi Zey-
niye tarikatının piri Zeyneddin Hafi'nin baş halifelerinden Bursa'da ya-
tan Abdüllâtif Kutsî halifesi Taceddin Efendiden hilâfet almıştır. Bir de
temsile taallûk eden âyetlerin tefsirine dair bir eseri vardır ki kendi el
yazısiyle yazma nüshası Şehid Ali Paşa kütüphanesindedir. Arifane bir
gazeli :
Gel ey talip ko esmayı müsemmadan haberdar ol
Sakın olmıyasm âmâ muammadan haberdar ol
Hicab-i isimle olma müsemmadan sakın mahçup ^
Gider benlik hicabını bu mânadan haberdar ol
Ne kim var iki âlemde vücut haktır cümle
Bu remzi anla ey ârif bu imadan haberdar ol
Fena camiyle nûş eden hemişe nişnî aşkın
Bekâbezminde şâd olur bu sahbadan haberdar ol
Girüp pazar-ı aşk içre bugün derd-i ilâhî ol
Virüp nazı niyaz iste bu sevdadan haberdar ol
Eğer mecnun-i aşk isen mecidî hüsn-i Leylâya
Göz ayırma cemalinden temaşadan haberdar ol
Bir de manzum Pend-i Attar şerhi vardır. Matlamdan :
Hamdü bîhad an Hüdayı paki râ
Anki iman dad muştîhaki râ
Hamdü bîhad ana kim ol müstean
Virdi iman bir avuç hake heman
[Kenzü'l-Fevaid] tasavvuf ve ahlâktan bahseden büyük bir ciltten
ibaret Arapça bir eser olup nüshası Yahya Efendi kütüphanesinde mev-
cuttur.
— 46 —
ÖMER İBNİ HAMZA
Zeyniye tarikatının şeyhlerinden faziletli bir zat olup Edirnelidir.
Adı geçen tarikatın şeyhlerinden Firecikli Şeyh Ali îbni Sinan Efendi
namına yazılmış [Enisü'l-Celis] isminde Arapça ahlâk ve muhadarattan
bahseden bir eseri vardır ki telif tarihi 986 = 1578 H. dir. Bu eser bas-
tıranın hatâsı neticesinde 1306 H. de îmam Suyutiye mal edilerek Mat-
baay-ı Âmirede basılmıştır.
ARİF MUHAMMED EFENDİ
971 = 1563
Zeyniye tarikatının büyüklerinden bir zat olup Denizlidendir. İs-
tanbul'da tahsilini ve sülûkünü tamamladıktan sonra İzmit'e yerleşmiş,
tarikatın yayılması ve eser yazarak hayatını geçirmiştir. [Ravzatü't-
Tevhid] isminde Türkçe manzum tasavvufî eserini 947 === 1540 H. de ik-
mal buyurdular. İzmit'te Orhan Gazi Camii yukarısmdaki mezarlıkta
oğlu Ahmed Efendi ile beraber medfundurlar. 971 H. de vefat eden Ah-
med Efendinin de [Nüzhetü'l-Muvahhidîn] isminde manzum eseri var-
dır. [Ravzatü't-Tevhid] den :
Ey kadim ve hayyu kayyum-ı vahid
Sensin ol hallâkı eşya bî adet
ABDÜRRAHİM KARA HİSARI C) AFYONKARAHİSARÎ
Akşemseddin hazretlerinin baş halifelerinden olup tasavvuf ve ah-
lâk ilminden bahseden bir mukaddime iki kısım, bir hatimeyi ve her kı-
sım on babı ihtiva eden Türkçe [Münyetü'l-Ebrar ve Gunyetü'l-Ahbar]
ile 865 = 1460 H. de ikmal ettiği manzum [Vahdetname] ve manzum
[Kaside-i Râiye] ismindeki eserlerinden ilmî olgunluğu anlaşılmaktadır.
( 1 ) Necmeddin Razi ve Necmeddin Daye isimleriyle tanınan zatın eserle-
rinin en yükseği olup tasavvuf ve sülük halleri ve nefis terbiyesinden bahseden
(Mirsadü'l-İbad Mine'l-Mebde-i ve'l-Mead) ismindeki eserin mütercimi Sultan
il Murad devri fazilet sahiplerinden Kasım İbni Mahmut Karahisarî de tasav-
vuf âlimlerinden bir zattır. Tercümenin ismini (İrşadül-Müridin ile'l-Murad)
koymuştur. Sultan I. Mahnıud devrinde yaşayan (Şifaü's-Südur ve Safaü'l-Ku-
lüb) yazarı Şeyh Mustafa İbni Murad ile (Usûl-i Vusul-i İlâhiye) isminde
1185 ^ 1771 H. de bir eser yazan Şeyh Muhammed Halveti de Karahisar'dan
yetişen şeyhlerdendir.
— 47 — .
Karahisarda ismiyle anılan camiin yanmda medf undur. Eserleri matbu
değildir. [Münyetü'l-Ebrar] İstanbul'un fethi senesinde tamamlanmıştır.
Beyitlerinden :
Gerçi oldu mevlidim Karahisar
Yüzüm aket kılma beni şeremsar
Vahdetnamesinden :
Hamdeder ol zata canı pâk olan
Kim hilâfet buldu andan hâk olan
ALİ DEDE BOSNAVÎ
1007 = 1598
Halveti âlimlerinden bir zat olup Bosnalıdır. [Hülasatü'l-Eser] de
Nestarlı olduğu yazılmıştır. Türbe şeyhi denmekle meşhurdur. Mürşidi-
nin halveti şeyhlerinden Nureddinzade olduğunu ve bir müddet Zigetvar
kalesinde Kanunî'nin şehid olduğu yerde yapılan türbe ve dergâhta bu-
lunduğunu Muhadaratmda hikâye etmektedir. Eserleri: 1001 H. de Mek-
ke-i Mükerremede yazıp muhtasar olarak [Esiletü'l-Hikem ve Havati-
mü'l-Hikem] ismini verdiği eseriyle [Temkinü'l-Makam fi Mescidi'l-Ha-
ram], [Sebaiyat fi'lfuruu], [Mevakitü'l-Âhireh ve'l-letaifü'l-fâhire],
[Muhadaratü'l-evail ve'l-evahir], [Envarü'l-Meşarik], [Risale-i İntisari-
ye], [Terbiü'l-Meratip Ve'l-Usûl Li Erbabi'l-Mevsul] 'dur. Satırcı Meh-
med Paşanın dâveti üzerine Varat seferine giderek dönüşünde «Tamam-ı
Vuslet» terkibinin delâleti olan 1007 H. de vefat etti. Zigetvar yakınında
[Solnak] da defnedilmiştir.
Zikredilen eserlerinden [E'siletü'l-Hikem] tasavvuf, akaid v.s. den
bahsetmekte olup Arapça 360 sualden mürekkeptir. [Havtimü'l-Hikem]
ismiyle de tanınmıştır. [E'sile]nin büyük kısmı istifadeyi muciptir.
1314 H. de Mısır'da basılmıştır. Kenarında 9 ciltlik [Ruhu'l-Meânî] tef-
sirinin sahibi Bağdat Müftüsü Mahmud Alûsi'nin [Ecvibetü'l-Irakiyye
Ala E'sileti'l-İbraniyejsi vardır.
Muhadaratü'l-Evail Ve'l-Evahir: İmam Süyûtî'nin evveliyatı tar-
zında ekseriyeti itibariyle tarihle alâkalı Arapça bir eserdir. Bu da Mı-
sır'da basılmıştır. Bazı sözleri zayıf olmakla beraber ekseri maddeleri
tarih ve muhadaratla meşgul kimselere istifade vericidir.
Risale-i întisariye: Osmanlı hanedanının faziletleriyle saltanatları-
nın bekasına dair bir ümmetin büyüklerinin ve keşif sahiplerinin bu
baptaki ifade ve nakillerini toplayan faydalı ve muhtasar Arapça bir
eserdir. Bu âcizin kütüphanesinde mahfuz olan bu risale basılmamıştır.
— 48 —
Temkinü'l-Makam Fi Mescidi'l-Haram: Sultan III. Murad tarafın-
dan 1001 H. de Makam-ı îbrahimin yenilenmesine memur olduğu vakit
yazmıştır. Dört rükün bir hatime üzerine tertiplenmiş olup 1 — Bu ma-
kamda nüzûl eden âyetlerden. 2 — Bu makamda kılman namazın fazi-
letinden. 3 — Bu makamın sırlarından. 4 — Makamların evvellerinden
ve bir hatimeden ibarettir.
Terbi : Bunun bir nüshası Ayasofya kütüphanesinde vardır.
ALİ ÇELEBİ İBNİ HÜSREV İZNİKl
Çeşitli ilimlere vakıf ârif bir zat olup meşhur Şeyh Edebâlî neslin-
den Vahyîzadenin akrabalarmdandır.
Başlangıçta babasından boşalan Zeamet memurluğuna girip Bel-
grat ve çevresindeki seferlerde bulunduktan sonra doğduğu yere döne-
rek yeniden tahsile başladı. Ve Sultan III. Mehmed Han zamanında İs-
tanbul'a gelerek Sütlüce'de ikamet etti. Devrinde olan ilimler; husu-
siyle tefsir ilmi, tasavvuf ve kelâm ile garip ve hikmet ilimlerinde ve
kimyadaki kuvvetli bilgisini bu fenlerdeki müteaddit eserleriyle isbat
ettiğinden ulema arasında «Müellif-i Cedit» şöhretiyle tanınmıştı
Bayramı Melâmilerinin ulu şeyhlerinden İdris-i Muhtefi şöhreti ile
namı Turhallı Hoca Ale'r-Rûmi'den hilâfet almış olduğu Mustakimza-
de merhumun Bayramî Melâmilerine ait menkıbelerinde yazılıdır.
«Men ez'afe'l-halikate ilâ ekmeli't-tarikati» ibaresiyle başlıyan Hak yo-
luna gitmek isteklerine dair Aziz Mahmud Hüdai hazretlerine takdim
ettikleri mektubunun iyi karşılandığına delâlet eden «Men ezafel fuka-
ra» fıkrasiyle başlıyan cevabî yazıdan çıkan mânaya göre Celvetî tari-
katına da müntesip oldukları anlaşılmaktadır. 1108 H. de âhiret âlemi-
ne sefer edip Hz. Halid (R.A.) Türbe-i Şerifleri harimine defnolundular.
Müteaddit eserlerinden başlıcaları şunlardır : (^)
1 — Cevahiru'l-Esrar
2 — Semeretü'l-îrşad
3 — Dürerü'l-Envar Fi Esrari'l-Ehcar
4 — Ed-dürretü'l-Beyza Fi'l-İksiri'l-Ahmer
5 — Mukaddimetü'l- Vasıl
6 — Divanü'l-Hikmet (Manzum)
7 — Keşfü'l-Esrar ve Hetkü'l-Estar
8 — Essirrü'r-Rabbanî Fil Cismanî Ve'r-Ruhânî
(1) Bu âciz müellifin elinde mahfuz olan (Dürerü'l-Envar Fî Esrari'l-Ahcar)
ismindeki eserinin nihayetinden alındı.
— 49 —
9 — Tavaliu'l-Büdûr Fi Şerhi'ş-Şuzûr
10 — Dürretü'l-Gavvas Fi Esrari'l-Havas
11 — Tervihu'l-Ervah Fi Esrari'l-Miftah
12 — Risale-i Kaza ve Kader
13 — Mefatihu'l-Künûz Fi Halli'r-Rumûz
14 — Envarü't-Terkip
15 — Ellevayıh Fi Esrari'l-Hurufi'l-Fevatih
(Müellif bu eserinde hal tercümesini yazdığını [Dürerü'l-Envar] ın-
da da hikâye etmektedir.
16 — El-Müntehab Fî Sınaati'z-Zehep
17 — Şerh-i Kaside-e Sâlûkiye
18 — Divan-i İksir
19 — Mecmuay-ı Mücerrebat
20 — Miftahü'l-Hikmet
21 — Hacer-i Selâse
22 — Aşretü Ebvab
23 — El-Misbahu Fî İlm-i Esrari'l-Miftah
24 — Kitab-ı Dekayıkı'l-Mizan Fî Mekadiri'l-Evzan
25 — Kitab-ı Envar-ü'd-Dürer Fî İbahi'l-Hacer
26 — Kitab-ı Levhi Zehebi'l-Esrar Fî Mearifi'l-Ahcar
27 — Kitabü'l-Müntehab fi'l-İksîr
28 — Dürretü'd-Dürer ve Tuhfetü'l-Gurer
Bir numaralı [Cevahiru'l-Esrar] ile 20 numaradan aşağısını ihtiva
eden beş eserini toplayan bir mecmuası Üsküdar'da Atlama taşında Se-
limağa kütüphanesinde, birkaç tanesi de umumî kütüphanede Carullah
Veliyyüddin Efendi kitapları arasında ve [Keşfü'l-Esrar ve Hetkü'l-Es-
tar] ismindeki tefsirinin bir nüshası Revan Odası kütüphanesinde vardır.
ALEMÎ DEDE
1020 = 1611
Mevlevi âlim ve şairlerinden olup Bağdatlıdır. Bağdat ve İstanbul'da
tahsilini tamamladıktan sonra bir müddet kadı nâipliği ile seyahat ederek
Şam'da Dalî Dedeye intisap etti. Şeyhinin vefatında yerine geçti. Sülû-
kü sırasında Ruhi, Samtî, Ünsî ile seyahatleri vardır. 1020 H. de Şam'da
vefat etti. [Mürettep Dîvanı] ile [Cerize-i Mesneviye şerhi], [Futühat]
ve [Füsun] un bazı noktalarının şerhine dair [Talikat]ı ve sair risaleleri
mevcuttur. Beyitlerinden :
«Alemiyâ» ayn-ı kemâl ile kemâl-i kâmil
Her nefes vasıl eder arife ruhanî kuvvet
F. : 4
— 50 —
ADLİ HASAN EFENDİ
1026 =: 1617
Sümbüliye tarikatının şeyhlerinden bir zat olup İştiplidir. Sülûku-
nu ikmal ettikten sonra Sümbülî Dergâhı şeyhliğinde bulundular. Vefatı
«Riza-i Pak» ve «Mübeşşirül Cennet» terkiplerinin delâlet ettiği 1026 H.
de, kabri adı geçen dergâhtadır. Telif tarihi (Risale-i Âhirkâr) terkibi
olan [Menzum Tergîbât] ile [Mürettep Divan] gibi basılmamış eserleri
vardır. Ârifâne ilâhîlerinden :
Levh-i dilden okuyan ilm-i ilâhîden sebak
Zerrece yadında kalmaz mahvolup hep mâsebak
Nur-u Hak kalbin münevver eylesin dirsen dilâ
Ateş-i Tevhid ile gel masivay-ı oda yak
ABDÜL MECİD SİVASÎ
1049 =: 1639
Halveti büyüklerinden ve amcası Şeyh Şemsettin Sivasî halifelerin-
den olup hal tercemesi ulema faslında zikredilen Muharrem Efendinin
oğludur. Sultan III. Mehmed Han'ın dâveti üzerine İstanbul'a gelip vaaz
ve talebelerin irşadı ile meşgul oldular. [Bin kırk dokuzda aldı uçmakta
mekân] mısraınm delâleti olan 1049 H. de vefat ederek Eyüp yakınında
Nişancıdaki dergâha defnolundular. Şiirlerinde «Şeyhî» mahlasını kul-
lanırlardı. Eserleri basılmamış oup [Şerh-i Mesnevi], [Lezâizü'l-Âsar ve
Letaifü'l-Ezhar], [Şerhu Alâ Kaside-i Mimiyye Li Mevlânâ Celâleddinı
Rûmî], [Maskalu'l-Kulûb], [Fezailü Salati'n-Nebî] , [Dürerü'l-Akaid],
[Mürettep Divan-ı İlâhiyat], [Şerh-u Cezireti'l-Mesnevi], [Umdetü'I-
Müsteiddin fi's-Sarf], [Mekasidi Ayniyye (^) ve Mesaidi Ervahi Tayyi-
be ve Ayniyye] , [Kahrü's-Sûs Fî Elcami'n-Nüfus] , [Meyadinü'l-Fürsan -
Kavaid-i Farsiyye], [Tefsir-i Fatiha] vesaire, gibi 20 den fazladır.
ABDÜL KERİM VARDARÎ
Fazilet sahibi şeyhlerden bir zat olup Vardar Yenicesindendir. Eser-
leri: [Tefsir-i Fatiha], [Tefsir-i Ayet-i Kale Aleykes Selâm], [Tefsir-i
Ayet-i Makane Alennebiyyi min Harec], [Şerhu Kema Salleyte Alâ İb-
rahim] den ibarettir. îlk eserini 1071 = 1660 H. de yazmıştır.
(1) Bu yüksek eser hal tercemesi «Y» harfinde yazıh Şeyh Yar Ali İtoni Si-
yavuş Divriği'nin (Kitabü'l-Mekasidün-Naciye Fi'1-Meıbde-i ve'l-Meaşi ve'l-Me-
âd)ının Türkçe şerhi olup 1038 = 1628 H. de ikmal edilmiştir, ki bir nüshası
Halis Efendi kütüphanesinde vardır.
— 51 —
ABDÜL-EHAD NURİ EFENDİ
1061 = 1650
Halveti şeyhleri arasında fazilet ve irfanı ile şöhret kazanmış zat-
lardan olup Sivaslıdır. îlk ilimleri tahsile başladığı esnada dayısı mual-
lim ve mürşidi olan Şeyh Abdülmecit Sivasî hazretleri Sultan III. Meh-
med Han tarafından dâvet olunması üzerine İstanbul'a gittiğinde bera-
berinde götürdüğünden tahsil ve feyzini İstanbul'da tamamladılar.
Zâhirî ve batmî ilimlerden icazet almağa muvaffak olarak irşad va-
zifesiyle Midilliye gitmiş, bir müddet ilim ve tarikatının yayılmasiyle
meşgul olduktan sonra 1023 = 1614 H. de İtanbul'a celbedilerek Meh-
med Ağa tekkesi şeyhliğine tâyin buyuruldular. Biraz sonra yâni 1041 =
1631 H. de Fatih Sultan Mehmed Han ve 1051 = 1641 H. de Sultan İkinci
Beyazıt Han hazretlerinin camilerine, bundan sonra da Ayasofya Camii
Şerifine vaiz tâyin olundular. İşte bu suretle vaaz, irşad ve eser yazmak-
la meşgul iken «Eşşeyh Abdül Ehad» terkibiyle şairlerden Feyzi Efendi-
nin «Gitti Cennete Abdül Ehad» ve halifelerinden Şeyh Nazmi Efendi-
nin «Abdül Ehad Efendi olsun mukim-i Cennet» mısralarınm delâleti
olan 1061 = 1650 H. de vefat ederek Eyüp Nişancasıîıda mürşidi Abdül
Mecit Sivasî hazretlerinin türbeleri karşısına defnedildiler.
Tasavvuf ilmiyle rüya tâbirindeki mürşidane kudreti herkes tara-
fından teslim olunmuştu. Üç nesle kadar yüksek nesep silsilesi Şeyh Ev-
hadüddin Abdü'l-Ehadü'n-Nûrî İbni Muslihuddîn Mustafa Safayi İbni İs-
mail İbni Ebi'l-Berekât olmak üzere zaptedilmiştir ki bunlardan pederi
olan Safayi Efendi kadılar sınıfından ve Abdü'l-Mecid Sivasî'nin yüksek
ceddi Ebü'l-Berekâtm kızının oğlu ve Mülteka şarihlerinden Sivas Müf-
tüsü İsmail Efendinin oğludur. Validesi de Ebü'l-Berekâtm oğlu Muhar-
rem Efendinin kızıdır.
Yazmış olduğu arifane eserlerinin başlıcaları :
1 — Şerhu Erbeîniyat
2 — Riyazü'l-Ezkâr
3 — Te'dibü'l-Mütemerridin Fî İsmai'l-Ebeveyn
4 — Risaletün Fi Hayati'l-Hızır ve İlyas
5 — Risaletün fi Tevfikı Tearuzü'l-Âyat
6 — Risaletün Meretü'l-Vücudî Fil Meratibi'l-Külliyeti ve'l-Hazerat
7 — Risaletün Fi Nefi Mesai'l-Ahya-i Lil-Emvat
8 — Risaletün Fi Cevazi Edai'n-Nevafih Bi'l-Cemaati
9 — Risaletün Fi Şeraiti Îsticabetü'd-Duai
10 — Risaletün Fi Muhabbetil Abdi Lirabbihi
^ 52
11 — Risaletün Fi Hakikati Leyleti'l-Kadr
12 — Risaletün Fi Şuruti Talebi'l-İlmi'n-Nafii
13 — Risaletün Fi İsbati'ş-Şuuri li Ehli'l-Kubûri
14 _ Risaletün Fi Subutî Tayyil Mekâni Li Evliyai'l-Ümmeti
15 — Risaletün Fi Cevazi Devrani Sofiyye Fi'l-Lugati't-Türkiyye
16 — Risaletü Ma Arefnake
17 — Şerhu Kelimat-ı Kümmeyl İbni Ziyad
18 — Meratib-i Marifeti'r-Rahman
19 — Risaletü'l-İtriye
20 — Înkazü't-Talibîn
21 — îsbatü'1-îlmi ve'ş-şuur
22 — Huccetü'l-Vedad
23 — El - Adlü Ve'l-Aksatü Beyne't-Tefriti Ve'l-İfrat
24 — Kassamü'l-Mübtediin
25 — Dürer-i Nûrî
26 — Risaletü't-Tac
27 — İsbatü'l-Vacip Fi Mahiyeti'l-Vücud
28 — Mir'ati'l-Vücud Ve Mirkatü'ş-şuhud
Ârifano gazellerinden :
Küntü kenzin sırrıdır dünya ve ukbadan garez
Ona mektephanedir bu çarhı minadan garez
Enfüs ve afaki rüyetle kemale arif ol
Marifettir çünki mahlûkatı peydadan garez
Bir muammadır bu âlem fehmeden ariflere
İsmi Azam sırrıdır çün ol muammadan garez
Sofiya esmada kalma gel müsemma dersin al
Bil müsemmadır gözüm talimi esmadan garez
Ko mebadi şuğlünü sen maksadı Aksayı gör
Çün netayiçdir kamu sura ve kübradan garez
Katresinden nice umman gizlidir dil bahrinin
Hasılıdır hakikattir o deryadan garez
«Nûrî yâ» hiç gayri matleb kalmadı âşıklara
Hak cemalidir hemin Cennat-ı Ukbadan garez
— 53 —
ADNİ RECEP DEDE
1100 = 1688
Mevlevi şair ve ariflerinden olup Sirozludur. Neşatî ve Ağazade gi-
bi büyüklerden feyz almıştır. 1100 H. de şeyhi buunduğu Belgrat (M
Mevlevihanesinde âhirete intikal etti. Eserleri: [Mesnevi Şerif] ten seçil-
miş birçok beyitleri — Her beytini beş beyit ile tefsir suretiyle şerh et-
miş, birçok manevî esrar ve incelikleri açıklayan [Nihal-i Tecelli] ile
[Kaside-i Örfi şerhi] ve [Mürettep Arifane Divan] larmdan ibarettir ki
basılmamıştır. Beyitlerinden :
Şah olmak isteyen gam ile müptelâ olmak gerek
Alemde saltanat talep eden geda gerek
Ah ettikçe çuşa gelir gözlerim yâşı
Derya temevvüç etmeğe elbet heva gerek
AYN-I EKBER MUHAMMED EFENDİ
1135 = 1722
Halveti tarikatından ârif ve fazıl bir zat olup Eskişehirlidir. Hal ter-
cemesi ileride j^azılı Niyazi Hz. lerinden hilâfet almıştır. [Şamail-i Şe-
rif] i Türkçe nazmetti. Mürşidinin [Kaside-i Bür'e tesbii] ni de
[Fevaid-i Zümrüdiyye] ismiyle şerh etmiştir ki kendi el ya-
zısiyle yazma nüshası Sultan İkinci Beyazıt Camii Şerifi yanındaki
Şeyhülislâm Tâlik-hat-üstadı Veliyyüddin Efendi kütüphanesindedir. Her
ikisi de basılmamıştır. Vefatı 1135 H. dedir. Bursa'da Emir Sultan Ca-
miinin Azapkapısı denilen çark tarafındaki kapısı haricinde defnedilmiş
olduğu [Gülzar-ı İrfan] da yazılıdır. [Hadikatü'l-Cevami]de Eyüp'de Yah-
ya Efendi dergâhında defneilmiş olduğu yazılmışsa da vesikalı değildir.
(1) Tasavvuf ve kelâm ilminden bahseden (Terşihat) ismindeki basılma-
mış makbul eserin sahibi olan ve «Vasılı Rahmet Rabbe» terkibinin delâleti
bulunan 984 = 1576 H. de vefat eden Nakşibendi âriflerinden Nasuhi Çelebi
Belgrat'tan yetişen faziletli kimselerdendir. (Terşihat) m yazıhş tarihi 957 ™
1550 H, olup bir nüshası Es'ad Efendi kütüphanesinde vardır,
— 54 —
ACİZÎ SÜLEYMAN EFENDİ
1151 = 1738
Sadi tarikatından (') «Aciziye» ismiyle tannımış olan şubenin kuru-
cusu bir zat olup aslen İşkodralıdır. Resmî ilimleri İstanbul'da ikmalden
sonra tasavvuf mesleğine iltica ederek Perzerin'de yerleşti. Vefatı 1151 H.
tarihlerindedir. Büyük kısmı Türkçe ve geri kalanı Arapça ve Farsça ol-
mak üzere basılmamış [Dîvanı] olduğu gibi bazı risalelerinin de bulun-
duğu rivayet edilmektedir. Üsküdarda Atik Valide kütüphanesinde ah-
lâk ve tasavvuftan bahseden manzum bir eseri vardır. Bu şubeden olan
dervişler Edhemî «Dört terkili» ırakiye giyerler. Arifane şiirlerinden:
Hakikat bag-ı ibrette uli'l-Ebsar hikmettir.
Gül-i nazikleri nasut ider insan olur peyda
ABDÜLKERİM CELVETÎ
1061 = 1688
Celvetî tarikatının şeyhlerinden fazilet ve irfan sahibi bir zat olup
İstanbulludur. Pederi; İstanbul'da tahsilini ikmali müteakip, büyük muta-
savvıf Aziz Mahmut Hüdai hazretlerinin halifeliğine erişen ve Şehzade
Camii Şerifi kürsü şeyhliğine tâyin olunup «Vasl-ı Rahmana sefer kıldı
veliyy-i kâmil» mısraınm delâlet ettiği 1061 H. de vefat ile Karacaahmet
türbesi yakınma defnedilen Karahisar-ı Şarkîli Şeyh Veliyyiddin Efen-
didir. Abdü'l-Kerim Efendi resmî ilimleri pederi ile zamanının fazilet
sahiplerinden, tasavvuf ilmini sadece pederinden tahsil ettikten sonra
Lâleli yakınında Ahmedağa Camii Şerifi vaizliğinde bulunarak halkın
irşadı ve eser yazmakla vakit geçirdi. 1100 = 1688 H. de vefat ederek
pederinin yanma defnedildi. Kendi el yazısiyle yazılı olan eserlerinin
büyük kısmı umumî kütüphanede mevcuttur. Küçük kardeşi Abdü'l-
Vahhab Efendi de fazilet sahiplerinden bir zat olup eserlerinden [Ebi'l-
Ferah İbni Cevzijnin [Zemmi'l-Heva] ismindeki eserini kısaltma sure-
tiyle meydana getirdiği eseri umumî kütüphanede vardır.
Abdülkerim Efendinin eserleri :
1 — Tefsir-i Sûre-i Yusuf
2 — Zübdetü'l-Ahbar ve'l-Âsar
3 — Müzilü'l-İştibah An Esmai's-Sahabeti vet Tabiin ver Revah
(1) Tarikatın kurucusu Sadeddin Cebavî hazretlerinin vefatı «Kemal-i Nuri
Sadeddin» terkibinin delâleti olan 700 = 1300 H. de, mütoarek kabri Havranda
Cebe köyündedir.
4 — Tebyinü'l-Kelâmi fi'l-Kıyami ve's-Siyami
5 — Camiü'l-Ehadisi'l-Envariye fi'1-Ahbari'lMustafaviye
6 — Hadis-i Erbain Fi Fezail-i Zikrillâh
7 _ El - Mearici'l-Vusûliyye İlâ âyi'l-Kur'aniyye
8 — Hadis-i Erbain Fi Fezaili's-Salati Ale'n-Nebiyyi
9 — Risaletün Fi Hakkı Devran-ı Sofiyye
10 — Mecmeu'l-Fevaid ve Madenü'l-Feraid Fi Hakkı Selâti Şerife
11 — Tanvirü's-Salikin ve Tergibü't-Talibin
12 — Mecalis-i Va'ziye
Bu eserlerden başka mütalâa ettiği çeşitli kitapların kenarlarında
muhakkikane [talikatı] da görülmektedir.
ALİ İBNİ ŞABAN AKSARAY!
1111 = 1699
Şeyhlerin faziletlilerinden bir zat olup İstanbul'da vaaz irşadla ha-
yatını geçirmiştir. 1111 H. de vefat ederek Topkapı haricinde Kadı zade
Şeyh Mehmed Efendi civarında defnedildi. Eserleri:
[Şerh-u Hikmetü'l-Aynı] , [Haşiye Alâ Kavh Ahmed Li'l-Fenari] ,
[Tefsir-u KavUhi Teâlâ: Veş Şemsü Tecri...] ile müteaddit risalelerden
ibaret olup hepsi de basılmamıştır.
ALÎ İBNİ İBRAHİM DAĞISTAN!
1116 .= 1704
Nakşibendî tarikatının fazilet sahiplerinden bir zat olup Dağistanm
Berküşat kasabasmdandır. Memleketinde tahsil ve sülûkünü tamamla-
dıktan sonra Medine-i Münevverede yerleşip Peygamber Efendimize
komşu olarak 1116 H. de vefat etti. Mürşidi Seyyid Muhammed Ermevî-
dir. Eserleri basılmamıştır. Bir nüshası Enderunda Sultan HI. Ahmed
kütüphanesinde mevcut olan [Kevakibu's-Saâdet] ismindeki eserinde
on adet kitabı olduğu zikredilmiştir. Bunlardan bazıları aşağıdadır:
[Mühimmatü'l-Maarif], [Delilü'z-Zairin ve Enisü'l-Dücavirin] , «Hü-
lâsatü't-Tevarih] , [Camiül Menasik], [Aksa'l-Metalip], [Meşariu'l-birri
ve'l-İhsani fi Menakib-i Âli Osman]
— 56 —
ABDÜLHAY EFENDİ
1117 = 1705
Celvetî şeyhlerinin ulularından Edirnede yatan Saçlı ibrahim Efen-
dinin oğlu olup Selâmi Ali Efendinin ikinci defa şeyhliğinden sonra Aziz
Mahmut Hüdai Efendi tekkesinin makamına geçti. «Kıla Abdülhay sa-
na Hak rahmeti» mısramm delâlet ettiği 1117 H. de vefat ederek Hüdai
hazretlerinin dergâhı civarında Halil Paşa türbesinde Halil Paşazade
Mahmut Beyin yanma defnedildi. Divançe teşkil edecek kadar ilâhiyatı,
Hacı Bayram Velî'nin «Çalabım bir şar yaratmış iki cihan arasında»
matla'lı yüksek nutuklarına ve Hüdai Hazretlerinin «İsteyen yârin hâk
ider vârm» matla'lı ilâhilerine dair kaleme aldığı şerhleri vardır. [îmam
Busayri'nin Kaside-i Bür'e]sini de manzum olarak tercüme etmiştir ki
bir nüshası Nuruosmaniye kütüphanesinde mevcuttur. Bir de Sure-i Fe-
tih tefsirine dair Arapça [Fethu'l-Beyan Li Husuli'n-Nasri Ve'l-Fethi
Ve'l-Eman] isminde bir eseri vardır ki Beşirağa kütüphanesinde mev-
cuttur. Torunu Muhammed Nesim Efendi de ilim ve irfan sahiplerinden
bir zattır. Esat Efendi kütüphanesindeki bir mecmuada Şeyh Verdî is-
minde bir zatın nutkuna şerhi vardır.
Hû redifli arifane gazellerinden :
Cilvegâh-ı sinede devran eder efkâr Hû
Tür-i dilden müncelîdir Şule-i Envar Hû
AHMED SARBAN
952 = 1545
Bayramı tarikatının Melâmiye şubesine mensup yüksek bir zattır.
Kanuni Sultan Süleyman'ın Irak seferinde Sarbanbaşılık hizmetinde
bulunmuşlardı. Dönüşünde Pir Ali Hazretlerinden feyz alarak Hayra-
bolu'da inzivaya çekildi. Vefatı 952 H. tarihinde olup kendi adıyla anı-
lan dergâhta gömülüdür. Müridlerinden bazılarına gönderdikleri mek-
tuplarıyla mürettep divanları olup şiir ve ilâhilerinde kâh (Ahmedî),
kâh (Kaygusuz) takma adını kullanırlardı. Divanlarının bir nüshası Üs-
küdar'da SeHmağa kütüphanesinde vardır. İlâhilerinin bir haylisi Müs-
takîmzadenin «Ahval-i Melâmiyye-i Bayramiyye» risalesinde çıkmıştır.
Aşıkâne şiirlerinden :
Pertev-i nur-i Hüdâsm gönlünün bil kadrini
Mazhar-ı zat ve sıfatla rahmet-i Rahmanı gör
Bir nüshası Nuruosmaniye'de mevcud (Tarifat-ı Seyyid) tarzında
(Tahlîlat-ı Kübrâ) ismindeki eserin müellifi Şeyh Hamza ibni Ali de
Hayrabolu'da yetişen faziletli şeyhlerdendir.
— 57 —
BEYAZID-I RUMÎ
900 = 1494
Fazilet sahiplerinden hal tercemesi ilerde yazılı Cemal Halveti'nin
halifelerindendir. 900 küsur H. tarihinde Edirne'de vefat ederek Kıyık
kabristanında defnedilmiştir.
Eserleri: Şerh-i Fususül-Hikem, Şerh-i Nusus, Tefsirül-Fatiha
el-Müsemma bisicli-cili'l Ervah, Turû Sinâ, Beyan'ül-Esrar li'l Ahrar fi
bivâdi'l-Meliki'l-Cebbari'l-Gaffar ile Sırr-ı Cânân ismindeki Türkçe men-
zumesinden ibarettir ki, hepsi de basılmamıştır. Halifelerinden Muhyi
isimli zatın 946 H. de yazılmış (Devairü'l-Maarif) isminde bir eseri ta-
rafımdan görülmüştür. Arifane şiirlerinden :
Arzuy-i yâr zahir ve muzhir yek îst lîk
Ber hükm-i akıl in diğer amede
Molla CAMİ
Kendi hüsnün hublar şeklinde peyda eyledi
Çeşm-i âşıktan anı döndü temaşa eyledi
BABA NİMETULLAH MAHMUD (^)
902 = 1496
Nakşibendi ariflerinden (-) ve ulemanın büyüklerinden bir zat olup
Kafkasya'ya bağı Nahcıvan kasabasmdandır. Maddî ve manevî tahsilini
tamamladıktan sonra Anadolu'ya gelerek Akşehir'de yerleşmiştir. Ve-
fatı 902 H. tarihindedir. Kabri adı geçen kasabanın dışındadır. Hiçbir
tefsire müracaat etmeksizin yazdıkları (Fevatihü'l-İlâhiyye vel-mefa-
tihü'l-Gaybiyye) ismindeki tefsiri gerçekten istifadeye şayan kıymetli
bir eser olup en güzel bir tarzda «Tevilât-ı Necmiyye» vâdisindedir ki,
2 cilt üzerine basılmıştır. (■'')• (Gülşen-i Râz) a da Farsça mufassal bir
(1) 929 H. ^ 1522 İstanbul'da vefat ederek Edirnekapı haricindeki Emir
Buharî zaviyesine defnedilen Nakşibendi şeyhlerinden Farsça lûgatm sahibi
Sofyalı Nimetullah Efendi de irfan sahibi mümtaz bir zattır. 1060 H. = 1650'de
vefat ederek Pınarbaşı kabristanına defnolunan değerli şairlerden Bursalı
Seyyid Nimeti Çillî'nin de Farsça bir lûıgat yazdığını (Gülbeste-i Riyaz-ı İrfan)
haber vermiştir.
(-) Tarikatın kurucusu Şah-ı Nkşibend'in doğum tarihi (Pir-i Nakşibendi
olup (Kasr-ı Ârifân) terkibi de vefatını beyan eder. Türbesi Buhara yakının-
daki Kasr-ı Arifandadır.
(•'') Gülşen-i Râz, 720 H. = 1320'de vefat eden Şeyh Mahmud Şebüsteri'nin
Mesnevi tarzındaki manzumeleridir ki Gülşenî şeyhlerinden Şeyh Mahmud
Alevî tarafından (Gam-ı Dil Nuvas) ismiyle terceme ve şerh olunmuştur.
— 58 —
şerh yazmışlardırki, bir nüshası İstanbul kütüphanelerinin bazıları ile
Bursa'cla înebey kütüphanesinde vardır. Bunlardan başka Şeyh-i Ek-
berin (Fususü'l-Hikem) ine ve (Tefsir-i Kâdi) ye haşiye yazmışlardır.
(Hidayetü'l-îhvan) isminde tasavvuftan bir eseri ve bir nüshası Nuru-
osmaniye'de mevcud (Risaleltü'l-Vücud) namında bir risalesi daha var-
dır. Tefsirden mâdâsı basılmamıştır.
Tefsirin 901 H. de kendi el yazıları ile yazma nüshası Enderun-i Hü-
mayun'da Sultan III. Ahmed kütüphanesindedir.
BABA YUSUF SİVRİHİSARÎ (SİVRİHİSARLI)
917 = 1511
Mazanna-i kiramdandır. C) Akşemseddin hazretlerinin halifelerin-
dendir. (Ruhuna rahmet) terkibinin delâleti olan 917 H. tarihinde İstan-
bul'da vefat etti. Eyüp Sultan Türbe-i Şerife'si kapısı avlusunun karşı-
sına defnedildi. Hacdan dönüşünde manevi bir işaret üzerine Kubbe-i
Saadet haricindeki âsâyı alarak üç parça edip bir parçasını Eyüp Sultan,
bir parçasını Emir Sultan, bir parçasını (-) Hacı Bayram Velî'nin tür-
belerine koyduğu nakledilmiştir. İlâhî bir doğuşla Hacerü'l-Esved yanın-
da inşad eyledikleri ârifâne manzume mütalâaya şayandır.
BAHAEDDİNZADE MUHYİDDİN MUHAMMED EFENDİ
951 .= 1544
Bayramiye şeyhlerinden fazilet sahibi bir zattır. Resmi ilimlerin
Mevlânâ Kestelî'den okudu. Bir müddet mürşidi Şeyh Yavsi'nin maka-
mına geçerek âşıkların irşadiyle meşgul oldu. (Bahaeddinzade etti azm-i
derki bîçûn) mısraınm gösterdiği 95rde Kayseri'de vefat etti.
Eserleri: Şerh-i Esma-i Hüsnâ, Şerh-i Fıkh-ı Ekber, Risaletü'l-Tev-
hid, Risaletü'l-Vücud, Risaletü Sırrü'l-Kadir, Müdafaanâme fi hakki
Şeyh-i Ekber'dir ki, hiçbiri basılmamıştır. Halifelerinden Akşehirli Şeyh
Mustafa ibni Ali Efendinin de 13 bab üzerine mürettep Türkçe sülük
hallerine dair bir eseri vardır. Edirne'de yatan babası (Ref'ul-Müşebbe-
hetü'l-Amme) sahibi Şeyh Bahaeddin Efendi ile Balıkesir'de toprağa ve-
rilmiş büyük pederi Şeyh Lütfullah Efendi de Bayramî halifelerindendir.
(1) Ermiş sanılan ulu zatlardandır. Velîliğine işaret teşkil eden hallere
sahip bulunan kimseler hakkında tou tâbir kullanılmaktadır.
(-) Bu parçanın Sivrihisar'da yatan Baba Hamdullah türbesinde olduğu da
rivayet edilmiştir.
— 59 —
BÂLİ-Î SOFYAVÎ (SOFYALI BÂLÎ)
960 = 1552
Halveti tarikatının ariflerinden faziletli bir zat olup Usturumcalı-
dır. Mürşidi İstanbul civarındaki Çatalca köylerinden Baba Nakkaş'da
yatan Kasım Çelebi'dir. Tahsil ve feyzini İstanbul ve Sofya'da almıştır.
Eserlerinin en meşhuru Matbaa-i Osmaniye'de basılan (Şerh-i Fususü'l-
Hikem) dir. (Usul-i Fakir) ismi ile de anılan (Etvar-ı Sitte, Risale-i Ka-
za ve Kader, Mecmuatü'n-Nasayıh, Manzume-i Varidat, Şerh-i Hadîs-i
Kudsi-i Küntü kenzen...) gibi basılmamış eserleri de vardır. Vefatı 960
H.'de, kabri Sofya'nın bir saat haricindedir. Manzum varidatlarından :
Hur u aynın düşme dam-ı züifüne zahid gibi
Geç hevasmdan behiştin maksadı Aksayı gör
Diğer beyitlerinden :
Çün nabis oldu ezel meyhane-i aşkın bana
Geçmişim havf u riyadan mâsivâ neyler bana
BEHİŞTİ RAMAZAN EFENDİ
979 := 1571
Merkezefendi halifelerinden fazilet sahibi şair bir zat olup Vize'li-
dir. Çorlu'da yerleşerek vaaz ve irşad ile meşgul olmuştur. 979 H.'de Çor-
lu'da vefat etti. Yüksek ilimlere ve âlet ilimJerine mütealhk talikatı var-
dır ki, bazıları şunlardır :
(Haşiye âlâ Şerh-i Akaid li'l-Allâmeti-t-Taftazanî, Talikat âlâ Şerh-i
Miftah, Haşiye Âdâb-ı Mes'udî, Talikat ale'l-Câmi) dir. (Cem Şah ve
Alem Şah) ismindeki şairâne ve ârifâne manzumesi şairlerce makbul-
dür. Yarısı manzum, diğer yansı mensur bir de (Süleymannâme) yaz-
mıştır. Birinci eseri basılmıştır. Beyitlerinden :
Visalin Kâbe'dir rûz-i ecel azm-i zamânîdir
Kefen ihramı tâbut ol yolun taht-ı revanidir
Diğer :
Bülbül"i gülşen-i kudsüm bu cihan dâmımdu
Beni bunda tutan ol serv-i gül endamımdır
Yine gülşende bugün bülbüle bir hâl olmuş
Gülü hâr ile görüp münkesirü'l-bâl olmuş
Gezdirir şevkle bâzar gülistanda müdâm
Bâd-i gül Yusufunu satmağa dellâl olmuş
— 60 —
FUSUS ŞARİHİ ABDULLAH BOSNAVÎ
1046 = 1636
Büyük mutasavvıf Hacı Bayram Velî'nin halifelerinden Göynük -
Torbalı'da yatan Bursalı Bıçakçı Ömer Dede tarafından kurulan Bayra-
mî tarikatının Melâmiye kolu şeyhlerinden fazilet ve kemâl sahibi bir
zattır. İlimlerin başlangıcını doğum yeri olan Bosna'da, âlet iHmlerini
ve yüksek ilimleri İstanbul'da bitirdikten sonra Bursa'ya gitmiş, Melâmi
erenlerinden Bursalı Şeyh Hasan Kabadoz'a intisab edip bütün manevî
mertebelere nail olmuştur. Bundan sonra Mısır'a 1046 H. tarihinde Hi-
caz'a giderek Hac farizasını yerine getirdikten sonra Şam'a gelip Şeyh-i
Ekber Muhyiddin Arabî Hazretlerinin türbesi civarında inzivaya çekil-
miştir. Bilâhare Konya'ya gelip Büyük Şeyh Sadreddin Konevî ile Mev-
lânâ Celâleddin-i Rumî Hazretleri gibi yüksek zatların türbelerini ziya-
ret edip Konya'ya yerleşmiş, 1054 H. = 1644'de vefat etmiş vasiyeti ge-
reğince Sadreddin Hazretlerinin civarına defnolunmuştur. (Hazâ Kabrü
garibillâhi fi ardıhi ve semahü Abdullah el-Bosnavî er Rumî el-Bayramî)
ibaresinin mezar taşlarına yazılmasını vasiyet ettiği Müstakimzade mer-
humun (Ahval-i Melâmiyye-i Bayramiyye) ismindeki eserinde zikredil-
miştir. Arabistandaki seyahatları esnasında görüştüğü irfan ve fazilet
sahibi şahsiyetlerin hepsi Abdullah Bosnavî'nin derecesinin yüksekliğini
tasdik ettikleri gibi yazmış olduğu eserleri de ilim ve irfan sahiplerinin
baş tâcıdır. Kendilerinden ilim ve irfan tahsil edenlerin başlıcaları şun-
lardır :
Şeyh Garseddin Halîlî, Şeyh Muhammed Mirza es-Sürûcî ed-Di-
meşkî es-Sûfî, Şeyh Muhammed Mekkiyyü'l-Medenî, Şeyh Seyyid Mu-
hammed ibni Ebibekir el-Ukûd.
Yüksek eserleri :
1 — Şerh-u Füsusü'l-Hikem el-Müsemma bi Tecelliyat-i Arais-e.n-
Nusus fi minsati Hükmi'l-Füsûs. Eserlerinin en meşhuru olup basıl-
mıştır.
2 — Mevakibü'l-Fıkara
3 — El-Vusul ile'l-Hazreti'l-İlâhiye Lâ yükinu illâ bi husuli'l-Ubu-
diyye
4 — Hakikatü'l-Yakîn
5 — Metaliu'n-Nuru's-Senî an tahareti'n-Nebiyyi'l-Arabî Alâ bü-
tuni's-Seb'a
6 — Tefsiru Âyeti
7 — Risale-i Hazerati'l-Gayb
8 — Tecelli'n-Nuri'l-Mübîn Fi Mir'ati
^ 61 —
9 — Şerh-i âlâ Nazmi meratibi'l-Vücud li'ş-Şeyh Garseddin (^)
10 — Şerh-i ale'l-Kaside et-Taiye li ibni'l-Faris
11 — Risaletü'n-Fi tefsiri «Nûn ve'l-Kalem»
12 — Risaletü Âyan-ı Sâbite
13 — Risaletün fî şerhi «Elhamdülillâhillezi ecvedel eşyâe An ade-
min ve ademihi (-)
14 — Tercüme-i Terşihat
15 — Gülşen-i Râz-ı Arifân fibeyani Usul-i Rah-ı İrfan «Manzumdur»
16 — Risaletün fi TafdîH'l-Beşer ale'l-Melek
17 — Şerh-i Kelâmu Müeyyidü Cündi fi evaili şerhil Füsus
18 — Cilâ-u'l-Uyun fi şerhi kasideti eş-Şeyh Abdü'l-Mecid Sivasî
19 — El-Yedü'l-Ecved fi istilâmi'l-Haceri'l-Esved
20 — Şerhi Rabbi yessir velâ tüassir Rabbi temmim bi'l-Hayır
21 — El-Burhanü'l-Celî fi harfi's-Suhi an vechi'l-âyeti fi hal-i Yu-
suf (A.S.)
22 — Risaletün fi temessül-i Cibril fi suretil Beşer
23 — Risale-i Uhra fi temessüli'l-Cibril (Türkçe)
24 — Tefsir-i Sure-i Ve'l-Adiyât
25 — Risaletü'n-f neş'eti'l-însaniyye (Şerhu babussadis minel Futu-
hatü'l-Mekkiyye)
26 — Tefsir-i Sure-i Asır
27 — Tefsir. Hatta izâ belağa mağrıbü'ş-Şems
28 — Münacat
29 — Şerhul-Füsus bi'l-Arabiyye
30 — Kitabü'l-Kurâ Er-Ruhi'l-Medud lil Ezyafil Varidin min mera-
tibi'l-Vücud
31 — Kitabü'l-Müfadala el-Esma Beyne Efdali'l-Beşeri ve'l-Melei'l-
A'lâ
32 — Kitabü'l-Münteha Mekasidü'l-Kelimât ve mübteğâ teveccüt-
teayyünat fibeyani Ekmelü'n-Neş'et
33 — Risaletü'n-Ref'ul Hicabi fi ittisali'l-Besmeleti bi fatihati'l-Kitab
34 — Kitabü'l-Müsteval a'lâ fiş-Şürbil ahlâ fitefsir-i kavlihi Teâlâ
35 — Risaletü'l-Ube fi beyani'l-İnabe vet-tevbe
36 — Risaletü'n-fi tefsir-i kavlihi Teâlâ
(1) Meratib-i vücud risalesi tarikatın pîri Seyyid Abdülkadir Geylâni to-
runlarından (İnsan-ı Kâmil) kitabı sahibi Şeyh Abdülkerim Ceylî'nin eseri
olup mutasavvıfların değer verdiği (Meratib-i Erbain) i açıklayıcıdır. Basılma-
mıştır. Şeyh Garseddin bu mertebeleri manzum olarak beyan etmiştir.
(2) Şeyh-i Ekber'in şöhreti ufukları tutan (Futuhat-ı Mekkiyye) sinin ön
sözüdür.
_ 62 —
■^7
o ( —
K'i+ahıi Mpt^rıkır-TRuhanive ve mağribi'l-Cismanivve fi tefsir-i
â vpti
38 —
Risaletü'n-fi tefsir-i âyeti
39 —
Risaletü'n-fi tefsir-i âyeti
40
Risaletü'n-fi tefsir-i âyeti
-11 —
Risaletü'n-fi tefsir-i âyeti
42 —
Kitab-ı Lübbül Lûb fi beyanil akl-i ve'-Şürb
43
iKtab-ı Ruhi'l-mutabaati fi beyani şurut-i mübayaa
44 —
Kitabü Keşfi's Sırri'l-mübhem fi evveli suret-i Meryem
45 —
Risaletün Lübbi'n-Nuvad fi hakikati'i-Kıyam
46 —
Kitabü'd-Dürri'l-Manzum fi beyani sırri'l-Ma'lûm
47 —
Kitabü Keşfi Esrari'l-Berereti fi tefsir-i âyeti
48 —
Kitabül Gufril Mutlak inde zehabi âlemil fark
49 —
Risaletün fi kavli'l-Cüneyd
50 —
Tezyil-ü fi münazaat-i îblis Li Sehli ibni Abdullah Et-Düsterî
Tahakkuku'l-Cüz'i Basratü'l-Küllî ve Zuhuri'l-Fer'î alâ sure-
ti'l-Aslî
52 —
Kitabü'n-Nefsi'l-varîdat fi şerhi evveli'l-Fütuhat
53 —
Kitabü Ziyaü'l-Lem'i Ve'l-Berkî fi Hazreti'l-Cem'î ve'l-Farki
D't
ıvıiduu i-jA.eşıı anıı-emıı ıı teısıı-ı dnııı surex-ii-iiaşrı
55 —
Kitab-ü Sırrü'l-Hakayıki'l-îlmiyye fi Beyani'l-âyani's-Sabite
56 —
Kitabü'l-Enfasi'l-Miskiyyeti'r-Rumiyye fi tenfisi'l-Fevayihi'l-
Bâniye
57 —
Kitabü'l-Kenzi'l-Mahtum fi tebeiyyeti'1-îlmi Li'l-malûmi fi
Reddi alâ Abdi'l-Kerimi'l-Ceylî el-Merhum.
58 — Kitabü Sırrü'l-Kelimeteyni fi mutabakatı huruf-u Şahadeteyni
59 — Makasıdu envar-ı ayniye ve mesaidü ervah-ı tayyibe-i gaybiyye
60 — Şerh-i Beyt-i mesnevi
Gaftil mânâ hüvellahü şeyhli dîn
Bahr-ı manihay-ı Rabbü'l-âlemin
BİVÜCUDÎ MUHAMMED TALİP ÜSKÜDAR!
1097 = 1685
Celvetî tarikatmm büyüklerinden âlim bir zat olup Divitçi Şeyh
Mustafa Efendinin oğludur. 1097 H.'de vefat ederek Şeyh Camiinin avlu-
sunda pederinin yanma defnedilmiştir. Nevızadan (Mecalis) isminde bir
— 63 —
mecmuası, mufassal bir tabirnâmesi ve mürettep Divan-ı İlahiyatı ve
(Gülşen-i Esrar) isminde bir eseri, bir beyti Türkçe bir beyti, Farsça
olarak manzum Kaside-i Bür'e şerhi vardır. Tabirnamesinin önsözünde
«Bî vücudî» mahlasını kullandığı görülmektedir. Eserleri basılmamıştır.
BUKÂTZADE VELİYYÜDDİN EFENDİ
1183 = 1769
İstanbul halkı tarafından «Katar meşayihi» denilen kürsü şeyhle-
rinden faziletli muttaki bir zat olup Bukâi Halil Efendinin oğludur. Ve-
fatından bir seno evvel ordu şeyhi olmuştur. 1183 H.'de İstanbul'da vefat
etti. Eserleri basılmamış olup aşağıdadır:
(Hadikatü'l-Ulema, Sıracü'l-Ümmeti fi menakıbi'l-eimme, Nur-ü'l-
ebsar fi Hakkı'l-Ebrar, Gayetü'l-Meram, Tefsir-i Sûrei ihlâs Ravzatü'r-
Reyyahîn - Menakıb-ı Çiharyari Güzin) dir. Son iki eseri Üsküdar'da At-
lamataşı kütüphanesinde vardır.
BEYZADE MUSTAFA EFENDİ
1200 = 1785
Nakşibendî ulemasından olup doğumu Ahıska'da, tahsili İstanbul-
dadır. 1200 H.'de II. defa hacca giderken Cidde'ye yakın bir yerde gemide
vefat etti. Cidde'de Hz. Havva validemizin kabirleri yakınlarında def-
nedilmiştir. Kamus şarihi Mevlâna Seyyid Mürteza ile Mısır'da sohbet-
leri ve ayrıldıktan sonra da mektupları ve Arapça şiirleri vardır. Kitap-
ları matbu bir mecmua içinde Arapça ibare ile mensur Mevlid-i Nebi,
Menasiki Hac, Kasidedü'd-Dürriyye, Risaletü'l-Mazlum ve'l-meçhul mi-
nes Sarf, Kaside-i nazmûn-Nasihîn isimlerindeki risalelerinden ibarettir.
Fatih, Çarşamba mahallesinde Murad Molla dergâhına I. şeyh ol-
muştur.
Tarikattaki sülûkünü Eyüp'te yatan Murat Buharı hazretlerinin ha-
lifelerinden Gelibolulu Mustafa Efendiden hilâfet alan Hısarlı Hafız
Muhammed Efendiden tamamlamıştır.
BEHÇET ALİ EFENDİ
1238 = 1822
Nakşibendî şeyhlerinden ve Mevlânâ evlâdından Bursalı Emin Efen-
dinin halifelerinden arif bir zat olup Konyalıdır. «Göçtü dâvetine didara
Cenab-ı Behçet» mısramm delâlet ettiği 1238 H.'de vefat ederek şeyhlik
makamında bulundukları Üsküdar'da Selimiye dergâhına defnedildi.
^ 64
Nakşibendî sülûkuna dair «Rısale-i Übeydiyye-ı Nakşibendiyye» ismin-
de basılmış, risalesiyle basılmamış «Beçetü's-Sülûk, Divançe, Hadikatu'l-
Ebdal» v.s. gibi eserleri vardır.
BEDRETTİN SİMAVİ «İbni Kadı-i Simavna» (^)
823 = 1420
Hür fikirli şeyhlerin büyüklerinden bir zat olup Simavlıdır. Tahsi-
lini tamamlamak için Mısır'a gitmiş, Seyyid Şerif ve Hacı Paşa ile bera-
ber mübarek Şah Mantıkî'den ders gördükleri gibi büyük şeyhlerden
Hüseyin Ahlatî'den tasavvuf ilmini almıştır. Tebriz'de Timurlenk huzu-
runda toplanan büyük bir ulema meclisinde hakemlik yaparak kudretini
ispat etmişlerdi. Kaderin şevki ile «Accili'l-vasli lehü aşkun ve dûdi'l-
ebed» terkibinin delâleti olan 823 H.'de Siroz'da asılarak idam olundu.
Eserlerinin yekûnunun 38 parça olduğu Siroz'daki dergâhlarında bulu-
nan ve tarafımdan görülen «Menkibename»lerinde yazılıdır. Bu eserle-
rin bazıları şunlardır. Tefsir ilminden «Nûru'l-Kulûb», ilm-i Fıkhın fü-
rûundan «Letaifü'lişarat» ve «Şerh-i Teshil» ile «Cami-ül-Fusûleyn» f-)
«Cami-ül-fetava» ve tasavvuftan «Meserreatülkulûp», «Varidat-ı Küb-
ra» C') Sarf ilminden «Ukudü'l-Cevahir» isminde «Maksud Şerhi», Na-
hiv ilminden «Çerağü'l-fütûh» isminde «Şerh-i Dav» v.s. dir ki. Bu eser-
lerden yalnız «Camiu'l-füsûleyn» basılmıştır. Bir de Fıkıhtan mecma' şer-
hi vardır ki kendi el yazısıyle yazma nüshası Şehzade Camii Kütüpha-
nesindedir. Teshilin nüshaları İstanbul kütüphanelerinin bazılarında ez-
cümle İbrahim Paşa Kütüphanesinde vardır.
Varidat, esasen âhiret meseleleriyle âlemin başlangıcından ve so-
nundan bahseden derin bir eser olup inceliklerine vakıf olamıyan bazı
kimseler tarafından kabule mazhar olamamıştır. Maksadlarmı anlayan
zatlar ise beğenmişlerdir. Bunlardan Niyazi Mısrî Divanmdaki:
Muhyiddin ve Bedreddin etdiier ihyay-i din
Derya Niyazi «Fusus» anbarıdıru Varidat»
Matlah manzume bu eser hakkındadır. Tarikat silsilesi aşağıdadır.
Şeyh Bedreddin, Hüseyin Ahlati Ebulfetih Es-Saidî, Ebu Medyen
(1) Kütahya Sancağına bağlı bir kaza merkezi.
C-i) Fıkıh ilmine ait olan bu kıymetli eser. sonradan basıldığı gibi bazı âlim-
ler tarafından da şerh ve telhis edilmiştir ki «Fusûl-ül İmadi» ile «Fusûl-i İş-
teruşini»yi camidir.
(3) Şeyh-i ilâhî, Şeyh Yavsi, Nureddin Zade, Hoca Muhammed Nur-ül Arabi
taraflarından Arapça, Seyyid Kemaleddin Hariri tarafından Türkçe şerh olun-
muştur.
— 65
Mağribî, Ebu Said Endülüsî, Ebül Berekât, Ebülfazi Bağdadî, Ahmet Ga-
zali, Ebu Bekir Nessaç, Ebülkasım, Ebu Ali Kâtibî, Ali Davud Bari, Gü-
neydi Bağdadî.
Münakkah hal tercemesi Cevdet Paşanın Kısas-ı Enbiyasının 12,
Cildinde yazılmıştır. Halifelerinden olduğu manzum mukaddimesinden
anlaşılan Mustafa Bin Burhan namında bir zatın «Tasvirül - Kulûb» is-
minde tasavvuftan Türkçe bir eseri Aydm'da mütalâamdan geçmiştir.
«BEDREDDÎN SİMAVÎ'YE DAİR İZAHAT»
Merhum müellifin Şeyh Bedreddin Simavî hakkındaki fikir ve ka-
naatları, İslâm mütefekkirlerinin cumhuru ile şeriat âhmlerinin kahir
ekseriyetinin bu konudaki görüş ve inanışlarına aykırıdır.
Müellifi bu mes'elede âmmenin fikrine muhalefete sürükleyen ve
yanlışa düşüren aşağıda açıklanan bir takım sebepler vardır.
1 — Bursalı M. Tahir Bey, dinî tedrisat yapan bir mektepte yüksek
bir îslâmî tahsil yapmamıştır. İslâm itikadına ait temel prensipleri ve
şeriat hükümlerini selâhiyetli din âlimlerinden yeter derecede okuma-
mıştır. Dolayısıyle önemli hele ihtilâflı konular üzerinde isabetli hüküm-
ler verecek ihtisasa sahip değildir.
2 — Devrin içtimaî ortamı ve Bursalı'nm takip ettiği hayat yolu,
onu İslâm ilimlerini hakkıyla öğrenmeden tarikat ocağına ve tasavvuf
mesleğine götürmüştür.
Bir kısım tarikatlar ise bilhassa son asırlarda İslâm dünyasında, Os-
manlı İmparatorluğu cemiyet yapısında tahripçi bir rol oynamış mukad-
des dinî akidelerimizi şer'i şerifi yıkıcı, zararlı, sapık ve bâtmî inanç ve
hareketlerin merkezi olmuşlardır.
Bunun yanında bazı tarikatlar daha ileri giderek ayrıca, Osmanlı
Türklerinin kurduğu Osmanoğullarmm şahıslarında temsil ettiği müs-
lüman Sünnî Hilâfet devletini yıkmak için âdeta maskeli komiteler ha-
linde çalışmışlardır.
Aslında hak yoluna bağlı Bektaşilik ve Melâmilik bu tip bozguncu
rol oynayan tarikatların başında gelir. Bu menfi zihniyet ve zararlı faa-
liyet onları müslümanlığm yüksek akide ve esaslarına bağlılıktan büs-
bütün uzaklaştırmış, kendilerini sapık, anarşist fikirlerin müdafii ve te-
vil yolundan sahibi yapmıştır.
F. : 5
— 66 —
Bursalı Tahir Bey, daha Harbiye mektebinde talebe iken Halveti,
Rüfaî tarikatı şeyhlerinden Harîrîzade Seyyid Kemaleddin Efendiye in-
tisab etmiştir.
Kemaleddin Efendi başlangıçta babası vasıtasıyle Halveti - Rufaî
tarikatlarına mensup olmakla beraber son devir Melâmiliğinin kurucusu
Şeyh Muhammed Nûrü'l-Arabî'den de tasavvuf ve bir kısım meslek ilim-
lerini tahsil etmiştir. Bu yakın alâka ve münasebet neticesinde sözü ge-
çen zâta intisab ederek Melâmî tarikatına girmiş, Muhammed Nûru'l-
Arabî'nin mümtaz müridleri arasında yer almıştır.
Tarikatların düzeni ve disiplini, müridleriiı şeyhe tam bağlılık ve
teslimiyeti esası üzerine kurulduğu malûmdur.
Böylece Kemaleddin Efendi diğer adıyla Arap Hocanın fikir ve ka-
naatlarmm tâbii ve ortağı olmuştur.
3 — Şeyh Muhammed Nûrü'l-Arabî, Balkanlar ve Rumeli'nde can-
lanan son devir Melâmiliğinin kurucusudur. Bursalı Tahir Bey, Manas-
tır'da bu zatla tanışmış, Melâmi tarikatına girerek kendisine biat etmiş
ve tam mânasıyle teslim olmuştur.
Muhammed Nûrü'l-Arabî, İslâm itikadı bakımından mutlak bir da-
lâletin içindedir. Bedreddin Simavi'nin meşhur <'Vaaridat»ına «Letaifü'l-
Hakikat Fi Şerhi'l-Vaaridat» adıyla yazdığı şerlide Bedreddin'in sapık
ve batıl fikirlerini tamamen müdafaa etmiştir.
Seyyid Kemaleddin Efendi de «Fütûhat-ı İlâhiyye Fi Şerh-i Vaari-
dat-ı İlâhiyye» adıyla yazdığı büyük bir Türkçe şerhde aynı şekilde Bed-
reddin'in «Vaaridat» daki nazariyesini benimsemiştir.
Bursalı Tahir Bey, M.N. Arabi'nin aynı zamanda halifesidir. Fikrî
terbiyesini ve dünya görüşünü işte bu zatlardan almıştır. Bu bakımdan
araya tarikat bağlılıkları da girince ilmî zihniyetin gerektirdiği tarafsız-
lıktan ortada eser kalmayacağı ve hakikattan uzaklaşılacağı tabiîdir.
Bunun için İmam-ı Âli'nin (R.A.) meşhur buyruğunu hiçbir zaman
hatırımızdan çıkarmamak lâzımdır.
«Hak ve hakikati söyliyenlerinden (söyliyenlerine bakarak) öğren-
me, (evvelâ) hak ve hakikati öğren, söyliyenlerini de öğrenirsin.»
— 67 —
Dinî ve millî tarihimizde bozguncu rol oynadıkları belirtilen tari-
katlar hakkında bir iki noktayı daha ilâve etmeyi faydalı buluyoruz.
Kasdettiğimiz ve mevzuumuzla doğrudan doğruya alâkalı tarikatlar Bek-
taşiler ve Melâmilerdir. '
Bektaşilik Yeniçeri askerinin, bir bakıma Osmanlı ordusunun ma-
nevî kuvveti ve ahlâkî hayatı ile ilgili bir ocaktı. Onun bozulmasının ve
hak yoldan uzaklaşmasının ordunun ahlâkî disiplininde menfi yönden
tesir yapacağı muhakkaktır. Bu bakımdan Bektaşiliğin soysuzlaştırılma-
smda mutlaka kasıtlı bir düşman parmağı ve ihanet hareketi vardır.
Bilindiği gibi 1826 da Yeniçerilik kaldırılmış, onunla beraber suç-
lu - zararlı ve mevcudiyeti din ve kanun dışı görülen Bektaşi tarikatı da
kanun dışı ilân edilmiş, ileri gelenleri çeşitli cezalara çarptırılmıştır.
Bundan sonra Bektaşilik Osmanlı Devletine ve Osmanlıların temsil
ettiği Sünnî İslâm hilâfetine karşı sonuna kadar yıkıcı faaliyetlerine de-
vam etmişlerdir.
Melâmiliğe gelince;
Din büyüklerinin haklarında verdiği hükmü tarihî gerçeklere uy-
gun olarak tesbit edilmiş olayların şahadetiyle belgelemek için Melâmi-
liği ve geçirdiği safhaları kronolojik mahiyette kısaca açıklıyoruz.
Melâmilik üç devreye ayrılmıştır:
1 — Hamdun Kassar (Vf. 271 = 884) tarafından kurulan eski ve ilk
Melâmilik.
2 — Hacı Bayram Velî'den sonra Bayramîlik iki kola ayrılmıştır.
1 — Şemsiye: Akşemseddin tarafından kurulmuştur.
2 — Melâmiye: Göynüklü Ömer Dede yahut Bıçakçı Ömer Dede
isimleriyle de anılan Şeyh Ömer Sikkinî tarafından kurulmuştur. Os-
manlı ülkeleri içinde Melâmilerin en büyük kutbu bu zattır.
Dedenin hırkası ve tacı olmadığı halkın kıyafetine girdiği yani der-
vişlik tâbirine göre melâmet yolunu takib ettiği için bu kola (Settaviye
Melâmiliği) adı da verilmiştir.
Melâmiler tâ Kanunî Sultan Süleyman devrinden itibaren İslâm
akidesine muhalif sapık itikadlarm sahibi görülerek şeriata bağlı Hilâfet
devlet ve hükümetinin şiddetli takibatına maruz kalmışlardır. Bu yüz-
den Melâmilik kendini gizlemiş esrarengiz bir mahiyet almıştır.
Osmanlı tarihinde Melâmi şeyhlerinin pek çoğu şer'î fetvalarla idam
edilmiştir.
Bir kısmının hikâyesi aşağıda gösterilmiştir.
İsmail Mâşûkî (Oğlan Şeyh) genç yaşta ve delikanlıhk çağında' ilim
ve irfan sahibi tanınıp şeyhlik makamına geçmiş olmasından dolayı halk
arasında (Oğlan Şeyh) lâkabiyle tanınmıştır.
— 68 —
Kanunî zamanında İstanbul'da Melâmi Şeyhi olmuş ve tarikatmi
kuvvetlendirmiştir.
Bu zatm tasavvufa ait fikirleri şeriata aykırı görülmüş, Şeyhülislâm
Kemal Paşazadenin verdiği fetva üzerine, oniki müridi ile beraber 1529
yılında Sultanahmed meydanında idam edilmiştir.
Melâmi Şeyhlerinden Haşimî Seyid Osman da devletin takibine uğ-
ramış ve uzun zaman gizlenmiştir.
Melâmilerin meşhur şeyhlerinden Ankaralı Şeyh Hüsameddin de
hükümet tarafından takip edilerek tevkif olunmuş, Ankara kalesine hap-
sedilmiştir. Fakat ertesi günü kendisini ölü bulmuşlardır.
Melâmi şeyhlerinden birisi de Bosnalı Şeyh Balidir. «Hamza» lâka-
biyle meşhur olmuştur. Gençliğinde vezirlerin hizmetinde bulunmuştur.
Bosna'ya giderek yerleşmiştir. Kısa bir zamanda birkaç bin müride sahip
oldu. Bosna uleması bu Melâmi şeyhinin aleyhinde bulundular. Nihayet
İstanbul'a dâvet olundu. Sonunda Ebu's-Suud Efendinin fetvasıyla De-
veoğlu çeşmesi önünde idam olundu. Müridleri cellâdlara bahşiş vererek
na'şını alıp Silivrikapı dışına defnettiler.
Şeyh Hamza Melâmiyye'nin Hamzaviyye kolunu kurmuştur. İçine
şahsevenler sızdığından hükümet tarafından bunlar daima takib olun-
muştur. Melâmi tarikatının dinsizlerden ve imansızlardan temizlenme-
sine çalışılmıştır.
Bir Melâmi Şeyhi de Sütçü Beşir Ağadır. Beşir Ağa idam olunup
cesedini de denize atmışlardır. Bu hâdise üzerine melâmiler kendilerini
gizlemişlerdir. Çünkü Köprülü Fazıl Ahmet Paşa daha birçok Melâmi-
leri katlettirmiştir.
3 — Nuriyye Melâmiliği: Son devir Melâmiliği Şeyh M.N. Arabî
tarafından Üsküb'de kurulmuştur.
Şeyh Sütçü Beşir Ağa ve müridlerinin katledilmeleri Melâmileri
fena halde sarsmıştı.
Melâmilik bu devrenin sonunda tamamen gizli bir şekilde devam
ettirilmiştir. Melâmilerden Şeyh Ahmed Efendi Yanya'ya gitti. Orada
sekiz ay kadar kaldıktan sonra Hicaz'a ve sonra Mısır'a gidip oradan Se-
rez'e, Koçana'ya ve daha sonra da Üsküb'e giderek Melâmilik tarikatmi
canlandırdı. Üçüncü devre Melâmiliğini kuran Şeyh Seyid Muhammed
Nûru'l-Arabî'dir. (1813 - 1887) Bu şeyh (Arab Hoca) lâkabiyle şöhret al-
mıştır. Arab Hoca Üsküp ve havalisinde Melâmiliği yeniden geliştirdi. '
Rumeli halkından birçok kişiler Melâmiliğe girdiler. Nûru'l-Arabî'-
nin kurduğu bu Melâmiliğe de «Melâmiyy-i Nuriyye» adı verilmiştir. Bu
zat da 85 yaşında Usturumca'da ölmüştür.
— 69 —
İstifade olunan kaynaklar :
Tarikatlar ve Mezhepler tarihi. Enver Behnan Şapolyo. Melâmiler
bahsi.
Tasavvuf. Hacı Reşid Paşa «Melâmiler»
Bu kadar izahat ve tafsilâttan maksadımız: Son devir Melâmiliğinin
kurucusu Şeyh Muhammed Nûru'l-Arabî'nin merhum müellif Bursalı
M. Tahir Beye.
1 — Bedreddin Simavî ile alâkalı görüşünde,
2 Sultan İkinci Abdülhamid idaresine baş kaldırışında müessir
olduğunu belirtmek ve bir kısım Osmanh aydmlarmdaki hilâfet ve şe-
riat aleyhtarlığının tarihi menşe ve âmillerinden bazılarını göstermek-
tedir.
Burada esas itibariyle üzerinde durmak istediğimiz husus Bedred-
din Simavî mes'elesidir.
Şeyh Bedreddin Mahmud'un İslâm ilâhî tefekkürüne ve şeriat ni-
zamına zid ve muhalif materyalist (maddeci) felsefesi hakkında izahat
vermeyi zarurî görüyoruz.
Bedreddin'in bilhassa «Vaaridat» isimli eserindeki nazariyesinin
tahhli yapılarak İslâm ilâhiyatmda maddeci bir filozaf olduğu açıklana-
caktır.
Önce; bir kısım fikirlerinin daha kolay anlaşılması için kısaca ha-
yatından bahsedeceğiz.
Şeyh Bedreddin Mahmud, en kuvvetli rivayete göre Edirne civa-
rındaki Samavna'da veyahut Küfe vilâyetinde ve sonradan inşa edilen
Necef şehri yakınındaki SEMÂ VE kasabasında 1358 - 59 da veya 1368 de
doğdu. Dedesi Abdül'Aziz bir harpte ölmüştü; onun oğlu yâni Bedred-
din'in babası İsrâil de Samavna yahut Semave'nin şiî kadısı ve halkının
çoğu cıvıl cıvıl şiî - kızılbaş olduğu anlaşılan bu kasabanın beyi idi. Ri-
vayete göre Semâve, Hurremiyye artığı olan «Semâviyye» mezhebinin
ve ibâhiyyenin merkezi bulunmaktaydı.. İsrâil, bir Rum asilzâdesinin
kızı ile evlenmiş, bundan Bedreddin Mahmûd doğmuştur. Küçük yaşta
Bedreddin babasının nezdinde Konya'ya geldi ve ilk tahsilini orada bi-
tirip Kahire'ye gitti. Seyyid Şerif Cürcanî ile ders arkadaşlığı etti. İlim-
de hocaları Ekmelüddîn Bâbertî ile Mübârekşah Mantıkî ( — 1413) ve
tasavvufta da Şeyh Seyyid Hüseyin Ahlâtî (1319 - 1397) idi. Bu bâtmî
şeyhin emriyle Tebrize gittiği, Anadoluyu istilâya ve Oğuz Türklüğünü
temsil eden Osmanlı Devletini yıkmağa hazırlanan meşhur emir Aksak
Timur'la görüştüğü, kendisini ona sevdirdiği ve onun tarafından Anado-
lu'da gaile çıkarmak için vazifelendirildiği anlaşılmaktadır. 28 Temmuz
1403 Çubuk - Ovası meydgn muharebesinden sonra Mûsa Çelebî ( — 1413)
— 70 —
yanını tutarak onun kazaskeri oldu ve Anadoludaki siyasî ihtilâlci vazi-
fesine böylece başladı. Hele, şia-i bâtmiyye diyarı Deliorman'a gitmeden
önce Eflâk'a kaçması ve Voyvoda Yuannis Mirtza ( — 1419) dan himaye,
yardım ve teşvik görmesi de mühimdir ve bu hâl onun cür'etini arttır-
mıştır. Hocalıkla şeyhliği ve siyasî lider hülyasını meze ile Osmanlı
Türklerine karşı üstünlük ve siyasî saltanat teminine çalışarak Yakm-
doğuyu dolaşan ve etrafına, hükümete hasım bir takım gayrimüslimleri
toplamağa muvaffak olan Şeyh'e bu korkunç ve yıkıcı içtimaî isyanında
faideli ve ateşli yardımcılar Dedesultan denen Börklüce veya Yörüklüce
Mustafa ile Torlak Hüve Kemal adlı bir Yahudi dönmesidir. Kendisinin,
Deliormanda, kıyâmı en tehlikeli şekilde arttırmasının âmili, oralarda
kendi kanaat ve telâkkilerine uygun zemin olan Sarı - Saltık lej andının
ve bâtmî (esoterique) akıydelerin neşvünemâ bulmuş olmasıdır. Dede-
sultan yakalanıp işkencelere konulmasına rağmen şeyhinin (Bedreddi-
nin) mezhebinde sebât ve yegâne hakikî peygamberin Bedreddin oldu-
ğunda şiddetle ısrar ettiğinden çarmıha gerilmek suretiyle idam olun-
du (1419). Arkasından da Yahudi dönmesi mürid Kemal imhâ edildi.
Sıra Şeyh'e gelmişti. O ise, Düzmece Mustafa vak'asmda öldürülen
meşhur Bayazıt Paşa ( — 1421) tarafından yakalandı. Hükümdar Çelebi
Sultan Mehmed, Reisül'ulemâ Mevlânâ Burhâneddin Hayder Herevî
(doğrusu Herâtî) ve Mevlânâ Fahrüddîn A'cemî gibi şahsiyetleri celb ile
bir mahkeme meclisi kurdurdu. Şeyh burada cemiyetin nizâmını ihlâl ve
mer'î kanunları iptâl ile ithâm olunarak ilim meclisinin fetvâları ve
mahkûmun da ithamları bizzat tasdik ve imzasiyle idâma hüküm giye-
rek Sezer pazarında bir dükkânın önünde asıldı.
Alimler Reisi Mevlânâ Hayder 1390 - 1427 yılları arasında yaşamış-
tır.
Bedreddin, ilim.de Fahreddîn Râzî Medresesine mensub idi.
★
Şeyh Bedreddin Semâvenî, aşağıda isbat olunacağı üzere, bâtmî, -
ŞİÎ râfızîsidir.
Müridleri bu mesleği büsbütün ifrata vardırıyorlar, «tabiatımız yü-
cedir, şia mezhebindeniz!» diye alenen itiraf ediyorlardı. Mezhepleri için
her şey, çıplak gezmek bile mübah idi. Bedreddîn'in asılmasına sebep
olan hâdiselerde bilhassa tedhişçi iki müridinin en büyük âmil olduğu
red ve inkâr edilmez bir gerçektir.
Bedreddin Semâvenî, insanı şaşırtıp aldatacak derecede açık fakat
iki taraflı bir ifadeyle, Vahdeti Vücûd mesleğine tarafdar ve mensup-
muş gibi görünmekle beraber kat'iyyen Vahdeti Vücûd'cu bir mutasav-
vıf değildir; bir ilâhiyatçı da değildir. Onun gerek bunda gerekse Kur'-
— 71 —
ânın hükümleri ve beyyinelerinde kanaati tamamen ayrı, İslâm akıyde-
sine aykırıdır. «VARİDAT» adlı tanınmış toplama eseri, lüzmıısuz yere
tevil edilerek Şeyhin temize çıkarılabilmesi doğrusu pek zor, âdeta im-
kânsızdır. Materyalist (maddeci) tevilleri ve Kelime-i Tevhid'den Pey-
gamber'in ismini ve onun Allah Resûlü olduğu hakkındaki ibareyi çı-
karması, müritleri ve bilhassa İmparatorluğa karşı muğber ve gayri-
memnun bir çok safdil ve biçare topluluğu indinde hükümdar, kurtarıcı,
nebî gibi telâkki olunmağa başlaması onun terkipçi ve anarşist maksa-
dını, bâtıl bir mezhep kurma gayesini açıklar.
O, beşerî ve mutlak bir müsâvat ister. Menkul, gayrimenkul her
şeyde ve her malda iştirâk (Collectivisme) ister. Akıl ve iz'ân ile idrâk
olunacak tabiî kanunlar ister. Dervişlerin, hocaların ve rüsûm âlimleri-
nin (ulemâ-i rüsûm'un) yok olmalarını ister. Hükümetler ona göre zu-
lüm, istibdat ve tegallüp teşkilâtıdır ve yıkılmatmı ister (burada hedef,
doğrudan doğruya Osmanlı ~ Türk Devletidir). Gaye, dîn zannedilen bâ-
tıl ve akıl dışı Hıristiyanlık inançlarını Müslümanlıkla birleştirmek;
mülkiyet, kazanç, toprak, eşya ve hayvanatta kollektivizm'i sağlamaktır.
Müslim, isevî, musevî, mecusî yoktur, ancak insanlar yâni kardeşler
vardır (Fran-Mason gizli cemiyetinin «frer» leri gibi) ve bu kardeşlik
sayesinde hak, bâtılı yener.
Tarihçi Abdurrahman Şeref Beyin de itirafı veçhile ileri derecede
bilgili olan Şeyh Bedreddîn, Kur'ânı Kerîmin, kendinden önceki dinî ki-
tapları, yâni bu kitapların henüz tahrifden önceki semavî aslî metinle-
rini ve doktrinlerini tanımakla beraber artık hükümlerinin kalmadığını
ve beşeriyetin yegâne din kitabı olarak Mushaf-ı Şerifin gösterildiğin-,
bütün insanların sükûnet, hilm ve muhabbetle İslâm'ı kabul etmeleri
gerektiğini pek âlâ biliyordu. Fakat safderunları büyüleyip çekici sapık
fikirlerle dolu cümleler ve mantık oyunlariyle İslâmiyeti zuhur ve inti-
şar mefkûresinden uzaklaştırmağı âdeta hedef tutarak Rum, Ermeni, Ya-
hudi topluluklarını kendine bağlamağa muvaffak oldu.
İbâhacılık onun nazariyesinin temellerinden biridir. «Biz zâhirî mâ-
nâyı reddediyoruz sanılmasın, Allâhm izniyle zâhir ve bâtını birleştiri-
yoruz. Nazarımızda gerek Kur'ân gerekse Hadîs zahiren ve bâtman hak-
dır!» demesine rağmen Bedreddîn tamamen ve ancak bâtmî tevilâta sa-
parak âyetlere gizli ve maddî mânâlar vermiş, haramı helâl ve helâli
haram kılmak iddiasiyle yeni bir «îtizâl»in önderi sıfatiyle Osmanlıları,
Timur'un da arzusuna uyarak, yıkıp bir dünya saltanatı kurmağa teşeb-
büs etmişti.
Vâridât, Malatyalı Halveti mutasavvıfı Mehmed Niyazi Mısrî (1618 -
1693) nin onu medhetmesine ve müellifini «ihyâ-i dîn etti» diye değer-
lendirmesine, Seyyid Muhammed Nûr'un onu kısmen şerhetmesine rağ-
— 72 —
men mânâları açıktır ve filozof Uzlukoğlu Fârabî'nin dinî senbolizması
ile rûh ve madde hakkındaki fantezisi telâkkilerinin bir «ihyâ» sı olup
tevile ihtiyaç göstermez.
Eğer Niyazi'nin «Bedreddin» demesinden maksad Şeyh Bedreddin
ise derhal hatıra şöyle bir sual gelmektedir : Bedreddin'in Vâridâtı no-
yi ihyâ etmiştir?
Onun nazarında melek, cin, şeytan yalnız, gören kimsenin gözüne
görünmesi gereken ve kuvvei hayâliyye ile mevcud bir takım kuvvetler
olup hissi, ve unsurî bir şe'niyetle mevcud değildirler. Bunların hepsi in-
sandaki mevhum kuvvetlerden ibarettir. Fikir ve vicdan bir tabiat âhen-
ginin mahsulüdür. Beden için «bakaa» nasıl muhâl ise «fenâ» dan sonra
beden eczâsmm tekrar birleşmesi de imkânsızdır. Kıyâmet gününü
(yevm-i kıyâmet) bekleyenler dâima ve boş yere bekliyeceklerdir.
«Heşt Behişt» sahibi Mevlânâ Hakim İdris Bitlisi ( — 1520) ondan
şu sözleri naklediyor :
«Gayb'dan işâret ile, kendi müritlerimle âleme sahib olmak için zu-
hûr ve huruç ederek memleketleri müritlerim arasında böleceğim. İlim
kuvveti ve sırr-ı tevhîd'in tahkikiyle, taklit sahiplerinin millet ve mez-
hep kanunlarını iptâ ile haram sayılan bâzı şeyleri helâl yapacağım!»
Şeyh Semâvenî'nin nazariyelerinin en dikkate değer mâkesi olan
«Varidât» m bâzı bahislerine kısaca göz gezdirirsek görürüz ki :
Ahiret işleri, melekût yâni rûhlar âlemindendir; avâmm sandığı gi-
bi şahâdet âleminden değildir. Dünya ve âhiret iğreti (âriyet) bir emr
olup görünüşte fâni (dünya) ve gizlide âhiret (ukbâ) dır. Dünya ve âhi-
retin her ikisi de evvelsiz ve sonsuz olarak vardır. Dünyaya fâni, âhirete
de bâkî denmesi ancak âriyettir. Zinâ, şarap ve sarhoşluk önce bir çeşit
tad meydana getirir; sonra bu tadı bir nedâmet tâkib eder ki önceki
tada dünya ve o nedâmete de âhiret denir. Diğer bütün ef âli sen bunlar-
la böylece kıyas et!
Yâni hem ibâhiyye'yi teşvik, hem de Âhiretin cismanı vuku'unu tevîl
yoluyla inkâr etmektedir; Şey Semavenî, Kıyâmeti, sıfatlara aid hüküm-
lerin geçeceğine işaret saymıştır..
Hûri, köşk. Cennet, kemâl halindeki lezzetlere teşbih edilerek gös-
terilir ki kısa akıllılar onlara hasret duyup bu suretle Hakka ulaşmak
için ibadet ederek Hak yolunu seçsinler.. Kısa akıllılar hisle tadılan lez-
zetleri idrâk edebilecekleri için aklî lezzetler Cennet, hûri, köşk gibi şey-
lerle tâbir olunmuştur. Bütün hasis, habîs ve aşağı hâllere Cehennem,
bütün şerefli hâl ve yüce makamlara da Cennet denir. însanı Hakka yö-
nelten her şey melek ve rahmân, kötülüğe götüren her şey de şeytan'dır.
Melekler beşerin kendi insanî kuvvetleri, şeytanlar da fitne ve fesad yo-
— 73 —
luna sokan hayvani şehvetler ve kuruntulardır. Cin de bu ikisi arasında
bir takım mûtedil kuvvetlerdir, hayâl âleminde gerçekleşir..
Maddeci bir zihniyetten kuvvet alan bir mantık oyunu ve iknâ ka-
biliytijde kurulan cazib tuzak, bu kalıplara saklanmış olarak sâf yürek-
leri, mâsum ve câhil kafaları gayet kolay avlıyabilmiştir.
Şeyh Semavenî nazarında : Beden için, kaybolduktan sonra «cüz»
lerinin bir daha birleşmesi ihtimâli yoktur. Ölülerin dirilmesi demek,
uzvi parçaların kaybolduktan sonra bir daha birleşmesi ve eski hâline
gelmesi değildir. Cesetlerin haşrı imkânsızdır. Cisimsiz ruhların vücud
ve bakaası da imkânsızdır ve gerçekte cisimlerle rûhlar biribirinin ay-
nıdır. Melâike hariçte müstakilen mevcut olmayıp bunu tasavvur eden-
lerin muhayyelelerinde mevcuttur ve bu, hayâlhânelerde sûretlenmiş
tasavvur ve zandan ibarettir. Melekler sâdece kuvvettir, gökte yerde ve
anâsırdaki tabiat kuvvetleridir!
Burada tamamiyle tabiatçi bir düşünüşe sahip olduğu açıktır. Mev-
cudiyetleri Kur'ânda sarâhatle bildirilen haşr-ı ecsât, melâike, cin ve
şeytanın vücudunu inkâr demek olan bu teviller Kur'ân nazarında an-
cak «küfür» dür.
Semâvenî'ye göre; Bir beden öldükten sonra ayrılan cevher, o be-
dende zuhûr eden MUTLAK VARLIK'dan ibarettir.. Yine bu mevzûa
ek olarak, «Mutlak Varlık Hakkın kendisidir ve bu cevher her hangi bir
suretten uzak kalamaz!» demektedir ki bundaki gaye ve nihâî mâna, iki
cümle birleştirihnce, şudur ki: bir beden öldükten sonra ondan ayrılan
cevher, o bedende zuhûr eden Hakk'm (Allâh'm) kendisidir!
Filkahika bu keyfiyet, ittihad ve hulûldür ki tabîatiyle küfürden
ibarettir.
Ayrıca, irâde ve ihtiyâr bahsinde Allâhm, fiili icad etmesini ve me-
şiyyeti «zaruri» görerek ilâhî irâdeyi hudutlandırmakta, Meşşâiyye (Pe-
ripatetizm) felsefesinin Külliyât (Les Universaux) bahsinde düştüğü
fâhiş hatâ derecesinde bir hatâ işlemektedir.
Âlemin kadîm (pre-eternel) veya hâdis (contingent) olduğu husus-
larında da iki tarafh yâni kaypak ve oynak bir lisan kullanmış, «hâdis
olmak onun sıfatıdır» demekle beraber «âlem cinsiyle, nev'iyle, mutlak
şahsiyle kadîmdir» iddiasında bulunarak âlemin kadîmhğine, kendinden
önceki maddeci feylesofları tasdik ve tâkip etmek suretiyle, inanmıştır.
Onlar için âlem, Allahdan başka bir şey olmayıp tabiat ve Allah aynı
tek şeydir. Âlemdeki bütün istidadları Allah istemeğe mecburdur.
Hür ilâhî iradeyi zarûrete ircâ umdesi Bedreddin'de gayet açık ifa-
de edilmiştir ve âlemin kıdemi hakkındaki görüşüyle birlikte bu da îs-
lâmî doktrine, ehlisünnet akıydesine göre düpedüz dalâlet, zındıklık ve
— 74 —
küfürdür. Maddeci ve tabiatçı bir filozofun da zihniyet ve mesleği ancak
böylece hüküm giyer.
Ahzâb Süresindeki :
«İnnâ arazna eremânete»
ây elindeki «emânet» kelimesini «sûret» mânâsma alarak onun müte-
radifi göstermiş ve bu bâtmî tevillerle Hurûfiyye ve Mücessime (Corpo-
reisme) karışık tabiatçı ve muayyeniyetçi bir panteizm'e (Vahdet-i Mev-
cûd'a) mensubiyeti sâbit olmuştur.
Hazreti îsâ'nm ölümü mevzuunda da «İsâ ölmedi, sözünden Isâ ce-
sediyle ölmedi mânası kasdedilmiştir. Zira unsur olarak cesedinin diri
kalması imkânsızdır; îsâ rûhuyla diri, cesediyle ölüdür..» demiştir. Bed-
reddîn, İsâ'nın çarmıh üstünde öldüğünü sanmış ve bu sebeple Kur'ânı
tekzib ve inkâr eder duruma bir kere daha düşmüştür.
Şeyh Semâvenî, Peygamber Aleyhisselâm'm bâzı insanların rüyala-
rına girmesi keyfiyetine de inanmaz. Ona göre : Bâzı kimseler rüyala-
rında Hazreti Muhammed'i görürler ve gördüklerinin cidden Peygam-
ber'in sûreti olduğunu sanırlar. Bu zan yanlıştır, rüya sahibinin gördü-
ğü şey yine kendisidir, kendi rûhu «Muhammed» süreline lemessül ede-
rek rüyada kendine görünmüştür..
Halbuki bu beyan ve iddia, Fahr-i Risâlet'in meşhur ve sahih bir
hadisini tevil yoluyla inkârdan başka bir şey değildir. Bedreddin gibi bir
âlimin bildiği halde inanmak istemediği ve fakat onun bu septik (reyb~>
görüşünü red ve tekzib eden hadîs meâlen şudur :
«Beni uykusunda gören, hakikatte görmüştür. Şeytan bana lemes-
sül edemez!»
Bedreddin'in ilmi kendisine ve etrafına aslâ faideli olmamıştır. Pey-
gamberimiz «Faidesiz ilimden Allaha sığınırım!» buyurur.
Şeyhin bu rüyâ bahsi, diğer bahisleri gibi bir çok ehl-i hâl tarafın-
dan türlü şekillerde tefsir, şerh veya tevil edilerek müdafaa olunmuş ve
Bedreddin haklı gösterilmeğe çalışılmıştır. Bütün bunlar, Bedreddin'in
âyetlere bâtmî mânâlar vermesi kabilinden Şeyhin de sözlerine, yazıla-
rına bâtını mânâyı yakıştırmaktan ibaret olup lüzumsuz müdafaalardan
ileriye gidemez. Zâten muhaddisler, mutasavvıfların sırf bâtmî tefsir ve
— 75 —
tevillerinin sıhhatini kabul etmezler ve aslâ mûteber tutulmamasını
söylerler.
Şeyh Semâvenî'nin indinde rûhlarla cisimler biribirlerinin aynıdır.
Hayvânî rûh başka, insanı rûh başka değildir. İnsanla hayvan arasında-
ki ayrılık istidât ve terkiptedir, hepsinin aslı birdir. Bu esas, her merte-
bede ayrı bir şekilde zuhûr edip bunlardan her birine hayvani rûh veya
nefs-i natıka denmiştir. Hayvani mertebede hayvan olan ne ise, insani
mertebede insan olan da odur..
Bu fikir de rûhcu değil maddeci ve tabiatçıdır ve «Ve nefahtü fihi
min rûhî» âyetine mütedair tevilini tamamlamaktadır. Bu da yanlıştır.
İnsan insandır ve insan olarak yaratılmıştır ve j'-alnız «mahlûkat» mâna-
sında birleşirler. Her iki nev'in de rûhları ayrı ayrı yaratılmış olup in-
san «Ahsen-i takvim» seviyesindedir, ona üfürülen rûh aslâ hayvani rûh
değil, hür ve müstakil insanî rûhdur. Kur'ânda tahsîsen zikredilmiş ol-
ması buna delildir. Allah, rûh değildir ve rûh Allahm tecellî eden bir
cevheri, bir emri olup «âlem-i emr» dendir. Aslında hayvani rûh ve in-
sanî rûh aynı mertebededir ve Allah bu yaratmalara, cesetleri haşra
muktedir olduğu gibi, kaadirdir. Bedreddîn burada hayvanla insan ara-
sında mâhiyet değil sâdece bir derece kabul etmiş olmakta ve bu suretle
Darwin natüralizminin düştüğü fecî hatâya daha asırlarca önce düşmek-
tedir. Yakında intişar edecek (Darvinizm'e Reddiye) eserimizde okuyu-
cu tafsilât bulacaktır.
Hailâc Mansur'un Enel'Hakk (Je suis la Verite) tasavvufi mesleği-
ne de bâtmî mâna verip tehUkeh bir bid'at (heterodoxie) e saparak insa-
nın kendisinin Hakk'dan, Hakk'm da insanın kendisinden başka bir şey
olmadığını bilmek gerektiğini söylemiş; Hakk'm insan sûretine girdiğini,
o sûret ve âlet vâsıtasiyle faaliyetini yapmakta bulunduğunu iddia et-
miştir. Bu fikirler daha önceki Kaderiyye ve Cebriyye gibi müfrit bid'at-
çi mezheplerin inanış sızıntılarıdır, sünnî islâm akıydesinde yoktur ve
Vahdet-i Vücûd nazariyesinin en uzağında kalan hatâlı bir inançdır. Te-
nâsuh'a düşeceğine kail olduğu için cismânî ha^Ti kabul etmez. Cismâm^
Mead'ı kabul etmek ise aslâ tenâsuha inanmak mânasına gelmez. Bun-
lar başka başka şeylerdir. Kur'ân, cismânî meâd'ı beyan etmiş ve tena-
süh (mstempsychosis = rûh göçü) nazariyesi kat'iyetle reddolunmuştur.
Bedreddîn'in maddeci mektebinin pek dikkate şayan iddiaların-
dan biri şudur ki: Peygamberler, çocuk velilerine benzer; babalar ço-
cuklarına ilim ve fen öğretmek için onları nasıl yemişlerle kandırırsa
peygamberler de kemâlât'ı öğretmek için âhiret âlemini cismânî lezzet-
ler ve hususî şekillerle tasvir edip insanları iknâ ederler. Yâni Cennet,
Cehennem, Âhiret, Kıyamet, cismânî haşr, melek, şeytan, cin, hûri,
— 76 —
köşk., gibi Kur'ânda beyân buyuruları şeyler ancak itibarîdir, vâkıa de-
ğildir, zâhirî mânâları sâdece câhilleri kandırır. Peygamberler de bun-
lar (kitaplarında) tasvir ederek insanlare etraflarına toplar ve haki-
kati derece derece anlatırlar.
Halbuki, Bedreddin'in de itirâfı veçhile, bu dîn, ilâhîdir ve
«VAHY» sûretiyle âyet âyet nâzil olmuştur. Bunda Peygamber'in en
ufak şahsî tasvir ve müdâhalesi yoktur; Kur'ân, Peygamberin eseri de-
ğil, ilâhî kitaptır. Peygamberler mâsumdurlar, kandırıcı değildirler.
Ne Peygamber ne de Kur'ân, câhilleri ve kısa akıllıları kandırmak için
gelmemişlerdir. O, cihana en büyük rehberdir. Allah her şeye kaadirdir
ve âyetlerin dış (zâhirî) mânâlarını evvelâ tasdik suretiyle inanmak
iymânm temelidir. Tek başına bâtmîlik, Müslüman akıydesinin dışın-
da kalır.
Bedreddîn de bâzan materyalist (maddeci) bâzan natüralist tabi-
atçı) görünen sistematik tenkidi nazariyesiyle İslâm itikadında bir
«Ütizâl» yarası açmıştır.
Şeyh Bedreddîn aslâ sufî veya velî değildir; Avrupada filozof ola-
rak kabul edilen serbest mütefekkirler sınıfına girebilecek rasyonalist
hattâ determinist bir feylesofdur. Onun spiritüalizmi yâni rûhâniyet-
çiliği zâhiridir.
Türk - İslâm mutasavvıfı Niyazi Mısrî (1618 - 1693) gayet garip
olarak :
«Mulıyiddin'le Bedreddîn
Ettiler ihyâ-i dîn..»
ve
«Derya, Niyazî, Fusûs!
Enhârıdır Vâridât..»
der ki Muhyiddin ibnüF Arabi için doğru ve yerinde olan bu tavsif Se-
mavenî için hakikat dışıdır. Zira Bedreddîn, dîni ihyâ etmemişdir,
bil'akis dînin imhâsı için başkaldıracak bâzı insan ve smıflarm türe-
mesine sebebiyet vermiştir. İslâmiyet'in temel umde ve düsturlarenı
müsbet gaye ve mefkûresinden âdeta ayırmak ve bu suretle sınıflar
arasında isyankâr bir mücadele havası meydana getirmek için durup
dinlenmeden devlet ve cemiyete karşı ihtilâlci bir cidâle ve bilhassa
rejim savaşma girişen, Osmanlı Devletinin hayat - ölüm devresi sayı-
lan buhranlı ve nâzik bir zamanda isyan bayrağını açarak Anadolu
Türklerini biribirine düşüren ve Devletin ikinci kurucusu Çelebî Sul-
tan Mehmed'i hayli müşkil ve zor durumlarda bırakan anarşist bir şa-
hıs için müceddid, müctehid, en büyük şahsiyet, târihin ölümsüz şî-
— 77
ması, müslüman şark kültür târihinin çığır oçmış bir mensubu gibi
şeyler söylemek sâdece mübalâğa değil, ona aynı zamanda lüzumsuz
kıymet ve meziyetler izafe etmektir.
Vâridât'ı son derece iyi niyetle okuyan bir mü'minin onu tama-
men tasvip ve kabul etmesi için iymânmdan mutlaka fedakârlıkta bu-
lunması lâzım gelecektir. İslâm dîninde ise temel umdelerin cüz'ünden
ferâgat, küll'ünden de ferâgat demektir. Müslümanlığın mânevi ve
metafizik anayasası sayılan iymân şartları için hiç bir tevil ve müna-
kaşa bahis mevzuu olamaz. Büyük Resûl bizlere ne bildirdiyse doğru-
dur ve ayniyle vâki olacaktır. Bundan kimsenin şek ve şüphesi bulun-
maması icabeder. Zira iymân, şüphe kabul etmez ve kemalât, kem âlât
ile olmaz! Mansûr'un «Inâyet» bahsinde düştüğü hatâ onu nasıl siya-
setgâha sürüklediyse başka yoldan yürüyen Bedreddîn de bu cezaya
haklı olarak çarptırılmıştır.
Bedreddîn, felsefeyi dînden üstün gören ve nazariyesini buna gö-
re kuran akliyeci filozoflardandır.
Tasavvuf, felsefe değildir. îkisi biribirinden tamamiyle ayrı yol-
lardır. Bir müslim, felsefeye yâni şüpheler ve mahrumluklar içinde
yolunu kaybeden muğlâk ve lâdinî mefhumlara tenezzül ve itibar et-
mez. Avrupalı fizik ve riyaziye âlimleri (meselâ : Henri Poincare,
Hans Reichenbach, Moritz Schlick Werner Heisenberg, Max Born,
'Max Planck) dahi felsefeyi kifayetsiz, filozofları karanlık ve muğlâk,
tecrübî şe'niyetten ayrılmış olarak görürler.
Asırlarca önce, bir İslâm mütefekkiri, Ebû Süleyman Sicistanî
( — 999) aynı neticeye varmıştı; Yunan felsefesinin ele alındığı bir de-
virde, dîn ile felsefeyi ayırarak birincisine «nâzil olan vahy» ve ikin-
cisine «zâil olan rey» demiştir ki güzel ve doğru bir târif olduğunda
şüphe yoktur.
Tebrizli Şems (1185 - 1247) de : «Dinin felsefeyle karıştırılması yü-
zünden cismanî hasra inanmayıp haşrm rûhanî olduğunu söyleyenle-
rin telâkkileri ahmaklıktır. Azâbı sâdece rûha aid sayanlar hatâ ve da-
lâlet içindedir» diyor.
Bedreddîn işte bu karakterdedir ve bu yolda yürümüş, topluluk-
ları bu yola peşinden sürüklemek istemiştir.
Kıyamet meselesine gelince. Kıyamet alâmetleri demek olan «Eş-
rât-ı Sâat» bir hadîsle bildirilmiştir ve müslimlerin cümhûru buna da
sıhhat ve sadakatle inanırlar. Allah'ın Kur'ânda övdüğü Büyük Resûl
ancak doğruyu söylemişdir. Bedreddîn ise, erken veya geç. Kıyametin
vukuuna, cismanî olarak meydana geleceğine inanmadığı için alâmet-
lerini de pek tabiî dikkate almamış, onların vücuduna inanmadığını
kat'î bir ifadeyle belirtmiştir.
— 78 —
Bedreddîn, pek mâruf olduğu veçhile, iştirakçiliği terviç ve müda-
faa ettiği için sosyalist ve hattâ ihtilâlci sosyalisttir. Onun ilk komü-
nistlerden olduğu fikri bile ortaya atılmış, tarihçi î. Hâmi Dânişmend,
haklı ve yerinde olarak onu ilk Osmanlı komünisti saymıştır. Vatan
hâini Nâzım Hikmetofun ona meftun ve hayran olduğu, onun ismiyle
bir destan (!) yazdığı, Bedreddîn'i astıran hünkârı (yâni Çelebi Meh-
med'i) zem ve hicvetmiş olduğu keyfiyeti herhalde gözden uzak tutul-
mamalıdır.
Yerli Anadolu kaynakları, onun malda ve kadınlarda iştirâkçiliğe
tarafdar bulunduğunu yazarlar.
Müceddid ve müctehid olmak ve Kur'ânı Kerîmi tefsir etmek için
veli olmak, sufî olmak hiç de şart değildir. Fakat islâmî ilimlerde tam
mânasiyle mütehassıs ve salâhiyetli bulunmak, her şeyden önce ilmiyle
âmil, müttakî ve muhakkik olmak şarttır. Bedreddîn'in ise dini ve îti-
kadî meselelerdeki görüşü yukarıda işaret ettiğimiz gibidir. Bedreddîn
Semâvenî ilmî bir heyet tarafından tarafsızca muhakeme ve mahkûm
edilmiş ve Osmanlı Devleti bir bâdireden, bir felâketten kurtulmuş-
tur. Mahkeme heyetini tek taraflı duygu ile itham ederek iftirada bu-
lunanlar baştanbaşa hatâ içindedir. Çelebi Sultan Mehmed, Osmanlı
Saltanatını Şeyh Bedreddîn'e teslim edecek kadar aşağılık bir hâin de-
recesine düşemezdi. Onun vazifesi. Devlete isyan etmiş bir anarşist ve
âsiyi tenkil etmekti ve nitekim de böyle oldu.
Allah ondan râzı olsun!
Vâridât'tan nihayet şöyle bir hulâsa çıkarırsak :
<^Cesetlerin haşrı mümkün değildir, bunlar avâmm aldanmasıdır.
îsâ cesediyle çarmıhta ölmüştür, fakat rûh ölmediği için: İsâ (rûhan)
ölmedi denilmiştir. Meşiyyet-i rabbânî istidâda bağlıdır ve mükevve-
nât, istidâdı yüzünden kendisinden çıkmıştır. O, istidatta olan şeyi is-
ter; irâde ve ihtiyârı hep âlemin istidâdı dolayisiyledir. Kevn-ü fesad
ezelî ve ebedîdir ( «îslâm Metafiziğinden Bahisler» isimli risâlemizde
tafsilât verilecektir). Dünya ve Âhiret de iğreti birer emir olup ikisi
de ezelî ve ebedîdir. Cennet, Cehennem rûhanî olup avâmı ve câhilleri
•celp maksadiyle istiâre yapılmıştır. Binlerce yıl geçecek, ne Deccal, ne
Dâbbetül'arz, ne de Kıyâmet (eşrât-ı sâat) ortaya çıkmayacaktır. Pey-
gamberler çocuk vehlerine benzer. Hazreti Peygamberi rüyalarında
gördüklerini sananlar aldanıyorlar: onlara görünen, Peygamber sûreti-
ne girmiş kendi rûhları ve hayâlleridir..»
îslâm dîninin en mühim şartı ve en muhkem umdesi ve esasların
esası olarak «şeriât» tır.
— 79 —
Tarikat - Mârifet - Hakikat'e ancak «Şeriat» e sadâkat ve mutâvaat-
la sarılmak sayesinde ulaşılabilir. Şeriati lüzumsuz görüp küçümsemek
isteyenler batmî yola sapmağa müsaiddir; onların bu meyelânı dinin
teşriî hükümlerinin tezyifine müncer olur. İslâmm hakikatinin mahfa-
zası İslâmm şerîatidir. Mahfazasız muhtevâ âtıl, şerîatsiz hakikat bâ-
tıldır!
Tarikat Pîri olup Şeyh Necmeddîn Isfahânî'den tahsil eden Seyyid
İbrâhim Burhâneddin Düsûki (1238 - 1277) şeriatten ayrılmamayı esas
sayarak hakikatle şerîatin mezcinden «Kemâlât» m doğabileceğini ifa-
de eder.
Kur'ân hem dünyevi, hem uhrevîdir.
Hazreti MUHAMMED Aleyhisselâm nasıl en son peygamber ise,
onun bizlere tebliğ buyurduğu îslâm dîni de en son dîndir ve artık baş-
ka bir dîn, başka bir peygamber gelmiyecektir.
Bugün ve yarın yeryüzünde tek ıslahatçı, yapıcı mer'i din ancak
İslâmiyet'tir!
Müslümanlık ideal dîn, müslüman da ideal insandır.
Şeyh Bedreddin Simavi ile alâkalı bu açıklama, İbnüttayyar Sema-
haddin Cem Beyin «İslâm İlâhiyatmda ŞEYH BEDREDDÎN» adlı de-
ğerli eseri esas tutularak yapılmıştır. Daha fazla tafsilât için bakınız:
1. Ayni eser.
2. Vaaridat'a Reddiye. Sofyalı Şeyh Bâli Efendinin halifesi Nu-
reddinzade Muhyiddin (Vf. 981 = 1573)
3. Şerafettin Yaltkaya'nm hazırladığı Bedreddin Simavi (İslâm
Ansikl. cüz. 16)
4. Sofyalı Şeyh Bâli Ef. nin Vf. 960 = 1552/1553) Kanunî Sultan
Süleymana verdiği lâyiha.
5. Aziz Mahmud Hudayi Efendi'nin (Vf. 1038 = 1628) Sultan I.
Ahmed'e sunduğu lâyiha.
6. Ömer Nasuhi Bilmen'in Hukuk-i İslâmiyye ve Istılâhat-ı Fık-
hıyye Kamusu. C. I. Sayfa 437
— 80
CEMALEDDİN İSHAK KARAMANÎ
923 = 1517
Zahirî ve batmî ilimlere vakıf kâmil bir şeyh olup hac'dan sonra
İstanbul'a geldiklerinde Karamanlı Pirî Mehmet Paşanın Yüksekkaldı-
rımda yaptırdıkları dergâhta (Burası hâlen Koruk dergâhı adıyla anıl-
maktadır.) irşad ve ders vermekle meşgul oldular. Vefatı (Mâte zübde-
tül - Evliya) terkibinin ve (Lâ mekâni âlemî bâlâya rıhlet eyledi) mıs-
ramm delâlet ettiği 923 H. dedir. İstanbul'da Hz. Halid karşısında Sütlü-
ce mahallesindeki hususî türbesinde yatmaktadır. Bu türbe yanında Sü-
leymaniyye camii'nin yazılarını yazan meşhur hattat Hasan Karahisarî
ile şairlerden Yetim Ali Çelebi de gömülüdürler. Resmî ilimleri Mevlânâ
Kestelli'den, batmî ilimleri hal tercümesi ileride yazılı Seyyid Yahya'yı
Şirvanî halifelerinden Halveti tarikatına mensup Habib Karamanî'deu
almıştır. Eserleri: Haşiye Alâ Tefsir-i Beyzavi, Risale fi etvarü's-Sülûl
Şerh-i Hadis-i Erbain ile sarf ilminden (Nevabığ) isminde bir metni ve
Mücadele sûresinden başlıyarak Kur'ân-ı Kerîm'in nihayetine kadar on
vecih üzere tertip buyurdukları (Cemâli) ismindeki tefsir-i şeriflerinden
ibarettir ki hiçbiri basılmamıştır. Vaiz Molla Arab'ın (Dervan-ı Sofiyye)
aleyhine yazdığı risalesine de reddiyesi ve Arapça kasideleri vardır. Mü-
him eserlerinden Vahdet-i Vücud risalesi Şeyhülislâm Musa Kâzım Efen-
di tarafından tercüme olunmuştur. Mufassal Hadis-i Erbain nüshası
Es'ad Efendi kütüphanesindedir.
CEMAL HALVETİ (ÇELEBİ HALİFE)
899 - 912 = 1493 - 1506
Halveti tarikatının en büyüklerinden olan bu yüksek zat aslında
Karamanlı olup doğum yeri olarak Amasyalıdır. Mevlâna Cemaleddin
Aksarayî neslinden olup feyzini pir Muhammed Bahaddin Erzincanî haz-
retlerinden tamamlamıştır. Sultan İkinci Beyazıd tarafından dâvet olun-
ması üzerine, bir müddet İstanbul'da Koca Mustafa Paşa dergâhında ta-
rikatını yaydıktan sonra Hicaz tarafına gitmiş (Kad mâte şah-ı Evliya)
terkibinin delâlet ettiği 899 H. (i) de Hac yolunda Şam'dan dokuzuncu
merhalede (Hisa) diğer adıyla (Tebük Korusu) denilen yerde vefat et-
miş vasiyeti üzerine Maber-i Hüccaca defnolunmuştur. Arapça eserleri
gayet selis ve açık bir tarzda yazılmış olup başhcaları şunlardır:
(Tefsir-i Sure-i Fatiha, Duha sûresinden Kur'ân-ı Kerîmin sonuna
(1) Lemzat'ın nakline göre vefatı 912 H. dedir.
— 81—
kadar başka bir Fatiha tefsiri, Şerh-i Erbain Hadis-i Kudsî, Şerh-i Ha-
dis-i Erbain Nebevi, Camiatü'l Esrar ve'l-Garaib, Şerh-i Sad Kelime-i
Imam-ı Ali el-müsemma bi zübdeti'l Esrar, Cengname, Risale-i Teşrihiy-
ye. Risale fi beyani'l-velâyet, Tefsirü âyeti'l-Kürsi, Cevahirü'l-Kulûb,
Esrarü'l-Vüdû, Risale-i Etvar, Şerh-i Sad Kelime-i Sıddık-ı Ekber, Risa-
le-i Fakriyye, Şerhu'l Beyteyni - Er-Rabbu Hakkun vel-Abd-ü Hakkun..)
Risale fi ismeyni'l-Âzameyni Allah ve Rahman, Risale-i Kevseriyye) v.s.
gibi 21 parçadır. Hiçbiri basılmamıştır. Eserlerinden bizzat göıdüğüm
bilhassa tefsir risalesi ile Hadis-i Erbain şerhi ve Sad Kelime-i İmam-ı
Ali şerhi gerçekten âlimanedir.
Arifane gazellerinden :
Safhay-ı sadrında daim âşıkm efkâr-ı Hû
Şakirin Şükrü Hûvellah zakirin ezkâr-ı Hû
Ravza-i huy-u makam et ey Cemâl Halveti
Tâ vücudun mülküne keşfola bu esrar-ı Hû
CUNÛNÎ AHMED DEDE
1030 = 1620
Mesnevinin sırlarma vakıf yüksek bir zat olup Lârendelidir. Tahsi-
lini tamamlayıp çilesini bitirdikten sonra bir müddet Bağdat Mevlevi-
hanesi mesnevi hanlığında bulunarak Bursa'ya gitti. İhyasına muvaffak
olduğu mevlevihaiîüde irfanını yaymağa başladı.
(Kıldı Cunûnî dede teslim-i ruh) mısramm ve (Cunûnî fazıl) terki-
binin delâleti olan 1030 H. de vefat etti. Aşağıdaki gazel irfanlarının şa-
hididir :
Men tuti-i kudsem, ten fani kafesimdir;
İhya iden emvatı Mesihâ nefesimdir.
Men bar-ı emanet çekici bir şütûrem ki
Nâlem reh-i maksuduma banki ceresimdir.
Dil vermedi dünyaya olan arif-i billâh,
Bunda sebep mekse heva-ü hevesimdir.
F. : 6
— 82 —
Ol lemay-ı ruhsara dürür asl-ı semaim
Musî sıfatım nur-i seçer muktebesimdir.
Gencine-i esrar olaîı kalb-i Cunûnî
Nefs-i ejderi hakka ki, kemine asesimdir.
Farsça şiirleri de vardır. Hemşiresinin oğlu ve yerine geçen ve 1073
H. de vefat eden Zihnî Salih Dede Efendi de raevlevî şairlerindendir.
CAHİDÎ AHMED EFENDİ
1070 = 1659
Uşşakî tarikatı şeyhlerinden mücahit bir zat olup Edirnelidir. Tari-
kata sülük hallerine dair mensur (Kitabu'n - Nasihat) ile mürettep diva-
nı vardır ki, her ikisi de basılmamıştır. Kal'ey-i Sultaniye Çanakkale
boğazmdaki Kilidilbahirde defnedilmiştir. Vefatı (istirahat) kelimesinin
delâleti olan 1070 H. dedir.
İrfanlarının delili olan bir manzumesinden :
Bir teferriiç eyleyip bakdım cihanın yüzüne,
Her neye baktımsa, ibret görünür hem gözüme.
Akil isen can gözün aç, tut kulak bu sözüme:
Bir değirmendir bu dünya, öğütür bir gün bizi.
CİHANGİRİ HASAN BURHANEDDİN EFENDİ
1074 =: 1663
Hal tercümesi ileride yazılı Ramazan Mahfi yolundan mücahit bir
zat olup Harput köylerinden Parcıh'tandır. (Kadmate mevle'l-ârifîn) ter-
kibinin ve (Öldü Hasan Efendi cennetde de cihangir) mısramm delâleti
olan 1074 H. de İstanbul'da vefat ederek Cihangir camii avlusuna defne-
dilmiştir. Halveti tarikatının sülûkuna dair risalesi ve bazı ilâhîleri var-
dır. Sülûkü Bursalı Yakup Fanî hazretlerindendir. Yüksek menkıbeleri
Mustafa Nehcî Efendi tarafından yazılmıştır.
CENNET MUHAMMED EFENDİ
1075 = 1664
Celvetî tarikatı şeyhlerinin büyüklerinden bir zat olup Tophaneli-
dir. Hz. Pirden sonra İstanbul'da Aziz Mahmut Hüdayi Efendinin maka-
mına geçenlerin üçüncüsüdür. Hz. Pîr zamanında bir müddet asadarlık
— 83 —
hizmetinde bulunmuştur. «Fenaî» mahlaslı ilâhiyat divanı, sülük halle-
rine dair «Tecelliyat» isminde risalesi ve tefsirlere dair talikatı vardır.
(Cennet efendiye ola dar-ı cihan mekân) mısramm delâleti olan
1075 H. de vefat ederek dergâhın alt kapısı karşısındaki türbeye defne-
dilmiştir. Aşk redifli gazelinin makta beyti :
Çünkü mevcut nutk imiş âlemde aşk kaim makam
Bize bildirdi fenaî rehber-i mevlây-ı aşk.
Va'z mevzularına müteallik sözleri Hz. Hüdaî'nin dergâhında yatan
Celvetî âriflerinden Arabzâde Mahmut Dede ıbni Ahmed tarafından
(Cennetiye fi maarifi'l-ilâhiye) adıyla 1085 H. de derlemiştir ki, bir nüs-
hası Yahya Efendi kütüphanesinde mevcuttur.
CEMALEDDİN UŞŞAKÎ
(MTJHAMMED CEMALEDDİN EDİRNEVl)
1164 = 1750
Halveti tarikatının Uşşakıye kolunun ileri gelen şeyhlerinden biri-
dir. Edirne'de sülûkünü tamamladıktan sonra İstanbul'da Eğri kapı dı-
şında Savaklarda yeniden yapmağa muvaffak olduğu dergâhta tarikatı-
nı yaymakla hayatını geçirmiştir. Hal tercümesi ilerde yazılı Selâhaddin
Uşşakî hazretlerinin mürşididir. 1164 H. de vefat ederek adı geçen der-
gâha defnedilmiştir.
Mürettep ilâhiyat divanı vardır.
İlâhilerinden :
Sohbet-i nadan ile bîgânelikten al bizi,
Sohbet-i ârif ile et âşinâdan ey Çalap!
Bu Cemalinin vücudu perdesini ref edip,
Bir dem ayırma anı zevk-ı likandan ey Çalap!
Diğer beyitlerinden :
Hakkın yolun ararsan dilde nihan içindedir.
Andan nişan sorarsan her bir nişan içindedir.
Senden yakındır ol sana, sanma onu senden cüdâ.
Senden yürü, sen var ona, ol sende can içindedir.
Onsuz değil arz-u sema, onunla dolu her arâ
Zannetme bir yerde ola ol bî mekân içindedir.
— 84
Mer yerde oldur görünen, her gözden oldur hem gÖren,
Her şeyi oldur bürünen her anda an içindedir.
İşit Cemali^nin sözün anla hakikatça özün,
Ko gafleti aç can gözün, gör Hak ayân içindedir.
ÇERKEŞÎ MUSTAFA EFENDİ
1329 = 1911
Şabanı tarikatının büyük şeyhlerinden bir zat olup Çerkeşlidir. Hal
tercümesi ileride yazılı Kuşadalı İbrahim Efendinin mürşidinin mürşi-
didir. Tarikatın yayılmasını başarmış adamlardandır. 1329 H. de vata-
nında vefat etti. Bir âlimler ve arifler silsilesi teşkil eden Çerkeşîzade-
1er, bu zatın evlât ve torunlarıdır.
Tarikatın sınıflarına ve nallerine dair olan Türkçe risalesi basıl-
mıştır.
DAVUD-U KAYSERİ
ŞEREFÜDDİN DAVUD İBNİ MAHMUT KAYSERİ
751 = 1350
Büyük âlimlerden ve ermiş şeyhlerden bir zat olup Kayserilidir.
Âlet ilimlerini tamamen, yüksek ilimleri de kısmen memleketindeki
âlimlerden öğrendikten sonra Mısır'a gitmiş, bir kaç sene kalıp geceyi
gündüze katarcasma çalışarak gayesine ermiş, arkadaşları arasında te-
mayüz etmiştir. İcazetini aldıktan sonra tasavvuf mesleğine girmiştir.
Bundan sonra Büyük Şeyh Sadreddin Konevî'nin halifelerinden Füsû-
su'l-Hikem'in şarihi ve müfessir Kemâleddin Kâşanî'nin irşadı ile tasav-
vufta da manevî mertebeleri tamamlıyarak halifelik rütbesini almış,
müteakiben doğduğu yere dönerek ilim ve irfânmı neşre başlamıştır.
Bu sıralarda İznik'in fethine muvaffak olan Orhan Gazi, Davud-u
Kayseri'nin şöhret ve faziletini işiterek İznik'e dâvetle yaptırmış olduğu
ilk medresenin müderrisliğine tâyin etmiştir. Hz. Fazıl'm ilmî hayatı
asıl bundan sonra parlayarak birçok talebe yetiştirmiştir. Bu yolda ders
vermekle ve eser yazmakla meşgulken 751 H. de vefat etmiştir. Çandarlı
Gazi Hayreddin Paşa Camii karşısında hâlen Çmardibi denilen yerde
defnolunmuştur.
Eserleri :
I — Şerh-u Füsûsi'l-Hikem: (Matla-ı Hususi'l-Kelim fi meanî Füsû-
su'l-Hikem) ismiyle tanınmış olup sonradan Hindistan'da basılmıştır.
— 85 —
Şöhret kazanmasına sebep olan bu şerhin havi olduğu mukaddimesi aşa-
ğıda açıklanan 12 kısma bölünmüştür.
1. Vücûd-ı Hak;
2. Esma ve Sıfat-ı Hak;
3. Ayân-ı Sabite;
4. Cevher-i Araz;
5. Avâlim-i Külliye ve Hazarât-ı Hams-ı îlâhiye;
6. Âlem-i Misale taallûk eden mesail;
7. Meratib-i Keşif ve envai;
8. Bi Hasebil Meratib Suret-i Hakikat-ı İnsaniye olan âlem;
9. Hilâfet-i Muhammediye ve Aktab;
10. Alem-i insanîdeki ruh-u âzamm meratib ve esması;
11. Ruhun ve mezahir-i ulviyye ve süfliyyesinin Hakka rücûu;
12. Nübüvvet, Risalet, Velâyet;
II — Şerh-i Hadis-i Erbain
III — Şerh-i Kaside-i Taiye-i İbn-i Fâriz ismi (Keşfü vücûhi'l izzi
Limeani'ddürr) dır.
IV — Meratibü't-Tevhid
V — Tahkik-u Mai'l-Hayat ve Keşf-i Esrari'z-Zulümat
VI — Nihayatü'l-Beyan ve Dirayetü'z-Zeman (Dört fasıl üzere ter-
tiplenmiş olup bir nüshası Beşiktaşta Yahya Efendi kütüphanesinde
vardır).
VII — Şerh-i Kaside-i Şerh-i Ekber. El - müsemma bi kuvvet-i ay-
ni'ş-Şuhnd.
VIIT Şerh-i Aruz-i Endülüsî
IX — Tefsir-i Kâşanî'nin besmele-i şerife tef şirindeki suret-i nev-i-
ye-i ins'^iniye bahsine dair risale (Umumî kütüphanede vardır).
X — Şerh-i Fusûsi'l-Hikem (Sagir), (Umumî kütüphanede vardır).
XI — Şerh-u Menazili's-Sairîn
XII — Risaletün Fi Beyan-ı Ahvali Hazır (Aleyhisselâm), (Nuruos-
maniye kütüphanesinde vardır) .
XIII — Şerh-i Kaside-i Hamriye (Umumî kütüphanede vardır),
İşbu eserlerden yalnız birincisi basılmıştır,
_ 86 —
DAVUD HALVETİ
913 = 1507
Hal tercümesi ileride yazılı Seyyid Yahyay-i Şirvanî halifelerinden
Ceyyib Karamanî'nin halifesi cezbeli bir zat olup Mudurnuludur. (Et-
var-ı Seb'a) yı açıklayan Arapça ve Türkçe ile karışık (Gülşen-i Tev-
hid) ismi ile manzum ve kısmen mensur tasavvufî bir eseri vardır. Ve-
fatı 913 H. de, kabri Mudurnudadır. Halifelerinden Kâşifi mahlaslı bir
şairin, Şehristanî'nin (Milel ve Nihâi) i tarzında, (Tehzib-ül Akaid ve
Müfidetü'l-Fevaid) isminde bir eseri mevcuttur.
DEDE ÖMER RUŞENİ
Halveti tarikatının mübarek makamlara yükselmiş büyüklerinden
bir zat olup Aydm'lıdır. Bursa'da zahirî ilimleri tahsil ederken bir ara-
lık nefsanî arzular peşinde koşan bazı kimselerle arkadaş olmuş, heva ve
hevesinin peşine düşmüş, üstelik bir de cismanî aşka müptelâ olmuştur.
Fakat asıl mayasmdaki temizlik sayesinde bu gibi âdi ve geçici sevda
ve zevklerden kurtulup Karaman'da irşad ile meşgul bulunan Halveti
Şeyhi ve ağabeyi Alâeddin'in yanma varmış, adı geçen şeyhin himmet
ve delaletiyle içine düştüğü süflî âlemlerden tamamen sıyrılmış, neda-
met duyarak iç dünyasını temizlemek üzere Bâkû'da irşad makamında
oturan Halvetîler halkasının başı «Vird-i Settar» adlı eserin sahibi Sey-
yid Yah3''a'y-ı Şirvânî Hz. lerinin irfan ve irşad meclisine sığınmıştır.
Halvetîlerin usûlü dairesinde halvetini bitirip vazifelerini tamam-
ladıktan sonra irşada memur edilerek Tebriz, Gence, Berdea ve Kara-
bağ' illerine gönderilmiş, oralarda tarikatın nurlarını yaymıştır.
892 H. de Tebriz'de vefat etti. Adı geçen yerde Selçuk Hatun tara-
fından kendileri için yaptırılan dergâhta medfundur. Aydınlı oldukla-
rından ârifane şiirlerinde «Ruşenî = aydınlık mânasına gelir» mahlâsı-
nı kullanmışlardır. Halifelerinin en büyüğü ve en yükseği Halvetîliğin
kollarından «Gülşeniye»nin kurucusu olan ve geleceği Mevlânâ Celâled-
din-i Rumî Hz. leri tarafından üç yüz sene evvel işaret yoliyle haber ve-
rilen «Kitab-ı Manevî»nin nazımı, Mısır'da medfun İbrahim Gülşenî'dir.
İlâhilerine ait divanının bir nüshası Muğla kütüphanesinde mev-
cuddur. Ahlâkî ve tasavvufî manzumelerinden bir kısmını havi olan
«Asar-ı Aşk» ismindeki kıymetli eseri sonradan basılmıştır.
Peygamber Efendimize dair yazdığı naatlarmdan aşağıdaki naat-ı
şerifine bir çok şair tarafından nazire yapılmış ve tahmis (beşleme) edil-
miştir.
— 87 —
Çün doğup tuttu cihan yüzünü hüsnün güneşi,
Kim ola sevmeye bu veçhile sen mahveşi...
Türk ve Kürd ve Acem ve Hind biîir bunu ki, Sen,
Haşimî'sin Arabi'sin Medenî'sin Kureşî.
Sensin ol pist ü penah melek ü ins ü perî
Enbiyaıım güzeli sevgilisi hûb ü hoşî
Parmağından akıtıp âb-ı revan bahş-ı revan
Nice yüzbin kişiden ref idiser sen ateşî
Sen emire kul olan, her ne kadar müdbir ise,
Bende-i makbul olur misl-i Bilâl-i Habeşî.
Dîk-i Hikmetde pişirdi çü seni Sevgili Hakk
Cibril olsa, nola matbahmın himye keşî.
Üzülür ırkı Ebû Cehil gibi ebter olur.
Sen Ebü'l Kasım ile her kim iderse güreşi.
Veddulîâ virdine velleyl okurum sünbülüne,
«Ruşenî» virdin okur küll-i gadât-i ve işâ...
DEMİRTAŞ EBU ABDULLAH MUHAMMED
935 .= 1528
Hal tercümesi yukarıda geçen Dede Ömer Ruşeni hazretlerinin baş
halifelerinden olup Kütahya civarmdandır. Tahsil yapmak üzere Mısır'a
gittiği zaman Ruşenî halifelerinden Hasan Ayıntabî ile Mısır şeyhlerin-
den Ahmed İbni Ufne'nin sohbetleriyle müşerref olduktan sonra tari-
kattaki eksiklerini tamamlamak için Tebriz'de Ruşenî Hz. lerine
giderek icazet alıp Mısır'a dönmüş ve Kahire civarında yetiştirdiği b;r
hurmalıkta yaptırdığı zaviyede tarikatını yaymağa başlamıştır. 935 H.
de vefat ederek yaptırmış olduğu zaviyeye defnedilmiştir. Şeyh Attar'm
Mantık-ut-Tayr'mdan bir hikâyeyi enfüse (ruhlar âlemine) tatbik et-
mek suretiyle kaleme alınmış (Cem'u'l-Esrâr ve Keşfü'l Estar) isimli
tasavvufî bir eseri vardır. Bunun bir nüshası Emir Sultanın halifelerin-
den olup Alaşehirde yatan Şeyh Sinan kütüphanesinde, bu âciz muhar-
rir tarafından görülmüştür. Bir de Fıkıhtan (Eşbah haşiyesi) vardır.
— 88 —
DAVUD İBNİ ŞEYH MUHAMMED EFENDİ
Halveti tarikatının ermişlerinden bir zat olup Kastamonunun Küre
kazasmdandır. Sultan Ahmed Han'ın oğlu Sultan İbrahim zamanında
yaşamıştır. (Hûda yehdi'l-Mudıllin ile'l-Hakkı ve'l-Ahkâmı ve'ş-Şerayi)
isminde Arapça bir cilt tefsiri vardır.
DÜĞÜMLÜ BABA
(DÜĞÜMLÜ HAFIZ MUSTAFA BABA)
1283 =: 1860
Allahm meczup kullarından kerameti âşikâr bir zat olup Amasralı-
dır. Başlangıçta Lâz Ahmed Paşanın imametinde bulunmuş idi. Hac fa-
rizasını ifa ve Nakşibendî tarikatından hilâfet aldıktan sonra, kendisini
cezbe hali istilâ ettiğinden hemen düğümden ibaret elbise giyer ve dai-
ma eline geçen ipleri, sicimleri düğümleyip sarığına, elbisesine bağladığı
için İstanbul'da «Düğümlü Baba» adiyle şöhret bulmuştur. Kabri Sul-
tanahmet Camii karşısındaki dergâhtadır. 83 yaşında 1283 H. de vefat
etti.
âyet-i kerimesi vefatı tarihine denk düştüğü gibi «Âşe saiden ve mâte
şehîden» terkibi ile:
Çile-i hestii piçide açıldı çözülüp 670
Hakka rapt ile dilin göçtü Düğümlü Baba 613
1283
beyti ve (Âlâik ukdesin çözdü düğümlü kaydı hestîden) 1283 mısraı ve-
fat tarihini açıklıyan manidar tarihlerdendir. Menkıbeleri Kemal Paşa
merhum tarafından (Kemalname-i Düğümlü Baba) namiyle 2 cilt üze-
rine manzum olarak yazılmıştır. Bir nüshası Selimiye kütüphanesinde
vardır.
— 89 —
EVLİYAZADE İSMAİL HAKKI EFENDİ
(KÜTAHYALI)
1282 = 1865
Nakşibendî şeyhlerinden kıymetli bir zat olup Kütahya'lıdır. 1232
H. de Kayseride vefat etti. (Miftahü'l-Tefasir) ismindeki mufassal Fa-
tiha-i şerife tefsiri matbu eserlerindendir.
EMİN MUHAMMED TOKADI
1158 1745
Nakşibendî hocalarmm büyüklerinden bir zat olup (') pederi Diyar-
bakırlıdır. Tahsilini bitirdikten sonra Mekkede Nakşibendî seyyitlerin-
den Hoca Ahmet Yekdest-i Cevriyanî'den sülûkünü tamamlıyarak İs-
tanbul'a gelip tedris ve irşad ile meşgul oldu. Halifelerinin en meşhuru
olan Mustakimzade Süleyman Saadeddin Efendinin söylediği (Oldu lâ-
huta revan Allah deyip ruh-i Emin) mısramm delâlet ettiği 1158 H. de
vefat edip Zeyrek civarında Pîrî Mehmet Paşanın yaptırdığı Soğuk ku-
yu medresesine bitişik makbereye defnedilmiştir. Musikî ilmîyle yazı
sanatına da intisabı olup hat ilmini meşhur Yedikulelî Seyyid Abdullah-
taıı meşk etmiştir.
Arapça ve Türkçe 10 kadar basılmamış risaleleri vardır ki bazıları
şunlardır:
1. İrşad-ü Salikîn
2. Rîsaletü'l-Etvar
3. Şerh-î Kaside~i Askalânî,
4. Tuhfetü't-Tullâb
5. Hülâsa-i Tarikat
6. Risale-i Ruhiyye
7. Siyanet-i Dervişan Fi bahsi Devran?i Sofiyan
8. Sual ve Cevab.
Ekserisi Türkçe olmak üzere üç dilde yazılmış ilâhileri ve manzu-
meleri vardır. Mesnevi şerif beyitlerinden (An hayalâtı ki, Dam-ı evve-
liyat) mısralı beyti de şerh etmişlerdir.
(1) Menkıbeleri ve hal tercemesi halifelerinden Mustakimzade ve Yahya Efen-
diler tarafından yazılmıştır (Tezkire-i Şuaray-ı Âmid'de ve Diyarbakır Şairleri tez-
keresinde de hal tercümeleri tafsilâtlı olarak vardır.
— 90 —
Fazıl-ı Fasi'nm (Metaliu'l-Meserrat) ı ile İbni Hacer'in (Savaikul -
Muhrika)sını ve İmam Gazalinin (Risale-i Emanet) ini de tercüme et-
mişlerdir.
Bir na'tmdan :
Dû âlem ehline feryad res zat-ı şerifindir.
Cemî derd-i mendane fazl-ı haksin ya Resûlellah.
ERZURUMLU İBRAHİM HAKKI
1186 = 1772
Tasavvuf ve ahlâk ile çeşitli ilimlerden bahseden meşhur ve matbu
«Marifetname» isimli kıymetli eserin sahibi olup Erzurumludur. Erzu-
ruma nisbetleri, pederi şeyh Osman Efendinin Hasankaleden Erzuruma
nakil ve göç etmelerindendir. Âlet ilimlerini ve yüksek ilimleri Erzurum
âlimlerinden öğrendiği gibi, Farsçayı da Erzurum Müftüsü Hazık Mu-
hammed Efendiden tahsil etmiştir.
Tahsilini bitirdikten sonra seyahat yolunu seçtiği esnada Siirt köy-
lerinden Tillo'da Kadiri ve Nakşî şeyhlerinden Şeyh İsmail Fakirullaha
bağlanarak tarikat bakımından hilâfet mertebesine nail olmakla bera-
ber evlenmek suretimde de akraba oldu. Mürşit ve kayınpederlerinin ve-
fatından sonra bir taraftan eser telifi, diğer taraftan da mürid ve talip-
lere zikirleri öğretmekle meşgul olup 1186 H. tarihinde vefat etti.
Eserlerinden yalnız «Marifetname» ile «Divan-ı İlâhiyat» basılmış-
tır. Eserlerinin büyük bir kısmı Türkçe geri kalanı Arapça ve Farsça
olup aşağıya çıkarılmıştır :
1. Marifetname,
2. Divan-ı ilâhiyat,
3. Tezkiretü'l-Ahbab,
4. Hısnü'l-Arifin,
5. Kelimatü Fakirullah,
6. İrf aniye:
"^^^^ "Ol3 *U^1j2J ^
Hadis-i şerifinin muhtevi olduğu mânaları üç lisanda yazılmış, manzum
ve mensur seçme eserleri toplamıştır.
7. İnsaniye: Tevhidin sırlarına dair üç lisanda bulunan manzûra,
en seçme eserlerden toplanmıştır.
__ 91 —
8. Lübbü'l-İrfan: Tasavvufa dair olmak üzere ehlullahm sözlerinin
derlenmesidir.
9. Mürşidü'l-Müteehhilin: Mensur bir eser olup matbu ve ellerde
dolaşandan başkadır.
10. Tecvid: Meşhur Karabaş tecvidi vadismde fakat daha faydalı
ve daha açıktır.
11. Seçme manzumeler: Çoğu Farsça olmak üzere üç dildeki tasav-
vufî manzumelerden derlenmiştir.
12. Kuvvet-i Can, Mürşidi Şeyh İsmail Fakırullahm menkıbeleri-
ne dairdir.
13. Cilaul-kulûb li tecelli'l-matlûp: Bir mukaddime ile on fasıl bir
hatime üzerine tertiplenmiş Türkçe mensur bir eser olup isminin delâ-
leti olan 1180 H. de yazılmıştır.
14. Însan-Kâmil: Bir mukaddime, onyedi fasıl üzerine tertiplenmiş
Türkçe tasavvufî bir eserdir.
15. Sefinetü'n-Nuh min Varidatü'l-Fütuh: Telif tarihi 1186 H. olan
bu manzum eser 40 varide (doğuş) üzerine tertiplenmiştir.
16. Mecmuay-ı Mekâtib: Çoğu Arapça olmak üzere dostlarına gön-
derdiği ârifâne mektuplardır.
17. Nûş-i Can: Oğlu Fehim Efendiye hitaben yazdığı tasavvufî
manzumedir.
18. Râzname: Bazı kardeşlerine gönderdiği ahlâk ve tasavvuftan
bahseden Türkçe bir risâledir.
19. Kitab-ı Âlem: Arapça tasavvufî bir risaledir.
20. Kenzü'l-Fütuh: Tasavvuf ve ahlâka dair bir manzumedir.
21. Urvetül-İslâm: Bir mukaddime 15 bab bir hatime üzere tertip-
lenmiş Arapça eserdir.
22. Tertibi'l-Ulûm: îlm-i delâlet, İcmal-i âlet, Kur'ân ve hat (ya-
zı). Fıkıh ve Lügat, Tarif, Nahiv, Nazım, Adâb, Meanî, Beyan gibi ilim-
lerden bahseden manzum bir eserdir.
23. Vuslatname: 10 esastan bahseden Türkçe manzum bir eserdir.
24. Şükürnâme: Türkçe bir manzumedir.
25. İkbalname: Türkçe, manzum ahlâkî bir risaledir.
26. İlâhîname: Türkçe, manzum bir ahlâk risalesidir.
27. Manzume-i Avamil.
28. Amâl-i felekiyye bir Rub'il-Mucib: Bir mukaddime 20 babtır.
29. İstihrac-ı Amâl-i Felekiyye: Oğluna hitaben yazılmış ilmî bir
manzumedir.
30. Lügatçe: Üç lisanın lügatlerini açıklar.
31. Kavaid-i Farisiyye: Bir mukaddime 4 bab bir hatimedir.
32. Risale-i Mirat-ı Kevneyn: Meşayıhtan Mustafa Fani Efendiye
hitaben yazılmış Arapça bir manzume olup batın ehliyle zahir ehlinin
hallerini anlatır.
33. Ed'iyyey-i Mensûre
34. Sülûk-u Nakşibendî
35. Tuhfetü'l-Kirâm
36. Nuhbetü'l-Kirâm
37. Ülfetü'l-Enâm
Bu eserler tarafımdan görülmemiştir, fakat hal tercümelerini beyan
eden kendi eserlerinde mezkûrdür.
38. Hey'ât-ı İslâmiye: 18 tefsir ve 300 Hadıs-i Şeriften iktibas edil-
mek suretiyle kaleme alındığı mukaddimesinde mezkûr olup 20 bab ve
1 hatime üzerine tertiplenmiştir.
39. Mecmuatü'l-Vahdaniye fî marifeti'n-Nefsi'r-Rabbaniyye: Ta-
savvufa ait 58 ana kitaptan seçilmiş kıymetli bir mecmua olup 1184 H.
de hazırlanmıştır.
Mürşidinin esasen Uveysi olduğu (Tezkiretül Ahbab)ta yazılıdır.
Oğlu İsmail Fehim Efendi de bilgi sahibi bir zattır. Bir mukaddime
15 fasıl, bir hatime 'üzere tertiplenmiş «Miyarül-Evkat» ismindeki eseri-
nin bir nüshası Hidiv kütüphanesi defterinde kayıtlıdır.
Halifelerinden Halil efendinin de tasavvufla karışık Türkçe «Amen-
tü şerhi» ve yine halifelerinden olup Erzurum Ilıcası yakınında defne-
dilmiş bulunan İbrahim Efendinin de Türkçe «Kitabü'n-Nokta» ile Vah-
det-i Vücûda dair risaleleri vardır.
îrfânma delâlet eden meşhur ilâhilerinden:
Hak şerleri hayr eyler
Arif anı seyreyler
Zannetme ki gayreyler
Mevlâ görelim neyler
Neylerse güzel eyler...
Parçasının hususiyle «Mevlâ görelim neyler.,.» nakaratı irfan çhli-
nin dilinin virdidir.
ENİS RECEP DEDE
1145 = 1732
Mevlevi şeyhlerinin ileri gelenlerinden olup Edirnelidir (^) (Kür-
sî-i Cennette Mevlânâ Enis olsun celîs) mısramm delâlet ettiği 1145 H.
tarihinde şeyhlik makamında bulunduğu Edirne mevlevîhanesinde vefat
etmiştir. Feyzi bol ârif bir mürşid olup bilhassa Ragıp Paşa, Çelebizade
İsmail Asım Efendi gibi faziletli şahsiyetler kendisinden istifade etmiş
ve feyz almışlardır. Mürettep divanı basılmıştır. Hz. Mevlânânm bazı
gazellerini şerhetmiştir.
Aşıkâne na'tlarmdan :
Enis'in matlabı daim Celâleddin-i Rumîden
Nigâhı lütufla birdem sual et ya Resûlellah
İrfanlarının delâleti olan beyitlerinden :
Âşinay-ı ruh-i Kudse halet-i efzadır semâ
Teşnegân-ı bezm-i aşka şevk-ı bahşâdır semâ...
EYÜP EFENDİ
1071 = 1660
Hal tercümesi yukarıda yazılı Adlî Hasan Efendi halifelerinden bir
zattır. 1071 H. tarihinde Medine-i Münevverede vefat etti. Pederi Eyüp-
te Şahsultan tekkesinde yatan Hz. Sıddık Sülâlesinden Abdülhâlik Çele-
bidir.
Eserleri: «Risaletül Esmaiyye», «Risâletü't-Tahkîk Fi Sülâleti's-Sıd-
dîk», «Mecmuay-ı îlâhiyat»tır.
EROĞLU NURİ EFENDİ
Hal tercümesi ilerde yazılı Yiğitbaşı halifelerinden PJImalılı Şeyh
Abdülvahhap Efendiden halifelik almış olup Elmalıdandır. Kula ile Eş-
me kazaları arasında kendi ismiyle söylenen Eroğlu köyünde gömülü-
dür. Divanı ile «Mir'atü'l-Âşıkîn» isminde tarikata girenlerin hallerine
(1) Mevlevi tarikatının kurucusu Cenab-ı Mevlânanın doğumları (Aşk-ı Sa-
med) terkibinin, vefatları (ibret) kelimesinin delâleti olup nûrlu türbeleri Konya-
dadır.
_ 94 —
dair Türkçe bir eseri Kula'da tarafımdan görülmüştür. Miratm bir nüs-
hası da Manisa'da Muradiye kütüphanesinde vardır.
Nidâ ettim gelsin âşık olanlar
Hakka gidenlerin yoludur tevhid
Aşkın dersin bundan aldı alanlar
İlm-i ledün dilidir tevhid
Kefi! oldu size vuslat dosta
Yapışalım kudret elidir tevhid.
EŞREFİ RÛMÎ
(EŞREFOĞLU)
874 = 1469
İsimleri Abdullah olup Kadiri tarikatının kollarından Eşrefiyye şu-
besinin kurucusu olan Allahın velî ve âşık kullarından bir zattır. İrşat-
larının başlangıcı kayınpederleri Hacı Bayram Velîdendir. Feyizlerini
de Abdülkadir Ceylânî torunlarından Hüseyin Hamevî hazretlerinden
tamamlamıştır. Mensur eserlerinden basılmış olan «Müzekkîn-Nüfûs»
ile «Divân-ı Âşıkâne»leri meşhurdur. Bir de basılmamış «Tarikatname^>
leri vardır (^). Vefatları (Eşrefzade Azm-i cinân eyledi) mısramm delâ-
let ettiği 874 H. de, mübarek kabirleri doğum yeri olan Izniktedir. Âşıka-
ne ilâhilerinden :
Tecellî şcvk-ı didann beni mest eyledi hayran
«Eııeî-Hak)> sırrını candan anın için kılmazam pinhan..
bey tiyle başlayan meşhur ilâhileri bazı :rifler tarafından şerh olunmuş-
tur. Basılmış divanları yazmasına nazaran noksandır. «Müzekki'n-Nü-
fûs» heyeti mecmuası itibariyle aşk ve mücahede vadisinde yazılmış bir
eserdir. Divanlarında aşk ve irfana dair pek çok mütalâa vardır. Yunus
Emre divanı gibi Osmanlı lisanının tarihi bakımından da büyük bir kıy-
meti haizdir.
(1) Damatları divan sahibi Atadürrahim Tirsî'nin torunu Ali Sırrı Efendinin de
«Tasdiku'l-Uşşak» isminde nesir ve «Sırr'ul-Erkân» isminde manzum eserlei'iyle
divanları ve yine bu sülâleden Bursada İncirli dergâhında yatan Sırrî Abdülkadir
Efendinin de «Sırr-ı Devrân» isminde bir eseri vardır.
Tirşe : İznik'te bir köydür.
— 95 —
FAHREDDİN-İ RÛMÎ
Sultan I. Beyazıt devri âlim ve şeyhlerinden olup İzmit civarmda
Bolu'ya bağlı Mudurnu'da irşad ile meşgul olmuştur. Tesirli dualar hak-
kındaki bahis ve rivayetleri ihtiva eden eseriyle fetvaalardan (Müşte-
milü'l- Ahkâm), tasavvuf ve kelâmdan (Feraidü'l-Leâlî) adlarında eser-
leri vardır. (Müştemilü'l-Ahkâm) küçük ve büyük isimleriyle iki parça-
dır. Birer nüshası Yeni Cami kütüphanesinde vardır. İbni Fahreddin
adiyle tanınmış olan oğlunun da (Esrar-ı Muhammediye) isminde bir
eseri vardır.
FEYZÎ HASAN EFENDİ (SİMKEŞZADE)
1102 = 1690
Üç lisanda şiir söylemeğe muktedir şair, ârif bir zat olup İstanbullu-
dur. (Şakayık) a zeyil yazan Şeyhî'nin pederidir. Şeyh Abdülehad Nuri'-
den hilâfet aldıktan sonra Bayramiye melâmilerinin şeyhlerinden Şeyh
Beşir Efendiye intisap ettiği (Hediyetü'l-îhvan)da zikredilmiştir.
1102 H. de vefat ederek şeyhlik makamında bulunduğu Edirnekapı
haricinde Emir Buharî damadı Mahmut Çelebi dergâhına defnedildi.
(Beyzavî tefsirinin Bakara sûresi bölümüne talikatı), (Mürettep divanı),
(Miracname), (Cevapname), (Gamze-i Dil) isimlerinde manzumeleri
vardır ki, hepsi de basılmamıştır.
Beyitlerinden :
Arzeylese şuphi demyiizün, ol şehsuvarımız
Sahray-ı sabr-ı aşkta kalmaz kararımız.
Cevapnamesinden :
Kalma surette mani bîn nola gör
Bilse lâ nedir illâ nedir
Vasılı nükte-i yakîn ola gör,
Açılırsa gönül gözü illâ...
Yoktur yerde gökte gayrı İlâh
Dendi çün Lâilâhe İllallah
— Ö6 —
FETHİ ABDÜLKERİM EFENDİ (BÜLBÜLCÜZADE)
1106 = 1694
Hal tercemesi yukarıda yazılı bulunan Abdülehadi'n-Nûrî halifele-
rinden bir zat olup ülemadan Abdüllâtif Karamanî'nin oğludur. Tahsil
ve sülûkünü İstanbul'da tamamlamıştır. Büyük Selâtin Camilerinin ba-
zılarında kürsü şeyhliği hizmetini ifa etmiştir. Vefatı: «Abdülkerim
efendiye Cennet ola mahal» mısramm delâleti olan 1106 H. dedir. Müret-
-tep divanı, sülük ve mev'ızalar ile alâkalı risaleleri vardır. Büyük mür-
şidi Abdülehadi'n-Nûrî türbesinin kıble tarafına defnolunmuştur.
îlâhiyatmdan :
Gönül âyinesi olsun mücellâ
Senin bir zerre-i aşkınla Mevlâ
Görünsün suret-i manâ musaffâ
Gönül âyinesi olsun mücellâ
Keder gitsin gönüllerden serapâ
Şilinsin şekl-i suğra ile kübrâ
Visalin zevki olsun dilde peydâ
Gönül âyinesi olsun mücellâ
Bu sırdan dilde mahzun oldu levhî
Muhal oldu kemali üzre şerhî
Hele divane oldu şimdi fethî
Gönül âyinesi olsun mücellâ
Yanında yatan küçük oğlu Abdürrahim Münip Efendinin de arifane
ilahiyatı vardır.
FENAYÎ MUSTAFA EFENDİ
1115 = 1699
Hal tercemesi yukarıda yazılmış bulunan Selâmi Ali Efendi halife-
lerinden âşık bir zat olup Şumnuludur. Beşiktaşlı Yahya Efendi türbesi
civarında yaptırdığı dergâhta inzivaya çekildi. Vefatı «Şir-i Hüdâ» ter-
kibinin delâleti olan 1115 H. dedir. Dervişlik mesleğine intisap etmeden
evvel Yeniçerilerin 20. bölüğünün odabaşısı olduğu için zamanında oda-
başı şeyhi namiyle tanınmıştır. Şiirlerinin çoğu naatlarla alâkahdır. Bir
nutkundan :
^ 97 —
Ey cemalin Pertevin alemde peyda eyleyen
Yine ol âyine de hüsnün temaşa eyleyen
Bir avuç toprağa salmış cam-ı aşkm eur'asm
Kimini âkil kimin mecnun ü şeyda eyleyen
Şems-ü vahdet zerresinden âb u gülde var eser
Çeşm ü aklı pes odur dânâ ve bünyâ eyleyen
Bir beytinden :
Keşfolur ana bütün mahiyeti kevn ü mekân
Sırrı tevhid olsa bir âyine-i dilde ayan
FAHRİ AHMED EFENDİ
1214 = 1799
Celvetî şeyhlerinden ârif ve şair bir zat olup Gelibolu civarında]?:!
Şarköylüdür. Hal tercemesi yukarıda geçen Zati Süleyman efendinin
oğlu Hüseyin Şahin Efendiden hilâfet almıştır. Ömrünün sonlarında İs-
tanbul'a gelerek 1214 H. de vefat etti. Kasımpaşa'da Ali Efendi dergâ-
hında defnolunmuştur.
Mürettep divanı ile âriflerden Müftî Baba denilen zatın Yunus Em-
re tavrındaki nutkuna bir şerhi vardır ki, bir nüshası bu hakir muhar-
rir tarafından Hüdai hazretlerinin dergâhı kütüphanesine hediye edil-
miştir.
Bir gazelinden :
Ba Hûda bir andelib-i dil fezâ ister gönül
Gülşen-i bezm-i eleste âşinâ ister gönül
İtmeye mirac-ı ruhanî harîm-i hazrete
Sırrı ev ednaya mahrem-i reh-numa ister gönül
«Len tenalül birre hattâ...» nın rumuzun anlayıp
Rah-ı Hakta nakd ü baş ü cân feda ister gönül
Hikmet-i Pendârden dilhanesin tathir için
Şem-i Zat-ı Zülcelâliden ziya ister gönül
F. : 7
— 98 —
Nûş idüp câm-ı «Enel-Hak»da hüvel-Hakk badesin
Küntü kenz, esrarın ârif evliya ister gönül
«Nahnü akrebu» nağmesin gûş eyleyelden «Fahriya»
Bağ-ı vahdet gülistanında neva ister gönül
^ ^
Elifden başladı dil bade buldu sırr-ı ruhanî
Tedenni eyleyip «ta»dan sebat ümid edip «sa»da
Matla'lı manzumeyi de şerh etmiştir.
Zatî efendinin «Gülşen-i Vahdet» şerhini de:
Her ki, ezdidar berhudar şüd
lyn-i cihan der çeşm-i o murdar şüd
beytinden aşağısmı şerh ederek tamamlamıştır.
FERDÎ ABDULLAH EFENDİ
1274 = 1857
Nakşibendi tarikatının değerli şahsiyetlerinden ve fazilet sahibi
bir zat olup Manisa'nın Turgutlu kazasmdandır. İstanbul'da tah-
silini tamamladıktan sonra Kasaba müftülüğünde bulunarak ilmin
yayılmasına hizmet etmiştir. Hicaza gittiğinde Mekke-i Mükerre-
mede Nakşı büyüklerinden Hindli Muhammed Can Efendi hazretlerine
intisap ederek halifeliğini alıp memleketine dönmüştür. Şeyhülislâm
Ârif Hikmet Beyin kadir ve kıymet bilen delâletiyle İstanbul'da Fatih
civarındaki Emîr Buharî dergâhı şeyhliğine tâyin olunmuştur. Bu vazife
uhdesinde iken 1274 H. de vefat ederek adı geçen dergâhın avlusuna def-
nedilmiştir. Kasabada hayır sahiplerinden Hüseyin Ağa kütüphanesine
yazdığı manzum tarih kütüphane kapısında kazınmıştır.
Eserlerinden bu kütüphanede 1259 H. de kendi el yazısı ile yazma
bir mecmuada (Salât-ı Meşişe) şerhi ile (îmam Suyutinin Âyat-ı Men-
suba), (Mensuh Ayetler) risalesinin manzum olarak tercemesi ve şerhi
vardır. Tercemenin mukaddimesinden :
Mekteb-i Miftah bismillâh ile
Fetholur her müşkilât Allah ile
_ 99 —
Hamdü lillâh ziyneti efzayi kelâm
Ravza-i pâke salât ile selâm
Âl ve ashabın ola ervah-ı şâd
Razı olsun cümleden Rabb-ı ibâd
Üç lisanda şiir söylemeğe muktedir olduğu dergâhta mahfuz diva-
nmdan anlaşılmaktadır. (Fatin tezkiresi) nde kadeh redifli bir gazeli gö-
rülmüştür. Bir de (Kaside-i Bür'e şerhi) olduğu söylenilmektedir.
Nakşibendi şeyhlerinin âlimlerinden bir zat olup istanbulludur. Za-
manında reîsü'l-kurrâ idi. Eyyüp civarında ikametinden dolayı devrinde
Eyyubî şöhretiyle tanınmıştır. Mesnevihanede Mesnevihanlığı, Murad
Buharî dergâhında şeyhliği vardır. Matbu risaleleri aşağıdadır:
(İşaretü'l-Maneviyye Fi Ayin-i Mevleviyye), (Ahsenü't-Tahdîs Fi
rivayetil Hadis). 1284 H. de vefat etti. Eyyüp Nişancasında Nakşî büyük-
lerinden Murat Buharî dergâhına defnedildi. Oğlu Muhammed Abdül-
lâtif Efendi de âriflerden bir zattır. Eserlerinden (Risale-i Gavsiyye) ter-
cemesi basılmıştır. Meşhur hattatlardan Mahmud Celâleddin Efendi de
bu dergâha defnedilmiş olup vefatı tarihi 1245 H. dir.
Mutasavvıf âlimlerin büyüklerinden Seyyid Hoca Muhammed Nu-
ru'l-Arabiyyi'l-Melâmi halifelerinden ve irfan sahiplerinden bir zat olup
Usturumcalıdır. 1319 H. de misafir olarak bulunduğu Selânik'de vefat
etti. Yenikapı haricindeki kabristanda Langa caddesinin sol kenarında
defnolunmuştur. (Tahkikat-ı Faikıyye Alâ akaid-i İslâmiyye), (Şerh-i
Risale-i Gavsiyye), (Şerh-u Hadis-i Mûtû kable entemûtû),
(Mecmuay-ı îlâhiyat), (Ecvibe-i Mutasavvıfane) vesaire gibi basılma-
mış eserleri vardır.
FEYZULLAH EFENDİ «MESNEVİHAN»
1245 = 1829
FAİK MUHAMMED BEY
1315 = 1897
— 100 —
Bir naatmdan :
Tâ ezelden Faik-i bîçare âşıktır sana
Kıl şefaat lütfedip al kemteri senden yana
Ruz-i mahşerde cemal-i pâkini göster bana
Zat-ı pâkin ehl-i aşkın sevgili cananısın
GAFURİ MAHMUD EFENDİ
1078 = 1667
Celvetî tarikatı şeyhlerinden ârif ve âlim bir zat olup Geliboludan-
dır. Tahsilini tamamladıktan sonra Fatih Camii Şerifine vaiz tâyin olun-
du. Bundan sonra Üsküdar'da Aziz Mahmud Hüdai hazretlerinin dergâ-
hına şeyh oldu. «Açınız Mahmud Efendi ruhuna El-Fatiha», «Mürşid-i
kâmil Hak buldu Makam-ı Mahmud» mısralarınm delâleti olan 1078 H.
de vefat etti. Hüdai Efendinin tekkesi yakınında Halil Paşa türbesine
defnedildi. (Divançe-i ilâhiyat)ı vardır. Bir gazelinden:
Çün bahar irüp şecerler sebzü revnak - gir olur
Ayet-i Sun-i Hüdaî her varak tefsir olur.
Nur-ı zikrullah ile her kim ki kalbi oldu ak,
Sureten ol şeb ise manâda lâkin pîr olur.
Sicni tenden kurtulup irdi serayi vahdete
Hüsn-ı tevhid içre kim pabeste-i zencir olur.
Aşık-ı sadık isen terkeyle hab-u rahatı
Ey «Gafurî» talib-i didar olan şebkir olur.
1089 == 1678 H. de vefat ederek Edirnekapısı haricinde Emîr Buharî
tekkesi civarına defnedilen halifeleri Musa Şekürî Efendinin de ârifane
ilâhiyatı vardır.
GAYBÎ SUNULLAH EFENDİ
Hal tercemesi yukarda yazılı Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendinin ha-
lifelerinden olup ismi Sümbül Efendinin hal tercemesinde zikredilmiş
olan Kalburcu şeyhi Ahmed Beşir Efendinin torunlarmdandır. Memle-
— 101 —
keti olan Kütahya'da (Musallâ) da defnedilmiştir. Mürşidinin mutasav-
vıfane sözlerini toplıyarak (Sohbetname-i Gaybı) ismini vermiştir. Mü-
rettep divanı ve 99 beyti havi (Keşfü'l-Gıta) isminde ârifane bir man-
zumesi ile Tariku'l-Hakk-ı Fi't-teveccühi'l-Mutlak), (Ruhu'l-Hakikati),
(Bey'atname) isimlerinde küçük risaleleri vardır ki, hepsi de basılma-
mıştır. (Rûhu'l-Hakikat) risalesi 1072 = 1661 H. de kaleme almıştır.
Beyitlerinden :
Hamdülillâh biz beheşti marifette sakiniz
Duzeh-i celıl içre daim yanmada ehl-i azap
(Keşfü'l-Gıta) matlâmdan :
Bir vücuttur cümle eşya ayni eşyadır Huda.
Hep hüviyettir görünen yok HüdaMan maada...
Lîk vardır bu vücudun zahiri ve batını
Pes bu haysiyetten olur evvel ve ahir ana
Bosna vilâyetinin Giradişka kasabasında \'efat eden Ali Gaybî-i
Bosnavî de âriflerden bir zattır. Makamına geçtiği Hasan Efendi halife-
lerinden olan bu zatın da ârifane şiirleri vardır.
GAVSÎ AHMED DEDE
1109 = 1697
Mevlevi ârif ve fazıllarından bir zat olup Gelibolulu Yazıcızade
ailesindendir. Tahsil ve sülûkünü ikmalden sonra Galata Mevlevihanesi
Şeyhliğine tâyin olundu. Nayî Osman dedenin kayın pederidir. «Devran
kodu Ahmed dedesiz tekyemizi hayf» mısramm delâleti olan 1109 H. de
vefat etti. Mürettep divanı, ârifane ve âşıkane şiirleri vardır. Bir gaze-
linden :
Berk-i hüsn-i aşıkı dîdar bilmez, kim bilir?
Naliş-i nurî dil-i bîdar bilmez, kim bilir?
Çeşm-i ümidin ayırmaz lema'yı ruh-sardan
Berk-ı husnî Gavsî-i bîmar bilmez, kim bilir?
— 102 —
GAZZÎZADE ABDÜLLÂTİF EFENDİ
1216 = 1801
Bursa'da yetişen ârif ve fazilet sahibi şeyhlerden olup tarikat bakı-
mından Mısrî halvetilerindendir. Zamanın itibarda olan ilimlerini tanın-
mış âlimlerden, hususiyle ceddi Izzîzade Mustafa Nesip Efendiden tah-
sil etmiş ve tamamladıktan sonra Halvetilerin tavır ve sülûkünü bitir-
mesini müteakiben de taliplerin tedrisi ve âşıkların irşadı ile vaktini ge-
çirmiştir. Celvetî tarikatını da teberrüken 1216 H. de vefat eden Üftade-
zade Şeyh Mustafa Efendiden almıştır.
Eserleri: (Temhidü'l-Makamat), (Ruhu'l-Kudüs), (Risaletü'zZiynetü
Fi'1-Mesleki'l-Aliyye), (Andelibü'l-Uşşak Fi's-semai), (Risaletü'l-îbarat
ve't-Tabir), (Risaletü'l-Cihad), (Keramatü'l-Evliya), (Reddü'z-Zenadika),
^Irşadü EhH's-Sülûk), (Mecmuatü'l-Fevaik), (Mecalis), (Tefsiru'l-Fati-
ha), (Fütuhat-ı Kenzi Kur'ân), (Menakibi'l-Evliya), (Vakayi-i Baba Pa-
şa), (Tercümetü'z-Zahire), (Dürretü'l-Beyzâ-i Fi Beyani Mevlidi'l-Mus-
tafa), (İhtisar-ı Füruk-ı Hakkı Mecmau'l-Füruk), (Pertev-i Envar), (Ha-
şiye-i Dürer), (Merğûbü's-Sâlikîn), (Nasih ve Mensuh), (Vâkıat).
GÜMÜŞHANELİ AHMED ZİYAEDDİN EFENDİ
1311 .= 1893
Halidiye şeyhlerinin faziletlilerinden bir zat olup uzun müddet İs-
tanbul'da tarikatının yayılması, din ilimlerinin tedrisi ile vaktini geçire-
rek 1311 H. de vefat etti. Süleymaniye Camii Şerifi avlusunda medfun-
dur.
Basılmış eserleri: Hadis ilminden (Garabibü'l-Ehadîs) ve (Râmuzü'l-
Ehadis) ile şerhi beş cilt (Levamiu'l-Fusûl), (Rûhu'l-Ârifîn), (Câmiu'I-
Mütûn Fi hakki Envai's-Sifati'l-İlâhiyye), (Necatü'l-Gafihn), (Fezail-.i
Cihad), (Menasik-i Hacc), (Hadis-i Erbain), (Risaletün Fi'l-Muhaceret),
(Müstağni'ş-Şuruh), (Esrar-ı Tarik), (Devaü'l-Müslimin), (Mecamiul-
Usûl) ve yüksek tarikatların Evrad ve Hiziplerini havi mecmuadan iba-
rettir. (Mecamiu'l-Usûl)ün kenarında İmam Kaşanî'nin (İstılahat-ı So-
fiyyesi) vardır.
(Zairü'l-Kudüs), (Terceme-i'l-Canibi'l-Garbî Fî hall-i müşkilât-i İb-
ni Arabî), (Zübdetü'l-Beyan Sure-i Nisadan Sure-i Nahl'e kadar Tefsiri
Şerif), (Muhtasar Vefeyat-ı Bursa), (Ravzatü'l-Müflihun)dur. Gerek
kendisinin gerek ceddinin eserlerinin büyük kısmı Bursa'da Orhan Gazi
Camii Şerifindeki kütüphanede mevcuttur. (Ravzatü'l-Müflihun) mu-
fassal Bursa vefiyatıdır.
— 103 —
GAZZi ZADE MUSTAFA NESİB EFENDİ
1202 = 1787
Âlim ve ârif bir zat olup Bursalıdır. Mürettep divanı ile sülük halle-
rine dair (Tezyinü'l-Makamat) namında bir eseri, (Aşkname) ismin-
de bir manzumesi ve (Kadı Beyzavî Tefsirine Talikat)ı vardır. Eserleri
basılmamıştır. 1202 H. de Bursa'da vefat ederek Fışkırık mahallesindeki
ceddi Ahmed Gazzî dergâhına defnedildi.
HAMİDÜDDÎN AKSARAY! «Hâmid İbni Mûsa»
Hal tercümesi: İleride yazılı Hacı Bayram Velî'nin yüksek mürşidi
olup Kayserilidir. Zahirî ilimlerde kemâl sahibi oldukları halde Bursa-
da bulundukları zaman ümmîlere benzeyen bir davranışla ekmek pişi-
rip sattıklarından halk arasında «Somuncu Baba» namıyla yâd olunmuş-
lardır. Molla Fenarî mahallesindeki fırınları hâlâ ziyaret olunmaktadır.
Eserlerinden, tasavvuf lisanı ile yazdıkları «Şerh-i Hadis-i Erbain» ke-
mallerine şahit olduğu gibi. Emir Sultan ve Molla Fenarî gibi yükse]î
şahsiyetler dahi kemallerini tasdik etmişlerdir. Emîr Sultan Hazretleri-
nin delâletiyle Bursa Ulu Camiinde ilk defa hutbe irad ettikleri zaman,
kıymet ve derecelerinin yüksekliği meydana çıkmıştır. Vefatı «Tac-ı
Arifine terkibinin delâleti olan 815 H. de, kabri, Aksaray kasabasmda-
dır. (1)
HACI BAYRAM VELÎ
833 = 1429
Tarikat ehlinin dilinde «Pîr» ünvanıyla anılan tarikat sahibi yÜK-
sek zatlardan olup Bayramî tarikatının kurucusu bulunan büyük muta-
savvıfdır. İsmi Numan ise de mürşidi Hamid Aksarayî hazretleriyle gö-
rüşmesi bir Kurban Bayramına tesadüf ettiği için adı geçen mürşid ta-
rafından «Bayram» adı verilmiştir. Kendisinden sonra tarikatı altı kola
ayrılmışsa da meşhurları Akşemseddin vasıtasiyle yayılmış «Bayrami-
ye», 880 H. de Göynük'de vefat eden Bursalı Dede Ömer Sikkînî vasıta-
siyle yayılmış bulunan Bayramî melâmiliği ve Hızır Dede halifesi Bur-
(1) Darende kazasının: Şeyh Hamid-i Veli Camii İhya ve Onarım Derneği
tarafından 1965 tarihinde (Scmuncu Baba adı altında) neşredilen kitabm
31 inci sayfasına konulan vesikada aynen şöyle denilmektedir:
Velî'nin Darende'de medfun bulunduğuna dair olan bu vesikanın üçüncü
satırında «...^Dârende kasabasının Hıdırhk mahallesinde defini haki ıtırnâk
olan Kutbul Arifini Gavsil Vasilin Şeyh Hamid-i Velî...» denilmektedir. (Naşir)
— 104 —
salı Üftade Hz. leri ile baş halifesi Kudsi Hz. lerı tarafından kurulan Cel-
vetiliktir. Vefatı «İrtihalü'l-insan» terkibinin delâleti olan 833 H. de,
kabri {^) Ankaradadır. Şeyhler arasında elde mevcut olan «üç nutkun-
dan başka eserine tesadüf olunamadı. Bu nutuklarından «Çalabım bir
şâr yaratmış iki cihan arasında» - «Bakıcak didar görünür ol şârm kena-
resinde» beytiyle başlıyanı Şeyh İsmail Hakkı ile Hoca Muhammed Nu-
rü'l-Arabî, Bursalı Muhammed Sofi ve Abdülhay Celvetî gibi tasavvuf
büyükleri tarafından şerh olunmuştur.
Diğeri de şudur :
^ Bilmek istersen seni - Can içinde ara, cânı
Geç canından bul anı - Sen seni bil, sen seni
Kim bildi ef'alini,
Ol bildi sıfatını.
Anda gördü zatını.
Sen seni bil, sen seni
Kimki hayrete vardı, '
Nura müstağrak oldu.
Tevhid-i zatı buldu.
Sen seni bil, sen seni.
7 Bayram özünü bildi
Bileni anda buldu.
Bulan ol kendi oldu.
Sen seni bil, sen seni
Diğerinin matlamda :
«Hiç kimse çekebilmez güçtür felek'in yayı
Derdine gönül verme birgün götürür vâyı» dır.
Ziyaret etmiş olduğum türbe-i şerifelerindeki levhalardan:
Şark-u garba nûru olmuş münceli.
Hissemend-i Feyzidir Anadolu;
Rah-ı irfan-ı küşade eylemiş,
Hazret-i el-Hac Bayram Velî.
Sonradan bastırdığım «Hacı Bayram Velî» ismindeki eserimde hak-
kında bilinmesi lâzım gelen malûmat yazılmıştır. Halifelerinden Bedred-
din Efendi de tasavvuf ilminden İbrahim Irakî'nin «Lemeat» ismindeki
meşhur eserini terceme etmiştir ki, bir nüshası Bursa'da Ulu Cami kü-
tüphanesindedir.
(1) Doğum yeri Ankara civarında. Solfasol - Zülfazıl köyüdür.
— 105 —
HASAN EFENDİ «Hasan Hoca İbni Yusuf»
845 = 1441
Fazilet sahibi şeyhlerden bir zat olup Rumeli Yenişehrine bağlı
Kasanlar köyündendir. Memleketinde tahsilini bitirdikten sonra Bur-
sa'da Emir Sultan - Emir Muhammed Şemseddin Buharî Hazretlerine
intisab ederek adı geçen emîrin vefatında vasiyetleri gereğince makamı-
na geçmiştir. Oniki sene irşad makamında bulunduktan sonra Kabe ziya-
retinden dönüşde Kudüs'te 845 H. de vefat etti. Mezar taşında Şeyh Ha-
san Rûmi ibaresinin nakşedilmiş olduğu «Güldeste-i Riyaz-ı Irfan»da
yazılıdır. Tasavvuf ilminden Arapça «Müzilüş-Şükük» isminde bir eseri
vardır ki bir nüshası bu âciz müellif tarafından Bursa Ulu Cami kütüp-
hanesine hediye edilmiştir. Emir Sultan halifelerinden Bursalı Mustafa
oğlu Yahya'nın da 898 = 1492 H. de yazdığı «Siyer-i Nebi» ile «Dört Ha-
life» ve İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed'in hallerinden bahse-
den «Envar-ü'l-Kulûb» isminde manzum eseri vardır. Yine Emir Sultan
Hazretlerinin tarikatından Germiyanlı Yusuf oğlu Süleyman'ın da
<'Seyr-üs-Salikîn» ve «Siracü's-Sairin» isminde bir eseri vardır ki, bir
nüshası Ayasofya kütüphanesinde mevcuttur.
HACI AHMED İBNİ SEYYİDÎ
863 = 1458
Zeyniyye tarikatının şeyhlerinden fazilet sahibi bir zat olup Biga-
lıdır. «Avarifü'l-Maarif» deki Âyet-i Kerimeleri, «Tevilât-ı Necmiyye»,
«Tevilât-ı Kaşani», «Hakayık-ı Selma», «Uyunü't-Tefasir» gibi tefsirle-
re, bakarak terceme etmiştir. Ayni esere hadis-i şerifleri de Buharî, Müs-
lim, Mesabih, Meşarik, metin ve şerhlerine müracaat suretiyle 863 H. de
geniş bir şekilde tercüme etmiştir. Şeyhinin Kocaeli - izmitli Muhyid-
din halife olduğu tercümesinin mukaddimesinde zikredilmiştir. Vefat
tarihi ile defnedildiği yer tesbit olunamadı. Alet ilimlerini ve yüksek
ilimleri Balıkesirli Mevlânâ Hacı Hasan Zade Muhammed Camiden öğ-
renmiştir. «Esrar-ı Fatiha» isminde bir kitabı daha vardır. Başka esei'-
leri de olduğu anlaşılıyorsa da görülmemiştir.
HÜSAMEDDİN ALİ EL-BİTLİSÎ
900 := 1492
Zahiri ve batmî ilimlere vakıf yüksek bir zat olup hal tercümesi
tarihçiler faslında yazılı Mevlânâ îdris-i Bitlisî'nin pederidir. 900 H. ta-
rihlerinde memleketinde vefat etti. Nurbahşi tarikatının kurucusu Sey-
— 106 —
yid Muhammed Nurbahşi hazretlerinin halifesidir. (İşaretü menzilü'l-
Kitap) isminde iki büyük ciltten ibaret bir tefsiri vardır ki, Edirne'de
Sultan Selim kütüphanesindedir. Şeyh Abdurrezzak Kaşanî'nin (Istilâ-
hat-ı Sof iyye) sini de şerh etmiştir ki, bunun da bir nüshası Manisa Mu-
radiye kütüphanesindedir. (Gülşen-i Râz) hakkında da Farsça bir şerhi
vardır ki bunun da bir nüshası Üsküdar'da Selimiye kütüphanesinde
mevcuttur.
HABİB KARAMANI
902 = 1496
Hal tercümesi ileride yazılı Seyyid Yahyay-ı Şirvanî halifelerinden
yüksek bir zattır. 902 H. de Amasya'da vefat etti. Eserleri: manzum (Et-
var-ı Seb'a) ile mensur (Kitabu'n-Nasayih)tir.
HAKİKİ ZADE OSMAN EFENDİ
1037 := 1627
Hal tercümesi ileride yazılı Seyyid Nizam Hazretlerinin halifele-
rinden ârif bir zat olup (İstanbulludur). (Şeyh-ı Vasıl) ve (Kelimetü't-
Takva) terkibinin delâleti olan 1037 H. de vefat ederek Eğrikapısı dahi-
linde Tekfur Sarayı yakınında kendi yaptırdığı dergâha defnedilmiştir.
Müretteb divan-ı ilâhiyatı vardır.
İlâhilerinden : '
Bülbül-ü şûrideyim gülden nasibim var benim
Sanma kez beyhudeyim gülden nasibim var benim
HÜSEYNÎ (HÜSEYNÎ İBNİ AHMED SİROZÎ)
1000 = 1591
Halveti tarikatına mensup ârif ve şair bir zat olup Sirozludur. Mür-
şidinin Selâhaddin, memleketinin Siroz olduğunu bir nüshası Müzey-i
Hümâyûn kütüphanesinde mevcut (Cami-u'l-Envar) ismindeki manzum
eserinin nihayetinde zikretmiştir. Kendisinin de 1000 H. tarihinde yaşı-
yan zatlardan olduğu anlaşılmaktadır. (Cami-u'l-Envar) matlamdan :
— 107 —
İlâlîi Halik-u Kevneyn, senindir arz hem eflâk
Sana mahsustur ol ancak yaratmak nurunu kim hâk
Ve sensin nakşeden suret senindir izzü hem kudret
İremez akıl hem fikret kimesne eylemez idrâk
Bir nüshası Yahya Efendi kütüphanesinde mevcut olan (Cami'un-
Nasayih) isminde Muhammediye tarzmdaki manzum eserinin mukad-
dimesinden :
İlâhi sensin olan Hallâk-u Mevlâ
Ki zatındır münezzeh kaderin âlâ
Kimesne yoktur herkiz şerikin
Bedel mi olıser sana ya meselâ
Ehaddır zat-ı pakin çok sıfatın
Erişmez ilmine akl-ü dil asla
Yalnızsın andan mücerred
Andan gelmedin, yok sana Neslâ
İki diyen olur mağbun ve mahrum
Münezzeh Tanrısın hâşâ ve kellâ
Ilm-i Kıraattan meşhur (Kaside-i Gezeri) yi de (Dürr-i Meknun)
ismiyle manzum olarak şerhetmiştir ki, bir nüshası Aşirefendi kütüpha-
nesinde vardır.
HÜSAMEDDİN BURSAVÎ
1042 = 1632
Saf kalbli bir zat olup zahirî ilimleri Ahizade Abdülhalim Efendi-
den öğrenmiş, Semerkandî tarikatını da (') Şeyh Muhammed Efendiden
(1) Bu tarikatın kurucusu olan ve 862 = 1457 H. de vefat eden Alâaddin
Ali Semerkandî hazretleri seyyidlerinden olup İçel sancağı dahilinde Gülnar
kazasının Ziynet köyünde defnedilmiştir ki, Mücadele sûresine kadar üç cilt-
ten ibaret olan bir nüshası Bursada Hüsameddin dergâhında mevcut bulunan
(Bahrü'l-Ulum) ismindeki meşhur ve basılmamış tefsirin sahibidir.
Çekirgeleri koğmak için Sığırcık kuşlarını toplıyan bir su gezdirdiği ken-
disine mensup olan şeyhler tarafından rivayet edilen Şeyh Ali Semerkandî
hazretleri ise, Ankara civarında Yabanabad'da defnedilmiş başka bir zattır.
— 108 —
almıştır. Vefatı 1042 H. de, kabri Bursa'da Keşiş dağı eteğinde adıyla
söylenen dergâhtadır. Eserleri :
Menakıb-ı Hz. Üftade, Divan-ı îlâhiyat, Şerh-ü Hadis-i Erbain, Me-
nakıb-ı Şeyh Ali Semerkandî (-), Mir'atül Kâinat (•^), Dürerü'l-Ehadis,
Müntehab Tervihu'l-Ervah, Münteha Nüshetü't-Tasavvuf, Fezailü'l-Ci-
had, Menakib-i Baba Sultan, Adaletname, Risaletün fi Fezaili's-Sivak,
Miftahü'l-Muallâkat, Menakıb-i Hz. Emîr ve Hülefaihi, Mühimmattü'l-
Mü'minin Fi Umuri'd-Dünya ve.d-Din, Menakıb-i Ebdal-ı Murad, Me-
nakıb-i Şeyh Ebu İshak. Bu eserlerin hiç biri basılmamıştır. (Mühimmat)
eserlerinin en büyüğü olup altmış bab üzerine tertiplenmiş va'z, ahlâk
v.s. den bahseden Türkçe bir eserdir. Bir nüshası Enderun-i Hümâyûn-
da Bağdat köşkü kütüphanesinde vardır.
HAYDARZADE MUHAMMED FEYZİ EFENDİ (KEFEVÎ)
1025 ~ 1616
Halveti tarikatı şeyhlerinden fazilet sahibi bir zat olup Kefelidir.
Eserleri: (Risaletün fi Cevaz-i Devran-i Sofiyye), (Şerh-ü Hadis-i Er-
baîn-Ravzatül ibad), (Risaletün fi Hakki'l-Hamr) v.s. dir. Üçüncü risa-
lenin yazılış tarihi 1017 = 1608 dir. 1225 H. de İstanbul'da vefat etti.
Şiir yazma kabiliyeti ve Kılıçali Paşa kütüphanesinde (Hadayiku'l-
Ahyar fi Hakayiku'l-Ahbar) isminde bir eseri vardır.
HALEVÎ MAHMIJD EFENDİ
(CEMALEDDİN MAHMUD HALEVÎ EFENDİ)
1064 .= 1653
Halveti tarikatına mensûp ârif bir zat olup İstanbulludur. Pederi
Ahmed ağa Saray-ı Hümayun helvacıbaşısı olduğu için «Halevî» mah-
lâsmı seçti. (Gülşen-i Raz) şerhi (Lâhici)yi, (Cam-ı Dilnüvaz) ismiyle
tercümesi, va'z mevzularıyla ilgili güzel bir eseriyle (Hamse-i Yahya)
ya naziresi, tabakat ve evliya menkıbelerini anlatan (Lemeat) adında
bir kitabı ve müretteb divanı vardır ki, bunların hiç biri basılmamıştır.
(-) Şeyh Şahabeddin-i Hindi'nin Farsça (Camiü'l-Menakıb) ve (Camiü'l-
Bevarik) kitapları Seyyid Nizameddin Bedahşinin Türk'çe (Kitabü'l-Menakibi)
bu yüksek zat hakkında yazılmış olan eserlerdendir.
(3) Bu eserde zayıf rivayetler vardır. Tarihçiler faslında zikredilen (Mi-
ratü'l-Kâinat)tan başkadır.
— 109 —
Vefatı (Can-ı Halevî eyledi ikbal Şehd-i Cennete) mısramm delâleti olan
1064 H. de, kabri İstanbul'da Şehremini civarında tramvay caddesinde
Ereğli mahallesinde Şirvanî ismiyle anılan dergâhın avlusundadır. Hac'-
dan dönüşünde Mısır'a uğrayarak Gülşenî tarikatından da icazet al-
mıştır.
I
Bir gazelinden :
Biz nağme serayende-i meyhane-i aşkız
Bahşende-i şevk-ı dili mestana-i aşkız.
Zahirde olup aşkla Mecnuna müşabih
Mânada veliyy-i âkil ve ferzane-i aşkız.
Sülüklerinin başlangıcı Sümbüliyye tarikatındandır. Kendi el ya-
zısı ile yazılmış olan (Cam-ı Dilnuvaz) şehit Ali Paşa kütüphanesinde
mevcuttur.
HASAN EFENDİ (ÜMMÜ SİNANZADE CEDDİ HASAN EFENDİ)
1088 = 1677
Halveti tarikatı erenlerinden fazilet sahibi bir zat olup İstanbullu-
dur. Va'z ve irşadla hayatını geçirerek (Gitti ehl-i sülûkün üstadı) mıs-
ramm delâleti olan 1088 H. de İstanbul'da vefat etti. Şehremini yakının-
daki Ümmi Sinan tekkesinde defnedilmiştir. (Mecalis-i Sinaniye) ismin-
deki vaaz kitabı meşhur ve matbudur. Basılmamış (Künûzü'l-Hakayik
fi Rumuzu'd-Dakayik), (Divan-ı îlâhiyat ve Fezailü'ş-Şuhur) isimlerin-
de eserleri vardır.
İlâhilerinden :
Aşıkı ma^şuka vasıl eyleyen Hû zikridir.
Talibi matluba vasıl eyleyen Hû zikridir.
HASAN RIZÂ! EFENDİ (HASAN RIZAÎ İBNİ ABDURRAHMAN)
1080 = 1669
Celvetî şeyhlerinden âlim ve şiir kabiliyetine sahib bir zat olup
Konya - Aksaraymdandır. 1080 H. de (Gülistan'ı) manzum olarak tercü-
me etmiştir ki, bir nüshası Rüstem Paşa kütüphanesinde mevcuttur. İlâ-
hilerini bir arada toplayan bir eseri de vardır.
— 110 —
HÜSEYİN EFENDİ (HACI EVHAD ŞEYHİ)
1105 = 1693
Safranbolu köylerinden âlim ve mücahid bir zat olup hal tercümesi
ileride yazılı Abdülahadi'n-Nuri hazretlerinden hilâfet almıştır. İstan-
bul'da tahsilini ikmal ederek Süleymaniye vaizi oldu. 1105 H. de vefat
etti. Merkezefendi dergâhının haricindeki kabristana defnedilmiştir.
Eserleri: Mecmuatu't-Tefsir ismindeki meclis ile Risale-i Devraniye
ve Türkçe feraiz ve İzzî şerhleridir. «Seyyid Hüseyin» mahlâslı ilâhileri
de vardır. İlâhilerinden:
Derviş olan sadık gerek
O yolda hem sadık gerek
Terkeyleyıp serkeşliği
İspat eder dervişliği
İspat edüben mertliği
Hem kâmile talip gerek
HAMİD EFENDİ (KÜÇÜK HAMİD EFENDİ)
1172 = 1758
Üsküdar'da İnadiye mahallesindeki Celvetî dergâhının bânisi Cel-
vetî tarikatı şeyhlerinin büyüklerinden Bandırmak Şeyh Yusuf Efendi-
nin büyük oğlu ve divan sahibi Haşim Efendinin büyük biraderi olup
Üsküdar'da doğmuştur. Usule göre ilim tahsilini ve sülûkünü tamamla-
dıktan sonra ilim ve irfanını mükemmelleştirmek için Arabistana git-
miş, Suriye ve hususiyle Mısır'da görüştüğü büyük âlimlerden ilim tah-
sil ederek icazet almış, Medineye yerleşip Peygamberimize komşu ol-
muş, bir taraftan çeşitli eserler yazmakla diğer taraftan da Âlet ilimle-
rini ve yüksek ilimleri okutmakla meşgul olmuştur.
Sonra Bandırmaya dönerek 1172 H. de fâni dünyaya vedâ etmiştir.
Nakşibendî tarikatından Ali Efendi dergâhı avlusuna gömülmüştür. Bu
zatın şeyhler ve âlimler arasında faziletiyle mütenasip şöhret kazana-
mamasmm sebebi, eserlerinin basılmasına himmet olunmamasındandır,
(Ukudü'l-Feraid fi hududi'l-Akaid) isimli eserinin mukaddimesinde yaz-
dığı eserlerinin seksene ulaştığını tasrih ediyor ki, bu fakir tarafından
görülmüş olan bazıları aşağıdadır.
— 111 —
1 — Tarifat-u ilmü Usul-i Hadis (Ukudu'd-Dürer Fi Hudud'i-ilmi'l-
Eser
2 _ Tarifat-u Akaid (Ukudi'l-Feraid Fi Hududi'l-Akaid)
3 — Usulü'l-Fıkıh (Tahrifatü'l-Fuhul)
4 — Feraiz (Şuhudi'l-Feraiz)
5 — Âdab (Şuhudi'l-Falib)
6 — Aruz ve Kavafi (Mühimmati'l-Kâfi)
7 — Nahiv (Şuhudü's-Sehiv)
8 — Tarif (Cuyudu't-Ta'rif)
9 — Mantık ve Mizan (Muhalefet-i'l-Hükemai'l-Yunan fi marife-
ti'l-Mizan)
10 — Tarifat-u Ticani Fazaili'ş-Şuhur
11 — Tarifat-u Ticani Dürretü't-Tican ve'l-kalanis ve revnaku'l-
vaiz ve'l-mecalis.
12 — Tarifat-u Bedr-i Tâm fi tahrici ehadisi şir'atü'l-İslâm
13 — Tarifat-u Seylü'l-Arim fi camiü'l-kerim
14 — Tarifat-ü Ukudi'l-Leâlî
15 — Cami'u Rivayati'l-feharis ve lâmi'u kulubi ehli'l-Medaris
16 — Tarifat-u Cevamiu'n-Nesim Fi Cevami'il-Kelim
17 — Tarifat-u Tebyîn-i musellelât fi'l-hadîs
îşbu eserlerin çoğu babasının dergâhında mahfuz olduğu gibi son
eserinin bir nüshası da Yerebatan mahallesindeki Es'ad Efendi kütüp-
hanesinde mevcuttur.
HİCABI ABDÜLBAKİ EFENDİ
1238 = 1822
Hal tercümesi ileride yazılı Turhal Şeyhi Mustafa Efendi halifelerin-
den faziletli bir zat olup Kırım'ın Bahçesaray kasabasında doğmuştur.
Hal tercümesi âlimler faslında mezkûr Dede Cengi torunlarından oldu-
— 112 —
ğu ceddi Ebu's-Suud Muhammed Efendi'nin Kefe müftüsü iken kaleme
aldığı (Îbahatü'd-Dühan) risalesinin nihayetinde yazılıdır. Zahiri ilim-
leri Kırım'ın Ruslar tarafından istilâ tarihi olan 1188 = 1774 H. de
Amasya'ya hicretinde Ürgüplü Hacı Ahmed Efendi'den öğrenmiştir.
Dede Cengi Amasyalı ise de, 10 sene kadar Kefe müftülüğünde bulundu-
ğundan hal tercümesini yazdığımız Hicabi Efendi v.s. gibi Kırım'da to-
runları vardır. Bir nüshası elimde olan (El-Ebkiretü'l-Mu'telife fi şerhi
Emsileti'l-Muhtelife) ismindeki eserinde meşhur (Emsile)yi tasavvuf li-
sanı ile mufassal bir surette şerhettiği görülmektedir. (Hediyye-i Hilâl,
İnas ve'l-îsti'nas, Bade-i Kevser, Nukut-i Tevhidiyye, îkaz-ı Naim, Ba-
de-i Fakr-ı Kana, Tarif-ü'l-İnsan), isimlerinde risaleleri de vardır. 1238
H. de vefat ederek Amasya'ya bir saat mesafede Zire isimli yerde inşa-
sına muvaffak olduğu dergâhın avlusuna defnedilmiştir.
Mağrib âlimlerinden Abdülkadir Ibni Ahmed el-Kûhenî de nahiv
ilminden meşhur (Ecrûmiyye) kitabını tasavvuf lisaniyle şerhetmiştir
ki, 1316 = 1898 H. de İstanbul'da basılmıştır.
HÜSEYİN HAMDİ (IBNİ SEYYİD HÜSEYİN EFENDİ)
1257 = 1842
Nakşibendî tarikatından faziletli ve ârif bir zattır. Cenab-ı Şeyhi
Ekber'in (Futuhat-ı Mekkiyye)sini (Safvatü'l-Fütûhatü'l-Mekkiyye Fi
Beyani'l-Hakayiki'l-ilâhiyye ve'l-Kevniyye) ismiyle telhis etmiştir ki;
1252 H. de kendi eliyle yazdığı nüshası Halis Efendi kütüphanesindedir.
Şeyh Şemseddin Sivasî'nin olduğu erbabınca malûm iken, isim benzer-
liği dolayısıyle bazıları tarafından Şemsi Tebrizî Hazretlerine isnad edi-
len :
«Bihamdillâh derim Allah alıp aklımı zikrullah» matlalı nutku,
(Dürrü'l-Mesun) ismiyle şerh etmiştir. Bunun da nüshası Yahya Efendi
kütüphanesinde vardır.
HAKKI MUHAMMED EFENDİ
1315 = 1897
Nakşibendî tarikatı şeyhlerinin âlimlerinden zahid ve muttaki bir
zat olup Nazillidendir. Nakşibendî Seyyidlerinden Abdullah Dehlevî haz-
retlerinin baş halifelerinden olup 1267 = 1850 H. de Mekkede vefat eden
Hindli Muhammed Can Efendiden hilâfet almış bulunan ve 1285 = 1868
— 113 —
H. de memleketi olan Ödemiş'te dünyadan ayrılan Haci Halil Hilmi
Efendinin halifesidir. 1315 H, de Mekke'de rahmete ermiştir.
(Hazinetü'l-Ebrar ve Celiletü'l-Ezkâr) isminde Arapça matbu bir
eseri vardır. Bu eserin sonuna Şeyh-i Ekber Muhyiddin-i Arabî hazret-
lerinin (Risaletü'l-Envar) ismindeki eseri ilâve edilmiştir. Fakat bu ese-
re matbaa hatâsı olarak Muhyiddîn Arabî Hz. lerinin mühim eserlerin-
den biri olan (Tedbirat-ı ilâhiye) nin ismi verilmiştir.
(Nusretü'l-cunud Umdetu'ş-Şuhud, Müferiku'l-Halayik, Sunûhat-i
Mekkiyye, Tıbbü'l-Kur'ân Hubbu'r-Rahman, Tefhimü'l-ihvan Fi Tecvi-
di'l-Kur'ân, Ahkâmi'l-Mezahib fi Etvari'l-Liha ve'ş-Şurab) ismindeki
Arapça eserleri de toplu olarak basılmıştır.
HAMZA NİGÂRÎ EFENDİ
1304 = 1886
Halidî tarikatı şeyhlerinden ve Hz. Hasan (R.A.) sülâlesinden fazi-
let sahibi bir zat olup Karabağlıdır. Amasya'da yatan Şeyh İsmail Şir-
vanî halifelerindendir. 1304 H. de Harputta vefat ederek yâranı tarafın-
dan Amasya'ya nakledildi. Eserlerinden Farsça ve Türkçe divanları ba-
sılmıştır. (Nigârname), (Sâkinâme) isimlerinde basılmamış eserleri de
vardır.
HAYALÎ AHMED ŞEMSEDDİN EFENDİ
977 = 1569
Hal tercümesi yukarıda yazılmış bulunan İbrahim Gülşenî Hazret-
lerinin oğludur. Babasının makamına geçmiştir. 977 H. de vefat ederek
babasının yanına defnedilmiştir. Müretteb divanı ve yâranma gönderdi-
ği mektubatı vardır. Bir gazelinden :
Mücellâ eyle dil-i levhin bu gün nur-i tecellâdan
Cemalin gösterir Allah, bu mir^at-ı mücellâdan
Nazargâh-ı Hüdadır dil-i veli sanma cüdadır dil
Uçar misl-i hümadır dil, geçer arş-ı muallâdan
Menkıbelerinin tafsilâtı «Menakib-i Gülşeniye ve Lemaat-ı Halevî
ile Tezkire-i Şuara-yı Âmid» de yazılıdır.
F. : 8
— 114 —
HULÛSÎ EFENDİ
(DERUNİZADE MUHAMMED HULÛSÎ EFENDİ)
1177 = 1763
Celvetî tarikatı şeyhlerinin âlimlerinden ve hal tercümesi yukarıda
geçen İsmail Hakkı Efendinin halifelerinden olup Usturumcalıdır. Tah-
sil ve sülûkünü bitirdikten sonra memleketinde fetva verme ve irşad ile
ömrünü geçirerek 1167 H. de vefat etmiştir.
Akaidden meşhur «Kaside-i Emali» ile »Kaside-i Nuniyye»yi Türk-
çe şerhetmiştir ki «Emalî» şerhinin kendi el yazısı ile yazma nüshası Ha-
lis Efendi Kütüphanesinde, mürettep divançesinin nüshası da Üsküdar-
da Hüdâî Hz. leri dergâhı kütüphanesinde mevcuttur. Bir gazelinden:
Şaha hııriz-i gamzen zahmını bîmar olandan sor.
Perişan hatırı, dilbeste-i dildar olandan sor.
«Hulûsî» remzi çoktur nusha-yı aşkın hakikatte
O terkibin beyanın vakıf-ı esrar olandan sor.
HALİD ZİYAEDDİN BAĞDADÎ «MEVLÂNA HALİD»
1242 = 1826
Nakşibendî tarikatının Halidî kolunun kurucusu cezbe sahibi bir
zattır. Doğumları Süleymaniyye'de, tahsilleri Bağdat'ta olup feyzini
Hintli Abdullah Dehlevî hazretlerinden tamamlamıştır. Matbu eserleri,
Divan-ı âşıkaneleriyle El-ıkdü'l-Cevahiri mine'l-Kelâm (^) Şerh-i Akaid
haşiyesi, Siyelekûtî'ye Talikat, Rabıta risalesi, irade-i cüziyye risalesi,
Cilâlü'l-Ekdar, Feraidü'l-Fevaid olup vefatı, 1241 H. de, kabri Şam'da
Salihiyye adlı yerdedir. «Feraid» Kemahlı Hacı Feyzullah Efendi tara-
fından terceme edilmiş ve basılmıştır. Mevlânâ Câmi'nin gazelini tah-
mislerinden:
Gerçi der sûret-i zerrat-ı cihan cilvegerî
Kâh der bot nümayende ve geh der büşerî
Lik çün zat-i tü ez jenk-i hudûs est berî
Ne beşer hânmet ey dost, ne hûr-u ne perî
Ey Heme ber-tü hicabest tu çîzî diğeri
(1) «Kasîde-i Bür'e» şarihî Ömer el-Harpûtî zade Hamîd Efendi tarafın-
dan (Es-Samtü'l-Abkarî fi şerhi'l-Akdi'l-Cevherî) ismiyle şerh olunan nüsha
matbudur.
— 115 —
HOCA HÜSAM EFENDİ «MESNEVİ HAN»
1280 = 1863
Aslen İstanbullu olup mesnevinin sırlarına vakıf manevî bir şahsi-
yettir. Feyzini Nakşibendî şeyhlerinden Bursalı Hacı Emin Efendiden
tamamlamıştır. Vefatı 1280 H. de olup Hz. Halid civarında İdris Köşkü
denilen yerdeki dergâhta üstadı Ahıskalı Hoca Selim Efendinin yanma
defnedilmiştir. Mesnevinin Molla Câmi tarzında baştaki beytini ve Bu-
harî Şerifin baştan 15 cüzünü şerh ettikleri gibi, İmam Tirmizî'nin eser-
lerinden Şemail-i Şerife-yi de tercüme etmiştir ki, basılmıştır. Halet Bey
tarafından yazılmıştır.
İBRAHİM İBNİ DEMİRHAN İBNİ HAMZA EL-BOSNAV!
1026 = 1617
Âşık şeyhlerden seyyah bir zat olup (Kızar) ismiyle şöhret bulmuş-
tur. Bayramî tarikatının Melâmiye kolundandır. Mısır'da yerleşmiş olup
1026 H. tarihinde vefat etti. Babülvezirde nizamiye karşısında gömülü-
dür. (Muhrikatü'l-Kulüp fi'ş-Şevki li allâmi'l-Guyup) isminde (Keşfü'z-
Zünun) da bir eseri mezkûr olduğu gibi başka risaleleri de bulunduğunu
İbnü'l-Hanbelî (Dürrü'l-Habib) inde zikrediyor. Hacı Bayram Velî'ye
nisbeti aşağıda gösterilmiştir. Muhammed Rumî Seyyid Cafer, Dede
Ömer Sikkinî, Hacı Bayram Velî.
İBNİ İSAY-Î SARUHANÎ (SARUHANLI İSA OĞLU)
967 = 1558
Bayramiye tarikatı şeyhlerinden ilim sahibi bir zat olup ismi İlyas,
doğum yeri Akhisar'dır. Resmî ilimleri tahsilden sonra kâmil şeyhlerden
pederleri Necmüddin İsa'dan tarikat olarak icazete nail olmuştur. Sul-
tan II. Selim namına yazdığı (Nuriye) ismindeki kitabı eserlerinin en
büyüklerindendir. Bundan başka (Rumuz-u Dilkuşâ) ve cifir ilminin
kaideleri ile tarih ve tasavvuftan bahseden 12 fasıl üzerine tertiplenmiş
(Rumuzü'l-Kûnûz) ile (Tabiatnâme, Ferahnâme, Kıyafetnâme, Fusul-i
Sabia, Fusul-i Aşere, manzum Şerh-i Esma-i Hüsnâ, Kavaidü't-Teshir,
Ebvab-ı Sitte, Kenzü'l-Esrar) isimlerinde basılmamış eserleri de vardır
ki, ekseriyeti garip (gizli) ilimlere aittir.
Bunlardan başka pederlerinin menkıbelerini açıklayan 153 menkı-
beyi havi (Menakıb-ı Şeyh Mecdüddin İsa) isminde bir eser daha vardır
— 116
ki, diğer eserlerinden bazıları ile bir nüshası Akhisar*da tarafımdan mü-
talâa edilmiştir. Garip ilimlerin hususiyle Cifir, Havas, Vefk, Nücûm
şubelerinde meslek ve ihtisas sahibidir. 967 H. tarihinde memleketinde
vefat ederek pederleri yanma defn olundu.
Şerh-i Esmaü'l-Hüsna manzumesinden :
Zihi kadir ki urdu kâfa çün nûn
Felâhat dürret-i beyzâ mine'n-nûn
Bu yani zahir oldu ruh-i azam
^ ^ ^
Zihi ruh kim kamudan oldu ekrem
Bu zillin zillidir ervah ve ecsâd
Çu saye sayesidir ümmü evlât
* * *
O şemsin zerresidir arş-u eflâk
O bahrin katresidir ferş-ü emlâk
Tarikat silsilesi, tarikatın piri Hacı Bayram Velî hazretlerine şu şe-
kilde dayanmaktadır :
Şeyh İlyas ibni îsay-ı Saruhanî
Şeyh Mecdüddin îsay-i Saruhanî
Şeyh Tennurî Zade Seyid Kasım Kayseri
Şeyh Tennurî İbrahim Sivasî sümme'l-Kayserî (*)
Şeyh Akşemseddin Muhammed bin Hamza
Şeyh Hacı Bayram Velî Ankaravî
İBRAHİM GÜLŞENl
940 = 1533
Halveti tarikatından Gülşenî şubesinin kurucusu olup Diyarbakırlı-
dır. Hal tercemesi ilerde gelecek olan Aydınlı Dede Ömer Ruşenî'den
hilâfet almıştır. Halifeliğinden sonra bulundukları Tebriz'den Mısır'a
gitmiş, bir müddet sonra Kanunî Sultan Süleyman tarafından dâvet
olunması üzerine İstanbul'a gelerek bilâhare yine Mısır'a dönmüşlerdir.
Bu esnada Mevlânâ ibni Kemal ile samimî sohbetleri olmuş, Mesnevi-i
Şerife nazire ve bir cihetten de cevap olmak üzere rivayete göre 40 gün-
de 40 bin beyitli nazmettikleri (manevî) ismindeki kudsî eseri meşhur
olduğu gibi, İbni Fariz'in (Kaside-i Tâiye) sine de nazire yapmışlardır.
(*) Sümme; sonra.
— 117 —
Farsça ve Türkçe divanlarıyla (Sîmurğnâme), (Çobannâme), (Risale-
tü'l-Edvâr) isimlerinde eserleri de vardır. (Mâte Kutbü'z-Zaman İbra-
him — Zamanın kutbu İbrahim öldü) terkibinin göstermiş olduğu 940 H.
tarihinde Mısır'da âhirete intikal etmişlerdir.
Mevlânâ Celâleddin-i Rumî Hazretleri :
Beytiyle 300 sene evvel zuhurlarına işaret buyurdukları ariflerin
malûmudur. Eserlerinden yalnız (Manevi-i Şerif) in bir kısmı basılmış-
tır. Türkçe divanlarının 24 bin beyiti havi olduğu rivayet edilmiştir.
Bir de (Pendnâme) ve (Kademnâme) isimlerinde manzumeleri var-
dır. (Pendnâme) nin matlâı :
İBRAHİM İBNİ HAMZA İBNİ MES'UD ET-TÎREVÎ
Halveti şeyhlerinden değerli bir zat olup Tire'lidir. 933 H., 1526 M.
tarihinde Edirne'de Noktacı dergâhında (Camiü'l-Envar fi Lüceci'l-Ef-
kâr ve'l-Bihar) ismi ile bir tefsir-i şerif yazmıştır. Sonradan Mekke'ye
hicret etmiş ve burada âhiret yurduna göçmüştür. (Camiü'l-Envâr) m
bir nüshası Küçük Efendi kütüphanesinde vardır.
Cihan bir menzil-i ukbadır ey dost
Makam-ı hayret ve hasrettir ey dost
Katî ayyare ve mekkâredir bu
Katî garrâre ve gaddâredir bu
— 118 —
Bu tarikatın şeyhlerinden olup Vefa şeyhi denmekle ma'ruf Ali ibni
Derviş Beyazıd da Tire'den yetişen ariflerdendir. Maksadu's-Salîkîn is-
minde Türkçe bir eseri vardır.
İBRAHİM KIRIMÎ
1042 = 1632
Hal tercemesi ilerde gelecek Nureddinzade halifelerinden bir zattır.
Cerrahpaşa Camiinde vaizliği vardır. 1042 H.'de vefat etti. Eserleri ba-
sılmamış olup isimleri şunlardır: Medâricü'l-Mennan fi mearici'l-Insan,
(Tefsir-ü Sûre-i Nûr, Şerh-u Hadîs-i emrullahi Teâlâ atani Sebe'l-Mesa-
nı...), (Hâşiye ale'l-câmi)^ dir.
İDRİS MUHTEFÎ
1024 = 1615
Aslen Turhal'li olup İstanbul'da ikametleri zamanında (Ali Bey)
adını kullanmışlardır. Bayramiye tarikatının Melâmiye kolu büyükle-
rinden olan bu zat Sarı Abdullah Efendi vesaire gibi pekçok irfan sahibi
adam yetiştirmiştir. Vefatı 1024 H. tarihinde, kabri Kasımpaşa'da Kulak-
sız Camii karşısındaki yokuşun alt başında Okmeydanı'nm tersaneye ba-
kan tarafmdadır. İlâhîlerini havi mecmuaları basılmamıştır. (İş bu de-
me erince üç kez doğdum anadan) mısraı ile başlayan nutukları bazı
şeyhler tarafından şerh olunmuştur.
İSMAİL ANKARA Vî (i)
1041 = 1631
Mevlevi büyüklerinden ilim ve irfanı ile ün kazanmış bir şeyh olup
(Mesnevi Şarihi) adiyle tanınmıştır. Kıymetli eserlerinden meşhurları
şunlardır :
1 — Şerh-i Mesnevi : Mevcud mesnevi şerhlerinin en meşhurların-
dan olup altı cilt üzerine yazılmış ve basılmıştır.
(1) Mesneviyi manzum ve mensur olarak tamamen ve kısmen şerhedip ha]
tercemeleri bu eserde yazılı olmayan Osmanlı ariflerinin isimleri şunlardır:
Sirozlu Hasan Zarifi-i Gülşenî, Bosnalı Mustafa, Sabuhi Dede, Derviş Alevi-i
Mevlevi
— 119 —
2 — Şerh-i Nakşî : Füsusun tercemesi olan (Zübdetü'l-Füsus) dur
ki, basılmıştır. Bu eser Şeyh-i Ekber'in en büyük kitabı Füsusü'l-Hi-
kem'in yine kendisi tarafından yapılan hülâsasıdır. Bu eser Molla Câmi
tarafından (Nakdü'n-Nüsus) ismi ile Farisî dilinde şerh olunduğu gibi
tasavvuf büyüklerinden Seyyid Koca Muhammed Nurü'l-Melâmî tara-
fından da (Mürücü'n-Nüsus) adiyle Arapça şerh olunmuştur.
3 — Şerhu Heyakili'n-Nur: îsmi (İzahü'l-Hikem) olup Türkçe'dir,
basılmamıştır. Felsefe ve Tasavvufla karışık olan risale metni 587 H. ta-
rihinde Halep'te katledilen Şahabeddin Sühreverdî'nin eseridir. Allâme
Celâl Dervanî tarafından şerhi ve şair Nev'î Efendi tarafından da hâşi-
yesi yazılmıştır.
4 — Minhacü'l-Fukara: Bazı tasavvuf bahislerle dervişlerin halle-
rinden bahseden Türkçe bir eser olup münderecatmm hemen ekserisi
(Fütuhat-ı Mekkiyye) ve (Mesnevi) ile teyid olunmuştur.
Mesnevi şerhinden sonra Mevleviler arasında meşhurdur. Basılı
nüshası sonuna, semam cevazına dair delilleri gösteren (Hüccetü's-Se-
ma) risalesi ilâve edilmiştir.
5 — Miftahu'l-Belâga ve Misbahu'l-Fesaha: Hâce-i Cihanın (Mena-
ziru'l-İnşa) sı ile Hatib-i Dimeşkî'nin (Telhis) i esas ittihaz edilerek mey-
dana gelen bu matbu eser edebiyat ve Osmanlıca belâgat kaidelerine
dair dilimizde yazılan eserlerin öncüsü olduğundan edebiyatla uğraşan-
lar için istifadelidir.
6 — Nisab-ı Mevlevi: Farsça yazılmış olan bu kıymetli eser basıl-
mamıştır. Telif tarihi (Hatim) kelimesinin delâleti olan 1041 H. tarihidir.
Bunlardan başka (Şerh-u Kaside-i Tâiye el-Müsemma bi makasıdıl
aliyye), (Şerh-u Hadîs-i Erbain), (Şerh-u Füsusi'l-Hikem), (Cenahu'l-
Ervah), (Misbahu'l-Esrar), (Şerh-u Kasidetü'l-Münferice el-Müsemma
bi hükmi'l-Münderice), (El-Fatihatü'l-Ayniyye fi Tefsir-i Sureti'l-Fati-
ha), (Hall-i Müşkilât-ı Mesnevi (-) ), (Simatü'l-Mukînin), (Er-risale-
tü't-Tenzihiyye fi'ş-Şanil Mevleviyye), (Mürettep Divan), (Şerh-u Cildi
Sabi' mine'l-Mesnevî (•^) ) vesaire gib irfana hazine olan eserleri vardır.
Fatiha-i Şerife tefsiri sonradan basılmıştır.
Camiü'l-Ayat: Mesnevideki âyetleri, hadîsleri ve Arapça beyitleri
(2) Hal tercemesi edipler faslında yazılı Şabanzade Muhammed Efendinin
(Mazharü'l-eşkâl fi beyani Lügati'l-Mesnevi) isminde toir eseri de vardır.
(3) Şarî hazretlerinin işbu cildi Mesnevi cüzlerinden olmak üzere kabul ve
şerh etmesinin bir zühul eseri olduğu, Cevdet Paşa merhumun 8 haziran 311
tarih ve 33 numaralı Mektep mecmuasında neşredilen mektuplarından an-
laşılır.
— 120 —
(Fatihü'l-Ebyat) ; Farsça müşkil beyitleri (Mecmuatü'l-Letaif matmure-
tü'l-Mearif) de her ikisini açıklayıcıdır.
Vefatı (Hitam) kelimesinin delâleti olan 1041 H. tarihinde, kabri
Galata Mevlevihanesindedir. Şiirlerinde (Rusuhî) mahlasını kullanır-
lardı.
Arifâne beyitlerinden :
Gel (Rusuhî) nin sözün dinle semaa âşık ol.
Key tekûne beyne ehlilaşki min ehlişşerefi
İSMAİL RUMÎ
1041 = 1631
Tosya'nın Babsa köyünden olup Kastamonu'da tahsilini tamamla-
dıktan sonra Bağdat'a giderek kalbinin tasfiyesi ile meşgul olmuş ve
ikinci pîr ünvanma mazhariyetle İstanbul'a gelmiş, Tophane civarında-
ki Kadirîhane dergâhını kurmuş; manevî feyz saçmış yüksek bir zattır.
Vefatı (Kıldı İsmail Efendi nakl-i gürzar-ı cinan) mısramın delâlet et-
tiği 1041 H. tarihinde, kabri mezkûr dergâhtadır. Hal tercemelerinin taf-
silâtı ileride kendisinden bahsedilecek Hafız Ahmed Rifat Efendi mer-
humun (Nefahatü'r-Riyazi'l-Âliye fi beyani tarikati'l-Kadiriyye) isimli
eserinde yazılıdır.
Kabrinin parmaklığının üstünde aşağıdaki beyit yazılıdır:
Bilürsün ruh-i ehîullâhı kim sahib-i tasarruftur.
Bu İsmail Rumî meşhedidir, eyle istimdat.
İsmail Rumî hazretleri ile halifelerinden bazı zatlarm hal terceme-
leri, bu tarikatın mensuplarından Tekirdağlı Sırrı Ali Efendi tarafından
1202 H. tarihinde yazılan (Tuhfe-i Rumî) ismindeki manzum eserde açık-
lanmıştır.
İSMAİL HAKKI-İ CELVETÎ
1137 = 1724
Osmanlı âlimleri ve şeyhleri içinden eserlerinin çokluğu ile tanın-
mış yüksek bir zattır. Doğum yerleri Aydos'tur. Eserlerinin tamamı yüz-
den fazla olup isimleri aşağıdadır: Bunlardan matbu olanlar (M) harfi
ile gösterilmiştir.
— 121 —
1 — Dört büyük cilt (Tefsiru Ruhil Beyan) (M), 2 — İki büyük cilt
(Şerh-i Muhammediyye) (M), 3 — îki büyük cilt (Şerh-i Mesnevi) (M).
4 — (Şerh-i Pend-i Attar) (M) (0,5— (Şerh-i Bostan-i Sadi), 6 — (Fu-
ruk), 7 — (Şerh-i Hadîs-i Erbain) (M), 8 — (Tamamü'l-Feyz), 9 — (Ki-
tabü'l-Kebir), 10 — (Nakdü'l-Hal), 11 — (Risaletü'l-Camia fi mesaiH'n-
Nafia), 12 — (Risale-i Virdiyye), 13 — (Şerh-i Şuabü'l-îman) (M), 14 —
(Risale fi ilm-i Hadîs), 15 — (Hazerat-i Hamsi İlâhi), 16 — (Vesiletü'l-
Meram), 17 — (Kenzi Mahfî) (M), 18 — (Şerh-i Nazm-ı Hayreti), 19 —
(Silsilename-i Celvetî) (M), 20 — (Müzilü'l-Ahzan), 21 — (Şerhül Ke-
bair) (M), 22 — (Kitabül Müteferrikat), 23 — (Şerhul üsul li tesiri'l-
Vusul), 24 — (Talikat ale'l-Fatiha li tefsiri'l-Kâdî), 25 — (Kitabü'n-Ne-
tice), 26 — (Şerhü'l-Âdab), 27 — (Haşiye alâ sureti'n-Nebe), 28 — Nuh-
betü'l-Fiker li Usuli'l-Hadîs), 29 — (Şerh-i Gazel-i Bayram Veli), 30 —
(Şerh-i Gazel-i Yunus Emre), 31 — Hayatü'l-Bâl), 32 — (Kitabü'l-Envar
fi hakki İvaz Paşa), 33 — (Sülûkü'l- Mülûk). 34 — (Huccetü'l-Bâliğa),
35 — (Mecmuatü'l-Esrar), 36 — (Şerh-i Fıkh-ı Keydanî), 37 — (Kita-
bü'l-Mir'ât), 38 — Risale-i Muhyi'l-Beşiri'n-Nezir), 39 — Kitabü'n-Na-
hiv), 40 — (Kitabü'l-Varidâtü'l-Kübra), 41 — (Eyyühe'l-Bülbül), 42 —
(Nuhbetü'l-Letayif), 43 — (Şerh-i Mukaddime fi ilm-i Nahiv), 44 —
(Şerh-i Salâvat (-) İbni Meşiş) (M), 45 — (Nevadirü's-Savm), 46 —
(Hutabü'l-Hutaba), 47 — Kitabü'l-Huruf ) , 48 — Kitabü'n-Necat), 49 —
(Kitabü'z-Zikri ve'ş-Şeref), 50 — Şerh-i Nazm-i Ahmedî), 51 — (Tuh-
fe-i Haliliyye) (M), 52 — (Tuhfe-i İsmailiyye) (M), 53 — (Tuhfei Rece-
biyye), 54 — (Tuhfe-i Hasekiyye), 55 — (Tuhfe-i Ataiyye), 56 — (Tuh-
fe-i Vesemiyye), 57 — Risale-i Ömriyye), 58 — Risale-i Bahrî), 59 —
(Risale-i Hüseyiniyye), 60 — (Kitab-ı Hakku's-Sarîh ve'l-Keşfü's-Sahih),
61 — (Bey'atnâme-i Tubazade Muhammed Ağa), 62 — Bey'atnâme-i
Muhammed Bahri Bey), 63 — (Risale-i «in» i şartiyye), 64 — Şerh-i
Nazm-ı Suhûfi), 65 — (Şerh-i Nazm-ı Mısrî-i Niyazi) (M), 66 — (Şerh-i
(1) 893 H. = 1487' de vefat eden Edirneli şairlerden Emri de nazmen ter-
ceme etmiştir. Bir nüshası Umumî Kütüıphanede mevcuttur.
Dediler tarih - di ey merd i kâr
Dedim işte nuh sad ve şast ü cihar
Ey kamu düşmüşlere sen desti rest
Buy-ı afvm imri-i gümraha bes.
Bu şerh Türkçedir. Halveti şeyhlerinden Mısırlı Ahmed Raşit tarafından
da manzum olarak Arapça'ya terceme edilen nüsha 1289 H. = 1872 tarihinde
basılmıştır.
(2) Osmanlı ulemasının sonuncularından Tırnovah Turuncuzade Ahmed
Efendi oğlu Muhammed Emin ile Abdullah Ferdî Efendi taraflarından da Arap-
ça olarak şerhi yapılmıştır.
— 122 —
Nazm-ı Abdi), 67 — (Manzume-i Miracı'n-Nebi - Miracnâme) (M), 68 —
(Kitabü't-Teveccüd), 69 — Kitabü'l-Mesaili'l-Kelâmiyye), 70 — Şerh-i
Dibâce-i kasideti'l-Farıdıyye), 71 — Şerh-i Mültekâ ile'n-Nısıf), 72 —
(Haşiye-ı Velediyye) (M), 73 — (Meclis) (M), 74 — (Şerh-i Usul-i aşe-
re) (•') (M), 75 — (Necat-ı Tam), 76 — (Ziya-ı Manevi), 77 — Tuhfe-i
Nefsürrahman), 78 — Usulü Seb'a), 79 — (Kitabü'l-Fazli Ve'n-Neval)
80 — (Kitabü's-Sükûk), 81 — (Tuhfe-i Şeybiyye), 82 — (Risale-i Hay-
riyye), 83 — (Râhatü'r-Ruh), 84 — (Şerh-u Hadîs «El-Mü'minu mir'a-
tü'l-mü'min») , 85 — (Risale-i Ammariye), 86 — (Risaletü'l-Cehri ve'l-
İhfâ), 87 — (Risaletü'n-Nevafil), 88 — (Esrarü'l-Hac), 89 — (Şerh-i
Mektubü'ş-Şeyh), 90 — (Risaletü'z-Zelzele), 91 — Şerh-u Selâti's-
Safii), 92 — (Şerh-u Kelâmi îsam), 93 — (Risale-i Vahdet-i Vücud),
94 — (Tefsiru biyedike'l-Hayr), 95 — (Tefsiru vemâ besse fiha min
dâbbe), 96 — Tefsiru «Ya eyyühen-Nasü'büdû» ) , 97 — (Şerh-i îcazet-
name-i Şeyh-i Burmavî), 98 — (Şerh-i İcazetname-i Muhammed Eş-Şa-
mî), 99 — (Divan-ı Hakayık beyanları) (M), 100 — (Tefsiru «Velekat
ehazallâhü Misaka benî İsrail»), 101 — (Tefsiru «İnnellezine yuhadûnâ'l-
lahe ve resûlehu), 102 — (Risale-i lâyihat), 103 — (Risaletü'n-Nasayih
ilâ Seyyid Ali Çelebi) (M), 104 (Ahidnâme), 105 — (Şerh-i Nazmı's-
Sülûk).
Matbu eserlerinden bazılarına dair izahat: Tefsir-i Ruhü'l-Beyan:
Arapça dört büyük cilt üzerine tertiplenmiş bir tefsirdir ki, müellifin en
meşhur ve en büyük eseridir. Menkulâtm çokluğu dolayisiyle tefsirler
mecmuası mesabesindedir. Tasavvufî olan kısımlarından hususiyle (Te-
vilât-i Necmiyye) den alman nakliyat muhakkikhanedir. Ancak sair bazı
ifadeler ve bilhassa tarihe teallûk eden bir kısım nakiller zayıftır. Bu-
nunla beraber, bu gibi bahisler bir tarafa bırakıldığı takdirde heyeti
umumiyesi itibarîyle istifadeyi mucib tefsirlerdendir.
Şerh-i Mesnevi: 2 cild üzerine tertiplenmiş olup Mesnevî'nin meş-
hur onsekiz beytinin şerhidir. Ekseri bahisleri ve hususiyle eserin matlâı
olan: «Biznevez ez ney çün hikâyet mîküned» mısraı hakkındaki beya-
natı tasavvuf ilmi münfesihleri için istifadeyi mûciptir.
Şerh-i Muhammedîyye: İki büjmk cildden ibaret matbû, faydalı bir
eser olup hal tercemesi ilerde yazılı Yazıcızâde Muhammed Efendinin
«Muhammediyye»sinin şerhidir. Bu eser de tasavvuf meraklıları için is-
tifadelidir.
Şerh-î Hadîs-i Erbain: Türkçe yazılan kırk hadîs şerhlerinin en bü-
yüğüdür. Eser esasen İmam Nevevî'nin şerhinin geniş bir şekilde terce-
mesidîr ki, basılmıştır.
(3) 1245 = 1829'da Nakşibendi tarikatından Dimetokalı Muhammed Salih
tarafından da terceme olunmuştur.
— 123 —
Kitabü'n-Necat: Tasavvufla karışık olarak hazırlanmış cidden isti-
fadeli bir kitabıdır.
Şerh-i Pend-i Attar: Pend-i Attar şerhlerinin mufassal ve istifade-
lisidir. Bu şerhle Bostan şerhinden müellifin Farsça kaidelerine tama-
men vâkıf olduğu anlaşılmaktadır. Basılmıştır.
Furuk: Müteradif ve müteşabih lügatlarm farklarıyle kullanış yer-
lerinden bahseden bir eser olup baş taraflarında iştikak kaidelerine dair
istifadeli bahisler olduğundan lügat ve edebiyatla meşgul kimselere lü-
zumlu matbu bir eserdir. Ali Enver efendi tarafından (El-Vusuk fi ter-
cemeti'l-Furuk) ismiyle terceme olunmuştur.
Tamamü'l-Feyz: Tasavvuf bahislerinden ve bilhassa müellifin bağlı
bulunduğu Celvetî tarikatının âyin ve hallerini anlatan Arapça basılma-
mış bir eseridir. Müellif bazı eserlerinde bu kitabını medh ediyor.
Vaaridatü Kübra: Zamanları gösterilmek sûretiyle muhtelif tarih-
lerde kalbine gelen ve içine doğan vaaridat ve gayba âid malûmatının
şerh ve tafsilâtından ibaret Arapça bir eser olup bir nüshası İstanbul'da
Vefa kütüphanesinde vardır.
Şerhu Usûl-i Aşere: Sülük hallerine âid olup Necmeddin-i Kübra
hazretlerinin (Usûl-i Aşere) risalesinin Türkçe şerhinden ibarettir. Ba-
sılmıştır.
Kitabü'l-Hitab: Baş tarafları îman ve Kelime-i Tevhidin şerh ve
tafsilinden, aşağıları üç şeyhin «Şeyh-i Ekber, Şeyh Sadreddin Konevî,
Şeyh Osman Atpazârî»nin fazilet ve kerametlerinden bahseder. Niha-
yetleri de Gavs «Kutbü'l-Aktab», İmaman, Reciyyun, Melâmiyyun, Eb-
dal vesaire gibi ehlüllahm hal ve hareketlerinin hikâyesi olup bir cild-
dir. Matbu ve Türkçedir.
Silsilenâme-i Celvetî: Kendi hal tercemesiyle beraber mürşidinden
itibaren Fahr-i Kâinat Efendimize kadar olan tarikat şeyhlerinin muh-
tasar hal tercemeleriyle bazı ilmî ve kevnî kerametlerinden bahs eden
Türkçe matbû bir eserdir.
Divan: Münşiyane ve ârifane bir mukaddimeyi hâvi olan bu dîvanın
sonunda Şeyh Niyazi Mısrî'nin: «Müşkilim var Hak dostları eyleyin kü-
şad», mısraı ile başlıyan gazelinin şerhi ile Allâme İbni Kemal'in sene
hesabının halli ve bazı mensur lâyihalar vardır. Matbûdur. Kendi el ya-
zılariyle kaleme alınmış nüsha umûmî kütüphanededir.
Kenzi mahfî: Esasen «Küntü Kenzen» hadîs-i kudsîsinin şerhinden
ibaret mufassalca, istifadeli matbû bir risaledir. Tasavvuf büyüklerin-
— 124 —
den Mısırlı Seyyid Hoca Muhammed Nûrü'l-Arabî'nin de bu hadîsin
şerhine dâir (Kenzü'l-Mahfî an ehli'l-Hicab) isminde Arapça bir risa-
leleri vardır.
Şerh-i Nutk-i Hacı Bayram Velî: Adı geçen velînin :
Çalabım bir şar yaratmış iki cihan arasında
Bakıcak dîdar görünür ol şar'ın kenarında
beytiyle başlıyan şiirinin mufassal Türkçe şerhidir. Hoca Muhammed
Nûrü'l-Arabî'nin de hacmi küçük mânası geniş Türkçe şerhleri vardır.
Her ikisi de basılmamıştır.
İsmail Hakkı Celvetî'nin ifadeleri ekseriyeti itibariyle bir takım
istidratlarla dolu olduğundan yazı tarzları «itnab»ı andırırsa da, her hal-
de istifadeyi mûciptir. «Huz ma safa, da' ma kedir» — Hoşuna gideni al.
Gitmeyeni bırak.
ismail Hakkı Hazretleri, İstanbul'da tarikattaki feyzini tamamla-
dıktan sonra Üsküp, Bursa, Şam ve Üsküdar şehirlerini dolaşmış, niha-
yet ikinci memleket ittihaz ettiği Bursa'ya dönerek (Rihletü't-Tahrîr)
terkibiyle «Hak hak dedi azm eyledi Hakkı Efendi Cennete» mısramm
gösterdiği 1137 H. tarihinde vefat etmişlerdir. Şehrin ortası sayılabilen
Tuzpazarı civarındaki dergâhlarında defn edilmiştir. Eserlerinden bir
haylisi kendi yazıları olmak üzere bu dergâh kütüphanesinde mevcud-
dur. İstanbul kütüphanelerinden Vefa kütüphanesinde de bir hayli eseri
vardır. (Kitabü'l-Hakkı's-Sarîh) halifelerinden Pertevi Ahmed Efendi
tarafından telhis edilmiştir. Arifane beyitlerinden:
Yeter sahil nişin-i âlemi sûretsin ey gafil
Mücerred lâfızla kalma eriş deryayı mânâya
Sûr-i israfile benzer evliyanın nef'hası
Bir nefeste nice yüzbin mürde diller can bulur.
Bursa hakkında bir kıt'ası :
Aceb midir hayatı nev bulursa mürde diller anda.
Hakikat mazhar-ı enfas-ı ruh-i Kudstür Bursa.
Nice gencineler pinhan eylemiştir kudsiyatmda,
Derâğuş eyleyip anlarla daim ünstür Bursa.
Mısralarmdan :
Her mekân bir Tûr olur, gerçek münacat ehline...
— 125 —
İSMAİL NUREDDİN ÜSKÜDAR! (EBÜ'L - YEMEN)
1182 = 1768
Nakşibendî büyüklerinden bir zat olup fıkıh, hadîs, tasavvuf vesai-
rede ihtisas sahibi idi. (Sahih-i Müslim) ile (Şifa-i Şerif) i şerh etmiş
(Şitab)ı kısaltmış ve daha başka faydalı eserler yazmıştır. 1182 H. tari-
hinde Medine'de vefat ederek Bakî' kabristanına defn olunmuştur.
İBRAHİM NUREDDİN EFENDİ
1260 = 1844
Kadiri şeyhlerinden faziletli bir zat olup (Cecelizade) şöhreti ile ta-
nınmıştır. 1260 H. küsur tarihinde memleketi olan Kastamonu'da vefat
ederek İsfendiyaroğullarmdan İsmail Bey Camii avlusuna gömülmüştür.
Akaid'den (Cecelizade) adiyle söylenen bir manzumesi olduğu gibi
(Şerh-i Vasiyetname-i îmam-ı Azam), (Feraidü'l-Leâlî fi şerh-i Esmail
Müteâlî) isimlerinde matbû eserleri de vardır.
İSMAİL VEHBİ EFENDİ
1292 = 1875
Nakşibendî şeyhlerinden âlim bir zat olup Bursa'lıdır. Hal tercemesi
ileride Mevlânâ Halid-i Bağdadî halifelerinden Muhammed Hanî'den hi-
lâfet almıştır. 1292 tarihinde memleketinde vefat etti. Zeyniler'de cami-i
şerif önünde defn olunmuştur. Manzum münacat ve nasihatnamesi ve
Bursa enlem dairesine göre (Ruznâmesi), (240 hutbeyi havi mecmuası)
ve (Risaletü's-Sülûk) ü vardır.
Nasihatnâmesinden :
Kıl hayati cavidâni dembedem Haktan dilek,
Nefha-i sûr olduğunda ne beşer var ne melek!..
HÜDAİ
«AZİZ MAHMUD HÜDAl EFENDİ» (i)
Celvetî tarikatının zamanında Bedir halindeki ilerlemesine sebep
füyuzatı apaçık büyük pîr olup Ataî'nin Şekayik zeylinde Hüdavendi-
— 126 —
gar (1) vilâyetindeki Sivrihisar (Seferi hisar) lı, İsmail Hakkı'nm (Silsi-
lenâme-i Celvetî) sinde, Koçhisarlı oldukları zikredilmişse de mevsuk
bazı karinelere göre, Sivrihisar'lı oldukları anlaşılmaktadır. Bir müddet
nâib olarak seyahatten sonra Bursa'ya geldikleri zaman, Şeyh Üftade
hazretlerinden niyabetini yenileyerek üç senede hakikate vasıl olmuş,
irşada memur edilerek Usküdara gönderilmiş, ömrünün sonuna kadar
burada şeyhlik makamında irşad ve hilâfet vazifesi görmüştür. 48 hali-
fesi olduğu isimleriyle beraber yazma bir tomarda açıklanmıştır. Vefatı,
«Ola makamı Mahmud ol mürşidin mekânı», «Hüdaî Hû çekip ruhu he-
man azmi cinan etti» mısralariyle «Şeyh Aziz Mahmûd Hüdai» terkibi-
nin gösterdiği 1038 H. de, nurla dolu kabri Üsküdardaki yüksek tekke-
sindedir.
Mürşidane şiirlerinden âşıkane bir gazeli:
Tıyneti Âdemde konmasa ezel sevdayi aşk
Cenneti bir daneye satmazdı ol dânâyı aşk
Kenzi mahfiden zuhura geldi eşya lâ cerem
Badı hubbile temevvüc etti. Çün deryayı aşk
Aşk ve misk olmaz nihan anı bilir halkı cihan
Âşık-ı bîçareye mümkin midir ihfay-ı aşk
Bülbülün halin bilenler gûş iderler nâlesin
Bir güli bîhar içindir bunca huy ve bayi aşk
Talibi didar olup devreyliye tâ haşre dek
Kim ki nûş ide ezel bezminde ger sahbayı aşk
Aşkı Şirin oldu feryadına Ferhad'm sebep
Ey nice danaları mecnûn eden Leylây-ı aşk
Ey «Hüdaî» haleti aşkı ne bilsin her mekes
Kalle-i kaf hakikat mürgidir ankayı aşk
Hakimane beyitlerinden :
İstikamet ehli hıfzı Haktandır ermez ziyan
Anın için servi incitmez bekem had hazan
Arifane ilâhiyatmdan :
İsteyen yârin hâk ider varın
Bulsa dildarm saklar esrarın
(1) Celvetî tarikatının yayılışı ile alâkalı durumunun; İbrahim Zâhid Gey-
lâni hazretleri zamanında Hilâl, Şeyh Üftade hazretleri devrinde Kamer, Aziz
Mahmud Hüdaî zamanında da Bedire benzetildiği İsmail Hakkı merhumun na-
killeri cümlesindendir.
— 127 —
Matla'lı ilâhileri bazı ârifler tarafından şerh olunmuştur. Mübarek
türbelerinin kapısında yazılı olan manzume:
Bu meşhed mecmei ervahı ecsad-ı Hüdaîdir
Edeple gir azizim türbe-i pak-i Hüdaî'dir.
Dila tahsil edem dersen eğer zevki Hüdaîden
Nasibini ahr elbet giren bab-ı Hüdaî'den
Dergâhı şerifin kapısının üstündeki beyit : '
Eğer vasıl olam dersen dilâ sen sırrı maksûda
Gel âdab ile yüz sür âsitanı Şeyh Mahmud'a
Yüksek eserleri 1 — (Nefaisü'l-Mecalis) : Bazı âyeti kerimelerin tef-
sirlerini beyan edici olup Türkçe büyük bir cilttir.
2 — (Tecelliyat) : Muhtelif tarihlerde mazhar oldukları ilâhî tecel-
lileri açıklayan büyük kısmı Arapça bir risale olup muhakkik âlimlerden
meşhur Abdülgani Nablv:=î tarafından (Lemeatü'l-Berkîn-Necdî şerhu
tecelliyat-ı Mahmud Efendi) ismiyle şerh olunmuştur.
3 — (Necatü'l-Garik) : Tasavvuf dilinde «cem ve fark» denilen ma-
kamları beyan eden Türkçe manzum bir risaledir ki, matlaı aşağıdadır:
Hudaya hamdü minnet evvel ve ahir
Ki oldur zahir ve batında zahir
Zuhuru perde olmuştur zuhûra
Gözü olan delil ister mi nûra
Güneş zahir değil midir karındaş
Ne var görmezse anı çeşm-i huffaş
4 — (Tarikatname) : Dervişliğin erkân ve âdabını bildiren Türkçe
bir risaledir.
5 — (Dîvanı İlâhiyat) : Tasavvufî hikmet ve nasihatları ihtiva eden
Türkçe bir dîvandır. Âşık Yunus dîvanı gibi, dil ve edebiyat tarihi nok-
tasından da istifadeye şâyandır.
6 — (Tezakir-i Hüdaî) : Bazısı Arapça bazısı Türkçe olmak üzere
çoğu müntesiplerinden Sultan I. Ahmed Han'a gönderdikleri ârifane tez-
kire ve mektupları muhtevi olup 170 küsurdur. Bir nüshası Umumî Kü-
tüphanede vardır.
— 128 —
7 — (Camiü'l-Fezail ve Kamiü'r-Rezail) : Arapça olan bu eser bab-
lara ve muhtelif fasıllara ayrılmıştır. I. Bab; umumî halleri ve mühim
faziletleri beyan edici olup bu da bir takım fasıllara bölünmüştür. II. Bab;
ahlâkın nefsi ve islâh yollarını beyan edici olup bu da bir takım fasılla-
rı ihtiva eder.
8 — (Keşfü'l-Kana an Vechi's-Sema) : Tasavvufçularm semamın
ahval ve delillerinden bahseden Arapça bir eserdir.
9 — (Fethu'l-Bab ve Refu'l-Hicab) : Üç bab üzerine tertip edilmiş
olup birinci bab; insanın yaradılışını, ikinci bab; tövbeyi, üçüncü bab;
insanın taşıdığı sıfatları ve ilâhi sırlarla perdelenilişini bildiren Arapça
bir eserdir.
10 — (Miftahü's-Salâti ve Mirkatü'n-Necati) : Üç bab üzere tertip-
lenmiş olup birinci bab; namazın nasıl kılınacağını, bazı sırlarını ve
riayet edilmesi gereken adabını, ikinci bab; namazın faziletlerini ve ne-
vilerini, üçüncü bab; cuma namazının ve cemaatle namaz kılmanın fa-
ziletlerini beyan eder, Arapcadır.
11 — (Habbetü'l-Muhabbet) : Birtakım fasılları muhtevi olup birin-
ci fasıl; Allaha muhabbet, ikinci fasıl; Resulullaha muhabbet, üçüncü
fasıl Peygamberimizin ehli beytine muhabbet hakkındadır, Arapçadır.
12 — (Hayatü'l-Ervah ve Necatü'l-Eşbah) : Mebda ve meaddan
bahseder olup bablara ve fasıllara ayrılmıştır. I. bab; mecburî ölüm,
II. bab; ölüm anındaki fitneler (tehlikeler), III. bab; Said ve Şaki kul-
ların ahvali, IV. bab; (Innel Ervaha bade mufarekatil esbahi eyne yekû-
nune ve ilâ eyne yezhebune), «Ruhlar cesetlerinden ayrıldıktan sonra
ne olurlar ve nereye giderler), V. bab: (Fimen lâ yüblâ cesedühü velâ
ye külüt türap) «Cesedinin çürümediği, toprağın yemediği kimse hak-
kındadır), VI. bab: sûrun üfürülüşü, ölülerin diriltilmesi ve yeryüzün-
de kıyamette ilk defa dirilecek kimse hakkında, VII. bab; Haşır halleri
ve keyfiyeti, VIII. bab; hesap, IX. bab; şefaat, cennete giriş vesaireye
dairdir, Arapçadır.
13 — (Hülasatü'l-Ahbar fi Ahvali Nebiyyi'l-Muhtar) : Bablara ve
fasıllara ayrılmıştır. I. bab; âlemin yaradılışı, II. bab; Hz. Âdem ve Hav-
va'nın yaradılışı, III. bab; Hz. Muhammed (S.A.M.) in yetişmesi, meyda-
na gelmesi, IV. bab; ilim ve marifet hakkındadır. Bu eser de Arapçadır.
14 — (Mecmûay-ı Hutab) : Tertip ettikleri hutbelerin derlenmesi-
dir ki, tekkelerinde okunmaktadır.
15 — (Tarikat-ı Muhammediye) : Tarikatnâmenin Arapça metnidir.
— 129 —
16 — Vâkıat: «Ettibru'l-Mesbûki'l-Müştemili Alâ mâ cera mine't-
Tâifi fî esnai's-sülûk» ismindedir. Sülûkü sırasında ilâhî bilgiler ile ta-
rikatın sırları ve ahvali hakkında mürşidi Hazreti Üftade'den sadır olan
muhakkikane sözleri bir araya toplayan Arapça büyük ve kıymetli bir
eserdir. Bir nüshası Beyazıt Camii kütüphanesi ile Üsküdar'da Atlama
taşmdaki kütüphanede vardır. Bir nüshası da bu kitabın müellifi tara-
fından Bursa'da Ulu Camiin kütüphanesine hediye edilmiştir. Bu büyük
eserin bazı kısımları terceme olunmuştur.
17 — (Şerhu Alâ Kasideti'l-Vitriyye fi methi hayru'l-beriyye) : Ebu-
bekir İbni Abdülkerim Halebî'nin eseri olan Kaside-i Şerifenin Türkçe
şerhidir.
18 — (Mensur Mevlid-i Nebevi).
19 — (Haşiye Alâ Kuhistanî şerhu fıkhı Keydanî).
20 — (Şemailü'n-Nebeviyyeti'l-Ahmediyye).
21 — (El-Fethu'l-îlâhî) .
22 — ( Ahbarü'n-Nebî) .
23 — (Halü'l-Ervah ve Ahvalü'l-Mevta) .
Yukarıda 19. sıradan itibaren isimleri yazılı eserlerin cümlesi Arap-
ça olup mevzuları isimlerinden anlaşılmaktadır.
îşbu eserlerden yalnız Dîvan, Tarikatnâme ve Necatül Garik birara-
da basılmıştır.
HAŞİMÎ EMİR OSMAN EFENDİ
1003 = 1594
Bayramı tarikatının Melâmî kolunun büyüklerinden bir zat olup Si-
vaslıdır. İstanbul'da tahsilini ikmalden sonra Vize'de Alâeddin Ali ve
Gazanfer Efendi hazretlerinden feyz almıştır. Hal tercemesi yukarıda
geçen Nureddinzade efendiden de Halveti tarikatını öğrenmiştir. 1003 H.
de vefat ederek Kasımpaşa'da yaptırmış olduğu dergâha defnedildi. (Ha-
şimî) mahlâslı ârifane ilâhiyatmı toplayan divançeleri sonradan bastı-
rılmıştır.
Âşıkane beyitlerinden :
Şol kişi kim canı dilden Rabbmı eyler talep
Hiç ola mı kim muradın vermeye ana Çalap
F. : 9
— lâö —
Sen hemen anın yolunda cidd ile cehd ide gÖı*
Dameni maksuda çün ermek dilersen çek teap
Badei aşkı ezel camından içtinse eğer
Mest-i aşk oldun sana lâzım değil ma-i inep
Tarikat kardeşlerine ve dostlarına gönderdikleri ârifane mektup-
larından müteşekkil Münşeatı vardır.
HİMMET EFENDİ
1095 = 1683
Bayramiye şeyhlerinin büyüklerinden bir zat olup Bolu'dandır.
Halveti tarikatına da intisabı vardır. Aşk ve irfanlarına divançeleriyle,
Manzume-i Mevaciye (^) ve (Tarikatnâme)leri şahiddir. Vefatı «Rahmet
be himmet» terkibiyle müntesiplerinden Sıdkı Emetullah Hatunun: «Bu-
gün Himmet Efendi adnî kıldı kendûye me'vâ» tarihi olan 1095 H. dedir,
kabri Üsküdar'da Divitçilerde Bezcizade Muhammed Muhyiddin Efendi
dergâhmdadır.
Sivadan kalbini pâk it gönül mir'at-ı Rahmandır
Safadan sineni çak it gönül mir'at-ı Rahmandır
Bu âlem Nusha-i suğra nedir bil nüsha-i kübra
Çekilmiş tuğray-ı garra nedir bil nushai kübra
Sürersen masivallahı bulursun Hakkı billâhi
Talep kıl vechi lillâhi gönül mir'ât-ı Rahmandır
Gel ey «Himmet» şikâr eyle gönülden özge kâr eyle
Bu sırrı âşikâr eyle gönülden özge kâr eyle
Bayramî tarikatını, Bolu'lu Ahmed efendiden, Halveti tarikatının
Şabaniye kolunu Bezcizade Muhammed Muhyiddin efendiden almıştır.
(J) Adı geçen Azizin (Zübdetü'l-Hakayık) ismindeki ârifane eserinin (Ga-
yetü'd-Dekayık) ismiyle Aymtaplı Hafız Muhammed Efendi tarafından tercü-
me olunan nüshası 1292 H. de kenarında Farsça metni ile beraber Mısır'da ba-
sıldığı gibi, yalnız tercemesi de İstanbul'da basılmıştır. Gerçekten istifadeyi
m.ucip eserlerdendir.
— 131 —
HAŞİM MUSTAFA BABA
1197 = 1782
Celvetî şeyhlerinin âriflerinden olup «İlâ Rabbihi'l-Kerîm» terkibi-
nin delâlet ettiği 1197 H. de vefat etmiştir. Üsküdar'da İnadiye mahalle-
sinde pederi ve mürşidi Yusuf Nizameddin Efendinin yaptırmış olduğu
Bandırmalızade dergâhında medfundur. Basılmamış (Ankay-ı Maşrık)
ismindeki mensur eseriyle basılı olan divanı ve ârifane makaleleri var-
dır.
Beyitlerinden :
Huzuru etkıyayı Mazharı envar olandan sor
Zuhuru evliyayı cami-i etvar olandan sor
Halifelerinden olup 1220 H. de Girit adasının Kandiye şehrinde ve-
fat eden Giritli Salacızade Mustafa Efendi de mürşidinin meşrebinde
şair şeyhlerden olup basılmamış divanı ve mensur makaleleri vardır ki,
bir nüshası bu kitabın yazarı tarafından Hüdaî hazretlerinin dergâhm-
daki kütüphaneye hediye olunmuştur.
Beyitlerinden :
Şi'r-i erbab-ı hakikat, başka bir reftardır
Nutk-ı ehlullaha taan olmaz selis olmazsa da
Sezai hazretlerinin bir gazelini tahmisinden :
Gevheri aşkla dilhanesin it mâlâmal
İtme inkâra mahal zahid-i bîmaya misal
Dinle merdan-ı Hakkın nutku şerifin ders al
Hâdis kalbe deme hak ve hakikatle makal
Ne reva boynuna kelbin takasın zer-i halhal
Hanya'da medfun divan sahibi pîrdaşlarmdan Hikmeti Efendinin
gazelini tahmisinden :
Çün Saide beştir âlemde ancak bir sebak
Zerreden irşad olur ibrettir işte her varak
Hû deyu gel sen dahi irfan kapusun eyle dak
Kala'i pulat âhendir bana esma'yi Hak
Düşmen üzere na'ra-i Allahüekber bizdedir
— 132 —
Gel hakikat ehlinin dünyada bul erbabını
Göstere tâ kim sana hem rah-i Hak âdabını
Dilersen ilm-i sırrın cümle fasi ü bâbını
Ateşe yak ey müneccim zeyç ve usturlâbını
Nuh felek burc-i menazil yedi ahter bizdedir
Salac-ı Zade halifelerinden Giritli AbduUâtif Efendi de irfan sahip-
lerinden bir zat olup muhakkik âlimlerden Aziz Muhammed Nesefî'nin
Farsça risalelerini terceme etmştir. Türkçe Vahdet-i Vücud risalesi mü-
ellifi Halil îbni İbrahim Efendi de Girit'ten yetişen âriflerdendir.
İRFANÎ ABDULLAH DARENDEVÎ
1184 = 1770
Şeyhlerin âlimlerinden bir zat olup Darendelidir. «İrfanî» mahlâslı
mutasavvıfane şiirleri ile (Fevaidü'l-Lâtife) isminde (Besmele-i Şerife
tefsiri) ve (Mesâlikü's-Sâlikîn) adında diğer bir eseri vardır. Son eseri-
ni 1184 H. de yazmıştır. Darende'de defnedilmiş olduğu rivayet edilmiş-
tir. Her iki eseri de Bursa'da Ulu Cami kütüphanesinde vardır.
1
İZZEDDİN AHMED EFENDİ «EŞREFZADE»
1152 = 1739
Kadiri tarikatının ârif ve fazıllarından olup Bursalıdır. Kesmî ilim-
leri Nüsus şarihi Malkoç Mustafa Efendiden tahsilden sonra pederinden
hilâfet alarak Bursa'da Eşrefiyyeden İncirli dergâhına şeyh olmuşlardır.
«Geldi üçler Rahmiyâ tarihî fevtin dediler» «Geçti Eşrefzade îzzeddin
Efendi kutup iken» beytinin delâlet ettiği 1152 H. de İstanbul'da misafir
olarak oturduğu sırada vefat ederek Tophanede Kadirîhaneye defnedil-
miştir. (Enîsü'l-Cinan) ünvaniyle dört büyük cilt Arapça tefsir-i şerifi,
(Müşevvikü'l-Uşşak) isminde bir mev'ızasiyle «Izzî» mahlâslı ârifane
şiirleri vardır. Menkıbelerini müritlerinden Tennurizade Mustafa Efen-
di (Hediyyetü'l-Fukara) adlı eserinde tafsilâtlı olarak açıklamıştır. Âri-
fane ilâhilerinden : .
Sîne ki sûrah açıp ney gibi nalân olmadan
Halet-i aşk ile her dem zâr ve efgân isteme
— 133 —
İSA MAHVÎ
1127 = 1715
Zahirî ilimlere vâkıf ve maarif-i Muhammediyeden nasibini almış
kâmil bir şeyh olup hal tercemesi ileride yazılı Fethî Abdülkerim Efen-
dinin halifesidir. Aslen Bolu kazalarından Geredelidir. Ganîzade Nadirî
Efendinin hemşiresinin oğlu ve Süleymaniye Camiinin vaizi idi.
Hacc-ı şerif vazifesini ifadan dönüşünde «Mate îsa velem yemüt
hubbün» terkibinin delâleti olan 1127 H. de Şam'da vefat ederek Şeyh-i
Ekber'in civarına defnedildi. Mürettep divanı ve nahivden (Müfidü'l-
İrab) isminde başlıca bir eseri vardır.
Arifane beyitlerinden :
Yokluğunda var olan varlıkta bilmez yokluğu
Sohbet-i yâr lezzetin bilmez begim ağyar olan
Beyti hal tercemesi yukarıda yazılı Müstakimzade tarafından şerh
olunmuştur.
1173 H. de İstanbul'da vefat ederek Tercüman Yunus - Draman Ca-
mii avlusuna defnolunan oğlu Sahvi Muhammed Salih Efendi de şair
şeyhlerden olup Ramiz tezkiresinde ârifane şiirleri zikredilmiştir. Bun-
lardan :
Cemalin âleme mihr-i münevver yâ Resûlallah
Vücudun cümleten nûr-i müsavver yâ Resûlallah
Matla'lı Na't-ı Şerifi meşhurdur.
KUTBUDDİN İZNİKÎ
821 = 1418
Şeyhlerin ve âlimlerin büyüklerinden olup resmî iHmleri Mevlânâ
Hasan Paşadan tahsil etmiştir. İznik'te Hayreddin Paşanın torunların-
dan Halil Paşa Camii bitişiğindeki türbesinde medfundur. Vefatı 821 H.
dedir. Eserleri basılmamış olup şunlardır:
İsmine izafe edilen Tefsir-i Şerifle (El-Ikdü's-Semîn Ve'l-Abdü'l-
Yemîn), Kitab-ı Sâlâtm mühim meselelerini toplayan mukaddime ve
başka haşiyelerden ibarettir. Bir de (Zadü'l-Meadi Fi'l-Fürûi ve'l-Ah-
lâk) isminde bir eseri vardır ki, bir nüshası Bursa'da İncirli dergâ-
— 134 —
hı kütüphanesinde mevcuttur. Timurlenk'le olan musahabesinde onun
zalimane icraatma karşı doğru ve acı sözler söylediği halde Timur'un
sükûta mecbur kaldığı rivayet edilmiştir. Bir de farz olan ilmin tâyinine
ve ilmihal tahsilinin farz olmasına dair Türkçe (Rahatü'l-Kulûb) ismin-
de bir eseri daha vardır ki, bir nüshası Ayasofya kütüphanesinde mev-
cuttur.
KAYGUSUZ BABA «KAYGUSUZ ABDAL»
Bektaşi tarikatının eskilerinden ve âriflerinden âşık bir zat olup
Karamanlıdır. Mısır'da bir mağara içinde defnedilmiş olduğu için Arap-
lar arasında (Abdullah Mağaravî) ismiyle anılmıştır. Büyük bir divanı
ile mukaddimesinde: «Bu kitaba delil bedelen ve defter-i âşık-ı şeyda ve
seyr-i sadıkan ve hayali nadân dahi derler» dediği Türkçe risalesi var-
dır. Divanı Osmanlıcanm tarihi noktasından da istifadeyi muciptir.
Divanı matla'mdan :
Bu aşk mevcî yine başımdan aştı
Sırrım fâş eyledi razımı açtı
Göründü ol kim evvel aynı bekadır
Özün fâş eyleyip özü sefadır
İlk Bektaşilerden Abdal Musa'dan nasip aldığı divanmdaki :
«Abdal Musaya kul oldu candan
Çekti elini iki cihandan»
beytinden anlaşılmaktadır.
KARA ÇELEBİ MUHAMMED EFENDİ
Halveti büyüklerinden Habib Karamanî halifelerinden hal terceme-
si yukarıda yazılı Cemaleddin İshak Karamanî halifesi Tireli Abdülke-
rim Efendiden hilâfet almıştır. Doğum yeri itibariyle Tireli ise de, öm-
rünün sonlarını Aydm'da geçirmiştir. Küçük Efendi kütüphanesinde
(Metaliu'l-Envar), (Cevahirü'l-Maneviyye) isimlerinde mutasavvıfane
eserleri vardır. Halvetîlerin evradı olan (Vird-i Settar)'ı da şerh etmiş-
tir.
— 135 —
KASIM EFENDİ
«KASIM ÎBNİ ŞEYH İLYAS İBNİ ÎDRİS ANTAKλ
941 = 1534
Fazilet sahibi şeyhlerden ve Ulu Pîr Abclülkadir Geylânî torunla-
rından bir zat olup Bursa vilâyeti dahilindeki İnegöl'de yerleşerek 941
H. de vefat etti. Tasavvuf, ahlâk ve mev'ızadan bahseden 902 H. de yaz-
dığı 32 bab üzerine tertiplenmiş Türkçe (Cevahirü'l-Ahbar) ismindeki
manzum eserini İnegöl'de gördüm. Hal tercemesi ileride gelecek olan
Yiğitbaşı halifelerinden İzzeddin Ali El-Karamanî Es-Saruhanî'den hi-
lâfet almıştır. Noktacı şöhretiyle de tanınmıştır. 994 H. de vefat eden
halifesi İbni Noktacı namiyle meşhur Muhammed Muhyiddin Karahi-
sarî'nin de (Arâisü'l-Vüsûl) isminde (Usûl-i Aşere) şerhi vardır. Hal
tercemesi yukarıda geçen Ramazan Efendinin mürşididir.
KURT MUHAMMED EFENDİ «MUHAMMED İBNÎ ÖMEE»
996 = 1587
Halveti büyüklerinden Sofyalı Bâlî Efendinin halifelerinden zahir
ve batını mamur bir zat olup Tatar Pazarcığmdandır. Âlet ilimlerini ve
yüksek dinî ilimleri tahsilden sonra mürşidinin vasiyeti üzerine maka-
mına geçmiş ve bundan sonra pirdaşı olan Nureddinzadenin vefatında
Kadırgada Sokullu Mehmet Paşa dergâhında makamına geçerek taliple-
rin irşadı ile zamanını geçirmiştir. Akrabalarını ziyaret için memleke-
tine gittiği sırada «Huld-i Aşiyan» terkibinin delâleti olan 996 H. de ve-
fat etti. Eserleri basılmamış olup aşağıdadır :
(Mürşidü'l-enam ilâ dari's-selâm) ismini verdiği (Şir'atü'l-İslâm
şerhi), kıraatten (Cezeriyye Türkçe şerhi), (Kâfiye Camisi Tercemesi),
(Etvar-ı Seb'a Risalesi), (Tabirname), (Mülk Sûresinin Tefsiri), (Vika-
ye Tercemesi) vesairedir. Müridlerine İmam Gazali hazretlerinin eser-
lerinin mütalâasını tavsiye edermiş. Mürşidi Bâlî Efendinin bu zata te-
veccühünün Nureddin zadeye olan teveccühünden fazla olduğu rivayet
edilmiştir. Fıkıhtan (Bidaye'yi Tercüman-ı Bidaye) ismiyle. Nahivden
(Merahu'l-Ervah)ı da (Reyhanü'l-Ervah) namiyle terceme etmiştir.
KUDDÛSÎ ABDURRAHMAN EFENDİ
(ABDULLAH EFENDİZADE)
1080 = 1669
Şeyhlerin âlimlerinden ve Şeyh Abdülehadi'n-Nûrî halifelerinden
olup Manisalıdır. 1080 H. de Manisa'da vefat etti. Eserlerinin başhcalan
— 136 —
(Talikat Alâ Tefsiri'l-Kâzî), (Şerh-i Manzume-i Tefsiri'l-Kâzî), (Şerh-i
Manzume-i Şâhidî ismi Tuhfetü'l-Mülûk) tur. Bazı risaleleri de varsa
da isimleri tesbît olunamadı. Eserlerinin hepsi de basılmamıştır.
KULOĞLU MUSTAFA EFENDİ
Sultan IV. Murad devrinde yaşayan, Halveti tarikatnım Uşşakiye
kolu şeyhlerinden Gelibolulu Âlim Sinan Efendinin halifelerinden âşık
ve fâzıl bir zattır. Mesâbih-i Şerifi manzum olarak terceme etmiştir.
1045 H. tarihinde ikmal ederek (Divan-ı Hümayun) adını verdiği büyük
divanı da vardır ki, her ikisinin de nüshaları umumî kütüphanede mev-
cuttur. Bir de Mevlid-i Nebi manzumesi vardır.
Divanından :
Sensin Kerîm zünnevâl sensin kadim lâyezâl
Sensin hakim-i Bîmisâl yok hükmüne çün ü çira
İnzal edip ayatmı kim bilîser gayatmı
Kıl-gîî mücelîâ zatmı ma min alel arşistevâ
Eyle inayetten eser irgör hidayetten zafer
LÛ tf eyleyip kıl gîl nazar aldı bizi nefs-ü hevâ
KARAKAŞZADE ÖMER EFENDİ
1047 = 1637
Celvetî şeyhlerinin âlimlerinden ve ediplerden bir zat olup Bursah-
dır. 1047 H. de Edirne'de vefat etti. Eserleri tasavvuf ve ahlâktan bahse-
den eski Osmanlı kitabeti üzerine yazılan eserlerden sayılan fakat biraz
mutaassıbane ve aşırıca yazılan (Nûrü'l-Hüdâ Limen ihteda) ile (Şerh-i
Risale-i Hace Cihan) ve (Mürettep Dîvan) dır. Nûrü'l-Hüdâ) dan Nak-
şibendî tarikatına intisap etmiş olduğu anlaşılmaktadır.
İlâhiyatmdan :
Hemin yokluk durur varlık azizim
Bu kavli tuttu şeyhim de dedem de
(Mir'atü'l-Uşşak ve Nûrü'l-Ahdak) isminde dört bab ve bir hatime
üzerine mürettep bir eseri daha vardır. Bir nüshası Hamidiye kütüpha-
nesinde vardır,
— 137 —
Sultan I. Ahmed devri kazaskerlerinden ve Haşiyeci Sinan Efendi
torunlarından Hacı Mustafa namında bir zat da Zekeriya İbni Muham-
med El-Gaznevî'nin (Müfîdü'l-Ulûm ve Mübâdü'l-Hümûm)unu -(Nûrü'l-
Hüdâ) ismiyle terceme etmiştir ki, bir nüshası Hamidiye kütüphanesin-
de mevcuttur.
KUTUP İBRAHİM EFENDİ «İBRAHİM SADIK EFENDİ»
Üftade hazretlerinin torunu olup Celâli cemaline galip yüksek bir
zattır. Yüksek cedlerinin vefatı dolayisiyle seyir ve sülûkünü manevî
işaretle Üsküdar'da Hüdaî hazretlerinden ikmal etmiştir. «Geçti binsek-
sen dokuzda cennete Kutb-u Zaman», «Eyledi Üftadezade Hû ile azm-i
sefer» mısralarınm delâlet ettiği tarihte vefat ederek büyük dedesinin
türbesi karşısında defnedildiler. Arifâne ilâhiyatı basılmamıştır. Bir par-
çası aşağıdadır :
Aç gözün gafletten uyan
Felâh bulmaz nefsine uyan
Sırrı tevhid olsun ayan
Gel tevhid edelim tevhid
Makta beyti şu :
Lî ma'allah sırrına mahremdir İbrahim bugün
Ol saray-ı vahdete milıman olan anlar bizi
Olan ârifane gazeli Niyazi Mısrî hazretleri tarafından tahmis edil-
miştir ki. Niyazı divanında yazılıdır.
KAİMl HASAN EFENDİ
1091 = 1680
Cifir ilmine ait manzum istihraçlariyle şöhret bulan bir zat olup Bos-
nalıdır. Mürettep divanından Kadiri adamlarından olduğu anlaşılmak-
tadır. (Şakayık zeyli Şeyhî) de Halveti şeyhlerinden Öziceli Muslihuddin
Efendinin halifesi oldukları zikredilmiştir. 1091 H. de ikamet ettiği İzor-
nik'te vefat etti. Ârifane beyitlerinden :
Hayat-ı cavidan remzin hakikatla bilem dersem
Hızırveş ab-ı hayvanı karanlıkta içenden sor
Muslihuddin Efendi şeyhlerin âlimlerinden bir zat olup cehrî zikir
ve sofiyyenin sema'ma dair Tahkikiye isminde bir eseri vardır.
— 138 —
KARABAŞ VELÎ «ALİ ALÂADDİN EL-ATVEL» (i)
1097 = 1685
Şabaniye büyüklerinden muhakkik yüksek bir zat olup Arapkirlidir.
İstanbul'da tahsilini ikmalden sonra tasavvuf mesleğine sülük ile Üskü-
dar'da ikamet ederek irşad ve telifle meşgul olmuştur. «Aliyyü'l-Atvel»
şöhreti ile tanmmıştır. Kıymetli eserleri basılmamış olup başlıcaları
şunlardır: Asıl irfanlarının kemaline delâlet eden (Kâşifu Esrar-i Füsus)
ismindeki (Şerh-i Füsûs) ve bunun kısalmışı olan (Cami-u Esrari'l-Fü-
süs) ile (Şerh-i Akaid-i Nesefiye bilisani't-Tahkik) (-), (Miyarü't-Tari-
kat), (Tarikatname), (Şerhu Kaside-i Aşkıyye Liş'şeyhi'l-Ekber), (Risa-
le-i Usûlü Erbain), (Şerh-u Hadis-i «Hubbibe ileyye Min Dünyaküm...» ),
(Risale-i Fi Cevazi Devran-ı Sofiyye), (Esasü'd-Din), (Tefsir-u Sûre-i
Tâhâ), (Tabirname) vesairedir. 1097 H. de hac vazifesinden dönüşlerinde
Mısır'a yakın Gaylan köyünde vefat ettiler. İş bu eserlerin büyüğü olan
(Fusûsü'l-Hikem) şerhinin bir nüshası Beşiktaşlı Yahya Efendi kütüp-
hanesinde vardır. Şeyh-i Ekber hazretlerinin (Fütuhat-ı Musuliyye) is-
mindeki kıymetli eserinde: «Bade'n-Nebiyyi'l-Mustafa El- Azam El- Ali
El-Etvel El-Ekrem El-Ecsem Ganem Hatem ve hüve bihatmizzaman» iba-
resinde bu zatın zuhuruna işaret vardır ki Hatem (140) hilâfet tarihine,
Ganem (1090) Nefi (sürgün) tarihine, El-Etvel (77) ömrünün müddetine,
El-Ekrem (658) halifelerine delâlet eder.
KARA BABAZADE İBRAHİM EFENDİ
1135 ;= 1722
Nakşibendî âlimlerinden olup Bursalıdır. 1135 H. de vefat ederek
Zeynilere defnedildi. Akaidden iki risale ile Nakşibendî sülûküne dair
vasıl ve fasıl hakkında bir eseri vardır ki, bu eserini mürşidi Şeyh Murad
Nakşibendî-i Buharî'nin emriyle yazdığını mukaddimesinde nakletmek-
tedir. Bir de zikrin usûl ve faziletlerine dair risalesi vardır.
(1) Tecvid ilminden meşhur Karabaş risalesinin müellifi 904 H. de İstan-
bul'da vefat ederek Mehmed Paşa civarındaki mescidinin avlusunda defnedil-
miş olan Şeyh Abdurrahman Karabaşî'nin olduğu rivayet edilmiştir. Bu risale
ilk defa 1251 H. de Hamza-i Miskin isimli zatın Türkçe yazdığı (Tecvid-i Edaiy-
ye) ismindeki tecvidi ile beraber yazılmıştır.
(2) Bu şerh âlimler arasında malûm ve meşhur olan şerh ve haşiyelerden
hiç birine müracaat olunmadan yazılmış veciz bir eserdir.
— 139 —
KONEVÎ MUHAMMED VEHBİ EFENDİ
1244 = 1828
Mevlevi tarikatının âriflerinden faziletli bir zat olup Konyaca Eş'a-
rizade denmekle tanınmıştır. Hoca Hafız Şirazi divanına yazdığı matbu
şerh meşhurdur. Vefatı 1244 H. de, kabri Mevlânâ hazretlerinin dergâ-
hmdadır.
KABÛLÎ MUSTAFA EFENDİ C)
878 .■= 1473
Edirne'den yetişen Rufai tarikatı âriflerinden olup önceleri mahke-
me baş kâtibi iken sonradan mesleğini terk ederek hanesini dergâh itti-
haz etmiştir. 578 H. tarihinde vefat edip ismiyle anılan dergâha defno-
lundu. Eserleri matbu (Kenzü'l-Esrar) ile (Musiletü'l-Hidaye), (Müret-
tep Divan) ve (Müşkil - Küşâ) ismindeki 20 cüzden mürekkep Farsça
(lügat) mdan ibarettir.
Sezai'nin gazelini tahmisinden :
Ey gönül eyler ganî Allah bir yüzden dahi
Halkeder merd-i sahî Allah bir yüzden dahi
Edüp ikram vefi Allah bir yüzden dahi
Şadeder gamkinleri Allah bir yüzden dahi
Feth eder her müşkiîi Allah bir yüzden dahi
Terci-i bendinin matlaı :
Sanman bizi zahid gibi beyhude makaliz
Biz kâşif-i esrar-ı meanî ve mealiz
KUDDÛSÎ AHMED EFENDİ
1265 = 1848
Kadiri tarikatı adamlarından (-) olup Maraşizade lâkabiyle tanın-
mıştır. Âşık ve mücahid bir zat olup basılmış divanı olduğu gibi, basıl-
mış ve muhtasar vasiyetnamesi ile (Muhtasar Tıbb-ı Nebevi) ve (Pend-
Tarikatın kurucusu Cenab-ı Rufainin vefatı «Cennat-i adnin» terkibinin
gösterdiği 578 H. de ve kabri şerifi Basra civarında Ümmü Ubeyde köyündedir.
(2) Tarikatın müessisi Abdülkadir Geylânî Hazretlerinin vefatları «Kemal-i
Aşk» terkibinin delâleti olan 561 H. dedir. Mübarek kabri Bağdattadır.
— 140 —
name) isimlerinde basılmamış eseri de vardır. Vefatı 1265 H. de yüksek
kabri Niğde yakınında Bor kasabasmdadır. Âşıkane şiirlerinden:
Masivaya meyleden âşık-ı Huda'dan dûr olup
Defter-i Uşşakta anın ismi nâmâ^zlûm olur
1044 H. de (Hüseyin Vâiz)in (Mevahib-i Ledünniye) ismindeki meş-
hur tefsirini terceme eden Şeyh Ömer Adulî Efendi de Niğde'den yeti-
şen âlim şeyhlerdendir. Tercemenin nüshası Üsküdar'da Selimiye kütüp-
hanesinde vardır.
KAYGULU HALİL EFENDİ
1234 = 1818
Tarikat cihetinden Celvetî, usûl bakımından Kadiri, meşrep itiba-
riyle Üveysî, saf kalbli bir zat olup aslen Orhaneli - Etranos kazasının
merkezi olan Beyce'dendir. 1234 H. de Bursa'da vefat ederek Deveciler
kabristanı yanındaki dergâhına defnedildi. Aşık Yunus Emre divanı tar-
zını andırır (Hâdi'l-Uşşak) ismindeki büyük manzumesiyle bazı ilâhiya-
tmı ihtiva eden küçük (Divançe)si basılmıştır. Bir de mensur (Velâyet-
name)si vardır. Pederi Ali Efendi Alaca Hırka mahallesinde defnolun-
muştur. Ceddi Orhan Gazi Emirlerinden Kaygulu Beydir ki, Divan-ı Ke-
birinde: «Ceddim Kaygulu Bey Vezir-i Orhan» mısraı ile işaret etmiş-
tir. Kaygulu Bey Sultan II. Murad'm türbesi civarında defnedilmiştir.
KUŞ ADALI İBRAHİM EFENDİ
1262 r= 1845
Halveti tarikatının Şabaniye kolu şeyhlerinin büyüklerinden ilim ve
irfanı, keşif ve kerametleriyle tanınmış bir zat olup Kuşadasmm Çınar
köyündendir.
İlimlerin başlangıcını doğum yeri olan Çınar köyü ile Aydm'da tah-
sil etmiş, yüksek ilimleri İstanbul'da okumuştur. Bundan sonra tarikata
ve tasavvuf mesleğine girmiştir. Mürşidi İstanbul'da Beşikçi dergâhın-
da medfun bulunan Beypazarlı Ali Efendidir. Bir aralık Mısır ve Şam'da
ikametten sonra İstanbul'a dönmüş, tarikatın yayılmasına hizmet etmiş-
lerdir. İkinci defa olarak Hicaz tarafına gidişi tarihi olan 1262 H. de Ea-
biğ'da vefat etmişlerdir. Kendisine intisap eden bazı zatlara gönderdiği
ârifane mektuplarından altmış küsuru adı geçen tarikatın mensupları
nezdinde mahfuz olduğu gibi aşağıdaki gazeli ârifane tabiatının bir eseri
olmak üzere nakledilmiştir :
— 141 —
Vechi yâre duş olan, âlemde seyran istemez
Canını cânana teslim eyleyen can istemez
Bu misafirhanenin fâniliğin fehmeyleyen
Hane-i kalbinde Haktan gayrı mihman istemez
Gerçi zahir ilminin nefi de vardır talibe
Lîk esrara irenler surî irfan istemez
İrci'î avazı irdi mürgı canım sem'ine
Bîkarar oldu anınçün virdi handan istemez
Masivaliahtan mücerred oldu İbrahim bugün
Varını dildara verdi vasl-ü hicran istemez
Mürşidane hal tercemesi mensuplarından olup hal tercemesi şairler
faslında zikredilmiş olan Âlî Efendi tarafından (Hidayetü'l-Velî Fî Va-
ridat-ı Kuşadalı) ismiyle yazılmıştır ki, bir nüshası Beşiktaşlı Yahya
Efendi dergâhı kütüphanesinde vardır.
Halifelerinden olup 1272 H. de vefat ederek Üsküdar'da Nasuhi haz-
retlerinin dergâhına defnedilen Nazıkî Ahmed Efendinin de mürettep
Divanı, İlâhiyatı vardır.
KEMAL ÜMMÎ «İSMAİL KEMAL ÜMMλ
880 = 1475
Hal tercemesi ileride yazılı meşhur Yunus Emre neşvesinde bir zat
olup Karamanlıdır. Halveti büyüklerinden Cemal Halvetî'nin Pîrdaşla-
rmdan ve Muhammed Bahaeddin-i Erzincanî'nin halifelerindendir. «Şef-
kat» kelimesinin delâleti olan 880 H. de Karaman'da vefat ettiği hal ter-
cemesi kitaplarında yazılıysa da, Manisa'da dahi bu zat namına bir ka-
bir ziyaret olunmaktadır. Lâtifi Tezkiresinde Nesimî ile arkadaşlıklarına
dair nakiller vardır. Arifane ilâhiyatını toplayan (Divan-ı Kebir) i vardır
ki bazı beyitleri aşağıda gösterilmiştir:
İlâhî derd-i mendim çare senden
Gir ü merhem sen ur çün yaresinden
İlâhî fazi ü ihsan lûtf ü derman
Bugün bu derd ü âh-ı zare senden
Ağardı gözlerim hasret yaşından
Budur korkum ki yüzüm kara senden
— 142 —
Eğerçi sen bana benden yakın sen
Velî ben olmuşum âvâre senden
Bana sen ver seni benden beni al
Çün ermek dilerim sen yâre senden
Bu divan, Âşık Yûnus Dîvanı gibi Osmanlıcanm tarihi noktasından
da ehemmiyete şâyandır.
KÜÇÜK MUHAMMED ALEMÎ EFENDİ (KADIZADE)
1045 = 1635
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Amasyalıdır. Zileli Abdurrahman
Efendinin talebesi ve Şeyh Abdülmecid Sivasî'nin halifesidir. Amasya-
da Sultan II. Beyazıt Camii Şerifi kürsü şeyhi idi. 1045 H. de memleke-
tinde vefat ederek Pir İlyas Halvetî'nin yanma defnedildi. Eserleri aşa-
ğıda gösterilmiştir.
1 — (Kitabü'l-Makbul Fi Hali'l-Huyûl) : Türkçe üç bab üzere ter-
tiplenmiş olup Sultan II. Osman'a takdim edilmiştir.
2 — (Mesmuatü'n-Nakayıh ve Mecmuatü'n-Nesayıh) : Bir nüshası
Eyüp'te Hüsrev Paşa kütüphanesindedir.
3 — (Nusahü'l-Hukkâm Sebebü'n-Nizam) : Bir nüshası Eyüp'te
Hüsrev Paşa kütüphanesindedir.
4 — (Nehru'l-Eshab ve Kahrü's-Sibab)
5 — (Risaletün Fi't-Talimi ve't-Teallümi)
6 — (Risale-i Regaibiyye)
7 — (El-Hukmü'l-İlâhiyye)
îşbu eserlerden yalnız birincisi basılmıştır.
KEŞFÎ CAFER EFENDİ
1053 = 1643
Hal tercemesi yukarıda geçen Adlî Hasan efendi halifelerinden olup
İstanbulludur. «Hü deyip Cafer efendi azm-i Firdevs eyledi» mısramm
delâleti olan 1053 H. de vefat ederek Fındıklı'da Kaptan Arap Ahmed
Paşa altında zevcesi Perizat hatunun yaptırdığı dergâha defnedildi. Keşfî
mahlaslı bir hayli ilâhiyatı vardır.
Şol gönül kim müptelâyi derdi aşkullah olur
Derd ile derman bulunca kârı zikruUah olur
Talib-i didar olan ey derd-imendi (Keşfî) bugün
Mâ veseanî remzinin esrarına âgâh olur
Beyitleri bu cümledendir.
KENZÎ HASAN EFENDİ
1112 = 1700
Sümbüliye ariflerinden bir zat olup Ayaşlıdır. Memleketi ile İstan-
bul'da tahsilini tamamladıktan sonra Sümbülî dergâhı şeyhlerinden
Seyyid Alâaddin Efendiye intisab etmiş ve usûle göre sülük ve etvarını
bitirip tarikatın feyizlerinden nasibini alarak irşad vazifesiyle Manisa-
ya gönderilmiştir. Birkaç sene tarikatın yayılmasına hizmet edip 1112
H. de Manisa'da vefat etti. Aşıkane ilâhilerini toplayan divançesi vardır.
tlâhiyatmdan :
Aldın mı safa ile musaffa haberin sen
Ol miri Hudâ vech-i mücellâ haberin sen
Her müddeiye sorma ki aşktan haberi yok
Vamıka sual eyle o Azra haberin sen
KÜRDİ HASAN EFENDİ
1148 := 1735
Fazilet sahibi şeyhlerden bir zat olup Kürdistanm Ban nahiyesin-
dendir. Şam'a giderek ders verme ve eser yazmakla hayatını geçirmiş-
tir. 1148 H. de vefat ederek Merc-i Dahdah kabristanına defnedildi. Eser-
leri basılmamış olup isimleri aşağıdadır.
Şerh-i Füsusi'l-Hikem
Şerh-i Mevakı'in-Nücûm
Şerh-i Risale-i Şeyh Reslân
Şerh-i İzzî
Şerh-i Avamil-i Cürcaniye
Şerh-i Haşiye Alâ Şerh-i Akaid Li'l-Kayrevanî
KÖSEC AHMED EFENDİ
1195 = 1780
Arif ve fazilet sahibi bir zat olup Trabzonludur. 1195 H. de Konya-
da vefat ederek Mevlânâ türbesinin yanındaki kütüphane arkasına def-
nedildi. Tarikat bakımından Nakşî ve Mevlevîdir.
(Şerhu Risaleti'n-Nakşibendiyye Li'l-Hâdimî), (Silsile-i Hacegân Fi
âdabi Ubudiyyeti'l-Âyan), (Aşeretü Reşehat), (Ettuhfetü'l-Behiyyetü
Fi't-Tarikati'l-Mevleviyye) , (Âdabü'l-Ubudiyyeti Fi's-Suneni'l-Muham-
mediyye Li's-Salikini Tarikati'l-Halvetiyye), (Essuhbetü's-Safiyye) isim-
^ 144 —
lerinde basılmamış risaleleri vardır. Bir de Şeyh Murad Buhari'nin (Sil-
siletü'z-Zeheb)ini (Tuhfetü'l-Ahbab fi's-Sülûki İlâ Tariki'l-Eshab) ismiy-
le şerh etmiştir. Halveti tarikatını da Şeyh Mustafa El-Bekrî halifelerin-
den Şeyh Muhammed Hafnavîden almıştır. (Essuhbetü's-Safiyye) üzeri-
ne Galip Dede tarafından haşiye yazılmıştır.
KEMAL EFENDİ
1299 = 1881
(Mârşidim ve Üstadım Veli Ni'metim Harîrîzâde Seyyid Muhammed
Kemaleddin Efendi)
Ârif ve fazilet sahibi şeyhlerden olan bu yüksek zat 1267 = 1850 H.
de İstanbul'da doğmuş olup âlet ilimlerini ve yüksek ilimleri öğrendik-
ten sonra pederi Şeyh Abdurrahman El-Harîrîden Rufai ve Halveti ta-
rikatını alarak usulü dairesinde mücahede ve meşguliyetine devamla
Şeyh Muhammed Enisü'l-Hüseynî Ed-Dımeşkî'den tarikatını tamamla-
maya muvaffak olmuşlardır.
Esasen Halepli olduklarından dolayı 1286 H. de Halebe sonra Mısıra
giderek dört ay kadar o havalideki şeyhlerle sohbet edip İstanbula dö-
nüşlerinde Hadis âlimlerinden Abdüllâtif Buharî ve Şeyh Kasım Mağri-
bî hazretlerinden (Buharî Şerif) ile (Müselselâtı îbni Akileti'l-Mekkî)
vesaireyi okudular. 1288 H. de de derin mutasavvıflardan Şeyh Seyyit
Hoca Muhammed Nuri'l-Arabî El-Melâmî hazretlerinin sohbetleriyle
müşerref olarak Cenab-ı Şeyhi Ekber'in Füsus ve Risaletül Ehadisiyye-
siyle İbni Farız merhumun Taiye kasidesini öğrendiler. Sözü geçen ta-
rihten sonra Hırkayı Şerif civarındaki hanelerinde mütalea ve eser yaz-
makla meşgul oldukları gibi, müracaat eden irfan taliplerine de istidat-
ları nisbetinde Rabbani bilgileri telkin buyururlardı. Bu suretle vaktini
geçirirken 1299 H. Zilkadesinde vefat ederek Hz. Halid (R.A.) yakının-
daki Rufailerden Hasip Efendi dergâhı şerifi avlusunda pederinin kabri-
ne defnolundular. Kaddesellahü Sırrehül-aziz.
Arap şairinin: «Inne âsârena tedüllü aleyna Fenzurû badena ile'l
âsarı» (^) beyti gereğince fazilet ve kemali, yazmağa muvaffak oldukla-
rı aşağıdaki kırk küsur çeşitli eserlerden anlaşılacağı cihetle tafsilâtı bir
tarafa bırakılarak yalnız kitaplarının isimleri beyan olunmuştur.
^ 145
1 — (Tibyan Vesailü'l-Hakayık Fi Beyani Selâsilü't-Tarayık) : Fa-
tih kütüphanesine vakfedilen bu eser Arapça hece harfleri sırasına göre
üç büyük cildi ihtiva etmekte olup 150 kadar Turuk-u Aliyye (yüksek
Sünnî tarikatlar) pirinin hal tercemeleri ile kurdukları tarikatların sü-
lük ve menbalarmı açıklayıcı olup Tarikatlar Kamusu makammdadır.
2 — (Fethu Virdü'l-Esrar Şerhu Vird-i Settar) : Türkçe basılmıştır.
3 — (Fütuhat-ı İlâhiyye Şerh-i Varidat-ı İlâhiyye Li'ş Şeyh Bedred-
din Simavî) : (Türkçe).
(Fethu Dürrü'l-âlâ Şerh-i Devri'l-Â'lâ Li'ş-Şeyhi'l-Ekber) : (Türkçe)
5 — (Kenzü'l-Feyzi Fi's-Sülûki ve âdabi't-Tariki'l-Halvetiyye) : Mü-
ellifin el yazısiyle yazma nüsha Yahya Efendi kütüphanesindedir. Bir
nüshası da bu âciz tarafından Üsküdar'da Nasuhî hazretlerinin dergâhm-
daki kütüphaneye hediye edilmiştir.
6 — (Ravzatü'l-Aliyye Fi Tarikat-i Şâzeliye) : (Arapça)
7 _ (Mir'at-ı Hakikat) : (Türkçe)
8 — (Şerh-i Gazel-i Sezai) : «Adem hemin bu bezm-i dilâraya bir
gelir». (Türkçe)
9 — (Fecru'l-Esma ve Subhi'l-Müsemma) : (Türkçe). Bir nüshası
Yahya Efendi kütüphanesindedir.
10 — (Sırrü'l-Esrar ve Nurü'l-Envar) : (Türkçe)
11 — (Medar-ı Vahidiyyet ve Merkez-i Ehadiyyet) : (Türkçe)
12 — (Sırrü't-Tevassul Fi'z-Zikri Ve't-Tebettül) : (Arapça)
13 — (Eddürreteyni Fi Şerhi'l-Beyteyni) : (Arapça)
14 — Şerhu Beyt-i Mevlânâ Câmi «Küllü Ma fil-kevni vehmüh ev
hayal» ) : (Arapça)
15 — (Şerhu Mürşidü'l-Uşşak Li'ş-Şeyh Hoca Muhammed Nuri'l-
Arabî) : (Türkçe)
16 — (Şerhu Burhanü's-Salikin Li'ş-Şeyhi Hoca Muhammed Nuri'l-
Arabî) : (Türkçe)
17 — (Seyrü'l-Esma ve Sırrü'l-Müsemma Fi Şerhi'l-Esmai'l İsna
Aşere Er-Rufaiye) : (Türkçe)
18 — (Hadikatü'l-Hakikat) : (Türkçe)
19 — (Hakikatü't-Tarikat) : (Türkçe)
20 — (Şerhu Salatü'l-Enveriyye Fi Şerhi Salatü'l-Ekberiyye) :
(Türkçe)
21 — ( (Dürretü'l-Envar Alâ Salâti Cevhereti'l-Esrar) : (Arapça)
22 — (Kavli'l-Mübin Fi Ahvali'ş-Şeyhi Nureddin-i Cerrahî El-Hal-
vetî): (Türkçe)
F. : 10
— 146 —
23 — (Salâtü'l-İthaf bi Şerhi Salâtü's-Sekaf ) : (Türkçe)
24 — (Feyzü'l-Muğnî fi Şerhi Hadis-i Kudsi-i «Men Talebeni...»):
(Türkçe)
25 — (Şerhu Hizbü'l-Kebir Li'ş-Şazelî El-Müsemma bi reşfil Gadir) :
(Türkçe)
26 — (Şerhu Hizbü'l-Bahri'l-Müsemma Bi Ziyai'l-Bedir) : (Arapça)
27 — (Şerhu Tuhfetü'l-Mürsele) : (Türkçe)
28 — (Tahkikü't-Tarik) : (Türkçe)
29 — Niyazi Mısrî Hazretlerinin üç adet gazellerinin şerhleri:
(Türkçe)
30 — (Terceme-i Emri'l-Merbuti'l-Muhkem Li'ş-Şeyhi'l-Ekber) :
(Türkçe)
31 — (Eserrü'l-Muin Fi şerh-i Esmaü'l-Erbaîn) : (Arapça)
32 — (Reşehatül Üsna Alâ Teveccühati'l-Esma) : (Arapça)
33 — (Mededü'l-Bükra Min Seyyidi'l-Bükrâ «Menakib-i Mustafa
Şemseddin Bükrî» ) : (Arapça)
34 — (Rûşeni Dilnuvaz-ı Şerh-i Gülşen-i Kâz)
35 — (El-Mevridü'l-Has Bi'l-Havas Fi Tefsiri Suret-i îhlas)
31, 32, 33, 34, 35. sıradaki eserlerin müellif tarafından kendi eliyle
yazma nüshaları Yahya Efendi kütüphanesinde mevcuttur.
36 — (Kemal Name-i Âl-i Aba): (Türkçe matbudur.)
37 — (Fevayihu'l-Ezhari'l-Hakayık ve Levayihu Envarı't-Tarayık) :
Arapça olup 12 risaleyi muhtevidir.
îşbu eserlerin hemen tamamı bu âciz muharririn kütüphanesinde
mahfuzdur.
KÂK AHMED KADİRÎ EFENDİ
1315 = 1897
Kadiri şeyhlerinin faziletlilerinden ve Berzenciye Seyitlerinden ke-
rameti açık bir zat olup Süleymaniyelidir. 1315 H. de memleketinde ve-
fat etti.
Eserleri: (Rağbetü't-Talibin Fi Fazileti'l-İlmi Ve'l-Ülemai'l-Âmilîn),
(Fethu'l-Cevad fi Beyani Fezaili'l-Cihad), (Fethurraûf Fi Meani'l-Hu-
rûf), (Fekkül Kufûl Fi Şerhi Süllemi'l-Vüsûl), (Manzûme Fi Îlmi'l-Meâ-
nî), (Risaletü'l-Kalb), (Edebü'd-Dünya Fi't-Tasavvufî Ve'l- Ahlâk), (Ri-
saletani Fi Akaid-i Suğra ve Kübra) .
Kâk; Kürtçe büyük kardeş mânasmadır. Bununla beraber Türkçede
küçüklere iltifat için ağabey denildiği gibi Kürtçede de küçüklere Kâk
denildiği rivayet edilmiştir.
^ 147 —
LUTFULLAH KARAMANÎ
894 = 1488
Bursa'da medfun bulunan Emîr Sultan hazretlerinin vefatından
sonra makamına geçmiş olan zatların üçüncüsü olup fazilet sahibi, mü-
cahit bir zattır. Emîr Sultanın Buhara'dan Bursa'ya hicretleri esnasın-
da Karaman'a uğradıkları zaman Lûtfullah Karamanî'nin pederi Abdul-
lah Fakihin hanesinde misafir olmuşlar ve adı geçen fakihe yakında sa-
lih bir evlâda nâil olacaklarını müjdelemişlerdi. 894 H. de Bursa'da vefat
ederek Emîr Sultan Camii Şerifi avlusuna defnedildi, tasavvuf ilmin-
den (Cenahü's-Sâlikîn) isminde bir eseri vardır.
LÂLÎ MUHAMMED FENAÎ EFENDİ
1112 = 1700
Gülşenî tarikatının halifelerinden yüksek bir zattır. Memleketi Kas-
tamonu olduğu halde Edirne'de irşad vazifesiyle meşgul oldular. Birinci
halifesi Sezai Hazretleri'dir. Mesnevî-i Manevînin başlarına ârifane bir
şerhleri vardır ki, îbrahim Gülşenî hazretlerinin hal tercemesi ve Se-
zai'nin Mektubatı ile bir yerde basılmıştır. Vefatı «Meded koptu nihâi
Gülşenîden bir gül ü Lâlî» mısramm delâlet ettiği 1112 H. de, kabri Edir-
nedeki Gülşenî dergâhmdadır. Divançeleri Sezai divanı sonunda basıl-
mıştır. Ârifane şiirlerinden :
Ey Fenâî gel fena bahrinde ol misl-i sadef
Açma ağzın ta kemâlin bula dürr-i men aref
Her ne gelse düşten hoş gör bulasın ta şeref
Bağ-ı Vahdet bülbülü seçmez gülünü hardan
LÂLÎZADE ABDÜLBAKİ EFENDİ
1159 = 1746
Mesnevi şarihi Sarı Abdullah efendinin kızının oğlu Lâlî Şeyh Mu-
hammed Efendinin oğu ve Bayramiye Melâmilerinin âriflerinden fazilet
sahibi bir zat olup Şeyh Murad Nakşibendi'den sülûkünü tamamlamış-
tır. Vefatı «Gülşen-i Cennete gül ben ola Lâlîzade» mısramın delâleti
olan 1159 H. de, kabri Eyyüp'de Yahya Efendi dergâhı karşısındaki Ka-
lenderhane avlusundadır.
— 14Ö —
Eserleri: (Menakib-i Melâmiye-i Bayramiyye), (Tercüme-i İnsan-l
Kâmil Li'ş-Şeyhi Abdü'l-Kerim Ceylî), (Gıday-ı Ruh), (Terceme-i Ha-
kikati'l-Yakin ve Zülfetü't-Temkin Li'ş-Şeyhi Abdü'l-Kerim Ceylî),
(Şerhu ve Zeylü Alâ Kasideti Meslekü'l-Uşşak Li'ş-Şeyh Sarı Abdullah
Efendi), (Risale-i Mebde ve Mead), (Terceme-i Kimyayı Saadet Li'l-Ga-
zalî)dir. Hâkim Tirmizî'nin (Nevadirü'l-Usul)ünü de ihtisar etmiştir.
Talik yazıda mahir idi. Şiirlerinde «Yetim» mahlasını kullanmıştır. Sâk
fennine dair (Zübdetü's-Sükuk) isminde bir eseri de vardır. (Meslekü'l-
Uşşak Kasidesi) ne olan zeylinden :
Budur ancak sırat-ı müstakimi ehl-i vicdanm
Muhabbet râhıdır âşıklara meVası vuslattır.
Eserlerinden yalnız (Menakıb-ı Melâmiye-i Bayramiyye) basılmış-
tır, îran âriflerinden (Mahmud Celâleddin El-Cerhî'nin Nemûd ve Bûd
risalesi) ni de terceme etmiştir.
MUHAMMED MUHYİDDİN İBNİ KUTBÜDDİN İZNİKİ
(KUTBÜDDİN ZADE)
885 = 1480
Mevlânâ Fenarî'nin en seçkin talebelerinden olup tahsilini ikmal-
den sonra Tasavvuf mesleğine intisab etmiş, zâhirî ve bâtmî ilimleri vâ-
kıf yüksek bir zattır. Yüksek eserleri basılmamış olup isimleri aşağıda-
dır :
(Şerhu Alâ miftahi'l-Gaybi'l-Müsemma bi Fethi miftahi'l-gayb) :
Müellifin el yazısiyle yazma nüshası Râgıp Paşa kütüphanesindedir.
Şerhu Evrad-ı Zeyniye el Müsemma bi Tenviri'l-Evrad), (Şerhu
Füsusi'l-Hikem) , (Şerhu ale'n-nusûsi li'ş-şeyh Sadreddin Konevî el mü-
semma bi zübdediît-Tahkiki ve nüzheti't-tevfik), (Et-tabirül münîf ve
te'vili'ş-Şerif), (Risale-i hamliye), (Risaletü'l- Ameli ve'l-Hikmet) , (Mü-
zilü'ş-şek), (Miftahu Cennet), (Tevfikati'l-Mesabih), (Münyetü'd-Dea-
vat) ve muhteber kitapların pek çoğu üzerine yazılmış makbul haşiye-
lerdir. Eserlerinden olup el yazısiyle yazdığı risalelerinden (Risaletü'l-
Marifet), (Risaletün Fi şerhi Hadis-i ihticacı Âdem ve Musa) vesaireyi
ihtiva eden mecmuası eski Şeyhülislâm Sahip Molla Beyin kütüphane-
sindedir. Vefatı «Lekad etellahe bi kalbin selim» ve «Rahmetullahi aley-
hi daimen» terkiplerinin gösterdiği 885 H. de, kabri Edirne'de Zindanal-
tmda Tatarhan mezarlığmdadır. Mezar taşmdaki tarih 885 olduğuna gö-
re (Şakayık tercemesi) ile (Keşfü'z-zünûn)da yazılı olan tarihlerin yan-
— 149 —
lış olduğu anlaşılmaktadır. (Şerhu Sübhaneke maarefnake), (îhticac-ı
Âdem maa Musa), (Şerhu kavli İbni Arabî fi hakkı imani Firavn), (Şer-
hu el-ulemaü veresetü'l-enbiya), (Fi beyani hikmeti halkı'l-kamleti),
(Tesliyetname ilâ Mahmud paşa hine inazele) risalelerini ihtiva eden
eserleri de Yahya Efendi kütüphanesindedir. Edirne'de defnedilmiş ol-
duğu, hal tercemesi tarihçiler faslında geçen Bâdî Efendinin (Edirne Ta-
rihi) nde yazılıdır. Bununla beraber İznik'de ziyaret ettiğim pederinin
türbesinde bu zata nisbet edilen bir sanduka da vardır.
MAHMUD İBNİ EDHEM
Nakşibendi şeyhlerinden ilim ve kalem sahibi bir zat olup pederi
Akşehirli ise de kendisi Amasya'da doğmuştur. (Tuhfetü'l-Edep Sarfı
Lûgati'l-Arab), (Gülşen-i İnşa) isimlerinde edebî eserleri vardır. İkin-
cisini ihtisar ve sonra seçmek suretiyle iki eser daha meydana getirmiş-
tir. Farsça ve Türkçe (Miftahu'l-Lûgat) isminde 897 H. de lûgata ait bir
eser de yazmıştır ki, bir nüshası Şehid Ali Paşa kütüphanesindedir.
LÂMEKÂNİ HÜSEYİN EFENDİ
1034 = 1624
Bayram! tarikatının Melâmi kolu âriflerinden ve Bursalı Hasan Ka-
badoz Efendinin halifelerinden olup Peşte'lidir. 1034 tarihinde İstan-
bul'da vefat ederek Davut Paşa Camii Şerifi;' civarında Sultan Şah Mes-
cidi avlusuna defnedildi. Hal tercemesi yukarıda geçen oğlanlar şeyhi
İbrahim Efendinin baş halifelerindendir. (Vahdetname) isminde Türk-
çe basılmamış mensur bir eseriyle bazı gazelleri ve ârifane mektupları
vardır. (Ayvansarayî)nin (Vefayat)mda dört risalesi olduğu zikredil-
miştir.
GAZEL
Pâk eyle gönül çeşmesini tâ dürülünce
Dik tut gözünü gönlüne gönlün göz olunca
İnkârı ko dil destisini ol çeşmeye tut dur
01 âbu safa bahşile bu desti dolunca
Çün Hak seni derban derhanesi itti
Dur kapıda gayri koma ta anı bulunca
— 150 —
Sen çık aradan hanesini sahibine ver
Bîşek gelir Allah evine sen savulunca
Evvel koma kim sonra çıkarmak güç olur güç
Şeytan çerisi hane-i kalbe koyulunca
Çektik bu cihan içre nice mihnet ve zahmet
Ol pîri Hûda mürşid-i kâmili bulunca
Ey Lâi mekânım seni ben çok aradım çok
Sinemde mukim olducağm ta duyulunca
Bu nutuk irfan sahibi bazı şairler tarafından tanzir ve tahmis edil-
miştir. 1181 H. tarihinde vefat ederek Üsküdar'da Seyid Ahmed deresine
defnedilen kadılardan ve Sadiye tarikatı adamlarından Hüseyin Lebid
Efendinin tahmisi en meşhurudur ki matlâı aşağıdadır:
Bir kâmilin ol bendesi ta kâmil olunca
Seyr ile tarikatta kemâl üzere bulunca
Kıl hizmetini can ü gönülden yorulunca
Pâk eyle gönül çeşmesini tâ durulunca
Dik tut gözünü gönlüne gönlün göz olunca
1051 tarihinde yazılmış olan Türkçe (Bahrü'l-uyûn) ismindeki ese-
rin sahibi Şeyh Alâaddin Lâmekânî de âriflerden bir zattır. Bu eserin
bir nüshası Bursa kütüphanesinde vardır.
MERKEZ MUSA MUSLÎHUDDİN EFENDİ
959 = 1551
Yukarıda sözü geçen Sümbülefendi hazretlerinin güzide halifelerin-
den ilâhî sırlara ermiş ârif bir zat olup doğum yeri Denizli, vefat tarihi
«Merkez'in dairesin nûr ide Allah» mısraı ile «Mate Takî» terkibinin de-
lâleti olan 959 H. de ve mübarek kabri İstanbul surlarının dışındaki der-
gâhlarmdadır. Okunmakta olan üç tane ârifane ilâhîlerinden başka eseri
ele geçmedi. Bir ilâhîlerinden :
Eyâ âlemlerin şahı tecelli kıl teselli kıl
Gönüller bir cenk mahı tecelli kıl teselli kıl
Ciğerden eylerim feryat bu benlik dâvasından dad
İkilikten kılıp azad tecelli kıl teselli kıl
— 151 —
MUSA İBNİ ŞEYH TAHİR TOKADI
Halveti büyüklerinden Şeyh Alâaddin Karamani halifelerinden ârif
bir zattır. (Feyzi Kudsî) ve (Mantıku'l-Gayb) isimlerinde Türkçe men-
sur mutasavvıfane risaleleri vardır ki, her ikisi de 13 er babtır. (Mantı-
ku'l-Gayb) m bir nüshası Aşirefendi kütüphanesinde vardır. (Feyzi Kud-
sî) nin Beyazıt Han şehzadelerinden Orhan namına te'lif edildiği mukad-
dimesinde yazılıdır.
MEMİ «MUHAMMED» CAN EFENDİ
1008 = 1599
Pir Hasan Hüsameddin Uşşakî hazretlerinin baş halifelerinden fa-
zilet sahibi bir zat olup Saruhanlıdır. «Şeyh-i zaman» terkibinin ve «Ey-
leyip ruhi revan verdi can aziz» mısramm delâleti olan 1008 H. de vefat
etti. Emîr Buharî türbesinden Hüsrev Paşaya giden yolun sağındaki tür-
besinde medfundur. Eserleri: (Lübbü'l-Usûl fi marifeti Tarikati'l-Vüsûl).
(Metalibü's-Sülûk) olup basılmamıştır. Bu eserini Sultan II. Murad'a
takdim edip padişah hazretlerinin hürmetine mazhar olmuştur. İsmi anı-
lan padişahın medihlerine dair olan bir manzumeleri (Uknûmü'l-Hikem
Fi marifeti Sırrı'l-Kıdem) ismiyle halifelerinden Muhammedü'l-Kaadi-i
Çorumî tarafından fasih ve düzgün bir ifade ile şerh olunmuştur ki bu
da basılmamıştır.
İlahiyatından : .
Alem içre kıl nazar kim gösterir resmi nûma
Behçetül envar ile piraste olmuş ey huma
Anı gör kim aşıkânı dem çeker arz u Sema
El eman Hallâk-ı âlem inlerim her subh-i şanı
Yine bu tarikat adamlarından Ahmed Safi İbni Hâcı Muhammed'in
de Sultan II. Murad namına yazılmış (Kenz-i İhlâs) isminde bir eseri
vardır ki, bir nüshası Hüsrev Paşa kütüphanesinde mevcuttur.
MUHYİ EFENDİ
(MUHAMMED MUHYİDDİN GÜLŞENl)
1014 = 1605
Halveti tarikatının Gülşenî kolu şeyhlerinden fazilet sahibi bir zat
olup Edirnelidir. Selânik mevlevihanesinin banisi Ekmekçizade Ahmed
Paşanın biraderidir. Memleketinin ulemasından tahsil ile icazet almağa
— 152 —
muvaffak olduktan sonra bir müddet züht ve salâh dairesinde halktan
uzaklaşmış ve dinî eserlerin mütalâasma devam etmiştir. Bu esnada 941
H. de Edirne kadısı olup — nasibi gereğince — mutasavvıflar zümresine
aleyhtarlığı ile meşhur olan Çivizade efendi; bir cuma günü camide elin-
de mütalâa etmekle meşgul olduğu bir kitaptan dolayı Muhyi efendiyi
huzuruna çağırarak kitabın ismini sordu. Muhyiddin Efendi de, âriflerin
mürebbiî Cenab-ı Şeyhi Ekber Muhyiddin-i Arabînin eserlerinin en bü-
yüklerinden (Füsûsü'l-Hikem) olduğunu lâûbali bir şekilde beyan etme-
si üzerine gazaba gelen Çivizade Efendi tasarladığı tekdir ve azarlama-
sına vesile bulur. Mezkûr kitabın ibarelerinden sualler çıkarıp imtihana
başladıysa da aldığı vakıfane ve âlimane cevaplar karşısında bilâkis tak-
dire ve beğenmeğe mecbur oldu. Bundan sonra o tarihlerde Mısır defter-
darı bulunan biraderinin yanma gitti. Buradan da Hicaz tarafına hare-
ketle Hacc-ı Şerif vazifesini ifadan sonra Mısır'a dönmüş ve oraya yerle-
şerek Gülşenî zade Seyyit Ali Safvetî Efendiye iradesini teslim etmiş-
tir. Maneviyat yolundaki cehd ve gayretinin mükâfatı olmak üzere hilâ-
fet rütbesine erişmekle beraber kızıyle de evlenmek suretiyle sıhrî ba-
kımdan da mürşidine akraba olma şerefini kazanmıştır. Ömrünün sonu-
na kadar da halkın irşadı ve eser yazmakla uğraşarak 1014 H. de vefat
etmiş, Gülşenî dergâhına defnedilmiştir.
Kitaplarının basılmasına himmet olunmadığı için ilim ve irfanı nis-
betinde şöhret kazanamıyan Osmanlı şeyhlerindendir. Manzumelerinde
«Muhyi» mahlâsmı kullanmıştır. Eserleri:
1 —
(Risale fi beyani esma-i Hüsna)
2 —
(Nefahatü'l-Mesih el-Amberî)
3 —
(Şerhü'l-müstezat)
4 —
(El-Muammeyat)
5 —
(Muammay-ı mersiye-i Gülşenizade)
6 —
(El-Mukattaat)
7 -—
(Er-Rubaiyat)
8 —
(Gazelname)
9 —
(El-Masadirü's-Seniyye)
10 — -
(Eş-Şemsiyye)
11 —
(El-Ayniyye)
12 —
(Hüsnü Dil)
13 —
(Şerhü'l-Erbeîn)
14 —
(Keşfü Sihru'l-Âyan fi hurufi sırrı satri li ebi'l-ihsan)
15 —
(Şerhu Hadis'i-Cibril)
16 —
(Silsiletü'l-Aşk)
17 —
(Füyuzu'l-Mevlâ)
— 153 —
18 — (Hakku'l-Yakin Fi'l-Hikâyati ve"n-Nasayih)
19 — (Hedyu'l-Harameyn)
20 — (Nefahatü'l-Eshar)
21 — (Ahlâku'l-Kiram)
22 — (Menakıb-i Gülşenî)
23 — (Meşahidü'l-Vücud)
24 — (Kitab-ı Meâb)
25 — (Dîvan)
Bunlardan başka «Bali Belen» ismiyle ve duyulmamış bir tarzda
büyücek boyda bir Türkçe lügati vardır ki, Türkçenin lügat ve kelimele-
rinin türemesi ile meşgul kimseler için görülmesi lüzumlu eserlerden-
dir. (Ahlâk-ı Kiram) üç fasıl üzere mürettep Türkçe eserlerdendir.
1 — Fiil - Ahlâk terbiyesi, 2 — Yerleşme tedbirleri, 3 — Şehirlerin
idaresi.
MÜEZZİNZADE MUHAMMED EFENDİ
1029 1619
Kadiri tarikatının Eşrefiye kolu şeyhlerinden İznikli Şeyh Ahmed
Hamdi Efendi halifelerinden fazilet sahibi ârif bir zat olup Bursalıdır.
Bir müddet Emir Sultan hazretlerinin camiinde hatiplik yaparak 1029
H. de vefat etti. Hamza Bey mezarlığında medfundur. Tasavvuftan (Za-
dü'l- Kavâfi'l-Fi Tayyi'l-Merâhil) (Risale-i Küdsiye), (Tabirname-i Enfü-
sî), (Esma-i Sülük) isimlerinde Türkçe risaleleri olduğu gibi (îhyaü'l-
Ulûm)u, (Şifa-i Şerif) i, (Minhacü'l-Âbidîn)i kısaltmıştır ki bu eserlerin
hepsi de basılmamıştır. Şeyh Ahmed Efendinin de Türk (Tabirnamesi)
vardır.
MUHAMMED MUİZZÜDDİN EFENDİ
Celveti şeyhlerinden faziletli bir zattır. Eserlerinden, tarikatın piri
Hüdai hazretlerinin halifelerinden olduğu anlaşılmaktadır. Eyüp'de So-
kullu Mehmed Paşa kütüphanesinde büyük bir mecmuada aşağıdaki ri-
saleleri görülmektedir.
1 — (Terceme-i Camiu'l-Fezail Li Hazreti Pîr Aziz Mahmud Hüdai)
2 — (Terceme-i Miftahü's-Salât Li Hazreti Pîr Aziz Mahmud Hüdaî)
3 — (Terceme-i Tecelliyat Li Hazreti Pîr Aziz Mahmud Hüdaî)
4 — (Terceme-i Keşfü'l-kana' an vechissema Li Hazreti Pîr Aziz
Mahmud Hüdaî)
— 154 —
5 — (Terceme-i Vâkıat Li Hazreti Pîr Aziz Mahmud Hüdaî) : (Kü-
çük bir kısımdır)
6 — ((Terceme-i Menazilü's-Sâlikîn)
7 — (Mizanü'n-Necat)
8 — (Şerhü Miftahü's-Salâtı El Müsemma Li Misbahı's-Salâtı ve
Mir'atüt-Derecatî)
Adı geçen eserlerin ekserisinde 1033 tarihi yazılıdır.
MUHYİDDİN BURSAVÎ
1091 =: 1680
Halveti tarikatının Uşşakiye kolundan ve Cahidî Efendinin halife-
lerinden Ali Efendiden halifelik almış ârif, şair bir zattır. 1091 H. de ve-
fat etti. Bursa'da Üç Kuzular dergâhında medfundur. Şiirlerinde «Bur-
savî» mahlâsmı kullanmıştır. Mürettep divanı ile (Tevhid-name), (İbret-
nüma), (Müşahade) isimlerinde basılmamış eserleri vardır. Arifane ilâ-
hiyatmdan :
Bursavî gel itme zarı
Musaya dendi Len terânî
Görünmez dostun cemali
Silmeyince gubarmı
Mevlânâ Câmi'nin :
Ze deryayı şahadet çün neheng lâ ber âverd ser
Teyemm ü vacip âmed Nuh ra der vakti tufaneş
beytini de arifane bir dille şerh etmişlerdir.
MUHAMMED DEDE (GÜMÜŞ AYAK)
1115 1703
Mevlevi şeyhlerinin âlimlerinden bir zat olup Bursalıdır. Bursa
Mevlevihanesinin şeyhi iken 1115 H. de vefat etti. «Şeyhî» mahlâslı şiir-
leri vardır. Pederi kendisim küçük yaşta bıraktıklarından manevî sülû-
künü Niyazi Mısrî hazretlerinden tamamlamıştır.
— 155 —
Eserleri: Tasavvuftan Arapça (Camiu'l-Kelim) ile (Sülûkname-i
Tarikatı Mevleviyye), hesap ilminden (Şerhu Bahaiyye), coğrafyadan
bir risaledir ki, hepsi de basılmamıştır. Beyitlerinden :
Bir arsa ki aşktır olsa acep olmaz
Erbabı dil olmaz yine mesrur olursa
Her küşesi sad vamık ve mecnunla memlû
Habibi dili gencine-i Karunla memlû
MANEVÎ MUSTAFA EFENDİ
1114 = 1702
Yukarıda hal tercemesi yazılmış bulunan Karabaş Velî hazretleri-
nin oğlu fazilet sahibi bir zattır. 1114 H. de vefat ederek Üsküdar'da Do-
ğancılarda Nasuhi hazretlerinin dergâhı avlusuna defnedilmiştir. Arifa-
ne bir (Füsusü'l-Hikem) şerhi ile (mürettep divanı) vardır ki, ikisi de
basılmamıştır.
Divanının matlâmdan :
Hak Teâlâdan atadır şer^i pâk-i Mustafa
Nuru zatı kibriyadır şer'i pâk-i Mustafa
Mecma-ı Evsaf-ı Rabbü'I-Âîemindir şüphesiz
Mazhar-ı zat-ı Hüdadır şer'i pâk-i Mustafa
Zat-ü Esma ve sıfatı şerh eden şarih budur
Sırrı vechi kibriyadır şerh eden şarih budur
Matlâı esrarı Haktır mağz-i Kur'ân-ı Azîm
Cümleye Şemsudduhadır mağz-i Kur'ân-ı Azîm
MÜSLİM EFENDİ «EBUL VEFA AHMED MÜSLİM EFENDİ»
1168 = 1752
Hal tercemesi yukarıda geçen Sezaî hazretlerinin damadı ârif ve
şair bir zat olup aslen Belgratlıdır. (Hıtamühü misk) terkibinin ve (Be-
kanın gülşeni Ahmed Efendiye müsellemdir) mısramm delâleti olan
1166 H. de Edirne'de vefat ederek Velî Dede dergâhına defnedilmiştir.
(Şumuun Lâmiun fi beyanı etvar-ın sabi'in) isminde Sezaî hazretlerinin
(Etvar-ı Seb'a) manzumelerinin şerhi ile divanı sonradan basılmıştır.
— 156 —
Arifane şiirlerinden :
Her makamın perde-i razı enîn üstündedir.
Saye-i Lutfi Hûda kalbi hazin üstündedir.
Ehli zikrin sağ ve sola inhirafın görme ayb
Nefyi cündi masiva içün kemin üstündedir
Başka beyitlerinden :
Tutma her baba sakın gevşekî olma assas
Halka-veş kalmayasın taşrada sen leyi ü nelıar
Oğlu olup pederinin yanma defnedilmiş bulunan Muhammed VeEa
Efendi de şair ve ariflerden bir zat olup (Hadaiku's-salât) isminde Arap-
ça ve (Şerhu Hadis-i Erbeîn) gibi eserleri vardır. Şiir mecmuasmdan
bir kısmı pederinin, bir kısım şiirleriyle beraber (Nüzhetü'l-îhvan) is-
miyle basılmıştır. Asıl memleketi olan Belgrad hasretine dair beyitle-
rinden :
Hasreti hısnı Belgrad ile her şam u seher
Tuna ve Sava gibi, durmaz dü çeşmim ağlar.
MEDENÎ MUHAMMED EFENDİ «TRABZON!»
1123 = 1711
Kadiri şeyhlerinden faziletli bir zat olup Medine-i Münevverede
Peygamber Efendimizin Türbe-i Saadetine komşuluğundan dolayı zama-
nında «Medenî» Efendi adiyle tanınmıştır. 1123 H. de Medine'de vefat
etti.
Eserleri: (Haşiye-i Alâ ^Nuhbetü'l-Fiker) , İthafü Seniyye Fi Ehadis-i
Kudsiyye), (Şerhu Kaside-i Banet Suad), (Levamihu's-Sebûhi fi şerhi
fasiı'n-Nûhî), (Şerhu hizbi'l-âzam), (Şerhu esma-i ehl-i Bedir), (Tuhfe-
tü'l-îhvan fil harami vel harami mine'l-hayavan) ile Kur'ân-ı Kerimin
hususiyetlerine dair (Dürerü's-Semine fi fezaili'l-âyatı ve's-süver, Risa-
letün fi beyani ma vekaa mine'l-evhami ma fi's-sihah), (Risaletün fi be-
yani'l-ezdad), (Risaletün fi beyani müsellesatü'l-lugaviye), (Risaletün
fi ma yeteadda vema lâ yeteadda) (Risaletün fi beyani savmi aşura),
(Keşfi muaddalati's-süalîn), (Tecvid), (Ademi ekfârı müslimin) dir ki,
hepsi de basılmamıştır. (Havassı Kur'an)a dair olan eserinin bir nüsha-
sı bu âciz yazar tarafından Bursa'da Ulu Camiî kütüphanesine hediye
edilmiştir. Medenî Muhammed Efendinin el yazısiyle yazma risalelerin-
den 16 risalesini ihtiva eden mecmuası Süleymaniye kütüphanesindedir.
— 157 —
MÜSTAKİM MUSTAFA NİYAZİ EFENDİ
1163 = 1749
Nakşibendî şeyhlerinin âlimlerinden bir zat olup Konya Ereğlisin-
dendir. 1163 H. de yazdığı (Sohbetü'l-Gaye), (Sülûkü Kavim, ve Sıratı
Müstakim) isimlerindeki, mutasavvıfane risaleleri umumî kütüphanede
vardır. 1173 H. de yazdığı (Mucibü'l-İkan) risalesi de Yahya Efendi kü-
tüphanesinde mevcuttur.
MUHAMMED İBNİ MUHAMMED EL-KADÎ
Halveti tarikatının ârif ve fazilet sahiplerinden bir zat olup Çorum-
lu oldukları rivayet edilmiştir. Bir müddet Hakim Vezir Hoca Ragıp Pa-
şanın kitapçılık hizmetinde bulundular. Eserleri basılmamış olup aşağı-
dadır. (Şerhu Fususi'l-Hikem), (Risale-i naberat fi beyani hatmi'l-vela-
yeti'i-Muhammediye), (Esrarü'l-Muhammedî ve irşadül Ahmedî), (İs-
bat-ı hatemü'l-evliya) . İkinci eserini 1184 = 1775 H. de yazmıştır.
MÜSTAKİMZADE SÜLEYMAN SADEDDİN EFENDİ
1202 = 1787
Son devir âlimlerinden ve Nakşibendî şeyhlerinden olup feyiz ve
kemal kazandıktan sonra uzlete çekilerek vaktini eser yazmağa hasret-
miştir. Yazı san'atma da intisabı vardır. «Tevekkeltü ale'l-kayyûm» ter-
kibinin delâleti olan 1202 H. de doğum yeri olan İstanbul'da vefat etti.
İlmi, irfanına galip bir zattır. Zeyrek civarında Soğukkuyu medresesi
civarında yüksek mürşidi Tokatlı Emin Efendinin yanma defnedilmiş-
tir. Eserleri :
(Terceme-i mektubat-ı imam-ı Rabbani), (Şerhu divanı Ali), (Dev-
hatü'l-meşayıh) (^), (Mecelletül - nisap fi'n-nisebi ve'l-küna ve'l-elkab)
(-), Tercemei lügati kanuni'l-edep li'z-Zemahşerî) (^), (Şerhu kasidei mu-
(1) Şeyhülislâmhk makamında bulunan yüksek zatların hal tercemelerini hi-
kâye eden makbul bir eserdir ki, 1221 tarihine kadar Aıymtaplı Hoca Münip
Efendi, 1248 tarihine kadar Muhassılzade Süleyman Faik Bey, 1279 tarihine
kadar Mektubizade Abdül Aziz Efendi taraflarından zeyilleri yazılmıştır. 1293
tarihlerinde İstanbul'da vefat eden maarifçilerden Topal Rif'at Efendi merhu-
mun (Devhatü'l-Meşayih)i tou eserlerin hepsini toplamıştır.
(2) işbu isim, müsveddesinin yazılış tarihi olan 1168 tarihine delâlet eder.
Nüshası Galata Mevlevihanesi kütüphanesindedir. Cidden istifadeyi mucip bir
eserdir.
(3) Müstakimzadenin el yazısiyle yazma takımı Küçük Efendi kütüphane-
sindedir. Tercemeye «Elsineyi selâse» ismini vermiştir ki, terceme tarihini bil-
dirir. İshak hocası Ahmed Efendi tarafından yapılan terceme basılmıştır.
— 158
dariye), (§erhu vird-i settar), (Tercemei Fıkhı Ekber) (^), (Tarikat ehli-
nin serpuşlarına dair risale), (Şerhu hadisi men arafe nefseh), (Şerhu
hizbi'l-hıfz), (Risaletün fi imani ebeveyi ResuHllah) (■'), (Haşiyei hizbi
âzam), (Hulâsatü'l-hediyye) ('"•), (Şerhu Evrad-ı Kadiriyye), (Şerhu bî-
nukati ehadîsi nebeviye), Cevahir-i hamse), (Menakıbi Eshabı Bedr),
(Menakıbi İmamı Azam), (Envarı diyarı bi himayetil âbar), (Istılahatı
şiiriyye), (Tuhfetü'l-Meram), (Hılyei Nebeviye ve Hülefai Erbea), (Tah-
kiku't-Teslim), (Emaneti Ma'-rufe), (El-İskenderiye), (Tahkiku's-salât),
(Huccetü'l-Hatti'l-hasen), (Teşnifü'l-Ezter fi tarif i'l-Ahmer), (Hüsnü't-
takvim), (Hısnı haşin), (Riyazü'l-Ulema), Şerhu'l-Ukûdü'l-lü'lüiye fi ta-
rikati'l-Mevleviyye li'n-Nablûsi), (Mecelletü'l-âyan «Şairler tezkiresidir.»),
(Tuhfetü'l-Hattatın) ('), (Vesiletü't-tesalli fi şerhi münyetü'l-musalli),
(Tarzü's-selâm li ihrazi'l-İslâm) , (Cihazü'l-macun fi'l-halasi mine't-tâûn),
(El-makaletü'l-müfide fi'l-kelam), (Revza-i meşayih-i kibar), (Âdabü'l-
üli'l-elbab), (Hısal-i aşere), (Risaletü'l-hay fi beyani'l-key), (Gurretü'l-
Bedri fi beyani'ş-şuhuri isna aşer), (El-iradetü'l-aliyye fi'l-iradeti'l-cüziy-
yeti ve'l-külliyyeti), (Cedvel-i eimme-i isna aşer), (Cedvel-i aşare-i mü-
beşşere), (şerhu bazı ebyat-ı mesnevi), (Tercemei murassa îbni Esir),
(Meşayıhnamei İslâm), (Risalei salâtı Vüsta), (Teracümü ahvali'ş-şuyuhi
Ayasofya), (Menakibi Melamiye-i Bayramiyye), (Şerhu Salati'l-Bedi),
(Reşfü'l-hakika fi keşf-fü'l-akika), (Risalei nisyan), (Nusret-i m.übtedi),
(Tuhfetü'l-Meram es'ile ve ecvibe), (Tarhu'l-mana fi şerhi esma'ü'l-hüsna),
(Mir'atü's-safa fi nuhbeti esma), (Tercemei Ukudi'l-lü'lüiye fi ayini Mev-
liveyye), (Tefsiru'l-Fatiha), (Tarsus fi'l-Berges), (Terceme-i Mürşidi'l-
Müteehhilin), (Kelimat-i Hikamiye) ve sairedir. Bir hayli şiirleri, lâtif
ve manalı tarihleri de vardır.
Bir münacatmdan :
Ya Rabb kalemim muyi fenadan sakla
Tahririmi ta'n-ı süfehadan sakla
Tevfikm edip kande gidersem bana rehber
Şehrah-ı şeriatte hatadan sakla
(4) İkdam matbaası tarafından basılmıştır.
(û) ibni Kemal, Saçaklızade, Seyyit Dahlan ıgibi fazilet sahibi zatların da
bu hususta hususî risaleleri vardır.
(6) Şeyh Nazmi Efendinin (Hediyyetü'l-İhvanı)nın hülâsasıdır ki, kitabın
ismi olan (Hulasatü'l-Hediye) yazılış tarihini göstermektedir.
(") 1060 H. de İstanbulda vefat eden Hattat Nefeszade İbrahim Efendinin
(Gülzar-ı Savab), 1171 H. de vefat eden Hattat Suyolcuzade Neeib Efendinin
(Devhatü'l-Kitap) ve 1272 H. de Köstendilde vefat eden Hattat Müftî Muham-
med Şem'i Efendinin (Tuhfetü'l-Hattatin) isimlerinde hattatların hal terceme-
lerini anlatan eserleri vardır. (Hat ve Hattatan) adlı basılmış eserin büyük
kısmı bu eserlerden derlenmiştir.
~ 159 —
Risalelerinin büyük kısmnıı ihtiva eden bir mecmua Yıldız kütüpha-
nesindedir.
îmam-ı Ali Divanına ait şerhinin kendi yazısiyle yazma nüshası Es'ad
efendi kütüphanesinde, (Devhatü'l-Meşayıh) Aşirefendi kütüphanesinde,
(Mektübat tercemesi) de Yahya efendi kütüphanesindedir.
MUHAMMED MURAD NAKŞİBENDİ
1264 = 1847
Alim ve ariflerden bir zat olup İstanbulludur, İstanbul'da Çarşam-
ba'daki Murad Molla dergâhında irşad ve mesnevi dersi vermekle meşgul
olmuştur. Bu dergâhın yakınında bir (Darü'l-Mesnevî) inşasına himmet
etmiştir. Eserlerinden (Hülasatü'ş-Şuruh) ismindeki altı cilt Mesnevi şer-
hi ile (Şerhu Tuhfe-i Şahidin El müsemma bi müzihi'l-Hafa), (Risaletü's-
Sakaleyn), (Muinu'l-Vaizin) basılmamıştır. (Ma hazar) ismindeki muh-
tasar Pendiattar şerhi ile Divanı basılmıştır. Vefatı 1264 H. de, kabri Da-
rü'l-Mesnevi'dedir.
Bir naatmdan :
Muradı derdimendin cümle ahvali sana malûm
Anı takrir ve tahrire ne hacet Ya Resûlellah
Meşhur şair Şevket Buharinin :
(Ez beski rihat cünun ber serem heva) mısraı ile başlıyan kasidesini
şerh etmiştir. Eserlerinin hepsi Daru'l-Mesnevi kütüphanesinde vardır.
MUSTAFA ENVER EFENDİ (MUSTAFA BEY)
Şabanî tarikatı şeyhlerinden Reşid Ahmed efendinin halifelerinden
iken, sonradan Kuşadalı İbrahim efendi hazretlerinin irşad makamına
geçen Hamami şöhretiyle tanınmış Bosnalı El - Hac Muhammed Tevfik
efendiye nisbetini yenilemiş ve adı geçen zatın vefatından sonra irşad va-
zifesine başlamıştır. Alim, Şair bir zat olup Üsküdar'da înadiye civarında
Nalçacı dergâhı şeyhi idiler. 1289 H. de vefat ederek adı geçen dergâha
defnolundular. Hamami efendi de bu dergâhta gömülüdür. Üçü bir yerde
olarak basılan (Terceme-i Usul-i Aşere), (Tercemei Kelimat-ı Kümmil-ı
İbni Ziyad), (Terceme-i Babü'ş-şuyuh min futuhati'l-Mekkiyye) risalele-
riyle basılmamış bulunan (ilahiyat mecmuası) eserlerindendir.
— 160
Arifane bir muhammeslerinden :
Bayezidin cezbesinde celle şanı remzini
Zatı Ahmedden tecelli men reani remzini
«İzrameyte» nassı pakinde meani remzini
Rü'yeti didarı Haktan len terani remzini
Cismü zarım aşkla tur olmayınca bilmedim.
Say ü gayret eyleyüp anla şeriat sırrını
Bab ü Haydardan duhul et bil inabet sırrını
Arif-i remzi fena ol gör tarikat sırrını
Kisve i ali aba enveri hakikat sırrını
Vuslatı mürşidle mesrur olmayınca bilmedim.
MUHAMMED BAHAEDDİN EFENDİ
1321 = 1903
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Halidi büyüklerinden Bozkır 'h
Muhsin efendinin oğludur. Tahsil ve sülukunü tamamladıktan sonra Kon-
ya'ya giderek ilim ve tarikatın yayılmasına hizmet etmiş 1321 H. de vefat
edip Hacı Abdü'l-Fettah kabristanına defnedilmiştir. Vahdeti Vücuda
dair arapça (Bâisül Mağfire fi Beyani Akvali'l-Vahdeh) ile Cenab-ı Hakkı
zikrin faziletlerine dair (İkazü'n-Nâimîn ve Tenbihu'l-Mukallidîn) isim-
lerinde muhakkikane risaleleri vardır.
NUREDDİNZADE MUSLİHİDDİN MUSTAFA EFENDİ
981 = 1573
Sofyalı Bâli efendinin halifelerinden olup Filibelidir. Zahirî ve batını
mamur zatlardandır. Vefatı (Hayrul Amel) terkibinin delaleti olan 981 H.
de, kabri İstanbul'da Edirnekapısı dışında Sırt Tekkesindedir. Kanunî Sul-
tan Süleymanm maiyyetinde Zigetvar seferinde bulunmuşlardı. Eserleri
basılmamış olup şunlardır: En'am sûresine kadar yazılmış olan (Tefsiri
Şerifleriyle ayrıca Tefsiri Fatiha ve Şerhu Ala Varidat-ı Kübra Li'ş-Şeyh
Bedreddin), (Şerhu Alâ Nüsus Li'ş-Şeyh Sadreddin), Tercimei Menazi-
li's-Sâirin), (Risalei Vahdet-i Vücud), (Risalei Miraç) vesairedir. (Mena-
zilü's-Sairîn), Tasavvuf, Ahlâki hikmetler ve süluktan bahseden bir eser-
dir 481 H. de vefat eden meşhur âlim ve mutasavvıflardan Şeyhülislâm
lâkabı verilmiş Abdullah Ensari Herevî'nin olup bir hayli zatlar tarafın-
dan şerh edilmiştir.
— 161 —
NİMETULLAH EFENDİ
Bursa'da medfun olan Emir Süleyman dergâhmm şeyhlerinden İbra-
him efendinin makamına geçmiş bir zat olup Rumeli Yenişehirindendir.
(Menakib-i Emir Sultan) (Risalei Tac Ve Hırka) isimlerinde eserleri
vardır.
NAKŞİ ALİ AKKİRMANİ
1062 = 1651
Halveti tarikatının büyüklerinden arif ve fazilet sahibi bir zat olup
(Aynü'l Hayat) ismindeki manzum tasavvufi eserinde doğum yerinin Div-
rik olduğu kayıtlıdır. Meşhur ve matbu (^) arifane divanı ile basılı olmı-
yan (manzumei Aynü'l-Hayat), (Vakıat), (Bey'atname), (Manzûmei Gav-
riye) isimlerinde bazı eserleri vardır. Vefatı (Taracı Nakşi) terkibinin de-
lâleti olan 1062 H. dedir. İrşada memur olarak gönderildiği Akkirmanda
medfun bulunmaktadır. (Vakıat) ismindeki eserinde hal tercemesi yukarı-
da geçen Ramazan efendinin halifelerinden olup Kırım'dan Özi'ye hicret
eden Murad Kırîmî'nin makamına geçmiş bulunduğu yazılıdır. Arifane
şiirlerinden :
Lî me Allah mektebinde okudunsa masebak
Sen seni bildin nedensin aç gözün bir hoşcabak
Arifane şiirlerinden aşağıdaki gazel bazı arifler tarafından şerh olun-
muştur :
Eyasen sanma kim senden bu güftarıdehan söyler
Veya terkip olan unsur veya lahmı zeban söyler
Seni ol sana bildirmek muradın kasdedip Mevlâ
Anasırdan giyip bir dun yüzünden tercüman söyler
Hayal-i zil yeter ibret görünen hayme-i tende
Değildir nutkeden suret derununda devran söyler
Şular kim bilmedi nefsin örften almadı dersin
Değildir Hakka arifler özün bilmez yalan söyler
(1) Bu divanın basılmasına himmet olunmuşsa da «Nakşî» mahlasına al-
danarak yanlışlıkla (Divan-ı Şah-ı Nakşiibend) ismiyle basmışlardır. Basılı ol-
mıyan nüshasında fazla şiirler vardır ki, bir nüshası bu hakir yazar tarafından
Ramazan Efendi dergâhı kütüphanesine hediye olunmuştur.
F. : 11
— 162 —
Kimindir bunca cümbüşler kimindir nutkiden cevher
Özünden olmadık arif özündan özgegân söyler
Yarattı cümle eşyayı özün pinhan edip anda
Göründü nice binyüzden velî kendi nihan söyler
Sekahüm Rabbühüm, hamrın içen aşıklar ey Nakşi
İrer maşukuna anlar mekândan lâ mekân söyler
1047 H. de tamamladığı Gavriye manzumesinin mukaddemesinden :
Gel beru ey derdi yoldaş eyleyen
Rahı aşkta gözlerin yaş eyleyen
NİYAZÎ MUHAMMED MİSRÎ (i)
H. 1105 = 1693 /
Halveti tarikatının Mısriyye kolunun kurucusu olan ârif zattır. Ma-
latya'da - Aşpozî'de doğmuş olup Mardin ve Mısır'da tahsil gördükten
sonra Elmalı'da Sinan Ümmi Hazretlerinden tarikata âid feyzini tamam-
layarak Bursa'ya yerleşmiştir. Fakat kaderin cilvesiyle 2. defa sürüldüğü
Limni'de «Rûhi Mısrî mahfel-i âliye pervaz eyledi», «Eyliye Mısrî efendi
kasr-ı Adn'ı cay gâh» mısralarınm delâlet ettiği 1105 H. senesinde vefat
etmiştir. Cezbe ve irfanı gaalib bir zattır. Başlıca yirmi sekiz halifesi ol-
duğu matbû menakıbnâmesinde yazılıdır. Eserleri :
1 — (Mevaidü'l-irfan ve Avaidü'l-ihsan) : (72) maide = bahis üze-
rine hazırlanmış Arabca mensur bir eser olup ârifane eserlerinin en bü-
yüğüdür ki, bazı âyetlerin tefsirlerini, bazı ârifane makaleleri, birkaç
mektubu, kısmen de kendisinin hal tercemesini ihtiva eder. Bir nüshası
tarafımdan Üsküdar'da Nasûhî Dergâhı kütüphanesine hediye olun-
muştur.
2 — (Tefsîr-ı Fatiha-i Şerife) : Arabca muhtasar ve müfid bir eser-
dir. Umumî kütüphanede vardır.
3 — (Devre-i Arşiyye) : Mebde' ve meaddan bahseden üç bap bir hat-
me üzerine tertiplenmiş arabca kıymetli bir risaledir. Dîvanında: «Devre-i
arşiyyeden her kim haberdar oldu ise ol bilir, ancak Niyazı ilm ü irfanım
benim» beytiyle işaret ettikleri risaledir.
4 — (Tesbî'u Kasîde-i Bür'e): İmam Busayrî merhumun İslâm âle-
minde meşhur olan (Kasîde-i Bür'e) 'lerinin tesbîidir (yedileme sûretiyle
(1) ûiyaîâ Mısrî'nin hal tercemelerinin tafsilâtı Mısrîyye şeyhlerinden olup
1310 H. tarihlerinde Bursa'da vefat eden Moralızade Mustafa Lütfî Efendi ta-
rafından tertib ve Bursa'da basılan menkıbelerinde yazılıdır.
— 163 —
nazm edilmesidir). Bir nüshası basılmıştır. Tarafımdan Bursa'da Ulu Ca-
mi kütüphanesine hediye edilmiştir.
5 — (Risaletü't-Tevhîd) : Tevhidin mertebeleri olan Zat, sıfatlar ve
fiillerden bahs eden Türkçe bir risaledir.
6 — (Şerhu Esmai'l-Husnâ) : Kelime-i Tevhîd ile Esma-i Hüsnâ'dan
Allah, Aliy, Hû, Kahhar, Hayy, Azîm, Hakk, Vaahid, Kayyûm Samed ve
Ehad ism-i şeriflerinin tasavvuf diliyle Türkçe şerhidir.
7 — (Tefsir-i Sûre-i Yusuf) : Enfüsi-bâtmî - bir tefsir risalesi olup
türkçedir.
8 — (Es'ile ve ecvibe-i mutasavvıfane) : Sual ve cevap tarzında bazı
tasavvufî İstılahları beyan eden bir risaledir. Tasavvuf ilmi ile meşgul
olmak isteyen kimseler için lüzumlu risalelerdendir.
9 — (Şerh-i Nutku Yunus Emre): Cenab-ı Hakkın velisi âşık Yunus
hazretlerinin tasavvufi muamma kabilinden olan «Çıkdım erik dalma ön-
de yedim üzümü — Bostan ıssı kakıp der ne yersin kuzumu», beytiyle
başlayan nutkunun şerhidir ki, Şeyh İsmail Hakkı merhum da bu şerhe
bir miktar zeyil yazmıştır.
10 — (Divan-ı İlahiyatı) : Osmanlı edebiyatında tasavvuf diliyle ya-
zılan sofiyye divanlarının en meşhur ve yayılmışlarmdandır. Hakikaten
arifane ve aşıkane gerçekleri beyan eden bir divandır. Tashih edilmiş nüs-
hası ilk önce 1254 H. de Mısırda basılanıdır.
1 — (Risale-i Eşrat- saat) : Kıyamet alâmetlerinden olan eşrat-ı sa-
ati, enfüsi bakımdan açıklayan türkçe küçük bir risaledir.
12 — (Tabirname): Muhtasar ve faydalı türkçe bir risaledir.
13 — (Risale-i Haseneyn): Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin «R.A.» m nü-
büvvet tarifi ile, nebi olduklarına dair mensur küçük bir risale olup vak-
tiyle Rusçuk'da basılmıştır.
14 — (Mektubat): Müteaddid mektuplarını havidir. Bir nüshası Kü-
çük efendi kütüphanesindedir.
İşbu eserlerinden «Tesbih-u Kaside-i Bür'e», «Es'ile ve Ecvibe-i mu-
tasavvıfane», «Divan» basılmıştır. Bazı zatlar Şeyh İsmail Hakkı'ya aid
olan «Lübbü'l-Lübb» ve «Sırru'ssır» ismindeki basılmış risaleyi de bazı
karineler dolayisiyle, Niyazi Mısri Hazretlerine nisbet etmektedirler.
«Lübbü'l-Lübb» Şeyh-i Ekber Hazretlerinin eserlerinin en büyüklerinden
«Fütuhat-ı Mekkiyye'den seçilip terceme edilmiştir. Tasavvuf âlimlerinin
«Hazerat-ı Hams — Beş Hazret» ismini verdikleri ulu zatları açıklayan
türkçe matbu bir risaledir.
— 164 —
Arifane beyitlerinden :
Bir göz ki anın olmaya ibret nazarında
Ol düşmanıdır sahibinin başı üzerinde
Anadan doğma gözsüzler kemahî görmez eşyayı
(Niyazi) vech-i dildarı üli'l-ebsardan sor
Her mürşide dil verme kim yolunu sarpa uğradır
Mürşid-i kâmil olanın yolu gayet asan imiş
Arifane bir gazelinden :
Zehî kenz-i hafiy kânden gelir her dar olur peyda
Kimi zuîmet-i zuhur eder kimi envar- olur peyda
Zehi deryay-ı vahdet kim kesilmez her kez emvacı
Bu kesret âlemi andan doğup naçar olur peyda
Ne sihir bu el-acebdir kim bu yüzden görünür ağyar
O yüzden gayri yok tenha gelir dildar olur peyda
O yüzden görünen ağyar döner şem'i cemalinden
Felekler de görüp anı döner edvar olur peyda
Taşınır günde yüzbin can adem iklimine her dem
Gelir yüzbin dahi andan bulur imar olur peyda
Dışın içe hayaleti için dışa zuhuratı
Birinden ol birine tuhfeler her bar olur peyda
O devr ile gelipdir enbiya mürsel meratibce
Kelli mümin zuhur eder kehi küffar olur peyda
Tecelli eyledikçe ol seray-i sırr'ahfada
Bu suret âlemî içre satu pazar olur peyda
Anın zatma gayet sun'una her kez nihayet yok
Anın çün her bir isminden gelir bir kâr olur peyda
Tecelli eyler ol daim celâl ve ki cemalinden
Birinin hasılı Cennet birinde Nar olur peyda
Cemali zahir olsa tiz Celâli yakalar anı
Görürsün bir gül açılsa yanında har olur peyda
Bu sırdandır ki, bir kâmil zuhur etse bu âlemde
Kimi ikrar eder anı kimi inkâr olur peyda
Veliyy-i ârif celâl içre cemalini görür daim
Bu Hâristanm içinde ana gülizar olur peyda
Ne sırdır ki iki kimse nazar eyler bu ekvana
Biri ancak görür dârı bire diyar olur peyda
Görür ol kenz-i mahfiden nice zahir olur eşya
Bilir her nakşı suretinden nice esrar olur peyda
\
— 165 —
NAKŞÎ İBRAHİM EFENDİ
1114 = 1702
Sünbüliye şeyhlerinden âşık ve şair bir zat olup İstanbul'ludur. «Cen-
net'de de ey Nakşı gel Hû diyelim ya Hû», mısramm delâlet ettiği 1114 H.
tarihinde vefat etti. Hakim oğlu Ali Paşa cami şerifi avlusunda defnedil-
miştir. Divanı basılmamıştır.
Âşıkane bir gazelinden :
Oldu gönlüm Halvethane-i merdan-ı aşk
Menzil-i yekta idendi kalbimi sultan-ı aşk
Dağ yakmış şerha çekmiş sinesin çak eylemiş
Böyledir âlemde (Nakşî) hâl-i müştakan-ı aşk
Aşikâne bir beyti :
Hep mamelekin (Nakşî) nisar etti yolunda
Bir pir-i henî kaldı heman ol da kefenlik
NAZMİ MUHAMMED EFENDİ
1112 = 1700
Yukarıda sözü geçen Abdül'-Ahad'in - Nûri hazretlerinin halifelerin-
den olup pederi Trabzonlu ise de kendisi İstanbul'da doğmuştur. 1112 H.
tarihinde vefat ederek Şehremini yakınında Yavaşça Mehmed ağa zavi-
yesine defn edildi. Esasen Halveti büyüklerinden Yusuf Mahdum, Mu-
hammed Rakıyye, Şehkubd Şirvani, Abd'l-mecid Şirvani, Şemseddin Si-
vasî, Abdülmecid Sivasî, Abdülehadi'h-Nurî) gibi yedi zatla halifelerinin
hal tercemelerini hikâye eden ve teferruat olarak da sülük hallerine dair
bazı maddeleri havi olan (Hediyyetü'l-îhvan) (^) ile Mesnevinin birinci
defterinin manzum olarak tercemesi, Mürettep divan, (Manzum Mi'yarü't-
Tarikat) (Etvarı Seb'a) isimlerinde basılmamış eserleri vardır. Beyit-
lerinden :
Bi bâk gider cezbe ile Kâbe-i Vasle
Meczubu İlâhî himem-i rehberi neyler
O) Bu eser maalesef taraf tutarak yazıldığından toazı noktalan hilafı ha-
kikattir. Bu cümleden olarak Niyazi Mısrî hakkında istihfafkârane yazılan ifa-
de bu iddiaya delidir. Bu hallere ittihat ve İslâm kardeşliği namına teessüf
olunur. Mustakimzade telhis ederek (Hulasatü'l-Hediye) ismini vermiştir ki
metnin adı gibi bu da yazıhş tarihini gösterir.
— 166 —
I
NASÛHÎ MUHAMMED EFENDİ
1130 = 1717
Şabanî tarikatının büyüklerinden Karabaş Velî'nin baş halifelerin-
den Nasuhiye kolunun kurucusu olan bu yüksek zat Üsküdarlıdır. Vefat
tarihi «Rehberi tarikat» terkibinin gösterdiği 1130 H. de, kabri Üsküdar-
da Doğancılardaki tekkesindedir. Türbeyi şerifinin niyaz penceresi üze-
rinde Zekâi Efendinin :
Makamı evliyadır membaı feyzi fühutîdir
Edeple dâhil ol sofî bu dergâhı Nasuhîdir
Beyti nakşolunmuştur. Mürşidâne eserlerinin hepsi de basılmamış
olup dergâhın kütüphanesinde vardır ki, isimleri aşağıdadır:
1 — (Tefsir-i Şerif): 10 küçük cild üzerine tertip edilmiş olup bazı
tasarrufat ilâve edilmek suretiyle maruf tefsirlerden seçilerek meydana
getirilmiştir.
2 — (Risaletü'r-Rüşdiye) : Halifelerinin başı Mudurnu'da medfun
Abdullah Rüşdü Efendi adına yazılmış ve tarikatın sülûkünden bahse-
den bir eser olup Arapçadır.
3 — (Risaletü'l-Fahriye) : Halifelerinden olup Beşiktaş'ta Maçka
semtinde defnedilmiş bulunan Fahreddin Efendi adına yazılmış bir ri-
saledir.
4 — (Risaletü'l-Velediye) : Oğlu Alâaddin Ali Efendi adına yazıl-
mıştır. Bu esere Şeyh Zekâi Efendinin şerhi vardır.
' 5 — (Şuabü'l-İman) : İsmi mevzuuna delâlet eder.
6 — (Şerhu Gazel-i Mısrî-i Niyazi): «Ya camiü'l-esrar ve'l-fezail»
mısraiyle başlıyan gazelin Arapça şerhidir.
7 — (Mecmûatü'l-Ehadis) : Hazreti Halid ibni Zeyd Eba Eyyûb el-
Ensarî'den nakledilmiş olan hadîsi şeriflerin nakil ve şerhine dairdir.
8 — (Divanı İlâhiyat):
Bunlardan başka birkaç risale daha yazmışlarsa da sonradan kay-
bolmuşlardır. Yüksek menkıbeleri halifelerinden Senaî Hasan Efendi
tarafından yazılmıştır. Torunlarından olup bugün de şeyhlik makamın-
da bulunan Kerâmeddin Efendi tarafından da tafsilâtlı bir surette ya-
zılmıştır,
— 167 —
Arifane şiirlerinden :
Gel Nasuhînin elinden bir kadeh nûş eyle kim
Malîv olup hep cümle varlık kalmıya hail nedir
Cümle bilir sensin ayan
Ancak cemalindir nihan
Oldu Nasuhî garkı ân
Bahri Cemalullâhı gör
NÜZÛLÎ MUSTAFA EFENDİ
Halveti şeyhlerinin âşıklarından bir zat olup Denizlidendir. 1157 H.
de vefat etti. Kulada dergâhı vardır. Kabri, şehir girişinde halkın ziya-
retgâhıdır. Tarikatının silsilesi, hal tercemesi ileride yazılı Yiğitbaşmda
nihayet bulur. Âşıkane divanı sonradan basılmıştır. Beyitlerinden :
Herkim aşka yâr olursa her işi âsan olur
Anın için uydu aşka enbiya ü evliya
Mürşidi kâmil yüzünden bu (Nuzûlî) miskine
Hamdülillâh du cihanda aşk oluptur rehnuma
Bu zatın Kulada görmüş olduğum Silsilenamesinde Lâzkiyeli diye
yazılıdır. Ancak bu Lâzkiye Suriyedeki Lâzkiye değildir. Mısırda bası-
lan İbni Batuta seyahatnâmesinde Cilt 1 Sahife 217 ile Şakayikı Numa-
niyye tercemesinde Merkez Efendi bahsinde yazılmış olduğu üzere De-
nizlidir ki bu da civarındaki (Leodikiya) adını taşıyan meşhur harabe-
den alınmadır.
NUREDDİN MUHAMMED CERRAHÎ C)
1133 = 1720
Halveti tarikatı şubelerinden Ramazaniye kolundan ayrılmış Cer-
rahiye şubesinin kurucusu olup aslen İstanbullu ariflerden yüksek bir
zattır. Cerrahpaşa semtinde doğduklarından dolayı Cerrahî lâkabı veril-
miştir. Vefatı (Geçti tevhid ile Nureddin kutbu vasilin) mısraınm delâ-
(1) Bu yüksek zatın faydalı kısaca hal tercemesi Haririzade Seyyit Moıham-
med Kemal Efendi tarafından (El-kavlü'l-Mubîn fi ahval-i Şeyh Nureddin)
ismiyle yazılmış olduğu gibi (İzzî Süleyman Efendi tarihinde) dahi zikredil-
miştir.
— 168 —
leti olan 1133 H. de, kabri İstanbul'da Karagümrük civarındadır. İsmi ya-
zılış tarihini gösteren (Mürşid-i Dervişan) adlı mensur ve basılmamış
risaleleri, dergâhlarında okunan (Vird-i Kebîr) ile (Vird-i Sagîr)leri
vardır. Feyzini Ali Alâaddin Köstendilliden ikmal etmiştir.
Âşıkane ilâhilerinden :
Dil beytini pâk eden
Dervişi anka eden
Alemi Lâhuta giden
Mevlâ zikridir zikri
Zikirden halet olan
Aşinay-i ruh olan
Ukbadn devlet bulan
Mevlâ zikridir zikri
Terk ehline karışan
Hem zevkine erişen
Bahri ledünle görüşen
Mevlâ zikridir zikri
Erenlerin yolunu
Sürerler hep demini
Dervişlerin muini
Mevlâ zikridir zikri
Şeyh elini kim tutar
Ref i hicap ol ider
Cânan iline gider
Mevlâ zikridir zikri
Nureddin'i diri kılan
Tevhid ile çerağı yanan
Bir Hamdilillâh tevfik alan
Mevlâ zikridir zikri
Mısır şeyhlerinden Şeyh Şernubî hazretlerinin (Tabakat)ında yük-
sek şahsiyetleri hakkında sarih bir şekilde işaret vardır.
nehri ahmed efendi «su yolcuzade»
1182 = 1768
Kadiri tarikatının İsmail Rûmî kolu şeyhlerinden ârif bir zat olup
Tekirdağlıdır. 1182 H. de memleketinde vefat etti. Kendi adiyle söylenen
dergâhta medfundur. (Vahdeti Vücud)dan bahseden bir eseriyle arifane
(ilâhiyat)ı vardır.
— 169 —
NURİ MUHAMMED EFENDİ
1273 = 1856
Rufaî şeyhlerinin âlimlerinden bir zat olup kürsü şeyhlerinden Üs-
küdarh Osman Efendinin oğludur. Fatih Camii Şerifinde arabî ilimler-
den icazet aldıktan sonra Şeyhülislâm Mekkî Efendinin delâletiyle Sul-
tan III. Selim hazretlerinin şehzade ve sultanlarmm muallimliğine tâ-
yin olunarak 22 sene bu vazifeyi ifa etti. Bundan sonra Rufaî şeyhlerin-
den Karasarıklı şöhretiyle anılan İbrahim Efendiye intisab ederek sülû-
künü tamamlayıp Debbağlar meydanında Hamzavî tarikatı adamların-
dan Kurban Nasuh Baba dergâhı şeyhliğine tâyin olundu. Bu dergâhta
45 sene tarikatın yayılmasına çalışarak 1273 H. de vefat etti. Eserleri ba-
sılmamış olup isimleri aşağıdadır:
(Terceme-i makalâtı Seyid Ahmed Rufaî), (Tabirnâmei Muhibban),
(Şerhu salatı kemaliye), (Terbiyet'üt Talibin), (Miftahül Havas), (Hadi-
kai Tevhid), (Ravzatül Ezkar), (Risalei Bey'at), (Risalei Miraç), (Adabı
Tarikat), (Sülûkname) (Risalei Muhabbet-i Âl-i Aba). İşbu eserlerden
yalnız (Salatı Kemaliye) şerhi basılmıştır.
NAZİF HASAN DEDE
1277 = 1860
Mevlevi tarikatının âriflerinden, meşrep itibariyle lâubali bir zat
olup Yenişehirlidir. (Tarifüs-Sülûk) (') isminde basılmış risalesi vardır.
Basılı olmıyan divançelerindeki ârifane şiirleri az olmakla beraber renkli
ve mânalıdır. Vefatı 1277 H. de, kabri Bahariye mevlevihanesindedir.
Mevlevi tarikatı silsilesini beyan eden matbu ve (Bahri Hakikat) ismin-
de matbu olmıyan levhaları vardır. Ârifane beyitlerinden :
Aziz-i Mısır vuslatı sûziş-i firkat nedir bilmez
Anı tenhanışin-i külbey-i ahzan olandan sor
Nuru Hak âyine-i eşyaya olmuş münakis
Halkın istidatı mikdarı bilinmiş zat Hû
Mısralarmdan :
Bana beştir bir Hüdâ ve bir Nebi ve bir Velî
1329 H. de vefat ederek yanlarına defnedilen oğlu Hüseyin Fahri
(1) Dostlarından olup bazı vezirlerin divan efendiliği hizmetlerinde bulu-
nan ve 1270 küsur tarihlerinde İstanfculda vefat eden Edirneli Halil Efendi ta-
rafından şerh olunup basılmıştır. Bu zatın bir de (Divanı Şevket Buharî) şer-
hi vardır ki basılmamıştır.
— 170 —
Efendi de «El Veledü sannu ebihi — Çocuk babasının benzeridir» sırrına
eren marifet sahiplerinden bir zattır. Mevlânâ hazretlerinin menkıbele-
rini açıklayan Farsça (Sipehsalar) dan seçme suretiyle tercemesi ve di-
vançe teşkil edecek kadar ârifane şiirleri vardır.
Bir gazelinden :
Guyi yâre gitmeden maksud bir didardır
Cust-i cûyi turdan nuri tecellidir garez
Başka gazellerinden :
Serir-i bezmigâhı fakri her bir câne vermezler
Değil her cane yahu belki her canane vermezler
Efendi umma sen ab-ı hayatı badeden hisse
Anı insana tahsis ettiler hayvane vermezler
Musiki ilminde ihtisas sahibi ve neyzenlikte zamanın üstadı idi.
Mufassal hal tercemesi (Nevsal-i Osmanî) nin dördüncü senesinde ka-
yıtlıdır.
NURÎ MUHAMMED ŞEMSEDDİN EFENDİ
1280 •■= 1863
Nakşibendî âlim ve şeyhlerinden bir zat olup pederi Taşköprü kaza-
sının Ayvalı köyündense de kendileri İstanbul'da doğmuştur. Uzun müd-
det Beşiktaşlı Yahya Efendi türbesinde irşad hizmeti gördüler, 1280 H.
de vefat ederek adı geçen türbeye defnedildiler.
(Miftahül Kulüp, Risale-i Murakabe, Risale-i Vasiyetname, Pend-
name) isimlerindeki tasavvufa dair risaleleri bir arada basılmıştır.
Halifelerinden Harputlu Mustafa Hilmi Efendi de fazilet sahiple-
rinden bir zat olup adı geçen türbedeki kütüphanede dinî ve dünyevî
bilgilerden bahseden Marifetname usûlünde Arapça (Zübdetü'l-Ulûm
ve Hulasatü'l-Fünun) isminde bir eseri vardır. 1284 H. de vefat ederek
adı geçen türbe karşısına defnedilmiştir.
OĞLANLAR ŞEYHİ İBRAHİM EFENDİ
1066 = 1655
Seyyit Seyfullah Efendi halifelerinden Hakikîzade Osman Efendi-
nin halifesi olup Eğridereli'dir. Aziz Mahmud Hüdaî ile Abdülhadünnuri
ve Hüseyin Lâmekânî hazretlerinden de feyz almışlardır. 1066 H. tari-
— 171 —
hinde vefat etti. İstanbul'da Aksaray mahallesindeki dergâhlarında gö-
mülüdür.
Eserleri : (Dil-i Dânâ) ismindeki kasidesi ile küçük dîvanlarından
ibaret olup basılmamıştır. Halifelerinden hal tercemesi yukarda geçen
Gaybî'nin bey'atnâmesinde, Bayramı tarikatının Melâmiye kolundan
Ahmed Sarban halifelerinden Tıptıp Şah Ali'den hilâfet aldıkları yazı-
lıdır. Münacaatlarmdan :
İlâhî ilmine yok hadd ü gayet
Huda vasfına yok hiç nihayet
Kamu eşyaya zatmdır müsemma
Edersin her nefeste bir teeellâ
Şerikin yok, nazîrin yok ehadsm
Münezzeh zatm «Aîlah's-Samed» sin
Kemal-i hikmetin ânen feânen
Zuhur etmekte daim âşikâre
Hüvel-evvel hüvel âhirsin ey Hak
Hüvel batın hüve'z-zahirsin ey Hak
Cemi eşyadan nurun oldu zahir
Kamu eşyaya nurundur mezahir
Bir de (Müfid ve muhtasar) isminde manzum bir eseri vardır. Mat-
lâmdan :
Zat-ı pâkin «Kulhüvallâhü Ehad
Ey sıfatın vasfı «Allahüssamed»
Cümle âlem nur-u zatınla dolu
Cümle âlemden sıfatındır ulu
Ademi zatına mir'at eyledin
Nurunu Ademde âyât eyledin
OSMAN SELÂHADDİN EFENDİ
1304 = 1886
Mevlevi tarikatından fazilet ve kemal sahibi siyasete de vakıf bir
zat olup hal tercemesi yukarıda geçen Nâsır Abdülbaki Dede Efendinin
oğludur. «Hû deyüp Osman Efendi vardı Mevlânasma» mısramm delâ-
leti olan 1304 H. de vefat ederek pederinin yanma defnedilmiştir. Arapça
(El-Lisanü'l-Muhammediyye Fi Mâdalle Bihi'l-îseviyye), Hoca îshak
Efendi merhuma cevap tarzında (Risale-i Vahdet-i Vücud) ile padişah-
lara lâzım olan vasıflar ve yüksek hasletlerden bahseden ahlâkî ve siya-
sî risaleleri ve bazı mutasavvıfane şiirleri vardır. Makamlarına geçen ve
— 172 —
1326 H. de vefat eden oğlu Celâleddin Efendi de Mevlevi ariflerinden
şair ve musikiye vakıf bir zat idi. Osman Efendinin hal tercemesi zama-
nımızın ilim adamlarından Ziya Beyin Yenikapı Mevlevîhanesi ismin-
deki eserinde yazılmıştır. Senelerce okuttukları Mesnevî-Şerife dair ari-
fane buluş ve doğuşlarını ihtiva eden mecmuaları maalesef dergâhın
yanmasiyle zayi olmuştur.
OSMAN NAKŞİBENDÎ
1200 = 1785
Nakşibendi şeyhlerinin âlimlerinden bir zat olup Mudurnuludur.
1200 H. de Eskişehir'de vefat etti. Bursa'daki Ulu Cami kütüphanesinin
kurucusu olup 1211 H. de vefat ederek yaptırdığı Telli Tekke'de defne-
dilmiş bulunan Münzevî Abdullah Efendi hazretlerinden manevî terbiye
görmüştür. Eserleri: (Kavaidü't-Tefsîr), (Meslekü's-Sâlikin), (Risale-i
Nakşibendiyye) v.s. olup basılmamıştır. Ulu Cami kütüphanesindeki ki-
tapların bir kısmı da bu zat tarafından vakfedilmiştir.
OSMAN İBNİ AHMED FERTEKÎ
Şazelî tarikatı ve Nakşibendî tarikatının fazilet ve kemal sahiple-
rinden bir zat olup Niğde'ye bağlı Fertek köyünde doğmuştur. Mısır'da
tahsilini ve manevî terbiye ve tahsilini tamamladıktan sonra memleke-
tine dönerek tedris ve irşadla meşgul oldu. Celcelûtiye şerhinin nihaye-
tinde ilim ve irfan tahsili için 45 sene seyyahat ve mücadele ettiğini ve
ömrünün sonunda Niğde'de bir Nakşibendî zaviyesi yaptırdığını yaz-
maktadır. Eserleri basılmamış olup aşağıdadır:
1 — Şerh-i Vird-i Settar (1215 = 1800 H. de yazılmıştır.)
2 — Şerh-i Devri'1-Alâ (1205 = 1790 H. de Hasan İbni îsmail Kara-
hisarî tarafından da Arapça şerh olunmuştur.)
3 — Şerh-i Hizbi Nevevî
4 — Şerh-i Salât-ı Meşişe
5 — Şerh-i Celcelûtiye
6 — Înkişafü'l-Kulûb
7 — Şerh-i İsmi Â'zam
ÖMER FANİ EFENDİ
1032 = 1622
Hal tercümesi ileride yazılı Nureddinzade halifelerinden Draman
şeyhi Bosnalı Abdülmümin Efendinin halifesi ve damadı olup Debreli-
dir. 1032 H. de vefat etti. (El-Huccetü'n-Neyyire Fi Beyanı't-Tarikati'l-
Münire), (Kıyafetname) isimlerinde eserler yazmıştır. Tefsir ilmiyle
meşgul olmasından dolayı «Tefsiri» lâkabı da takılmıştır. Fatih civartn-
da Tercüman - Draman tekkesinde defnolunmuştur. Eğri seferinde bu-
lunmuş idi. Ayasofya'da vaizliği vardır.
ÖMER FUADÎ EFENDİ
1046 = 1636
Şabaniye tarikatı (^) ârif ve fâzıllarından bir zat olup tarikatın ku-
rucusu Şeyh Şaban Velî hazretlerinin halifelerinden Kastamonulu Şeyh
Muhyiddin Efendiden hilâfet almıştır. 1046 H. de vefat ederek Şabaniye
dergâhına defnedildi. Eserleri: (Tercüme-i Miyarü't-Tarika), (Vâkıât),
(Risaleli Tevhidiyye), (Mürettep Dîvan), (Bülbüliyye), (Muslihu'n-
Nefs), (Pendname), (Tarif at-ı îlmi Nahiv), (Risale-i Dürriyye), (Ma-
kale-i Ferbiyye ve Risale-i Virdiyye) olup yalnız menkıbeleri basılmıştır.
Bülbüliyelerinden :
Nik-ü bedden ne olsa dilde hazır
Lisana ol olur elbette zahir
Başka beyitlerinden :
Ben belâ sahrasının mecnunu eller bihaber
Leylâyı mevlâya tebdil ettim eller bihaber
Görmek istersen eğer ilm-ü kemalin halini
Kendi âyineni saf eyle Fuadî heran
Arifane eserlerinden :
Tevsîkiye
Sedefiye
(1) Mir'âtü'l-Âşıkıyn), (Mîzanü'l Âşıkıyn) isimlerindeki matbû risalelerin
müellifi Safranbolulu Muhammed Emin Efendi de Şatoaniye şeyhlerinin âlim-
lerindendir. Bu zatın halifelerinden olup, 1312 de vefat eden Nevrekoplu Ahmed
Efendinin de (Muinü'l-Mürîd) isminde basılmamış bir eseri vardır.
— 174 —
Şevkiye Fi Hakki Devran-ı Sofiyye
Şerh-i Risalei Zenbilli Ali Efendi Fi Hakki Devran-ı Sofiyye
Risale-i Devran
Ravzatü'l-Ülema
Menakib-i Şabaniyye
Şerh-i Vird-i Settar {}) .
Halvetiye
Küllabiye
Hayatiye
Asaliye
Silsilename
Müsellesati Tasiye
Türbename
Bu eserlerle Ömer Fuadî Efendinin oğlu «Kalbî» efendinin bazı şiir-
lerini ihtiva eden büyük mecmuası Yahya Efendi kütüphanesindedir.
PÎR MUHAMMED BAHAEDDİN ERZİNCANÎ
879 =r 1474
Halveti tarikatının başlarından hal tercemesi ilerde yazılı Seyyir
Yahyaî Şirvanî hazretlerinin baş halifelerinden bir zat olup Erzincan'a
bağlı Keselliş'tendir. Halifelerinin başlıcaları Cemal Halveti ile İbrahim
Kâmil ve Taceddin Kayserili hazretleridir. 879 H. tarihinde Erzincan'da
vefat ederek Camii Kebir yanma gömülmüşlerdir.
Manisa'da Muradiye kütüphanesinde 873 H. = 1468'de Erzincan'da
yazılmış (Makamatü'l-Ârifin ve Maarifü's-Salikîn) isminde manzum
Türkçe bir eseri olduğu tarafımdan görülmüştür.
Mezkûr eserin matlâmdan :
Tevekkül eyledik ismine anın
Ezelden olunan kısmına anın
Ki zatın eyledi ismine mebde
Bir ismi binbir isme oldu menşe
(1) (Vird-i Settar) m diğer şarihleri: Şah Velî, îşa Muhammed Tirevî, Ab-
dullah Şerkavî, Müstakimzade, Şemseddin Nasûhîzade, Seyyit Kemaleddin Ha-
rîrî. Bu şerhlerden yalnız Harîrîzade'ninki basılmıştır.
— 175 —
PÎR MUHAMMED EFENDİ
Faziletli ve ârif bir zat olup (Hazinetü'l-Ebrar) ismiyle şerh ettiği
Mesnevî'nin dördüncü cildi Üsküdar'da Selimiye kütüphanesindedir.
1026 H. = 1617 tarihinde yazdığı bu şerhin nihayetindeki «Pîr Muham-
med Mevlevi eş-Şehir becan-ı âlem» kaydına göre Mevlevi ileri gelenle-
rinden olduğu anlaşılıyor. Yine bu şerhde doğum yeri olarak Balıkesirli,
yerleştiği yer itibariyle de İstanbullu olduğunu da açıklıyor. (Hadika-
tü'l-Cevami) sahibi Ayvansarayî'nin (Mecmuayı Vefeyat)mda ise; mu-
tasavvıfa zümresi yanında (Cân-ı âlem), halk arasında (Şeyh Budak)
namıyle şöhret bulduğu, Kirmasti'li olduğu isminin Abdülkadir bulun-
duğu ve Bursa'da Eşrefzade merhumun kızmm oğlu Şeyh Mahdi Efen-
diden hilâfet aldığı, Mesnevi'nin dördüncü cildini şerh ettiği ve Üskü-
dar içinde yattığı bildirilmektedir. İsimdeki fark bir tarafa bırakıldığı
takdirde bu zatın sülük bakımından Eşrefi ve teberrüken de Mevlevi ol-
duğu anlaşılıyor. Mesnevî'nin inceliklerini memleketinde gömülü bulu-
nan Fenaî Sultan'm manevî işareti ile Bursa'da Üftade hazretlerinden
almıştır.
PARSA SABIR MUHAMMED DEDE
1090 = 1679
Gelibolu Mevlevîhanesinin bânisi, Mevlevi büyüklerinden Gelibolu-
lu Ağazade Muhammed Dede'nin biraderinin oğludur. Bir aralık Mevle-
vîlikten Mollalığa geçmişse de biraz sonra yine eski mesleği olan Mev-
levi tarikatına dönmüştür.
Mürettep divanı. Melek Ahmed Paşa namına (Tasavvurat şerhi),
Molla Celâl'in (Gül ve Nevruz) una güzel tercemeleri vardır. 1090 H. ta-
rihinde Gelibolu'da vefat ederek Mevlevi dergâhına gömülmüştür.
Bir gazelinden :
Bezm-i meyin safaları hep hâtırımdadır
Ol bezmin âşinâları hep hâtırımdadır
Bir kâfile ile Emrah idim, bir zaman henüz
Hengâme-i derâlan hep hâtırımdadır
Mest-i sadayı bülbül-i bağ-ı elest idim
Ol bülbülün nevaları hep hâtırımdadır
1147 H. = 1734'de İstanbul'da vefat ederek Edirnekapı dışındaki
— 176 —
Emîr Buharı dergâhı avlusuna gömülen oğlu Abdülbakî Efendi de fazi-
letli bir zat olup Kâşânî'nin (Bedayi)ine haşiyesi ve bazı risaleleri var-
dır.
RAMAZAN EFENDİ (RAMAZAN MAHFÎ)
1025 = 1616
Halveti tarikatının kollarından Ramazaniye şubesinin kurucusu bu-
lunan bu zat, Afyonkarahisarlı'dır. Tahsilini bitirdikten sonra İstanbul'a
gelerek âşıkların irşadıyle meşgul oldular. (Rizay-i Pâk) terkibinin de-
lâleti olan 1025 H. tarihinde bu dünyadan ayrılıp Kocamustafa Paşa ci-
varındaki dergâhına defn olundular: (Mahfî) mahlaslı ilâhîleri vardır.
Bazıları matbu (Şerh-i Akaid) şerhini (^) bu zata nisbet ederlerse de
hal tercemesi yukarda geçen Şeyh Ramazan Behiçtî'nindir. Âşıkâne ilâ-
hîlerinden :
Mahfî bugün iz gözleyip
Girdi yola aşk özleyip
Aşıkların cem eyleyip
Gitsin bugün (Hû, Hû) deyû
Butarikatm şeyhlerinden Hüseyin Rumî halifelerinden Kastamonu-
lu Hasan Vuslat Efendinin de mürettep divanı vardır. Divan-ı matlâm-
dan :
Sırr-ı Bismillah ile Feth-i zebanım ibtidâ
Li ma Allahm hitabıdır nihamın ibtidâ
i Ahd ü misakım ezeldendir rizası bendine
Bağlıyan ol dest-i kudrettir, meyanım ibtidâ
RECEP İBNİ ŞEYH İBRAHİM CEMALEDDİN SİVASÎ
Şemseddin Sivasî hazretlerinin biraderinin oğlu, damadı ve halife-
si âlim bir zattır. Eserleri basılmamış olup bazıları şunlardır: Arapça
(Necmü'l-Hüdâ fi mekibi'ş-Şeyhi Şemseddin Ebi's-Sena) ile (Esmaü'l-
Vusul), (Nurü'l-Hüdâ) ve ilâhiyat mecmuasıdır. Sivasta Şemseddin haz-
retlerinin dergâhında defn olunmuştur.
(1) Ömrünün sonlarında Bursa'da Çelebi Sultan Muhammed Han Gazi
medresesi müderrisi iken vefat eden ıSultan II. (Beyazıt'ın hocası Bolulu Selâ-
/ haddin Efendinin de bir (Akaid-i Nefesiye Haşiye)si vardır.
— 177 —
REŞADÎ MUHAMMED EFENDİ
1116 = 1704
Hal tercemesi ilerde yazılı Karabaş Velî halifelerinden âlim bir zat
olup mürettep divanı ile tasavvufa müteallik risaleleri vardır. 1116 H.
tarihinde vefat etti. İlâhilerinden :
Gel habir ol ey mücahid fi sebil
Mürşid ile erişilir Mevlâya
Bulmamıştır hakkı kimse bîdelil
Rehberlik ile bil varılır Mevlâya
RAUFİ SEYYİD AHMED ÜSKÜDARÎ
1171 = 1757
Halveti tarikatının şubelerinden Ramazaniye kolunun şeyhlerinden
Üsküdar'da Selâmsız mahallesinde Selâm! Ali Efendi Camii avlusunda
yatan Köstendilli Ali Efendi halifelerinden âlim ve ârif bir zattır. 1171 H.
tarihinde vefat ederek Doğancılar yakmmda Yemen Fatihi Sinan Paşa
Camii hariminde toprağa emanet edildi. (Kurretü'l-Uyun) isminde Türkçe
risalesi ile ilâhilerini bir arada toplayan divanları vardır ki ikisi de ba-
sılmamıştır. İlâhilerinden :
Çalış Raufî lem'a al
Gitsin zamirinden cidal
Gel Vahdetin bahrına dal
Ummana gel tevhid eyle
Galata Mevlevihanesi Kütüphanesinde 1160 tarihinde yazılmış 66
meclis (bahis) üzerine tertiplenmiş vaaza aid Arapça (Mecalis) i vardır,
RİFAT EFENDİ (HAFIZ AHMED RİFAT)
1269 = 1852
Kadiri tarikatının âlim şeyhlerinden bir zat olup İstanbulludur. 1269
H. tarihinde İstanbul'da vefat ederek Hekimoğlu Ali Paşa Camii avlusun-
da Şadirvan yanma gömüldü. Hadîs ve tasavvuf ile tarihin hal terceme-
leri şubesinde ihtisası vardır. (Nefhatü'r-Riya-zu'l-ÂHye fi beyani Tari-
kati'l-Kadiriye) ismindeki büyük Türkçe eserinde tarikatın sülük ve âdâ-
F. : 12
— 178 —
bıyla Kadiri büyüklerinin hal tercemeleri yazılıdır. Türkçe (Tabirname)
si ile Hac menasiki ve Hadîs ilminden iki eseri ve (Risaletü't-Taciye) si
vardır. Şeyh-i Ekber'in (Risaletü'l-Halvet) ile Şahabeddin Sivasî'nin (Ce-
zabü'l-Kulub) unu da terceme etmiştir. (Tarîkü'l-Ârifin) isminde ayrıca
risalesi de mevcuttur. Eserlerinden yalnız (Menasiki Hac) risalesi ba-
sılmıştır.
RÜSTEM EFENDİ (MUHAMMED RÜSTEM RAŞİD EFENDİ)
1280 = 1863
Nakşibendî tarikatının büyüklerinden bir zat olup Sivaslıdır. Mevlâ-
na Halid-i Bağdadî halifelerinden Abdülfettah Efendiden hilâfet almıştır.
1280 H. tarihlerinde memleketinde vefat etti. Yirmiden fazla risalesi ol-
duğu rivayet edilmiştir. 1241 H.'de yazdığı Arapça kendi el yazısı ile yaz-
ma (Esma-i Hüsna) şerhinde her ism-i Şerif şerhinin sonunda (Hazz-ı
Arif) ifadesiyle ârifâne sözleri görülmektedir. 1276 H.'de derleyip topla-
dığı (Turûk-i Aliyye) silsilelerini açıklayan tomar şeklindeki eseri ba-
sılmıştır.
RÛŞEN EFENDİ (MUDANYALIZADE MUHAMMED
RÛŞEN TEVFÎKÎ EFENDİ)
H 1309 = 1891 M
Mudanyalızade Büyük Ruşen Efendi'nin torunu olup İstanbul'da Cel-
vetî Tarikatı şeyhliği makamında ve Meclis-i Meşayih başkanlığında hiz-
met etmiştir. 1309 H. tarihinde vefat ederek Aziz Mahmud Hüdaî türbe-
sine gömüldü. İlim ve irfan sahibi bir zat idi. Mûsikî ilminde de tam bir
bilgi sahibi olduğundan pekçok ilâhi bestelemiştir. (Fezail-i Ramazan) , (Fe-
zail-i Muharrem) risaleleri ile kırk bahisten mürekkep vaazlarla bir ese-
ri (Meclis) i, (Vâkıat-ı Hüdâ) dan derleme suretiyle meydana gelen (Sü-
lûk-u Celvetiye) risalesinde ve (İlâhiyat mecmuası) vardır. Eserleri ba-
sılmamıştır.
Aşk redifinde bir gazeli :
Şehr-i dilde etmeye uşşakma divan-ı âşk
Kurdu iklim-i vücudda tahtını Sultan-ı aşk
Cem edip âşıkları sahray-ı âşka su be su
Her birine itmeye bin naz ile ferman-ı aşk
Çün oturmuş tah-ı iztiğanesine ol Padişah
Her nigehde olmada üftadegân suzan-ı aşk
— 179 —
Elleri bağlı huzurunda durur bîçareler
Muntazırdır herbiri ister ki, bir ihsan-ı aşk
Neylesin dünya ve mafihayı âşık neylesin
Daima maksudu anın vuslat-ı canân-ı aşk
Vasfolunmaz haleti aşkın demi bi veçhile
Zahiren giryan ve suzan manevi handan-ı aşk
Şem-i Hak'da mahvede gör kendini pervane veş
İtme Rûşeni bülbül-i şeydâ gibi efgân-ı aşk
Pederi Abdurrahman Nesîb Efendi de marifet sahibi bir zat olup
«Seyyid» mahlâslı divançesiyle Sülûk-i Celvetiyeye dair risalesi vardır.
SAKIP MUSTAFA DEDE
1148 = 1735
Mevlevîlerden arif ve şair bir zat olup İzmirlidir. (SiciU-i Osmanî)
de Bursalı gösterilmesi zühul eseridir. Tahsilini tamamlayıp çilesini bitir-
dikten sonra Kütahya Mevlevîhanesi Şeyhliğine tayin olundular. Mevlevi
şeyhlerinin hal tercemelerini açıklayan mufassal ve matbû (Sefine-i Mev-
leviyye) ismindeki eseriyle mevlevîler arasında nam bırakmıştır. Bundan
başka mürettep divanları da vardır. 1148 H. tarihinde vefat edip şeyhi
bulunduğu dergâha gömülmüştür. (Hizmet) redifli uzun bir kasidele-
rinden :
Gelmez kişinin rütbesine şemme-i noksan
Maîen bedenen itmede ahbabına hizmet
Fatin tezkeresinde (Giderir) redifinde ârifane bir gazelleri vardır.
Hal tercemesi yerine geçen oğlu Halis Ahmed Efendi tarafından tafsilâtlı
olarak yazılmıştır. Sefinenin yazılış tarzı Veysi'nin izindedir.
SÜMBÜL EFENDİ (YUSUF SİNAN EFENDİ) '
936 = 1529
Halveti tarikatının şubelerinden Sümbüliye kolunun kurucusu olan
büyük pirdir. (Risaletü'l-Edvâr) ile devran-ı sofiyye ve semam helal oldu-
ğuna dair (Tahkıkiye) namiyle (^) biri Arapça, biri Türkçe iki risaleleri
(1) Merkez Efendi halifelerinden olup doğum yeri Kütahya köylerinden
Çavdar - Kalburcu köyünde 978 H. de vefat eden Şeyh Beşir Efendinin ve Sul-
tan İbrahim'in oğlu Sultan Mehmed zamanı Halveti şeyhlerinden İbrahim ibni
Muhammed Miksârî'nin de (Burhanü'l-Elhan fi hukmit teganni ve'd-Devran)
isminde bu konuda Türkçe mufassal bir eseri ve Haydarzaade Feyzi-i Kefevi'nin
de bir risalesi vardır.
— 180 —
ve birkaç ilâhileri vardır. Hepsi de basılmamıştır. Doğum yeri Merzifon
civarındaki Borlu olup mürşidi Cemal Halveti'den sonra uzun müddet İs-
tanbul'da Kocamustafa Paşa dergahında irşad vazifesi ile meşgul oldular.
Vefatı (Eyledi Bostan-ı zühdün Sümbülî me'vâyâ azm), (Canına Sümbül
Sinan'ın fatiha), (Nur ola Sümbül Sinan'ın kabri hep) mısraları ile (Üs-
tad-ı aşk) ve (Feyz-i ilâhî) terkiplerinin delâlet ettiği 936 H. tarihinde
olup mübarek kabri bu dergahı şeriftedir. Zahiri ilimleri Efdalzade'den
öğrenmişlerdir. Arifâne ilâhilerinden :
Saray-ı vahdet olmuşken makamım
Bu kesret âlemin seyrana geldim
Çü birdir Sümbülî ma'ruf ü ârif
Idüp dâvâ deme irfana geldim
Diğer bir ilâhilerinden :
Hümay-ı aşkı saydetmek dilersen
Dil-i viraneme gel kim yataktır
Gel ey salik diyen bir söz ki Hak'tır
İşitir Hak'ı şol kim hakkı kulaktır
Matlalı yüksek nutku zamanımız âriflerinden Cebbarzade Arif Bey
tarafından şerh edilmiştir.
Şanında söylenen beyitlerden :
Halka-i tevhidi farzetsen eğer bir gülistan
Bir gül sad bir gider ol gülşenin Sümbül Sinan
Meşhur hattat Hafız Osman Efendi bu dergahı şerif avlusunda med-
f undur. Vefatı 1110 H. = 1698 tarihindedir.
SEMAÎ MUHAMMED DEDE EFENDİ (SULTAN DİVANÎ)
936 = 1529
Mevlevi tarikatının temel direklerinden olması sebebiyle mevleviler
katında yüksek bir mevkii vardır. Vefatı 936 H.'de, kabri Afyonkarahisar'-
dadır. Şiirlerinde (Semaî) mahlasını kullanmışlardır. Mevlânanın (Divan-ı
Kebîr) ini manevî bir işaretle şarktan getirdiği için mevlevîler arasında
(Sultan Divanî) adiyle meşhur olmuştur.
— 181 —
Vefatlarına söylenen :
(Beka mülküne çekti askerin sultan divani) tarihi manidardır. Zira
vefatlarını müteakip birçok dostları ve sevenleri arkasından bu dünya-
dan gitmişlerdir.
Arifane beyitlerinden :
Belâ dildendir ol dildar elinden dâdımız yoktur.
Gönüldendir şikâyet kimseden feryadımız yoktur.
Beyti Esrar Dede tezkeresinde yazılmış olan müseddeslerinin neka-
ratıdır.
SİNEÇÂK YUSUF SİNÂNEDDİN-İ MEVLEVİ
953 =: 1546
Mevlevi tarikatının irfan sahibi büyüklerinden olup Vardar Yenice-
sindendir. İlk feyzini İbrahim Gülşenî hazretlerinden almıştır. Aşk ve
muhabbet sebebiyle Arap ülkelerini dolaştıktan sonra evvelâ Edirne mev-
levî dergahında, sonra İstanbul'da sütlüce mahallesinde irşat vazifesiyle
meşgul olmuştur.
Değerli Eserleri: Meşhur ve matbu (Cezire-i Mesnevi) ile (Münteha-
bat-ı Rababname) ve (nazire-i Muhammediye) den ibarettir.
Biraderi olup (Eş-şeyh) kelimesinin delâleti olan 941 H. de vefat
eden divan sahibi: Baba Hayreti-i Gülşenî ile beraber Sütlücede medfun-
durlar. (İhsan Şir-i nigar) terkibinin delâleti olan 953 H. dedir. (Cezîre-i
mesnevi) derviş Alamî tarafından şerh edilmiştr.
Beyitlerinden :
Kiminin dünya meramı kiminin ukbadır.
Yusufun sensin meramı iki âlemde fakat.
Erbab-ı mulıabbet bizi Yusuf bilir amma
Eshab-ı haset gözüne ey dost sinanız.
Mezar taşma yazılı beyiti :
Garibim derdinâkim sîne çâkim
Serasir-i ruh-i pâkim gerçi hâkim
— 182 —
SARHOŞ BALİ EFENDİ
980 = 1572
Halveti tarikatı erenlerinden Kasım Çelebi halîfelerinden 952 = 1545
de vefat eden Karabaş Şeyh Ramazan efendiden hilâfet almış olup pederi
Amasyalı kendisi Pire doğumludur. Tevhid kadehinde kendisinden geç-
tiği için sarhoş ve sekran namiyle yadolunmuşlar idi. Eserleri basılmamış
olup (Şerh-i Füsûs) v.s. dir.
Şiirde cevheri mahlasını kullanmıştır.
•Kabri İstanbul'da ağa yokuşu başında kurşunlu türbe civarında al-
tuncu (^) zaviyesinde olup, vefatı olan 980 tarihini açıklıyan (fena cam
ile Bali efendi mest idi geçti) mısraı türbelerine nakşolunmuştur.
Yüksek bir şiiri :
İz ise maksut eğer ey yüzü misbahelmünir.
Mantîkm hikmetten et etme avam ile kelam
SELAMİ MUSTAFA EFENDİ
993 = 1585
^ T
Zeyniye ^ tarikatı şeyhlerinin âriflerinden olup izniklidir. Tahsilini ve
sülûkunu tamamladıktan sonra İstanbul'a gelerek Fatih ve Süleymaniye
camileri kürsü şeyhliğinde bilâhara Sultan Selim yakınındaki Şeyh Yavsı
dergahı şeyhliğinde hizmet ifa etmiştir. 993 H. de vefat ederek Edirne
kapısı haricindeki Emir Buharî tekkesi avlusuna defnedildi. Eski kitabet
tarzında yazılmış (Delâil-i Hudâ) isminde mensur eseriyle manzum (Ha-
dis-i Erbam şerhi) ve Esmaul Husna şerhini açıklıyan (Risaletür' - Reşat
fi tahkiki Sebili's sedad) isminde türkçe bir eseri ve (mevlidi şerif man-
zumesi) vardır.
SEYYİD SEYFULLAH KASIM EFENDİ
1010 = 1601
Silivri kapısı haricinde yatan büyük şeyhlerden Nizameddin Hazret-
lerinin oğlu olup hâl tercümesi yukarda geçen İbrahim Ummî Sinan Haz-
retlerinin baş halîfelerinden ve âşıklar zümresinden yüksek bir zattır.
Miracu'l Mü'minin, Silsile-i tarikat, Silsile-i Nebeviyye, Silsile-i ne-
(1) Allâme ibni Kemalin ceddi Kemal Paşa ile pederi Süleyman Bey bu
gaviye bitişiğindeki mescidin avlusunda medfundurlar.
— 183 —
sebiyye, Etvar-ı Seb'a Şerefi siyadet, Mâdenül-Maarif, Esrarü'l-Arifin,
Seyrü's-Sülûk, Divan isimlerindeki eserlerin sahibi olup hepsi bir yerde
matbu olan külliyatları ile Miftahan Vahdet?i vücud, Tecname nammdaki
mensur eserleri matbudur. (Kazay-ı Hak) ve (Mefharul Evliya) terkip-
lerinin delâlet ettiği 1010 H. de vefat ettiler, kabirleri Silivrikapı civarm-
da Emirler Mahallesindedir.
Yüksek beyitlerinden :
Nan için meth eyleme nadânı nadanlık budur.
Hayber-i nefsin helâk et §ah-ı merdanlık budur.
İlâhilerinin en meşhuru :
Bu aşk bir bahri ummandır.
Buna hadd-u kenar olmaz.
Delilim sırrı kur'andır
Bunu bilende ar olmaz
Sure geldin ezeliden
Pirim Muhammed Aliden
Şarab-ı Lâ yezaliden
İçenlerde humar olmaz
Eğer âşık isen yare
Sakın aldanma ağyare
Düş İbrahim gibi nare
Bu gülşende yanar olmaz
Kıyamazsan başa, cana
Irak dur girme meydana
Bu meydanda nice başlar
Kesilir hiç soran olmaz
Hak ile hak olanlara
Kendi özün bilenlere
Dost yolunda ölenlere
Kan bahası dinar olmaz
Bak şu Mansurun işine
Halkı üşürmüş başına
Enel Hakkın firaşına
Düşenlere timar olmaz
Seyfullah sözünde mesttir
Şeyhinden aldığı desttir
Divane râ kalem nisttir
Ne söylese kanar olmaz
Bu gazel bazı arifler tarafından şerh olunmuştur.
— 184 —
SİNAN EFENDİ
(ÂLİM SİNAN EFENDİ)
Halveti tarikatının Uşşakiye kolu şeyhlerinden faziletli bir zat olup
Muğla köylerinden (Leyne) li dir. Hadis ilminden meşhur (Mesabîh)'i
tercüme etmiştir ki bir nüshası muğla kütüphanesindedir. Bu eserde 30 se-
ne Gelibolu yakınındaki Bolayır'da ikâmet ettiği bildirilmektedir.
Nihayetindeki manzumenin bir beyti aşağıdadır :
Diyar-ı Menteşedendir ki, Liyne hâkidir hâkim
Hüsameddin fakih oğlu Sinan âdem ebüttaksir
Üsküdar'da Selimiye Kütüphanesinde de manzum bir akaidi vardır
ki sonu şöyledir :
Meşayihden budur naklü rivayet
Götürdüm türkî dilce kıl dirayet
Gezüp Mısr-u Halep Şam-u Irakı
Bulunmaya bu nüsha ittifakı
Gelibolu Bolayırdan Sinanı
Duay-ı hayr ile yadet sen anı
Hal tercümesi ilerde yazılı Kuloğlunun mürşididir. Kendisi de Me-
mican efendi halifelerinden Gelibolulu Ömer Karîbi efendiden Halifelik
almıştır.
SÜKÛNÎ MUHAMMED EFENDİ (^) '
1103 =: 1691
Halveti tarikatı şeyhlerinin faziletlilerinden olup Mudurnuludur.
Resmî tahsilini bitirdikten sonra Niyazi Mısrî Hz. lerinden manevî ceb-
hesini tamamlamışlardır. Gelibolu müftüsü iken ziyaret maksadıyle Bur-
sa'ya geldiklerinde (Ola sakin arş-ı ruhi Sükûtî) mısramm delâleti olan
1103 H. de vefat etti. Deveciler mezarlığında defnedilmiştir.
Eserleri: (Dürre) ismiyle Kasidei Bür'e yazdığı nazireye (gurre) is-
(1) «Selâm ehli dostlarının aşkmdanmıdır ki gözünden kalem yaşlar akıtı-
yorsun» Şair selâm ağacı altında Hz. Peygamber Eifendimizle (S.A.) ashabı ki-
ramın (R.A.) sohbetini hatırlamaktan duyduğu hüzün ve iştiyakı dile getire-
rek kendi nefsine sesleniyor ve ona soruyor:
Senin gözlerinin kalem gibi yaş akıtması bu arz edilen manzarayı hatırla-
mandan dolayı mıdır? Bu soruyu sormakla kendi hasret ve derdini açıklamış
olmaktadır.
— 185 —
mindeki şerhleriyle Mevlânâ Câmi ile Mevlânâ îsam aralarındaki tariz-
lere «Fevaidi âliyye» adiyle yazdığı bir Faysalnanieden ibarettir.
Dürrelerinden :
Emin teşevvuki ahbabî bidi selemin.
Tecrî damuuke men aynike kel kalemi.
Seksenbeş (85) beyitli Arapça bir nat-ı şerifi de vardır. 1136 = 1723
de (Kaside-i Bür'e)ye (Verdetül Melih fi Şerhi Bürdetül Medih) ismiy-
le şerh yazan Muhammed ibni Mustafa Efendi de Mudurnu'dan yetişmiş
ilim adamlarmdandır.
SELÂMÎ ALİ EFENDİ (i)
1104 = 1595
Celvetiye şeyhlerinin büyüklerinden bir zat olup Menteşe'nin Koz-
yaka köyündendir. Meşreplerinin ihtilâfı neticesi olarak Niyazı Mısrî
Hz. leri ile aralarında bazı mektuplar teati olunmuştur. Tasavvufa mü-
teallik matbu risaleleriyle mutasavvıfane bazı ilâhîleri vardır. Üsküdar-
da Selâmsız, Acıbadem, Bulgurlu camileriyle Bursa'da Çelebi Sultan
Muhammed Camii civarındaki dergâh hayırlı eserlerindendir.
Vefatı: (Hitab-ı elest) terkibinin delâleti olan 1104 H. de, kabri Üs-
küdar'da Kısıklı'da yaptırmış oldukları camiin yakınındadır.
SEZAÎ HASAN EFENDİ (-)
1151 = 1738
Gülşenî tarikatının güzel gülü tâbirine seza (lâyık) olan Hüdânm
bu ermiş kulu Gördes'te (•"') yetişmiş olup manevî terbiyesini Edirne'de
görmüştür. Şiirleri hakikaten ârifane ve şairanedir (Sezaî) lâkabını Ni-
-4
(!■) Baş halifelerinden olup 1158 = 1745 de vefat ederek Üsküdarda Pazar-
başı mahallesinde yaptırmış oldukları dergâha defnedilmiş olan Kütahyalı
Ferayi Ali Efendi de âriflerden bir zattır. Ferai mahlaslı ilâhileri vardır. Bir
ilâhisinden :
Ya ilâhi asitamn hastaya darüşşifa
Şerbet i vashn içenler buldular derde devâ
f-') Sezai Hz. lerinin halifelerinden olup kendi vefatına (Matemine'l-aşkı
Hasib) tarihini söyliyen Hayrabolu'da ismiyle anılan Camii Şerif avlusunda ya-
tan Çorumî zade Muhammed Hasib Bey de divan sahibi şairlerden âşık bir zat
olup Gülşenî silsilesini (Gülşen-i Eforar) adiyle Silk-i Nazma çekmiştir. Yine
burada yatan Mahvî Efendi de Sezaî Efendinin halifelerinden divan sahibi bir
zattır.
(3) Şimdi Korent şehrine eski Osmanlılar zamanında verilen isimdir.
— 186 —
yazî Mısrî Hz. leri vermiştir. Vefatı, (Kudse pervaz eyledi Ruhi Sezai
Gülşenî), (Kutub iken göçtü Sezai Rahmetullahi aleyh), dedi. Hatif Se-
zai rihlet etti) mısralarmm delâleti olan 1151 H. de, mübârek kabri Edir-
ne'de kendi muhterem adlarıyle anılan dergâhtadır. Mürettep ve matbu
Divan-ı Hakayık beyanlarından başka (Mektubat)'ı meşhur ve matbu-
dur. Bazı dikkat sahipleri şiirlerinin letafeti ve ruh okşayıcılığı bakımın-
dan adı geçen zâtı Osmanlıların Hafız Şîrazisi yerinde sayarlar.
Mısrî Hz. lerinn : (Hak içre bir âyineyim herkes bakar biran görür)
mısraı ile başlıyan gazelini şerh buyurmuşlardır ki divanlarının sonunda
matbudur.
Halifelerinden Muhammed Fabrî-i Kirimi de ârif bir zat olup (Me-
nazilü's-Sairin)'i tercüme etmiştir.
Arifane beyitlerinden (^)
Şahid-i Gaybî tecelli eyledikçe bî hicap
Çâk eder âşık o şevkîle vücudu camesin
Merd-i kâmil şerefin bir ter eden gurbette
Kadri artar gevherin çıksa eğer kânından
Aşağıdaki gazel en meşhur ârifane gazellerindendir.
Adem mânayı mir'at eyleyenler zahiren
Seyreder Allahı halkta halkı da Allahta
Sa'yedüp kullukta mahvol sıtkıle kim lâcerem
Abd-i muhassı şah ederler bu ulu dergâhta
Bade-i engûre el sunman bu bezm-i fânide
Bulmuşam cam-ı muhabbet neş'esin ben ahda
Sanma menzilde karar eder olur ehl-i
Ey Sezaî kâmil oldur
Aşıkane naatlarmdan :
Hazreti Hakkın habibi sevgili bir danesi
Olduğu içlin oldu âlem hüsnünün divanesi
Âşık Yunus'un :
İlim ve şefaat kânı — Alemlerin sultanı
Âşık Yunusun canı — Sensin ya Resulallah
Beytini meşhur Cevdet Paşa merhum Osmanlı Edebiyatı dersini
okuttuğu esnada (Hem mensur, hem manzum olarak söylenmiş güzel
sözlerdir) diyerek takdir etmiştir.
(1) ('Kalem i Suni aze) tahrir etti
Kaydedip suhufi herneki ebedde onu takrir etti
matla'lı gazeli Şerafeddin Efendi tarafından ârifane bir surette şerholunarak
bastırılmıştır.
— 187 —
SİNAN ÜMMİ
(MUHAMMED SİNAN ÜMMİ)
1075 = 1664
Halveti tarikatının yiğitbaşı kolunun büyüklerinden ârif bir zat
olup Konya vilâyeti dahilindeki Elmalıdandır. (kutbu'l-meanî) ismin-
de türkçe m.ensur bir eseriyle mürettep divanı vardır. Divanı matbu-
dur. En kâmil halifesi Niyazi Mısrî divanmdaki (Allah Allah dedi ve
kıldı bakaye irtihal) mısramm delâlet ettiği 1075 H. de Elmalıda âhiret
yurduna gitti. Mezkur divanda :
Dost illerinin menzili ki âli göründü
Dertlilere derman olan Elmalı göründü
Beytiyle başlıyan ilahideki Elmalı hal tercümesini yazdığımız bu
zâtın doğum yeri olan bu kasabadır.
Bir ilahilerinden :
Uyalden aşkına anın gerekmez gayri burhanı
İrledun aşkına amn gerekmez gayri burhanı
Bugün meydan-ı aşk içre beni seyran eder oldost
Çün olmuşum ona seyran gerekmez gayri seyranı
Muradın anladım anın beni derdile yandırmak
Anın içün geçmişim benden gerekmez bana bin canı
Kıyacak cana İsmail ona gönderdi koç Allah
Ben ettim canımı kurban gerekmez gayri kurbanı
Tecelliden teselliden müberra olduğum anla
Hayal-i aşka mihmanım gerekmez gayri mihmanı
Sinan ümmî enel Hakkı görün aşkdan ayan eyler
Ayana erişen gelsin gerekmez gayr-i âyâne
SIRRI ABDULBAKI DEDE
1164 = 1750
Galata mevlevihanesi ârif şeyhlerinden ve Gavsi dedeye damat olan
Miraciye nâzım ve bestekârı Nayî Osman dedenin necip evlâdıdır. Gav-
si dedenin vefatından sonra Osman dede yerine geçmiş onun vefatıyle
de Bakî dede şeyh olmuştur.
Seyyid Vehbînin: (Osman dede göçtü ola sırrı bakî) mısraı hem
Osman dedenin vefatına, hem de oğlunun şeyh oluşuna tarihtir. 1164 H.
de vefat ederek Galata mevlevîhanesine defnedildi.
— 188 —
Cihandan gitti Sırrı adı Bâkî kaldı dünyada. Baki dedenin müna-
caatmdan :
Yarabbi kereminle desti gîr ol
Dünyada ve âhirette yarabbi
Ben zara muin olup tâbir ol
Kıl ben kuluna rızanı matlup
Ben bîkesi ey kerim mutlak
Ben şifte hâle re'fet eyle
Her halde hayra kıl muvaffak
Affet künhüm inayet eyle
SELİM BABA
1170 = 1756
Âşıklardan bir zat olup Kırımlıdır. İstanbul'da tahsilini tamamla-
dıktan sonra kadılık mesleğine girmiştir. Bosna kadı vekilliğinde iken
mesleğini terkedip evvelâ Şeyh Muhammed Efendi isminde bir zattan,
bundan sonra Kadiri şeyhlerinden Kesriyyeli Şeyh Hüseyin Efendiden
feyz almıştır. Vefatı 1170 küsur tarihlerinde, kabri Köprülüde'dir. Bazı
ilâhilerini de havi olan (Burhanü'l-Ârifîn) ismindeki meşhur risalele-
riyle ayrıca divançeleri ve (Miftahu Müşkilâtü's-Sadıkîn) ve (Âdab-ı
Tariki'l- Vasılın) isminde ârifane eserleri vardır ki hiç biri basılmamıştır.
Âşıkane beyitlerinden : ^
Aldı aklın cümle varın bu selim-i divanenin
Varlığım cümle anındır ben anın burhanıyım
Gitti kesret oldu vahdet cümle âlem serteser
Mahvolup suretle esma cana erdim ben bugün
1185 = 1771 de İstanbul'da vefat eden Halveti şeyhlerinden (Risa-
le-i Tevhid) yazarı Şeyh Hamid bî Nevade kırımdan yetişen âlim şeyh-
lerdendir.
SELÂMI MUSTAFA EFENDİ
Osmanlı şairlerinden ve Nakşibendî âşıklarından bir zat olup İzmir-
lidir. 1228 H. de Hz. Halid (Eyyüp) civarında (Raza) da Baba Haydar
mahallesinde şeyhlik makamında bulunduğu dergâhta vefat etti. Babası
Şeyh İsmail Şerhî Efendi tarafından 1200 H. de İzmir'de bir tekke bina
— 189
olunduğu hal tercümesini yazdığımız bu zatın divanında açıklanmıştır.
Divanı matbu olup bir de (Mevlid) manzumesi vardır. (K) harfi gazel-
lerinden aşağıdaki nazım meşhurdur.
Edna kuluyum Fahri Resulü's-Sakaleynin
Ol nur-i ehad Ahmed Ceddül Hasaneynin
Nuş eylerisem Şah-ı Hasan aşkına zehrî
Çekmem elimi yoluna baş gitse Hüseynin
Şevkitarap makamından bestelenen na't-ı Nebevisi de meşhurdur
ki aşağıdadır.
Bir muazzam padişahsm ki kulundur cümle şah
Kurb-i ev ednâda vaz'oldu seninçün tahtıgâh
Nuh felek heft-i zemin ancak sana bir barigâh
Emrine mahkûmdur âlem her sözün vahy-i ilâh
Es-Salât ü ve^s-Selâm ey Haadî-i rah-ı Hudâ
Küntü âsî ya şefia'l-Müznibîn üsfu'lena
Olalı rahsude pay-i pâkin ki arş-ı berin
Aşkın ile dembedem cevlân eder ey şah-ı dîn
Ravzan için çağrışıp der her melek yâ mü'minin ^
Hazihî cennatü adnin fedhulûha hâlidiyn
Yukardaki gibi bir naat-ı Nebevisinden :
Hâk-i Ravzandan güneş nûr eyler iken iktisab
Kerd-i pâkin kuhul çeşm-i can iderken mehtab
Ya aceb mi arşa fahr eylerse ravzanda turab
Canına minnet idi na'linin olsa âfitab
Yukardaki gibi.
Kimki nûr mühr-i zâtın mazhar-ı âgâhıdır
Ahter-i İslâm içinde evc-i dînin mâhıdır
Kim kulam oldu derkde kâinatın şâhıdır
Mur olmak âsitanında Süleyman câhıdır
Yukardaki gibi.
Hanki hâke bassa pây-i devletin o tavr olur
Canib-i hakdan tecelliyat ile pür nur olur
Her nazarda aynına vech-i Hudâ manzur olur
Bu Selâmî hizmet-i naatın ile mağfur olur
— 190 —
SÜLEYMAN EFENDİ
(KÖSTENDİLLİ MOLLAZADE SÜLEYMAN ŞEYHÎ EFENDİ)
1235 = 1819
Nakşibendî tarikatının fazilet sahiplerinden bir zat olup Köstendil-
dendir. İlk ve orta derecedeki tahsillerini memleketinde ikmal ettikten
sonra yüksek tahsil için İstanbul'a gelerek zamanın yüksek âlimlerin-
den eksiklerini tamamladı. Memleketine dönüp talebe okutmakla meş-
gul oldu. Bu esnada Nakşibendî seyyidlerinden Şamlı Şeyh Ali Efendiye
intisap ederek 1193 = 1779 H. de tarikatın hilâfet rütbesine erişmiş ola-
rak sâliklerin irşadına başladı. 1235 = 1819 H. de vefat ederek kendisi-
nin yaptırdığı dergâha defnedildi. Maalesef yüksek kabirleri Bulgaris-
tan devletinin teşekkülünden sonra yıkılarak başka bir binaya nakledil-
miştir.
(Lemaat-ı Nakşibend) ismindeki eserinde mübarek mürşidi Ali
Efendi delâleti ile nail olduğu ilâhî tecellilerin lüzumlu tafsilâtı yazılıdır.
Eserlerinin en büyüğü 1231 == 1815 H. de tamamladıkları (Bahrü'l-
Velâyet) ismini taşımaktadır ki İmam-ı Cafer Sadık hazretlerinden baş-
lıyarak binbir evliyaullahm muhtasar hal tercümesiyle ilmî ve kevnî ke-
rametlerinden bahseder olup sonunda kendi hal tercümesi de gösteril-
miştir. Bir nüshası Beşiktaş'ta Yahya Efendi dergâhı kütüphanesinde
vardır.
Eserleri aşağıdadır :
1
— Bahru'l-Velâyet
2
— Zübde-i nefahatü'l-Üns
3
— Tarih-i Köstendil
4
— Nükâtü'l-Hikem
5
— Mecmau'l-Ârif
6
— Risale-i Tâlia
7
— Dîvan
8
— Şerh (Bazı Mısrî ve Nakşî gazelleri)
9
— Usûlü'l-Vüsûl
10
— Medar-ı Sâlikân Fi Etvar-ı Hâcegân
11
— Kuvvetü'l-Uşşak
12
— Seb'atü'l-Levâyıh
13
— Te'vilât-ı Erbain
14
— Terkîbat-ı Erbain
15
— Mir'atü'l-Muvahhidîn
16
— Mebazatü'l-îrfan
— 191 —
17
— Mecmaü'l-Esrar
18
— Es'iletü'l-Esrar
19
— Risale-i Vesâyâ
20
— Risale-i Şerh-i Celâliye
21
— Lemeat-ı Nakşibend
22
— Şerh-i Kelâm-ı Kibar
23
— Şerh-i Kelâmü'l-Vâsıtî
24
— Şerh-i KeHmat-ı Bedreddin Simavî
25
— Şerh-i Kelâm-ı Câferi's-Sâdık
26
— Mektubat-ı Erbain
Yukardaki eserlerden yalnız (Dîvan) basılmıştır.
SÛZÎ AHMED EFENDİ
1246 = 1830
Hal tercemesi ileride yazılı Şeyh Şemseddin Sivasî hazretlerinin to-
runlarından âşık bir zat olup Sivas'lıdır. Alet ilimlerini ve yüksek ilim-
leri Hâdimî merhumdan, tasavvuf ilmini de Şeyh Abdülmecid Efendiden
tahsil etmiştir. 1246 H. de vefat ederek büyük dedesi Şemseddin Hz. leri
civarına defnedildi. «Sûzî» mahlaslı âşikane ilâhîlerini havi olan Dîvan'ı
basılmıştır. Bir de (Kasîde-i Bür'e) tercemesiyle (Sülûknâme) isminde
bir eseri vardır.
Beyitlerinden :
Ne ararsın bu fena bağında sen
Dil gülistanındaki ezharı gör
SAÎD EFENDİ «MUHAMMED SAÎD EFENDİ»
1257 = 1841
Nakşibendî şeyhleri âlimlerinden bir zat olup Kayserilidir. Hal ter-
cemesi ileride yazılı Muhammed Şemseddin Efendinin mürşididir. Hacı
Bektaş-ı Velî dergâhı şeyhliğine tâyin olundu ve 1257 H. de vefat etti.
Eserleri: (Kunûzü'l-Hakayık), (Tefsir-ü Sûreti Vel'âdiyat), (Tef-
sir-ü Sûre-i Vedduhâ), (Risale-i Tasavvufiye) dir ki hepsi de Beşiktaş'ta
Yahya Efendi kütüphanesinde vardır.
— 192 —
SEYYİD AHMED HİCABI EFENDİ
1306 = 1888
Nakşibendi şeyhlerinin faziletlilerinden bir zat olup Kastamonulu-
dur. Pederi Ahmed Siyahi Efendi hal tercemesi yukarıda yazılı Mevlânâ
Halid'in son halifesidir ki 1291 H. de Kastamonu'da vefat etmiştir. Sey-
yid Efendi ilk tahsilini memleketinin âlimlerinden Keskinzadeden gör-
dükten sonra İstanbul'da Şehrî Hafız Efendiden tamamladı ve riyaziye
ilimlerini de Müneccimbaşı Tahir Efendiden öğrendi. 1306 H. de îstan-
bulda vefat ederek pederinin yanma defnedildi. Pederi ile kendisinin hal
tercemeleri Kastamonu âlimlerinden ve adliyecilerinden Zühdî Bey ta-
rafından (Tahassür) adiyle yazılarak basılmıştır. Eserleri basılmamış
olup aşağıdadır:
^ (Risale-i Vahdet-i Vücud), (Telhîs-ı Fükûk), (Tahkât Ale't-Tarsu-
sî), (Talîkat Alâ Kara Halil) den ibarettir. «Seyyid» mahlâslı şiirleri ve
arifane ilâhiyatı da vardır.
Beyitlerinden :
Pertev-i Şem'i hakikî çevresin pervaz iden
Yapılır pervane Asî «Seyyidâ» âvâreler
SARI ABDULLAH EFENDİ
1071 = 1660
Osmanlı âlimleri ve büyükleri arasında dinî, ahlâkî, edebî, siyasî
eserleriyle mümtaz mevki kazanan irfan sahibi bir zattır. Mağrip şehza-
delerinden olan babası: Seyyid Muhammed Efendi İstanbul'a gelerek
gördüğü hürmetkârane muamele dolayısıyle buraya yerleştikleri zaman-
da Sultan I. Ahmed devri sadrâzamlarından Halil Paşanın biraderi Mu-
hammed Paşanın kızıyle evlenmesinden hal tercümesinden bahsettiği-
miz Abdullah Efendi dünyaya geldi. Öğrenme çağma eriştiğinde Halil
Paşa delâletiyle zamanın fazilet sahiplerinden istifade ettiği gibi yine
Paşanın delâletiyle büyük mutasavvıf Aziz Mahmud Hüdaî'den feyz al-
dı. Paşanın 11. defa sadrâzamlığmda ve şark serdarlığı (şark seferi ku-
mandanlığı) zamanında tezkirecilik vazifesiyle beraberce gidişi sırasın-
da Reisül-Küttab olan Muhammed Efendinin Tokat'ta vefatı üzerine ter-
fian bu vazifeye tâyin olundu. Fakat o sene içinde sadrâzamlığm Hüsrev
Paşaya tevcihi dolayısıyle Halil Paşayla beraber Üsküdar'a dönmüş, Hü-
daî Hz. lerinin dergâhında inzivaya çekilmiş ve paşanın vefatından son-
— 193
ra da 10 sene kadar bu şekilde vakit geçirerek 1047 H. de Ribab-ı Hümâ-
yun riyasetiyle ve II. Bağdat Fatihi Sultan III. Murad'm maiyetinde
Bağdat'a gitti. Fetih ve zafer sırasmda kazaen şehid olan reis İsmail
efendiye halef, 1047 H. sonlarmda Diyarbekirde (Bedâyiu'l-Vakayi) müel-
lifi Hüseyin Efendiye selef olup 1049 H. Şabanmda riyaset vekâletine,
1050 ortalarmda Anadolu, bundan sonra Cizye muhasebesine, 1060 hudu-
dunda piyade mukabelesine ve 1065 başlarmda mensuh mukataaya tâ-
yin olunarak mühim hizmetler gördü. Bu tarihten sonra dîvan memur-
luklarmdan çekilerek ilim ve ibadetle meşgul olmuş, «Zâir-i Adn ola ru-
hu Sarı Abdullahm», «Nesrin-i Adn ola îlâhî Sarı Abdullah» mısraları-
nm delâleti olan 1071 H. de vefat edip Topkapı'dan Maltepe hastahane-
sine giden caddenin solunda set üstündeki makbereye defnedildi. Mezar
taşında: «Merd-i manevî şarih-i mesnevi sabıkan Reisü'l-Küttab Hz. Ab-
dullah Efendi ibni Seyyid Muhammed ruh-i şerifleri için ve cem'i ehli
îman ervahı için rizaen Lillâh için fâtiha» ibaresi nakşolunmuştur. To-
runlarından Lâlîzâde Abdülbâki Efendinin Bayramî melâmilerinin ah-
val ve menkıbelerinden bahseden matbu risalesinden anlaşıldığına göre
hal tercümesi sahibinin sülük bakımından manevî mürebbisi îdris Muh-
tefî hazretleridir. Bununla beraber büyük mutasavvıf ve ulu pîr Hüdaî
Hz. lerinin manevî terbiyelerinden de feyz almışlardır. Şiirleri ekseri-
yeti itibariyle mutasavvıfane olup mahlâsı «Abdı» dir.
Çeşitli eserleri aşağıdadır.
1 — Şerh-i Mesnevi: (En meşhur eseridir) beş cilt üzerine tertiplen-
miş olup ismi (Cevahir-i Bevahir-i Mesnevi) dir. Mesnevî-i Şerifin ta-
mamım toplamış değildir.
2 — Semeratü'l-Fuad Fi'l-Mebde-i ve'l-Mead: 5 bab bir hatime üze-
rine tertiplenmiş olup Türkçe ve matbudur.
I. Bab: Hz. Âdem aleyhisselâmm hilâfeti, Âdemin yaratılışmdaki hal
ve merhaleleri ve insan nev'inin mertebeleri beyanında olup, üç faslı ih-
tiva etmektedir.
II. Bab: Aslını sevme talebi, kalbin cilâsı, gavs ve insan-ı kâmil be-
yanında üç faslı muhtevidir.
III. Bab: Sülük ehlinin kısımları ve reviçleri beyanında olup altı
faslı muhtevidir.
IV. Bab: Dünyadan terhip, Hakkın yoluna ve mürşid-i kâmile ter-
gîp ve fakirlere kötü zan beslemekten çekinmek ve sülük sahiplerine
açıklanması lâzım bazı erkân ve şartları tavsiye beyanmdadır.
F. : 13
— 194 —
V. Bab: Nakşibendîye, Bayramîye, Halvetîye, Mevlevîye, Kübrevî-
ye, Kadiriyye'nin umumî ananevi silsilelera, Ebu Bekr-i Sıddık ve îmam-ı
Ali Radıyallah hazretlerinden Fahr-i Kâinatta nihayet bulan ve bu mü-
nasebetle bazı imamlar, sahabe, tabiin ve evliya menkıbeleri beyanm-
dadır.
Hatimei hayvanı ruh, insanî ruh ve izafetlerinden bazı bilgiler be-
yanındadır.
3 _ Nasihatü'l-Mülûk, Tergîban Li Husnü's-Sülûk: Sultan IV. Meh-
med Han'a takdim olunan bu eser Türkçe ve basılmamış olup sonradan Os-
manzade Ahmed Taip Efendi tarafından (Telhîsu'n-Nevayıh) ismiyle hü-
lâsa edilerek Sultan III. Ahmed Han'a takdim olunmuştur ki matbu ve
2 bab üzere hazırlanmıştır.
I. Bab: Dünya işlerinin intizamı ve ehliyet sahipleri hakkında, I. Fa-
sıl; Hz. Âdemin hilâfeti, Musa, Yusuf, Davud, Süleyman, II. Fasıl: Hü-
lâfa-i Raşidîn.
II. Bab: Âhiret ahvali, I. Fasıl; ölüm, ölümün hakikati, azrailin ruh-
ları kabzetmesi ve berzah halleri, II. Fasıl; kıyametin kopması, sûrun
üfürülüşü, ruhlarla beraber cesetlerin haşredilmesi, Arasat, cehennem
ve cennet ahvali, Allahm rahmetinin genişliği kendi el yazısıyle yazma
olan nüsha Kütahya'da Reisü'l-Küttâb Muhammed Emin Vahid Efendi
kütüphanesinde mevcuttur.
4 — Miratü'l-Esfiya fi sıfat-ı Melâmiyeti'l-ahfiyâ: Melâmi taifeleri
hakkında Fütuhat-ı Mekkiyye'nin muhtelif bab ve fasıllarında geçmiş
olan sözlerin açıklamasıyle Şeyh-i Ekber hazretlerinin menkıbe ve fazi-
letlerinden bahseder olup Arapça ve basılmamıştır. Birer nüshası Beya-
zıt Camii kütüphanesiyle Beşiktaş'ta Yahya Efendi kütüphanesinde var-
dır. (Mirkatü'l-Evliya) ismindeki tercemesi de Üsküdar Atlamataşmda
Selimağa kütüphanesindedir.
5 — Ricalü'l-Gayb: Melâmi taifesinin ahval ve kısımlarından bah-
seder olup basılmamıştır.
6 — Tevkîat-ı Selâtîn-i Osmaniye — Düstûru! înşâ: Reisü'l-Küttap
yâni Hariciye Nazırı bulundukları sıralarda Feridun Bey münşeatı tar-
zında topladıkları ve yazdıkları 150 kadar mektubu cem etmiş olup ba-
sılmamıştır. 1153 H. de yazılmış bir nüshası Manisa'da Muradiye kütüp-
hanesinde, bir nüshası da Halis Efendi kütüphanesinde vardır. (Düstu-
ru'l-înşâ) yazılış tarihi olan 1053 senesini açıklayıcıdır.
7 — Mesleki'l-Uşşak: Sülük hallerine dair Türkçe manzum bir ka-
side olup torunlarından hal tercümesi ilerde yazılı Lâlizade Abdülbaki
— 195 —
Efendi tarafından zeyl'i yazılmış Türkçe şerh ve tefsir edilmiştir. Kasi-
denin metni ile zeyli Bâki Efendinin eserlerinden matbu olan (Mena-
kıb-ı Melâmiye-i Bayramiyye) risalesinin nihayetinde yer almıştır.
8 — (Cevherü'l-Bidaye ve Dürretü'n-Nihaye) : Sultan IV. Muradın
ahvali ile Bağdat fethinden, 4 mezhep îmamiyle bazı evliyaullahm men-
kıbelerinden bahseder olup basılmamıştır. Bu eserin kendi el yazısiyle
yazma nüshası Halis Efendi kütüphanesindedir,
9 — Tercüme-i Makasıdil Ayniyye: Bu eserin Abdülmecid Sivasî
tarafından tercüme edildiği ileride yazılıdır.
Oğulları Mustafa Resmi Efendi de şair âlimlerden bir zattır.
10 — Tedbiru'n-Neşeteyn ve İslâhü'n-Nüshateyn: 15 bab üzerine
tertiplenmiş siyasî ve ahlâkî gayet mühim bir eserdir. Nüshaları Seyyid
Ali Paşa ile Halis Efendi kütüphanelerinde vardır.
Mezahirdir bütün eşya bizim gördüğümüz zahir
Cihanda her ne var ise hemen envar-ı rahmettir.
Hüdaî Hz. lerinin gazelini tahmislerinden:
Sana senden yakındır Hak sakın olma dilâ gafil
Hemen senlikdir ancak ortada buna olan hail
Gözün aç mânayı anla bu zevk ile olur hasıl
Muhit-i bahr-ı tevhidi bilip umman-ı bi sahil
Vücudun katresin mahvet eğer olduysa ehl-i dil.
SAFİYYULLAH MUSA DEDE
1157 = 1744
Mevlevi ârif ve fazıllarından olup pederi Adanalı Celâl Ali Dede
Efendi Trablus - Şam mevlevîhanesi şeyhi iken Trablus'ta doğmuştur.
Üç lisanda şiir söylemeğe muktedirdi. Tefsir, hadis gibi yüksek ilimleri
Abdülgani Nablusî hazretlerinden tahsil etmişlerdir. Son şeyhliği İstan-
bul'da Yenikapı Mevlevîhanesindedir. 1157 H. de vefat ederek adı geçen
dergâha defnedildi. (Sıhah-î Cevheri) tercemesi olan (Vankulu lügati)
nın basılışında musahhihlik hizmetini ifa ettiler. Hanefî mezhebi üzeri-
ne feraiz meselelerine dair (Ercûze-i Cedide) eserleri cümlesindendir(^).
(1) Sultan Abdülaziz Han devri âriflerinden olup Galata Mevlevihanesinde
yatan ve mevlevî evradını mufassal bir surette şerh eden Bosnalı Muhammed
Fazıl Paşa da mevlevîlerin faziletlilerindendir. Bu zatın adı geçen mevlevîha-
ne kütüphanesinde bir de divanı vardır. Evrad şerhi basılmıştır.
— 196 —
SUHUFÎ MUHAMMED EFENDİ (SAHHAF)
1146 = 1737
Niyazi Mısrî Hz. lerinin baş halifelerinden (^) âşık ve ârif bir zat
olup Bursalıdır. «İlâhî cilvegâh-ı şeyhî suhufîyi cinan eyle» mücevher
mısramm delâlet ettiği 1146 H. de Bursa'da vefat ederek (Niyazi Mısrî
Dergâhı) na defnedildi. Eserleri:
(Zeynü'l-Â'yâd) ismindeki, (Şerh-i gazel-i Hacı Bayram Velî «Ça-
labım bir şar yaratmış iki cihan arasında» ile (Şerh-i gazel-i Eşrefzade
«Tecelli şevki didarın beni mesteyledi hayran» ), (Şerh-i gazel-i Niyazî
Mısrî, «Keşfu'r- Rumûz fî Halli'l-Künûz: Müşkilim var Hak dostları ey
len küşâd» ) (-)
(Manzume-i mevaciye), (Mecmuay-ı ilâhiyat) olup basılmamıştır.
Beyitlerinden :
Dilâ sen Mantıku't-tayr'ı özü insan olandan sor
Dilersen «Küntü Kenzen» remzini var kân olandan sor
SALAHI EFENDİ
(ABDULLAH SALAHI UŞŞAKÎ)
1196 = 1781
Fazilet ve kemalâtı şahsında toplamış bir zat olup Balıkesirlidir. 20
yaşma kadar memleketinin ulemasından âlet ilimlerini öğrendikten
sonra İstanbul'a gelerek tahsilini tamamlamak üzere tekrar derse başla-
dığı gibi kadirbilir bir zatın delâletiyle de Tahvil kalemine devamına
başladılar.
(1) Niyazî Hz. lerinin halifelerinden biri de Bursalı Emîr Kâsımzade Seyyid
Muhammed Efendidir ki, mürettep divanı vardır. «Şeyh Efendi Bezm-i Adne
Hû ile buldu vusûl» mısraınm delâlet ettiği 1134 H. de vefat etti. Şeyh Hüsa-
meddin Efendi dergâhı altındaki Mısrî tekkesinde defnolunmuştur.
Beyitlerinden : '
Cânana verip canı cânan olalım âşık
Bu rah-ı hakikatte burhan olahm âşık
Sıdk ile eğer mumen tuttunsa sevâsavmın
Gel îd-i visale kurban olalım âşık
Aşk ile olup zinde dostu bulalım dilde
Gel ilm i ledünnî de Lokman olalım âşık
(2) Bu mısra ile ıbaşlıyan gazel Şeyh İsmail Hakkı tarafından da şerh olun-
muştur ki matbu divanının sonunda zikredilmiştir.
— 197 ~
Kısa bir zaman zarfında talebe ve hatipler arasında yayılmış bulu-
nan fevkalâde şöhreti dolayisiyle evvelâ mektupçuluk sonra divan efen-
diliği hizmetiyle Hakimoğlu Ali Paşa maiyyetine tâyin olunarak bu va-
zifeyle epeyce dolaştılar. Lâkin kabri Eğrikapı haricinde olan ve o ta-
rihte Edirne'de halkın irşadiyle meşgul bulunan Şeyh Cemaleddin Uş-
şakî hazretlerine intisabından bir müddet sonra istifa ederek 7 sene yal-
nızlık ve inziva âlemlerinde vakit geçirmiştir. Bu feyizli âlemde:
Müşkilin kimseye zahirde Salâhı sormaz
Hace-i batma sordu soracak esrarı
Beytiyle de irfan mertebelerini tamamladıklarını işaret etmişlerdir.
Celvetî, Bayramî ve Sadî, Kadiri
Nakşibendî, Mevlevi ve Gülşenî, Uşşakîyiz
Beytiyle de tarikatları şahsında toplamış bir zat olduğunu remz ve
îma buyurmuşlardır. Bu zamanlarda mânâ âleminde Şeyh-i Ekber haz-
retleri tarafından 4 satırlık bir yazı okutularak maddî ve bilhassa ma-
nevî pek çok kalbi füyuzat ve varidata mazhar olduktan sonra eser ver-
meğe başlamışlardır. îlim ve irfan sahiplerinin yanında canları gibi sak-
ladıkları kıymetli, ârifane eserleri fazilet, irfan, tahkik ve ilimlerinin
derinliğine şahiddir.
Vefatı, mezar taşma nakşedilmiş:
«Salâhî sevk-i envâr-ı cemale oldu pervane» mısramm delâlet ettiği
1196 H. de, defnedildiği yer de Sultan III. Mustafa Han devrinde yaşa-
yan Tahir Ağa isimli zatın Fatih civarında Âşıkpaşa mahallesinde yap-
tırdığı ve şeyhlik makamını uhdelerine tevcih ettiği dergâhın avlusun-
dadır.
Yüksek eserleri :
1 — «İnna araznâ'l-Emanete» âyet-i kerimesinin tefsiri
2 — Usûl-i Hadîs şerhi
3 — Usûl-i Fıkıhtan muhtasar Menar şerhi
4 — Şeyh-i Ekber Hz. lerinin eserlerinden (Mevâkiu'n-Nûcum)
şerhi: (Bir nüshası umumî kütüphanededir)
5 — Şeyh-i Ekber Hz. lerinin kudsî sözlerinden «Subhane men ez-
hera'l-halâyık ve hûve ayniha» nın (Miftahü'l-Vücûdi'l-Eshûr fi tevcih-i
kelâmı şeyhi'l-Ekber) ismiyle şerhi.
6 — Dîvan-ı Cenab-ı Ali şerhi
7 — Mesnevi Şerif tercemesi
— 198 —
8 — İbni Fârız'ııı Kaside-i Hamriyyesinin şerhi.
9 — Şeyh-i Ekber Hz. lerinin (Havzü'l-Hayat) risalesinin şerhi.
10 — Şeyh-i Ekber Hz. lerinin (Gavsiyye) risalesinin şerhi.
11 — İmam-ı Gazalî'nin eserlerinden (Faysal'üt-Tefrika Beyne'l-
îslâm ve'z-Zendeka) ve (Marifetü'l-acz) risalelerinin tercemesi.
12 — (Miftahu'r-Rumûz ve'l-Esrarû'l-Kûnuz)
13 — Ulûmu'l-Maznun
14 — Mir'atü'l-Esma risalesi.
15 — Tevfiku'l-Avni fi Hakkı'l-İman
16 — Hilye-i Haseneyni'l-Ahseneyn
17 — Gülşen-i Tevhid tercümesi
18 — Mustalâhat-ı Sofiyye tercümesi
19 — Şeyh Mahmud Sabüsterî'nin eserlerinden (Mir'atü'l-Muhak-
kıkîn) tercümesi
20 — Şeyh Ebu'l-Hasan el-Harkanî'nin eserlerinden (Esrarü'l-Mu-
lûk)ün tercümesi
21 — Hace Mahmud Pûrisâ'nm eserlerinden (Zikir, Vücud, Kud-
siyye) risalelerinin tercümeleri
22 — Şeyh Sühre Verdî'nin eserlerinden (Havass-ı Celli Esma) ter-
cümesi
23 — Makamat-ı Hamidiyye ile Farsça rübaîleri edebî sanatlara tat-
bik yoluyle meydana getirdikleri nefîs şerhleri
24 — Mevlânâ Celâleddin-i Rumî, Şeyh Niyazi Mısrî, Nasuhî, Eş-
ref-i Rumî, Nakşi-i Akkirmanî hazretlerinin bazı nutuklarmm şerhi.
25 — îmam-ı Aliye nisbet olunan «Ayanını ayanânî lem ye'yushûma
ramed», «Fi külli aynin minel ayneyni nunanî» beytinin ibaresinin şerhi.
26 — Hasan Basri hazretlerinin derlediği bildirilen 54 farzın şerhi.
27 — Şevket, Saip, Mir Hüsrev Dehlevî, Hakanî'nin müşkil gazelle-
rinin çoğunun şerhleri
28 — Aruz şerhi.
29 — Arifane divanları
30 — Mektubat ve inşa risaleleri
31 — (Vahibü'l-Mevahib Fî Beyani makamati ve'l-Meratib) ter-
cümesi
32 — Lâfz-i Tarikat risalesi
33 — Nakşibendiye risalesi
34 — : Tâc, kemer, alâmet risalelerinin tercümeleri
35 — Bazı Arapça kasidelerin şerhleri
36 — Esma-i Hüsna muamması risalesi
37 — Nahivden (Muğnî) şerhi
— 199 —
38
—
Muhtasar ve mufassal kavaid-i irab
39
—
Şâfiye şerhi
40
—
Kavaid-i Farisiye şerhi
41
—
Mefatihu'd-Dürriye şerhi
42
—
Medar-ı mebde ve mead
43
—
Şerh-i makalât-ı Hoca Nasreddin
44
—
Teshilü'l-Müptedâ
45
—
Zeylü'l-Kitap fi ahseni'l-Hitap
46
—
Esrar-ı Nihan der hatm-i hacegân
47
—
Risale-i cevahiri tac-ı hilâfet
48
—
Şerh-u Nutk-i Âşık Ömer
49
—
Gül-i Sad berk
50
—
Tuhfetü'l-Âşıkîn
51
—
Şerh-i Kaside-i Banet Suad
52
—
Şerhu HaUi Meaki dü'r-Rumuz
53
—
Tahmis-i Kaside-i Bür'e
54
Üç lisan üzere yazılmış Manzume-i Miraciye
55
Manzume-i Mevlid-i Nebi
56
Tesdisi Kaside-i Münferice
57
Müstezad-ı Cenab-ı Mevlânâya manzum şerh
SADIK MUHAMMED ERZİNCANÎ
1209 = 1794
Nakşibendî şeyhlerinden mücahit bir zattır. Anadolu ve Rumeli eya-
letlerinde bir çok seyahat ettiği ve 1192 H. de Erzurum'da bulunduğu
(Risale-i Mergûbe* sinde yazılıdır. 1209 H. de şeyhi bulunduğu Usküdar-
da Alaca Minare zaviyesinde vefat ederek oraya defnedildi. Hepsi bir
arada matbu Türkçe risaleleri vardır ki isimleri aşağıdadır: (Risale-i
Merbube), (Risale-i Terbiyename), (Risale-i Marifetinnefs), (Risale-i
Mahbup) olup (Hakikatü'l-Yakîn) tercümesi de eserleri cümlesindendir.
SANİ AHMED EFENDİ
1290 = 1873
Mevlevi şeyhlerinden arif ve garip ilimlere vakıf bir zat olup To-
katlıdır. Tahsilini ve çilesini tamamladıktan sonra bir müddet memleke-
tinin mevlevihanesinde şeyhlik yapıp bundan sonra Aydın dergâhı şeyh-
liğine nakletti. 1290 küsur tarihlerinde bir iş için İstanbul'a gelişinde ve-
fat ederek Yenikapı Mevlevihanesine defnedilmiştir. (Aruz-u Molla Câ-
— 200 —
mi) yi (Câm-ı Muzaffer) ismiyle Türkçe şerh edip Mısır'da bastırmıştır.
Aynî Hasan Efendinin ,Nazmü'l-Cevahir) adındaki manzum lügatini da
şerh etmiştir. Başka eserlerine rastlanılamamıştır. Farsçayı ve hikmet
ilmini Kethüdazade Arif Efendiden öğrenmiştir. Tezkire-i Fatîn de âri-
fane bir gazeli yazılıdır.
SALİH RIFAT EFENDİ
1326 = 1908
Tasavvuf büyüklerinden Seyyid Hoca Muhammed Nurü'l-Arabi El-
Melâmî hazretlerinin halifelerinden temkinli, irfan sahibi bir zat olup
îştiplidir. Adı geçen hocaya intisabından sonra yaptırdığı dergâhta sa-
liklerinin terbiyesiyle hayatını geçirmiştir. 1326 H. de vefat ederek sözü
geçen dergâhın avlusuna defnedildi. Mürettep Divançeleri ve sofiye ıstı-
lahlarını beyan eden risalesi vardır.
Divan-ı İlâhiyatmm matlamdan :
Hüdayâ sana hamdolsun seninle
Yine sensin seni hamid seninle
Zuhurun batın oldu zahirinle
Ki malûm evvel âhirinle
Vücud-u külle döner encüm felekler
Bütün şem-i vücuhündür dilekler
Habibin mazharındandır zuhurun
Huruşa geldi deryay-ı bütünün
Sana mir'at olupdur çünkü zatı
Tecelli kıldm anınla sıfatı
Kamu ef'al ahkâm ile esma
Evvel oldu mazhar cümle müsemma
ŞAHABEDDİN AHMED SİVASÎ
860 = 1455
Müfessirlerden ve Zeyniye tarikatının şeyhlerinin en büyüklerinden
bir zat olup Sivaslıdır. Âlet ilimlerini ve yüksek dinî ilimleri memleke-
tnin âlimlerinden tahsil ettikten sonra tarikatın kurucusu Zeyneddin Hâfi
hazretlerinin halifelerinin büyüklerinden Muhammed Efendi namında
bir zata intisap etti. Bir müddet sonra mürşidi ile beraber o tarihte ma-
mur olan Ayaslug ülkesine hicret ve oranın beyi Aydın oğlu Muhammed
Beyden gördükleri hürmet üzerine burada yerleşerek ömrünün sonuna
— 201 —
kadar tedris ve irşad ile meşgul oldular. İşte bu suretle vakitlerini geçi-
rirken mürşitlerinin vefatmdan birkaç sene sonra yâni 860 H. de kendi-
leri de vefat ettiler. Ayaslug istasyonundan kaza merkezi olan Kuşa-
dasma giden şosenin sol tarafmdaki tarlalar içindeki görülen bir kümbet
harabesi önünde defnedilmiş oldukları, ziyaret ettiğim mezar taşmm
kitabesinden anlaşılmaktadır.
Âlimler arasında (Tefsir-i Şeyh şöhreti ile namlı olan (Uyunü't-
Tefasîr) isminde iki cilt tefsir ile (Risaletü'n-Necat Min Şerri's-Sifat)
isminde tasavvufa ait bir eseri de vardır. Şakayık-ı Numaniyye yazarı
tasavvuf ilminden bir eseri daha olduğunu müşahadesine dayanarak bil-
diriyor ki bizim de gördüğümüz otuz bab üzere tertiplenmiş (Cezabü'l-
Kulûb) ismindeki tasavvuf î eser olmalıdır. Feraiz ilminden (Siraciye)yi
de şerh etmiştir. Usûl ve ilim istilâhma dair (Riyazü'l-Ezhar Fi Celâili'l-
Ebsar) isminde bir eseri de vardır. O tarihlerde Osmanlı ülkelerinde ya-
yılmış olup hâlen bu havalide mensupları kalmıyan Zeyniye tarikatı,
haî tercemesini yazdığımız Şeyh Şahabeddin Efendi ile tarikatın pîri
Zeyneddin Hâfi halifelerinin büyüklerinden Bursa'da Zeynîlerde yatan
Abdüllâtif Mukaddesi ve bu zatın baş halifelerinden İstanbul'da ismiyle
söylenen semtte yatan Şeyh Vefa-i Konevî vasıtalariyle j^ayılmıştır. Ba-
şı üzerindeki taşta:
Leyletü'l-Ehad Fi yevmi's-sani min şehr-i Rebiülevvel sene sittîne
ve (2. Rebiülevvel pazar günü) semân mie = (860) H.
Be dünya dil-i nebiındet herki merdi est
Ki dünya bîkeman endûh virdi est
Bekürsitan nazar kün tâ beyabî
Ki indünya harieş çend berdest
Baş tarafının taşı:
Ne çonan refte em ki bâz ayem
Ayak tarafı taşı :
Nezzelnâ hâhünâ sümme irtehainâ
Vema ehadün aleddünya bi bakın
Keza dünya nuzulin ve irtihalin
Vema bâkin alel insani halin
— 202 —
ŞEYH İLÂHÎ-İ NAKŞİBENDÎ
893 = 1487
Nakşibendî seyyidlerinden kudsî damga - alâmet taşıyan bir zat olup
ismi Abdullah, memleketi Sımavdır. İlmini kemale erdirmek maksadiy-
le Buhara'ya kadar yol gitmiş, zâhirî ilimleri Mevlânâ Tûsî'den, bâtmî
ilimleri de Ubeydullah-i Ahrar hazretlerinden tahsil ederek evvelâ mem-
leketine sonra İstanbul'a geldiler. Bir müddet sonra Gazi Evranos oğlu
Ahmed Beyin iltimasiyle Vardar - Yenicesi'ne gelerek ömrünün sonuna
kadar irşad ve eser yazmakla vakit geçirdiler. Ağustos nahiyesinde vefat
ederek oradan Yeniceye naklolunmuştur. Hâlen adı geçen nahiyedeki
fabrika bitişiğinde yüksek makamları olmak üzere ziyaret olunan odayı
bu âciz muharrir de ziyaret etmiştir. Vefatı 893'ü haber veren «Rahmet
ber İlâhî» terkibidir. Eserlerinin en kıymetlilerinden birer nüshası Şe-
hid Ali Paşa kütüphanesinde mevcut olan Arapça (Şerh-u Alâ Varidat-ı
Kübrâ Li'ş-Şeyh Bedreddin Simavî), (Şerhü Alâ Miftahu'l-Gaybî Li'ş-
Şeyh Sadreddin) olup (Zâdü'l-Müştakîn) , (Nacatü'l-Ervah min Denesi'l-
Eşbah), (Esrarname), Meslekü't-Tâlihîn), (Manzûme-i Mîraciye), (Fü-
sulü'l-Vüsûl) isimlerinde Türkçe başka eserleri de vardır ki hepsi de ba-
sılmıştır. İstanbul'da Fatih civarında yatan Emîr Ahmed Buharî haz-
retleri bu yüksek zatın baş halifelerindendir.
Şiirlerinden :
Çün Tû teslim-i Rizâ-i Hak Şuy-i Bîhîş baş
Yef'alullahü mâyeşâü ve yahkûmullahü mâ yürîd
ŞAHİDİ İBRAHİM DEDE
Mevlevi tarikatının en büyüklerinden ârif bir zat olup Muğlalıdır.
Alet ilimlerini ve yüksek ilimleri tahsilden sonra Afyonkarahisar'da Sul-
tan Divanî hazretlerinin dergâhına yüz sürerek Mevlânâ'nm feyzine
mazhar olmuştur. (Şahidi) ismiyle anılan Farsça manzum lügati meşhur
ve muteber olduğu gibi Türkçe ve Farsça ârifane dîvanlarıyle mesnevi
tarzında (Gülşen-i Esrar), (Gülşen-i Tevhîd), (Gülşen-i Vahdet) isim-
(1) «İlâhiye kıla Rahmet Mennan» tarihinin delâlet ettiği 979 H. de vefat
eden divan sahibi Yeniceli İlâhî de şairlerdendir.
İsminin Süleyman olduğu Riyazi Tezkiresinden anlaşılmaktadır.
Beyitlerinden :
Netice hasıl ola derdin eşkâl-i tefekkürden
Felek aksini gösterdi ziyan ettin tasavvurdan
— 203 ~
lerindekı manzumeleri de irfan sahipleri yanmda makbul ve malûmdur.
Gülistan'a da bir şerhi vardır. 957 H. de Muğlada toprağa verilerek şeyh-
lik makammda bulunduğu dergâha defnedildi. (Semâhâney-i Edep) sö-
zünce mürşidini ziyaret için Afyonkarahisar'a gittiğinde burada vefat et-
miştir. «Hüdaî» mahlâslı pederine işaret ederek söyledikleri manzume-
lerinden :
Şahidi-i Mevieviyim ârifim gelsin beri
İsteyen sırrı «Hiidaîî) men Hüdaî zadeyim
Bir nüshasmı Muğla kütüphanesinde gördüğüm Gülşen-i Vahdet'in
nihayetindeki marifet fasimdan :
Görünen eşyay-ı zahir serbe ser
Mazhar-ı didar-ı Haktır ey beser
Cümle hayvan ve nebat ve hem cemad
Arife mir'at-ı Haktır ya ibad
Bi! fena surette Haktır görünen
Hem münezzehtir fenadan Zü'l-menen
Cümle âlem birden olmuştur ayan
Gayrı yoktur yine ol birdir heman
Mumu gör kim nahi idüptür nahl-i bend
Kıldı mumu nice renk ve şekl-i çend
Kıldı üstad anda zahir çok sor
Ta temaşa ide her ehl-i hüner
Şahidi manzumesi birçok marifet sahibi tarafından şerh edilip na-
zire yazıldığı gibi Arab âlimlerinden İbrahim İbni Süleyman Ezheri ta-
rafından mufassal olarak terceme, Allâme-i Hafaci'nin talebelerinden
Abdülkadir Bağdadî ile 1126 = 1714 H. de Şam'da vefat eden Eğribozlu
Ahmed Selâmı tarafından da muhtasar bir surette Arapçaya naklolun-
muştur. Manzum olarak Rumcaya tercüme edilmiş nüshası Yahya Efen-
di kütüphanesindedir. Şahidi Hz. lerinin eserlerinden yalnız manzum
(Lügati) ile (Gülşen-i Tevhid) kendisi tarafından «Bülbül-i Gû Gülşen-i
— 204 —
Tevhid Cû» tarihî mısramm gösterdiği 837 == 1433 H. de Mesnevinin altı
cildinin herbirinden yüze beyit alınarak tahmis edilmek suretiyle mey-
dana gelmiştir ki bir parçası aşağıda nakledilmiştir:
Mesnevi
j j cjj jAj>. q t ^ j j 1
vii-j J j U U j ^ j:^ VaJ: j I
U J J J ^-r>- J> J
Tuhfe-i Şahidîde bahsedilen Tuhfe-i Hüsamî müellifi Hüsameddin
Efendinin Muğla'ya bağlı Ula nahiyesi merkezinde medfun bulunduğu
yazılıdır.
Yazma bir nüshasını Muğla kütüphanesinde gördüğüm (Tuhfe-i
Hüsamî) matlâmdan :
İftida ü iftida fatihat ağakâr
İstimalet dil hoş daden muvafık sazkâr
— 205 —
Şahidi merhumun oğlu Hüsameddin Efendinin de Farsça kaideleri-
ni bildiren bir manzumesi vardır ki hatimesi aşağıdadır :
Kıl ki sıhhatle bunu yazdı Hüsam İbni Şahidi
Okuyan tahsil-i Fûrs idip muradına ire
Dideler gökte melâik şerh ile tarih ile
Şahidîzade Hüsamî yadigârını göre
992
Muğla mevlevihanesinde ziyaret olunan türbede mevcut iki sandu-
kadan biri Hüdaî diğeri Şahidi olmak üzere kesinlikle rivayet olunmuş-
tur. Hattâ Şahidî'nin sandukası yanındaki mezarda aşağıdaki manzume
kazınmıştır :
Gedayım Şahidi-i mevleviyim
Diyar-ı Menteşâda muğlaviyim
Bihamdillah ki merdi maneviyim
Ki gavvas-ı bihar-ı mesneviyim
Şahidîye herkim iderse dua
İde mahşerde şefaat Mustafa
ŞÂ'BAN-I VELÎ
976 = 1568
Halveti tarikatı kollarından Şabaniye şubesinin kurucusu ârif bir
zat olup Taşköprülüdür. İrfan mertebelerini bitirdikten sonra Kastamo-
nu'da halkın irşadiyle meşgul olarak pekçok ârif yetiştirmiştir. Vefatı:
«Eyledi Şaban Efendi azm-i dildar-i can» mısramın delâlet ettiği 976 H.
de, nurlu kabri Kastamonudadır. Arifane sözlerinin bir kısmı 1293 H. de
basılan hususî menakıbnamelerinde yazılıdır. Halifelerinden Kastamo-
nulu Muslihiddin Vahyî Efendi de kemal sahibi bir zat olup (Mîracü'l-
Beyan) isminde matbu tasavvufa ait manzum risalesi vardır.
ŞEMSEDDİN SİVASÎ
«EBU'S-SENA ŞEYH ŞEMSEDDİN AHMED ES-SİVASλ
1006 = 1597
Halveti tarikatının şubelerinden Şemsiye kolunun kurucusu ârif bir
zat olup Zile'lidir. Yedi yaşındayken pederinin mürşidi olan Amasyalı
Şeyh Hacı Hızır Efendinin duasını almak üzere pederi ile beraber Amas-
ya'ya gidip Hz. Şeyhin teveccühlerine mazhar olduktan sonra memleke-
tine döndü bundan sonra Tokat'a giderek meşhur âlimlerden Arakıyeci-
— 206 —
zade Şeemseddin Efendiden tahsile başladılar. Daha sonra İstanbul'a ge-
lerek tahsilini tamamladılar. Tarikat bakımından Cuma pazarlı Musli-
huddin Efendi ile Şirvanlı Mecdeddin Efendi hazretlerinden feyz almış-
lardır. Sonraları Sivas'a giderek tedris ve irşad ile meşgul olmuşlardır.
«Nuh felek Şemsi dolandı nur ile» mısramm delâleti olan 1006 H. de ve-
fat ettiler. Eğri seferinde bulunan ve duası kabul buyrulan yüksek zat-
lardandır.
Yüksek menkıbeleri Şeyh Recep Sivasi'nin (Necmü'l-Hüdâ) ve Şeyh
Nazmi-i İstanbullunun (Hediyyetü'l-İhvan) ve Müstakimzade Süleyman
Saadeddin Efendinin (Hulâsetü'l-Hediyye) isimlerindeki eserleriyle
başka eserlerde geçmiştir.
Kıymetli eserlerinden manzum olanlar :
1
— Menakıb-ı İmam-ı Âzam (matbudur)
2
— İrşadü'l-Avam
3
— Menasik-i Hac
4
— Mir'atü'l- Ahlâk ve Müşevvikü'l-Eşvak {^)
5
— İbretnüma (-)
6
— Gülşen-i Âbad.
7
— Heşt Beheşt (^)
8
— Tercemetü İlâhî Name-i Şeyh Attar
9
— Tercemetü Pendname-i Şeyh Attar (^)
10
— Süleymanname
11
— Divan-ı Arifane
12
— Mevlid-i Nebî (matbudur)
13
— El-Fesayıh Fi Tercemeti'l-Levayıh
14
— Terceme-i Kaside-i Bür'e
15
— Mir'atü'l-Eşvak
Mensur olan eserleri :
1
— Şerh-i Muhtasarü'l-Menar El Müsemma bi Zübdetü'l-Esrar
2 — Şerhu Kavaidü'l-İrab Li İbni Hâşim El Müsemma «Bi halli'l-
Meâkid»
3 — Menakıb-ı Çiharyari Güzin (matbudur)
4 — Cilau uyunil Arais El Muhaddare
(1) 1055 H. de vefat eden İstanbul kadısı Bostanzade Yahya Efendinin de
28 bab üzerine bu isimde ve bu alanda bir kitabı mevcuttur.
(-) Bursalı Lâmi-i Çelebi ile Uşşakî tarikatı şeyhlerinden Bursada Üçkuzu-
larda yatan Bursavî mahlaslı Muhammed Muhyiddin Efendinin de bu isimde
bir eseri vardır ki bunlardan birincisi basılmış ikincisi basılmamıştır.
(3) Mevlânâ İdrisî Bitlisinin bu isimde Farsça Osmanlı Tarihi, Sufa Beyin
Tezkiretüş Şuarası, Şehrizade Said Efendinin Kostantıniyye Tarihi vardır.
(^) Matbu olan bu şerh olmayıp şairlerden 8Ö3 = 1487 H. de vefat eden
Edirneli Emrînindir.
— 207 —
5 — Nakdü'l-Hâtır ('')
6 — Umdetül Edip Fitteallümi Vet-Te'dib - Kavaidi Fârisiyye
7 — Şerhu Gazeliyatı Sultan Murad Han-ı Salis
8 — El Camiu'n-Nüfûs
9 — Letaifu'l-Âyat ve Nukûşü'l-Beyyinat
10 — Dairetü'l-Usûl
11 — Huccetü îlâhîye
12 — Kıssa-i Musa ve Hızır
13 — Şerhu Kelimatü Küme}^! îbni Ziyad
14 — Menazili'l-Ârifîn
15 — Meclis
Arifane gazellerinden :
Vasıl olmaz kimse Hakka cümleden dur olmadan
Kenz açılmaz şol gönülden taki pürnur olmadan
«Mûtû kable entemûtu» sırrına mazhar olan
Gördü anlar haşr-ü neşri nefhai sur olmadan
Sen müyesser eyle yarabbi bizlere beytin tavaf
İlmin ile âmil eyle vâde tekmil olmadan
Hak cemalin kâbesini kıldı âşıklar tavaf
Yerde Kâbe gökyüzünde beyti mamur olmadan
Mest hem mestane geldim ta ezelden ta ebed
içmişim aşkın şarabın ab-ı engür olmadan
Mest olanlar kelâmı kenduden gelmez velî
Pes enel Hak nice söyler kişi Mansur olmadan
Bir devasız derde düştü bu dil Şemsî mudam
Hakka makbul olmak ister halka menfur olmadan
Mevlid-i Nebî manzumelerinden :
Ey Hüdavendi tuvanâ padişah
Yerde gökte senden özge yok ilâh
Yoğiken eşyayı icad eyledin
Kün dedin viranı abâd eyledin.
(•"') Şeyh İsmail Hakkı Efendi hazretlerinin de bu isimde bir eseri vardır.
— m —
ŞAH I VELÎ AYINTABÎ
«ŞAH I VELÎ İBNİ KAYA NÂİBÜL ASKERλ
1000 = 1591
Halveti tarikatı şeyhlerinden faziletli bir zattır. 1000 H. tarihine ya-
kın memleketinde vefat etti. (Gunyetü's-Sâlikîn) isminde Arapça mu-
fassal (Vird-i Settar) şerhi vardır ki bir nüshası bu âciz muharrir tara-
fından Üsküdar'da Nasuhî Hz. leri dergâhı kütüphanesine hediye edil-
miştir. İkisi bir mecmuada olmak üzere Ayasofya kütüphanesinde (El
Kevakibü'l-Mudîe Fi't-Tarikati'l-Muhammediyye) isminde mensur ve
(Risaletü'l-Bedriyye Fi Beyani Tarikati'l-Merziyye) adında manzum
eserleri vardır. Bedriyenin matlaı:
Hüvel Evvelü dedîm Elhamdü lillâh
Hüvez Zahire zahir oldu âlem
Hüvel Ahiru yine eş-Şükrü lillâh
Hüvel batınla olur beyt mübhem
(Kevakib)in önsözünde 956 = 1549 H. de Şeyh Yakup Efendiye inti-
sap ettiğini zikretmiştir.
ŞUHUDÎ MUHAMMED EFENDİ
1126 = 1714
Şairlerin âriflerinden bir zat olup Babaeskilidir. Hal tercemesi ileri-
de yazılı Nureddin Cerrahî ile pîrdaştır. Tahsil ve sülûkünü tamamladık-
tan sonra memleketinde eser yazma ve irşad ile meşgul olarak 1126 H.
de vefat etti. Cenab-ı Hak tarafından «Abdürrahim Rahmani» lâkabının
verildiği kendisine ilham olunduğundan nesir ile yazılmış eserlerinde
(Abdürrahim imzası vardır. Mürşid'i Alâaddin Ali Köstendilli'nin ârifane
sözlerini toplayan bir eseriyle (Tezkiresi), «Şuhudî» mahlâslı Dîvanı,
(Telvîhat-ı Sübhaniye) isminde bir kitabı vardır.
Sünbüliyeden Hasan Necmeddin Efendi halifelerinden olup «Mual-
limü'l-Hayr» terkibinin delâleti olan 1021 = 1709 H. de vefat eden Şuhu-
dî Muhammed Efendi başka bir zattır. Bu zatın hat sanatı ile de alâkası
vardır.
209 —
ŞUMLALIZADE AHMED EFENDİ
1085 =: 1670
Gülşenî tarikatının şeyhlerinden âlim bir zat olup Bursalıdır. Sırf
tahsil ve ilimde ilerleme maksadiyle seyehat yolunu tutarak Mısır'da
yerleşmiş ve bu esnada Muhyîzade Hasan Efendi vasıtasiyle tarikat yo-
luna girmiştir. Bundan sonra Bursa'ya dönmüş Ulu Cami yakınında Ka-
raçelebizade Abdülaziz Efendinin yaptırdığı Sıbyan mektebine muallim
olmuştur. «Mûtû kable en temûtû» hadis-i şerifinin delâleti olan 1085 H.
de vefat edip adı geçen mektebin avlusuna defnedilmiştir. Hal tercemesi
yukarıda geçen İbrahim Gülşenî'nin yüksek menkıbelerini anlatan ese-
riyle 28 şive üzerine tertiplenmiş (Gülşenîye) sülük ve ahvalini açıkla-
yan Türkçe bir eseri ve Rindî mahlaslı ilâhileri vardır. Gülzar-ı İrfan'da
makamında bulunduğu Ali Mest Sultan zaviyesinde defnedilmiş olduğu
yazılmıştır.
ŞABAN NAKŞİBENDÎ
1003 = 1594
Nakşibendî şeyhlerinin âlimlerinden bir zat olup Mudurnuludur. İs-
tanbul'da Emir Buharî zaviyesinde münzevi bir şekilde hayatını geçir-
miştir. Basılmamış Arapça (Kaza ve Kader), Türkçe (Meratib-i Sülük
ve Keşf) risaleleri vardır. «Fevt-i Nakşibendî» terkibinin delâleti olan
1003 H. de vefat etti. Şeyh Vefa türbesi harimine defnolunmuştur. Mür-
şidi Hakîm Çelebi şöhretiyle anılan Şeyh Muhammed Efendi de burada
toprağa verilmiştir.
ŞEMSEDDİN EFENDİ (NASUHÎZADE)
1249 = 1833
Hal tercümesi ileride yazılı Nasuhî Hz. lerinin torunu olup ârif ve
fazıl bir zattır. «Eyledi Şemseddin Efendi irtihal» mısramm delâleti olan
1249 H. de vefat ederek makamında bulunduğu büyük dedesinin dergâ-
hına defnedildi. (Vird-i Settar'a Arapça yazdığı şerhi Arapça (Risale-i
Sülûkiye)si ve Firavun'un imanı hakkında Şeyh-i Ekber Hz. lerinin sö-
züne uygun olarak Türkçe bir risalesi vardır,
F. : 14
— 210 —
ŞAKİR EFENDİ (MUHAMMED ŞAKIR EFENDİ)
1269 = 1852
Halveti tarikatının Cerrahiye şubesi şeyhlerinden âşık bir zat olup
İstanbulludur. «Muazzez göçtü ya Hû Şeyh Şakir bezm-i didare» mısraı-
nm delâleti olan 1269 H. de vefat etti. Fatih civarındaki Nişancı Camii
karşısında defnedilmiştir. (Etvar-ı Seb'a) risalesiyle (Dîvan-ı îlâhiyat)ı
vardır.
İlâhilerinden :
Mürşid elinden nûş-i şarabet
Sonra derûnun aşkına kebabet
Sine-i şevkin bezme rebabet
Rah-ı Hüdaya böyle şitap et
Halifelerinden Tevfik Efendinin de Dîvan-ı îlâhiyatı vardır.
ŞEREFÜDDİN ŞUAYB EFENDİ
1329 = 1911
Halveti tarikatının kollarından Giılşenı kolu şeyhlerinden ârif ve
edip bir zat olup Edirnelidir. «Şeyhu âriz-i billâh» terkibinin delâleti
olan 1329 H. de vefat ederek şeyhlik makamında bulunduğu Müslim
Efendi dergâhına defnedildiler. Sezaî Hz. lerinin «Kalemi sun-i ezel her-
neki tahrir etti» mısraı ile başlayan ârifane gazelini gerçekten vakıfane
bir surette şerh ederek (Îzahu'l-Meram Fi Meziyyeti'l-Kelâm), yahut
(Şerhu'n-Nokta ve'l-Kalem) ismini vermişlerdir ki basılmıştır. İrfanla
dolu mektuplarını havi mecmualarıyle şiire mahsus kaabiliyeti de olup
aşağıdaki gazel bu ârifane kaabiyetinin bir mahsulüdür. (Nûrun hakika-
tma ait risaleleri) yle namazın esrarına dair (Keşfü's-Salât) isminde ri-
saleleri de vardır ki her ikisi de basılmamıştır.
Renk ü elvan-ı cihanla etme cana ittisaf
Sil gönülden gayr-ı fikrin eyle kendin sine saf
Nuru irfan ile keşfet anla nefsin hilesin
Kıl sefer mülk-i derune eyle dil beytin tavaf
Taht-ı dilde hükmedüp ey şah-ı divan itmeğe
Çok gerektir nefisle çün içtihad-ü ihtilâf
Hakka vuslat istersen ser fürû kıl âdeme
Adem mâna dürer zira hakikatte mütaf
Vakıf-ı esrar olan bir kâmilin gir kalbine
Ey şeref bulmak dilersen du cihanda sen muaf
— 211 —
ŞEYH EDEBÂLÎ
Osmanlı saltanatının kurucusu Sultan Osman Gazi hazretlerinin ka-
yınpederi olup 120 sene ömür sürmüş zahir ve batını mamur ünlü bir
şeyhtir. Tahsilinin başlangıcı memleketi olan Karaman'da, nihayeti Şam-
dadır. Tefsir, Hadis, Tasavvufta hususiyle Fıkıh'ta ihtisas sahibi idiler.
Sultan Osman Gazi hakkındaki rüya tâbiri ve hayır duaları bütün Os-
manlı tarihlerinde yazılıdır.
Kâtip Çelebi merhumun «Süllemü'l-Vüsûl ilâ Tabakati'l-Fuhûl» ün-
de âriflerin tacı Bağdatlı Ebul Vefa tarikatından oldukları kaydedilmiş-
tir.
Bu yüksek zatın kabri hakkında her ne kadar ihtilâf varsa da Âşık
Paşazade tarihindeki şu: «Orhan Gazinin anası Allah rahmetine vardı.
Ve hem dedesi Edebâlî ve hattâ kızından bir' ay önden Allah rahmetine
vardı. İkisini dahi Bilecik hisarında kodular» ifadesine göre Bilecik'te
gömülü oldukları anlaşılmaktadır. Bununla beraber Eskişehirde de yük-
sek adlarına izafe edilen bir türbe ziyaret olunmaktadır.
Karacahisar (^) — Karacaşehir'de ilk istiklâl hutbesini okuyan da-
matları Karamanlı Dursun Fakihin kabri olmak üzere Eskişehir'deki
Şeyh Edebali türbesi haricinde kitabesiz bir kabir ziyaret olunmakta ise
de bu zatın da Bilecik'le Söğüt arasında Küre köyü yanında şose kena-
rında defnedilmiş bulunduğu vesika gösterilerek rivayet edilmiştir.
TENNURÎ İBRAHİM EFENDİ
887 = 1482
ÎTfan sahibi şeyhlerden bir zattır. Pederi Sivaslı, validesi Amasyalı
olup, Amasya'da doğmuştur. Konya'da Mevlânâ Sarı Yakup'tan tahsilini
tamamladıktan sonra bir müddet ders okutmakla meşgul olarak sonra
da Akşemseddin hazretlerine intisap etmişlerdir. Muhammediye vadi-
sinde (Gülzar-ı manevî) ismindeki basılmamış eseri kemaline şahittir.
Bunun bir nüshası Nuruosmaniye diğeri Esat Efendi kütüphanesinde
vardır. 887 H. de vefat etti. Kabri Kayseridedir. Bir na'tlarmdan :
Ol itti Hacc-ı Ekber kurup arş üstüne tahtını
Oku Rabbî vasıta andan anı kim ism-i â'zamdır.
Anın mikatıdır dünya anın ihramıdır ukba
Anın kurbanıdır yokluk ona aşk âb-ı zemzemdir
(1) Eskişehir'e bir touçuk saat mesafede Kütahya yolu üzerinde bir kasaba
olup Osmanlıların istiklâline dair ilk hutbe okunan Camii Şerif buradadır.
— 212 —
(Gülzarlı Manevî) matlamdan :
Kılalım hamd ile her işe bünyâd
Onu hayr ile hatmide üstad
İşin üstadı oldur kim cihanı
Yarattı hem içinde cism-ü canı
Kamusun gözgü kıldı san'atma
Velî gözgünün ardından bakanlar
Göremedi ve gözsüz kaldı anlar
Çu bilmedi onlar şah-ı cihanı
Dilinde kaldı gözgünün nişanı
Torunlarından ve Sultan III. Murat devrinde yaşayan Ebus Suud
îbni Şeyh Sadullah Efendi de ilim ve irfan sahibi bir zat olup (Miftahu'l-
Adale) isminde 2 bab üzere tertiplenmiş bir eseri vardır ki I. bab (Fe-
zailü'l-Guzâti ve'l-Mücahidîn), II. bab (Fezail-i Merakibi Erbabü'd-Dün-
ya ve'd-Dîn) dir. 7 bab üzere tertipli Türkçe tarikatname yazarı olan
(Duacıoğlu) da Bayramiye tarikatı âriflerindendir.
TERZİ BABA (HAYYAT VEHBİ)
1264 = 1847
Mevlânâ Halid-i Bağdadî halifelerinden Erzincanlı Abdullah Efen-
diden hilâfet almış âşık bir zat olup Erzurumludur. (Miftahü'l-Kenz) is-
minde basılmış bir manzumeleri ve takrirlerinden meydana gelmiş (Sı-
fat-ı Subutiye) risaleleri vardır. 1264 H. de Erzincanda vefat etmiştir.
Beyitlerinden :
Gel ey Hayyat Vehbî sen beyan et
Hidayetten biraz mâna ayan et
Hidayettir kuluna evvel îman
Kabule say ederse eyler ihsan
TURHAL ŞEYHİ MUSTAFA EFENDİ
1197 = 1782
Amasya ile Tokat arasındaki Turhal'dan fazilet sahibi ârif bir zat-
tır. Amasya ve İstanbul'da tahsilini ikmalden sonra Şeyh Murad Nakşi-
bendî'nin oğlu Ali Efendiye intisap edip hilâfete nâil olarak memleketine
dönmüş ilim ve tarikatın neşrine başlamıştır. 1197 H. de vefat ederek
yaptırmağa muvaffak olduğu camiin avlusuna defnedilmiştir. Sadrâzam
— 213 —
Seyyid Muhammed Paşanm kendisine bağlılığı ve sevgisi dolayisiyle
Turhal civarındaki Taziye köyünün mülkiyeti padişah tarafından veril-
miştir. Bu köyü kendi mülkleriyle beraber memleketinde kurduğu ca-
mi, medrese ve tekkeye vakfetti.
Sahih hadislerden derleyip toplamak suretiyle (El-Bedru'l-Münîr
Fi Şerhi Ehedisi'l-Beşiri'n-Nezir) ismindeki hadise dair eseriyle (Mür-
şidü's-Salikîn) namında bir kitabı, (Hadis-i Erbam şarhi) ile diğer bir
kitabı vardır. Halveti tarikatının Şabaniye kolundan da hilâfet aldığı
Üsküdar'da gördüğüm bir tomarda yazılıdır.
UYÛNÎ SEYYİD MUHAMMED EFENDİ (RAHÎKÎZADE)
1166 = 1752
Sümbüliye tarikatının şeyhlerinden şair bir zat olup İstanbulludur.
Sütlüce şeyhi adiyle tanınmıştır. «Hatime-i Sülehâ» terkibinin gösterdi-
ği 1166 H. de vefat etti. Sütlüce'de Sine çâk yakınında defnedilmiştir.
Eserleri: Dîvan, (Silsile Name-i Meşayihı izam), (Tarifname-i Dergâhan)
dır. Bir na'tmdan :
Cemî Enbiyaya pişivasın yâ Resulallah
Cemî Evliyâya rehnümasın yâ Resulallah
ÜNSÎ HASAN EFENDİ
1136 r= 1728
Karabaş Velî halifelerinden ve ariflerden bir zat olup Taşköprülü-
dür. İstanbul'da irşat ve tedris ile meşgul oldular. 1136 H. tarihinde ve-
fat ederek Bab-ı Alî yakınında Salkım söğütte Aydmoğlu dergâhına
defnolundular. İlâhîlerini havi küçük bir divanlarıyle (Sırr-ı Ehadiyyat)
isminde risaleleri vardır. Halifelerinden olup 1175 = 1761 H. tarihinde
vefat ederek mezkûr dergâha defnedilen İstanbullu İbrahim Hass'ın da
binbir ilâhiyi câmi dîvanı ile evliya menkıbelerini havi (Tezkiretü'l-
Has) ve Unsî Efendinin ârifane sözlerini muhtevi (Kelâm-ı Aziz) vesaire
gibi eserleri mevcuttur. Bu eserlerin hiçbiri basılmamıştır.
ÜMMÎ SİNAN
958 = 1551
Halveti tarikatının şubelerinden Sinaniye kolunun kurucusu olan
büyük pirdir. İsmi İbrahimdir. Doğum yeri Perzerin havalisinde olmak
üzere nakledilmişse de tashihten geçmiş bir icazetnamede Bursalı ol-
— 214 —
dukları görülmüştür. Karamanlı oldukları da rivayet edilmiştir. Kendi-
leri âlim oldukları halde gördükleri bir rüya üzerine (Ümmî) lâkabını
takınmışlardır. Tasavvufî bazı ilâhileri olup vefatları (Gitti 958 de Üm-
mî Sînan) mısrama uygundur. Hz. Halit civarında Oluklu Bayır denilen
yerde halifelerinden Nasuh Efendi tarafından yaptırılan dergâhında gö-
mülüdür. Evlât ve torunlarıyle damadı Topkapı civarında Kürkçübaşı
Ahmet Şemseddin mahallesinde Kanunî Sultan Süleyman tarafından
kendileri için inşa edilen dergâhtadır. Manisada Muradiye kütüphane-
sinde (Risale-i Şerîfe-i İstanbulî Ümmî Sînan) isimli bir eseri tarafım-
dan görülmüştür. İrfanını gösteren ilâhilerinden:
Eserlerin sohbeti ele giresi değil
İkrar ile gelenler mahrum kalası değil
Ümmî Sînan yol âyan olupdur herşey ayan
Dervişlik yolu heman tâç ve hırkası değil (^)
Türbelerinin niyaz penceresi üstünde muallâk beyit:
«Mürid ralı-ı Hakka kıbîegâh-ı âşıkândır hû
Edeple gir gözün aç türbe-i Ümmî Sınandır bû»
ÜFTADE MUHAMMED MUHYİDDİN (2)
988 = 1580
Celvetî tarikatının zamanında ay gibi parlak halindeki inkişafına
sebep olmuş pek büyük bir pîr olup Bursalıdır. Tahkik ve irfanlarına;
hakikat yolları ve tarikat hallerine dair sözlerini toplayan ve halifesi
Hüdaî Hazretleri tarafından derlenen (Vakıât) (•^) ismindeki kıymetli
eseri âdil bir şahittir. Bir hutbe mecmuası ile tasavvufî ilâhilerini câmi
küçük bir dîvanları da vardır. Vefatları (Nurullahi muzcia) terkibinin
(1) Niyazi Mısrî'nin matbu (Menakıbname) sinde bu ilâhinin Niyazı Mısrî
hazretlerinin mürşidleri Elmalılı Muhammed Sinan Ümmî hazretlerinin olduğu
mezkûr ise de mevsukiyetine hükmoiunamaz.
(2) Üftade Hz. lerinin, hal tercemelerinin tafsilâtı Bursalı Hüsameddin'in
yazdığı (Menakıbname) ile diğer bir hususi menakıbnamede ve İsmail Hakkı
merhumun (Silsilename-i Halveti) lerlnde mezkûrdur.
(3) Arapça olan bu 'büyük eserin bir nüshası bu âciz tarafından Bursadaki
Camii Kebir kütüphanesine vakfedilmiştar. Birer nüshaları da İstanbulda Be-
yazıt Camii içindeki küüphane ile (Aziz Mahmud Hudayî Efendi Dergâhı) ve
Üsküdarda Atlama Taşı kütüphanelerinde mevcuttur, Bu eserin bazı parçaları
tercümç olunmuştur,
— 215 —
delâleti olan 988 H. (^) tarihinde ve kabirleri Hisar dahilinde Yerkapı
(Bab-ı Zemin) mahallesinde camii şerifleri yanmdaki türbesindedir.
Mürşitleri olup Bursada Üç Kuzular altmda defnedilmiş bulunan Hızır
Dedenin vefatından sonra Şeyh-i Ekber hazretlerinin ruhaniyetlerinden
feyiz aldıkları (Vakıât) kitabının muhteviyatından anlaşılmaktadır.
(Ulu Cami) hakkında söylemiş oldukları:
Ya cami-ul Kabir veya mecma-ul Kibâr
Tubâ limen yezûrüke fil-leyli vennehâr
mânidar beyti yazı sanatı cihetiyle de adı geçen mabedi tezyin eden
levhalar arasında görülmektedir.
İrfanının delili olan ilâhilerinden: (Yine düş oldu gönül yârin ce-
mal-i şem'ine) ve (Aslını bilen kişi itmez bu illerde karar) mısralarıyle
başlıyan ilâhileri hâl tercümesi (A) harfinde mezkûr Şeyh Ali Örfî
Efendi tarafından şerh olunmuştur.
Arifane beyitlerinden :
Ehl-i irfan dediler sen çıkmayınca aradan
Bilemezsin kimdir kendûyî pünhan eyliyen
Sen çıkınca aradan
Kalır seni yaratan
Hüdai Hz. lerinin haklarındaki manzumeleri olup sandukalarında
muallâk olan manzume aşağıdadır:
Bağ-ı aşkın andelibi Hazret-i Üftadedir.
Dertli âşıklar tabibi Hazret-i Üftadedir
Vasıl-ı Kâmil odur Tevhid-i zâta şüphesiz
Dost ilinin rehnüniası Hazret-i Üftadedir.
Eyliyen ruhundan istimdat iruşür matlebe
Hal iden her müşkilâtı Hazret-i Üftadedir
Mürşid-i âlî dilersen dâmen-i pakini tut
Gösteren rah-ı Hüdayı Hazret-i Üftadedir
Sıdk ile kul ol Hüdayi eşiğinde daima
Bil hakikat Kutbu'l-Aktap Hazret-i Üftadedir.
(1) Düştü dile kalemden
Tarih-i irtihal-i Üftade Üftade Müstakimzade
Türbesinin duvarında kazılmış tarih:
Düştü iskat-ı yâ ile tarih
Geçti Üftade Bursanm kutbu
Üftade Hz. lerinin divani bu âçiz müellif vaşıtaşiyle (Bursalı Mehmet Ta-
bir) bastırılmıştır.
— 216 —
VEFA-İ KONEVÎ (MUSLİHUDDİN MUSTAFA İBNİ VEFA)
890 = 1485
Zeyniye tarikatının ulularından Bursada Zeynilerde medfun bulu-
nan Abdüllâtif Kudsî Hazretlerinin baş halifelerinden Kemalât ve fazi-
let sahibi bir zattır. Ham ve toy bir kimsenin « — Mansuru'n, Ene'l-Hak
dediğine ne dersiniz?» sualine karşı: « — Ene'l-Batıl mı desin idi» şek-
lindeki ârifane cevabı ile kendisini susturması meşhurdur. Vefatı (İla
Rahmeti Rabbih), (Huld-i berîn) terkiplerinin gösterdiği 896 H. de, mü-
barek kabri İstanbul'da yüksek isimleriyle anılan yerdedir. (Tecri) de
haşiyeleri olduğunu (Tacü't-Tevârîh) nakletmektedir. Nücum (Astrolo-
ji), Kozmoğrafya, Hey'at ve Musikiye de vakıf idiler. Üç lisan üzerine
yazılmış bazı ârifane şiirleri vardır. Ayasofya kütüphanesinde (Saz-ı İr-
fan) ismindeki manzumenin arka tarafındaki meşruhatta bu zata atfe-
dilmesi zühul eseridir. Zira manzumenin nihayetinde (Bahrî) nammdaki
bir şairin eseri olduğu yazılmıştır. Niyaz penceresinde Ali Paşanın kızı
Selmanm el yazısiyle aşağıdaki beyit yazılıdır.
Muktedayı ehli mâna Muslihuddin Ebü'l-Vefa
A'yüni Uşşaka hâki merkadidir Tûliya
Arifane şiirlerinden :
Yazdığın çünki ezelde dost tağyir eylemez
Her ki ariftir bu sırrı bildi tedbir eylemez
Ruhun cemale âyine olsa heşir olur
Yahut celâle âyinedir hod nezir olur
Evvel tevhidi zikret
Sonra cürmünü fikret
Var yolu ki doğru git
Derviş olayım dersen
Matla'lı yüksek nutku zamanımızın âriflerinden Cebbarzade Arif
Bey tarafından (Dâfiu'z-Zulm-i li kulûbi'l-Ümem) ismiyle şerh olun-
muştur. / , ;■ '
Bir de İstanbul enlem ve boylamına göre (Ruznamçesi) vardır ki
(Husnü'l-İktifai li halli ruznamei şeyh Vefa) ismiyle Osmanh riyaziye-
cilerinden bir zat tarafından şerh olunmuştur.
— 217 —
VAHYÎZÂDE MUHAMMED EFENDİ «İZNİKλ
1108 := 1696
Ârif ve fazilet sahiplerinden bir zat olup künyesi Ebu Abdullah Mu-
hammed îbni Ahmed El-İznikî'dir. İlk tahsilini memleketinde bitirerek
İstanbula gelip tamamladı. Hal tercemesi yukarıda geçen Ali Çelebi'nin
akrabasıdır. Ömrünün sonlarına doğru Üsküdar'da Atik Valide Darü'l-
Hadisinde muhaddis ve camii şerife vaiz oldu «Mülâkat-ı Mevt» terkibi-
nin delâleti olan 1108 H. de vefat ederek Atik Valide Sultan Camii Şerifi
mihrabı önüne defnedildi. Nureddinzade'nin en mümtaz halifelerinden-
dir. Eserleri basılmamış olup en meşhuru, nahiv ilminden (Mugni'l-Le-
bib)'e yazdığı müdekkikane, mufassal şerhidir ki Arap âlimlerinin bu
şerhten nakilleri ve şahid göstermeleri vardır. Diğerleri: (Şerhu Meşa-
rikı Şerik), (Şerhu Ebyatı Miftahi'l-Ulûm), (İşaratü'l-Hâize li şerhi Hal-
lü'r-Ramize minel Aruz) dur. «Hilmi» mahlâslı ilâhiyatı ve (Bahru'l-Ke-
mal) isminde manzumesi vardır.
VAHDETİ OSMAN EFENDİ (i)
1135 = 1722
Şeyh İsmail Hakkı Efendinin halifelerinden olup Üsküp doğumlu
ise de Edirnede yerleştiğinden dolayı «Edirne'lî» diye yâd olunmuştur.
İlim ve irfanı bazı ilmî risaleleri ve manzum eserlerinden, ilmî fıkıhtaki
ihtisası da sonradan bir cildi basılan mufassal (Mühtede'l-Enhür İlâ Mül-
teka'l-Ebhur) ismindeki Mülteka şerhinden anlaşılmıştır. Basılmamış
divançesiyle (Şerhu Hadis-i Erbeîn) eserleri cümlesindendir. Bir de fı-
kıhtan (Kifaye)'yi terceme etmiştir ki bir nüshası Ayasofya kütüpha-
nesinde mevcuttur. El yazısiyle yazma Hadisi Erbain şerhi Esat Efendi
kütüphanesindedir. Vefatı: 1135 H. dedir. Edirnede Uzun Kaldırımda
Ayşe Kadın Hanı bitişiğindeki kabristanında medfundur. Arifane şiir-
lerinden:
Eli ehlinden al kim ola sırrını zahir
Arafet mihri desti vizre girmekle ârif olmaz
Celvetiyiz zahir gerçi sükûndur deâbımız
Ruh ve serde çoktur amma raksımız devranımız
O) Miratı cemalinde zuhur eyledi Mevlâ
Ayatı hututundadır Esma ve Müsemma
Münşii ezel safhayi hüsnünde sera ser
Nutku sıfatın künhü ile eyledi ifşa
manzumesinin nâzımı dîvan sahibi (Vahdeti) Efendi Bektaşi meşrepli, Hurufi
mezhebinden başka bir zattır.
— 218 —
Bu yüksek zattan başka Osmanlı uleması içindeki Mülteka şarihle-
rinden bazıları :
1 —
1016 H. de vefat eden Muhammed îşa-i Tirevî
2 —
1048
»
»
»
İsmail îbni Sinan Sivasî
3 —
1052
»
»
»
1 T\ /r 1 1 Tl ■ a ı t ti • T^^ • )
Şah Muhammed Ibnı Ahmed Ibnı Ebı s-
öuuQ xLıS-oiuaiKi üıi-ivıanasıın
^
1072
»
»
»
Şeyhzade Kazasker Abdurrahman Efendi
5 —
1075
»
»
»
Şeyh Halil İbni Resul Sinobî Akçacami
6 —
1055
»
»
»
Kasapzade Muhammed Efendi
7 —
1068
»
»
»
Abdurrahim Mar'aşî
R
1125
»
»
»
Abdurrahman Hisalî
9
1160
»
»
»
Muhammed El-Izmirî
1 D
1130
»
»
»
Muhammed İbni Yusuf
1 1
± JL
1100
»
»
»
(Damad Abdurrahman îbni Şeyh Muham-
med)
12 —
1101
»
»
»
Şeyh Niyazi Mısrî halifelerinden Musta-
fay-i Uşşakî
13 —
1034
»
»
»
Bostanzade Muhammed Efendi
14 —
980
»
»
»
Kasım İbni Süleyman Niğdevî
15 —
1180
»
»
»
Seyid Hasan İbni Ali El-Kayseri
16 —
1115
>>
»
»
Abdülnafi Kırımı
17 —
1065
»
»
»
Mevkufatî Muhammed Efendi (Tercemedir)
18 —
1170
»
»
»
Yayabaşı İmamı Muhammed Efendi
ıq
1105
»
»
»
Edirneli Mürteza Efendi
90
1127
»
»
»
Divrikli Abdurrahman Paşa
21
1093
»
»
»
Mustafa İbni Ömer Üsküdarî
9'?
1227
»
»
»
Feyzullah İbni Veliyyüddin Tarsusî Süm-
med-Debrevî
23 —
1152
»
»
»
Bursalı Kuşakçızade (Kuşakçı Muhammed
Dedenin oğludur)
24 ~
1014
»
»
»
Ali İbni Şerefeddin (Zarifi)
25 —
1120
»
»
»
Uçzade Şeyh Ahmed Efendi
26 —
1140
»
»
»
Seyyid Ebi Bekir İbni Ahmed İzmitî
27 —
1168
»
»
»
Hafız Mustafa Efendi İbni Ahmed
28 —
1110
»
»
»
Gelibolu Müftüsü Süleyman Efendi
29 —
1120
»
»
»
Rehah (Urfalı) Seyid Tahir Efendi
30 —
1297
»
»
»
Kürtzade Aymtaplı Kâtip Mustafa Efendi
— 219 —
VİSALİ İBRAHİM EFENDİ
Hal tercemesi yukarıda geçen İsmail Hakkı Efendinin halifelerinden
marifet sahibi bir zat olup Bursa Yenişehirindendir. Tahsil ve sülûkünü
bitirdikten sonra memleketine dönerek ilim ve tarikatının neşrine hizmet
etmiştir. Vefatında dergâhına defnedildi. Cenab-ı Hakkın zat ve sıfatları-
nın isbatma dair bir eseriyle arifane ilâhiyatı vardır.
VELİYÜDDÎNZADE HIFZI EFENDİ
Nakşibendî tarikatının âriflerinden bilgi sahibi bir zat olup İstan-
bulludur. Nakşi büyüklerinden Şeyh Ahmed Farukînin (Hidayetü'l-Ta-
lib)ini terceme etmişdir ki kendi el yazısiyle 1253 H. de yazılmış olan nüs-
hası Yahya Efendi kütüphanesindedir. Nakşibendî tarikatının ileri gelen-
lerinden Ubeydullah-i Ahrar Semerkandî'nin (El-Urvetü'l-Vüska Li Er-
babi'l-İrtika)sı ile Abdullah Dehlevî'nin, (El Füyuzatü'l-Ehadiyye fi Mü-
rakabati'l-Ahmediyye) isimli eserinin de irabını yapmıştır.
VAHYİ MUSTAFA EFENDİ
Nakşibendî şeyhlerinden âlim bir zat olup İstanbulludur. Hal terce-
mesi yukarıda geçen Hoca Hüsam Efendinin manevî oğlu ve en yakın
talebesidir. 1295 H. de Medine-i Münevverede vefat ederek meşhur mü-
cahit Dağistanli Şeyh Şamil Efendinin yanma defnedildi. Eserlerinden
tasavvuf ve akaidle alâkalı (Sebhatü'z-Zakirîn) ve (Dürretül Aziziye)
isminde olanları matbu, (Hezzü'z-Zakirîn) ismindeki (Hadis-i Erbein
Şerhi) matbu değildir.
YÂR ALİ İBNİ SİYAVUŞ İBNİ AVEREN DİVRİĞİ
812 = 1409
Fazilet sahiplerinden yüksek bir zat olup Amasyalıdır. Pederi Zey-
neddin Siyavuş Divrikli ise de Amasyaya hicret etmiştir. 777 Hicrî tari-
hinde yazdığı Farsça «KİTABÜLMEKASİDÜNNACİYE FİLMEBDEİ
VELMEAŞi VELMEADλ ismindeki değerli eser irfan ve kemâllerinin
şahididir. Bu eserin (Şeyh Abdülmecid Sivasî) tarafından terceme ve şerh
edildiği zikrolunmuştur.
812 Hicrîde Amasyada vefat etti. Tasavvuf ilminden meşhur «LE-
MEAT-I IRAKl»yi de Farsça olarak «LEMEHAT» ismiyle şerh etmiştir
ki bir nüshası Ayasofya kütüphanesinde vardır.
— 220 —
«YUNUS EMRE» ÂŞIK YUNUS
843 = 1439
Tarikat ehli arasında aşkiyle, ihlâsıyla, irfaniyle, mücahedesiyle
tanınmış bir zat olup Şakayik tercemesinin nakline göre Bolu sancağın-
dan Sakarya nehri sahillerindendir. O havalide irşad ile meşgul bir riva-
yete göre ama tabduk Emre namında Kadiri tarikatı şeyhleıinden bir
zata intisab ederek yüksek mertebelere ulaştı. Kesinlikle naklolunduğu-
na göre Seyrusülûk ve mücahedesinde bağlı olduğu dergâha sırtı ile ge-
tirdiği odunlar içinde «bu dergâha eğrilik girmez diyerek» eğri bir odun
bulundurmamıştır ki bu da onun doğruluk sadakat ve ihlâsmm kema-
line delildir. Matbu (Divan-ı İlâhiyatı), ârifane ilâhiyatınm hepsini ha-
vi değildir. Bununla beraber bastırılan bu nüsha tasavvuf ilmi nokta-
sından bilvücuh ehemmiyeti haiz olduğu gibi Osmanlı şiir ve edebiyatı
tarihi devirleri bakımından da kıymetlidir. Bazı hal tercemesi kitapla-
rımızda vefat tarihi «GÜLŞEN-İ TEVHİD» terkibinin delâleti olan 843
H. olmak üzere kayıtlı ise de divanmdaki:
Tarih dahi yediyüzyedi idi
Yunus canı bu yolda kodu idi
Beytine göre 843 den evvel olması lâzım gelir. Arifane ilâhiyatı sa-
de ve basit olmakla beraber tasavvuf ilminin gavamızı itibariyle pek çok
mazmunları toplamış olduğu kendisinden sonra gelen bütün irfan ve
kemâl sahipleri tarafından teslim edilmiştir.
Bir ilâhiden :
Nazar eyle ey teri, pazar eyle götürü
Yaradılanı hoş gör, yaradandan ötürü
Diğer bir ilâhiden:
Arif ana derler ki kân ola
Marifet âleminde umman ola
Başka bir ilâhiden:
Aşkın aldı beni benden
Mevlâm seni isterim seni
Ben yanarım dünü günü
Mevlâm seni isterim seni
Aşıklara vuslat gerek
Zahitlere Cennet gerek
Mecnunlara Leylâ gerek
Mevlâm seni isterim seni
— 221 —
Cennet Cennet dedikleri
Birkaç ola birkaç huri
İsteyene ver anları
Mevlâm seni isterim seni
Başka bir beyit:
Et ile deriye büründiim
Yunus diye göründüm
Bazı meşhurların kabirleri hakkında olduğu gibi bu zatın kabri hak-
kında dahi birbirine benzemez bir takım nakiller vardır ki bazıları aşa-
ğıya nakledilmiştir.
Bursalı Lâmii Çelebi'nin (Nefahatü'l-üns) isimli matbu eserinin ter-
cemesinde Porsuk suyunun Sakarya nehrine karıştığı yerde olmak üze-
re zikredilmiş ve Yunus Emre'nin tasavvuf muamması kabilinden meş-
hur «Çıktım erik dalma anda yedim üzümü — Bostan ısısı kakıpdir ne
yersin kuzumu» beytiyle başlayan manzumesinin Şeyh Niyazi Mısrî ta-
rafından yazılan matbu şerhine Bursalı Şeyh îsmail Hakkı'nm yazdığı
basılmamış haşiyesinde: «Emre zahir şudur Türkçede methe dair lâkab-
lardandır. Türkler arasında Atabek ve Anadolulular arasında Lala ve
benzerleri gibi. Şeyh Yunus Emre Anadolu'da İsparta civarında Keçi-
borlu kasabasının yakınında olan büyük Kadirin doğu tarafında bulunan
Peşt cihetinde bir köyde yetişmiş olup mezarı dahi bu köydedir» ibaresiyle
yazılmıştır. Karaman'da ve Bursa'da Çelebi Sultan Muhammed ile Emîr
Sultan arasındaki Şibli mahallesinde bulunan Sadi tarikatından Kara
Abdurrazzak dergâhında her ikisi namına bir kabir ziyaret olunmaktadır.
Bir de Eskişehir - Ankara demiryolu üzerindeki istasyonlardan Sarıköy
istasyonunda bu zat namına bir ziyaretgâh vardır ki Lâmii Çelebi'nin be-
yan ettiği yerdir.
Bunlardan başka Saruhan sancağının Kula ve Salihli kazaları ara-
sında Emre ismindeki yetmiş haneli bir köyde sonradan ziyaret ettiğim
kârgir bir türbede Tabtuk Emre'nin oğulları ve torunlarıyla türbenin
içinde (Âşık Yunus) türbe kapısının eşiği önünde defnedilmiş oldukları
bu kitabın müellifi tarafından görülmüştür.
Fakat mezar taşlarının hiçbirinde yazı yoktur. Yalnız Âşık Yunus'un
mezar taşında ufak bir balta resmi kazınmıştır. Emre kelimesi hakkındaki
ifadelerden Şeyh îsmail Hakkı'nın ibaresi yukarıda zikredilmiştir. (Mir'-
atülkâinat) ismindeki basılmış tarihde dahi «Türkçede büyük biradere
Emre derler» ibaresi kayıtlıdır. Bazılarının sözüne göre «Emrullah» ter-
kibinin hafifletilmişidir. «Tabduk» kelimesi de Erzurum ve havalisinde
— 222 —
elifle yani Tabdak şeklinde düz ve ârızasız yerinde kullanılmaktadır.
Tabdak yol yani düz ve ârızasız yol demektir ki bu mânaya göre Tabdak
lEmre'ye vicdanlarının paklığından dolayı bu lâkabın takılmış olması lâ-
zım gelmektedir. Fakat tapmak yani ibadet etmek maksadında tabdık
yani abid mânasına hamledilmek daha münasip gibidir ki Emre köyünde
yaptığım tahkikat da bunu teyid etmiştir,
YAZICIZADE MUHAMMED EFENDİ (i)
855 = 1451
Bayramiye şeyhlerinin faziletlilerinden olup Meşhur-u Afak olan
(Muhammediye)nin ârif nâzımıdır. Aşkı ve irfanı ile tanınmış bir zattır.
Malkara köylerinden Kadıköy'de doğmuşsa da Gelibolu'yu ikametgâh it-
tihaz etmiştir. Tahsilini kemâle erdirmek üzere îran ve Maveraünnehir'e
giderek Haydar Hâfi ve Zeyne'l-Arab gibi meşhur zatlardan istifade et-
mişse de asıl manevî feyzini Hacı Bayram-ı Velî Hazretlerinden almıştır.
Vefatı Hicrî 855 de, mübarek kabri Gelibolu'dadır. Konya zaferini
bildirmek için Gazi Hüdavendigâr tarafından Mısır'a sefir olarak gönde-
rilmiştir. «Şerhu Fususulhikem» (-) ve «Tefsirulfatihai Şerife» ile beş fa-
sıl üzerine tertiplenmiş, birer nüshası Şehid Alipaşa, Nuruosmaniye, Aya-
sofya kütüphanelerinde mevcud olan «Mağaribuzzaman Ligurubileşyai
filayni velayan» basılmamış eserlerindendir ki biraderlerinin (Envarul-
âşıkîn) inden derleme suretiyle Arapça olan bu eserden terceme edilerek
meydana gelmiştir. Yukarıda hal tercemesi geçen Şeyh İsmail Hakkı'nm
Muhammediye üzerine yazdığı iki cilt basılmış mükemmel bir şerhi var-
dır.
Muhammediye'nin matlâı :
İlâhun Vahid Rabbi Teâlâ
Huvellahulbediu elhakkulalâ
Teâlâ Zatihi Limma tecellâ
Minelgaybi İlelayni fecellâ
(1) Pederi Yazıcı Selâhattin de ilim ve irfan sahibi bir zat olup (Sebu'l-Me-
sani), (Mülhime), (Tabirname), Risale Fit Tıb) ıgibi eserleri olduğunu ve yazı
sanatında da ihtisası bulunduğunu Evliya Çelebi rivayet ediyor kl hal tercemesi
Riyaziyeciler faslında yazılıdır.
(2) Köstendilli Süleyman Şeyhî merhum (Bahru'l-Velâyet) ismindeki eserin-
de bu şerhi kardeşi Ahmed Bîcan'a ait gösteriyor ki filhakika mezkûr şerhte iti-
raz yollu mevcut olan bazı satır ve maddeler Muhammediye müellifinin irfaniyle
mütenasip değildir. İhtimalki dışardan sokulmuş, karıştırılmış ola. Hacı Bayram
Velî ile görüşmesinden evvel olmak ihtimali de vardır.
Ehaddır zatı müstecer sıfatı
Tecelli zatına esması mücella
Mukaddestir celâli kibriyası
Kemali saltanatında şanı iclâ
Kemaline bu mevcudat âyat
Cemaline du alemler mücella
Çün oldur âlemi gayb ü şahadet
Pes oldur kadir ü Hallaku Mevlâ
Tehayyürde kamu efham ve evham
Anın dergâhı izzetinde tealâ
Cemi kâinatı kıldı ibda
Delâil kıldı zatına muallâ
Anındır nasrı izzet cudi rahmet
Anındır gaybı ayn uhra ve ûla
Çu ferdaniyet anın hamd anadır
Çün vahdaniyet anın şükrî ülâ
Sair beyitlerinden :
Buldu Meryem bikr iken bir şemmehusnünden eser
Bu sebepten taptılar Isaya çendin mah ü sâl
Yine arz eyledi dilber yüzün kabr-ı celâlîden
Yine nâîende şeydayım şarabı lâ yezâlîden
Yine keşfi hicap etti gözüm gönlüm cehaletten
Giru cana nida etti nida züt tealiden
Matla'lı ilahiyata ait kasidesini tercemesi yukarıda geçen Sarı Ab-
dullah Efendi (Semeratü'l-Fuad)'ta «Kemali letafet ve gayet belâgatta-
dır» diyerek takdir ediyor.
Başka bir beyti :
Alemin nakşın hayal gördüm heme âlem çü mazharı haktır
O hayal içre bir cemal gördüm anın için kamu kemal gördüm
(Meğaribü'z-zaman) adlı eserinin hâvi olduğu fasılların münderecatı:
Fi tertibil mevcudatı ve'n-nizami
Fi hitabatillahi maal enbiyai'l-izam
Fi kelimatıllâhi maal melâiketi'l-kiram
Fi hitabillâhi yevme'l-kıyam
Fi kelimatillâhi fi âlâe'l-makam
1 —
2 —
3 —
4 —
5 —
— 224 —
YUSUF HAKİKÎ
Hal tercemesi yukarıda geçen Hamidüddin Aksarayî hazretlerinin
oğlu irfan sahibi bir zattır. (Muhammediye) tarzında (Hakikiname) is-
minde iki cilt üzerinde tertiplenmiş manzum ârifane bir eseri vardır ki
bir rivayete göre kızının el yazısı ile yazma nüshası türbelerinde mev-
cuttur. Manisada (Muhabbetname) isminde başka bir eseri de tarafım-
dan görülmüştür.
(Hakikiname) nin tevhid başlık kısmından:
A'yan-ı ins ü cinde anın feyzidir cûd i faş
Etvarı cism ü candan anın lûtfudur nihan
Ubbad anın ibadeti zevkinde dil füruz
Aşk anın muhabbeti şevkinde can feşan
Kim vasfedebilir (Hakikî) bu razıçün >
Sığmaz bu marifette hemen kül olur lisan
Adı geçen zat pederinin yanında defnedilmiş olup sülûkünü Hacı
Bayram Velî'den tamamlamıştır. Beşiktaşta Yahya Efendi kütüphane-
sinde (Metaliu'l-îman) isminde Türkçe bir eseri de vardır.
YAHYA-Yİ ŞİRVANÎ «SEYYİD YAHYA CELÂLEDDİN»
!
' 862 = 1457
Halveti tarikatı defterinin başında olan en büyük pirdir. Kendileri-
nin hazırladığı (Vird-i Settar) (^) bütün Halveti şubelerinde okunmak-
tadır. Vefatı «Canişini cennet» terkibinin gösterdiği 862 H. de, mübarek
kabri Bâkûda'dır. (-) Eserlerinden olup Kelime-i Tevhid sayısı kadar
harfi olan 24 fasıl üzerine tertip edilmiş (Esrarüt Talibin) (^) ismindeki
matbu risalesi meşhurdur ki dervişler için en lüzumlu eserlerdendir.
(1) Bütün Halveti tarikatı mensupları arasında okunan Evrad-ı Şerifin
müteaddit şerhleri varsa da en fazla tanınan ve yayılanı Türkçe olup Harimi-
zade Seyyid Kemaleddin Efendi merhumun eserlerinden olan ve 1287 H. de
Matbaayı Amirede basılanıdır.
(-) (Telhisu'l-Âsar Fi Acaibü'l-Efkâr) yazarı Abdü'r-Reşit İbni Salih adın-
daki zat da Bakû'dan yetişen irfan sahiplerindendir.
(3) Şeyhlerden Esed İbni Ahmed El - Bursavi'nin de (İrşadü't-Talibin Fi
Şerhi Vesayel Mühtedîn) isminde ahlâk ve tasavvuftan bahseden (Vesaya-yi
Sühreverdiyye) şerhi vardır.
— 225 —
(Şifaü'l-Esrar) ve (Esrarü'l-Vahiy) isimlerinde başka ârifane eserleri
olduğu da rivayet edilmiştir. Kendisine nisbet edilen Manisada Mura-
diye kütüphanesinde yazma bir mecmuada büyük kısmı Farsça olmak
üzere aşağıdaki risaleler bu kitabın müellifi tarafından görülmüştür:
Keşfü'lKulûb, Meratibi Esrari'l-Kalb, Esrari'l-Vüdu', Rumuzu'l-îşa-
rat, Menazilü'l-Ârifin, Şerhu Esma-i Semaniye, Şerhu Süalat-i Gülşen-i
Raz, Etvarü'l-Kalb, îlmi Ledünni.
YUSUF MAHDUM (YUSUF ZİYAEDDİN MAHDUM)
890 = 1485
Şirvan'ın merkezi Şemahi beldesi baş kadısı Mevlânâ Ali Fazıl'ın
oğlu olan fazilet sahibi arif bir zattır. Resmî ilimleri pederi ile Arabis-
tan âlimlerinden, tasavvuf ilmini de yukarıda hal tercemesi yazılı Sey-
yid Yahya-yi Şirvanî'den tahsil etmiştir. 890 H. de memleketinde vefat
ederek dergâhlarına defnedildi, (Âdabü'l-îrşad) isminde 24 fasıl üzerine
ârifane bir eseri, ruh ilmine dair (Silsiletü'l-Ervah) adında da âlimane
bir kitabı vardır.
YİĞİTBAŞI AHMED ŞEMSEDDİN MARMARA VÎ
910 = 1504
Halveti tarikatının şubeleri arasında (Ortakol) ve kendi isimlerine
izafeten (Ahmediye) adiyle de tanınmış kolun kurucusu bulunan velî
zat olup Saruhan sancağının Akhisar kazasına bağlı Göl Marmarası veya
Marmaracık veyahut sadece Marmara ismiyle söylenen nahiyedendir.
Resmî ilimleri öğrendikten sonra Uşak'ta Kabaklı köyünde medfun Hal-
vetî büyüklerinden Alâaddin Uşşakî hazretlerinden batmî ilimleri tahsil
ederek irşad hizmetiyle Manisaya gönderilmiştir. O tarihte İstanbul
şeyhleri arasında ortaya çıkan bir meselenin hal ve hışmına memur edil-
diklerinden şahid olunan manevî kemalâtmdan dolayı evvelce verilen
Yiğitbaşı lâkabı yeniden takılmıştır. Bundan sonra Manisaya dönüp es-
kisi gibi taliplerin irşadiyle meşgul olup 910 H. de Cenab-ı Hakkın rah-
metine kavuştular. Yüksek isimleriyle anılan dergâhta medfundur. Hal-
veti tarikatının kollarından Sinaniye, Mısriyye, Ramazaniyye, Cerrahiye
şubeleri kendilerinden sonra doğmuştur. Tarikatın ahvali ve sülûkün
hakikatine dair Türkçe mensur (Risaletü't-Tevhid), (Ravzatü'l-Vâsilîn),
(Mukaddemetü's-Saliha), (Keşfü'l-Esrar), (Âmalü't-Talibîn) , (Manzû-
F. : 15
^ 226 —
me-i Camiü'l-Esrar), (Bahreyni'l-Aşk), (Ahvalü'l-Ebrar ve'l-Mukarre-
bîn) isimlerinde basılı olmıyan tasavvufi eserleri tarikat ehli arasında
can gibi muhafaza edilmektedir.
(Camiü'l-Esrar) 'm matlâ'mdan:
İptida kıldık kitaba fazlı bismillâl ile
Zikrolaıisun hem dahi tevhid zatullah ile
Adı geçen eserlerden altısını bir araya toplamış bulunan bir mec-
mua hakir tarafımdan İstanbul'da Ümmi Sinan hazretlerinin dergâhm-
daki kütüphaneye hediye edilmiştir.
Alaşehirde medfun «Kadî» mahlaslı mürettep arifane divanı olan
Alaşehirli Kadı Muhammed Efendi de bazı karinelere göre Yiğitbaşı şu-
besinden âşık ve ârif bir zattır. Beyitlerinden :
Nuş eden aşkın şarabın âb-ı kevser istemez
Bağı vaslın seyreden firdevsi âlâdan geçer
Masivayı «Kadıya» terk eyle yârin aşkına
Aşık-ı dîdar olan dünya ve ukbadan geçer
YAVSÎ MUHAMMED MUHYİDDİN İMADÎ
922 = 1516
Mevlânâ Ebussuûd'un muhterem pederi olup ismi Muhammed Muh-
yiddin, doğum yeri İskilip'tir. Zâhirî ve bâtmî ilimlere vâkıf âlimlerden-
dir. Akşemseddin'in halifelerinden İbrahim Tennûrî'nin makamına geç-
miştir. Resmî ilimleri Mevlânâ Ali Kuşçu'dan tahsil etmiştir. 922 H. de
İskilip'te vefat etmiştir. Ebussuûd Efendi tarafından mükemmel bir tür-
be yaptırılmıştır. Eserleri basılmamış olup aşağıdadır:
(Şerhu alâ varidat-ı Kübra li'ş-Şeyh Bedreddin-i Simavî), (Talikat
alâ tefsiri'l-Beyzavî), (Risale fi ahvali's-sülûk), ile bazı ârifane risalele-
rinden ibarettir. (Ahval-i Sülük) risalesi hal tercemesi yukarıda yazılı
Kemaleddin Harîrî hazretlerinin (Tibyan)ında gösterilmiştir. Üç bab
üzerine tertiplenmiş Arapça (Behçetüz Ziya fi Ahvali't-Tilâveti ve'z-
Zikri ve'd-Dua) kitabının yazarı Muhammed İbni Osman Efendi de İs-
kilip'ten yetişen âlimlerdendir.
— â27 —
YAHYA İBNİ BAHŞÎ
840 = 1436
Bursa'da medfun Emîr Sultan hazretlerinin halifelerinden fazilet
sahibi ârif bir zattır. Alaşehirde medfun Şeyh Sinan Efendiden ve büyük
Lütfullah Efendiden sülûkünü tamamlamış olup Karasi (Balıkesir) ka-
zalarından Gönenlidir. 840 H. de Yaylacıkta «Tuzlada» vefat etti. Eser-
leri basılmış olup aşağıdadır:
(Şerhu Şiratü'l-İslâm), (Menakib-i Emîr Sultan), (Envarü'l-Kulûb),
(Menakib-i Şeyh Muhammed İbni îsa Akhisarî), (Sihah-i Acemî), (Mak-
teli İmam-ı Hüseyin), (Dîvan-ı îlâhiyat), (Mevlid-i Nebî) dir.
Şir'a şerhinin bir nüshası Nuruosmaniye kütüphanesinde vardır.
Emîr Sultan hazretlerinin menkıbelerine dair yazılan eserler:
1 — Burada hal tercemesinden bahsedilen Şeyh Yahya Efendi ta-
rafından,
2 — Rumeli Yenişehirli Nimetullah Efendi tarafından,
3 — (Vesiletü'l-Metalip ve Cevahirü'l-Menakip) ismiyle îbrahim
Çelebi tarafından,
4 — Balıkesirli Senai Efendi tarafından: (Basılmıştır.)
5 — Bursalı Şevki Muhammed îbni Ahmed Efendi tarafından, Ya-
zılış tarihi 962 H. dir.
YAHYA EFENDİ (BEŞİKTAŞi)
978 = 1570
Zahirî ve bâtmî ilimlere vâkıf «Zülcenahayn — İki kanatlı» bir zat
olup Amasyalı Ömer Efendinin oğludur. Trabzon'da doğmuş olup Üvey-
sî tarikatmdandır. İstanbul'a gelip Zenbilli Ali Efendiden tahsilini ta-
mamlamasından bir müddet sonra Beşiktaş'ta inzivaya çekilerek taliple-
rin irşadı ile meşgul oldu. Vefatı «îrtihal eyledi kutbül ulema» terkibi-
nin gösterdiği 978 H. dedir. «Müderris» mahlâsı ile mutasavvıfane divan-
çeleri vardır. Arifane şiirlerinden bir kısmı 1313 H. de basılmış olan Me-
nakıpnamelerinde yazılıdır. 1062 H. de Beşiktaşlı Daî adında bir şair ta-
rafından yazılan mufassal ve manzum Menakıpnamesi basılmamıştır.
Ledün ilmini ehli le hemini Mevlâ bilir derler
Mesail ki ola şer'î anı monla bilir derler
1292 H. de vefat eden meşhur hattatlardan Şefik Bey merhum ile
en yakın ve mümtaz talebesi olup 1331 H. de bu dünyadan ayrılan Nazif
Bey de bu dergâhın avlusunda medfundurlar.
YUNUS İBNİ HALİL
Halveti tarikatının değerli şeyhlerinden bir zat olup Kastamonulu-
dur. 940 H. tarihinde îsfendiyar oğullarından İsmail Bey namına ahlâk
ve mev'ızadan bahseden (Mi'yarü'l-Esrar ve'l-Ahbar) ismiyle Türkçe
mensur bir eser yazmıştır ki nüshası Yahya Efendi kütüphanesinde var-
dır.
YUSUF SİNAN EFENDİ (SÜMBÜLÎ)
979 = 1571
Sümbüliye şeyhleri âriflerinden 978 H. de İstanbul'da vefat eden
Şeyh Yakup Germiyaninin oğlu olup pederi irşad vazifesi ile Yanya'da
bulunduğu sırada Yanya'da dünyaya gelmiştir. Bundan sonra beraberce
İstanbul'a gelip yerleşmiş ve bir müddet sonra Medineyi Münevvereye
giderek «Şeyh ü Evliya» terkibinin delâlet ettiği 979 H. de vefat ile Ba-
ki'de defnolunmuştur.
Eserleri: Matbu (Tenbihü'l-Gabi Fi Rü'yeti'n-Nebi) , (Tadlilü't-
Te'vil) ile basılı olmıyan (Risaletü'l-Hakikat Li Talibi'l-Ikan), (Mena-
siki Hac) ve (Cemal Halveti, Sünbül, Merkez, Yakup) Efendilerin men-
kıbelerini anlatan matbu (Tezkiretü'l-Halvetiye) dir.
Beni benlikten al kurtar ilâhi
Ki gide bendeden benlik günahı
Kaçan bundan göçem olam müsafir
Cemalin kâ'besinde kıl mücavir
YUSUF DEDE
1080 = 1669
Mevlevi şeyhlerinden fazilet sahibi bir zat olup Konyalıdır. Bostan
Efendiden feyz alarak Beşiktaş zaviyesine şeyh oldu. «öldü Yusuf Dede-
miz Mısr'ı naim içre aziz» mısramm delâlet ettiği 1080 H. de vefat edip
adı geçen zaviyeye defnedildi. Peygamber Efendimizin mucizelerini top-
lıyan Farsça onbin beyit (Ravzatü'n-Nur) fazilet ve kemalini gösteren
eserlerindendir.
Beyitlerinden :
Bir sinede kim narı muhabbet eseri yok
Zulmettedir ol nuri Hûda'dan haberi yok
Mezkûr zaviyede yetişen Zühdü Yusuf Dede Efendi de Mevlevi
— 229 —
şeyhlerinin faziletlilerinden olup altı cilt üzerine tertiplenmiş (Men-
hecü'l-Kavi) isminde Arapça mesnevi şerhi 1289 H. de Mısırda basılmış-
tır. Beşiktaş zaviyesi ismiyle vaktiyle meşhur olan bu zaviyenin yerine
Çırağan Sarayı yaptırılarak zaviye evvelâ Maçkaya, sonra buraya da
Silâhhane inşa edilmesi üzerine Bahariyeye nakledilmiştir. Burada hal
tercemesinden bahsedilen Yusuf Dede ile 13 Mevlevi büyüğü hâlen Çı-
rağan Sarayının alt katındaki bir türbede medfundurlar.
YAKUP AFVÎ
1149 = 1736
Celvetiye tarikatı şeyhlerinden fazilet sahibi bir zat olup bu tarika-
tın şeyhlerinden Odabaşı şeyhi lâkabiyle tanınmış Amasyalı Fenaî Mus-
tafa Efendinin oğludur. İlmî tahsilini faziletli babasıyle zamanın kemal
sahibi âlimlerinden ikmal ettikten sonra Üsküdar'da Çavuşderesi yakı-
nında yaptırdıkları Celveti dergâhında ilim ve irfanını neşretmekte olan
Bilecikli Şeyh Osman Efendiye intisap ederek mürşidinin himmetiyle
tarikat rütbelerini tamamlamak suretiyle şeyhinin sıhrî yakını olmuş-
tur. 1147 H. de Üsküdar'da Cedit Valide Sultan ve arkasından Şehzade
Camii Şerifi kürsü şeyhliklerine tâyin olunduysa da kısa bir müddet
hizmet gördükten sonra her ikisinden de ayrılarak Celvetî dergâhına
marifet ve feyzinin yayılmasına hizmet etmişlerdir. (Şeyhi Rahil) terki-
binin delâleti olan 1149 H. de vefat edip vasiyeti üzerine înadiyede Ka-
racaahmede giden caddenin sağ tarafında muhterem validesinin yanın-
da defnolunmuştur.
Eserleri :
1 — Hadis ilminden (Mesabîh şerhi Mefatîh): Arapça değerli bir
eser olup kendi eliyle yazılmış olan takım umumî kütüphanede Carullah
Veliyyüddin Efendi kitapları arasındadır.
2 — (El-vesiletü'l-Üzma Li Hazreti Nebiyyi - Nebiyyü'l-Mücteba) :
Resulü Ekrem Efendimizin hayatından ve salâvatı şerifenin faziletlerin-
den bahseden beş bab üzerine tertip edilmiş matbu Arapça güzide bir
eserdir. Sahaflar şyhi Ahmed Efendi tarafından tercüme olunmuştur ki
bir nüshası Yerebatan mahallesindeki Esad Efendi kütüphanesindedir.
3 — Neticetü't-Tefasîr) : Surei Yusuf tefsirini beyan eden bir eser
olup Arapça ve matbudur.
4 — (Len'ay-ı Nûraniyye) : Aziz Mahmud Hüdaî hazretlerinin «Ezel-
den aşk la biz yana geldik — Hakikat şem'ine pervane geldik» matla'lı
ilâhilerinin şerhidir ki nüshası Hüdaî dergâhı kütüphanesinde vardır.
— 230 —
5 — (Elhakkat Ale't-Tecelliyat) : Pîr hazretlerinin mübarek eeerle-
rinden olup Hakkın Velî kullarından Abdülgani Nablusî tarafından (Le-
maatü'l-Berkun Necdî şerhu Tecelliyatı Mahmud Efendi) ismiyle şerh
olunan Tecelliyatm mukaddimesine ait ilâvelerdir. Bunun da nüshası
adı geçen kütüphanede vardır.
6 — (Hulasatü'l-Beyan Fi Mezhebi'n-Nûman) : Hz. İmamı Azam'm
yüksek menkıbeleriyle içtihad ve istinbat buyurdukları belli başlı fıkhî
meselelerden bahseden bu eserin nüshası mezkûr kütüphanede vardır.
7 — (Kenzü'l-Vâizîn)
8 — (Hediyyetü'l-Vaiz) : Mecalis tarzında yüksek öğütlerden bah-
seden bu eserlerin her ikisinin nüshaları da mezkûr kütüphanede mev-
cuttur.
9 — (Hediyyetü's-Sâlikîn) : Celvetî tarikatının sülûkünü beyan
eden Türkçe arifane bir risale olup halen pîr hazretlerinin makamında
bulunan Muhammed Gülşen Efendi tarafından bastırılmıştır.
Divançe teşkil edecek kadar ârifane ilâhiyatı da vardır.
Bir ilâhilerinin matlamdan :
Nider âşık hayalâtı, cemalindir münacatı
Nider ma'şûk münacatı tecelli eyle ya Allah
YUSUF EFENDİ
1282 = 1865
Nakşibendi tarikatı şeyhlerinden ve ilmî kıraat mütehassıslarından
bir zat olup Şumnu'ludur. 1282 H. de Edirnede vefat ederek Buçuktepe
kabristanına defnedilmiştir. Kur'an-ı Kerîm'in cem'i ve tertibi hakkın-
da (îm'an fi cem'il Kur'an) isminde bir eseri vardır.
YUSUF YANYAVÎ
1245 = 1829
Nakşibendî şeyhlerinin büyüklerinden manevî bakımdan yüksek
mevki sahibi bir zat olup hal tercemesi yukarıda geçen Beyzade Mustafa
Efendinin güzide halifesidir. Uzun müddet Yanya'da Allahm kullarının
irşadı ile meşgul olarak 1245 H. de vefat etti. Yakınlarına yazdığı 30 dan
fazla mektubunu havi mecmuaları içinde büyük fakihlerden Ahmed Et'
— 231 —
Tahtaviyyü'l-Mısrî'ye yazılmış ve cevabı alınmış iki mektub da bu kita-
bın müellifi tarafından görülmüştür. îşbu mektuplar mecmuasından
anlaşıldığı üzere sözü geçen şeyhin esas mesleği; Vera ve Takva üzerine
kurulmuştur. Bu mecmuadan başka Sülük hallerine ait risalesi ve Nak-
şibendî tarikatmdaki rabıta usulüne dair başka bir eseri de vardır. Ken-
disinden sonra makamına geçmiş olan şeyhlerin vefat tarihleri aşağı-
dadır:
Şeyh Ali Es-Sâbirî Efendinin 1270 = 1853
Şeyh Salih Efendinin
Şeyh Zeyne'l-Âbidin Efendinin 1287 = 1870
Şeyh Muhammed Emin Ahmed Efendinin 1311 = 1893
Şeyh Ali Efendinin 1315 = 1897
Söz konusu mektuplar arasında görülen aşağıdaki manzume kuv-
vetli ihtimalle bu zata âiddir.
Oldur talebkâr-i Huda vakt-i seher bîdar olan
Bulur safa ender safa vakt-i seher bîdar olan
Şemm eyler ol can boyunu bülbül gibi eyler figan
Arzusu hakdır bîkeman vakt-i seher bîdar olan
ZAKİRZADE ABDULLAH EFENDİ
1068 = 1657
Hal tercümesi yukarda geçen Şeyh İsmail Hakkının (Silsilename-i
Celvetî) adlı matbu eserinde: «Zikir erbabının gönlünden çıkarmadığı
Zakirzade Abdullah Efendi» vasfıyle tanıttığı yüksek zattır. Hüdaî Hz.
lerinin halifelerinden olup makamlarına geçen Balıkesirli Dizdarzade
Ahmed Efendinin halifesi ve Atpazarlı Osman Efendiyle Selâmi Ali
Efendinin mürşididir. Pederi, Hüdaî Hz. lerinin zakir başısı olup Hüdaî
Efendinin ilâhilerinin ekserisini bestelemiştir. Hal tercümesini yazdığı-
mız Abdullah Efendi Ali Paşa zaviyesine şeyh, Fatih Camiine vaiz tayin
olundu. «Şeyhul vasıl» terkibinin delâlet ettiği 1068 H. de Üsküdarda ve-
fat ederek Karacaahmet'de Miskinler tekkesinin arkasındaki büyük
makberenin ortasına defnedilmiştir. Küçük bir divan teşkil edecek ka-
dar şiir ve ilâhileri vardır. Bu cümleden olarak:
ilâhî fazl-u lûtfunla bana bir fetih bâb eyle
Eriştir vahdet-i zâta kulun niğmetmeâb eyle
Vücudum nüshasın yazdın yed-i kudretle çün ya Râb
Senin zât ve sıfatından ibaret bir kitap eyle
— 232 —
Senin âşıkların alsın ziyamı âfıtâbımdan
Hilâl kalbini ya Râb olarak mah-i tâb eyle
Kabul ile kulun bîçarenin hacatını lütfet
Kerîmen mahz-ı fazlınla anı sen kâmyab eyle
ZATİ SÜLEYMAN EFENDİ
1151 = 1738
Arif şairlerden ve Şeyh İsmail Hakkı halifelerinden bir zattır. Si-
cill-i Osmanî'de Bursalı olduğu yazılmışsa da «Miftahü'l-Mesaîl» mukad-
dimesinde Geliboludan olduğunu beyan ediyorlar. Sonradan civarında-
ki Keşan kasabasına hicret etti. (^) Tasavvuf î şiirlerini havi olan diva-
niyle «Sevanihü'n-nevadîr fî Marifeti'l-Anasır» adlı manzum risalesi di-
vanı ile bir yerde basılmıştır. Mensur olarak (23 Esiley-i Mutasavvıfha-
neye cevapnamesi) ve Üsküdarda Atlama taşında Selimağa kütüphane-
sinde «Miftahü'l-Mesail» isminde bir eseri vardır. Vefatı 1151 H. de;
kabri Keşan'dadır.
GAZEL
Dilâ keyfiyet-i aşkı yürü meyhor olandan sor
İçüp vahdet şarabını ebed mahmur olandan sor.
Sakın sen sırr-ı irfanı müzahir ehline sorma
Anı ancak maarifle dolup pür nur olandan sor.
Eğer mahiyet-i lûtf ile kahrın bilmek istersen
Anı var derd ile Eyyub gibi meşhur olandan sor.
Fena erbabının keyfiyetin bilmek ise maksud
Libas-ı marifet içre girüp mestur olandan sor
«Enelhak» sırrını zat-ı riyaset ehline sorma
Anı sen dar-ı dildara bugün Mansur olandan sor.
îçine doğanlardan :
Tulu etdi yine envar-ı vahdet
Göründü gözlere envar-ı kudret
Cihanı serteser tutdu ziyası
Kuruldu âlemin resm-ü esası
Ehaddan vaahidiyet oldu zaahir
Çün ol nur hafidir oldu bâhir
Beyitlerinden :
Bu mîkat-ı mahabbetde geyin ihram-ı tecridi
Sezadır «Zaatiya» ana visal-i Kâ'be-i ulya
(i)Müretteb divanı ile «Vaslâbâd» isminde bir manzumesi olan ve 1180 H.
de vefat eden Zihnî Muhammed Said Efendi de Keşan'dan yetişen şairlerin-
dendir.
— 233 —
Mürşid-i Şeyh İsmail Hakkı'nm :
Bir elif bul mekteb-i irfanda ol bayı sor
Kad hamide eyleyüp ya gibi andan bayı sor
matlâlı kasidesini de mufassal bir suretde şerh etmişdir ki, bir nüshası
bu âciz tarafmdan İstanbul'da Hüdaî kütüphanesine hediye edilmiştir.
Şahidi merhumun (Gülşen-i Vahdet) manzumesini de şerhe başla-
mışlarsa da tamamlamaya ömrü vefa etmediğinden hal tercemesi ileride
yazılı Fahrî Efendi ikmal etmiştir. Halifelerinden olup Edirne'de Sarı
Cami-i Şerif karşısındaki medrese hizasında yatan Edirneli Senaî Ali
Efendinin de (Mürettep dîvanı) vardır.
ZEKÂÎ MUSTAFA EFENDİ
1227 = 1812
Osmanlı şairlerinden ve Şa'banî tarikatı ariflerinden olup Üsküdar
muhafızı beylerbeyilerden Bursa Yenişehir'inden İbrahim beyin oğlu-
dur. Simavlı Şeyh Hasan Efendiden tarikatını tamamladı. İstanbul'da
Topkapı civarında Kürkçübaşı Ahmed Şemseddin mahallesindeki Pîr
Ummî Sinan dergâhı meşihatına tayin olundukları zaman teberrüken
Sinaniye şeyhlerinden Çuhadar Muhammed Efendiden de hilâfet aldı.
Tasavvufî şiirlerini toplayan divanı matbu ve meşhurdur. Vefatı «Hû
ile Arif Zekâî azm-i Lâhut eyledi» mısramm delâlet ettiği 1227 H. tari-
hinde, kabri yukarıda adı geçen dergâhtadır.
Bir naatmdan :
Gül vücudun âteş-i aşk-ı habîbullaha yak
Çeşm-i kalbi ol ziyadan feth idüp Mevlâya bak
Sînen içre nur-i zikr ile uyandır bir çerağ
Ol çerağm şulesiyle görüne dîdar-ı Hakk
Nur-ı Fahr-i âleme eyle teveccüh dâima
Mah-ı kalbin ile enküşt-i inayet iki şakk
Arifane beyitlerinden :
Can ile gûş eyle eşyada «enelhak» nâ'rasm
Dîde-i ibretle bak her zerre bir Mansurdur.
* * *
Zekâî bu merayada gören oldur görünen de
Müzahir kesretiyle vahdet-i Zata halel gelmez
Bir mersiyesinden :
Evliyadan yücedir Şah ı şehidin paayesi
Kaabe kavseyn-i ev ednadan alınmış mayesi
— 234 —
Yesrip ve Batha'da Hurşid-i tecelli berk urup
Kerbelâ toprağına düştü o nurun sayesi
Nasuhî Hz. lerinin (Risaletü'l-Velediyye)'sini şerh etmiştir ki ba-
sıimamıştır.
ZÜHRÎ AHMED EFENDİ
1165 = 1751
Halveti tarikatının Sinaniye kolu şeyhlerinin büyüklerinden müca-
hit bir zat olup Nevrekopludur. Haririzade Seyyid Kemal Efendi mer-
humun Tıbyan'mda Kayserili oldukları yazılıdır. 1165 H. de Selanik'te
vefat ederek kendisinin yaptırmış olduğu ve halen Pazar Tekkesi deni-
len dergâha defnedildiler. Mürşidi Selânik'te yakup Paşa dergâhında
yatan Selânikli Süleyman Efendidir. Yüksek menkıbeleri şairler faslın-
da zikr olunan Salih Lûtfi Efendi tarafından (Gülşen-i Keramet) ismiy-
le kaleme alınmıştır. İlâhilerinden:
Tarik-i Hakka girdinse azimet rah-ı yabandır.
Gönül şehrine erdinse ganimet hadd-ü payandır.
Talepkârsan dil-âraya nazar kıl şer'i garaya
Ceht kıl hükmün icraya şeriat bahri ümmandır.
ZARİFÎ ÖMEE EFENDİ «BABA»
1210 = 1795
Sadiye tarikatının şeyhlerinden basiret sahibi bir zat olup Rusçuk-
ludur. 1210 H. de memleketinde vefat etti. Bey mezarlığı karşısında Tom-
bul Camii avlusunda gömülmüştür. Ahlâk ilmine dair meşhur (Pendna-
me)si basılmıştır. Bir de basılmamış ârifane bir (Dîvan) ı vardır. Pend-
nameden meşveret bahsi :
Kendûden uluya rağbet eylegil
Hem kelâmı bil edeple söylegil
Ulu kadrin fehmeden olur ulu
Gözleyen adap ve erkân ve yolu
Ulunun hayır duasın alasın
Rutbe-i âlî anınla bulasın
Ulularla meşveret kılsa kişi
Çıkarır elbette başa ol işi
Meşveretsiz kimki bir iş işleye
Şol nedamet parmağın çok dişleye
ULEMA FASLI
D i N
(ÂLİMLERİ)
Allahü Teâlâ şöyle buyurmuştur: Allah'dan kulları içinde, ancak
(kudret ve azametini bilen) âlimler korkar. (Fatır sûresi, A - 28)
Resûl-i Ekrem Efendimiz (S. A. S.) de şöyle buyurmuştur:
Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz.
îlim Çin'de bile olsa öğreniniz.
îlim tahsili kadm ve erkek her müslümana farzdır.
Ulemaya tâbi olunuz (Âlimlere uyunuz). Çünkü, onlar dünyanın
ışıklarıdır, yeryüzünün kandilleridir. Âhiretin meş'alesidirler.
Âlimlere hürmet ediniz. Çünkü siz dünya ve âhirette onlara muh-
taçsınız.
Alimlerin meclislerinde oturunuz. Hakimlerin sözlerini dinleyiniz.
Alimler, peygamberlerin vârisleridir.
Benim ümmetimin âlimleri, îsrail oğulları'nm peygamberleri gi-
bidir.
ilim meclisi Cennet bahçelerinden bir bahçedir.
İnsanlarm peygamberlik derecesine en yakmı, ilim sahipleridir.
İlmiyle faydalı olan bir âlim, bin âbidden daha hayırlıdır.
Ümmetimin âlimlerini ağırlayınız, (saygı gösteriniz). Çünkü onlar
yeryüzünün yıldızlarıdır.
Her şeyin bir yolu vardır. Cennetin yolu da ilimdir.
— 239 —
AKBİLEK BAHŞÎ HALİFE
930 = 1523
Fazilet sahiplerinden ve mazannadan bir zat olup Amasya'nın Son-
sa köyündendir. İlk tahsilini memleketinde tamamladıktan sonra Ara-
bistan'a gidip meşhur âlimlerden İmam Süyûtî, Şeyhu'l-Islâm Zekeriy-
ya El-Ensarı ve Şemseddin Muhammed Es-Sehavî gibi yüksek zatlardan
istifade ederek memleketine dönmüş ilmi yaymağa başlamıştır. Kırk se-
ne tedristen sonra 930 H. tarihinde vefat etti. İsmiyle anılan kabristanda
medfundur. (Müftiyü's-Sakaleyn «ins ve cinnin Müftisi» ) îbni Kemal
bu zattan tefsir okumuş ve hadis dinlemiştir.
Mufassal hal tercemesi (El-Kevakibü's-Sarî â'yan'i mieti'l-âşireti)
ile (Süllemü'l-Vusûl)de açıklanmıştır.
Halveti tarikatından olup mürşidi Cemal Halvetî'nin halîfelerinden
Muhyiddin İbni Muhammed efendidir. Eserleri basılmamıştır.
1 — (Miracü'l-ulâ fi tefsir-i Sûret'i-İsra) : Amasya'da yetişenlere
dair yazılan Abdî Tezkiresi'nde zikredilmiştir.
2 — (Tenbihu'l-Ganî fi Ru'yeti'n-Nebî) : Oğlu Şeyh Ya'kub Efendi
tarafından bu esere zeyil yazılmıştır.
Halveti tarikatının kollarından Sünbüliye kolu şeyhlerinden Yusuf
Sinan Efendinin de bu mevzuda ve bu isimde basılmış bir risalesi vardır.
ÂBÂDÎ MUHAMMED ÇELEBİ
961 = 1553
Hal tercemesi ileri de yazılı Müfti'yü's-Sakaleyn İbni Kemal mer-
humun talebelerinden fazilet sahibi fakih bir zat olup Amasya'nın Mah-
mud-abad- «Hâkale-> köyündendir. Tahsilini İstanbul'da ikmalden sonra
yükselerek «Fetva emini» oldu. Ayasofya kütüphanesinde «Mecmua-i
Fetavası» vardır. Başka eserleri olduğu da anlaşılmaktadır. 961 H. de
vefat ederek Üstadı civarına defn edildi.
ALTI PARMAK MUHAMMED EFENDİ (i)
1033 = 1623
Üç lisanın edebiyatına vakıf fazilet sahibi ediblerden bir zat olup
Üsküp'lüdür. Memleketinde «Çıkrıkçızâde» ve «Altıparmak» şöhretiyle
tanınmışsa da, sonradan ikinci lâkabiyle meşhur olmuştur. (Nüzhet-i
(1) İznik'te Lefke kapısında türbesi ziyaret olunmakta olan Altıparmak,
Anadolu âlimlerinden 1046 H. de vefat eden Hayreddin Efendidir.
— 240 —
Cihan) mukaddimesinde ismini yazdığı sırada «Muhammed îbni Mu-
hammed bi Altıparmak» diye yazması da ikinci şıkkı doğrulamaktadır.
Âlet ilimlerini ve yüksek ilimlerin tahsilini memleketinde tamamladık-
tan sonra tasavvuf mesleğine intisab lüzumunu anlayarak Üsküp kale-
sinde medfun Bayramî tarikatının adamlarından Şeyh Ca'fer efendiye
bağlanarak tasavvufun gayesi olan vicdan tasfiyesine kalbini temizleme-
ğe muvaffak oldu.
Bundan sonra İstanbul'a gelerek bir müddet, ilim ve fazilet sergi evi
olan Fatih Camii Şerifinde hadis ve tefsir dersleri okuttu. Daha sonra
Mısır'a giderek burada okuttuğu derslerle de Arab âlimlerinin takdirle-
rine mazhar olmuş, hacc vazifesini ifa için Hicaz'a hareket etmiş, hacc'-
dan sonra yine Mısır'a dönerek evvelki gibi, yüksek ilimlerin tedrisi ile
meşgul olmuştur. 1033 H. tarihinde vefat etti. Cenazesi büyük bir kala-
balık tarafından kaldırılarak «Sûk-i Gar» da yaptırdığı kendi mescidi-
nin avlusuna defn edildi. Üstün eserleri:
1 — «Altıparmak» : Meşhur âlimlerden Molla Miskin'in bir mukad-
dime, dört rükün, bir hâtime üzerine tertiplenmiş peygamberler tarihi
ve Cenab-ı Mustafa Peygamberimiz Efendimizin hayatlarından bahse-
den (Mearicü'n-Nübüvve fi Mearici'l-Fütüvve) ismindeki Farsça meş-
hur eserinin tercemesi olup matbudur. Bu eser Koca Nişancı Mustafa
Bey tarafından da (Delâili'n-Nübüvveti'l-Muhammedî ve Şemaili'l-Fü-
tüvveti'l-Ahmedî) ismiyle terceme olunmuştur.
2 — (Tercemeyi Nigâristan Gaffarî) : Gaffarı şöhretiyle tanınmış
Kazvinli Muhammed oğlu Ahmed'in İslâm Tarihi ile halifeler, hüküm-
darlar ve nadir hikâyelerden bahseden Farsça maruf eserinin tercümesi
(Nüzhet-i Cihan ve Nadire-yi Devran) dır ki, istifadeyi mucip eserler-
dendir.
Nüshaları İstanbul kütüphanelerinin bazılarında vardır. (Nigâris-
tan Gaffarî) Osmanlıların yetiştirdiği büyük şahsiyetlerden meşhur şair
Şeyhülislâm Yahya Efendi tarafından da terceme olunmuştur. Âlimlerin
en değerlilerinden Muinüddin îsfera'inî'nin de Ebi Said Bahadır Han
Cengizî namına (Nigâristan) isminde Farsça bir kitabı olduğu gibi, Ana-
dolunun allâmesi İbni Kemal merhumun da bu isimde bir eseri vardır.
3 — (Terceme-i Sittin li câmii'l-Bostanin) : Eserin aslı Tarsuslu
Ebu Bekir Ahmed'in 60 meclis (bahis) üzerine tertiplenmiş makbul kita-
bı olup tercemenin bir nüshası Köprülü kütüphanesinde mevcuttur.
4 — (Kâşifu'l-Ulûm ve Fatihu'l-Fünûn) : (Şerhu Telhîsu'l-Meâni
tercemesi) olup bir nüshası umumî kütüphanede vardır. Bu tercemenin
mukaddimesindeki «Nice ince risaleler tefsir ve hadis ilminde ve nice
mühim evrak usul ve füruda tasnif ettim,» ibaresinden anlaşıldığı üzere
— 241 —
hal tercemesini yazdığımız bu zatın saydığımız eserlerinden başka eser-
leri de olduğu anlaşılmaktadır. Hal tercemelerine ait kitaplarımızın ba-
zılarında meşhur (Mutavvel)i de terceme ettiği yazılmışsa da tarafım-
dan rastlanılamamıştır.
(Nüzhet-i Cihan) mukaddimesindeki şiirlerinden :
Kâr ü barı âkilin daim hata puş olmadır
Ayb bîn olmak revadır servera cahillere
Didei insaf ile nazır olan ehl-i kemal
Nisbet etmez şin ü gaybı bir nefes kâmillere
ADALÎ ŞEYH MUSTAFA İBNİ HAMZA (KUŞ ADALI)
Âlet ilimleri mütehassıslarından olup Kuşadasmdandır. Ulema ara-
sında şöhret kazanmasına sebep olan Birgivi Muhammed Efendi merhu-
mun (İzhar) kitabına 1085 H. de yazdığı (Netaicü'l-Efkâr) ismindeki
şerhidir. Doğum yeri Trabzon, yerleştiği yer Amasya olan Mustafa Efen-
di tarafından (Menafiu'l-Ahyar) ismiyle ve Ahıska doğumlu olup İstan-
bul'da yerleşen Dede oğlu Mustafa tarafından da (Gayetü'l-Enzar) is-
miyle haşiyesi yazılmış ve bastırılmıştır. Birgivi merhumun (imtihanü'l-
Ezkiyası)na da haşiye yazmıştır. Kuşadasmda defnedilmiştir, mezar ta-
şında yazı yoktur.
AYİNEZADE MUHAMMED ŞEMSEDDİN (SIROZİ)
1100 = 1688
Âlimlerden ve Halveti tarikatının şeyhlerinden bir zattır. Uzun
müddet Sirozda hatiplik yapmış ve ilmin yayılmasına hizmet etmiştir.
1100 küsur tarihlerinde vefat ederek Siroz yaylasına defnedildi. Eserleri
basılmamış olup şunlardır:
(Haşiye Alâ Şerh-i Nûniye Li'l-Hayali), (Şerhu Gezeri Mine'l-Kı-
raet), (Şerhu Kaside-i İmami'l-Harameyn), Osmanlı şairlerinden Rüsû-
hî'nin «Ey kî, âlemden haberdarım diyen âlem nedir» mısraı ile başlıyan
gazelinin şerhidir.
AKKİRMANİ MUHAMMED EFENDİ
(MUHAMMED İBNİ MUSTAFA)
1174 = 1760
Kadılar zümresinden olup âlet ilimlerine ve yüksek ilimlere tam
intisabı vardır. Mekkeyi Mükerreme kadısı iken 1174 H. de vefat etti.
F. : 16
— 242 —
Eserlerinden İzmir kadı vekili iken birtakım ilâveler yaparak (İklilu't-
Teracim) ismini verdiği eski felsefe ve hikmetten (Kazi Mir), (Hidaye
Tercemesi) ve münazara adabından bahseden (Hüseyniye Şerhi) ile
(Kırk hadis şerhi) ve (îrade-i Güziye risalesi) basılmıştır.
(Şerhu Hilyetü'n-Nebi), (Besmele Şerhi), (Mevzuat-ı Ulûm risalesi),
(Tefsir-i Beyzavî) ile (Buhari Şerif) e yazdığı haşiyeleri, (Şerhu'l- Hamd
ilâ Ecmain), (Fevaidü'l-Misvak), (Şerhu Tahmis-i Kaside-i Dimyatiye),
(Zübdetü'l-Müntehap - Mütercem Tabirname), (Şerhu İmkâni'l-Ulûm
ve'l-Hasıl), (Îkdü'l-Leâli Allemellahütealâ bi gayri'l-mütenahi), (Terce-
me-i Zikr-i Sübhanellah ve bi hamdihi), (Ed'iye-i Me'sûre), (Fırak-i
Dâlle) risaleleri basılmamıştır.
îmamı Zemahşerinin (Etvaku'z-Zeheb)'ini de yüz makale üzerine
şerh etmiştir ki bir nüshası Hamidiye kütüphanesinde vardır. Nahivden
(Muğnil-Lebib) 'i de ihtisar etmiştir. Bunun kendi el yazısı ile yazma
nüshası Atıf Efendi kütüphanesindedir.
ALAŞEHİRLİ OSMAN İBNİ HASAN EFENDİ
1190 = 1776
Meşhur âlimlerden bir zat olup İstanbul'da ders okutmak ve kitap
yazmakla meşgul olarak 1190 H. de vefat etti.
Eserleri :
(Risale fi ilmi'l-Münazara), (Risaletün fi'd-duhan), (Risaletün fi't-
Tasrif), (Risaletün fi'l-Mantık), (Umde-yi Vâfiye ve Zübde-yi Şafiye
minen Nahiv) dir.
ARSLANZADE MUSTAFA EFENDİ
1185 = 1771
Halveti tarikatı şeyhlerinden Denizli'de medfun îspartalı Arslan
Efendinin oğludur. Medine-i Münevvere kadılığını müteakip 1185 H. de
İstanbul'da vefat etmiştir. Vefa'dan Zeyrek'e inen caddenin solunda
medfundur. Arabî ilimlerin bir çok dallarından bahseden büyük risale-
lerini havi mecmuaları Manisada Çaşnigir kütüphanesinde mevcuttur.
Nihayetinde Arapça güzel bir üslûpla kaleme alınmış mektupları da
vardır.
AK ALİ EFENDİ (İZMİDÎ)
Âlimlerden bir zat olup Kocaeli - İzmitlidir. 1168 H. de (Fezail) is-
miyle kısmen akaid ve kısmen mev'ızadan bahseden üç bab üzerine ter-
tiplenmiş Türkçe bir eser yazmıştır ki, bir nüshası Yahya Efendi kütüp-
— 243 —
hanesinde mevcuttur. Gevgili kazasının Novatya nahiyesinde medfun-
dur. Ahali arasında Akbaba adiyle tanınır. Gazi Evrenos bey tarafından
Evkafı ihya olunan camii şerifte imamlık vazifesi yapmıştır.
AK OSMAN EFENDİ (OSMAN İBNİ ALİ)
1201 = 1786
Fazilet sahibi bir zat olup Arapkir'in Anderi köyündendir. (Şerhu Hu-
rufi'l-Heca ve Ebi Cad) isminde muhadaratı andırır eserinin bir nüshası
Halis Efendi kütüphanesindedir. Bu eserin 1201 H. de kaleme alındığı
hatimesinde yazılıdır.
AYAKLI KÜTÜPHANE MUHAMMED EMİN EFENDİ
1223 = 1808
Antalya müftüsünün faziletli oğludur. Lâkabından da anlaşılacağı
üzere zamanın allâmesi sayılmaktaydı. Meşhur Gelenbevî İsmail Efendi
ile Tatarcık Abdullah Efendi seçkin talebelerindendir. 1223 H. de Istan-
bulda vefat etmiştir. Uzun ömürlü bir zat olup 100 sene yaşamıştır. Üs-
küdar'da Seyyid Ahmed deresi yakınında medfundur.
ADALI HOCA MUHAMMED EFENDİ (ADAPAZARİ)
1278 = 1861
Son devrin âlimlerinden olup Ankaralıdır. Adapazarma yerleştiğin-
den dolayı Adalı şöhretiyle tanınmıştır. Adapazarı müftülüğünde, Ku-
düs kadılığında ve ömrünün sonunda Safranbolu kadı vekilliğinde bulu-
narak 1278 H. de Safranboluda vefat etmiştir.
Matbu eserleri:
(Mufassal Tefsiri sureti'l-Vâkıa), (Keşfü'l-Feraiz), (Haşiyei Mufas-
sala Alâ Haşiye-i Karatepeli) dir.
AKŞEHİRLİ HASAN FEHMİ EFENDİ (ŞEYHÜLİSLÂM)
1298 = 1880
Tahsili, hal tercemesi ileride yazılı Vidinli merhumdan olup iki defa
meşihat makamına getirilen fazilet sahiplerindendir. Sultan Abdülaziz
Han merhumun muallimi idi. Abdülaziz Han'ın tahttan indirilmesinden
sonra Medine'de ikamete memur edildi 1298 H. de Medine-i Münevvere'de
vefat etti. Cennetü'l-Bakî'de medfundur. Akşehir'in Ilgm'mdandır.
— 244 —
Basılmış eserleri :
(Riyaz-ı Hakaniye): Meani, bedî', beyandan bahseder.
(Resail-i îmtihaniyye) : Âlet ilimlerinin hemen her kolundan bahseder.
(Ahkâm-ı Mer'iyye): Mantığa ait manzum bir eserdir.
(Aziziye ve Şerhi Yusufiye) : Mantıktan manzum bir metin ile
şerhtir.
Basılmamış eserleri :
(Şerhu Alâ Salât-i Feyziye Li'ş-Şeyhi Ekber)
(Risale fi keyfiyet-i iman-i Firavni)
(Yusufiye) : Mantıkin kıyas bahsi. Hal tercemesi ileride yazılı
Yemlihazade Kâmil Efendi tarafından şerh olunmuştur.
(Şerh-i Akaid) ve (Kadı Siyelkûtî) üzerine talikat, Suyûtî'nin Dur-
ri Mensur'u tarzında 12 ilimden bahseden bir eseri varsa da tamam de-
ğildir, Mevlânâ hazretlerinin «Ey Halikı heft-asuman der mande em
feryad res» matla'lı münacatma tahmisi ve birkaç Arapça kasidesi var-
dır. Mısırda Camiül-Ezher şeyhlerinden tefsir sahibi, Hadis hafızı meş-
hur âlimlerden Şeyh Saka ile sohbetlerinde adı geçen şeyh tarafından
ilmî kudreti takdir olunmuştur. Nefis bir talik yazı ile yazılmış Arapça
(divançe)si Osmanlı Müzesinde vardır. Kendi el yazısı olup kadıların
adabı ile hitabetin şartları, hüccetleri ve sicilleri beyan eden (Menaşîr-i
Kuzat) isminde 973 H. de bir eser yazan Muradoğlu Ali Efendi de Akşe-
hirden yetişen âlimlerdendir.
AKŞEHİRLİZADE ALİ HAYDAR BEY
1333 = 1914
Fazilet ve kalem sahibi bir zat olup pederi Hasan Fehmi Efendinin
gurbete çıkmasından sonra uzun müddet kadı naipliği suretiyle taşra-
larda bulunarak hürriyetin ilânını müteakip ikamete memur olduğu İz-
mir'den İstanbul'a gelip 1333 H. de vefat etti. Karacaahmet türbesi yakı-
nında validelerinin kabrine defnedildi.
Matbu eserleri :
1 — (Şerefname) : Mevlânâ'nm menkıbelerini beyan eden bir ri-
saledir.
2 — (Fevaid) : Muhtasar peygamberler tarihi ile Abbasîlerin sonu-
na kadar muhtasar İslâm tarihidir.
3 — (Hadikatü'l-Ukala fi îddihari Ezhari'l-Füdala) : Akaid ve ke-
lâm hakkındadır.
4 — (Minhacü'n-Necat İlâ Mi'raci'l-Felah) : Usulü hadise dairdir.
— 245 —
Mûsacalı zade Akhisarlı Muhammed Said tarafından şerh ve Tarsuslu
İmadeddin tarafından terceme olunmuştur.
5 — (İrşad) : Ahlâk ve akaide dairdir.
6 — (Müzekki's-Sibyan) : İrşadın kısaltılmışıdır.
7 — (Tuhfetü'l-Lebib) : Münazara usulüne dairdir. (Kâfü'l-Erîp) is-
miyle yine kendisi tarafından şerhedilmiştir.
8 — (Şemmetü'l-Esrar) : İmamı Ali Hazretlerinin sözlerinin tefsiri-
dir. ' :
9 — (Merasidü'l-Hikem) : (Şemmetü'l-Esrar) m kısaltılmışıdır.
10 — (Manzum terceme-i Lemeat) : Manisalı Sadıkzade Neşet Efen-
di tarafından şerh olunmuştur.
11 — (Tahkiku't-Tasrif) : İ'lâl kaidelerinden bahseder. Basılmamış-
tır.
12 — (Kudûri Tercemesi)
13 — (Emsile Şerhi)
14 — (Levayih) : Tasavvuf ve fıkıha dair olup basılmamıştır.
Bunlardan başka içtimaî meselelerle alâkalı hadisi şeriflerin terce-
melerini havi basılmamış eserleri de vardır ki, bir miktarı (Ceride-i So-
fiyye) ile neşredilmiştir.
AHMED CEMALEDDİN İBNt MESUD KONEVİ
723 = 1331
Büyük âlimlerden yüksek bir zattır. 732 H. de Şamda vefat etmiş-
tir. Eserleri : Bir nüshası Es'ad Efendi kütüphanesinde mevcut (Kalâid)
ismindeki (Akaid-i Tahavi) şerhi ile dört cilt (Et-Takdir Fi Şerhi Ca-
mii'l-Kebir Li'ş-Şeybani Fil-Fürû) dur ki, bunlar oğlu Cemaleddin Mah-
mut tarafından tamamlanmıştır.
944 H. de vefat eden Bursalı İdrisoğlu Mustafa'nın da fıkıh ilminin
füruuna dair (Mecmau'l-Ahkâm) isminde bir eseri vardır.
AHMED İBNİ MUHAMMED (MANİSAVÎ)
1000 = 1591
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Manisalıdır. Kıraat ilminden meş-
hur (Kaside-i Şatibiyye)yi Türkçe, kelâm ilminden (Kaside-i Nuniyye)
yi Arapça, Fıkıhtan Fıkhı Ekberi aynı şekilde Arapça şerh etmiştir.
(Fıkhı Ekber) şerhinin tarihi 989 H. dir. Başka eserleri de olduğu anla-
şılmaktadır.
(Hırzül-Emâni)ye de (İzharül-Meâni) ismiyle şerhi vardır. 1000 H.
tarihinde vefat etmiştir.
— 246 —
Kıraat ilmi mütehassıslarından Rizeli Hafız Hüseyin Efendi de 1201
H. de (Kaside-i Şatibiyye)yi şerh etmiştir ki, nüshası Aşirefendi kütüp-
hanesinde vardır.
AHİZADE HALİMİ EFENDİ
1013 = 1604
(Kadı Beyzavî tefsiri) ne haşiye yazan Sadi Çelebi'nin torunların-
dan olup Ebu's-Suûd Efendi talebelerindendir. Tahsilini tamamladıktan
sonra ilmiye rütbelerinde ilerliyerek Kazaskerlik derecesine nail olmuş-
tur. «Cinan ola Ahizade Efendinin Cayi» mısramm delâlet ettiği 1013 H.
de İstanbul'da vefat etti. Hanesinin karşısındaki Çukur medreseye biti-
şik türbede medfundur.
Eserleri : -
(Şerhu Hidaye), (Haşiye-yi Camiu'l-Füsûleyn), (Haşiye-yi Dürer),
(Haşiye-yi Eşbah), (Haşiye-yi Şerhi Miftah), (Terceme-i Şevahidü'n-
Nübüvve) (^), (Risale Fi's-sa'yi ve'l-Bataleti) vesairedir. Hazırlamış ol-
dukları vakıfnameler, Şer'î Hüccetler Temessükat ve Sâklerin (^) suret-
leri resmî muamelelerde düstur olmuştur. Şiire de intisabı vardır. Mısır
mollalığından ayrılarak İstanbul'a gelirken 1020 H. de Şam'da vefat eden
oğlu Yahya Efendi de fazilet sahiplerinden bir zattır. (Bahriye) isminde
bir eseri vardır.
I AHTERİ MUSTAFA
986 = 1578
Fazilet sahibi âlimlerden olup Afyonkarahisarlıdır. Ekseri ilimlerde
bilhassa Arap edebiyatında ve lügat ilminde Yedi Tûlâ (İhtisas) sahibi
idi. İsmiyle anılan matbu ve meşhur (lügat) kitabından başka fıkıh me-
seleleri hakkında (Camiu'l-Lisan) ve furua dair (Camiu'l-Mesail), Mu-
haderat ilmine ait (Hamilü'l-Muhadarat) kıymetli eserlerindendir. Bun-
lardan yalnız (lügati) basılmıştır. Vefatı 986 H. de, kabri Kütahyadadır.
Karahisarda da ismine muzaf bir kabir vardır. Hz. Âdemin yaratılışın-
dan peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammed (A.S.) Efendimize kadar
cereyan etmiş olan vak'alarla dört halife ve mezhep imamlarının hayat-
(1) Basılmış olan Lâmii Çelebinindir.
(2) 982 H. de vefat eden Kül Kedisi lâkabiyle anılan Muhammed İbni Mu-
sayı Bursavî'nin (Bidaatü'lnKadi) isminde Sükuke müteallik bir eseri vardır.
— 247 —
larmdan bahseden Arapça bir cilt (tarihi) vardır ki, bir nüshası Fatih
kütüphanesindedir.
978 H. de (Mühimmatı'l-Kuzat Li İhtiyacihim ileyhi fi külU mühim-
mat) adh eseri yazan Hamza Efendi de Karahisardan yetişen âhmler-
dendir.
AHMED İBNİ MAHMUD EL-ESAMM-I KARAMANÎ
981 = 1573
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Larendelidir. «Rahmet be rûhi û»
terkibinin delâleti olan 981 H. de Karamanda vefat etti.
Eserleri :
(Takşirü't-Tefsir) isminde mücadele sûresine kadar 12 cilt tefsiri
ile muhadarat ilmi ve ahlâktan Türkçe (Letaifname)dir. (Tefsir-i Se-
merkandi)yi de tamamlamıştır. Halveti tarikatının da halifelerindendir.
Tefsirin tamamlanmasına ömrü vefa etmemiştir. 1032 H. de vefat eden
İshak Karamani'nin de bir mukaddime ve on bab üzerine mürettep (Le-
taif) adında bir eseri vardır ki, yedinci ve onuncu bablarmda Osmanlı
devletinin bazı hallerinden bahsedilmektedir. Kanunî Sultan Süleyman
devrinin kadılarından Hasan İbni Hüsna Efendinin de birinci babı ah-
kâm, ikincisi siyasiyat, üçüncüsü edebiyat, dördüncüsü ahlâk, beşincisi
mahlûkatm acaipliklerinden bahseden (Letaifü'l-Efkâr ve Kâşifü'l-Es-
rar) isminde bir eseri vardır.
AHECZADE AHMED EFENDİ
1120 = 1611
Fıkıh ilminde ihtisas sahibi bir zat olup Kastamonu kazalarından
«Küre-i nühas» - Bakır Küresindendir. (^) Tahsilini tamamladıktan son-
ra 1117 H. tarihinde Şehzade Cami-i Şerifine müderris oldu. 1120 H. ta-
rihinde de vefat etti. Eserlerinden (Camiu'ş-şuruh) ismindeki mufassal
(Mülteka şerhi) nin el yazısı ile yazma nüshası Lâleli kütüphanesinde-
dir. Her bölümü beşer mev'izadan mürekkep olmak üzere on iki mevzuu
havi mufassal bir (vaaz) kitabı vardır. Pederi Şeyh Muhammed Efendi
de ulemadan bir zat idi. Her ikisi de Celvetî tarikatmdandır.
(1) Kastamonu'ya bağh Küre kazasıdır.
— 248 —
AHMED İBNİ İBRAHİM
1162 = 1748
Konya Ereğli'sinden olup Medine-i Münevvere'de yerleşmiştir. Fa-
zilet sahibi bir zattır. Eserleri basılmamış olup, (Şerh-i Şemail-i Şerife)
ve (Şerh-i Makamat-ı Hariri)dir. Tıp ilmine de intisabı vardır. Vefatı
1162 H. tarihinde, kabri Cennetül-Baki'dedir.
AHMED İBNİ ABDULLAH «GURABZADE»
Âlimlerden bir zattır. İbrahim Paşanın Bağdad Valiliği zamanında
Abdül-Kaadirî Geylânî Hazretlerinin Cami-i Şeriflerinde vaizlik yap-
mıştır. (Envarü't-Tenzil) ile Hüseyin Kâşifin (Mevahib-i Ledünniye)
sinden derlemek suretiyle yazılış tarihi 1092 H. senesini işaret etmek
üzere (Zübde-i Âsar el-Mevahibü ve'l-Envar) ismiyle iki cild Türkçe bir
tefsir meydana getirmiştir ki, 1294 H. de basılmıştır. Kendi yazısı ile yaz-
ma nüshası Nuruosmaniye kütüphanesindedir. «Mevlânâ Yakup Şerhi»
nin Farsça (Tebareke ve Amme cüz'leri)ni de terceme ettiği tefsirinin
mukaddimesinde zikredilmiştir.
AHMED ATTAR EFENDİ
Kur'an kıraeti ilminin mütehassıslarından fazilet sahibi bir zat olup
Edirnelidir.
(Vakayi-ü'l-Kur'an) , (Mürşidü'l-Huff az) , (Kümelü'l-Hafiziyn) isim-
lerinde eserleri vardır. Birinci eserini 1167 H. tarihinde yazmıştır. Ta-
nınmış kurralardan Edirneli İbrahim Efendi talebelerindendir.
AHMED İBNİ ÖMER İZMİRÎ
İlim ve irfan sahibi bir zat olup Tekeli Ömer Efendinin oğludur,
Pederi ile beraber İzmir'e yerleşmiştir. Eserleri :
(Fethu'l-Mevlâ Li'ş-Şerhi Hızbi'l-Merda), (Fethu'l-Kavi li hızbi'n-
Nevevî) ile rü'yetüllah'dan bahs eden (Nihayetü'l-Makal fi Mebahisi'l-
Cemal) dir. Birinci eserini 1179 H. de yazmıştır. Pederi Vaiz Ömer Efen-
dinin de Hasan Kâfi-i Akhisarî'nin (Ravzatü'l-Cennat fi Usûli'l-İtika-
dat)ına (Ezharü'r-Revzat) isminde bir şerhi ile (Avamil-i Cedide) şerhi
vardır. İzmirli Şeyh Ahmed İbni Mustafa Efendinin de (El-Minehu'l-
İlâhiyye fi's-Salâti Hayrü'l-Beriyye) isminde bir eseri vardır ki, bir nüs-
hası Nuruosmaniye kütüphanesinde vardır.
— 249 —
AHMED HAMDİ EFENDİ «ŞİRVANλ
İlim ve irfan sahiplerinden bir zat olup Şirvan'lıdır. İstanbul'a gelip
tahsilini tamamlayarak bazı memuriyetlerde bulunduktan sonra Mülga
Teftiş ve Muayene Heyeti Reisliğine tayin olunmuş değerli bir şahsiyet-
tir.
Basılmış eserleri :
(Terceme-i Makamat-ı Hariri), (Hindistan Seyahatnamesi), (Usûl-i
Fıkıh), (Hulâsatü'l-Feraiz), (Makaletü'l-Urefa fi mesaili'l-Hukema),
(İlm-i aruz ve'l-kavafi), Türkçe (Muhtasar mantık), (Nesayihu'ş-Şub-
ban) vesaire olup 1307 H. tarihinde İstanbul'da vefat etti. Eyyüb'de
medfundur. Üç dilde nesir ve nazımla yazmağa muktedir idi.
Molla Câmi'nin naat-ı Cenab-ı Nebevisini tahmisinden :
AHMED SIDKI EFENDİ «BURSAVλ
1312 ;= 1894
Bursa'da doğmuşsa da uzun müddet İstanbul'da Vefa yakınındaki
ikametinden dolayı talebeler arasında Vefalı şöhretiyle tanınmış fazilet
sahibi bir zattır. Alet ilimlerinden bilhassa mantıkdaki bilgisine eserleri
şahiddir.
Ders okutmağa ve ders müzakeresine hayatını vakfetmişti. Eserle-
rinden (Isagoci şerhi), (Zeriatü'l-imtihan) ile (Şemsiye şerhi), (Mizanü'l-
intizam) basılmıştır. (Tarifat)m kaidelerini bildiren (Zencir) isminde-
ki eseri ile (Haşiye-i Şerh-i Akaid), (Tahriratü'l-Enzar), (Şerhu Risa-
leti'l-İstidlâliye) ve ayrıca (Mecmua-i Tarifat) isimlerinde eserleri var-
dır. Vefatı 1312 de, kabri Edirnekapısmdadır.
_ 250 —
AHMED HAMDULLAH EFENDİ
1307 = 1899
Fazilet sahiplerinden bir zat olup pederi Ankara'lıdır. Kendisi Ga-
lata'da Kule kapısında Müeyyed zade mahallesinde doğmuştur. Tahsilini
tamamladıktan sonra taşra kadı naipliklerinde bulunarak 1296 H. de
Meclis-i Tedkikatı Şer'iyye âzalığma tayin buyrulmuş vefatına kadar bu
hizmette kalmıştır. 1317 H. tarihinde İstanbul'da vefat etti. Eyyüb'de
medfundur. Eserleri :
1 — (Mazbatatü'l-Fünun) : (Mecelle ve Mir'atü'l-Usûl)'ün açıklan-
masına dair olup bir nüshası Fatih, Beyazıd, Ragıppaşa, Hamidiye kü-
tüphanelerine vakf edilmiştir.
2 — (En-Nücumü'd-Darî ila irşadi's-Sari) : Buharî şerifin fihristi
mahiyetindedir.
3 — (Mir'atü'l-Mürafikıyn) : Fetvalara aid olup 3500 mes'eleyi ih-
tiva etmektedir.
4 — (Tezkiretü'l-Müştekkat) : Farsça kaidelerinden bahseder olup
matbudur.
5 — (Feraidü'l-Asar ve haraidü'l-Eş'ar) : Üç dildeki şiirlerini havi
olup iki cild üzerine tertip edilmiştir. Bir nüshası Viyana Cem'iyj^eti
Şarkıyyesi kütüphanesine, bir nüshası da Hamidiye ve Mısır kütüpha-
nelerine gönderilmiştir.
6 — (Mir'atü'l-Usûl) : İhtisarına dair olup Hamidiye ve Âtıf Efendi
kütüphanelerine hediye etmiştir.
7 — (Mecelle-i Nefise): (Telhis) deki âyetlerin ve lûgatların tefsir
ve izahına dair olup Ragıp Paşa ve Beyazıd kütüphanelerine hediye et-
miştir.
AHMED KUDSÎ EFENDİ «TOPBAŞZADE»
1305 = 1887
Fazilet sahiplerinden ve Halidiyye tarikatının şeyhlerinden olup
Konya'nın Kadınhanı kazasmdandır. Meşhur âlimlerden Bozkırlı Memiş
Efendinin halifesidir. Memleketinde tahsilini tamamladıktan sonra Mek-
ke-i Mükerreme'ye giderek Şeyh Kutbî ve Şeyh Sunûsî gibi büyükler-
den hadis ve tefsir ilimlerini tahsil etmiştir. 1305 H. tarihinde yerleştiği
Konya'da vefat ederek Mevlânâ Hz. lerinin türbesinin avlusuna defn
edildi. (Hidayetü'l-Meratip fi Fezaili'l-Eshab) isminde yirmi fasıl üze-
rine tertib ettiği değerli eseri basılmıştır. Bundan başka eserleri varsa
da kaybolmuştur. Hadis ilminde ihtisas sahibi idi.
— 251 —
AHMED FEYZİ EFENDİ «ÇORUMλ
1327 = 1909
Fazilet sahibi bir zat olup Çorumludur. Memleketinin Müftüsü iken
1327 H. tarihinde vefat etti.
Eserleri :
(Feyzu'l-ali fi şerhi Hızbü'n-Nevevî)
(Feyzu'l-Gaffari fi şerhi vird-i Settar)
(Feyzu'l-Mevlâ fi şerhi devri'l-a'lâ)
(Feyzu'l-Vahip fi Necati Ebi Talib)
(El-Fahfah fi marifeti's-Silâh)
(Fevaidü'l-Feyziyye fi şerhi Risaleti'l-Lâmiye)
Meşhur (Fetava-yı Haamidiye)nin menkulâtmı da yazmıştır.
(Zıyaü'l-Bedir) yazarı Ömer oğlu Osman Nûri Efendi de Çorum'dan
yetişen âlimlerdendir.
ABDÜ'L-MUHSİN KAYSERİ
755 := 1354
Sultan Orhan Gazi devrinin fazilet sahiplerinden olup önce mem-
leketinde arkasından Suriye'de tahsil gördükten sonra vatanına döne-
rek ilmin yayılmasına hizmet etti. 755 H. de Kayseri'de vefat etti. Eser-
leri :
(Metin ve Şerh-i Manzume-i Feraiz), (Şerh-i Aruzi Endülüsi), (Ha-
şiye-i Gaayetü'l-Beyan), (Risale fi'l-Fıkıh)dır.
Âşir Efendi kütüphanesinde edebiyattan (Şerhu'n-Necdiyat) ismin-
de bir eseri de vardır.
ALÂUDDİN ALİ ESVED (KARAKOCA)
800 = 1397
Gazi Murad Hüdavendigâr devrinin meşhur âlimlerinden olup Af-
yonkarahisarlıdır. Tahsilini İran'da tamamlamıştır. Hal tercemesi yuka-
rıda geçen Cemaleddin Aksarayî'den de istifade etmiştir. Eserleri; Fıkıh
ilminin Füruuna ait iki cilt (Vikayetü'r-Rivaye Fi Mesaili'l-Hidaye) is-
— 252 —
mindeki şerhle yine Usûlü Fıkıh ilminden (Muğni şerhi) nden ibarettir.
Vefatı 800 H. dedir. İznik'te Şerefzade mahallesindeki türbede medfun-
dur. Mevlânâ Fenarî bir müddet bu zattan istifade etmiştir.
Sultan Murad Hüdavendigâr namına Usûlü Fıkıhtan (Rumuzu Ef-
kâr) ı, (Künuzü'l-Envar) ismiyle şerh etmiştir ki, 826 H. de yazılmış olan
bir nüshası Nuruosmaniye kütüphanesinde vardır.
ALÂADDİN ALİ İBNİ MUSA (KOÇHİSARLI)
841 = 1437
Sultan İkinci Murad devrinin fazilet sahiplerindendir. İlim tahsilini
tamamlamak için İran ve Maveraünnehir'e giderek Seyyid Şerif Cürca-
nî ve Saadettin Taftazanî'nin ilim meclislerinden feyz alıp dönmüş, son-
ra da Mısır'a hareketle 841 H. de vefat etmiştir. Zamanında ehemmiyeti
haiz olan çeşitli ilimlere ait suallere cevap teşkil eden (^) bir eseri var-
dır ki, ilmî üstünlüğünün delilidir. Bir de (Evrad-ı Zeyniye şerhi) var-
dır ki, bu eserinden Zeyniye tarikatına mensup olduğu anlaşılmaktadır.
(Saadettin Taftazanî'nin Miftah şerhi) ne ait (haşiyesinin) bir nüshası
Veliyyüddin Efendi kütüphanesinde mevcuttur.
ABDÜLKERİM EFENDİ
Sultan İkinci Murad devrinin fazilet sahibi şahsiyetlerindendir.
Edirne'de vefat ederek Sultan Camii yakınında yaptırdığı mektebinin
bahçesine defnedildi. Eserleri: (Haşiye-i Telvih), (Haşiye-i Matalih) ile
(Seyyid Şerifin Keşşaf haşiyesine yazdığı haşiye) sidir.
AYNİ BEDREDDİN EBİ MUHAMMED MAHMUD EL-AYNÎ
Hanefi mezhebi âlimlerinin üstünlerinden olup Aymtaplıdır. Tahsil,
talim, telif zamanlarının çoğunu Mısır'da geçirmiştir. Eserleri:
(Şerhu Buharı) (^), (Megani'l-Ahbar fi ricali meani'l-âsar), (Şerhu
kelimi't-Tıb Libni Teymiyye), (Zeynü'l-Mecalis), (Şerhu Arûzu's-Savi),
(Şerhu Dürerü'l-Bihar), (Şerhu'l-Kenz), (Şerhu'l-Mecma'), (Meşarihu's-
Südur), (Tabakat-ı Hanefiyye), (Tarihu'l-Ekâsire), (Tabakat-ı Şuara),
(Şerhu Merah), (İhtisar-ı Tarihi Dımaşkı li-ibni asakir), (Şerhu Hida-
ye), (Şerhu Mülteka), (Tarihü'l-Bedri Fi Evsafi Ehli'l-Asri), (Mizanü'n-
0) Siraceddin Tevtfikî ve Molla Hüsrev taraflarmdan bu sualleri ihtiva
eden kitap aşağıdaki altı fasıl ve bir hatimeden ibarettir. 1. Fasıl Tesmiye,
2. Fasıl, Peygamberliğin haberleri ve alâmetleri, 3. Fıkıh, 4. Usûlü Fıkıh, 5. Be-
lagat, 6. Mantık.
(1) On ciltten ibaret olan bu büyük eser sonradan İsanbul'da bastırılmıştır.
— 253 —
Nüsûsi fi ilmi'l-aruz), (Şerhu Tuhfetü'l-Mülûki Li'l-Fürui) vesaire olup
(Ikdü'l-Ceman fi Tarihi ehli'z-Zaman) (^) isminde coğrafya ve Tabaka-
tül Arza (jeoloji) dair faydalı malûmatı ihtiva eden bir de büyük tarihi
vardır.
Bu tarih biraderi Şahabettin Ahmed tarafından kısaltılmıştır.
Vefatı 855 H. de, kabri Mısır'dadır. Üstadı Hüsam Rehavî'nin (El-
Biharüz Zahire Fi'l-Mezahibi'l-Erbea)sını da şerh etmiştir.
AYNÎ ABDURRAHMAN ZEYNEDDİN
893 = 1487
Aymtaptan yetişen fazilet sahibi yüksek âlimlerdendir. Şam kadısı
iken istifa ederek 893 H. de vefat etti. Eserleri: (Şerhü'd-Dürer), (Şer-
hu'n-Nihaye), (Şerhu Şemsiye), (Manzumü'd-Dürretü'l-Mudıeti Fi Lu-
gati't-Türkiyye)dir. Son eseri Osmanlı Edebiyatı Tarihi ve Lügat bakı-
mından mühim eserlerdendir.
ALİ ÎBNİ HÜSEYİN AMASİ (ALÂADDİN ÇELEBİ)
Türkçe (Tacü'l-Edep) (-) isminde bir eseriyle (Nasayihü'l-Müsli-
min) adında bir manzumesi ve bir nüshası Yerebatanda Esad Efendi kü-
tüphanesinde mevcut Türkçe (Yâsin sûresi tefsiri) vardır.
O) Sultan III. Ahmed'in iradeleriyle bir ilmiye cemiyeti tarafından «Mir-
hand) hemşirezadesi (Handm.irin) tarihe dair meşhur eserlerinden Farsça
(Habibü's-Siyer ) ile beraber Osmanlı diline tereeme edildiği Çelebizade Asım
tarihinde zikrolunmuştur. (Ikdü'l-Ceman) m her cildi 800 sahife olmak üzere
24 ciltten ibaret olup âdeta bir ilmî ansiklopedi şeklinde yazılmıştır. Şöyle ki:
Kozmoğrafya ve jeoloji âlimlerinin şimdiki ilmî nazariyelerine uygun pek çok
maddeler serdolunduğu gibi, hayvanat iirnine dair de müdekkikane bilgileri
havidir. Bundan başka coğrafya ile alâkalı bahislerinde de istifadeyi mucip
malûmat vardır. Bu büyük eserin tereeme edilen nüshası Şehzadebaşmda Da-
mat Nevşehirli İbrahimıpaşa kütüphanesin dedir. Arapça nüshaları da Beyazıt
Camii Şerifi ve Aşirefendi kütüphanelerinde vardır. Bir takımı da Enderunda
Sultan III. Ahmed kütüphanesindedir. Bu takımın birinci cildi müellifin kendi
yazısiyledir. Fransa İlimler Akademisinin kararıyla Haçlı seferleri vak'alarıyle
alâkalı eserlerin metin ve tercemeleri neşrolunduğu zaman, açıklamasını yap-
tığımız işbu tarihin bir kısmı da metin ve tercemesiyle beraiber basılmış ve ya-
yımlanmıştır.
(2) Türkçe oJan bu eserin mevzuu ahlâk ve terbiyeye dair olup Keşfü'z-Zu-
nun)'da (Tacü'l-Edep) ismiyle yazılmışsa, da Nuruosmaniye kütüphanesinde
mevcut nüshasının mukaddimesinde (Tariku'l-Edep) adı verilmiştir.
İstanbulun fethi tarihi olan 857 H. de yazılmıştır. Bu eserin bazı fıkraları
zamanımızın ilim adamlarından Diyarbakırlı Ali Emîrî Efendi tarafından Ta-
rihi Osmanî Encümeni Mecmuasının 29. nüshasında neşredilmiştir.
— 254 —
Hal tercemesini yazdığımız işbu Ali Efendi Niğbolu savaşında şehit
düşen Yurkeçpaşazade Hızır Beyin muallimidir. (Kur'an-ı Kerîm'in hat
ve resmine dair risalesi) olan Ali İbni Hüseyin Aması ise, eserinin mu-
kaddimesinde Taşköprülüzadeden naklettiğine ve risalesinin 1096 H. de ya-
zılmış olduğuna göre, başka bir zattır ki, İstanbulda Sultan Muhammed
Fatih Camiinde imamlık yapmıştır. Bu zatın bir de Türkçe (Aruz risale-
si) vardır.
ABDÜLMECİD İBNİ NASUH İBNİ İSRAFİL (İSRAFİLZADE)
887 = 1482
Eser veren âlimler zümresinden bir zat olup Amasya civarındaki
(Lazkiye - Lâdik) dendir. 887 H, de Amasya'da vefat etmiştir. Eserleri:
(Salavat-ı Zâkiyat), (Şerhu Talimi'l-Müteallim - İrşadüt Talibin),
(Telhısü Camiu'l-Fetava li-kırk-imretü'l-hamidî - Tuhfetü'l- Ahbap) ,
(Miftahm üçüncü kısmını ihtisar), (El-istifa fi menakib-i Mustafa) dır.
Abdülmecid Efendinin biraderi Yahya Efendi de fazilet sahiplerin-
den bir zat olup (Avamil-i Cürcaniye Şerhi) basılmıştır. (Feriştehoğlu-
nun manzum lügatini) da şerh etmiştir.
ALÂADDİN ALİ FENARÎ (i)
903 = 1497
Mevlânâ Fenarî'nin torunu olup tahsilini tamamlamak için İran ve
Orta Asya'da bir hayli sefer ettikten sonra memleketi olan Bursaya dö-
nüşünde Fatih Hazretleri tarafından kazaskerlikle taltif buyruldular.
Yaz günlerinde Keşiş dağı eteğinde halen Kadı Yaylâsı denilen yerde
ikamet etmeği âdet edinmişlerdir. Âlet ilimleri ve yüksek arabî ilimler-
den başka riyaziye ilmine de intisabı olduğu gibi, tasavvuf ilminde de
ihtisas sahibidir. Zeyniye tarikatına mensup idiler. Ancak mütalâasının
çokluğu sebebiyle fazla eser yazmağa müsaid vakit bulamamıştır. Vefatı
903 H. de Bursada yüksek ceddi Mevlânâ Fenarî'nin kabrine defnedil-
miştir.
Eserleri: (Şerhu Kâfiye) ile hesap ilminden (Tecnis şerhi) nden iba-
rettir. Şiirlerinde «Gammi» mahlasını kullanmıştır. Bir gazelinden:
Suzi dil artar müdam ol ruyi âteştâptan
Ateşi suzan bulur gerçi sükûnet âbtan
(1) 957 H. de vefat eden oğlu Muhammed Çeletoi de fazilet sahiplerinden
bir zat olup lügat ilmine dair (LisanüMIikmet) isminde Arapça ve Farsça ile
karışık olarak yazılmış bir lügati ve Mollazadenin (Hidayet Şerhine haşiyesi)
vardır.
— 255 —
ABDURRAHMAN AMASYAVÎ (MÜEYYEDZADE)
922 = 1516
Osmanlı âlimlerinin üstünlerindendir. Hal tercemesi mutasavvıflar
faslında zikredilen Yar Ali'nin torunlarmdandır. Hat ilmini (yazı), Üs-
küdar'da Karacaahmette medfun hattatların reisi meşhur Şeyh Ham-
dullah'dan meşk ve tahsil etmiştir. İrana giderek Allâme Celâl Devvânî-
den icazet almıştır. Dönüşünde bazı ilmî mevkilerde bulunmakla bera-
ber ders okutmakla da meşgul olmuştur. Vefatında yedibin cilt kitabı
olduğu görülmüştür. Dünyadan ayrılışı 922 H. de, kabri Hz. Eyyüp tür-
besinin baş tarafmdadır. {^)
Eserleri: (Tefsir-i Sûre-i Kadir), (Risale Fi Eşhür-i Malûmat), (Ha-
şiye-i Şerhi Miftah), (Risale Fi Tahkiki Cüz'i Lâyetecezza), (Haşiye-i
Şerh-i Mevakıf), (Fetava), (Risale fi'l-kürreti'l-mudahrece) vesairedir.
Kelâm ilminin müşkil yerlerinin halline dair risalesi de vardır ki, bilgin
şehzade Korkut'a göndererek takdirlerine mazhar olmuştur. Üç lisanda
da inşa (nesir) ve şiire de muktedir idi. Mahlâsı (Hâtimî) dir.
Bir gazelinden :
Çok olan dest-i Cefa ile giribanımdır.
İlişen har-i gam u mihnete dâmanımdır.
ATUFÎ
HAYREDDİN HIZIR İBNİ MAHMUD İBNİ ÖMER ATUFÎ
948 = 1541
Osmanlı âlimlerinin büyüklerinden geniş ilim sahibi mütefennin bir
zat olup Merzifonludur. (Şakayık-ı Nûmaniyye Tercemesi) nde Kastamo-
nulu olduğu gösterilmekte ise de, kendi el yazısı ile yazma eserlerinin bir
kaçında Merzifonlu olduğunu açıklamıştır. Bilinen usuller dairesinde
tahsilini tamamladıktan sonra Mevlânâ Bahtı halifeden tefsir ve hadis
ilmini, Amasyalı Mevlânâ Abdi'den maani ilmini, meşhur riyaziyeci Ka-
dızadenin torunu Kutbuddin Muhammed'den riyaziye ilimlerini, Bursalı
Mevlânâ Hocazadeden, usûl ilmini ve Mevlâne Efdalzade'den fıkıh ilmi-
ni öğrenerek zamanında mevcut meşhur ilim adamları sırasına dahil ol-
muştur. Şeref ve şöhreti sebebiyle Sultan II. Beyazıt tarafından Saray-ı
(1) (Hat ve Hattatlar) isimli eserde Mekke-yi Mükerreme'de vefat ettiği
yazılmışsa da mevsuk değildir.
— 256 —
Hümayun muallimliğine tayin edilmiştir. Bir müddet sonra bu hizmet-
ten feragat göstererek camilerde tefsir okutmağa ve daha sonraları büs-
bütün inziva âlemine çekilerek çeşitli ilim ve mevzularda kitap yazmağa
başladı. Gerek ders okuturken ve gerek eserlerini yazdığı sırada padişah
tarafından lâyık olduğu tahsisat verilerek haklarında kadir ve kıymetine
uygun muamele gösterilmiştir. Bu şekilde vakitlerini geçirirken 948 H.
de vefat ederek Hz. Halid (R.A.) civarında meşhur âlimlerden Hatip Ka-
sımoğlu yakınma defnedildi. İstanbul kütüphanelerinde görülen eserleri
aşağıdadır.
1 — (Haşiye-yi Tefsir-i Keşşaf)
2 — (Haşiye-yi Tefsir-i Beyzavî)
3 — (Şerhu Meşarik-i Şerif) : El yazısı ile yazma nüshası Üsküdar-
da Selimağa kütüphanesindedir.
4 — (Şerhu Kaside-i Bür'e) : Kendi eliyle yazma nüshası Ayasofya
kütüphanesindedir.
5 — (El-Enzar) : Bazı hadisi şeriflerin şerhi beyanmdadır.
6 — (Hısnü'1-Ayati'l-Izam) : En'âm sûresinden bazı âyet-i kerime-
lerin tefsiri beyanmdadır.
7 — (Ravzü'l-İnsan fi Tedaviri Sıhhati'l-Ebdan) : Peygamberimizin
tıbbmdan bahseder. Sultan 11. Beyazıd'a hediye ettiği kendi eliyle yazma
nüshası Enderunu Hümayundaki Sultan HI. Ahmed kütüphanesindedir.
8 — (Kitabü'l-Attas)
9 — (Mir'atü't-Te'vil fi ma hüve enmûzecü't-takvîl)
10 — (Miratü'r-Rü'ya)
11 — (Hıfzü'l-Ebdan) ; Tıp ilmine ait manzum bir eserdir.
12 — (El-Cevheretü'l-Cenaniye fi'l-Mesaili'l-imaniye)
Bunlardan başka kelâm ilminden birkaç risalesi ve şiire dair bazı
eserleri de vardır.
(Terğîbü'l-Müteallimin) sahibi Muharrem Ibni Pîr Muhammed
Efendi ile (Şerhu Ciheti Vahdet mine'l-Mantık) sahibi Sabit îbni Ah-
med, (Şerhu Zevra) yazarı Muslih İbni Ahmed ve (Risale Ale't-Telhıs)
ile (Înneme'l-Âmâlü Binniyat) hadisi şerifinin şarihi Süleyman, (Şerhu
Kaside-i Dimyatiye) sahibi İbrahimü'l-Kadirî, 978 H. de (Kelimat-ı
Çaryar)ı Türkçe şerh eden Mustafa îbni Muhammed, namaz meseleleri
ve teferruatına dair yazılmış olan (Müseccelü'l-İmam) yazarı Ali İbni
İbrahim, Fatih zamanı İstanbul Kadılarından Muhaşşi-i (Mukaddemat-ı
Erbaa) ve (Muhtasar) sahibi Hasan İbni Abdüssamed Efendiler de Kas-
tamonudan yetişen fazilet sahiplerindendirler.
— 257 —
ABDÜLKADİR HAMİDİ EFENDİ (ŞEYHÜLİSLÂM)
955 = 1548
Fıkıh ilmi mütehassıslarından bir zat olup îspartalıdır. 955 H. de
Bursada vefat etti. Musa Baba türbesi yanında medfundur. Fıkıhtan
kıymetli mecmuası ve başka risaleleri vardır.
Beyitlerinden :
Zer gibi söz ve kedaz içre safadan raksa gir
Pür keder olma buluttan nem kapıp âhen gibi
Kûşe gîr ol perde altmdan cihanı seyr kıl
Dıırbın ol görme kendin dîde-i rûşen gibi
ABDÜLKERİMZADE MUHAMMED EFENDİ
975 = 1567
îlmiye mesleğinde yükselerek Kazaskerlik rütbesine nail olmuş İs-
tanbullu âlimlerdendir. Vefatı 975 H. de, kabri Allâme îbni Kemal'in
yanındadır.
Eserleri: (Nazire-i Makamat-ı Harirî), (Hâşiye-i Tefsir-i Beyzavî),
(Haşiye-i Tecrid) vesaire olup üç lisan üzerine yazılmış birçok şiiri ve
(Leylâ - Mecnun manzumesi) vardır. Şiirde «Hayalî» mahlasını kullan-
mıştır.
Mısralarından: Sad hezaran aferin ol suretin nakkaşına
ABDURRAHMAN ALEMŞAH (KADİ)
987 = 1579
Âlimlerin âlimlerinden ve Ebussuud Efendinin talebelerinden fazi-
let timsali bir zat olup Saçlı Emîr'in oğludur. «Safed» kadısı iken 987 H.
de vefat etti. Eserleri: Bir nüshası Ayasofya kütüphanesinde mevcut olan
(Tuhfetü'l-Garaip fi Havassi'l-Eşyai ve Envai'l-Hiyel) ile (Şerhu alâ
Kaside-i Hamriyye-i İbni Fariz), (Şerhu Alâ Kaside-i Mîmiyye Li-
Ebi'ssuûd), (Şerhu'l-Menar), (Talikat alâ Şerhi'l-Mevakıf), (Acaibü'l-
Bahr), (Haşiye-i Şerh-i Miftah) vesairedir. Üç lisanda yazılmış şiirleri
de vardır.
F. : 17
— 258 —
İVAZ ALAİYEVÎ
994 = 1585
Eser yazan âlimler zümresinden bir zat olup ilmiye mevkilerini
atlıyarak Rumeli Kazaskerliğine kadar yükselmiştir. 994 H. de vefat
etti. Eğri kapı civarmda yaptırmış olduğu mescidin avlusunda medfun-
dur. Eserleri: (Haşiye ale'l-Beyzavî), (Haşiye Alâ Şerh-i Mevakıf),
(Haşiye Alâ Şerhi'l-Miftah), (Haşiye Ale'l-Hidayeh), (Haşiye Ale't
Telvih) tir.
ABDÜLGANÎ EFENDİ
995 = 1586
Kadılar zümresinden ve fazilet sahibi şairlerden olup Bolu vilâye-
tinin Gerede kasabasmdandır. (Fi Cinanil Huldi Süknah) terkibinin
delâleti olan 995 H. de Bursada vefat ederek Zeynilere defnedildi. Nak-
şibendî tarikatının da halifesi olmuştur. Şiirleri de vardır. Eserleri:
(Haşiye alâ tefsir-i Beyzavî), (Haşiye alâ Şerhi Tecrid), (Terceme-i
Fezail-i Şam), (Risale Fi beyani ahvali eyyam) dır. Son eserini Şam
şehrinin kadı naibi iken yazmış olup padişah hazretlerine takdim et-
miştir. Hal tercemesi, şairler faslında yazılı (Muhammed Nadiri - Ga-
nizade) nin pederidir.
ABDULLAH İBNİ YUSUF ÎBNI MUHAMMED
İBNİ BAHTI EL-KESTELİ
Arabî ilimlerin hususiyle lügat ilmi kolunda kudretli bir zat olup
Aydın sancağı kazalarından Nazilli kasabası köylerinden Kestel'dendir.
Yazma bir nüshası Selanik'te Saatli Cami kütüphanesinde görmüş oldu-
ğum (Mirkat) isminde Türkçe büyük bir cilt halindeki lûgata dair kita-
bındaki lûgatlardan ondört binini (Sıhah-ı Cevheri) den, onaltı binini
(Kamus) tan aldığını mukaddimede zikretmektedir. Lûgata dair ehem-
miyetli eserlerimizden olan bu kitabın kıymeti tarif ve izahtan müstağ-
nidir.
AYŞÎ - MEHMED EFENDİ
Büyük âlimlerden ve ünlü yazarlardan olup (Tire) lidir. îlk ilimle-
ri, memleketinin âlimlerinden aldıktan sonra, Muallim Ataullah Efendiden
tahsilini bitirip Bayındır'da Hacı Sinan medresesi müderrisliğine tayin
— 259 —
olunarak az zamanda şan ve fazileti yayılmaya başladı. (990 H.) tarihin-
de İstanbul'a gelerek o esnada boşalan kırk akça vazifeli bir medrese mü-
derrisliği için Anadolu Sadrı Zekeriya Efendi huzurunda açılan yarış-
ma imtihanına girerek bizzat liyakatini ve üstünlüğünü ispat etti.
Bir müddet sonra inziva hayatını seçerek eser yazmaya başladı, ve
tanınmış olan eserlerinin ilmî mükâfatı olmak üzere Tire'de İbni Melek
müderrisliği tevcih olundu. Bu feyiz yerinde bir kaç seneler tedris ve
telif ile meşgul olarak bir iş için İstanbul'a geldiği zaman (Oldu Ayrî
cinanda vasıl-ı ayş) mısramın delâleti olan (1061 H.) tarihinde vefat
edip Edirnekapısı haricindeki Emir Buharı zaviyesi yakınma defnedildi.
(Allahın rahmeti üzerine olsun) Faziletli eserleri basılmamış olup aşa-
ğıda gösterilmiştir:
1 — Kur'anm yarısına kadar tefsiri şerif, 2 — Şerh-i vird-i Settar,
3 — Şerh-i Gülistan, 4 — Usûl-i fıkıhdan bir metni metin, 5 — Telhıs-ı
Tarikat-ı Muhammediye, 6 — Telhıs-ı Ravzatü'l-Ulema, 7 — Şerh-i Mul-
teka, 8 — İlm-i maaniden Münakkahatı Meşruha, 9 — Muhtar-ı Sıhah
tarzında bir lügat, 10 — Hakayıku'l-Usûl (bir nüshası Akhisar kütüpha-
nesinde tarafımdan görülmüştür), 11 — Netayicü'l-Ezhan Mine'l-Kelâm
(bir nüshası kasaba kütüphanesinde tarafımdan görülmüştür).
Eserlerinden bazıları İstanbul kütüphanelerinde mevcuttur.
Bunlardan başka türlü risaleleri olduğu gibi, şiir yazma kaabiliyeti
do vardır ki, aşağıdaki beyit şairlik kudretinin delilidir.
Ruşen eyler ehli derdin dide-i ümidini
Kopsa nâ ki cümbüş payi semendinden gubar
Oğlu Nûşi Ahmed Efendi de pederi gibi seçkin ediplerden bir zat
olup eserlerinden meşhur (Kaside-i Tamtaraniye naziresi) bu kitabın
müellifi tarafından görülmüştür.
ABDÜRRAHİM ŞİRVANÎ
1024 = 1615
Yüksek âlimlerden bir zat olup hal tercemesi ileride yazılı Nured-
din Şirvanî'nin ceddi Muhammed Emin Şirvanî'nin fazilet sahibi mual-
hmidir. 1024 H. de vefat etti. Eserleri: (Risale Fi'l-Mantık), (Haşiye Alâ
Şerhi Adab-i Mes'ûdî), (Haşiye Alâ Şerhi Metaliu'l-Envar) vesairedir.
(Miftahü's-Saadet) yazarı Ömer İbni Ali de Şirvan'dan yetişen
âlimlerdendir.
— 260 —
ABDÜ'L-CELİL İBNİ YUSUF
Kanunî Sultan Süleyman devrinde yetişen ediplerden ve fazilet sa-
hiplerinden bir zat olup Akhisarlıdır. Aşir Efendi kütüphanesinde aşağı-
daki eserleri mevcuttur.
(Dürrü Bahri), (Sekri Safi ve Şerhi - Manzum Lügat), (Zührü'l-
Ahireti - Kırk Hadis Şerhi), (Seb'atü Ebhur ve Şerhi - Manzum Lügat),
«Celîli» mahlaslı şiirleri de vardır.
Oğlu Abdül Muhyi Efendi de babası gibi fazilet sahibi ve münşi
(nesir yazan) bir zattır. (Metaliu'l-Envar) ismini verdiği (Münşaatı)
vardır.
ABDÜLKERİM AKHİSAR!
1038 = 1628
Büyük âlimlerden ve meşhur münşilerden bir zat olup tanınmış
âlimlerden Akhisarlı Sinan Efendinin güzide evlâdıdır. Tahsilini İstan-
bul âlimlerinden ikmal ettikten sonra Mısır'a giderek ilerletmiştir. Bun-
dan sonra Halep, Mısır, Galata kadılıklarında şer'î vazifeler gördü. 1038
H. de İstanbul'da vefat ederek Edirnekapısı haricinde pederinin yanma
defnedildi. (Şakayık-ı Nûmaniyye Zeyli) mânasında olmak üzere yaz-
dığı Arapça (Vefeyata) ait eserini sonradan Türkçeye terceme etmiştir.
Yazdığı muhtelif mevzulardaki hikâyelerden mürekkep değerli bir mün-
şeatı vardır.
ALLÂMEK MUHAMMED İBNÎ MUSA
1046 := 1601
Kadılar zümresinden âlim araştırıcı - muhakkik bir zat olup Bos-
nalıdır. Halep Mollalığından ayrılışını müteakip 1046 H. de İstanbul'da
vefat etmiştir. Rumelihisarmda medfundur. Eserleri :
(Haşiye Alâ Tefsir-i Beyzavî), (Haşiye Ale'l-Câmi), (İtirazat Ale'l-
İsam), (Şerhu Şemsiye), (Haşiye Alâ Şemsi Miftah) dır. Bunlardan baş-
ka Abdürrauf Münavî'nin (Ercevahirü'l-Mudietü fi'l-Ahkâmı's-Sultaniy-
ye) sini terceme ederek Sultan Dördüncü Murad'a takdim kılmıştır.
Bir nüshası Köprülü kütüphanesinde mevcut olup 1010 H. de vefat
eden (Lüveyhu'l-Bediiyye fi Hali'r-Rumuzi'l-Hamidiyye) sahibi Mah-
mud Efendi ile niyet hakkındaki hadisi şeriflerin şerh ve tafsilâtını açık-
— 261 —
layan ve Hakimoğlu Ali Paşa namına yazılmış (Tahkiku'n-niyat) müel-
lifi Osman İbni İbrahim (Mecmai Tercih-i Beyyinat) müellifi Hasan İbni
Nasuh, Fıkıhtan (Mükaddimetü'l-Gazneviyye) şarihi Teravnikli Şeyh
Ebubekir, İmam Demirinin (Hayati'l-Hayvani Vüstası)nı terceme eden
Muhammed ve (Şerhu'l-Ferideti fi'l-istiarat)ı, (Şerhu Müfid) ismiyle
şerh eden Sultan Birinci Mahmud özel Kilar gençlerinden Ahmed İbni
Hasan Efendiler de Bosna'da yetişen müelliflerdendirler.
ARUZİ MUHAMMED EFENDİ
1083 = 1672
Arabî ilimlere vakıf bir zat olup Bosnalıdır. 1083 H. de İstanbul'da
vefat etti. Aruz ilmine dair risaleleri olduğu gibi (Telhis) in beyitlerini
de terceme etmiştir.
ABDÜLHALİM EFENDİ
1089 = 1678
Büyük mutasavvıf ve pir Şeyh Nasuh Efendinin oğlu olup Sandık-
lıdandır. Şam mollalığından dönüşünde «Abdülhalime Cenneti me'va ola
makarr» mısramm delâleti olan 1089 H. de vefat etti. Edirnekapısı hari-
cinde medfundur. Bakara sûresi ile Ali İmran sûresine, Nebee sûresinden
Hücurat sûresine kadar haşiyeleri, (Miftah)a talikatı), (Muta vvel) den
Kasır bahsine kadar haşiyesi, Fıkıhtan (Dürer)e (Tenvir) isminde haşi-
yesi, (Kâfiye şerhi Molla Câmi)ye «İnne» sonuna ve (Menar İbni Melek) i
üzerine (Sümme)ye kadar haşiyeleri ve (Havi El-Fevaid Fi Şerhi Ca-
mii'l-Kavaid) isminde kıymetli bir eseri vardır.
ABDÜLHALİM GERMİYANÎ
1055 r= 1645
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Germiyanlıdır. Tahsilini ikmal-
den sonra İstanbul'da Molla Güranî medresesine müderris olmuştur. 1055
H. de yazmış olduğu (Haşiye-yi Mutavvel ilâ Bahsi-Kasr)ın kendi elya-
zısı ile yazma nüshası Nuruosmaniyededir.
Bu kendi eserinde dört haşiyesi de olduğunu beyan etmektedir. İs-
tanbul'da vefat etti.
— 262 —
ALİM MUHAMMED İBNÎ HAMZA (HACI EMİRZADE)
1204 s= 1789
Dinî ilimlerin ekserisinde, bilhassa fıkıh ilminde yedi tûlâ sahibi
(ihtisas) bir zat olup Aydınlıdır. Uzun müddet Aydın Müftülüğü vazife-
sini ifa etmiştir. Vefat tarihi mezar taşında 1204 H. olmak üzere nakşo-
lunmuştur. Zeynizade merhumun karşısında yol kenarında medfundur.
Yakınında Aydının tanınmış âlimlerinden 1253 H. de vefat eden Sücûdî
İbrahim Efendinin kabri görülmektedir.
Eserleri : Risaleler tarzında olup çoğu fıkha aittir. Bazılarının isim-
leri aşağıdadır: (Risale fi beyanı ahkâm-ı Cuma), (Ahkâmü'ş-Şehid),
(Eddûdü fi't?taami hel ye'kelü), (El-kadrü'l-Mesnuni fi'1-Lıhyeti), (Eha-
dis-i mevzua), (Tarif ü't-Talâk), (Risaletü'l-Cüma), (Fimeseleti'l-fil) dir.
48 risaleyi havi bir mecmuası da Manisada Hüseyinağa kütüphanesinde,
53 risalesini muhtevi iki mecmuası da Süleymaniye kütüphanesinde bu
eserin yazarı tarafından görülmüştür. Hal tercemesi ileride yazılı Ab-
dürrahim Efendinin büyük biraderi Palabıyık merhumun faziletli üsta-
dıdır. Bir de tefsir ilminden (Ezharü't-Tenzil) isminde eseri vardır.
ABDÜLBAKİ ARİF EFENDİ
1225 = 1810
Değerli bir zat olup yüksek kadılık makamlarında bulunmuş, mah-
zen kâtibi Muhammed Efendinin oğludur. Mevleviyetle seyahat ve yap-
tığı hizmetler sonunda kazasker oldu. (Gidip Arif Efendi kaldı ismi de-
hirde baki) mısramm delâleti olan 1225 H. de İstanbul'da vefat etti.
Eyyüp Sultan türbesi bitişiğinde medfundur. Hat sanatına da vakıf idi.
Eserleri: Kelâm ilminden Türkçe (Menahicü'l-Usûlid-Diniyyeti îlâ Me-
vakıfı'l-Makasıdi'l-Ayniyye) ile (Mukaddime-i Ahlâk-ı Nâsırî Muarre-
bi), (Mekame-yi Fethiyye), (Miracname), (Makale-yi Kandiye), (Risa-
le-i Lâm), (Siyer) ve nahivden (îmrae ve nefseh) dir.
Atıf Efendi kütüphanesindeki bir mecmuada aşağıdaki risaleleri de
vardır:
1 — (Mane'l-Bidati)
2 — (İmrae ve Nefseh)
3 — (El-Marifetü ve'n-Nekiretü)
4 — (Şerhu Kasidei Abdullah Paşa)
5 — (Taribü Risaleti'l-îsam fil Hakikati ve'l-Mecaz)
Üç lisanda inşa ve nazma muktedir idi. Eyüp'te medresesi- vardır.
Miracnamesi matlamdan :
Sad hamd o kadim kârsaze; ol Sani'i âsumân tıraze
Sad şükür ve sitayiş ol Hüdaya; kim âdemi kıldı arşi paye
— 263 —
ABDÜRRAHMAN RAHMİ-İ BURSAVÎ (MEVCZADE)
1173 = 1759
Zülcenahayn (Zahirî ve batmî ilimlere vakıf) bir zat olup Bursa
köylerinden Kayapa civarındaki îlbese köy ündendir. Halveti tarikatı
mensuplarından Bursa hisarındaki Nasuhi dergâhı şeyhlerinden Kemter
Ali Efendi hahfelerinden olup Şeyh İsmail Hakkı ile de sohbetleri var-
dır. Resmî ilimleri Üryani Ali Efendiden tahsil etmiştir. 1161 H. de ve-
fat etti. Kabri Bursa hisarı içinde Zindankapısı caddesinde yaptırmış
olduğu yeni medresededir. Eserleri :
(Şerhu Alâ Miftahi'l-Gayb), (Talikat ale'l- Beyzavî), (Şerhu Bahai-
ye Mine'l-Hesap), (Haşiye alâ mir ebu'l-feth), (Haşiye alâ kavli Ahmed
mine'l-mantık) dır.
(Miftahü'l-Gayb) şerhinin bir nüshası Veliyyüddin Efendi kütüp-
hanesindedir.
Bursa müderrislerinin âriflerinden Malkoçoğlu Mustafa Efendinin
de 1173 H. de yazılmış (Miftahu'lGayb şerhi) vardır ki, bir nüshası Es'ad
Efendi kütüphanesindedir.
ABDULLAH EFENDİ (ŞEYHÜLİSLÂM)
1155 = 1742
Meşhur fetvalardan Behçetül-Fetava'nm müellifi olup Rumeli Yeni
Şehrindendir. 1155 H. de İstanbul'da vefat ederek Kanlıcada İskender-
paşa avlusuna defnedildi. Fıkıh kitaplarından başka kitapların basılma-
sına dair fetva vermişti. (Mir'at)a da haşiyesi vardır.
ABDULLAH PAŞA
(KÖPRÜLÜZADE EBU NAİLE ABDULLAH PAŞA)
1148 =r 1735
Şehid Sadrâzam Köprülüzade Mustafa Paşanın oğlu ve Şeyhülislâm
Feyzullah Efendinin damadı olup kılıcı ile ve kalemiyle hizmetleri ge-
çen âlim vezirlerdendir. Valilik ve kumandanlıkla bir hayli seyahatten
sonra Şark ordusu kumandanı tayin olunarak 1148 H. de şehadet sure-
tiyle vefat etti. Arabî ilimlerden hususiyle Kur'an kıraati ilminde ihti-
sas sahibi idi. Yüksek cedlerinin yaptırmış olduğu kütüphanede (El-İfa-
detü'l-Mukniatu fi kıraati'l-eimmçti'l-erbaati) ismirıcîe kıraate ait bir
— 264 —
eseriyle Arapça şiirlerinden bir kısmını havi (Dürriyat - Nuhatül Eş'ar)
adında edebiyata dair bir eseri vardır.
Bu aileden Esat Paşa (Kıssa-yı Yusuf ve Zeliyha)yı terceme, Nu-
man Paşa da (Risalei Ku§eyriye)yi telhis etmiştir ki, her ikisi de adı
geçen kütüphanede mevcuttur.
AKİF MUSTAFA EFENDİ (MÜFTİ)
1173 = 1759
Eazilet sahiplerinden ve ediplerden bir zat olup Amasyalıdır. «Gel-
di yetmiş üçte emri irciî» delâleti olan 1173 H. de memleketinde vefat
etti. Makasıda talikatı, Mürettep divanı, Makamatı Hariri tarzında 32
makam üzerine (Bedia) isminde bir eseri vardır. Hayatının sonlarında
müftülükten çekilerek Sultan II. Beyazıt medresesi müderrisi olmuştur.
Pederi Bayram Efendi de âlimlerden ve şairlerden olup «İydî» mahlaslı
divan sahibidir.
ABDURRAHMAN İBNÎ AHMED EFENDİ
1170 = 1756
Fazilet ve takva sahiplerinden bir zat olup Beşiktaşlıdır. 1170 H. de
yerleşmiş bulunduğu Mekkeyi Mükerremede vefat etti.
Eserleri :
(Risaletül Hadiye îlâ Caddeti'l-Firkati'n-Naciye), (Tertibü'l-Leâli
fi Silki'l-Emali), Türkçe manzum (Gülşeni Raz) dır.
ALİ EFENDİ
1185 = 1771
Müellifler zümresinden bir zat olup Birgili'dir. Akhisar'da ders
okutmak ve eser yazmakla hayatını geçirerek 1185 H. de vefat etti. (Şer-
hu Mevakıf), (Tefsiri Beyzavi)yi terceme ettiği (El-Meşhud vel-Mesmu)
adlı eserde bildirilmiştir.
ABDULLAH EFENDİ
1190 = 1776
Arabî ilimlerin mütehassıslarından bir zat olup Hemşinlidir. 1190
H. de İstanbul'da vefat etti.
Eserleri : ' , i :
(Haşiye Alâ Ebi'l-Feth), (Risale Mine'l-Feraiz) , (Risale Fi'l-îhtiya-
ri'l-Cüz'î), (Risale Mine'l-Hisap), (Haşiye Alâ muhtasarı'l-Münteha)dır.
— 265 —
ABDULLAH EFENDİ (ABDULLAH İBNİ MUHAMMED)
1260 := 1844
Geniş malûmat sahibi faziletli bir zat olup Kütahyalıdır. 1199 H. de
memleketinde vefat ederek «Miskinler önü» denilen yerdeki kabristana
defnedildi.
(Enmuzecü'l-Ulûm) tarzında 120 ilimden bahseden (Feraidü'l-Fü-
nun) isminde faydalı bir eseri vardır.
1260 H. de vefat eden (Hediyye-yi Ebrar) müellifi müderrislerden
Mustafa Rüştü Efendi de Kütahya'dan yetişen âlimlerdendir.
ALİ ŞÜKRÜ EFENDİ
1257 := 1841
Son asırda yetişen değerli âlimlerden olup Giridin Kandiye kasaba-
sındandır. İlk tahsilini hal tercemesi yukarıda geçen Giridli Hüseyin
Hüsnü'den öğrendikten sonra, İstanbul'a gelmiş, hal tercemesi ileride ya-
zılı Vidinli merhumdan tahsilini tamamlıyarak memleketine dönmüş,
ilme hizmetle ve fetva vermekle meşgul olmuştur. 1257 H. de memleke-
tinde vefat etti. Verdiği fetvaları iki büyük cilt üzerine topladığı gibi,
ayrıca bir fetva kitabı da yazdı. Bunlardan başka feraizden Türkçe müs-
takil bir eseri ve Sultan İkinci Mahmud-i Adlî devrinde müneccimbaşı-
lık yapan Hüseyin Hüsnü Efendinin Zeyc ilmine dair yazdığı risalesi
üzerine şerhi vardır. Eserlerinin hepsi de İzmir'de tarafımdan görül-
müştür.
ABDULLAH AHISKAVÎ
(EBU MUHAMMED ABDULLAH ZİYAEDDİN AHISKAVÎ)
1228 = 1813
Çeşitli ilimlere vakıf fazilet sahibi bir zat olup 1146 = 1733 H. de
Ahıska nahiyelerinden Özgürün Urpala köyünde dünyaya gelmiştir. Ço-
cukluk devrinde âlim bir kimse olan pederiyle beraber Şam'a giderek bir
müddet Salihiyede ikametleri sırasında ilk tahsiline başlamış, yine bir-
likte memleketine dönüp pederinden tecvitle beraber Kur'an-ı Kerîm'i
ve âlet ilimlerini öğrenmiştir. Pederinin vefatından sonra Karsa giderek
meşhur âlimlerden İsmail îbni Muhammed Berküşadî'den Usûlü Fıkıh
ilmini ve Hadis ilmini okumuş, muaUimi tarafından kendisine Ziyaeddin
lâkabı verilerek icazet almıştır. Biraz sonra Erzurum'a gitmiş, buranın
âlimleriyle sohbet edip Diyarbekire hareket ederek âlimlerin en değerli-
lerinden Küçük Ahmedzade Ebibekir Efendiden (Sahihi Buhari) ve
— 266 —
(Muhtasar-ı îbni Hacib)i, Bozcuzade Ömer Efendiden tefsir ve aruz il-
miyle riyaziye ilimlerinden hesap, hendese, mikat (îrtifaa usulü) okuya-
rak bundan da icazet almağa muvaffak olmuştur.
Bundan sonra üstadı Ömer Efendinin, Mısır âlimlerinden Şeyh Ab-
düsselâm Erzincani'ye yazdığı mektubu hamil olarak Mısır'a gidip adı
geçen yüksek âlimden (Buharı), (Usûlü Hadis), (Dürerül- Ahkâm) ilmi
kıraat vesaire okuyarak usûlü dairesinde ilmini tamamladı. 1175 H. de
İstanbul'a gelerek bir taraftan ilimlerin yayılmasına bir taraftan da eser
yazmağa başladı.
Bir aralık Edirne yoluyla Bosna seyahatma çıkmış, iki sene devam
eden bu seyahati esnasında ve 1181 H. de eserlerinin en büyüğü olup
tafsilâtı ileride yazılı (Revamizü'l-Âyan) mı telife başladı. Seyahattan
sonra İstanbul'a dönüp. Hac farizasını ifa maksadıyle Şam, Kudüs yolile
Harameyni Şerifi ziyaretten sonra İstanbul'a avdet edip kaldığı Ayasof-
ya medresesinde ve 1191 H. de adı geçen (Revamizü'l-Âyan) ı tamamla-
mağa muvaffak oldu. 1228 H. de vefat ederek Üsküdar'da Karaca Ahmed
mezarlığının Söğütlüçeşme denilen tarafına defnedildi.
Değerli eserleri :
1 — (Revamizü'l-Âyan fi Beyani Mezamiri'l-Uhûdi Ve'l-Ezman) :
5 cilt. I
2 — (Levamiu'n-nur) : Muhtasarü'l-Kütübi's-Sitteti bi hazfi'l-mü-
kerrerat : 4 cilt
3 — (Haşiye Ale'd-Dürer)
4 — (Mirkatü't-Tarikati'l-Muhammediyyeti ve Merzatü'ş-Şeriati'l-
Ahmediyye)
5 — (Camiu'l-Füsuli fi Ilmeyi'l-Fürui ve'l-Usuli)
6 — (Mebahicü'l-İhvanı ve menahicü kavanili'l-Mizan) : Şerhu
İsagoci
7 — (Mensekü Lâtif)
8 — (Risale Fi hakkı'l-Misafir)
9 — (Risale Fi't-Tıbbı Ve'l-Kıyafet)
10 — (Rumuzu'l-Hakayık ve Künuzu'd-Dekayık)
11 — (Bediu'n-Nizami fi'l-coğrafya)
12 — (Muhtasar Revamizü'l-Âyan)
REVAMİZÜL ÂYAN hakkında tafsilât :
Arapça beş büyük cilt üzerine tertip edilmiş olan bu büyük eserin mü-
ellifin yazısiyle yazma iki takımından biri Galata mevlevihanesi kütüp-
hanesinde, diğeri Yerebatan mahallesindeki Esat Efendi kütüphanesin-
de mevcut olup cilt itibariyle ihtiva ettiği mevzularının hulâsa olarak
fihristi aşağıdadır :
— 267 —
1. Cild : Menakibu'l-İlmi ve fezailü ehlihi ve tefasilü fünunihi ve zik-
rül-melâiketi vel-cinni veş-şeyatmi ve esnafihim ve beyanu hakikati! ih-
sani ve tafsilül-eflâki vema fiha ve tafsilul-anasırı vel-ardı vema fiha
minel bihari ve ekalimi vema fiha.
2. Cild : Siyeru Muhammed (S.A.M.) ve menakıbu Eshabihi.
3. Cild : Menakıbu Kibarı Tabiin ve Eimmei Muhaddisin ve mena-
kıbu Îmamı-Âzam ve tabakatu Eshabihi.
4. Cild : Menakıbu İmamı Malik ve Tabakatu Eshabihi ve Menakibu
İmamı Şafii ve tabakatu Eshabihi ve Menakibu İmamı Ahmed ibni Ham-
bel ve tabakatu Eshabihi.
5. Cild : Tabakatül Mülukil-Cahiliyyeti vel Mülukül-İslâmiyyeti ve'l-
Hümekai veş-Şuarai ve beyanu mileli'n-nasi ve enhalihim.
Bablar ve fasıllar itibariyle 7 bab üzerine tertip edilmiş olan 1. cild
mevzularının fihristi :
BİRİNCİ BAB :
İlim bahislerine dair olup üç fasıldır :
1. Fasıl : Menakibul-ilmi ve fezailü ehlihi
2. Fasıl : Keşfül-ilmi ve beyanu mahiyetihi ve taksimihi
3. Fasıl : Esmaül Ulumi ve'l-fünuni
İKİNCİ BAB :
İlim ve akıl sahiplerine dair olup iki fasıldır.
1. Fasıl : Mebahisül Melaiketi ve beyanu esnafihim
2. Fasıl : Mebahisül Cinni Veş-Şeyatîni
ÜÇÜNCÜ BAB :
İnsan mevzularma dair olup üç fasıldır.
1. Fasıl : Mebahisü Nefsin-Natıkatı ve kuvel-insaniyeti
2. Fasıl : Mebahisü bedenil insanı ve beyanü keyfiyeti terkibihi ve
acaîbihi
3. Fasıl : Mebahisü Esnafil İnsani ve Beyanu teferrukıhim fi akta-
ril- arzi
DÖRDÜNCÜ BAB :
Felekiyyat ile tabakatül-Eflâk ve anasıra dair olup 4 fasıldır.
1. Fasıl : Beyanü Felekil-Eflâk vel-arşı vel-kürsî
2. Fasıl : Beyanül-Kevakibis-Sevabiti vel-Büruci'l-isna aşere ve me-
nazilil-kameri
3. Fasıl : Elkevakibüs Seb'atü's-Seyyare
4. Fasıl : Mebahisüz Zamani ve hareketli Eflâkî
— 268 —
BEŞÎNCİ BAB :
Unsuriyat ile Kürat-ı Anasıra dair olup dört fasıldır.
1. Fasıl : Küretün-Nari ve ahvalüha
2. Fasıl : Küretül Havai
3. Fasıl : Küretül Mai
4. Fasıl : Küretül Arzı
ALTINCI BAB :
Ekalimi Hakikat ve arziyeye dair olup iki fasıldır.
1. Fasıl : Hattı İstiva
2. Fasıl : Ekalimi Seb'a
YEDİNCİ BAB :
Mürekkebatı unsuriyeye dair olup üç fasıldır.
1. Fasıl : Madeniyat ve keyfiyetü tekevvünatiha
2. Fasıl : Nebatat
3. Fasıl : Hayvanat
ABDÜRRAHİM İBNİ İSMAİL (AKİFZADE - HAFİDİ AKİF)
1192 = 1778
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Amasyalıdır. İstanbul Kadısı iken
1223 H. de vefat ederek Şehzade Camii avlusuna defnedildi. Eserleri ba-
sılmamıştır. (Şuletü'l-Yâkîn), (Unvanü'l-Meşayıh) , (Takribü'l-Mübtedi),
(Sebilü's-Salikin), (Mühimmat-ı Sofiyye), (Kitabül-Meşhudi ve'l-Mesmui
fi Teracimi'l-Meşayihi ve'l-Ülema), (Miratü'n-Nazirin fi münebbihati'l-
mütesavifetit-tahirin) dir. Nakşibendî tarikatından olduğunu bir nüshası
Yahya Efendi kütüphanesinde mevcut (Miratün-Nâzırin) in sonunda zik-
rolunmuştur. Bir de (Mecelletü'l-Mehakim) isminde fetevası vardır. 1192
H. de memleketi olan Amasyada vefat eden pederi İsmail İbni Akif Mus-
tafa da fazilet sahibi bir zattı. (Mukassimü'l-fünun), (Kasaid-i mimiyye
ve ayniyye) eserlerindendir.
KAMUS MÜTERCİMİ AHMED ASIM EFENDİ
1235 = 1819
Fazilet sahiplerinden ve ediplerden çeşitli ilimlere vakıf üstün bir
âlim olup Aymtaplıdır. Âlet ilimlerini memleketinin âlimlerinden Ömer-
zade Hafız ve Hacı Hasan zade efendilerden ve yüksek dinî ilimleri meş-
hur âlimlerden eser sahibi Hoca Necip Efendiden tahsil ederek, şiir sa-
— 269 —
natmı ve edebiyatı pederinden tamamlıyarak (Kalmadan hak-i mezellet-
te heman ey Asım — Âzim-i Sûy-i Semâsây-i Sitanbul olalım) nağme-
siyle 1204 H. de İstanbul'a gelip bir müddet sonra tercemesine muvaffak
olduğu (Burhan-ı Kat'ı) adlı eserine mükâfat olarak ilmiye yolunda ha-
reketi hariç rütbesine yükselmiş ve 1233 H. de terfi ederek Selânik Mev-
leviyetine ulaşmıştır. Bu mevleviyetten azledilerek 1235 H. de Üsküdar-
da Nuh kuyusundaki hanesinde vefat edip Harmanlıktan Miskinlere gi-
den yolun sağ tarafındaki set üzerine defnedildi
1258 H. de vefat eden oğlu Hoca Hamid Efendi de yanında medf un-
dur. Mezar taşının kitabesi aşağıdadır :
Ana diliyle beraber Arapça ve Farsça gibi, iki esaslı lisana tam vu-
kufu ve bu lisanların edebiyatındaki kudret ve kemali şair Nâbi'nin
<-înne âsarena tedüllü aleyna-Fenzurû badena ilel âsar» beyti medlülün-
ce gün gibi aşikârdır.
Eski Sadrâzam Said Paşanın (Gazeteci lisanı) ismindeki risalesinde
Fransızcaya da vakıf olduğu yazılıdır.
Fakat herkesin teslim ettiği bu kadar faziletine rağmen dünyada re-
fah ve saadete nail olamadığı, «Rakîb ü yardan şekvası yoktur Âsım-ı
zârm — Anın feryadı ancak bahtına hem vardandır hep», «Nice bir hiz-
(1) Söz konusu kitabenin Türkçesi : Bu mübarek kabir, zamanın faziletli
adamı, devrinin mümtaz şahsiyeti (El-Kaamûsu'l-Muhît), (Burhan-ı Kaatı) ve
manzum (Siyer-i Halebi) mütercimi, (Kaside-i Emâlî)'nin sarihi, çeşitli ilim-
lerdeki eserlerin sahibi, babamız, üstadımız, Osmanlı Devletinin eski vak'anü-
visi Aymtablı el-Hac Seyyid Ahmed Asım Efendinin kabridir. Cenab-ı Hakkın
rahmeti kıyamet gününe dek üzerine olsun. Ruhuna el-^Fâtiha: (1235)
— 270 —
meti mahlûk ile mahzul olalım — Sail-i hak olahm, naili mes'ûl olalım»
teranelerinden de anlaşılmaktadır ki, bir çok bakımdan dikkate şayan
bulunan bu nokta bahtı açık olmayan bazı değerli insanları beşeriyet
icabı eleme dûçar etmektedir.
Aymtab ileri gelenlerinden (Ayan) Nuri Paşa vak'asmda kitapları
eşyası ile beraber telef olduğu ve İstanbul'daki hanesi de yanarak bu ci-
hetten de feleğin sillesine uğradığı beyitlerindeki yanıp yakılmalarına
sebep olan vak'alardandır.
Vakanüvislik memuriyetine tayini 1228 H. de istifa eden Âmir Bey-
den sonradır.
Değerli eserleri :
1 — (Kamus Tercemesi) : Eserin metni Fazıl-ı Bî Meydanı Necdet-
tin Firuzabadî ölmez eserlerinden olup altmış bin maddeyi toplamıştır.
Müellifin kendi elyazısı ile yazma asıl nüshasının Yemen'in Zebid kasa-
bası kütüphanesinde mahfuz olduğu haber verilmektedir.
Bu eser 963 H. de vefat eden Merkez Efendi zade Şeyh Ahmed Efen-
di tarafından (Babus) ismiyle büyük bir cild halinde terceme edilmiş
olduğu (Şeyhler - Mutasavvıflar) faslında zikredilmiştir.
Osmanlı âlimlerinden 1010 H. de vefat eden Davutzade Muhammed
Efendi tarafından (Ed'Dürrü'l-Lakit fi ağlâti Kaamusu'l-Muhit) ismiyle
tankih edilmiştir ki, bugün de nüshaları İstanbul kütüphanelerinin bazı-
larında vardır.
Son asrın fazilet sahiplerinden Lübnanlı Faaris Efendinin «El-Caa-
sus ale'l-Kaamus» ismindeki matbu eseri, Kaamus'un yanlışlarını açık-
layıcı olması dolayısıyle lügat ilminin incelikleriyle meşgul kimseler için
faydalı eserlerdendir.
Âsim Efendinin tercemeleri bir defa Mısır'da, iki defa da İstanbul-
da basılmıştır.
(Burhan-ı Kaatı') : Tercemesinden sonra beş senede tamamladığı bu
kıymetli eserini Sultan 2. Mahmud el - Adlî'ye takdim ederek, Padişahın
mükâfatına mazhar olmuştur.
2 — (Burhan-ı Kaatı' tercemesi) : Eserin metni Hüseyin İbni Halef-i
Tebrîzî'nin olup Hindistan'ın Kalküta şehrinde basılmıştır. Âsim Efendi
bu tercemesini şehid Sultan 3. Selim'e takdim ederek, Padişahın takdir-
lerine nail olmuştur. Bu takdirin neticesi olarak Matbaa-i Âmire'de bas-
tırılarak matbu nüshaların kendisine bir ihsan olmak üzere verilmesi
için ferman saadır olmuştur.
3 — (Terceme-i Siyer-i Halebî)
Peygamber Efendimizin hayatından ve gazalarından bahseden bu
eserin metni Raagıp Paşa Hocası şöhretiyle tanınan aslen Halebli İbra-
— 271 —
him Efendi tarafından yazılmış ve Âsim Efendi tarafından terceme olun-
muştur.
4 _ (Merehu'l-Meali fi şerhi Kasideti'l-Emali) .
Kasidenin metni meşhur âlimlerden Siraceddin Ali ibni Osman Ev-
şî'nin itikaadî mes'eleleri açıklayan (Kaside-i Emalî) ismiyle şöhret bu-
lan manzumesi olup hal tercemesini anlattığımız Âsim Efendi tarafından
mufassal bir şekilde Türkçeye terceme edilmiş ve şerh olunmuştur ki,
mevcud şerhlerin hepsinden üstündür.
5 — (Tuhfe-i Lûgat-ı Arabiyye) :
İlim tahsiline yeni başlayan ve orta seviyede bulunan talebelerin
Arabcayı öğrenmelerini kolaylaştıran bir eserdir.
6 — (Tarih-i Osmanî) :
Zamanın vak'alarım ihtiva eden iki ciltlik bir eserdir ki, tahrir tarzı
hakkında Cevdet Paşanın tarihinde malûmat vardır.
7 — (Terceme-i Mazharı't-Takdis bi huruc-i Tâifeti'l-Fransız) :
Fransızların Mısır'ı işgalinden terk edişlerine kadar, hergün cereyan
eden hâdiseler hakkında tarihçilerden Şeyh Abdurrahman Cebertî'nin
kaleme aldığı tarihinin tercemesidir ki, 1248 H. tarihinde vefat ederek
Üsküdar'da Nasûhî Hz. lerinin dergâhına defn edilen Hakimbaşı Mustafa
Behçet Efendi tarafından terceme edilmiştir.
Netice : Mütercim Âsim Efendi Hz. leri Osmanlıların ilim ve irfan
âbidesi sayılmağa lâyık hususiyle (Kaamus) ve (Burhan tercemeleriyle)
ettiği ilmî hizmeti unutulmıyacak yüksek bir şahsiyettir.
ATAULLAH MUHAMMED EFENDİ
1236 = 1820
Şeyhu'l-lslâm Şerif Muhammed Efendinin oğludur. «Ebu İshak
Zade» ismiyle şöhret bulmuştur. 1236 H. tarihinde «Güzelhisar - Aydın»
da vefat etti. Atik Camii bahçesinde medfundur. Daha ziyade ilmi ve
sükûnetiyle tanınmıştır. (Mürettep Dîvanı), (Takrizat ve Münşeatı),
(Vehhabî mezhebi'nin red ve iptaline) dair Kazasker Ali zade Efendinin
risalesi üzerine yazdığı bir şerhi vardır.
Fetvalardan (Behçet), (Netice), (Feyziye) nin kelimelerini ve iba-
relerini telhis ve tenkih etmiştir. Beyzavî tefsirine yazdığı Türkçe hâşi-
yeyi tamamlamağa muvaffak olamamıştır. (Burhan-ı Kaatı)'a güzel bir
takrizi vardır. (Aliyyü'l-Kaari)'nin de (Menasik-i Haccı)'nı kısaltmıştır.
— 272 —
ABDULLAH EFENDİ «KAYYIMZADE»
1259 = 1843
Son devrin faziletli âlimlerindendir. «Kangırı - Çankırı» lıdır. Eser-
lerinin en meşhuru âlimler arasında geçerli olan (Fenarî Haaşiyesi) dir.
1259 H. tarihinde Kudüs-i Şerif Mevleviyetini elde ettikten sonra yolda
gelirken Şuur adlı yerde vefat etti. Eserleri :
(Haaşiye-i Fenarî), (Haaşiye ale'l-Celâl), (Haaşiye ale'l-Hayalî),
(Haaşiye alet Tekzib), (Haaşiye-i Âdab-ı Mîri) dir.
ABDULLAH EFENDİ «TİREVλ
1249 = 1833
Arabî ilimlerde derin vukuf sahibi âlimlerden bir zat olup Tireli'dir.
Feraiz'den (Siraciye) ye (Fevaid-i Siraciye) ismiyle mükemmel bir şerhi
ve «Ve amilu's-Salihati» âyeti kerimesindeki «Salihat» kelimesinin mef-
ûl-i mutlak olduğuna kaail olarak «sarf, nahiv, vazı', kelâm, hikmet-i
ilâhî, meanî, usûl» ilimlerine tatbikan şerhine dair risalesiyle (Risaletün
fi keramet-i Benî Âdem), (Risale fi kavlihî Teâlâ «El-Malü ve'l-Benune
Zînetü'l-Hayati'd-Dünya» )
(Risale fi'l-İhtilâfatı fi'l-Aklî), (Risale fi kelimet-i Düne), (Risale fi ha-
dis-i «Ehabbü'l-Kelâmi ilallahi Sübhanellahi ve'l-hamdü lillâhi» )
(Risale fi Lâilâhe illallahi),
'İlli ri 1 liüi; il i'j\
(Risale fi hadis-i <^hirü ma yuhricu min kulûbi's-sıddiykıyne hubbü'l-
cah» ) ,
— 273 —
(Risale fi'l-Hızır ve'l-İlyas), (Risale fi'l-İlmi), (Risale fi kavlihi Teâlâ
«înna Enzelna» )
isimlerinde risaleleri vardır. Tasavvuf ilmine de vakıf oldukları eserle-
rinden anlaşılmaktadır.
Tire'nin meşhur âlimlerinden Ödemişli Çakır Ahmed Zade ilk tah-
silini hal tercemesini yazdığımız bu zattan yapmıştır. 1249 H. tarihinde
Tire'de vefat etti. İstasyon'dan Hükümet konağına gelen yolun üzerindeki
küçük kabristanda medfundur. Mezar taşında aşağıdaki ibare kazınmıştır.
«Musanniflerden Tire'li Abdullah Zühdî ruh-i şeriflerine Fatiha
ihda oluna. S. 1249».
1255 H. de vefat eden oğlu Ahmed Efendi de yanında medfundur.
Nahivden (İmtihan'il-Ezkiya)'ya haşiye yazan Abdü'l-Aziz Efendi
ile ve 960 H. da (Tegabün sûresi) ile (Muavvezeteyn sûreleri) ne tefsir
yazan Ramazan İbni Muhammed eş'şehir Bese'î ve 1000 H. de Tire'de
Müftü olan fıkıhdan (Biharü'z-Zahire) şarihi Hacı Muhammed de Tire-
den yetişen âlimlerdendir.
Meşhur âlimlerden Menteşe'li Palabıyık Muhammed Efendi'nin fazi-
let sahibi biraderidir. Kendisinden sonra fazilet meydanında o seviyede
bir zatın görülmediğini büyük tarihçi Cevdet Paşa tarihinde zikretmek-
tedir. Uzun müddet Fatih medresesinde inzivaya çekildi.
Ali Kuşcu'nun Arabî ilimlerin hemen hemen tamamından bahseden
(Ankûdü'z-Zevahir)ine yazdığı matbu şerhinden ilmî dirayeti anlaşılır.
Bazı talikat'ı da vardır. 1252 H. tarihinde vefat ederek Edirne kapısı
haricinde İbrahim Halebî merhumun yanma defn edildi. Bir müddet Sa-
ray-ı Hümayun muallimliğinde bulunmuştur.
(Reisü'l-Kurra' Abdullah ibni Muhammed Salih Eyyûbî)
Osmanlıların yetiştirdiği fazilet sahibi âlimlerden bir zat olup Eyyüp
Sultanlıdır. Alet ilimlerini devrinin meşhur âlimlerinden ve yüksek ilim-
ABDU'R-RAHÎM EFENDİ «HOCA»
1252 = 1836
ABDULLAH EYYÛBÎ
1252 = 1836
F. : 18
— 274 —
leri Şeyhu'l-lslâm Hamdizade Mustafa Efendiden tahsil ederek usûl-i
dairesinde icazet almıştır. Bir aralık faziletli büyük âlim Gelenbevî İs-
mail Efendi merhumdan Kirmastili Yusuf Efendinin Usûl-i Fıkıh ilmine
âid (Veciz) adlı eserini okudu. Kıraat-i Kur'an ilmi mütehassıslarından
İbrahim ve Salih Efendiler gibi ehl-i Kur'an'dan Seb'a, Aşere, Vücûh
ilimlerini öğrendi. Nakşibendî büyüklerinden Murad Buharı dergâhı
şeyhi Muhammed Efendiye de intisab ederek ilimlerin neşrine ve eser
yazmağa başladı. Bu suretle hayatını geçirmekte iken (întikal-i muallim-i
Kur'ân-ı Hakîm) terkibinin gösterdiği 1252 Hicrî senesinde vefat edip
Hz. Halid (R.A.)'m mübarek ayağı tarafındaki pencere kenarına defn
edildi.
Yüksek hal tercemelerinin tafsilâtı «El-Veledü smvü ebihi» sırrına
mazhar olan oğlu Molla Efendi şöhretiyle tanınmış Muhammed Emin
Efendinin değerli eserlerinden (Gülşen-i Meşayih-i Salâtîn) adlı eserde
zikr olunmuştur.
Kıymetli eserleri :
1 _ (Tefsir-i Sûre-i Feth)
2 _ (Mecalisü'l-Mevaiz)
3 — İmam-ı Şatıbî'nin Kur'ân âyetlerinin sayısı hakkındaki «Na-
zımetü' z-Zehr» kasidesine «Levamiu'l-Bedir» ismiyle şerh,
4 — Molla Aliyyü'l-Kaari'nin derlediği iki kelimeli kırk hadis'e
«minhatü'l-Bârî i» ismiyle şerh,
5 — Hz. Peygamber Efendimizin Mihmandarı Hz. Haalid îbni Zeyd
el-Ensarî'den rivayet edilen hadis-i şeriflerin terceme ve şerhi.
6 — (Veliyyüddin Efendi'nin 1099 H. tarihinde derlediği Kudsi ha-
dislere yaptığı şerh).
7 — Faziletli âlimlerden Amasyalı Âkifzade'nin «Miratü'n-Nazıriyn»
ismindeki eserine şerh,
8 — Menakıb-i (Ebu'l-Hasen Eş-Şazelî tercemesi)
9 — (Nakşibendi sülûkuna dair (Hâdimî) merhumun risalesinin
tercemesi,
10 — (Silsiletü'z-Zeheb) in Arabca şerhinin tercemesi,
11 — Müstahabîzade merhumun «Fezail-i cemaat» risalesinin terce-
mesi
12 — (Âdabü'l-Müsafiriyn) : Hz. Haalid'in menkıbeleri ile ziyare-
tine dair âdabdan bahseder.
13 — (Hediyyetü'l-Huccac — Menasik-i Hacc)
14 — (Tuhfetü'l-îman fi Fezaili's-Sıyam)
15 — Civar-ı Türbe-i Hz. Haalid'de medfun olan zatların menkıbe-
lerini anlatan (Ahkâm-ı Müsafiriyn fî men düfine fi civar-ı Ebî Eyyub)
— 275 —
16 — Nahiv'den (Muharrem'in tekmilesi)
17 — (Fevayihi'l-Ezkâr) ismiyle şerhu İzhar
18 — (Hâşiye ale'l-Hayalî)
19 — Nahivden (İmtihan-ı Ezkiya şerhi) tamamlanmamıştır.
20 — (Miftahu's-Saadeti'l-Medîneti - Fezail-ü Medîne-i Münev-
vere)
21 — (Mahmudiye)
22 — (Mecmûatü'l-Fevaid)
23 — (Hayatî Efendinin derlediği kırk Hadis şerhi)
24 — (Rahmaniyyetün Mine't-Tefsîr)
25 — (İkazu'l-Kurra)
26 — (Nasayihu'l-Mulûk)
27 — İmam-ı Süyutî'nin talebelerinden Ahmed Ensarî'nin eseri
olan (Nefehatü'l-Abîri's-Sârî fi fezail'i Ebî Eyyub el-Ensarî tercemesi)
28 — (Şerhu Mîzani'l-Kurrai'l-Aşereti)
29 — (Tezkiretü'r-Rümat) : Atıcılığın faydaları atıcılık ile öğren-
me ve öğretme hakkındaki kırk hadis'in tercemelerinin ihtiva eden bu
eser, Sultan 2. Mahmud el-Adlî'nin kahvecibaşısı Mustafa Kâni Bey ta-
rafından tertip ve telif olunup 1263 H. tarihinde basılan (Telhis-i Re-
saili'r-Rümatı)ın mukaddimesinde yazılmıştır.
ABDÜ'S-SELÂM EFENDİ
(SEYYİD ABDÜ'S-SELÂM EFENDİ)
1259 = 1843
Değerli âlimlerden bir zat olup Mardinli'dir. Tahsili Mardin, Di-
yarbekir, Haleb, Şam, Mısır ve İstanbul'dadır. Tahsilini tamamladıktan
sonra memleketinin müftülüğünde bulunarak fetva verme vazifesiyle
meşgul olmuştur. 1259 H. tarihinde vefat ederek Tekke mahallesinde İb-
rahim Bey bahçesine defn edildi. Eserleri basılmamış olup bazıları aşa-
ğıdadır :
1 — (Şerh-i Fatiha-i şerife bi hurufi mühmeleti min sınaati fenni'l-
Bedî' kaddemeha li Vâli-i Bağdad Ali Rıza Paşa)
2 — (Risale fi's-Sıfat)
3 — (Risale fi'r-Reddi ale't-Tainîn fî i'cazi'l-Kur'ân)
4 — (Risale fi adem-i cevazi'l-İtikadi bi'l-Kırtasıyyeti ve't-Teshîri
ve ma eşbehe)
5 — (Risale fi mesail-i isna aşere el-münazeu fiha beyne Ebi'l-Ha-
seni'l-Eş'arî ve Ebî Mansûri'l-Maturîdî)
6 — (El-Kîratıyyetu's-Suğra fi'l-Feraiz)
— 276 —
7 — (El-Kıratıyyeti'l-Kübra fi'l-Reraiz)
8 — (Kitabün fî ilmi'l-Beyani)
9 — Haşiye Ale'l-Haşiyeti'l-Raiyeti Fi'l-Hikmeti)
10 — (Hülasatü'l-Mantık)
11 — (Zevalü't-Tarhı Fi Şerhi Manzumeti İbni Ferh Fi Usul'il
Hadîsi)
12 — (Kitabü Esmai Ricali'l-Hadîsi ve Teracümi Ahvalihim)
13 — (Şerhu Nevabiğul Kelimi Min Belağatı'z-Zemahşerî)
14 — (Eş-şâfi Fi Şerhi'l-Kâfi Fi ilmeyni'l-Arûzi ve'l-Kavafî)
15 — (Muhtasar Meahidü'l-Tansis Alâ Şevahidi't-Telhîsi)
16 — (Ümmü'l-İber) : Arapça bir cilt umumî tarih olup Mardin ve
Diyarbekir havalisi ile kürt kabilelerinin ahlâk ve tarihî ahvalinden ve
bu arada Yezidî taifesinin hallerinden bahseden bir eserdir.
17 — (Mecmua'yi Fetâva)
Şiir kabiliyeti de olup bir hayli şiirleri de vardır.
ALİ HİCABI EFENDİ «YORGANCIZADE»
1253 ;= 1837
Meşhur âlimlerden bir zat olup Denizlidendir. (Şerhu Arûz-ı Endü-
lüsî) ile (Şerhu Şahidi) gibi eserleri olduğu Denizli'de tesbit olunmuştur.
Vefatı mezar taşında yazılı şu (1253 vefatı «Fatiha ve hem surei ihlâs
behan» tarihindedir). Hal tercemesi ileride yazılı Yaya köylü Hacı
Ahmet Efendi kendisinden icazet alan başlıca talebelerindendir.
Denizli'nin bir ismi de Lâzkiye olduğu meşhur seyyah İbni Batuta-
nm (Tuhfetü'n-Nezar fi Garaibi'l-Emsal ve Acaibi'l-Enzar) ismindeki
seyahatnamesinin birinci cildinin 217. sayfasında ve Şakayık tercemesi-
nin Merkez Efendi bahsinde açıklr.nmıştır. Esasen Lâzkiye'nin ismi de
Denizli'ye bir saat mesafede ha^en harabelerinin eserleri görülen eski
Leodiki^/a şehrinden alınmadır.
ARİF EFENDİ «ŞEYHÜLİSLÂM»
1275 = 1854
Beş seneye yakın Meşihatı İslâmiye işlerini güzelce idare ile bir
hayli nizamlar ve tensikata, Nuvvab mektebinin kurulmasına muvaffak
olarak 1275 H. de vefat etmiştir. Meşrepzade Hafidi şöhretiyle tanınmıştır.
Edirnekapısı haricinde Mustafa Paşa dergâhı civarında medfundur. Fa-
zilet sahibi, adalet ve hakkaniyetten ayrılmıyan idare işlerine aşina bir
— 277 —
zat idi. (Camiu'l-İcareteyn) isimli meşhur esere bir takım tatbikat ve ta-
likat ilâve ederek neşrettiği gibi, hal tercemesi ileride geçen Dede Efen-
dinin (Siyasetname)sini de terceme etmiştir ki, matbu ve istifadeyi mu-
ciptir.
ASIM EFENDİ «SEYYİD ASIM EFENDİ»
İlim ve marifet sahiplerinden bir zat olup İstanbulludur. Tasavvuf,
Hikmet, Coğrafya vesaireden bahseden (Hikmetnûma) isminde Türkçe
yazma büyücek bir eseri vardır ki, istifadeyi mucip eserlerdendir. Bu ese-
rini 1248 tarihinde yazdığına göre son devir âlimlerindendir.
ABDURRAHMAN FEVZİ EFENDİ «HOCA»
1281 = 1864
Osmanlı lisanının kaidelerini esaslı bir surette yazmağa gayret sar-
feden bir âlimdir. İlk tahsilini memleketi Kütahya'da pederinden, yüksek
tahsili de İstanbul'da İmamzade Esat Efendi merhumdan tamamlamış,
50 tarihinde açılan Ruus imtihanında ehliyetini ve ilmî dirayetini isbat
ederek İstanbul Müderrisliğine tayin olunmuştur.
Bir sene sonra Harbiye Mektebi Arapça dersleri muallimliğine ta-
yin olunarak 1280 tarihine kadar bu vazifeyi yerine getirerek tekaüt ol-
muş 1281 de vefat etmiş H. Halid civarında bulunan Abdü'l-Vedüd kab-
ri şerifi yanma defnolunmuştur. Harbiye mektebinde kitapsız ismiyle
tanınmış olup Osmanlı Riyaziyecilerinden Mustafa Paşa bu zatın oğlu-
dur.
Eserlerinin başlıcaları 1263 tarihinde yazdığı (Mikyasü'l-Lisan ve
kıssasü'l-Beyan) (') ismindeki matbu eseridir ki, Osmanlı lisanının hu-
susiyle sarfiyle biraz da nahvine dair sağlam kaideleri ihtiva etmekte-
dir. Osmanlı dilinin kaideleriyle meşgul zatlara elzem eserlerdendir.
(1) Fuad ve Cevdet Paşaların tertip ve yazılmasma himmet buyurdukları
(Kavaid-i Osmaniye) kitabına kaynak olduğu rivayet olunan ve Doğu dilleri
âlimlerinden (Şarkiyatçılardan) Rodhus ismindeki İngilizin eseri olup 1846
Milâdî tarihinde cüz'î bir kısmı Türkçe, aslı Fransızca olarak:
(Grammer Raisonnee de langue ottomane) ismiyle basılan eser dahi Os-
manlı lisanının sarf ve nahiv kaidelerine dair yazılan eserlerin eskilerindendir.
Ancak (Rodhus) Ahmed Vefik Paşa merhumun (Lehce-i OsmanDsi ile Özbekler
Şeyhi Süleyman Efendi merhumun Çağatay lügatini benimsemesine pek inanı-
lamaz. Çünkü adı geçen zatların lügat ve lisan ilimleri hakkında tam bir bilgi
sahibi olmaları Rodhus'un lüzumsuz iddiasına mânidir.
— 278 —
ABDÜLAZİZ AHMED EFENDİ
Kadılık yapan âlimlerden bir zat olup Babakalelidir. 1277 H. de Ga-
lata Kadısı idi.
(Menasik-i Hac - Tuhfetül Mü'minin), (Muvazzahu't-Tuhf eh) , (Dai-
retü'l-Mü'minin Fin-Nikâhi ve't-Talâk), (Necatü'l-Mü'minin fi'l-Beyi
ve'ş-Şira) isimlerinde matbu risaleleri vardır. Davud Karsi'nin (Usulü
Hadis) ini de ((Mukarrebüt Talibin) ismiyle tercüme etmiş ve bastır-
mıştır.
(Hediyyetü'l-Mü'minin Fi Adhiyetil Müslimin), (Muvazahü't-Tuh-
feh Ale'l-Avamil), (Muvasalatü'l-Mü'minin), (Tuhfetü't-Talibîn Tercü-
metü'l-Avamil), (Tahzihu't-Tuhfeti Fi Tuhfeti'l-Avamil) isimlerindeki
risalelerini havi kendi el yazısı ile yazma olan mecmuası devrimizin
âlimlerinden Bağdatlı İsmail Paşanın kütüphanesindedir. (Kırk Hadis
Şerhi) ile (Mevahibü'l-Aziziye) isimlerinde eserleri olduğunda (Dairetül
Mü'minin) kitabının sonunda zikretmiştir.
ALİ İBNİ OSMAN AHŞEHRÎ
1285 = 1868
Değerli âlimerden bir zat olup Akşehrin Ukeş köyündendir. Hal ter-
cemesi ileride geçen Karaağaçlı Rüştü Ahmed Efendinin icazetname
verdiği seçkin talebelerindendir. Tahsilini bitirdikten sonra Akşehirde
ders okutma ve fetva verme ile beşgul olarak 1285 H. de Akşehirde vefat
etti. Eserlerinin çoğu basılmıştır ki, şunlardır:
(Telhisul Esasi — Şerhu bina), (Şerhu Ebyati'l-Kâfiyeti ve'l-Câmi),
(Kıyasiyyetü'l-Fenarî), (Muhtasar Düsûkî), (Şerhu Kaside-i İsna Aşeri-
ye), (Şerhu Risaleti'l-Vaziyyeti'l-Adudiye), (Şerhu Adabi'l-Birgivi),
(Kaside-i Lâmiye Minel Kelâm), (Şerhu Risale-i Taşköprü minel Adap)
dır. 1181 H. de vefat eden (Camiu'l-Feraid) sahibi Mustafa Keşfî Efendi
de Akşehirden yetişen âlimlerdendir.
ABDÜSSETTAR EFENDİ
1304 = 1886
Fıkıh ilmi mütehassıslarından fazilet sahibi bir zat olup Kırımlıdır.
Uzun müddet İstanbul'da yüksek mekteplerde Fıkıh dersi okuttu. 1304
H. de Haccı Şerif vazifesini yerine getirmesini müteakip Taifte vefat et-
ti. Eserleri: (Şerhu Kavaidü'l-Mecelle) , (Medhal-i Fıkh), (Teşrihu'l-Ka-
vaidü'l-Külliye fi Ahkâmi'l Fer'iyyeti'l-Ameliyye)
— 279 —
ABDULLAH EFENDİ
«Havaşi-i Cedide müellifi Kilisli Hocazade Abdullah Enveri Efendi»
1303 = 1885
1241 H. de Halep vilâyetine bağlı Kilis kasabasında doğmuş olup
pederi Abdurrahman Efendiden tahsilini tamamlıyarak 1261 de icazet-
name aldı. Nakşibendî şeyhlerinden Mevlânâ Muhammed Can hazretle-
rinin halifesi (Baytar zade Hacı Abdullah Şah Sermesti Velî) Efendiden
de sülûkünü tamamladı.
Bundan sonra dedelerinin müderrislik yaptığı Kesik Minare medre-
sesinde ders okutmağa başlayıp sırf nazariyattan ibaret kalarak hiç bir
tatbikat göremiyen mantık nazariyelerini tatbikata koyarak o zamanlara
kadar mantıkin yalnız Arapçaya, Arapça kitaplara münhasır ve mahsus
olması gibi hasıl olan garip fikirleri esasından çürüterek dersleri sırasın-
da yapılan kıyasların en çoğunu Türkçe ibare ve ifade ile çeşitli mevzu-
larda tertip ve tatbike muvaffak oldu.
Bu suretle mantık kaidelerini tatbik için medreselerde yapılan ve
«El Alemü Hâdisün li ennehü mütegayyirün...) ve (în kâneti's- Şemsü
taliaten fenneharu mevcudun...) gibi mahdut birkaç misal ve mevzua
münhasır kalan ve âdeta kıyasın kısımlarına ait, bunların haricinde
mevzu ve misal bulunamıyacağma dair hasıl olan yarım anlayışı Fatiha-
yı Şerife ile mantıkin delâlet bahsinin her birinden çeşitli onbin kıyas
yapılabileceğini bu sebeple hangi lisanda olursa olsun, hiçbir sözün hiç-
bir ibarenin mantık dışında olamıyacağma dair ileri sürdüğü ve ortaya
koyduğu mantıki, burhanlarla tashih ve isbat etti.
Hemen her sene îslâm memleketlerinin her tarafından ekserisi ica-
zetname alan zatlar olmak üzere yüzlerce ilim talibi ders halkasına ge-
lirlerdi. Ders okuttuğu sene başında talebelerine hiçbir kitaba müraca-
ata lüzum bırakmaksızın mantıkin hülâsasını en gabir bir kimsenin an-
lıyabileceği bir şekilde takrir eder, sonra sırasıyla tasavvurat ve tasdi-
katm en lüzumlu bahislerini, onlara uygun olarak da kelâm ilminde ya
(Akaid-i Nesefiye şerhi) ni, yahut Celâleddin Devvaniyi, Kıraati Aşere
ve Seb'ayı ve bir miktar tefsiri şerif okutur, her sene Recep ayı başla-
rında icazetname verirdi. Kıraati Seb'a ve aşere üzerinde defalarca
Kur'an-ı Azimüşşanı hatmetmiş ve ettirmiş; 20 den fazla Ramazanı Şe-
rifte hatimle teravih kıldırmıştır.
Hangi ilmi okutursa okutsun, kitap takip etmeğe ihtiyaç görmeden
kaç saat takrir ve hitabede bulunursa bulunsun bir kelimeyi, yahut iba-
reyi anlatır ve açıklarken tekrarlamak gibi noksan ve kusurlardan uzak
bir şahsiyetti.
— 280 —
1272 H. de İstanbul'a gelerek Tasdikat haşiyesini Cennetmekân Sul-
tan Abdülmecit Hana takdim etmiş, 100 lira ihsana nail olmuş, sözü ge-
çen haşiye Padişahm iradesiyle Matbaayı Âmirede bastırılmıştır. 1275
H. de vilâyet vasıtasiyle Tasavvurat haşiyesini takdim etmiş, hayatı bo-
yunca 150 kuruş maaşla taltif olunmuştur.
1303 H. de 63 yaşında vefat ederek pederinin yanma defnolunmuş-
tur.
Matbu eserleri :
Mantıktan Arapça (Tasavvurat, Tatbikat, Fenari ve îsagoci haşiye-
leriyle) Türkçe (Mantık Zübdesi) ve Münazara Usulü ilmine ait (Hüsey-
niye haşiyesi)...
Basılmamış olan eserleri :
Kelâm ilminden (Celâleddin Devvanî, Şerhu Akaidi Nesefî, Hayalî)
haşiyeleriyle mantıktan (Tehzibü'l-Mantık), Münazara Usulü ilminden
(Mîr Ebul Feth), Nahivden (Molla Câmi) haşiyeleriyle Kıraati Seb'a ve
Aşereye dair Türkçe (Zübde) adiyle bir risale ve ömrünün sonlarına te-
sadüf ettiği için yarım kalan (Kadı Beyzavî tefsiri şerifi haşiyesi) nden
ibaret olmak üzere ondört tanedir.
ABDÜNNAFİ İFFET EFENDİ (RAMAZANZADE)
1308 = 1890
Eski Adana Müftüsü îshak Efendinin torunu olup zamanının başta
gelen fazilet sahibi ediplerindendir. Son memuriyeti, memurları seçme
komisyonu riyaseti idi. 1308 H. de Hicazda vefat etti. Taifte medfundur.
Türkçe basılmış eserleri :
(Tercemeyi Mutavvel - Ennef'ul Muavvel fi Tercemeti Telhisi Vel
Mutavvel), (Tercümei Nuhfetül Fiker lil Usulil Hadisi), (Müntehabat-ı
Risale~i Kuşeyriye Mine't-Tasavvufi ve'l- Ahlâk), (Terceme-i Burhan-ı
Gelenbevî mine'l-Mantık), (Terceme-i lelhisi'l-Musamma bi Ravzati'l-
Fesahat) vesairedir.
(Nafiu'l-Âsar nevbauhu simaru'l-Esmar) isminde iki kısım üzerine
mürettep eseri de muhadarat ve ahlâka dairdir. îşbu eserlerden bilhassa
iki cild mutavvel tercemesi arabî ilimlerdeki kudret ve ihtisasına şahit-
tir. Edepli ve mütevazı idi. Şiire ait eserleri de çoktur. Hakimane beyit-
lerinden :
İdüp serkeşte Eshabı Ukuli kerdeş kerdûn
Nice rûşendili leğâzîde pay-i gaflet etmiştir.
— 281 —
ATIF MUHAMMED BEY (KUYUCAKLIZADE)
1321 == 1903
Devrimizde vücudu ile iftihar olunan fevkalâde zekâ sahibi âlim
ve mijdekkik bir zat olup Mısır Mollası Kuyucaklızade Abdurrahman
Nali Efendinin faziletli oğludur. İstanbul'da tahsilden sonra Mısır âlim-
lerinden tefsir sahibi Şeyh İbrahim Es-Saka adlı zattan da ayrıca tefsir
ve hadis okuyup Istanbulda ders vermeğe başlıyarak icazet vermeğe mu-
vaffak olmuştur. Son memuriyeti Efkavı Hümayun meclisi idare reisli-
ğidir. Yazık ki, genç denecek bir yaşta iken 1316 H. de vefat ederek Sü-
leymaniye Camii avlusuna defnolundu. Ders kitabı olarak okuttukları
eserlerin bir çoğunun hamişinde talikatı, bazı bahislerin halline dair ri-
saleleri, şirketler hakkındaki kitabın nihayetine kadar Mecelle Şerhi ve
arazi kanunu şerhi ve kendilerinden ders aldığı âlimlerin ilmî zincirle-
rini bildiren (El imdat Bilmarifeti Uluvvi'l-îsnad) ismindeki risalesi ba-
ılmış olan değerli eserlerindendir. Kuyucak Aydın civarında bir yerdir.
Batı'nm (garbın) ilerlemesinden haberdar gayet zeki bir zat idi.
Hakimane beyitlerinden :
İrtifai kadr için lâzıııı tevazu âdeme
Şemsi gör kim sayesin salmış ayaklar altma
ALİ HAYDAR EFENDİ
(HAYDAR MOLLA - BÜYÜK HAYDAR EFENDİ)
I
Büyük Kazaskerlerden Fakih, Edip, Tarihe vakıf, Nüktedan ve fa-
zilet sahibi bir zat olup hal tercemesi şeyhler ve mutasavvıflar faslında
geçen Nasuhî hazretlerinin torunlarmdandır. Meclis-i Kebir-i Maarif ri-
yaseti ile Şarkî Rûmeli Cemaat-ı îslâmiyesi nazılığı uhdesinde iken 1321
H. de vefat ederek büyük cedleri Nasuhî Efendi dergâhına defnolundu-
1ar. Arap ve Osmanlı Edebiyatlarında tam bir ihtisas sahibi idiler. Şiire
dair kaabiliyetleri de takdire şayan olup divan teşkil edecek şekilde şiir-
leri vardır.
Matbu eserleri :
1 — Romanya, Bulgaristan, Sırbistan, Yunanistan ile Bosna, Hersek
ve Karadağda bulunan müslümanların mezhep durumlarına dair meşi-
hat makamının emri üzerine kaleme alman risale.
2 — Şarkî Rûmeli ile Bulgaristanda bulunan Cemaatı İslâmiyenin
vakfiye işleriyle Müftüleri ve cemaat meclisleri hakkında talimatname.
3 — Mecelle-yi Ahkâm-ı Adliye Şerhi : Müteferrik surette hukuk
— 282 —
mektebinin merhumdan ders okuyan talebelerinin yanmda mevcuttur.
4 — Hukuk mektebinde okuttuğu Usulü Fıkıh : 1307 H. de taşbas-
ması olarak tab olunmuşsa da mevcudu kalmamıştır. Sonradan bir mik-
tarı da mirasçıları tarafından basılmıştır.
Fakat bu takrirler noksan kalmışsa da kıymetini bilen değerli ta-
lebelerinden Hacı Âdil Beyefendi tarafından zaptolunan takrirleri Sı-
rat-ı Müstakim Mecmuasında tefrika edilmek suretiyle ve 1326 H. de
büyük boyda 558 sayfa olmak üzere ayrıca kitap şeklinde neşredilmiştir
ki, Hikmeti Ulûmu İslâmiye ile meşgul zatlar için en lüzumlu nefis eser-
lerdir. Bu eserin giriş kısmında Ali Haydar Efendinin ilmî hayatının bir
parçası da açıklanmıştır. Beyitlerinden :
Çile-i Vahdeti, Mansur gibi çekmiş yoğidi
İsmi Hallaç idi ahir o da kırdı kirişi
Hakimane bir gazeli :
Tezahum etse de esbap te'siri hederdir hep
Umuru halk-ı âlem beste-i hükm-i kaderdir hep
Bisât-ı kâinatı öyle gördüm ki cihandır hâb
Hemîşe güft ü gû efsanei bî pâ vü sırdır hep
Rek gonca gibi payinegeh pür-hûn olmaz mı
Bize harı sitem bu gülistanda nişlerdir hep
Mutavveldir meani-i bedi hal-i dil şerhi
Beyan-ı sırrs kevneyn ana nisbet muhtasardır hep
Verir her hadise bir şekl için bir sûret-i mâna
Bu evzai felek hayrette aklı beşerdir hep
Kitabı sun'a «Haydar» çeşmi dikkatle nazar eyle
Ki her satır varak zi bende-i nakşı iberdir hep
BAHAEDDİN EFENDİ «MALKARAVλ
Değerli âlimlerden ve ilk devir ediplerinden olup Tekirdağ'ına bağ-
lı Malkara'dandır. 827 de Ayasluğ'da müderris iken Arab - Fars ve Türk
dillerinde nazm ettiği «A'cubetü'l-Gaarib fi Nazmi'l-Cevahiri'l-Acaib» is-
mindeki manzum lügati ile «Tacü'l-Menazım ve'l-Mahmudiye», ve «Mu-
aşşeratü's-Sihriyyeti fi'l-Ebyati'l-Fikriyye» isimlerinde eserleri vardır.
«A'cûbe»nin bir nüshası Hamidiyye kütüphanesinde mevcuttur.
— 283 —
BEDREDDİN MAHMUD EFENDİ uAMASYAVλ
Değerli şeyhlerden Muhammed Efendinin oğlu olup Amasyalıdır.
Tahsilini tamamladıktan sonra Bursa kadılığında bulunarak 914 H. de
vefat etti. İlmî fazileti olduğu gibi, şiir kaabiliyeti de vardır. Meşhur
«Muhammediye» manzumesine «Mahmudiye - Vesîyle» ismiyle nazire
yapıp Sultan II. Beyazıd'a takdim etti. Ahlâk ve tasavvuftan bahseden
«Fevz ü Felâh» adında otuz bab üzerine mürettep bir eseri de vardır.
«Mahmudiye» nin matlâmdaki beyitlerden :
Bedî-i Rabbi A'lâdır celâli nûr-i ecnadır.
Dü âlem kul, o mevlâdır. Kamuya hükm-i istilâ
Anınla kâinat zinde ederler şükür her hinde
Amn dergâh-ı izzinde telıayyürde kamu ahya
Bu mevcudat kemaline nişandır hem celâline
Dü âlem pes cemaline mücellâdır olup dav'â
Âciz fikrime göre, gerek manzum gerek mensur herkesin kabulüne
mazhar olmuş bir esere nazire yapmağa kalkışmak boşuna, faydasız bir
gayret kabilindendir ki, bu nazire ile Süleyman Dedenin Mevlid-i Nebi-
sine, Hakanı Muhammed Beyin Hilye-i Nebeviyyesi'ne yapılan nazire-
ler bu cümledendir.
BEDREDDİN MAHMUD EFENDİ «AYDINλ
950 =: 1543
Alimlerin büyüklerinden bir zat olup İstanbul'da Sofu Paşa medre-
sesinde ders okutmak ve kitap yazmakla hayatını geçirerek 950 H. de
vefat etti. Eserlerinden ismiyle anılan Tefsiri Şerifi fazilet ve kemalinin
şahididir.
Sükûke dair mükemmel bir eseri olan Ali İbni Himmet îbni Aydın
ismindeki zat da Aydm'dan yetişen âlimlerdendir.
BALİ EFENDİ
958 = 1551
Hal tercemesi ileride yazılı Karadavud Efendinin damadı olup (Ma-
nav - Menev) lâkabiyle meşhur olmuştur. 958 H. de Bursa'da vefat ede-
rek kayınpederinin yanma defnedilmiştir. (Miftah şerhi) ne yazdığı ha-
şiyede İbni Kemalin yazılı suallerine cevap vermiştir. (Sadrüş Şeria)
ya, (Haşiye-i Tecrid)e haşiyeleri vardır.
— 284 —
BOSTANZADE MUSTAFA EFENDİ «TİREVλ
968 = 1560
Meşhur âlimlerden bir zat olup Tirelidir. İlmî rütbeleri ve mevkileri
devrederken 968 H. de vefat etti. Diyar-ı Rum allâmesi İbni Kemal'in ta-
lebelerindendir.
Edirnekapısı haricindeki Emîr Buharî zaviyesi avlusuna defnedildi.
Eserleri: (Haşiye-i Sûre-i En'âm alâ Tefsir-i Beyzavî), (Haşiye-i
Sadrü'ş-Şeria), (Haşiye-i İslâh ve İzah), (Risale-i Kaza ve Kader), (Ri-
sale-i Cüz'i Lâ Yetecezza), (Necatü'l- Ahbap ve Tuhfetü Zebi'l-Elbab Fi'l-
Kimya) vesairedir. Cenaze namazları imamlığmı Ebussuud Efendi eda
etmiştir.
BİRGİVÎ MUHAMMED EFENDİ
981 = 1573
Müderris Ali Efendi admda fazilet sahibi bir zatm oğlu olup Balı-
kesirlidir. İlk tahsilini pederinden yaparak ilmî sermayesini epeyce iler-
lettikten sonra yaradılışmdaki ilim ve hak sevgisi tesiriyle İstanbul'a
gelmiş ve devrin âlimlerinden Ahizade Muhammed Efendinin dersine
ve hizmetine devama başlamıştır. Sonra ulemadan Abdurrahman Efen-
diye intisap edip ihtisas kazanarak bazı medreselerde bulundurulmuştur.
Bir aralık mezkûr Abdurrahman Efendinin delâletiyle Edirne'de Ordu
Kassamı olmuştur. Rivayet olunduğuna göre vazifeden ayrıldıktan son-
ra bu münasebetle aldığı paraları sahiplerine red ve iade için Edirne'ye
gitmiş ve eline geçen paraları defter mucibince sahiplerine iade etmiş-
tir. Padişah hazretlerinin hocası Ataullah efendi ile aralarında münase-
bet ve samimiyet hasıl olmasıyle zikri geçen hoca delâletiyle Aydın vi-
lâyetinin Ödemiş kazasına bağlı Birgi nahiyesinde büyük bir medrese
kurulmuş ve müderrislik vazifesine Birgivî Muhammed Efendi getiril-
miştir. Sözü geçen medresede ilim ve maarife hizmet ederek ilme heves
edenleri ve üstün şöhretine kapılıp etraftan gelen talebeleri tetkikatı
ile istifade ettirmiştir, ömrünün sonlarına yakın İstanbul'a gelip, vezi-
riâzam Muhammed Paşa ile görüşerek halkın idaresi ve işleri hakkında
bâzı âlimane mütalâa ve temennilerde bulunmuştur. Kur'an-ı Kerîm
okunması vesaire karşılığında alman ücret hususundaki rey ve kanaati
Ebussuud Efendi ile meşhur kadılardan Bilâlzade taraflarından tashih
olunmuştur.
Bayramı tarikatının şeyhlerinin büyüklerinden Abdurrahman Ka-
ramanî'ye intisap etmişse de şeriat ilimlerinde kabiliyet ve istidadı daha
ziyade olup maneviyattaki neşvesine galip bulunduğunu gören mezkûr
^ 285 —
mürşid Muhammed Efendinin geçmişte olduğu gibi, yüksek ilimlerin ve
şeriatm yayılmasma hizmete devam ile meşgul olmasmı ve bu yolda
ecir ve feyiz kazanmasmı tenbih ve tensip etmiştir.
981 H. de 55 yaşmda Birgi'de taun hastalığma tutularak vefat etti.
Eserleri :
1
— Tarikatı Muhammediye O
2
— Tefsiri Sure-i Bakare
3
— Ravzatül-Cennat (-)
4
— Risaletün fi Beyani Rusumil-Mesahifil-Osmaniye
5
— Şerhu Hadîsi Erbain
6
— Cilâul Kulüp (^)
7
— Mudili's-Salat
8
— İkazü'n-Naimin
9
— Metnün Ve Şerhun Mine'l-Feraiz
10
— Şerhu'l-Maksud el Müsemma bi im'ani'l-Enzar
11
— Înkazül-Halikîn
12
— Avamil ('')
(1) Osmanlı âlimlerinden Ebu Said Hâdimî, Recen Efendi, Akşehirli Hoca-
zade Abdünnasır Efendi, Çatalcalı Hüseyin Efendi, Samakolu Ahmed Keşfî
Efendi, Kayserili Muhammed Zühdi Efendi, Kesreli Muhammed Efendi taraf-
larından şerh. Tarikatçı Emin Efendi, Muhammed İsmeti Efendi, Babadağlı
İbrahim Efendi, Muhammed Efendi İbni Ahmed taraflarından tercüme olun-
muş, Tireli Muhammed İsa tarafından kısaltılmıştır.
(-) Zamanın âlimlerinden Mahmud Esad Efendi tarafından tercüme olun-
muştur.
Sekizinci hadisten aşağısı 1174 H. de Mekke-i Mükerreme kadılığında
vefat eden Osmanlı müelliflerinden Muhammed Akkirmanî tarafından ikmal
edilmiştir.
(^) Tokatlı Hasan oğlu İshak ve Edirneli Muhammed Emin taraflarından
şerh olunmuştur.
i^) Osmanlı âlimlerinden (Avamil) i şerh edenler :
I — 1207 H. de vefat eden Gümüşhaneli Yakupoğlu Ebuıbekir.
II — 1244 H. de vefat eden Filorinalı Mustafa Mantıkî
III — 1230 H. de vefat eden Manisalı Halil Naimî
IV — 1230 H. de vefat eden Kuşadalı Ahmed
V — İbrahimoğlu Şeyh Mustafa Efendi.
— 286 —
13 —
Ahvalü Etfali'l-Müslimin
14 —
Zahrül Müteehhilin
15 —
İzhar (^)
16 —
İlmihal - Vasiyetname (^)
17 —
Nurü'l-İhya
18 —
Ed-Dürrü'l- Yetim fi Ilmi't-Tecvid (^)
19 —
Haşiyei Hidaye
20 —
İmtihanü'l-Ezkiyai Şerhu'l-Lübbi Mine'l-Nahiv {^)
21 —
Kifayetül Müpteda fis-Sarfi (i")
22 —
Risaletün Fi Usulü'l-Hadis {^^)
23 —
Talikat alâ Sadri'ş-Şeria
24 —
Emali tarzmda yüksek ilimlerden bahseden risale
25 —
Seyfü Sarim
26 —
(Risaletün Mine'l-Âdab)
27 —
(Emsile-yi Fazlıya) : Oğlu Fazlullah Efendi namma yazıp ter-
tip ettiği
ilmî sarftan Arapça emsile olup sonradan bir de şerh yazmıştır.
(6) Osmanlı âlimlerinden (İzhar) kitabını şerh edenler :
I — (Keşfü'l-Esrar) ismiyle Birgivî'nin talebelerinden Olamışlı Muslihud-
din Efendi. ■ ;f
II — (Netayicü'l-Efkâr) ismiyle 1085 H. de vefat eden Kuşadalı Hamza oğ-
lu Mustafa Efendi.
III — (Fethu'l-Esrar) ismiyle 1141 H. de vefat eden Sobiceli Muhammed
Efendi.
IV — 1252 H. de vefat eden Abdullah Eyyûbî.
V — 1206 H. de vefat eden Reisü'l-Küttab Süleyman Feyzi Efendi.
VI — 1209 H. de vefat den Bursalı kasapzade İbrahim Efendi.
VII — (Re'fu'l-Esrar) ismiyle Osman Pazarlı Niyazi Şeyh İsmail Efendi.
VIII — (Miftahu'l-Meram) ismiyle 1318 H. de vefat eden Edirne Müftüsü
Muhammed Fevzi Efendi.
IX — (Hallü Esrari'l-Ahbari Alâ İrabi İzhari'l-Esrar) ismiyle Zeynizade
Ahmedoğlu Hüseyin Efendi tarafından da irabı açıklanmıştır.
C^) Kadızade ile Niyazi Efendi taraflarından şerh olunmuştur.
(8) (?) H. de vefat eden Eskicizade Ali Efendi tarafından terceme ve
şerh olunmuştur.
(9) Adalı tarafından haşiye yazılmıştır.
(10) Zamanın âlimlerinden Ermenaklı Süleyman Sırrı Efendi tarafından
şerh olunmuştur.
(11) 1151 H. de Davud Karsı tarafından şerh olunduğu gibi, Medine-i Mü-
nevvere'de Mahmudiye medresesi müderrisi iken 1292 H. de vefat eden Har-
putlu Yusuf tarafından da mufassal bir surette şerh edilmiştir.
— 287 —
BABA KUŞİ ABDURRAHMAN EFENDİ
983 = 1575
Rüstempaşa Hocası Baba Efendinin yakınlarından olması münase-
betiyle Baba Kuşi ismiyle tanınmış bir zat olup Ebu's-Suûd Efendi tale-
belerindendir. 983 H. de Kefe Müftülüğünde vefat etmiştir. İlmi Fıkhın
füruatmdan (Bostan-ı Şekayık-ı Nûman) isminde eseri vardır. Oğlu
Mustafa Efendi de fazilet sahibi bir zattır. (Nizamü't-Tevarih)i, (Eni-
sü'l-Mülûk) ismiyle terceme etmiştir ki, bir nüshası Hamidiye kütüp-
hanesinde mevcuttur.
BABAZADE MUHAMMED EFENDİ (LARENDELİ)
995 = 1586
Müderrisler zümresinden fazilet sahibi bir zat olup Lârendelidir.
995 H. de İstanbul'da vefat ederek Hz. Eyyübün yakınma defnedildi.
(Tefsir-i Lârendevî) ismiyle tanınan tefsiri ile (Hidaye) ye (Talikatı)
vardır. Sokullu Mehmed Paşanın bu zata karşı hürmeti ve hüsnü zannı
vardı.
BOSTANZADE MUHAMMED EFENDİ (TİREVÎ)
1006 = 1597
Hal tercemesi yukarıda geçen Bostan Efendinin oğludur. Tahsilini
bitirdikten sonra Mevleviyet vazifesiyle bir hayli seyahat etmiş sonunda
İstanbul'a gelişinde Meşihat makamına nail olmuştur. «Vefat-ı Bostan»
terkibiyle «Ders-i ilmin bozuldu Bostanı» mısramm delâleti olan 1006 H.
de vefat ederek Şehzade Camii avlusuna defnedildi. (İhya-yı Ulûm)u
terceme, (Mülteka)yı şerh etmiştir. Uç lisanda yazılmış bazı şiirleri var-
dır. Eserleri basılmamıştır.
BOSTANZADE YAHYA EFENDİ «TİREVλ
1049 = 1639
Yukarıda sözü geçen Muhammed Efendinin fazilet sahibi oğludur.
Tahsilini tamamladıktan sonra ilmiye makamlarını dolaşarak İstanbul
kadılığına yükselmişti. 1049 H. de vefat edip pederinin yanma defnedil-
di. Ahlâk ilmine ait Sultan 1. Ahmed Han namına 20 bab üzerine tertip
edilmiş Türkçe (Mir'atü'l-Ahlâk) adında bir kitabı ile Peygamber Efen-
dimizin mucizelerinden 100 mucizesini beyan eden (Gül Bi Sad Berk)
— 288 —
isminde Türkçe kıymetli bir mensur eseri vardır. Bu eserin hatimesi
aşağıdaki kıta ile son bulmuştur:
Yahya, bilirim kârımı ben, cümle hatadır.
Herkim ki setr eyleye, ihsan-ı Hudadır.
Ey nazımı asarım olan vakıf-ı esrar!
Etme nazar aybıma, bî ayb Hudadır,
BEYPAZARİ MUSLİHUDDİN
1051 = 1641
1
Âlimlerin âlimi bir zattır. 1051 H. de vefat etti. Kendi ismini taşıyan
(Tefsir-i Şerif) ile tarih ve muhadarat ilmine ait (Tezkiretü'l-Evail)
isimli eserleri vardır. (Tezkire) nin bir nüshası Umûmî kütüphanede
mevcuddur.
BALDIRZADE MUHAMMED EFENDİ (BURSAVÎ)
1060 = 1650
Âlimlerden ve kadılar zümresinden bir zat olup Bursalıdır. «Kere-
mi Hakka mukarin ola Baldırzade» mısramm delâleti olan 1060 H. de
memleketi olan Bursa'da vefat ederek Abdal Muhammed Camii avlu-
suna defnolundu.
Eserlerinin en meşhuru Bursa'da medfun bulunan şeyhler, âlimler
ve şairlerin hal tercemelerini hikâye eden basılmamış (Vefeyatname)
sidir ki, Karaçelebizade tarafından görüldüğünde yazılış tarihine işaret
olmak üzere (Ravza-yı Evliya) adı verilmiştir.
Diğer eserleri :
(Haşiye alâ şerhi's-Seyyid Ale'l-Miftah), (Fezail-i Harameyn-i şeri-
feyn), (Cevamiu'l-Meşayihîn) ile Sükûke ve Kâbe'nin yapılışına dair
üç risalesi ile (Haşiyetü'l-Eşbah) ve (Tarih-i Mekke) den ibarettir.
Şiirlerinden :
Açılıp ezhar, geldi şimdi buy-i nevbahar
Var idi dillerde çoktan arzu-yi bahar
Mukaddeminden var ise aldı haber badî saba
Devredip etrafı eyler cest-i cûy-i nevbahar.
(Ravzatü'l-Evliya)nın bir nüshası Nuruosmaniye kütüphanesinde
vardır.
— 289 —
BALİZADE MUSTAFA EFENDİ (ŞEYHÜLİSLÂM)
1069 = 1658
Faziletli âlimlerden birçok eserler yazmış bir zat olup İstanbullu-
dur. 1069 H. de vefat etti. Sütlüce'de medfundur.
Eserleri :
(Şerhu Kenzü'l-Dekayık), (Şerh-i Kaside-i Bür'e), (Esseyfü'l-Mes-
lûli fi Şerhi'r Resûli), (Haşiye alâ şerh-i miftah), (Mizanü'l-Fetava) ile
Hz. Halid îbni Zeyd El-Ensarî (R.A.) den rivayet edilmiş olan Hadisi Şe-
rifler mecmuası. Bu eserini Eyyüp türbesine vakfetti. Bir de (Feraset-
name) isminde Türkçe bir eseri vardır.
BEYAZİZADE AHMED EFENDİ (BOSNAVÎ)
1097 = 1686
Fazilet sahiplerinden ve talikat yazanlardan bir zat olup pederi Bos-
nalı ise de, kendisi İstanbul'da doğmuştur. Kazaskerlik rütbesine nail
oldu. Eserleri altı ilimden bahseden (Sevahihu'l-Ulûm) ve (İşaretü'l-
Meram) ismiyle müsemma (Fıkh-ı Ekber) şerhi ile (Fıkh-ı Ebsat), (Ki-
tabü'l-Âlem) , (Kitabü'l-Vasiyyet)tir.
Vefatı: 1098 H. de, kabri Üsküdar'da Divitçizade tekkesi bitişiğin-
dedir. Nakşibendî tarikatmdandır. Bir de (Sakk)'i vardır ki, Hamidiye
kütüphanesindedir.
BEDREDDİN (VANÎ)
Âlimlerden bir zat olup müderrislik, müftilik ve eser yazmak sure-
tiyle memleketinde vazife ve hizmet görmüştür.
Eserleri :
(Eşrefü'l-Vesail Fi Evsafi Seyyidi'l-Evahir ve'l-Evail), (Enisü'r-
Remsi Fi Tefsiri âyeti), (Cere'ş-Şemsu), (Tevarihu'l-Eimme), (Kaside-i
Nûniyye), (Kaside-i Haiye) dir.
BEKİR İBNİ ALİ FERDİ-İ KAYSERÎ (ARICIZADE)
1127 = 1715
Fazilet sahiplerinden bir zattır. 1139 H. de yazdığı (Kaside-i Bür'e
şerhi) Kuşadası kütüphanesinde tarafımdan görülmüştür. Bir de (Bu-
hari-i Şerif şerhi haşiyesi) vardır. 1140 H. tarihlerinde memleketinde
F. : 19
— 290 —
vefat etti. Hükümet dairesi yakınındaki büyük mezarlıkta pederinin ya-
nında medf undur. 1127 H. de vefat eden pederi Ali Ferdi Efendinin de
(Hüseyniye), (Kazi Mir haşiyeleri) vardır.
BABADAĞLI İBRAHİM EFENDİ
Âlimlerden bir zattır. Eserlerinin en meşhuru Fıkıhtan matbu (Ha-
lebi) (^) tercemesidir. (Gülistanı) da terceme etmiştir ki, bir nüshası Ey-
yüp'te Hüsrev Paşa kütüphanesinde vardır.
(Tarikat-ı Muhammediye)yi de (Teshilü't-Tarikat) ismiyle 1184 H.
de terceme etmiştir ki, bir nüshası Manastır kütüphanesinde mevcuttur.
(Tekmile) adiyle matbu ve meşhur olan (Tarikat-ı Muhammediye) ter-
cümesi Vadadî isminde bir zatındır. Halebi'yi Niğbolu kazasından Alaki-
lise nahiyesi köylerinden Şeyh Seyyid Ali îbni İbrahim Mestan isminde
bir âlimde terceme etmiştir.
Yazılış tarihi 1131 H. olup bir nüshası İbrahimpaşa kütüphanesinde
(Fezail-i Kureyş) ismiyle kayıtlı Arap kabilelerinden bahseden eserin
sahibi Ali îbni Osman Efendi ile «Kadı» kelimesinin nahiv bakımından
şerh ve izahına dair 1106 H. de eser yazan Şehrizade İsmail Efendi de
Babadağmdan yetişen âlimlerdendir.
BATTAL HATİBİ HASAN İBNİ ALİ KAYSEİlî
1181 = 1767
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Kayserilidir. 1181 H. de memle-
ketinde vefat ederek Hasanlı mahallesinde Ürgüplü Derviş Mehmedağa
Camii Şerifi yanma defnedildi. (Semhatü'l-Ebrar Fi Beyan-i Gamüzi'l-
Esrar) isminde büyük bir cilt üzerine tertip edilmiş Fetavası kitabiyat
usulü âlimlerinden Bağdatlı İsmail Paşa hazretlerinin kütüphanesinde
tarafımdan görülmüştür. (Dürerü'lBihar ve Künuzü'l-Ahbar) isminde
üç cilt mülteka şerhi ile (Keşfü'l İştibah) isminde iki cilt (Eşbah) şerhi
de vardır. (Mülteka) şerhi Veliyyüddin Efendi kütüphanesinde mev-
cuttur.
(1) Halebî'nin diğer mütercimleri : Mahmudü'l-Hamidî, Muhammed îbni
Ali El-Erzurumî, Muhammed İbni Ahmed Efendilerdir.
— 291 —
CEMALEDDİN MUHAMMED AKSARAYÎ (})
791 = 1388
Gazi Murad Hüdavendigâr devrinin âlim ve âriflerinin meşhurla-
rından olan bu ermeydanmm faziletli adamı şeriat ve edebiyat ilimle-
rinde tam ihtisas sahibi bir zattır. Aksaray'da ders okutmuş, vakfiyesin-
de (Sıhah-ı Cevheri) nin ezberden bilinmesi şart kılman Zincirli medre-
sesinde müderrislik yapmıştır.
Ders halkasında toplanan talebe, Meşşaiyyun adiyle yolda, Revakıy-
yun adıyla medresenin revaklarmda okumuşlardır. Bunlardan başka
asıl dersinde hazır bulunan talebe de değerli ve seçkin kimselerden iba-
ret olup meşhur Molla Fenarî bu zümredendir.
Seyyid Şerif gibi bir âlim dahi bilhassa istifade maksadiyle Kara-
man'a kadar gelmişse de Cemaleddin Aksarayî'nin vefatına tesadüf et-
miştir.
Eserleri: (Keşşaf üzerine haşiyesi), (îmam Beyzavî'nin Gayetü'l-
Kusvasma şerhi) ve (Risaletün fi cevazi'd-Devri ve's-sema) ve meaniden
(îzah ve Telhis'a birer şerhiyle tasavvufdan (Şerhu înnallahe halaka
âdeme alâ Sûretihi) ve (Hadis-i Erbain) ve fıkıhdan (Şerh-i Mecmau'l-
Bahreyn), (Haşiye-i Mülteka), tıbdan (Şerhu mucizü'l-Kanun el-Mü-
semma bihallil Muciz), nahivden (Şerhu lübabi'l-Müsemma bi keşfi'l-
îrabi), ahlâk ilminden Sultan I. Beyazıd'a hediye ettiği (Ahlâk-ı Cemali)
ismindeki eseridir ki, üç makale üzerine tertip edilmiş olup:
1. Nefse,
2. Müteallekatına,
3. Muamelâta
dair ahlâkdan bahseder. 791 H. de Aksaray'da vefat ettiler. Bir de 2. Be-
yazıd adına yazılmış (Şerhu' Müşkilâti'l-Kur'âni'l-Kerîym ve Şerhu
müşkilâti'l-Ehadis) isminde Farsça bir cild üzerine tertiplenmiş yüksek
bir eseri vardır.
Yazılış tarihi 776 H. olan kendi el yazısı ile yazılmış (İzah) şerhi
nüshası İbrahim Paşa kütüphanesindedir.
(1) 800 H. tarihi adamlarından fıkıh ve ahlâkdan »İmadü'l-İslâm» sahibi
Abdurrahman İbni Yusuf da Aksaray'dan yetişen âlimlerdendir. (İmadü'l-İs-
lâm) esasen Molla Abdü'l-Aziz'in Parsça yazdığı «Umdetü'l-İslâm»ının geniş
olarak tercemesidir. 850 H. tarihinde yazılmış toir nüshası Akşehir kütüphane-
sinde tarafımdan görülmüş olan «Kitabü's-siyaseti'd^Dünya ve'd-Din»in yazan
olan Şeyh Said ibni İsmail ibni Ömeru'r-Rûmî el-Aksarayî ile bir nüshası Aya-
sofya kütüphanesinde mevcud olan :
«Nihayetü's-Sualü ve'l-ümniyyetü fi talimi'l-feraset»in yazarı Muhammed
ibni İsa ibni İsmail el-Hanefî ve «Menar» sarihlerinden olup 727 H. de eserini
tamamlayan İsa ibni İsmail de Aksaray'dan yetişen müelliflerdendir.
— 292 —
CELÂLEDDİN MUHAMMED ÇELEBİ
Fazilet sahiplerinden muhakkik bir zat olup Amasya kadısı Şem-
seddin Ahmed Efendinin oğludur. Amasya'da «Ziyareli oğlu» adıyla
meşhur olduğu gibi, «Resûl-i Rûmi» ismiyle de tanınmıştır. Tahsili
Amasya ve Mısır'dadır. Mısır'da müderrisliği vardır. 793 H. de Mısır'da
vefat etti.
«Menar», «Meşarık», «Buhari», «Telhis»e muhtasar ve faydalı şerh-
leri ile «îmanın ziyade ve noksanı» hakkında yazdığı risale faziletinin
şahididir.
CELÂLEDDİN EL-EVCÎ
«MUHAMMED CELÂLEDDİN İBNİ ABDULLAH BİRGİVλ
1000 H. küsur tarihleri adamlarından faziletli bir zattır. Zamanında
«İkinci Birgivî» şöhretiyle tanınmıştır.
Eserleri basılmamış olup görülebilenleri aşağıdadır :
(Haşiye alâ Haşiyeti îsam li'l-Kadî Beyzavî)
(Haşiye alâ Haşiyeti Mirza Can li'l-Allâmeti'd-Devvanî)
(Haşiye alâ Haşiyeti Es-Seyyid alâ Şerhi muhtasarü'l-Münteha fi'i-
Usûl)
(Haşiye alâ el-Bercendî fi'l-Hey'et)
(Haşiye alâ Şerhi Emsile li'l-Fadıl - Sürûrî Çelebî-i Tirevî)
CARULLAH VELİYYÜDDîN EFENDİ «YENİŞEHİR FENARλ
1151 = 1738
Fazilet sahibi bir zat olup Yenişehir'de doğmuştur. Yedi sene Mek-
ke-i Mükerreme'de yerleşmesinden dolayı kendisine «Carullah» lâkabı
verilmiştir. Bu esnada Nakşibendî büyüklerinden Yekdest-i Mekkî vası-
tasiyle tarikata girdi. Fatih civarında Karakolhane arkasında yaptırdığı
Medrese ve kütüphane avlusunda gömülüdür. Vefat tarihi 1151 dir.
Eserlerinin büyük bir kısmı kütüphanesinde mevcud idi. Ancak adı
geçen kütüphanenin zelzeleden harap olması sebebiyle mevcut kitaplar
umumî kütüphaneye naklolunmuştur.
Bazıları aşağıdadır :
319 Hadis-i Kudsiyi Câmi' yüksek eser, Kur'an-ı Kerim'in kıraatın-
dan, irabından, kıraat-i Kur'an hocalarının «kurra» hal tercemelerinden
bahseden (El-Furkan), (Şerhu Çığmîni'ye haşiye), Kavl-i Ahmed'e haşi-
ye), (Huseyniye'ye haşiye), ((Tasdikat'a haşiye), (Adab-ı Miri'ye haşi-
— 293 —
ye), (Taşköprülü'ye haşiye), (Şerhu Makasıda haşiye), (Tefsir-i Kadî
Haşiyesi îsam'a haşiye), (Mir'at'a haşiye), (İrabü'l-Kur'an), (Fezail-i
Cihad), Âdab-ı Birgivî Şerhi), Köprülüzade Numan Paşanın (Risaletü'l-
Adh fi Hal-i Hazır) risalesine (şerh ve haşiye) dir. Bu eserinin nihaye-
tinde istifade ettiği ve feyz aldığı zatları saymıştır. Bir nüshası Köprülü
kütüphanesindedir.
CEMALEDDİN MUHAMMED EFENDİ
«BEREKETZADE DAMADI - İSTANBULλ
Şer'-i Şerifin siyasetine vakıf hamiyet-i diniyyesiyle tanınmış bir
zat olup İstanbulludur. Usûl gereğince tahsilini tamamladıktan sonra,
Meşihat-ı îslâmiye kalemlerinde kâtiplikle, taşralarda Kadı naibi olarak
güzel hizmetler ifa etti. Yukarıda hal tercemesi yazılı bulunan Âtıf Bey,
pederidir.
Son memurij^eti olan Mısır kadılığında iken 1318 H. tarihinde vefat
ederek İmam-ı Şafi'i Hazretlerinin kabristanında bulunan Ali Hilmi
Paşanın kabrinde medfun merhum Osman Mahir Paşanın kabri yanma
defn edildi.
Kıymetli eserlerinden :
1 — (Es-Siyasetü's-Şer'iyyetü fi hukukı'r-Râ'î ve seadeti'r-Ra'iyeti) :
Arapça olan bu eser hikmet ve fazilet sahibi yazarlardan Adanalı Esma'i
mahlâsiyle şöhret bulmuş Adanalı Yusuf Ziya Efendi tarafından terceme
edilerek Mısır'da basılmıştır ki, bütün siyaset adamlariyle hukukçular
için istifadeli, kıymetli bir eserdir.
2 — (İhticab): Müslüman kadınlarının ser'i tesettürlerinden bahse-
den mühim bir eser olup Arapça metniyle «Esmaî» Efendi tarafından ya-
pılan tercemesi Mısırda basılmıştır.
Bunlardan başka «El-Muhafazatü ale'd-Din ve'l-ihtimam-ü bi's-salâ-
tilleti hiye ehemmü erkânihi» ve «Beyanü't-Terakki bi'd-din ve reddü
ale'l-kailine bi't-Terakki bi'l-vesaili'l-maddiyeti» ve «Tahkikun fi mes'ele-
ti'l-Kaza-i ve'l-Kaderi ve innehuma saikani ile'lameli Lâ ile'l-keseli» isim-
lerindeki risaleleri de yukarıdaki isimleriyle Esmaî Efendi tarafından
Türkçeden Arapcaya terceme edilerek Mısır'da basılmıştır.
ÇİVİZADE MUHYİDDİN EFENDİ «MENTEŞEVλ
945 = 1538
Şeyhu'l-İslâmlık makamına nail olan âlimlerden olup Menteşe med-
resesinde «Çivi» Efendi lâkabiyle tanınmış bir müderrisin oğludur. Tahsil
için îstanbula gelerek Taczade Saidî, Fenarîzade Muhyi'd-Din, Karabalı
Efendiler gibi, meşhur âlimlerden istifade etti. Tahsilini tamamladıktan
— 294 —
sonra Edirne, Bursa, Çorlu medreselerinin müderrisliklerinde bulundu ve
934 H. de Mısır kadılığı hizmetlerini ifa etti. 945 H. de meşihat makamı-
na erişti. Üç sene dokuz ay geçtiğinde tekaüd edilerek inzivaya çekildi.
Şeriat ilimlerinde ihtisas sahibi idi. (El-İsar fi şerhi'l-Muhtar ve Hüsnü'l-
Kari fi't-Tecvid) isimlerinde fıkıh ilmine ve tecvide dair eserleri vardır.
Mutasavvıflar zümresini sevmediği, Şekayık'da nakledilmiştir. 945 H. ta-
rihinde vefat ederek Hz. Halid (R.A.) civarında Küçük Emîr Efendi'nin
batısına defn edildi.
Damadı (Fetava-yı Hamidiye) müellifi Konyalı Hamid Efendi ile
oğlu Muhammed Efendiler de meşihat makamına nâil olmuşlardır. Mu-
hammed Efendinin «El-Eşbahü ve'n-Nezair»e mufassal talikatı vardır.
Bir mukaddime ile üç makaleyi havi olan «Besmele» risalesinin müel-
lifi Hamza b. Hacı Cüneyd Efendi de Menteşe'den yetişen yazarlardandır.
ÇAVUŞZADE İBRAHİM EFENDİ (İSTANBULÎ)
1150 = 1737
Âlimler ve kadılar zümresinden bir zat olup İstanbulludur. 1150 H.
de Eyüp naibi iken vefat etti. Kasımpaşada hanesinin yanında medfun-
dur. Hüdaî hazretlerinin halifesidir.
Eserleri :
(Essafiye fi serhi'ş-şafiye) , (Sahaifün fi'l-feraiz), (Mecmau'l-Letaif)
tir.
Hal tercemesi yukarıda geçen Meşrepzadenin torunu, Şeyhülislâm
Arif Efendi muasırı olan Çavuşzade Muhammed Aziz Efendinin de (Dür-
rü's-Sükûk) isminde matbu bir eseri vardır.
ÇÖMEZ KADI AHMED EFENDİ (SİLİFKEVÎ)
1091 = 1680
Fazilet sahibi bir zat olup Silifkelidir. 1091 H. de Bursada vefat etti.
Mufassal bir (Sûre-yi Furkan tefsiri) j^'le (Bina şerhi) ve bazı risaleleri
vardır. Kaygan Camii Şerifi avusunda medfundur.
ÇÖMEZZADE MUHAMMED ŞEVKİ EFENDİ (BURSAVÎ)
1100 = 1688
Faziletli şairlerden bir zat olup yukarıda hal tercemesi yazılı Kadı
Ahmed Efendinin oğlu. Bursa doğumludur. Genç iken (Canı, Şevki cen-
nete azmeyledi) mısramm delâleti olan 1100 H. de Bursada vefat etti.
Kaygan Camii Şerifi mihrabı önünde pederinin yanında medfundur.
— 295 —
Eserleri ahlâk ve tasavvufa ait olup heca harfleri üzerine tertip edilmiş
(1800 Hadis-i Şerif), Kelâm-ı Kibar ve Darb-ı Mesellerden mürekkep
(Zübdetül Makal Li Erbail Akli vel Kemal) ile fıkıhtan (Hace-i Kuzat),
tarih ve muhadarattan (Evveliyat), (Şerhu Mahsusat) ve hal tercemele-
rinden (Menakib-u Ebu îshak Kâzrûfıî) dir.
Şiirlerinden :
Asar-ı tegafül görünür her nigehinde
Eya ne günah eylemişiz hak-i rehinde
Ümîd-i Sahah eylemesin şam-ı gammda
Bir dil ki, esirin ola zülf-i siyehinde
ÇELEBİZADE ABDURRAHMAN EFENDİ (İSTANBULÎ)
Fazilet sahiplerinden bir zat olup İstanbulludur. îmam Fahreddin
Razı'nin Kelâm ilminden (Metalihi Aliyye) ismindeki meşhur eserini
şerh etmiştir ki, ilminin ve faziletinin burhanıdır.
ÇORBACIZADE MUHAMMED İBNİ HÜSEYİN EFENDİ
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Vidinlidir. 1111 H. de Rusçuk Müf-
tüsü iken (Zeynü'l-Akaid) adiyle Türkçe bir eser yazmıştır.
Silistreli Yusuf İbni Mustafa Efendinin de (Sefinetü'l-Muttakîn) is-
minde Türkçe bir akaidi vardır ki, nüshası Hekimoğlu Ali Paşa kütüpha-
nesinde mevcuttur.
ÇERKEŞİZADE OSMAN VEHBİ EFENDİ (ÇERKEŞÎ)
1277 = 1860
Sultan Abdülmecit Han devrinin başlarında yetişen âlimlerden olup
Şabanîye şeyhlerinin büyüklerinden Çerkeşli Mustafa Efendinin oğludur.
Aşağıdaki risalelerini ihtiva eden matbu bir mecmuasını Tire kütüphane-
sinde gördüm.
1 — (Emsile)
2 — (Kelimat-ı Mutasarrife ve kavaid-i i'lâl)
3 — (Âmil, Mâmûl, İrab ve Mûribat)
4 — (Mamulât-ı Mevsule ile'l-Meçhulât)
5 — (Tercemetü'r-Risaleti'l-Müteallikati bi tilke'l-malûmat)
— 296 —
Esad Efendi kütüphanesinde Sultan II. Mahmud namına (Hısnü'I-
Hasin) isminde bir eseri ve Mısır'da basılmış (înnellahe Yuhibbül Abde
Et-takiyyen-nakıyye'l-hafiyye) hadisinin şerhine dair rialesi vardır. 1277
H. de Ankarada vefat etti. Erzurum mahallesi kenarında Topraklık denen
yerde medfundur.
ÇEŞMİZADE MUHAMMED HALİS EFENDİ (İSTANBULÎ)
1297 = 1879
Fıkıh ilmi âlimlerinden bir zat olup İstanbulludur. Dedesi, Muham-
med Efendi Çeşme kazasının Kekre köyündendir. Fetva emini iken 1297
H. de Üsküdarda vefat etti. Kısıklıda Selâmi Ali Efendi yakınında med-
fundur.
Fetva kitaplarından netice, Ali Efendi, Behçet, Abdürrahim, îbni
Nüceym fetvalarmdaki onbiri aşan fetvayı şerifleri kolayca bulmak için
cetvelli bir tarzda (Hülasatü'l-Ecvibe) isminde iki cilt yazma eseri ile
Feraizden bir kitabı vardır.
ÇERKEŞİZADE MUHAMMED TEVFİK EFENDİ (İSTANBULÎ)
1313 = 1901
Büyük kazaskerlerden faziletli bir zat olup yukarıda hal tercemesi
geçen Osman Efendinin oğludur. Ankarada doğmuş, tahsilini Istanbulda
yapmıştır. Tahsilini bitirdikten sonra naib olarak seyahat etmiştir. 1302
H. de Meclis-i Tetkikatı Şer'iyye azalığı ile beraber Meclis-i Meşayıh na-
zırlığına tayin olundu. 1319 H. de vefat ederek Aksaray civarında Sofu-
larda Şeyh Ekmelüddin dergâhına defnedildi.
Matbu eserleri: (Meziyyet-i îslâmiyye), (Gayetü'l-Beyan fi ilmi'l-Mi-
zan), (Behçetü't-Taraf fi ilmi's-sarf), (İsmalü Nahvi Arabi), (Hediyyetü's-
Sibyan), (Miftahü'l-Akaid), (Levayihu'l-Kudsiye Fi Fezail-i Şeyh'i-Ek-
ber), (Mecmua-yı Fezail El-Itkan Fi Tahkiki'l-îman), (Tahkiku İdrakat),
(Risale fi kabulü't-Tevbe) ile 1283 H. de Mısır yüksek kadılığında iken bas-
tırdığı (Divançe) sinden ibarettir. (Divançe)deki «Vücud» redifli Nâ'ta
ait kasidesinden :
Mey gibi verdi safa, halka teeellâ-yı vücud
Böyle pür neşve midir camı müeellâ-yı vücud
— 297 —
Oldu dibace tarrazi suhufi sun'i Kadîr
Cevher-i harf-i güheıpâreyi esma-yı vücud
Keşfolur dide-i sahibi nazara sırr-ı kader
Çeşm-i im'ânma duş olsa meraya-yı vücud
Zahir olmazsa nola dide-i zahir bine
Sirrîker neki-i rûyi gül rana-yı vücud.
DİVRİKLİ FAHREDDİN MUHAMMED EFENDİ
723 .= 1323
Sultan Osman Gazi devrinin büyük âlimlerindendir. Hal tercemesi
Şeyhler faslında mezkûr Yar Ali Çelebi'nin dedesi bu zatm amcasmm
oğludur. 723 H. de Şam'da vefat etti. Arabî ilimlerin her kolu ile nazım
ve nesre de vakıf bir mütahassısdır. Meşhur Ebu Hayyan Endülüsî, (Ki-
tab-ü Şüara-yı Asr)ında, bu zat hakkında; «yazdığı eserlerden Arapça
nahiv manzumesini bana arzetti. Hakikaten takdirimi mucip oldu ve ken-
disinden Türkçeyi ve Farsçayı öğrendim. Türk dilinin kaidelerini beyan
eden (Ummehatü'l-Kelimeteyni) isminde bir kasidesi olduğu gibi, güzel
bir lügati ve başka kasideleri de vardır», demektedir. Bu kaside (Keşfü'z-
Zunûn)da «Kaside fi Kavaidi Lisani't-Türk» maddesinde zikrolunmuştur.
(Kudûrî) kitabını da nazma çektiği tesbit edildi. Bu yüksek zattan istifade,
ilim ve edep öğrenenlerden birisi de Mevlânâ Kadı Muhammed îbni El^
Mansurî Kılaun olduğu Kureyşinin (Tabakatü'l-Haf iye) sinde yazılıdır.
Üç lisanda nesir ve nazma muktedir idi.
Bir aralık Gazze'de «Hasbe» yani şimdiki polislik vazifesini yaptı.
Türk kabilelerinden Salur «Salgar» kabilesindendir.
DEVLETOĞLU YUSUF «GALIKESİRλ
Âlimlerden şiire kaabiliyeti olan bir zat olup Balıkesirlidir. 827 H.
de Fıkıhtan meşhur (Vikaye) yi manzum olarak terceme etti. Bu terce-
menin elime geçen bir nüshasını Balıkesir kütüphanesine hediye ettim.
Tercemenin matlâmdan :
Evvel Ismullah ile başlayalım
İşi bismillâh ile işliyelim
— 298 —
İş ki, bismillâh ile başlansa ger,
Akıbet hayr ile olur muteber
İş ki, bismîllâb ile başlanmaya
Akıbet ebter olur, işlenmeye.
Yunus İbni Ahmed Sofyavî isminde bir zatın 977 H. de yazdığı mu-
fassal bir (Vikaye şerhi) vardır.
«DİNKOZ» AHMED EFENDİ (BURSAVÎ) (i)
Fatih devri âHmlerinden olup Tekeli'dir. Bursada Yıldırım Beyazıt
Han medresesi müderrisi iken vefat etti. îlmi Sarftan (Merah) ve (Mak-
sud)a birer şerh yazmıştır ki, birincisi basılmış olup talebeler arasında
meşhurdur. Mes'ud Rûmî'nin (Adabül Cedel) isimli kitabiyle (Haşiye-yi
Tecrid)e ve (Feraiz-i Seyyidî)ne (Adabı Fâzıla) ya da haşiyeleri vardır.
DEDE CENGİ EFENDİ (AMASYA Vî)
975 — 1567
îsmi İbrahim Kemaleddin şöhreti Kara Dede, doğum yeri Amasya
civarındaki Sonsa köyüdür.
Tabakçılık ile meşgul iken eliften başlamak suretiyle ilim tahsiline
koyulmuş çalışkanığı ve yaradıışmdaki istidadın yardımiyle kısa bir
müddet zarfında âlimler arasında geçerli olan ilimleri tamamlamış ve
ilmî mevkileri dolaştıktan sonra Bursada yerleşmiştir.
«Gülşeni Cennat ona me'vâ ola» mısramm gösterdiği 975 H. de ve-
fat ederek Set başında büyük Kilise karşısındaki sokak içinde Hoca Mu-
hammed Karamanı mescidi avlusuna defnedildi. Bir çok ilimlere vakıf
bir zattır.
Eserleri: Nahiv ve edebiyat ilmi âlimlerinin tabakalarını ve hal ter-
cemelerini beyan eden (Tabakatün Nühat), (Tefsiri Kadı), (Sadrü'ş-
Şeria), (Mevakıf), (Hayali Haşiyeleri) yle talebeler arasında «Dede Cen-
gi» ismi ile damgalanmış olup Sarf, Nahiv, Lügat vesaireden bahseden
matbu (İzzi Şerhi Sadeddin Haşiyesi) ile (Lüccetü'l-Fevaid) ismindeki
(1) Bu kelime Bursada sağlam vücutlu yerinde kullanılan bir tâbirdir.
Mezkûr zatın kabri olmak üzere Kükürtlü civarında Çekirge caddesi üzerinde
bir mezar ziyaret olunmakta ise de (Güldeste-yi Riyaz-i İrfan) da mevlevihane
karşısındaki mezarlıkta medfun olduğu yazılmıştır.
— 299 —
mecmua, (Menakib-i Evliya), (Masarıf-ı Beyti'l-Mal) ve (Siyasetname)
dir.
Fıkıhtan (Vehbaniye) tarzında bir de manzumesi vardır. Yedi sene
Kefe müftülüğü yapmıştır.
(Siyasetname) si Meşrepzadenin torunu Şeyhülislâm Arif Efendi
tarafından tercüme olunmuş ve basılmıştır.
DEŞİŞİ MUHAMMED EFENDİ (AMASYA Vî)
Lügat ilmi mütehassıslarından Farsçanm inceliklerine vakıf bir zat
olup Amasyalıdır. Mısır kumandanı Hasan Paşa namına 988 H. de yaz-
dığı (Tuhfeü's-Seniyye îlâ Hazreti'l-Haseniye) ismindeki Farsça lügati
âlimler ve edipler arasında (Lûgat-ı Deşişî) adiyle tanınmıştır ki, Fars-
ça kelimeleri Türkçe karşılıklarıyle şerh etmiştir.
Bu lûgatm 1080 H. de telhis edilmiş bir nüshası Umumî kütüphane-
de mevcuttur.
DUKAKÎZADE OSMAN BEY C)
1012 = 1603
Osmanlı âlim ve tarihçilerinden bir zat olup îmamı Suyutî'nin Müf-
redat-ı Tevarihi ile bazı faydalı bahisleri ihtiva eden (Evveliyat) mı bir
takım ilâvelerle terceme ve hece harfleri üzerine tertip ettiği «Ezharül
Cemail fi Vasfi'l-Evrail» (-) adlı eserini Sultan III. Murad'a takdim ede-
rek mükâfata mazhar olmuştur. Bir de îbni Arab Şah'm (Fâkihetül Hü-
lafa)smı terceme etmiştir ki, bir nüshası Halis Efendi kütüphanesinde
(1) Biraderi Dukakînzade Ahmed Paşa da Arif şairlerden bir zattır ki,
Amasya'da medfundur. Şiirleinden:
Canı Yûsufunu Mısr-ı vücudunda bulursan
Kenan iline ismini sultan eyle derler
Vaiz bizi korkutma cehennemde od olmaz
Her kişi odin yanmağa bundan eyle derler.
(2) Bir mikdarı İkdam gazetesi ile tefrika şeklinde neşrolunmuştur.
— 300 —
vardır. Yıldız kütüphanesinde manzum Hamsesi mevcuttur. 1012 H. de
İstanbul Kadılığından ayrılarak vefat etti. Fatih civarında Âşık Paşanın
avlusunda medfundur. (Mülteka Şarihlerinden ve Niyazi Mısrî'nin hali-
felerinden Müderris Uşşakî Mustafa Efendi de orada medfundur). Eski
tarz üzerine güzel yazı yazma sanatına sahip bir zat olup bazı mektup-
ları (Gülzar-ı Münşaat) isminde matbu risalede vardır. İstanbul Kadı-
larının hal tercemelerini derleyen bir eseri olduğu gibi (Muhammediye)
sahibi Yazıcızade Muhammed Efendinin (Megaribü'z-Zaman)mı da ih-
tisar etmiştir.
DERVİŞ MUHAMMED EFENDİ
1023 = 1614
Osmanlı âlimlerinden Abdü'l-Cebbar Efendinin oğludur. Yüksek il-
miye mevkilerini dönüp dolaşarak İstanbul Kadılığına kadar yükselmiş-
tir. 1023 H. de tekaüd olduğu halde İstanbulda vefat etti. Eserleri: (Şer-
hu Hidaye), (Haşiye-yi Şerh-i Miftah), (Haşiye-yi Şerh-i Tecrid) vesai-
redir.
DEBBAĞZADE NUMAN EFENDİ (İSTANBUL!)
1114 = 1702
Hoca Saadeddin Efendinin torunu Ebu Said Efendinin kızının oğlu-
dur. Mısır mollalığına nail olmuştur. 1114 H. de îstanbulda vefat etmiş-
tir. Bilhassa Fıkıh ilmi ve Feraizde tam bir ihtisas sahibidir. (Fetava-yı
Nûmaniye), (Tuhfetü's-Sükûk) eserlerinin başlıcaları olup (Sükûk)u
basılmıştır.
DEDE EFENDİ (BURSA VÎ)
1147 = 1734
Fazilet sahiplerinden ve ediplerden bir zat olup aslen Erzurumlu-
dur. Bazı ilmî mevkilerde bulunarak 1147 H. de Bursada vefat etti.
Hisarda Sadi Fakih mahallesinde yaptırdığı Daru'l-Kurra'nm avlu-
suna defnedildi. Üç lisanda şiirleri vardır. 1096 H. de tamamladığı (El-
medhatü'l-Kübra mine'l-Kelâmi'l-Kadim fi Hakkı Seyyidina Muhamme-
deni'l-Mustafa) ismindeki eserinin kenarında eserlerinden (El-vesiletü'l-
— 301 —
Uzma fi Şemaili'l-Mustafa Hayru'l-Vera) adlı eseriyle beraber 1301 H.
de Mısırda Bulak matbaasında basılmıştır. (El-Medhatü'l-Kübra)yı Türk-
çeye terceme etmiştir ki, nüshası Nuruosmaniye kütüphanesinde mev-
cuttur.
Bir de (En-nüshatü'l-Kübra fi Velâdeti Hayri'l-Vera) isminde Türk-
çe bir eseri vardır ki, Magosa'da iken bazı ilâvelerle Arapçaya tercüme
ederek (Kitabı Şemail fi Hakkı Hayri'l-Evahir ve'l-Evail) ismini ver-
miştir.
Ömrünün sonlarında Reisü'l-müderrisin (Müderrislerin başı) ve Da-
ru'l-Hadis müderrisi olmuştur.
Yaptırdığı Daru'l-Kurra 1270 H. de vuku bulan zelzelede yıkılmış-
tır. (Ahkâmı Müfide) isminde bir eseri daha vardır.
(Vasfü'l- Mahmud fi Menakibi'l-Abai ve'l-Cudûd) ismindeki eserin-
de kendisinin nesep zincirini sayarak Şemseddin Tebrizî hazretlerine
dayandığını bildirmektedir.
DEBBÂĞ MÜFTi AHMED EFENDİ (MARAŞÎ)
1165 = 1749
Maraş'tan yetişen âlimlerdendir. 1165 H. de memleketinde vefat
etti. (Fatiha-ı şerife şerhine haşiyesi), (Vaz'iye risalesi) gibi, eserleri
vardır.
Bir de Enbiya sûresinde :
âyeti kerîmesinin tefsirinde (Keşfü'z-Zunûn) sâhibi tarafından Keşşaf
ve Beyzavî üzerlerine irad olunan eşkâlden Kaadî muhassisi Sa'dî Çe-
lebinin vermiş olduğu cevabın tahkiki maksadıyle Şeyhülislâm Efendi
tarafından vâki emir gereğince Kaz-âbâdî ve Es'ad Yanyavî tarafından
— 302 —
yazılan risaleye zeyl olmak üzere, ayrıca bir risalesi vardır ki, Besmele-
den sonra başlangıcı şöyledir:
(Kur'ân-1 Kerîm şahidlerinden (delillerinden) Allah'ın birliğine de-
lil olan en büyük tevhid sözü Peygamber Efendimize (S.A.S.) hitaben
inzal buyurulan şu âyet-i kerimedir: (Ben o peygambere salât ü selâm
ederim. «De ki, bana ancak şöyle vahy olunur: « — İlâhınız, ancak bir
ilâhdır. Şimdi siz (en müşrikler), müslüman oluyor musunuz?» Enbiya
Sûresi - Âyet: 108.)
DURRİZADE MUSTAFA EFENDİ (ŞEYHÜLİSLÂM)
1175 = 1761
Şeyhülislâm Dürri Efendinin oğludur. 1175 H. de vefat ederek Edir-
nekapısı haricinde Lâlizade çeşmesi arkasındaki cadde kenarına defne-
dildi. Fıkıh ilminden «Dürre-i Beyza» ismiyle yazdığı muteber bir eseri
vardır ki, Müstakimzade yazısıyle yazma bir nüshası Es'ad Efendi kü-
tüphanesindedir. Şer'î hükümleri tam bir adalet ve namusla yerine ge-
tirir ve beş vakit namazı cemaatle kılmaya devam etmekle beraber ak-
şam namazından sonra yatsıya kadar seccade üzerinden kalkmayıp Ce-
nab-ı Hakka tazarru ve niyaz ederdi.
DAVUD KARSt
1160 = 1747
Âlimlerin sonuncularından Züht ve Takva tarafı galip bir zat olup
Karslıdır. Tahsilini İstanbul ve Mısırda tamamladı. Âlimler arasında
muteber olan eserlerinin meşhuru 1151 H. de Mısır'da yazdığı (Şerhu
Alâ Usuli'l-Hadis Li'l-Birgivî)dir. (Risale mine't-Tefsir), (Şerhu Kasi-
— 303 —
de-i Nuniye mine'l-Akaid), (Şerhu Muhtasari't-Tehzip El-Müsemma bi
Tekmileti mine'l-Mantıki vel Âdap), (Şerhu îsa Goci mine'l-Mantık) ,
(Risale fi Beyani'lKazai ve'l-Kaderi mine'l-Kelâmi), (Şerhu Emsile mi-
ne's-Sarf) gibi başka eserleri de vardır.
İşbu eserlerden (Usulü Hadis) ile (Nûniye) ve (Emsile) şerhleri ba-
sılmıştır. 1160 küsur tarihinde Birgi'de vefat ederek Birgivî Muhammed
Efendi merhumun yanma defnedildi.
Oğlu Ömer Efendinin de yanında medfun bulunduğu mezar taşın-
dan anlaşılmaktadır. Osman Efendi isimli diğer oğlunun da (Tefsirü'l-
Müşkilâti ve Kâşifü'l-Galatati) ve (Miftahü'l-Fatiha) isimlerinde eserle-
ri vardır.
DAMAD HÜSEYİN EFENDİ (DİNARÎ)
1303 = 1885
Dinar kazasına bağlı Dazkırı nahiyesi köylerinden Kemişi köyün-
dendir. Tahsilini tamamladıktan sonra Burdur'da müderrislik yaparak
ve eser yazarak hayatını geçirmiştir. Eserleri:
(Haşiye-i Gâzi Mîr), (Haşiye-i Celâl), (Risalei Ruh), (Risalei Nefs)
ve sairedir. Vefatı 1293 H. de, kabri Burdurdadır.
Usûl Haşiyesi ile tedvin edilmiş kitaplara bir hayli talikat yazan ve
1303 H. de Burdur'da vefat eden Bulgurzade Hasan Efendi de âlimler-
den bir zattır.
DUVALARLI - DUALARLI HACI OSMAN EFENDİ (KÜTAHYA Vİ)
1297 = 1879
Değerli âlimlerden bir zat olup Kütahya'da doğmuştur. Çocukluğun-
da Dualar köyüne giderek orada büyüdüğü için «Duvalarlı» şöhretiyle
anılmıştır. Tahsili Hadimi oğullarından Şehid Ahmed Efendidendir. Tah-
silini tamamladıktan sonra memleketine dönerek defalarla icazet ver-
meğe muvaffak olmuştur. 1297 H. de vefat ederek Ulu Cami civarına
defnedildi. Tövbekâr Velinin tövbesiz Veliden kırk cihetle faziletli oldu-
— 304 —
ğuna dair bir risalesiyle diğer risaleleri varsa da basılmamıştır. Oğlu
Ahmed Asım Efendi de âlimlerden bir zattır. (İrade-yi Cüziyyenin tah-
kikatına dair basılmış risalesi vardır. 1307 H. de İzmirde vefat ederek
Kâtipoğlu kabristanına defnedildi.
DANİŞ AHMED EFENDİ (MANASTIR!)
1316 = 1898
Alim şairlerden bir zat olup Manastırlıdır. Arap diline hususiyle
Farsçaya tam vukuf sahibi idi. İstanbul'da tahsilini tamamladıktan son-
ra Manastıra dönmüş, uzun müddet müderrislik yaparak ve eser yaza-
rak hayatını geçirmiştir. Vefatı 1316 H. de, kabri Manastırda Çilekli ka-
rakolu tarafından Pirlepeye giden caddedeki müslüman mezarlığı kena-
rında, âlimlerin âriflerinden Bursalı kitapçı Mustafa Efendi merhumun
yanındadır.
Eserleri: Lügat tahlilleriyle beraber (Terceme-i Makamat-ı Hari-
rî) (^) (Şerhu Divan-ı Sultan Selim-i Evvel), Mecmua-yı Kavaid-i
Farisiyye) ile (Divançeleri)nden ibarettir.
Şiirlerinden :
Felâtuiîi hakikat ittikâ etmez, emri tadbirle
Zimamı ihtiyarın, eyle teslim hükmi takdire...
DAHKÎ MUSTAFA EFENDİ
1090 = 1679
Kadılardan ve fıkıh ilmi mütehassıslarından fazilet sahibi ve edip
bir zat olup Sirozludur. «Adni me'va ide Dahkîye ilâh» mısramm gös-
terdiği 1090 H. de İstanbul'da vefat etti. Şeyh Vefa yakınındaki Molla
Güranî Camii avlusunda medfundur. Eserlerinden: Kendi el yazısı ile
yazma (Levazimü'l-Kuzatı Ve'l-Hükkâm) ile (Matlûbu'l-Fukaha ve Mer-
gubü'n-Nübeha) isimlerindeki eserleri, Kara Mustafa Paşa kütüphane-
sindedir,
(Camiü'l-Uyub) isminde bir eseriyle inşa kaidelerinden bahseden
(münşaatı) da vardır.
(1) Müellifi tarafından vakf edilmiştir.
~ 305 —
EBU'S-SENA MAHMUD İBNİ AHMED CEMALEDDİN KONEVÎ
Yukarıda sözü geçen Ahmed îbni Mesud Konevî'nin faziletiyle ta-
nınmış oğludur. İki defa Şam kadılığında bulundu. Derin bir âlim oldu-
ğuna eserleri şahiddir.
Eserleri :
(Şerhu Muğni'l-Müsemma bi Kitabi'l-Münteha fi Usûli Fıkıh), (Ki-
tabü'l-Kalaidi fi Şerhi'l- Akaid), (Kitabü'n-Nedide fi Şerhi'l-Umdet-i Fi
Usul), (Ihtisaru Şerhi'l-Hidayeti El-Müsemma bi Hülasatü'n-Nihaye),
(Kitabü't-Tefridi fi Şerhi'l-Tecridi li'l-Kudûrî), (Kitab-ı Tezhibi Ahkâ-
mi'l-Kur'an), (Kitabü't-Tekmileti fi Fevaidi'l-Hidaye), (Kitabü'l-Gunyeti
fi'l-Fetava), (Kitabü'l- Cem'i Beyne Vakfeyhilâlin ve'l-Hisaf), (Kitabü'l-
îcazi fi'l-İtirazi Alâ edilleti'ş-Şer'iyye), (Kitabü'l-Mutemedi Muhtasaru
Müsned-i Ebi Hanife), (Kitabü Meşrikı'l-Envari fi Müşkili'l-Âsar), (Mu-
kaddimetün fi Ref'i'l-Yedeyni fi's-Salâti) dir.
EKMELÜDDİN MUHAMMED BAYBURDÎ
786 = 1384
Âlimlerin büyüklerinden ve müelliflerden bir zat olup Bayburtludur.
Vefatı 786 H. dedir. Kutlu Bağanın (Tabakat-ı Hanef iye) sinde zikredil-
miş olan eserleri aşağıdadır:
1
— İnaye - Şerhu Hidaye
2
— Et Takrir - Şerhu Usulü Pezdevî
3
— El Envar - Şerhu Menari'l-Envar
4
— Şerhu Elfiye İbni Muti Fi'n-Nahvi
5
— Şerhu Telhısi'l-Meâni
6
— Şerhu Muhtasar îbni Hacip mine'l-Usûl
7
— Şerhu Siraciye Mine'l-Feraiz
8
— Mukaddimetü'l-Feraiz
9
— Şerhu Tecrid-i Nas'r-i Tûsî
10
— Haşiye-i Keşşaf
11
— Şerhu Meşarik-i Şerif: Hacı Paşa yazısiyle yazma nüshası
Umumî kütüphanededir. 1807 H. de (Zahiretü'l-Mülûk)i terceme eden İb-
rahim İbni Halil de Bayburttan yetişen marifet sahiplerindendir.
F. : 20
— 306 —
EFDALZADE HAMİDÜDDÎN EFENDİ
903 = 1497
Fatih devri âlimlerinden olup yumuşak huylu bir zat idi. Eserleri:
(Haşiye Alâ Metali), (Haşiye Alâ Şerhi Muhtasar), (Ecvibe-i Muknia
Alâ Şarihi Hidayeti li'ş-Şeyh Ekmeleddin) ve sairedir. Vefatı 903 H. de,
kabri Eyüp Camii Şerifi harimindedir. Hayra ait eserlerinden Fatih
yakmmda bir mescidi ile bir medresesi vardır.
EBU'S-SUÜD EL-İMADÎ
982 = 1574
Hal tercemesi ileride yazılı Allâme îbni Kemal'den ilimlerin tahsi-
lini tamamlamıştır. Şeyhler faslında mezkûr Şeyh Yavsî Efendinin fa-
ziletiyle tanınmış oğludur. Zamanımızda yeri tesbit edilemiyen İstanbul
yakınındaki Müderris köyünde doğduğu rivayet olunmakta ise de, Eyüp
civarında medfun olanları bildiren risalede pederi adına yaptırılan son-
radan Sivasi tekkesi ismiyle şöhret bulan dergâhta doğdukları yazılmış-
tır. Kanunî Sultan Süleyman ve Sultan İkinci Selim zamanında otuz se-
ne Şeyhülislâmlık yapmış Osmanlı âlimlerinin defterbaşı ünvanmı ka-
zanmış faziletli ve şanlı bir zattır. Sokullu Mehmed Paşa gibi Sütlücede
ikamet etmişlerdir. (Îrşadü'l-Aklı's-Selîm îlâ Mezaye'l-Kur'ani'l-Azim)
ünvanlı meşhur ve matbu tefsiri şerifleriyle (Fetava-yı Ebu's-Suûd) is-
miyle anılan fetvaları, (Keşşaf) 'm Fetih sûresine ve (Hidaye)nin (Kita-
bü'l-Büyu) kısmına haşiyeleri olduğu gibi, üç lisanda (Türkçe, Farsça,
Arapça) şiirleri de vardır. Arapça şiirlerinin en meşhuru:
beytiyle başlayan (Kaside-i Mîmiye) sidir. Bu kaside Arap bilginlerinden
Garseddin Ahmed el-Halebî ve Şemseddin Muhammed el-Halebî taraf-
larından şerh olunmuştur. Ebu's-Suûd Efendinin bu kasidesiyle diğer
manzum eserlerinden bazıları (Ikdül Manzum) da gösterilmiştir. Sultan
Süleyman'a söylediği Mersiye-yi Garra ki,
beytiyle başlayan enfes Arapça ibarelerden sayılır.
— 307 —
Türkçe şiirlerinden olup, «gibi redifindeki âlimane manzumelerin-
den :
Vakıf olmaz barigâh-ı Alemin tertibine
Bilmeyen saff-ı tealî mesnedi izzet gibi.
Başka beyitlerinden :
Mahvolup gitmez mururi dehirîe bâki kalır
Hame ile safha-i evrakta mestûr olan
Vefatı «Kat intekale'l-mevlâ Ebu's-Suûd», «Mâte ferdü'z-Zamanı
Mevlâna» terkiplerinin gösterdiği 982 H. de olup Hz. Halid civarmdaki
Çarşı caddesinde medfundurlar.
Haremeyn-i Muhteremeynde vefat haberi yayılınca Hicaz uleması
gâip namazı kılmışlardır.
(Cismü'l-hilâfi fi'l-meshi ale'l-huf af ) , (Mevkıfü'l-ukûli fi vakfi'l-
Menkuli), (Tehafütü'l-Emcadi fi evveli kitabi'l-cihadi), (Meakidü't-Tar-
rakati fi evveli sureti'l-Fethi mine'l-Keşşaf), (Gameratü'l-Melihi fi evveli
kasri'l-âmi mine't-Telvihi), (Sevakibü'l-Enzari fi evaili'l-Menari) gibi
fazilâne risaleleri de vardır.
EBUBEKİR GÜRANÎ
1014 = 1605
Kürtlerin faziletli âlimlerinden bir zat olup Hz. Hüseyine bağlı Sey-
yidlerden Hidayetüllah Efendinin oğludur. 1014 H. de vefat etti. Üç cilt
üzerine mürettep (Siracü't-tarik) isminde değerli eseriyle (Mutavvel
Şerhi) vardır.
EBU'L-BEKA EYÜP KEFEVÎ
1094 = 1682
Kefe müftüsü Şerif Musa Efendinin faziletli oğlu olup naiplikle Ku-
düs vesair yerlerde bulunduktan ve Kefe'de otuz sene ikametten sonra
İstanbul'a dönmüştür. 1094 H. de vefat ederek Hz. Halid türbe-i şerifesi
bitişiğine defnolunmuştur. Eserleri :
Sadece (Külliyatı Ebi'l-Beka) ismiyle de tanınmış olan Arapça
(Külliyatü Ulûmi Ebi'l-Beka Alâ Vefki'l-Lûgat {^) ismindeki değerli
eseriyle Fıkıhtan Türkçe (Tuhfetüş Şâhân) ismindeki mecmuadan (Ha-
şiye-i Vaz'iyye) ve (El-Ikdül Ferid) (-) den ibarettir.
(1) (Muhtasar Külliyatı Ebi'l-Beka) ismiyle telhis edilen yazma bir nüs-
hası Manastır kütüphanesinde mevcuttur.
(2) Arap âlimlerinden İbni Abdir Rabbeh ile Melekü's-Said'in Muhadarat
ilminden bu isimdeki eserleri basılmış olup birincisi üç, kincisi bir cilttir.
— 308 —
(Tuhfetü's-Sultan) müellifi Habibüddin Ali ile (Hadayiku'l-Ahyar
fi hadayikı'l-Ahbar) müellifi Ebül Feyz Muhammed îbni Haydar, (Ak-
vemu'l-Vesaili fi tercemeti's-Şemaili) muharriri Lütfullah Efendiler de
Kırım'dan yetişen âlimlerdendir. (Hadayık) 1053 H. de yazılmış olup
yirmi Hadika (Bahçe) üzerine tertip edilmiştir.
ESİRİ MUHAMMED EFENDİ (ŞEYHÜLİSLÂM)
1092 = 1681
Fıkıh ilmi mütehassıslarından bir zat olup Bursalıdır. «Ola âlâyı
irem menzil gehin el - fatiha» mısramın delâleti olan 1092 H. de Bursa-
da vefat etti. Pirinç hanı yakınında yaptırmış olduğu mescidin avlusun-
da medfundur. Fıkıhtan (Camiud Deâvi ve'l-Beyyinat), Fetvalardan
(Hulasateyn) isimlerinde eserleri vardır. Köprülüzade Fazıl Ahmed Pa-
şa ile olan muhaveresi Raşid tarihinin birinci cildinin 26. sahifesinde
yazılı bulunmaktadır. Oğlu Abdü'l-Bâkî Efendinin de «Mizanü'l-Müd-
deiyyin» isminde fıkıhtan Türkçe bir eseri vardır ki, bir nüshası Esad
Efendi kütüphanesinde vardır.
EBUBEKİR İBNİ RÜSTEM ŞİRVANÎ
1139 n 1720
Fazilet sahibi âlimlerden bir zat olup defterdarlık vesaire gibi dev-
let hizmetlerinde bulundu. 1139 H. de îstanbulda vefat etti. Çeşitli ve
nefis kitaplara malik idi.
Eserleri :
(Mâlâ Büdde lil edebi), (Şerhu Tarihi ve's-Saf) tır.
(Vefeyatü'l-âyanm) bir kısmını da terceme etmiştir ki, Veliyyüddin
Efendi kütüphanesinde vardır.
ESAD HOCA
YANYALI HOCA MUHAMMED ESAD İBNİ ALİ
1143 = 1730
Dinî ilimler ve aklî ilimlerde temeyyüz eden Osmanlı müelliflerin-
den fazilet ve irfaniyle tanınmış bir zat olup Yanyalıdır. Alet ilimlerini
memleketinin âlimlerinden müftü Muhammed ve İbrahim Efendilerden
yüksek ilimleri de 1098 H. de İstanbul'da Akşehirlizade İbrahim Efendi-
den tahsil ile arkadaşlarından üstün bir surette icazet almağa muvaffak
— 309 —
olarak müderrislik vazifesine başladı. Bu esnada tahsiline heveskâr ol-
dv.pu riyaziye ve tabiat ilimlerine esas olmak üzere eski Tekirdağ mi'ıf-
tüsü çeşitli ilimlere vakıf faziletli âlim Muhammed Efendiden hesap ve
kozmoğrafyayı ve müneccimbaşı Muhammed Efendiden irtifa usulünü
öğrendi. Bundan sonra da Farscaya merak ederek bu lisanın mütehas-
sıslarından Molla Müncelden meramına ulaştı. Kazandığı ilmî şöhreti-
nin mükâfatı olmak üzere meşihat makamınca ilmî rütbelerden 1111 H.
de İbdıdaî hariç ve 1138 H. de Galata Mollalığı tevcih olundu.
Bu yüksek memuriyeti müteakip o tarihte yeni kurulmuş bulunan
(Darü'ı-Tıbaati'l-Âmire) musahhihliğine tayin edildi. Temeli ve gayesi
nefsin tezkiyesi ve kalbin tasfiyesi olan yüksek tarikatlardan Nakşiben-
dî tarikatına intisab edip Muhammedi füyuzatma nail oldu. Bu şekilde
vakit geçirirken 1143 H. de vefat ederek Edirnekapısı haricinde Em'r
Buharı dergâhı yakınındaki kabristanda toprağa emanet kılındı. (Rah-
metullahi aleyh) merhumun İslâmî ilimler ve hikmetlerle zamanına göre
batı ilimlerine ve felsefesine vakıf fazilet sahibi bir âlim idi. Müslüman-
ların lisanlarından Türkçe, Arapça, Farsça ve hıristiyanlarm lisanların-
dan Lâtince, Rumca da konuşup yazmağa ve hakkıyle tercemeye mukte-
dir ve üç lisanda şiir inşaatına kaadir olduğuna çeşitli eserleri âdil şa-
hittir. Fakat Osmanlı müelliflerinin ekseriyetinde olduğu gibi, bu zatın
da eserlerinin basılmasına gayret edilmediğinden dolayı tabiatıyla zama-
nında kazandığı ilmî şöhreti zeval bulduğu cihetle namı ve fazileti bilâ-
hare — sayıları sınırlı olan — bu yoldaki araştırıcı ve inceleyicilere
münhasır kalmıştır. îlmî eserlerinin bazılarını toplamış olan bir mec-
muası Ragıp Paşa kütüphanesinde mevcuttur. İstanbul kütüphanelerin-
den bulabildiğim diğer eserleri de aşağıdadır:
1 — (Tercemei Şifa li îbni Sina)
2 — (Şerhu Hikmeti'l-İşrakiyye)
3 — (Tercime-i Metalii'l-Envar)
4 — (Terceme-yi Kütübi Semaviye fi hikmet- tabiiyye)
5 — (Terceme-yi Şerhi'l-Envari fi'l-mantık)
6 — Şerhu Manzume-yi Şahidin) : (Bu şerhten başka Şahidi met-
nini terceme ederek memleketine gönderdiği şairler tezkiresinden «Te-
zakireyi Ramiz» de yazılıdır.)
7 — (Mürettep Dîvan)
8 — (Terceme-yi Kütübi Semaviye li Hakim Aristo) : (Damat İb-
rahim Paşa ile Şeyhülislâm Yeni Şehirli Abdullah Efendinin teşvikleri
ile terceme etmiştir)
9 — (Haşiye-i İsbat-ı Vacip)
10 — (Risale-yi Lâhutiye)
— 310 —
Bu eserlerden başka mütalâa ettiği kitapların hemen ekserisinde ta-
likatı görülmektedir.
Mutasavvıfane beyitlerinden :
Anlamaz feyz-i Hüdayı sırrın idrâk eylemez.
Girmeyenler halkayı tevhide Allah aşkına...
Oğlu Muhammed Efendi de marifet sahiplerinden bir zat olup Arap-
ça hendesesi vardır.
ESAD MUHAMMED EFENDİ
(EBU İSHAK İSMAİL EFENDİ ZADE ŞEYHÜLİSLÂM)
1166 = 1752
Osmanlıların şair ve âlimlerindendir. Usûle göre tahsilini tamamla-
dıktan sonra ilmî makamları devrederek Şeyhülislâm olmuşlardır. Ve-
fatı 1166 H. dedir. Kabri Sultan Selim civarında pederinin yeniden yap-
tırmış olduğu camii şerifin avlusundadır.
Şaire Fıtnat Hanımın pederidir. Musiki ilmine de müntesip oldu-
ğuna (Atrabü'l-Âsari fi Tezkiret-i urefa-i edvar) ismindeki «Tezkirei
Hanendegâni» şahiddir. Değerli eserlerinin en meşhuru: «Lehçetül Lü-
gat» (^) adındaki Türkçeden Arapça ve Farscaya terceme edilmiş olan
makbul eseridir. 850 sahifeden ibaret olup 1216 H. de basılmıştır. Bun-
dan başka (Tefsir-i Sure-yi Yasin), (Tefsir-i ayete'l-kürsi), (Tefsirü âye-
ti'n-Nasr) vesair bazı âyeti kerimeler ile (Nazire-yi Etvaku'z-Zehebî
Li'z-Ze mahşeri), (Bülbülname)dir. Şiirleri lâtif ve selîs olup (Hemziye),
(Lâmiye) isimlerinde iki kıta kasidesi olduğu gibi (Bür'e), (Dimyatiye),
(Mudariye) gibi Arapça kasideleri de tahmis eylemiştir. (Behçet) ismin-
de (Lehçe) nin muhtasarı basılı olmıyan bir lügati daha vardır. (Etra-
bül-Asar) Osmanlı musiki üstadlarmm hal tercemelerini havi tek bir
eser olup aslının basılmışı yoktur. Bununla beraber 1311 H. de neşrolu-
nan (Mektep) risaleyi mevkutesinde ibaresi sadeleştirilerek bir hayli
kısmı neşrolunmuştur. Musiki ile meşgul olanlar için istifadeli bir eser-
dir. Bir de çiçekçilik sanatına dair (Gülzar-ı ibrahim) isminde bir eseri
olduğu rivayet edilmiştir.
Beyitlerinden :
Hakikata nazar et, durbîn isen zahid
Mecaz aynasından riya görünür.
(1) Bu makbul eser, meşhur olan mânaları ve aynı mânaya gelen (müte-
radif) Arapça ve Farsça kelimeleri göstermek ve meşhur olmıyan müteradif
lâfızlardan sarfı nazar etmek şartı ile «Muhammed Rifat» isminde bilgili bir
zat tarafından (Mir'atü'l-Lûgat) ismiyle özetlenerek 1293 H. d İstanbulda ba-
sılmıştır. Kitabın aslı, Mora muhacirlerinden ve Donanmayı Hümâyûn yüzba-
şısı emeklilerinden olup Girit adasının Hanya şehrinde sabık iskele memuru
Hasan Efendinin 1188 H. tarihinde basılmıştır.
— 311 —
Kimine manzarı dehir ol ki, çeşmi sûzundan
Nigâhı ibret eyle masiva görünür.
(Zübdetü'l-Lugatü'l-Lehçe) isminde iki cilt üzerine mürettep lüga-
ti da bu alandadır. Fazilet sahiplerinden Nazım Efendinin (Tercümanı'l-
Lûgat) ismindeki iki cilt üzerine tertiplenmiş olan ve 1289 H. de İstan-
bul'da basılan eseri dahi Arapça, Farsça, Türkçe kelimeleri havidir. An-
kara âlimlerinden Kâtibi imiyle meşhur Muhammed İbni Veli adlı zat
dahi Fatih Sultan Muhammed Han'ın emriyle Manisada (Kâtibiye) is-
miyle yazdığı Arapça manzum lügatini Farsça üzerine şerh etmiştir.
Mevlevi şeyhlerinden Muhammed Ali Dedenin de bu sahada (Gevher-i
Manzum) isminde bir lügati vardır.
EBUBEKİR (AMİDÎ)
1190 := 1776
Zamanımızın âlimleri arasında Küçük Ahmedzade şöhretiyle tanın-
mıştır. 1190 H. de Diyarbekir'de vefat etti.
Eserleri :
(Tefsir-i Fatiha), (Haşiye Alâ Tefsiri Beyzavî), (Şerhu Buharı),
(Haşiye Ale'l-Hüseyniye), (Risaleyi Müteşabihat), (Risaletün Finnusubi
Beyne'l-Kazaya), (Risale fi'l Farkı beyne'ş Şey'i ve nakîzihi), (Risale
fi'1-farkı's-Selbî ve'l-Udûli) vesairedir.
1190 H. de vefat ederek Rum kapısına defnedilen (Şerhu Veciz)
müellifi Ömer îbni Hüseyin Efendi de Diyarbekir'den yetişen âlimler-
dendir.
EBU'S-SUÛD MUHAMMED EFENDİ İBNİ ABDULVAHİD EFENDİ
1190 = 1776
Fazilet sahiplerinden bir zat olup «Dede Cengi» torunlarmdandır.
20 - 30 sene Kefe müftülüğünde bulundu, 1214 H. de Kaplan Girayın
ikinci defa Han olduğu zamanda sürgün edildi. Müstakimzadenin (Taç-
name) sinde (Risaletü's-Silsile) isminde bir eseri olduğu yazılıdır. 1145
H. de yazılmış bir de (Risaletün fi Îbahati'd-Duhani) isminde bir risa-
lesi vardır. Celvetî tarikatmdandır.
EBUBEKİR EDİB ÇORÛMÎ (DAMADZADE)
1203 = 1788
Fazilet sahiplerinden bir zattır. Ders vekilliği yapmıştır. Sultan Se-
lim hocalığı da vardır. 1203 H. de vefat etmiş olup kabri İbni Kemal'in
yanında yol kenarmdadır. (Şerhu Nevabiül Kelimi Li'z-Zemahşerî), man-
zum ve mensur (Kitabü'l-Edep) değerli eserlerindendir.
— 312 —
ESKİCİZADE ALİ MEDHİ EFENDİ (EDİRNEVÎ)
1243 = 1827
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Edirneye yakın Helvacı köyün-
dendir. 1243 H. de Edirne'de vefat ederek Zindan altı kabristanına def-
nedildi.
Matbu eserleri :
(îsa Goci şerhi), (Emsile şerhi), (Terceme-yi Cihet-i Vahdet) ile
Birgivî merhumun Tecvid ilminden (Dürri Yetim) tercemesidir. Edir-
ne'de Sultan Selim kütüphanesinde muhtelif ilimlerden bahseden ve
kendi el yazısiyle yazma iki mecmuası vardır. En seçkin talebesi 22 ya-
şında iken 1220 H. de Edirne'de vefat ederek îbrahimpaşa Camii Şerifi
avlusuna defnedilen Kerraz Ali Efendi şöhretiyle tanınmış Ali Vahid
Efendidir ki 16 yaşında (îsa Goci şerhi Fenariye) bir haşiye yazdığı gibi,
19 yaşında da (Fevaidi Vahidiyye ale'l-velediyye) ismiyle âlimane bir
eser kaleme almıştır. Bu eser bilâhare Edirne vilâyeti matbaasında ba-
sılmıştır.
ESAD SADİ EFENDİ (KONEVÎ)
1299 = 1881
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Konyalı Mustafa Efendinin oğlu
ve Balıkesir müftüsü Sabahattin Ali ve'ş-Şuurî Efendinin seçkin tale-
besidir. Edremit ve havalisinde Emîr Hafız ve Emîr Hoca isimleriyle
meşhur olmuştur. Uzun müddet Edremit müftülüğünde bulundu. Nakşi-
bendi tarikatının halifelerindendir. 1299 H. de vefat ederek Edremit ya-
kınındaki Havran'a defnedildi. Eserlerinin en meşhuru (Mir'at haşiyesi)
dir. Akaidden (Enamilü'l-Resail) ismindeki metin bir metni ile (Delai-
lü'l-Mesail) adındaki şerhi ve bunların geniş bir şekilde tercemeleri olan
(Hamailü'l-Vesail) dir ki, her üçü de basılmıştır. Şiire de kaabiliyeti
olup (Divanı Gülzarı Hafız) ismindeki (Sadi) mahlaslı matbu divanında
görülen Arapça ve Türkçe şiirlerinde mânalı parçalar vardır.
EVLİYAZADE HACI ALİ RIZA EFENDİ
1301 .= 1900
Âlimlerin en faziletlilerinden bir zat olup Manisalıdır. îlk tahsilini
Hicazda vefat eden babası Hacı Evliyazade Hacı İbrahim Efendiden gör-
müş, âlet ilimlerini ve yüksek ilimleri İstanbul âlimlerinden Yahya Efen-
diden tamamlıyarak Manisada müderrislik ve fetva verme ile meşgul
olmuştur. Birkaç defa icazet vermeğe muvaffak olan âlimlerdendir.
Ders halkasında pek çok âlim ve fazıl yetişmiştir. Kıbrıslı meşhur Hoca
— 313 —
Efendi icazet verdikerinin seçkinlerindendir. 1301 H. de Manisada vefat
ederek Nişancıpaşa camii avlusunda ailesine mahsus kabristana defne-
dildi.
Zamannıda Manisa şehri bir feyiz yeri ve maarif merkezi olmuştur.
(Melce'el-Müftij^yin) ismindeki dört büyük cilt üzerine tertip edil-
miş fetvalarmm bir takımı Manisa Fetvahanesinde mevcuttur. Mütead-
dit ilimlerden bahseden imtihan risalesiyle (Mir'at) talîkatı da vardır.
Bir de feraizden bir eseri olduğu rivayet edilmiştir. Halveti tarikatının
halifelerindendir. Güzel yazı yazma sanatına da sahip olup kendi el ya-
zılarıyla yazma Arabî ilim mecmuaları vardır. (Dârî haşiyesi) ne 1140
H. de (Mirsadül Fuad) ismiyle müdekkikane talikat yazan Muhammed
Efendi de Manisadan yetişen âlimlerdendir.
EDİRNE MÜFTÜSÜ MUHAMMED REMZİ EFENDİ
1318 = 1900
Kazaskerlerden lisanının talâkatiyle şöhret kazanmış bir zattır. Do-
ğum yeri Tavas kazası merkezi olan Yaran küme kasabasıdır.
İlk tahsilini Mevlâna Hadiminin torunu Sadi Efendiden görmüş
Manisalı Hacı Evliyazade Ali Efendiden tamamlamıştır. Epeyce müddet
Edirne müftülüğünde bulunduğundan dolayı âlimler arasında Edirne
müftüsü namiyle tanınmıştır. 1318 H. de îstanbulda vefat etti. Fatih Ca-
mii avlusunda medfundur.
Eserleri: Risale tarzında 60 dan fazla olup basılmış olanlardan bazı-
ları şunlardır: (Celâl Şerhi Cemal), (Kasidei Bür'e şerhi Fethu'l- Virde),
(îzhar Şerhi Miftahu'l-Meram) , (Fenari şerhi Hulâsatü'l-Mizan), (Bina
şerhi Fethul Gina), (Muğni't-Tullap) şerhi (Seyfu'l-Kulâp) ile, (İnsü'l-
İntizam - Kesirül - Feraid), (Nücumu'l-İhtida fi rücûi'l-iptida), (Aynü
Mevhibeti'l-Vehhab), (Temessükü'l-Ezyali fi Sâadâtir-ricali), (Et-teves-
sülâtü'l-Gavsiyye fi nuutin-Nebeviyye), (Gülistan ve Baharistan) tar-
zında (Mülistan) vesairedir.
«Fevzi» mahlâslı d ıvanı ela vardır.
FENAR! ŞEMSEDDİN MUHAMMED İBNİ HAMZA (MOLLA)
834 = 1430
İlmî kavrayışlarının büyüklüğü darb-ı mesel hükmünde olan varlı-
ğı ile iftihar edilen âlimlerin en değerli ve en büyüklerinden olup tahsili
Anadoluda Alâaddin Esved ve , Cemaleddin Aksarayî ile Mısırda Şeyh
Ekmeleddin hazretlerindendir. Gazi Murad Hüdavendigâr zamanında
— 314 —
ilk defa olmak üzere şeyhülislâmlık yüksek rütbesi ile bahtiyar olmuş-
lardır.
Vefatı «Cennetü'l-firdevs» terkibi olan 834 H. de, mübarek kabri
Bursa'da kendilerinin yaptırdığı Camii Şerifin avlusundadır. Vefatların-
da onbin adet ciltli kitabı ortaya çıkmıştır.
Sadreddin Konevî'nin halifelerinden olan yüksek pederi Mevlâna
Hamzadan Ekberiye, Abdüllâtif Kudsî'den Zeyniye, Hamid Hayserî'den
Erdebiliye tarikatlarını almışlardır. Hâlen müşahade olunan mübarek
mezanndaki taşta Zeyniye alâmeti görülmektedir. Yüksek eserleri yüzü
aşkın olup meşhurları şunlardır:
(Şerhu Alâ nusûsi li'ş-şeyh Sadreddin Konevî)
(Şerhu Alâ miftahi'l-Gaybi li'ş-Şeyh Sadreddin Konevî)
(Tefsiru fatiha)
(Tefsiru fatiha) nm müellifinin yazısıyla yazma nüshası İstanbul'da
Çarşambada Murad Molla kütüphanesinde, müsveddesi de Mahmutpaşa
kütüphanesindedir. [
Usulü Bedayi li Usûli'ş-Şerayi (^)
Yüz ilimden bahseden (En Mûzeci'l-Ulum)
(Esasü't-Tasrif)
(Avîsatü'l-Efkâr fi ihtiyari uli'l-Ebsar)
(Risale-yi Usulüddin fi esrari'l-vusûli ve'l-yakîn)
(Risale fi beyani vahdet-i vücud)
(Şerhu İsa Goci)
(Haşiye-i Dibace-yi Usuli Pezdevî)
(Haşiye-i Telhis Camii Ahlâtî)
(Haşiye-i Caberî)
(Şerhu metni feraiz-i secavendi)
(Mühimmatı Fenarî) ismindeki kıymetli mecmua
(Şerhu Mevakife talikat) ve (Şerhu muhtasarı mevakıf)
(Talikat alâ istilâhatı't-Tasavvufiye li'l-Kâşanî) dir.
Değerli eserlerinden yalnız (Fatiha tefsiri) ile (Fusulü Bedayi) ve
(İsa Goci) şerhi matbudur. (Enmuzec) oğlu Muhammed Şah tarafından
şerh olunmuştur.
Fenarî lâkabını bazı kimseler (Fenar) isminde Maveraünnehirde
bir köyden olduğunu naklediyorlar. Bazıları da pederinin fenercilik
mesleği ile meşgul olduğuna hamletmektedirler.
(1) Pezdevî metni (menar)'ı ve İmamı Fahreddin Razi'nin (Mahsul) unü,
İbni Haci'bin (Muhtasar) mı, (Zübde-i Muteberat)! Usulü tamamiyle toplamış
olup faziletiyle tanınmış oğlu Muhammed Şah tarafından haşiyesi yapıldığı
gibi Şeyh Yusuf Mağribî tarafından da ihtisar olunmuştur,
— 315 —
Bursa vefeyatmı bildiren (Güldeste-i Riyazi İrfan) m yazma bir
nüshasının kenarında ise bu yüksek zatın Emir Sultana takdim ettiği
musanna bir fenerden dolayı Emir Sultan tarafından (Fenarî) lâkabı
verildiği görülmüştür. Allâme Fenarî hazretlerinin evlâdı şunlardır:
Muhammed Şah, Yusuf Bah, Hasan Paşa, Ahi Yusuf, Halil Paşa, Ümmü
Gülsüm.
FETHULLAH ŞİRVANÎ
857 = 1453
Riyaziye âlimlerinden olup Sultan İkinci Murad devri adamlarm-
dandır. Başlıca eserleri (Haşiye-yi Telvih), (Haşiye-yi Mevakıf) ile ri-
yaziyeden (Şerhu Eşkâl-i Tesis), (Haşiye-i Şerhi Çaymini) vesairedir.
Semerkande giderek şer'î ilimleri Seyyid Şeriften ve riyazi ilimle-
ri Ali Kuşçudan tahsil etmiştir. 857 H. de vefat etti. Kabri ikinci mem-
leket ittihaz ettiği Kastamonudadır.
Fethullahzade şöhretiyle tanınmış olan oğlu da (Şerhu Miftahi'l-
Gayb), (Haşiye-y Telvih) gibi eserleriyle âlim oğlu âlim olduğunu isbat
etmiştir.
Kur'an-ı Kerîm'in hususiyetlerine dair 42 bab üzerine tertib edil-
miş (Miftahun-Necat) ismindeki eserin sahibi Muhammed İbni Mahmud
ile fıkıhtan (Miftahü's-Saadet) müellifi Kemaleddin de Şirvandan yeti-
şen âlimlerdendir.
FEVRÎ AHMED EFENDİ
978 = 1570
Şairlerin âlimlerinden bir zat olup Diraclıdır. Çocuk iken Osmanlı
Gazilerinin eline esir düşerek yaradılışmdaki istidat dolayisiyle ilim
tahsil etmiş ve mâna âleminde Muhyiddin Arabî hazretleri tarafından
kendisine dinî telkinat yapılarak ihtida etmiştir. Bundan sonra ilim yo-
luna girip bazı medreselerde müderris olmuş ve Kanunî Sultan Süley-
man'ın maiyyetinde Nahçıvan seferine de gitmiştir. Nihayet Şam müf-
tüsü olup (Revan oldu beka (Cinan) dareyne Fevrî) mısraiyle (Fevri
bereft) cümlesinin gösterdiği 978 H. de vefat ederek şair İshak Çelebinin
yanma defnedildi. Şiir ve inşası ve zamanında geçerli ilimlere vukufu
olup Beyzavî tefsirinin bazı noktalarına, (Dürer-Gurer)e haşiyeleri ve
diğer ders kitaplarına talikatı ve hat ilmine müteallik bir eseri, üç İslâm
lisanında yazılmış güzel şiirleri, manzum hadisi erbaîn şerhi, lügat ilmin-
den (Miftahu'l-Meani) isminde Farscadan Türkçeye bir eseri, ahlâka
— 316 —
müteallik Kanunî Sultan namına (Ahlâk-ı Süleymanî) isminde bir telifi
vardır. Hat ilmiyle alâkalı olarak yazdığı eserin mukaddimesi (İkdu'l-
Manzum fi zikri Efadil-i Rûm) da zikredilmiştir.
Kanunî Sultan Süleyman Hanm divanını toplayan ve tertip eden
de bu zattır. Basılmamış büyük divanı vardır ki, bir nüshasını Manisada
Çaşnigir kütüphanesinde gördüm. Şu beyit şiirleri cümlesindendir.
Dünyada mürdeleri sanma ubur eylediler.
Yattılar arkaları üzere huzur eylediler.
Ahlâk isimli eserinin bir naatmdan:
Vasfının icmalidir. Tafsil-i hal-i kâinat
Kal ile ey dil! Hûda kafan bilinmez sözü kes...
Başka bir naatmdan: , .
Bir demde geçti âlemi ve maverasını
Bîşek ve şüphe gördü eemal-i Hüdasını
Şak edti bedri, şer'ile isbat eyledi.
Haik içre iki şahid ile müddeasını
Tavis-i bağ-ı Kuds dahi sidrede uçar
Ol buldu kurbi gülşeninin müntehasmı.
Hayli Rusül önünce yürür askeri dürer
Sultan odur ki, sonradan açtı livasını
Osmanlı şairleri içinde ilk defa tahmis ve tesdis yazan bu zat oldu-
ğunu (Tezkire-yi Şüara) sahibi Niyazi Efendi beyan etmektedir. Mevle-
vi tarikatına mensubiyeti ve Yusuf Sineçak, Şahidi ve Şem'i ile sohbette
bulunduğunu (Semahane-yi Edep) nakletmiştir.
Kanunî Sultan Süleyman'ın hayatını da (Ahlâk-ı Süleymaniye) is-
miyle manzum olarak yazmıştır.
FERAH ÎBNİ ABDUL MUHSİN EFENDİ
Fazilet ve kalem sahiplerinden bir zat olup Moralidir. (Mevzuatü'l-
Ulum) tarzında (Hıyarü'l-Makul ve Miyarü'l-Menkul) isminde kıymetli
bir eseri vardır ki, bir nüshası Halis Efendi kütüphanesinde mevcuttur.
Bu eserini 1000 H. de Şerif Ebil-Berekât namına yazmıştır.
— 317 —
FEYZULLAH EFENDİ (ŞEYHÜLİSLÂM)
1115 = 1703
Âlimlerin en zekilerinden olup Erzurumludur. Tahsilini tamamla-
dıktan sonra îstanbula gelerek hal tercemesi ileride yazılı Vani Muham-
med Efendiye damat olmuş ve bu sayede ilerliyerek Şeyhülislâmlığa ka-
dar yükselmişse de tafsilâtı Osmanlı tarihlerinde yazılmış olduğu üzere
maalesef ilmî sıfatiyle mütenasip olmıyan sonraki hareketlerinden do-
layı 1115 H. de Edirne'de eceli kazaya uğramıştır. Asıldıktan sonra cese-
dinin Tunca nehrine atıldığı (Şeyhi) de ve (Raşit tarihi) nde yazılıdır,
îki defa Meşihat makamına nail olmasından dolayı «Camiu'r-Riyaseteyn»
denmişti. Eserleri: (Terceme-yi Ravza-yi Hatip Kasım), (Mecmua-yı Fe-
tava), (Haşiye-i Beyzavî), (Nesayihu'l- Mülûk), (Riyazü'r-Rahme), (Le-
taifname, Sultan Mustafa Han nammadır. (Ezkârü'l-Ebkar), (Haşiye
Alâ surei Nebe-i ale'l-İsam), (Talikat alâ şerhi Akaid ale'l-Halhali) . Ta-
rihçe meçhul olmakla beraber cami, kütüphane gibi bazı hayratı vardır.
Osmanlı tarihinde Edirne Vak'ası adiyle meşhur olan vak'a Feyzul-
lah Efendinin hatâlarına affolunmaktadır. Tarihçiler faslında Şefik Efen-
dinin hal tercemesinde bu maddeye dair biraz izahat vardır.
Kendi hal tercemesine dair yazdığı eserin bir nüshası Aşir Efendi
kütüphanesindedir.
FITRÎ İBRAHİM (EDİRNEVÎ)
1135 = 1722
Büyük muhaddislerden bir zattır. Yazmağa muvaffak olduğu (Bu-
harı Şerif şerhi) onun delilidir. (Tuhfetü'n-Nebi) ismiyle (Hadis-i Er-
beîn şerhi) de vardır. 1135 H. de Edirnede vefat ederek «Buçuk tepe»
kabristanında Kavakkapı isimli yere defnedildi.
FEYZULLAH NAFİZ EFENDİ (LÂZİKİZADE)
1181 = 1767
Faziletli kadılardan bir zat olup Şeyhülislâm Muhammed Efendinin
oğludur. Naiblikle bir hayli seyahatten sonra İstanbula dönüp 1181 H. de
vefat etti. Eyüpte Küçük Emir Efendi karşısında medfundur. Fıkıhdan
(Dürretü'l-Muhakemat) isminde bir eseri, bazı eserlere haşiyeleri ve bir
miktar şiirleri vardır.
FERRUH İSMAİL EFENDİ
1256 = 1840
Şairlerin faziletlilerinden ve mütefekkirlerinden bir zat olup aslen
Kırımlıdır. Mesnevinin yedinci cildi zannıyle (Nahifi) ye zeyl olarak yaz-
dığı manzum yedinci cilt tercemesiyle Türkçe faydalı ve kısa bir suret-
te yazmağa muvaffak olduğu (Mevakib) ismindeki tefsiri şerifi meşhur-
dur. «Mübarek adam idi göçtü Ferruh» mısramm delâlet ettiği 1256 H.
de İstanbulda vefat etti. Ortaköy Sarayları arkasında Yahya Efendi der-
gâhına bişitik mezarlığa defnolunduğu Mızıka-yı Hümayun Farsça ho-
cası Emin Efendi merhumun (Menakib-i Kethüdazade) sinde yazılıdır.
Sultan İkinci Abdülhamidin emriyle bu mezarlık Yıldız Sarayı bahçe-
sine ilâve edilmiştir. Mevakibin kendi el yazısı ile yazma nüshası umumî
^kütüphanededir.
Mezar taşında «Alimi âmil, Kâmili fâzıl, Ferruh İsmail Efendinin
kabridir» ibaresinin nakşedilmiş olduğu mezkûr (Menakibname)de yazı-
lıdır. Şairane kaabiliyeti de vardır.
Mısralarmdan :
Bugün şadım ki, yar ağlar benim için.
FETHİ ALİ EFENDİ (OSMANBEYZADE)
1273 = 1856
Çeşitli ilimlere vakıf olan Rusçuklu bir âlimdir. Tahsil ve neşriyatı
İstanbulda, vefatı 1273 H. de, kabri Hz. Halid civarındadır. Kuşadalı İb-
rahim Efendi hazretlerine intisap etmişti. Matbu eserleri: (El-Hayru'l-
Hasen fi şerhi'l-müsteşari mu'temen), (Terceme-yi Kelâm-i Erbaîn-i Hz,.
Ali), (Hilye-i Sultanî) ve bazı hadisi şeriflerin terceme ve şerhlerini havi
(Sermaye-yi Necat) ile (İlm-i tabakati'l-Arz), (Terceme-yi Nasayih-i Ef-
lâtun) vesairedir. Şiirleri de vardır.
İstanbul kütüphanelerinin kitap isimlerini ihtiva etmek üzere terti-
:]Dİne başlıyarak birinci cildini tamamladığı eserinin bir nüshası Umumî
kütüphanede (El-Âsaru'1-Aliyyetü fi hazaini'l-Kütüb) ismiyle mevcut olup
eserlerinin en büyüğüdür. (Tabakatü'l-Arz)'ı Mısırda basılmıştır. Bu
eserde şimdiki ilmî tetkiklere (aykırı) bazı maddeler varsa da istifade-
ye şayan noktalar da vardır.
— 319 —
FEVZİ HALİL EFENDİ (FİLİBELİ - DERS VEKİLİ)
1302 = 1884
Fazilet sahiplerinden bir zat olup uzun müddet ders vekâletinde
bulunduğundan dolayı âlimler arasmda (Filibeli ders vekili Hoca Efen-
di) ismiyle meşhur olmuştur. Matbu eserleri: (Haşiye-i Cedide Alâ şer-
hi Îsmai'l-Feride), Usûl ilminden (Tevşihu'l-Usûl), âlet ilimlerinin hep-
sinden bahseden (Hadayiku'l-İmtihan), Akaidden (Süyufü'l-Kavati) ve-
sairedir. 1302 H. de Haccı Şerifi ifadan sonra Medine-yi Münevverede
vefat etti.
İşbu eserlerden hususiyle (Haşiye-yi Cedide) kaideler hazinesi hük-
münde olduğundan Arabî ilimlerle meşgul zatlara çok lüzumludur.
FEYZULLAH EFENDİ (HACI)
1323 = 1905
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Erzincan sancağmdandır. Tahsili-
ni îstanbulda ikmal ettikten sonra Eğridire yerleşip müderrisliğe başlı-
yarak üç defa icazet vermeğe muvaffak olmuştur. 1323 H. de naklettiği
Söke'de vefat etti.. Eserleri: (Kaside-yi Cevniye) ve şerhi, (Risaleyi Dûz-
ban), (Tashihü'l-Elbab), (Şerhu Pend-i Attar), vesairedir. Şiire istidadı
da vardır.
GAVVAS EFENDİ (SÖKEVÎ)
Arabî ilimlerde derinlik kazanan âlimlerden olup Sökelidir. Bazı
rivayetlere göre mahlası (Havassi) dir. îzhar şarihi Adalı merhumun
üstadı olduğu rivayet edilmiştir. Sökede medfun olup mezar taşında ya-
zıdan eser yoktur. Eserlerinden ilmi fıkıhtan (Mülteka) ve ilmi nahiv-
den (kâfiye şerhi) olduğu haber verilmiştir.
GALATALI MUHAMMED EFENDİ
îlim ve kalem sahiplerinden bir zat olup âlimlerden İbrahim Efen-
dinin oğludur. 994 H. de Sûre-yi Yûsuf'a yazdığı Türkçe tefsiri basılmış-
tır. Bu eserinde Sûre-yi Hûd ile Sûre-yi İbrahim'e de ayrı ayrı tefsir
yazdığını beyan ediyor. Başka eserleri de olduğu anlaşılıyorsa da görü-
lemedi. Ahi Çelebi mütevellisi idi.
— 320 —
HASAN PAŞA (KARA ALÂEDDİNZADE)
841 = 1437
Mevlâna Alâeddin Esvedin birinci oğlu olup Türklerin âdeti üzere
büyük evlâda paşa denildiği için bu vasıfla yadolunmuştur,
Moila Fenarî ile beraber Cemaleddin Aksarayî de tahsilini tamam-
laraıştır.
Bir aralık devlet mevkilerinde de bulunmuştur. Kabri Bursada De-
veciler mezarlığı karşısındaki medreselerindedir. Eserleri :
Sarftan (Şerhu Merah) ve (Şerhu İzzi).
Nahivden (İftitah) isminde (Şerhu Misbah) vesairedir.
HASAN ÇELEBİ (FENARÎ)
Me.5hur âlimlerden olup Muhammed Şah Fenari'nin oğludur. Mısır-
da tahsilini tamamlayıp memleketi olan Bursaya dönmüş ve «Pür nûr
ide Hüdayı müteal mezarını» mısramın gösterdiği 841 H. de vefat ede-
rek Zeyniler isimli yerdeki Camii Şerifin minaresi yanma defnolundu.
Eserleri: (Haşiye-yi Keşşaf), (Haşiye-yi Telvih), (Haşiye-yi Şerhu
Mevakıf), (Haşiye-yi Vikaye), (Haşiye-yi Mutavvel), (Haşiye Alâ Fu-
sûli'l-Bedayi) ile Rü'yet ve Kelâma müteallik Farsça (El-Metalibü'l-Ali-
ye) den ibarettir. Tasavvufa da intisapları vardı. Eserlerinin en meşhu-
ru matbu (Mutavvel Haşiyesi) dir.
HÜSAMÜDDİN (TOKADÎ)
860 = 1460
Nalbantzade adiyle tanınmış olan bu âlim Fatih Sultan Mehmed
devrinin fazilet sahiplerinden olup aşağıdaki eserleriyle kemalini isbat
etmiştir. 860 H. de İstanbulda vefat etti.
(İbni Meddas) ismiyle tanınan kendi yaptırdığı camiin karşısında
medfundur. Eserleri:
(Şerhu Avamil-i Cürcanî), (Risale fi cevaz-i devran-i sofiye), (Şer-
hu Şemsiye), (Risale fi beyani Kavsi Kuzah), (Talikat alâ haşiye-i Tec-
rid li's-Seyyid Şerif) dir.
Meaniden (Feraid-i Hindi) şarihi Arakiyecizade Şahabeddin Efen-
di de Tokattan yetişen âlimlerden olup eserini yazış tarihi 993 H. dir.
Kendi el yazısıyle yazma nüshası Ayasofya kütüphanesindedir.
— 321 —
HACI BABA İBNÜŞ ŞEYH İBRAHİM (TOSYAVÎ)
Fatih devri âlimlerinden olup Tosyalıdır.
Vefatı Bursada, kabri set başından Çelebi Sultan Mehmede giden
caddenin sağ tarafında ismiyle söylenen mescidin avlusundadır. Eser-
leri: (Letaifü irabi'l-Kur'an), (Şerhu Avamili Curcanî), (Şerhu Kavai-
di'l-İrab), (Murib-i Kâfiye), (Muğrib-i Misbah), (El-Vesailü'l-Vesait),
(Evfel-Vafiyei fil şerhil kâfiye), (Risaletü'l-Lehiv) dir.
HALÎMÎ
922 = 1516
Ediplerin faziletlilerinden Farsçayı bilen bir zat olup dedesi Sivaslı,
kendisi Amasyalıdır. 882 H. de Fatih'e takdim ettiği Arapça (Kaside-i
Taiye)sini yine kendi şerh etmiştir ki, bir nüshası Ayasofya kütüphane-
sinde vardır. Bu eserinde başına gelen olayların bir haylisini nakletmek-
tedir. Bundan başka (^) (Bahrü'l-Garaib) ismindeki Farscadan Türkçe-
ye terceme meşhur lügati, feraizden bir metin ve şerhi, tıptan (Kasimi-
ye) isminde bir eseri de vardır. Yavuz Sultan Selime muallimlik eden
Kastamonulu Halimi Çelebi de fazilet sahibi âlimlerden bir zattır. Mısır
seferinden dönüşte 922 H. de Şamda vefat etti. Padişah hazretleri cena-
ze namazlarında bulunmuş ve pek çok mütessir olmuştur.
HACI HASAN ZADE MUHYİDDİN MUHAMMED CAMİ
(BALIKESİR!)
911 = 1505
Âlimlerden ve ediplerden meşhur bir zat olup Balıkesirlidir. Tah-
sili Bursada Yıldırımda medfun icazet verici âlimlerden Aydınlı Molla
Yegân merhumdandır. Mahmut Paşanın delâletiyle Fatih Hazretlerine
takdim olunarak Bursaya kadı tayin olunmuştur. Bundan sonra kazas-
ker de oldu. Eserleri: (Mizanüt-Tasrifi fi ilmis-Sarf), (Haşiye-yi Tavzih),
(Nâtamam garaib-i lügat), (Haşiye-yi Mukaddemat-ı Erbea), (Haşiye-yi
(1) Birinci kısmı Farsça lûgatlar, ikinci kısmı şiirin faydalarından bahse-
den 5286 kelimeyi havi olan, 947 H. de vefat eden Hasan İbni Hüseyin İmad
El-Karahisarî'nin (Şamilü'l-Lûgat)ı ile Hatibi Rüstem Mevlevi'nin (Vesiletü'l-
Makasıd)! ve Sofyalı Nimetüllah Efendinin ismiyle anılan lügati (Burhan-ı
Katı) ve (Ferhengi Şuurî) gibi eserler de Farscadan Türkçeye yazılan lügat
kitaplarının makbullerindendir.
F. : 21
— 322 —
Tefsir-i Beyzavî Alâ Sureti'l-Enam)dır. Osmanlı edebiyatına intisabı
olup şiirlerinde «Vâhid» ve «Cami» mahlasını kullanmıştır. Kadı kelime-
sinin delâleti olan 911 H. de îstanbulda vefat etti. Eyüp Sultan civarın-
da medfundur. Fıkıhtan (Mecmau'l-Bihar) isminde iki cilt eseri de var-
dır.
Taczade Cafer Çelebinin (Hevesname) sinde meth ettiği dört şair-
den biridir. Şiirlerinden:
Rah-ı gamında olalı gönlüm revan sana,
Terk eyledi alâkasını gitti can sana.
Padişahın iradesiyle yazmağa başladığı (Garaib-i lügati) toplayan
eserini ikmale muvaffak olamamıştır. îran âlimlerinden Hüseyin Vaizin
(Ravzatü's-Şüheda)sını (Saadetname) ismiyle terceme etmiştir ki, bir
nüshası Halis Efendi kütüphanesinde vardır. Seçkin talebelerinden Ah-
med İbni Seyyidinin de (Esrar-ı Fatiha) isminde kıymetli bir eseri var-
dır.
(Ravzatü'ş-Şüheda) meşhur şair Fuzuli tarafından da (Hadikatü's-
Süada) ismiyle tercüme olunmuştur ki, malûm ve matbudur.
HÜSEYİN EFENDİ (HÜSEYİN ŞAH ÇELEBİ AMASYA Vî)
Münazara adabı ilminden meşhur (Hüseyniye) ismindeki eserin
yazarı olup Niksarlıdır. Tahsili ve müderrisliği Amasyadadır. 918 H. de
Edirneye gittiği kayden sabittir. Hattatların şeyhi Hamdullah Efendi-
den meşk etmiştir. Vardar Yenicesinde Kırklarbaşı ismiyle maruf olan
Hüseyin Efendinin de bu zat olduğu rivayet edilmiştir.
Eserlerinden bir de (Menar haşiyesi) vardır.
HAMDULLAH İBNİ HAYREDDİN
Fazilet sahiplerinden ve Kur'an ilmi mütehassıslarından bir zat
olup Ayasofyada hatiplik ve müderrislik yapmıştır. Kıraatten (Cevahi-
rü'l-Ikyan fi Şerhi Umdeti'l-İrfan) ve (Vesiletü'l-îkani fi şerhi Rusuhi'l-
lisani fi Hurufi'l-Kur'an), (Şerhu Umdetü'l-îrfan fi Vasfi Hurufi'l-Kur'-
an) isimlerinde eserleri vardır ki, birer nüshası Hamidiye kütüphanesin-
dedir.
(Vesilenin) terceme tarihi 960 (Umde şerhi) nin de 956 H. dir.
323 —
HÜSAMZADE MUSTAFA EFENDİ
Fatih devri âlim ve ediplerinden bir zattır. Zeyniye tarikatına da
intisabı vardır. Bursa müftüsü iken vefat etti. Zeynilerde medfundur.
Eserleri:
(Ha§iye-yi Şerh-i Makasıd), (Haşiye-yi Telvih), (Mecmua-yı İnşa)
vesairedir. (Teşrih) ismindeki (Sadrü'ş-Şeria şerhi) nin kendi el yazısiyle
yazma nüshası Yeni Cami kütüphanesindedir. Yazılış tarihi 893 H. dir.
Ahlâk ve tasavvuftan bahseden (Zevkıye) ismindeki bir eserinin
kendi el yazısı ile yazma nüshası da Enderun kütüphanesindedir.
HAFIZ MUHAMMED İBNİ AHMED İBNİ ADİL PAŞA
950 = 1543
Fazilet sahiplerinden bir zat olup İstanbulludur. 950 H. de îstanbul-
da vefat etti. Eserleri basılmamıştır.
Veziri âzam Mustafa Paşa namına (Miftah haşiyesi),
Ferhat Paşa namına (Şerh-i Mevakıfa talikat),
Heyet - Nücumdan (Esseb'uş-Şidad)
(Risaletü'l-Heyûlâ) başlıca eserleridir.
HÜSEYİN HÜSAMEDDİN EFENDİ (KARA ÇELEBİZADE)
1007 = 1598
Tahsilini tamamladıktan sonra ilmiye rütbelerini devrederek Ka-
zasker olmuştur. Bursada tekaüt olarak inzivada iken (Tekmili Uzlet)
terkibinin delâleti lan 1007 H. de vefat ederek Emir Sultan Camii önüne
defnedildi. (Hidaye) ile (Miftah) a âlimane talikatı ve fıkıh meselelerini
toplayan kıymetli mecmuası vardır.
HÜSEYİN KEFEVÎ
1010 = 1601
Osmanlıların âlim ve ediplerinden bir zat olup medrese müderris-
liklerini devrederek Mekke Mollalığına nail olmuş, memuriyet müdde-
tinin sonu olan 1010 H. de Mekkede vefat etmiştir. Edebiyatta mizaha
mütemayil bir karaktere sahiptir.
Bir nüshası Hamidiye kütüphanesinde mevcut olan (Bostanî Efruzi
— 324 —
Cinan) ismindeki (Gülistan şerhi) nin mukaddimesinde hal tercemesin-
den ve bazı eserlerinden bahsetmiştir.
Eserleri basılmamış olup aşağıdadır: (Şerhu Buharî-i şerif ilâ hadisi
Gusül), (Şerhu Müslim ilâ nısıf), (Şerhu Divanı Hafız), (Şerhu Lâmi-
yetü'l-Acem) vesairedir.
Bir de (Sevanihu't-Tefe'ül ve Levayihun-Neveffül) isminde falna-
mesi vardır.
Beyitlerinden :
Mezâk ehli, lübbün yâdetse tûtî kandi vasfeyler.
Aceptir hali âlem, bilmeyen söyler, bilen söyler.
Mısralarmdan :
Elinle ettiğin hayrı dilinle eyleme zâyi
(Falname) : Büyük bir kısmı Hafız Şirazi divanından edilen tefe'ül-
lerden ve bunlara dair zarifane hikâyelerden bahseden bir eserdir. Bir
nüshası Aşir Efendide vardır. (Razname fi menakıbi'l Ulema-i ve'l-Me-
şayihi ve'l-fudalai) isminde bir eseri daha vardır. Bir nüshası Hakimoğlu
kütüphanesindedir.
HÜSAMZADE İBRAHİM EFENDİ (GERMİYANÎ)
/ 1016 = 1607
Meşhur âlimlerden olup Germiyanlı Hüsam Efendinin oğludur. Ve-
fatı 1016 H. de, kabri İstanbul'da Şerife Hatun mescidi sahasmdadır. Bir
çok fazilet ve kemal ile muttasıf bir zattır.
îbni Kemal'in (Miftahı)na mükemmel bir «Tekmilesi» olduğu gibi
(Fıkh-ı Ekber) ve «Şafiye»yi de manzum olarak şerh etmiştir. Şiire de
kabiliyeti vardır. «Şerifi» mahlasını kullanmıştır.
HASENÜL-KÂFİ (AKHİSARÎ-İ BOSNAVÎ)
1025 = 1616
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Bosnanm «Teravnik» (^) sancağı-
na bağlı «Akhisar - Devlet-i Vakf» kasabasmdandır.
Resmî ilimleri 986 H. de Bosna kadısı bulunan Bâli Efendiden ta-
mamlamıştır. Vefatı 1025 H. de olup kabri memleketine yakın Purusaç
köyündedir. Kâfi mahlası kaf ilmindeki maharetine ve yahut (kâfiye) ye
yazdığı şerhten dolayıdır.
(1) Fıkıhtan (Şerhu Mukaddimeti'l-Gazneviye) sahibi Şeyh Muslihuddin
Efendi de Teravnikten yetişen âlimlerdendir.
— 325 —
Değerli eserleri: (Şerh-i Akaid-i Tahavî), (Şerhun alâ mukaddime-
ti's-Salati Li'l-Fenarî), (Şerhu Kudûrî), (Semtü'l-Vüsuli ilâ ilmi'l-Usul),
(Metnun ve şerhun fi ilmi'l-meani), (Eğri Mülhimesi tarihçesi), (Usu-
lü'l-Hükmi fi nizami'l-âlem) (^) (Kâfi fi'l-mantık) vesairedir.
HAFIZ MAHMUD (VARDARÎ)
1045 = 1635
Vardar Yenicesinden yetişen âlimlerden olup Kur'an-ı Kerîm âyet-
lerinin kolaylıkla bulunabilmesi için yazmağa muvaffak olduğu (Ter-
tib-i Zîba) (^) ismindeki matbu ve meşhur eserin müellifidir ki, «Zehî
tertib-i Zîba» terkibi yazılış tarihini göstermektedir.
1045 H. de memleketinde vefat etti.
Hamam yanındaki kabristanda medfundur. (Menakibi'd-Dürer Ale'l-
Gureri ved-Dürer), (Şerhu Merah), (Şerhu Bina), (Hibetüllah minp'l-
(1) Eğri vak'asmda bulunduktan sonra Arapça olarak kaleme aldığı bu de-
ğerli eserini Sultan III. Mehmede takdim ederek padişahın iltifatına mazhar
olmuştur. Osmanlı lisanına tercemesiyle beraber İstanbulda basıldığı gibi, Al-
mancaya da terceme olunmuştur. (Usulu'l-Hükmi fi Nizami'l-Âlem)in Fransız-
caya da terceme edildiği «Bağçe» ismiyle 1297 H. de neşrolunan Risaleyi Mev-
kutede zikrolunmuştur. İbrahim Müteferrika tarafından bu isimle yazılmış
olan diğer eser kendisi tarafından 1144 H. de Matbaa-yı Âmire'de basılmıştır.
Bu eserde coğrafyanın faydalarıyla askerî siyasete dair faydalı ve kısa bilgiler
vardır. Bir de 1006 H. de Akaidden (Ravzatü'l-Cennat) isminde yazdığı metni
1014 H. de (Esharu'r-Ravzat) ismiyle şerhetmiştir ki, her ikisi umumî kütüp-
hanede vardır. (Ravzatü'l-Cennat) adlı eser yanlışlıkla Birgivî merhuma ait
gösterilerek basılmıştır.
(2) Memleketlisi ve talebelerinden Ali ismindeki zatın da ilm-i Kelâmdan
bahseden Arapça (Tavaliu'l-Envar min Matlaı'l-Enzar) adında Münekkah bir
eseri vardır.
(^) 1174 H. de Diyarfoekir Valisi iken vefat eden çeteci Abdullah Paşanın
(Enharül Cinan min Menâfci'i Ayati'l-Kur'an) isminde bu tarzda bir eseri oldu-
ğu gibi, 1286 H. de Kütahya müftüsü olan Muhammed Şerif Efendi adlı bir
âlimin de Kur'an âyetleriyle beraber matbu ve meşhur olan (Miftahü'tTefa-
sîr) isminde bir eseri vardır ki. Hafızdı Kur'an olmıyanlarla tefsir ilmiyle meş-
gul kimseler için lüzumlu bir eserdir. Devlet memurlarından Âkif Efendi is-
minde bir zatın da 1266 H. de yazılmış (Miratü'l-Kur'an) isminde mufassal bir
eseri vardır ki, bir nüshası Halis Efendi kütüphanesinde mevcuddur. Hal ter-
cemesi şairler faslında yazılı Tevfik Bey tarafından da usûl ve eski idare hak-
kındaki bahisleri çıkarılarak 1287 tarihinde terceme edilip basıldığı gibi, eski
Hicaz Valisi Faziletli Ahmed Reşid tarafından dçı terceme ve asjiyle 'bçr9.ber
1331 Mekke'de basılmıştır,
— 326 —
feraiz), (Bahrü'l-Mesaili mine'l-feraiz Haşiye-i şâfiye) isimlerinde basıl-
mamış eserleri de vardır.
Şiirlerinden :
Değil arz-u-Sema ve şeş cihettir Hz. Mevlâ
Kadîm zatına, olmaz mahal hâdis olan eşya...
İstanbulda Nişancı Mehmed Paşa camii hatibi İbrahim İbni Musta-
fa Efendinin de (Tertib-i Ziba) tarzında (Kitabü't-Teshili ve't-Tertibi)
ismiyle müsemma bir kitabı ve (Şerhi Aded-i Âyat) isminde bir risalesi
vardır.
(Teshil) 'i, (Tertibi Zîba)'yı gördükten sonra yazdığını mukaddime-
sinde zikretmiştir. Eserlerinin nüshaları Üsküdarda Atlama taşı kütüp-
hanesinde vardır.
HIBRÎ ALİ EFENDİ
1080 = 1669
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Kütahyalıdır. Eserlerinin en bü-
yüğü olan (Hadikatü'l-Fukaha)smın yine kendi tarafından yazılan şer-
hinde künyesini şöyle yazıyor: (Ebu Muhammed Habrî Ali îbni Musta-
fa İbni Pîr Muhammed El-Maruf Bülbülzade). Memleketinde tahsilini
tamamladıktan sonra seyahat ederek Kızıl Hisar'da (^) yerleşmiş ve
ilimlerin neşrine başlamıştır. Bu suretle vakitlerini geçirip 1080 küsur
tarihlerinde vefat etti. Çeşitli eserleri olup başlıcaları aşağıdadır:
1 — (Hadikatü'l-Fukaha) : Bir büyük cilt olarak yazdığı bu eserini
1052 H. de (Telhısu'l-Fetava ve Şuruh) ismiyle beş cilt üzerine şerh et-
miştir ki, bir takımı Manastır kütüphanesinde mevcuttur. Bu eser fıkıh
ilmindeki ihtisas ve geniş malûmatına açık bir delildir. Bu şerhin mu-
kaddimesinde künyesini ve Kızıl Hisarda şerh ettiğini tasrih etmiştir.
2 — (Şifau'l-Ebdani'l-Merzap fi Sırri Menafii'l-Kur'ani'ş-Şerif ve'l-
Esmai'l-Hüsna) : Kadı Ebubekir Neseinin (Eddürrü'n-Nazîm fi fezailil
Kur'ani'l-Kerim) ismindeki eserinin şerhi olup nihayetine Peygamber
Efendimizin mübarek ağızlarından çıkan tesirli duaları ilâve etmiştir.
3 — (Hediyyetü'l-Hibrî fi tercemeti minhacü'l-Muhammedî) : İlmi
Kelâmdan bahseden kıymetli bir eser olup 1073 H. de yazdığını beyan
(1) Kızıl Hisar: Eğriboz adasının güneyinin nihayetindeki Karistos şehri-
dir ki, Osmanlı idaresi zamanında Kızıl Hisar adiyle isimlendirildiği Kâtip Çe-
lebi merhumun (Cihannûma) ismindeki meşhur eserinin haritasında yazılı-
dır. Ali Efendi ikamet ettiği Kızıl Hisarın bu Kızıl Hisar olduğunu tasrih et-
mektedir. Osmanlı coğrafyacılarından bazılarının Manisanın Kızıl Hisar is-
miyle anıldığı ve Aymtap Sancağında yine bu isimle bir nahiye bulunduğu da
coğrafya ile meş'gul olanların malûmudur.
— 327 —
etmektedir. (Minhac) da kendi eseridir. Tercemenin bir nüshası Hami-
diyede vardır.
4 — (Zübdetü'l-Fiker fi Ziyareti Seyyidi'l-Beşer) : Fahr-ı Kâinat
Efendimiz Hazretlerinin ziyaretleri adabından ve kısmen Medine'nin fa-
ziletlerinden bahseder.
5 — (Ukûdü'd-Dürriye fi Şerhi Feraizil Hibriye) : Feraiz ilmine
dair yazdıkları metnin şerhi olup bir nüshası Kütahya kütüphanesinde-
dir.
6 — (Nebzetü'l-Menasik) : Haccın menseklerinden bahseden faydalı
bir eserdir.
7 — (Münyetü's-Salihin) : Akaid ilmine dairdir.
8 — (Şerhu Hadisi Erbain) : Malûm tarz üzeredir.
9 — (Zuhrul-Âhiret) : Mültekanın genişçe tercemesi olup bir nüs-
hası umumî kütüphanede vardır.
10 — (Zuhrü'l-Masîr) : Akaide müteallik Türkçe bir manzumedir.
Bir nüshası Şehid Ali Paşa kütüphanesinde vardır.
Kendi el yazısı ile yazma nüshası Fatih kütüphanesinde mevcut
(Şerhu Nikaye Mine'l-Fıkıh) yazarı Abdü'l-Vâcid îbni Muhammed Efen-
di de Kütahyadan yetişen âlimlerdendir. Eserin yazılış tarihi 856 H. dir.
i
HACI MUHAMMED İBNİ ALİ EL KARAMANÎ
Karaman ve havalisinde (Şeyhu Siyah ser-Karabaş) şöhretiyle ta-
nınmış olan Şeyh Abdüllâtif Karamanî'nin neslindendir.
(Şerhu Besmele), (Haşiye Ale't-Tehzib), (Takribül Mübtedi ilâ Me-
talibül Muhtedi fil Fıkıh), (Risale fi İmani Ebeveyin' Nebiyyi (S.A.) )
vesaire gibi, basılmamış olan eserleri vardır,
HÂCİPZADE MUHAMMED EFENDİ (İSTANBULÎ)
1100 = 1688
Âlet ihmlerinin ve yüksek ilimlerin çoğunun kollarında ve bilhassa
fıkıh ve feraiz ilminde ihtisas sahibi bir zat olup İstanbulludur. 1100 H.
de İstanbul'da vefat etti. (Bidaatü'l-Ahkâmı fi Ahkâmi'l-Hükkâmi) is-
minde bir eseriyle fıkıhtan (Sakk)e dair diğer bir eseri vardır. Şeyh
Muhammed İbni Abdürreşid Secavendinin feraizini de (El-Feraizü'l-
Vâfiye) ismiyle terceme etmiştir.
Bir de tecvit ilminden (Kavaidü'l-Kur'an'ı fi Tecvidi'l-Kur'an)ı İs-
miyle Türkçe bir tecvidi vardır.
— 328 —
HIFZI MUHAMMED EFENDİ
1165 = 1751
Kadıların faziletlilerinden bir zat olup İstanbulludur. 1165 H. de İs-
tanbul'da vefat ederek Sarı Abdullah Efendinin yanma defnedildi. Me-
zar taşından Bayramî tarikatının Melâmiye koluna mensup olduğu an-
laşılmaktadır. (Fezailü'l-Âmal) vesaire gibi eserleri vardır. 1051 H. de
(Beyanı Evsafı Kudsi Şerif) ismindeki eseri yazan Muhammed Hıfzı
Efendi başka bir zattır. Risalesi basılmıştır.
HAZIK MUHAMMED EFENDİ (ERZURUMÎ)
1177 = 1666
Âlimlerden ve şairlerden bir zat olup Erzurumludur. Tahsilini ta-
mamladıktan sonra Erzurum Müftülüğünde bulundu. (Maarifetname)
sahibi Şeyh İbrahim Hakkının Farsça hocasıdır. Eserleri: (Talikat alâ
Tefsiri'l-Beyzavî) ile matbu (divan) vesairedir. İbrahim Hakkı merhu-
mun «Hakka yönel di Hazık Efendi» mısramm delâleti olan 1177 H. de
Erzurum'da vefat etti.
Beyitlerinden :
Hot perestan zu'm ile allâme-yi devran olur,
Mekteb-i irfana gelse tıfıl ebcedhan olur.
Nûr-i vahdetle iden kalbini beyt-i Rahman,
Çâk ider sinesini kûşe-yi mihrap gibi...
Erzurumda Gül Ahmed Ağa tarafından Kars caddesinde inşa olu-
nan çeşmeye söylediği «Gel Gül Ahmed çeşmesinden gülâb âsâ suyu»
tarihi, tarihi latifelerden olup meşhurdur.
HÜSEYİN İBNİ MUHAMMED EFENDİ
İlim ve fazilet sahiplerinden bir zat olup 1115 H. de Kazvinin (Acai-
bül Mahlûkat)ını, (Miratı Acaibü'l-Mahlûkat ve Keşf-i Garaibi'l-Mevcu-
t'dat) ismiyle geniş bir şekilde terceme etmiştir ki, nüshası Esad Efendi
kütüphanesinde mevcuttur. (Risaletü'n-Nûriye fi'l-Akaidi'ş-Şeriyye) is-
minde Türkçe bir eseri de vardır.
— 329 —
HANÎF İBRAHİM EFENDİ
1217 = 1802
«Fatîn» tezkiresinin naklettiğine göre, Divanı Hümayun hocaların-
dan, Şeyhülislâm Arif Hikmet Beyin kanaatine göre Baltacı zümresin-
den ilim ve kalem sahibi irfaniyle tanınmış bir zattır. Resmî memurluk-
tan ayrıldıktan sonra inzivaya çekilmişti. Bir aralık kendisine cezbe hali
geldiyse de, kısa zmanda his âlemine dönerek temiz Hicaz topraklarına
ayak basmış ve haccı şerifi ifaya muvaffak olarak İstanbul'a dönmüştür.
Ömrünün sonuna kadar eser yazmakla meşgul olup muasırı ve sev-
diklerinden şair Pertev Efendinin söylediği «Hüznile nâçar tarihin de-
dim, adne mahviyet ile gitti Hanif» mısramm delâleti olan 1217 H. de
vefat etti. Müstakimzade, Hanîf İbrahim Efendinin ilim meclisinden is-
tifade edenler arasındadır. Maalesef kabri tesbit edilemedi.
Eserlerinin tamamı basılmamış olup aşağıdadır :
1 — (Tefsiru âyeti «Înne's-Salâte tenha ani'l-fahşai» )
2 — (Şerhu Hadisi Erbeîn bi lafzateyn)
3 — (Hediyyetü'l-İhvan - Şerhu Hadisi - Ümmü Zer)
4 — (Tefsiru Seb'a Süverin bî nukat «Duha, înşirah. Tin, Kadr,
Asr, Kevser, İhlâs» )
5 — Şerhu Esmai'n-Nebiyyi), İsmi: «Eddürretü'l-Asmai fi beyani
Ebha'l-Esmaî»'dir.)
6 — (Tahricü Ehadisi Şir'ati'l-İslâm)
7 — (Terceme-yi Sadrü's-Şeria)
8 — (Terceme-i İfazatü'l-Mennan)
9 — (Levamiu'l-İlham)
10 — (Menhecü'l-Edibi fi şerhi En-mûzeci'l-Habib)
11 — (El-â'dadü fi addiz-zâdi li'l-mead)
12 — (Esami-i Ashab-ı Bedr)
13 — (Lâl-i Musaffa fi ziyareti'l-Mustafa) : Arap âlimlerinden Zey-
neddin Muhammed El-Abbas'm (Neticetü'l-Fiker Fi Haberi Medineti
seyyidi'l-beşer) ismindeki beş bab ve bir hatime üzerine mürettep (Me-
dine-i Münevvere) tarihinin tercemesidir. Müstakimzade yazısiyle yaz-
ma bir nüshası Esad Efendi kütüphanesinde mevcuttur.
14 — (Risaletü'n-Nasih ve'l-Mensuh)
15 — (İhtisarı lügati ves-saf)
16 — (Menazilü'l-Harameyn)
17 — (Divan) «Bir nüshası Hamidiye kütüphanesinde vardır.»
18 — (Şerhu Tufani marifet) «Eserin metni Hoca Neş'et'indir.)
19 — (Risale-yi Kademi Şerif fi Eyyûb Ensarî)
— 330 —
20 — (Şerhu Hasaisi's-Suğra li's-Suyûtî)
21 — (Durub-i Emsal-i Türkiye)
İş bu eserlerin çoğunu ihtiva eden müellifin el yazısı ile yazma bir
mecmua Tire kütüphanesinde mevcut olup bu fakir tarafından görül-
müştür.
Aşıkane bir gazeli :
Terki can eyler, visali bezm-i canan istiyen.
Bülbülü âsa-zâr olur, bir verdi handan istiyen.
Bir gülün bin hân, bir yarın nice ağyarı var!
Alemi lâhuta baksın özge seyran istiyen.
Aşk için saf ile gel sofi derûni kalbi kim,
Zeyneder kâşanesin elbette mihman istiyen.
Su-i hal ve râzmı ketmeylemez mürşidlere,
Saklamaz derdi derunun tâki derman isteyen
Rehber et sırr-ı menzili aşka çerağı âbını
Ey Hanîf âsa, visali gûyi irfan isteyen.
1189 H. de vefat eden (Şarih-i Şifa) İbrahim Hanif Bey diğer bir
yüksek zattır.
HÜSEYİN HÜSNÜ İBNİ HALÎL GİRİDÎ
1218 = 1803
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Giridin Kandiye kasabasmdandır.
İstanbul'da tahsilini tamamladıktan sonra Kandij^e'de ilmin neşrine hiz-
met ederek 1218 H. de adı geçen kasabada vefat etti.
İzmir'de kendi el yazısı ile yazma ilmî bir mecmuasında (Menasiki
hac), (Risale fi eşrati's-saati), (Haşiye alâ risaleti bahsi'l-hudûsi), (Fe-
vaid-i kelâmiye), (Risale fi tarif i'l-küre), (Talikat ale's-siraciye minel
feraiz) isimlerinde eserleri olduğunu gördüm.
HAFÎD MUHAMMED EFENDİ (İSTANBUL!)
1266 = 1849
Hayırlı eserlerinden İstanbul'da Bahçekapısmda kütüphanesi olan
Şeyhülislâm Aşir Efendinin faziletiyle tanınmış oğludur. Sadece (Gala-
tat-ı Hafîd) ismiyle söylenen Türkçe matbu büyük eserinde bir hayli
kaideler, lügat meseleleri ve tarihçesi beyan olunmuştur ki, lisanımızda
galatlara dair yazılan eserlerin en büyüğü ve istifadelisidir.
— 331 —
«Kıldı Huldi Hafîd Efendi makam», «Kıldı Hafîd Efendi me'vayı
adne rihlet» mısralarmm delâleti olan 1266 H. de vefat ederek Aşir Efen-
di kütüphanesi avlusunda pederinin yanma defnoldu. Kaptan Paşaların
hal tercemelerini anlatan (Sefinetü'l-Vüzera), Arapça olarak da (Hadîsi
Erbain şerhi) eserleri cümlesindendi.
İstanbul sularının çeşitlerine ve özelliklerine dair (Mihahül Miyah)
isminde matbu bir risalesi ve Revan odasında Hakk-ı Hilâfete müteal-
lik bir eseri de vardır.
HAYATİ AHMED EFENDİ (ELBİSTANÎ)
1229 = 1813
Son devrin âlimlerinden olup Elbistan müftüsünün oğludur, istan-
bul'a gelişinden sonra bir hayli eser neşrine muvaffak olmuştur. Eserle-
rinin en meşhuru: Farsça kaidelerinin inceliklerini bildiren matbu (Tuh-
fe-yi Vehbi) şerhidir. (Nuhbe) yi dahi şerhe başlamış ise de, ömrü vefa
etmeyip oğlu tamamlamıştır. (İs'afü'l Minne fi şerhi ithafül cinne),
(Şerhu manzume-yi şahidi) ile mantık ve âdaba müteallik bir (manzu-
me-yi nûniyesi) vardır. 1229 H. de İstanbul'da vefat ederek Üsküdar'da
Nuh kuyusu civarında Seyyid Ahmed deresi kabristanına defnedildi.
Bir de (Zuhuru Mehdi) zamanını tayin edenlere karşı (Tahafütü Müs-
tahrece) isminde eseri vardır.
Şiirlerinden :
Bu kesret âleminde sırrı vahdet bilmesi müşkil;
Bilir ancak, ekalimi Hakayıkta gezen sûsû.
HIFZI ARİF MUHAMMED BEY (İSTANBULÎ)
1238 = 1822
Kıraat ilminde malûmat sahibi bir zat olup İstanbulludur. Tersane-
de zimmet halifesi iken 1238 H. de vefat etti.
Eyüpte pederi Seyyid İbrahim Efendinin yanında medfundur. Kı-
raat ilminden (Sibtü'l-Hayyat) isminde bir eseriyle (Hıfzi Bey mecmua-
sı) ismiyle başka bir eseri vardır.
1172 H. de (Mutkinu'r-Rivaye) isminde kıraat ilminden makbul bir
eseri olan Muhammed İbni Mustafayı Naimı Efendi kurradan bir zattır.
— 332 —
HAFIZ SEYYİD EFENDİ (SİROZÎ)
1269 = 1852
Son asır âlimlerinden bir zat olup Siroz köylerinden Topolniklidir.
Uzun müddet İstanbul'da ilmin yayılmasma hizmet ederek 1269 H. de
Haccı Şeriften dönüşte (Yenbuul-Bahır) da vefat etti. Matbu eserleri:
(Şerhu alâka) (O, (Haşiye alâ şerhi vaz'iyye li Ali Kûşî), (Risale-yi lâ-
miahid) ile devrinde geçerli olan ilimlere dair takrirlerinden ibarettir.
HADIM AHMED EFENDİ (NEVŞEHRÎ - RÛHÎZADE)
1260 = 1844
Fazilet sahiplerinden bir zat olup tahsilini tamamladıktan sonra
memleketi Nevşehir müftülüğünde bulundu. Vefatı 1260 H. dedir.
Eserlerinden: (Şerhu Hadisi Lâ Advâ...), (Risale fi Kelâmillâhi
teâlâ), (Tefsiru ve mâ teşaûne illâ en yeşaellah), (Risale fi mane'l-mas-
darı) gibi risaleleri bir arada basılmıştır. Bundan başka imtihan risale-
leri de vardır.
HÂMİD EFENDİ (KARSÎ)
1291 = 1874
Fazilet sahiplerinden şiire kaabiliyetli bir zat olup Karslıdır.
1291 H. de memleketinde vefat etti. Eserlerinden bazıları (Sûre-yi
Abese tefsiri), (îzhar şerhi) ve (Divan) dır.
1213 H. de Şifayı Şerifi terceme eden Talip Hoca zade Hafız İshak
Necip Efendi de Karstan yetişen âlimlerdendir. Tercemenin müellifin
el yazısı ile yazma nüshası Üsküdarda Selimiye kütüphanesindedir.
HACI TORUN EFENDİ (KAYSERİ)
1302 = 1884
Son asırda Kayseri'den yetişen âlimlerin büyüklerinden olup şöh-
reti (Hacı Torun Efendi), künyesi (Çukurluzade Muhammed Salih)
Efendidir. 1302 H. de memleketinde vefat edip Hand Hatun Camii Şeri-
(1) Mevlâna Mahmud Antakî'nin âlimler arasında meşhur olan (İstiare)
risalesinin şerhidir ki, şerhten başka Karatepe'li ismiyle tanınan Mevlâna Ha-
san İbni Mustafayı Aydmî'nin de makbul bir şerhi ve bu şerhe de Muhammed
İbni Osman Adapazarî'nin mufassal bir haşiyeşi vardır- ki, mahallerinde zikre-
dilmiştir.
— 333 —
finin haremi dahiline defnedildi. Eserleri Arapça ve basılmamış olup
aşağıdadır.
1 — (Risaletü'l-lndiraciye) : Kur'an kıraati ilminden olup (Kıraati
Aşere) nin tertibi beyanmdadır.
2 — Hissü'l-Hakkı ve Zahr) : Kur'an-ı Kerîm kıraatından ayrıldık-
tan sonra (Subhane rabbike rabbil izzeti..) âyeti kerimesinin, (Subhane
rabbina) okunmasının daha doğru olduğunu açıklayan ve delillerini gös-
teren eserinden ibarettir. Risalenin ismi yazılış tarihi olan 1268 H. yi
gösterir.
3 — (İşarat-ı Kur'an) : Kur'an-ı Kerîm'in rumuzları beyanmdadır.
4 — (Tenbihul-Ağbiya) : Az zaman içinde çok zaman olur diyenle-
rin sözlerini red yolunda kaleme alınmıştır.
5 — Risaletün fi tarifeti'l-Ahkami'ş-Şer'iyye
6 — Miftahül Hayat'dır.
HÜSEYİN FEHMİ EFENDİ (PALULU)
Kadıların faziletlilerinden bir zat olup Diyarbekire bağlı Paludan-
dır. Garip ilimlere de vukufu vardır. Eserlerinden: (Zübdetü'l-Feraiz)
ile (Nebzetü'l-Hisab risaleleri) bir arada olarak basılmıştır. Sultan Aziz
devrinde İsparta naibliğinde bulunmuştur. (Miftahü'l-îrfan fi Hakikati'l-
Insan) isminde bir eseri daha vardır.
HACI ABDİ BEY (PETRÎCÎ)
1304 = 1886
Fazilet ve irfan sahiplerinden bir zat olup Siroz civarındaki Pedriç-
tendir. Bugün elimizde mevcut Tevrat ve İncil'lerin tahrif edildiğine ve
teslisin reddi ile batıl olduğuna dair Türkçe yazdığı (İzahü'l-Meram Fi
Keşfi'z-Zalâm) ismindeki eseri ve (Fezail-i Zikrullah) adiyle de diğer bir
eseri İstanbul'da basılmıştır. Yine bu mevzuda (Risaletü's-Samsamiye)
ve (Bürhanü'l-Hüda fi reddi kavlin Nasâra) ismiyle eserleri vardır ki,
(Burhan) ın bir nüshası Hidiv kütüphanesinde (Mısır'da) mevcuttur.
(Burhan), Lebib Efendi tarafından terceme edilmiştir. Şeyhler faslında
sözü geçen Kuşadalı İbrahim Efendiye intisabı vardır. 1304 H. de vefat
ederek Merkez Efendi yakınma defnedildi. Hoş sohbet, zarif ve cazibeli
bir zattı.
— 334 —
HÜSEYİN İBNİ MUHAMMED (MANDALYATÎ)
1305 = 1887
Menteşe sancağı dahilinde Milâs kazası nahiyelerinden Mandalyatm
Derince köyündendir.
Tahsilini İstanbul'da tamamlıyarak Bayezit Camiinde ilme hizmetle
icazet vermeğe muvaffak oldu. Bundan sonra Huzur-u Hümayun ders-
leri muhataplığı ve arkasından Mukarrirliğine nail olarak 1305 H. de zi-
yarete gittiği memleketinde vefat etti.
Arabi ilimlerin ekseri kollarında bilhassa sarf ve nahivde ihtisas
sahibi idi. (Şerhu Talimi'l-Evzan), (Risale fi Talimi'l İlmi ve Mevzuihi
ve Ğayetihi), (Risale fi kelimeteyiş-Şehadeti), (Risale fi Hakkı ibin)
isimlerinde risaleleri 1286 H. de basılmış olan mecmuasında mevcuttur.
(Mizanü's-Sarf), (Şerhu Dibaceti Muğnit-Tullâb) gibi matbu eserleri ve
(Fevaid-i Lâmiye şerhi), (Muhaşşi Muğnit-Tullap) vesaire gibi basılma-
mış eserleri de vardır.
HACI İBRAHİM EFENDİ (İSTANBULÎ)
1309 = 1891
Ediplerin faziletlilerinden bir zat olup İstanbulludur. Arapçanm in-
celiklerini Hicazda Şeyh Şmkıtiden tahsil etmiştir. îstanbulda (Darü't-
Talim) adiyle açtığı hususî mektepte Arap dilinin en iyi bir şekilde ede-
biyatiyle beraber beş sene zarfında öğrenilip yazılabileceğini isbat etti.
«Gitti İbrahim Efendi Cennete» mısramm delâleti olan 1309 H. de İstan-
bul'da vefat ederek Edirnekapısı haricinde meşhur şair Bakî'nin karşısı-
na defnedildi. Matbu eserleri: (Şerhu Belâğat-ı Osmaniye), Temyizi Ta-
likat), (Nahvi Arabî tercemesi), (Sarfı Arabî tercemesi), (Tafsilü't-Te-
lifi fi tavzihi mesaili't-tasrif), (Hikemiyat-ı Arabiyye) vesairedir,
HAMİD EFENDİ (HARPUTÎ)
(El-Hac Abdülhamid Hamdi Efendi)
1320 = 1902
Hal tercemesi ileride yazılı Harputî Ömer Naimî Efendinin oğludur.
Talebe iken diğer medrese talebelerine hocalık etti. Üç lisanda şairdir. 18
yaşında (Avamil Tuhfesi)ni (Nüzhetül İhvan fi Haşiyeti Tuhfetül İhv^n)
ismiyle haşiye etmiş ve bir (Divançe) teşkil edecek şiirlerini edebiyat
âlemine hediye kılmıştır. Pederinden icazet almıştır. Faziletli vezir Yu-
suf Kâmil Paşa, merhum mezkûr zatın ilmî faziletlerini takdir ederek
— 335 —
Harputta yaptırdığı medresenin müderrislik ve mütevelliliğine tayin
buyurdu. Arapça ve Türkçe yazıları mükemmel bir münşaat teşkil eder.
Çeşitli ilimlere dair her taraftan vukubulan suallere yazılı olarak cevap
verirdi. Bu cevaplar da mühim eserlerden sayılmıştır. İdrisî tarikatın-
dan da halkı irşad için mezun kılınmıştır. Defalarca ilmî icazet vermiş-
tir, îlmî faziletleri ve edebî kemalâtı gibi vera ve takvası da son dere-
cede idi. 1320 H. de vefat ederek pederinin yanına defnolundu. Eserleri
ve talikatı çoktur. Meşhurları şunlardır:
(Netayicü'l-Ebkâr fi Haşiyetin Netayici'l-Efkâr) : Eksiktir.
(Essamtü'l-Abkarî fi şerhi Ikdül Cevheri fil farkı beyne Kesbeyil-
Matürîdî ve Eş'ari) : Matbudur.
(El-Haşiyetü'l-Cedide Alâ Havaşi'l-Siyel Kütiyeti'l-Vakıati Alâ ta-
rafi't-Tasavvurat) : Matbudur.
(El Hallü'l-Mükemmili Alel Havaşşiîs-Siyel Kûtiye Ale'l-Mutavvel),
(El-Feyzü'r-Reddi Fi Haşiyeti Havaşşi'-Celâlli'l-Gelenbevî),
(Tabsiratü'l-Hakkı Ale'l-Ayani fi hurmeti'l-îsticari alâ Kıraati'l-
Kur'anı),
(Cevabi'l-Veziri fi Hürmeti imtinai'l-Hacci An duhuli Mekkete in-
del-vebâi'l-Kesîri) ,
(Safvetü Efkâri'l-Ulemai Fi isbatı ilmi Nebiyyina bi'l-esmai) : Mat-
budur.
(Mükhiletü'l-Ebsari fi rü'yetil hilâli bi'n-nehari),
(Bağıyyetü'l-Kasidi fi cevabi'l-e'siletil vârideti min Âmid),
(El-Burhanü'l-münevveru fi tahrimi't-tasvîri ve iftinail-Musavviri),
(Tahmisü'l-Kasideti'l-Münferice) : (Oğlu Kemaleddin Efendi tara-
fından terceme ve şerh ile basılmıştır.) Zamanımızın ediplerinden îbnül
Emin Mahmud Kemal Beyefendinin edibane takrizi vardır.
Pederi Ömer Naimî'nin (Velediye Hicabisi) üzerine yazdığı haşiye-
yi tamamlamıştır.
HASBİ SÜLEYMAN EFENDİ (PİRAVÎŞTEVÎ)
1327 = 1909
İlim ve marifet sahiplerinden bir zat olup Dırama sancağına bağlı
Piraviştelidir. Bir müddet şer'î hâkimlikle vazife görmüştür. Sonradan
saray kâtipleri arasına girmiş ve arkasından baş kâtip olmuştur. 1327 H.
de vefat edip Edirnekapısı haricinde İbrahim Halebi'nin kabri civarında
defnedildi. Matbu eserleri :
(Tafsîl-i-Kavaidi Külliye Şerhi), (Terceme-i Tâtîri'l-Enami fi tabi-
ri'l-Menami li'n-Nablusi), (Terceme-i Gunyeti't-Talibîn li'ş-Şeyh Haz-
ret-i Abdül-kadir Geylânî, EI-Müsemma bi umdeti's-Salihin), (Mirkatü
— 336 —
meratibi İlmi le Dünnî Fi Menakıb-i Abdül-kadir Geylânî), (Şerh ve
terceme-yi Delail-i Abdül-kadir-i Geylânî). Bir de (Risaletü'l-ittihadiye
li saadeti'l-milleti'l-islâmiye) isminde basılmamış bir eseri vardır.
Gelenbevîzade Ahmed Tevfik Efendi merhumun tercemeye başla-
dığı (Tahafütü'l-Felâsife)yi de tamamlamıştır.
HÜSNÜ EFENDİ (HÜSEYİN HÜSNÜ EFENDİ) Şeyhülislâm
1331 = 1912
Fakihlerden kanunlara vakıf bir zat olup İstanbul'da doğmuştur.
Pederi Erzurumlu ise de aslen Diyarbakırlı müelliflerden Molla Çelebi
torunlarmdandır. Evkaf-ı Hümayun Kadılığı, Yemen müfettişliği gibi
hizmetlerde bulunduktan sonra meşihat makamına getirilmiştir. 1331 H.
de azledilmiş olduğu halde vefat ederek Cerrahpaşa Camii avlusunda pe-
deri yanma defnedildi. Topladığı malzeme çok, malûmatı geniş idi. Eser-
lerinden (Arazi kanunnâmesi şerhi) basılmıştır.
(Ahkâm-ı Evkaf), (Mecellenin bazı aksamına şerh), (Kitabü'd-Di-
yat' da diğer eserlerindendir.
HATTAP HAYDAR İBNİ EBİ'L-KASIM KARAHİSARÎ
817 = 1414
Sultan Osman Gazi devri âlim ve fakihlerinden olup ilk tahsilini
memleketinde yapmış, Şamda tamamlamıştır. 817 H. de memleketinde
vefat etti. Eserleri: Fıkıh ilminden (Şerhu Manzumeyi Nesefiye fil hilâ-
fiyat), (Şerhu Kenzüd-Dekayık), (Şerhul-Muhtari fi fürui'l-Hanefiyye)
ile Usulü Fıkıhtan (Şerhu'l-Menar)dır.
Karamanda vefat eden Türkçe (Mir'atü'l-Kadî) sahibi Ali Galip
Efendi de Karahisardan yetişen âlimlerdendir.
HIZIRŞAH MENTEŞEYİ
853 = 1449
Değerli müelliflerden bir zat olup Menteşelidir. İlk tahsilini mem-
leketinde yaptıktan sonra ilmini tamamlamak gayesiyle 15 sene kadar
Mısırda kalmıştır. Allâme-yi Tûsi'nin Osmanlı ülkelerine geldiğini du-
yunca tekrar gelip mezkûr allâme ile ilmî mübahase ve sohbetler etti.
Zamanını yalnız ilim ve kemal yolunda sarf eden âlimlerdendir. 853
H. de memleketinde vefat etti. (Şerhu Tecrid), (Talîkat ale'l-Mevakıf),
(Talikat ale'l-TelVih), (Haşiye Alâ Mollazade) gibi ilmî eserleri vardır.
Bursada Zeynilerde medfun bulunan oğlu Derviş Muhammed Efendi de
âlimlerdendir.
— 337 —
HIZIR BEY (1) (SİVRİHİSARÎ)
863 = 1458
Âlimlerin değerlilerinden fazilet sahibi bir zat olup Hoca Nasreddin
Efendi (-) torunlarmdandır. Fatih Hz.lerinin emriyle Sîvrihisardan ge-
tirtilerek en evvel İstanbul Kadısı tayin edildiler. Devlet merkezinin bi-
rinci kadısı olan bu zattır. Kısa boylu olduğundan kendisine «îlim Da-
ğarcığı» derlerdi. Akaide dair yazdığı (Nûniye kasidesi) ne Uryanizade,
İsmed Efendi vesaire gibi birkaç zatın şerhi varsa da, en meşhuru seçkin
talebelerinden Mevlâna Hayalî'nindir.
Vefat tarihi «Lâ zale Aleyhirrahmetü» terkibinin delâlet ettiği 863
de, yüksek kabri Vefadan Zeyreğe giden caddenin sağ tarafındaki mes-
cidin avlusundadır. (^) Arap, Fars ve Türk edebiyatındaki geniş bilgisi-
ne mevcut yüksek şiirleri delâlet eder. (Ucaletü Leyletin Ev Leyleteyni)
Arapça başka bir (Kaside-yi Nûniye) leri vardır. Bir de Fatih Sultan
Hanın emriyle (Metali) i geniş bir şekilde Farsçaya terceme etmiştir ki,
bir nüshası Ayasofya kütüphanesinde vardır.
Ebcet hesabiyle tarih söylemeyi bu yüksek zat ihtira etmişlerdir.
Türkçe şiirlerinden :
Vermiş ziya benefşeye peyğam zülfiyar
Ol lezzetin havası dimağmdadır dahi...
Rarsca şiirlerinden:
(1) Fıkıhtan (Sadrü'ş-şeria) ile (Vikaye (ye makbul bir şerh yazmış bulu-
nan ve 891 = 1486 H. de vefat ederek Molla Fenarî camii yakınma defnolunan
Bursa Kadısı Yakup Paşa ile 901 = 1495 H. de vefat edip Zeynilerde medfun
bulunan Müfti Ahmed Paşa Fakîh ve Münşi meşhur Sinan Paşa Hızır Beyin
değerli oğullarıdır.
{-) Bu zatın gerçekleri, felsefi ve ahlâkî dersleri alaylı ve eğlendirici hikâr
yelerle öğretmek gayesi güden sözlerim derleyen risalesi, batı lisanlarına bile
terceme edildiğinden Avrupalılar arasında da meşhurdur. Edep ve hikmete mu-
halif bazı âdi sözler ise, tabiatiyle kendisine bir yakıştırmadan ibarettir. Hoca
Nasreddin Efendinin sözlerinden 120 tanesi Mevlâna'nm oğullarından Burha-
neddin Çelebi tarafından şerh olunarak 1306 H. de Konyada basılmıştır.
(3) Şehî tezkiresinin: «Şeyh Vefa yakınında Necati merhumun kabrinin
bulunduğu tekkededir.» ifadesine göre Eyyüp Ensarîde medfun olduğuna dair
bazı hal tercemesi kitaplarındaki nakillerin vesikalı olmadığı anlaşılmaktadır.
Oğlu Ahmed Çelebinin de «İnnemel Amelü Binniyat» hadisi şerifinin şerhine
dair bir eseri vardır ki, Ayasofya kütüphanesinde mevcuttur.
F. : 22
— m
Molla Güranî ile aralarındaki şu fıkra meşhurdur: Hızır Bey iki ge-
cede bir kaside tanzim ederek «Ucaletü Leyleteyni» adiyle Fatihin hu-
zuruna takdim kılar. Bunu Molla Güranî görerek (Lekad zade'l-heva
Fi'l-bu'dibeynî. Ve beyne'l-beyni bu'de'l-maşrikayni) beytine itiraz ile
«Zade» «Fiili lâzım olarak kullanılmak gerekli iken müteaddi olarak irad
edilmiş» der. Bu itiraz padişahın iradesiyle Molla tarafından kasidenin
üzerine yazılarak Hızır Beye gönderilir. Bey cevap olarak «Fi kulûbihim
maradün Fezade hümullahu marada» âyeti kerimesini yazar.
hayal! AHMED EFENDİ (MOLLA - İZNİKÎ)
875 = 1470
Alimlerin büyüklerinden olup İzniklidir. Hocazade seviyesinde de-
rin bir âlimdi. Yazık ki 33 yaşındayken vefat etti.
Değerli eserlerinin meşhuru :
(Haşiye-yi Şerh-i Akaid) (^) olup (Şerhu Kaside-i Nûniye), (Talikat
alâ şerhi Makasıd), (Haşiye alâ Evail-i Tecrid), (Haşiyetü'l-Feraiz) de
kıymetli eserlerindendir.
Vefatları 875 H. de, nurlu kabirleri Bursada Zeynilerde (-) Molla
Hüsrev yakınındadır. Şeyh Abdürrahim Merzifonî vasıtasiyle Zeyniye
tarikatına intisab ettiği (Şekayık) tercemesinde zikrolunmuştur. Üç li-
sanda manzum olarak yazmağa muktedir oldukları eserlerinden anlaşılır.
Beyitlerinden :
Devri rahmda silsileyi zülfü dîr gören
Cem oldu kevr-i teselsül ile devrî cümleten
«Hayalî» mahlâsı için tarihçi Âli «Künhül Ahbar»ın basılmamış kıs-
inında şöyle diyor. «İnceden inceye mütalâaya ve nazikâne takrire ma-
lik olması sebebiyle Hayalî diye şöhret bulmuştur.»
İlimlerin mukaddimesini kadılardan olan pederinden öğrendiği de
Âli'nin rivayetleri cümlesindendir.
(1) Çelebi Sultan Mehmed medresesi müderrisi iken vefat eden 2. Beyazıd
Han'ın hocası Bolulu Salâhaddin Efendinin de âlimlerce makbul bir haşiyesi
vardır.
{-) Zeynîler: Bursa'nm doğu tarafında bir yerdir ki, Zeyniye tarikatı ku-
rucusu Zeyneddîn Hâafî Hazretlerinin baş halifesi AbdüUâtif Kudsî merhum
irşada memur edilerek Bursa'ya geldiği zaman, buraya yerleşmiştir. Vefatından
sonra da buraya defn olunduklarından bu tarikata mensup zatların meskeni
ve hususî kabristanı hükmüne girmiş olduğundan dolayı (Zeynîler) ismi ve-
rilmiştir.
Bu tarikat mensuplarının hepsinin kabirleri belirli bir geometrik şekli an-
dırır biçimdedir. Mevlâna Fenarî ile Hayalî merhumun mezar taşlarının da
bu biçimde olması Zeyniye tarikatına bağlı olduklarını îma etmektedir.
HÜSREV MUHAMMED EFENDİ SİVASÎ (MOLLA HÜSREV)
886 = 1481
Osmanlı âlimlerinin en değerlilerinden olup (^) Tokat civarmdaki
Türkmenlerden Ersak kabilesindendir. (-) «Mâte reisül Ulema» ve «Rah-
metullahi aleyhi daima» terkiplerinin delâlet ettiği 886 H. de İstanbul
kadısı iken vefat ederek mübarek nâşı Bursaya nakledildi. Zeynilerde
kendilerinin yaptırmış olduğu medresenin avlusunda medfundur.
Eski âlimlerin kitaplarından hergün iki yaprak yazmayı lüzumlu
bir itiyat haline getirmişlerdi ki, terekelerinde kendi el yazılarıyla pek
çok nefis eserler çıkmış ve gayet pahalı olarak satılmıştır.
Eserleri: (Telvih), (Şerhu Miftah, (Usûlü Pezdevî), (Evail-i Tef-
sir-i Kadi) ve (Mutavvel)e haşiyeleriyle fıkıh ilminden metin ve şerh
yani (Dürer ve Gurer) (^) Usulü Fıkıhtan aynı şekilde metin ve şerh
yani (Mirkat ve Mir'at) (■*) hal tercemesi ileride yazılı Alâaddin Rumî'-
nin (Tesmiye), (Ahbarü'n-Nübüvvet), (Fıkıh), (Usul), (Belağat), (Man-
tık) gibi altı ilimden bahseden risalesini de Nakdü'l-Efkâr fi reddi'l-En-
zar) ismiyle şerh etmiştir. Hz. Fatih bu zat hakkında «Zamanımızın Ebu
Hanifesidir» buyururlarmış. Bazen şiirle de iştigal ederlerdi.
Şiirlerinden :
Başıma bezmi gammı aşkında camı efser yeter
Zahminîle kanlı pîrahen kabayi zer yeter
(1) (Camiu'l-Mevzuat) ismindeki eserini Sultan III. Mehmede takdim eden
Mustafa İbni Ebubekir Efendi ile (Fetava-yı Bezzaziye) yi terceme eden Şeyh
Ahmed İbni Musa ve Sivasm Domaniç fcöyünden olup (Keşfüzzunûn) da zikre-
dilmiş olan (Mecmau'l-Akval fi'l-Hikemi ve'l-Emsal) müellifi Ahmed Efendiler
de Sivastan yetişen eser sahibi âlimlerdendirler.
(2) Molla Hüsrevin bir mühtedinin oğlu olduğuna dair (Şakayık) tercüme-
sinin rivayeti mevsuk değildir. Çünkü bu tercemenin kenarında Sivas ile To-
kat arasındaki Yerköyden olduğuna ve hattâ (iDürer ve Gurer)inin son kıs-
mında (Enel Fakiru Muhammed İbni Feramrez İbni Ali Âmelehümullahü bi-
lûtfihi'l-Celî ve'l-Hafî) buyurduğuna göre, dedelerinden itibaren müslüman
oğlu oldukları ortaya çıkmaktadır.
(^) 1043 H. de vefat eden kadılardan Süleyman İbni Veli Ankaravî, 1136 H.
de Şam kadısı iken vefat eden Gelibolulu Osman, Yafa Naibi iken 1316 H. de
vefat eden Boyabatlı Karabekir Efendiler tarafından terceme olunmuştur.
(4) İzmirli Muhammed İbni Veli, 1292 H. de İstanbulda vefat eden Mersin
müftüsü Ahmed Hilmi Tarsusi ve Mustafayi Mostari ve (Fetava) sahibi Ha-
mid, 1167 H. de vefat eden Hamza-yi Darendevî, 1117 de vefat eden Muham-
med Tarsusî taraflarından Haşiyesi yazılmıştır.
— 34Ö —
Mezar taşmdaki ibare :
«Menba-ı ilmi hüner, Varisü ulumi hayrül beşer, Fazılı hurşidi eser,
Sahibü'd-Dürer ve'l-Gurer Mevlâna Muhammed Hüsrev.»
878 H. de Fatih Sultan Mehmed Han'a hediye ettikleri kendi yüksek
el yazılarıyla yazma (Dürer) nüshası Köprülü kütüphanesindedir. (i)
HOCAZADE MUSLİHUDDİN EFENDİ (BURSAVÎ)
893 = 1487
Bursanm medarı iftiharıdır. Vücudiyle iftihar edilen âlimlerin bü-
yüklerinden olup hal tercemesi yukarıda geçen Kadı Hızır Beyden tah-
sil etmiştir. Hızır Bey kendisini takdir eder ve idrâkinin sağlamlığını
teslim ederdi. Bazı müşkil meselelerin halli icabettıkçe mezkûr zattan
kinaye olarak aklı selime müracaat ediniz dermiş.
Değerli eserleri :
(Haşiye-yi Şerhi Mevakıf), (Haşiye-yi Tenkıhu'l-Usuli Lis-sadri'ş-
Şeria), (Tehafüt) (^), (Haşiye-yi Şerhi Hidayeti'l-Hikme), (Şerhu Met-
ni Tavali'), (Haşiye-yi Telvih), (Şerhu îzzî) vesairedir. (Tehafüt) ü haz-
reti Fatihin emriyle yazarak bu kitapla Molla Zeyreke galebe etmiştir.
Bursa müftüsü iken 893 H. de vefat etti. Kabri Emir Sultan hazretleri-
nin medreseleri karşısında caddenin biraz ötesindedir. Köprülü kütüp-
hanesinde kendi el yazısiyle yazma bir (mutavvel) vardır.
HATİPZADE MUHYİDDİN EFENDİ
901 = 1495
Fatih devri âlimlerinden olup Kastamonuludur. İznikte medfun pe-
deri Taceddin ibrahim ile Mevlâna Ali Tûsî ve Mevlâna Hızır Beyden
tahsilini tamamlamıştır. Âlimlerin büyükleri için pek lüzumlu olan va-
karı gurur derecesine vardırmıştı.
(1) 875 H. de kendi el yazısiyle yazıp Hz. Fatihe takdim ettiği (Mir'at ve
Mirkat) nüshaları Yeni Cami kütüphanesindedir. Künyelerinde Muhammed
İbni Feramrez İbni Ali ibaresi görülmektedir.
Nasîr-i Tûsî'nin mantıktan Farsça (Esasüliİktibas) ismindeki eserim de
irabını yaparak Hz. Fatihe takdim etmiştir ki, kendi el yazısı ile yazma nüs-
hası Enderûnı Hümayımda (Revan odası) kütüphanesindedir. Baş tarafında
19 beyitli gayet beliğ Arapça bir kasideleri de vardır.
(2) Allâme Celâleddin Devvaninin takdirine mazhar olan bu eser, İmam
Gazali ve İbni Rüşd'ünki ile beraber Mısırda basılmıştır.
— 341 —
Eserleri :
(Talikat Alâ Haşiye-yi Tecrid), (Talikat Alâ Evail-i Keşşaf), (Ha-
şiye Alâ Evail-i Şerh-i Mevakıf), (Haşiye-yi Telvîh), (Risale fi beyani
beyani fezail-i cihat), (Risale fi bahsi rüyet ve kelâm), (Haşiye Alâ şer-
hi vikaye), (Haşiye alâ mukaddemati erbaa), (Haşiye alâ evail-i şerh-i
muhtasar), (Risale fi tayini cihat-i kıble) vesaireden ibarettir.
Vefatı 901 H. dedir. Kabri Hz. Halid civarında büyük müelliflerden
Ali Kuşçunun yanındadır. Mücerret üstünlük dâvası ve kıskançlık saika-
siyle hal tercemesi ileride yazılı Molla Lütfinin şehadetine sebep oldu ki,
hu hal kendisinin ilmen zengin ahlâken fakir olduğuna delâlet ediyor.
Esef olunur.
HÜSREVZADE MUSTAFA EFENDİ
1000 = 1591
Molla Hüsrevin yetişkin torunu olduğu için Hüsrevzade lâkabiyle
meşhur olmuştur. Evvelce saçlı Emir Efendiden istifade ettikten sonra
Mevlâna Ebu's-Suûd'dan tahsilini ikmal etmiştir. 1000 H. de azledilmiş
olarak Trablus Şam kadılığından dönüşünde Akşehirde vefat etti.
(Güldeste-yi Riyaz-i irfan) ile (Riyazi tezkiresi) nde de Bursada de-
desi Molla Hüsrevin yanında medfun olduğu yazılmış bulunduğuna gö-
re, Atâinin ifadesi teemmüle şayandır.
Eserleri :
(Galatatü'l-Avam), (Kurazatü'l-Fıkhiyyeti ve fekâhetü'l-Rıfkıyye-
ti) ile Kutbu Mekkînin (El Berku'l-Yemanî Fi'l-Fethi'l-Osmani) ismin-
deki Yemen tarihini ve (Tuhfetü'l-Mülûk)ü tercemelerinden ibarettir.
Türkçe şiirleri de vardır.
Bu cümleden olarak :
Garezim mülki beka idi ademi rahımdan
Uğrayıp şehri vücuda oyalandım kaldım.
HALİL İBNİ RESÛL (SİNOBÎ)
1075 = 1664
Fakihlerden bir zat olup Sinop sancağının Akçaçam nahiyesinden-
dir. 1075 H. de vefat etti. îki büyük cilt üzerine (İzharü Feraidi'l-Ebhuri
ve İzahu fevaidi'l-Enhür) isminde mufassal (Mülteka şerhi) vardır. (Fe-
raiz) bahsini de ayrıca (şerh) etmiştir,
— 342 —
HIZIR İBNİ MUHAMMED (AMASYAVÎ)
1086 = 1675
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Amasya müftüsü iken 1086 H. de
vefat etti.
Eserleri: (Unbubu'l-Belâğa) ile şerhi (İfazetü'l-Unbub) (Menar)m
ihtisarı olan (Gusunü'l-Usûl) ve şerhi (Tehyicü Gusuni'l-Usûl), (Haşiye
Alâ Tefsiri'l-Beyzavî) vesairedir. (Feraiz-i Siraciye)yi de (Lübbü'l-Fe-
raiz) ismiyle ihtisar etmiştir.
Pederi Muhammed Efendinin de (El-Ma'kud fi şerhi'l-maksud) is-
minde (Maksud şerhi) vardır.
HİSALİ ABDURRAHMAN ÇELEBİ
1087 = 1676
Fazilet sahibi ve şair bir zat olup Karadavutzade Süleyman Çelebi-
nin oğludur. 1087 H. de vefat etti. Bursada ceddinin yaptırmış olduğu
camii şerif avlusunda medfundur.
Eserleri :
(Tercihu'l-Beyyinat), (Fetava-yı Hısali), (Divan) vesairedir. Bir de
(Mülteka) nm müşkilâtmı (Ata) ismiyle şerh etmiştir ki, bir nüshası
Beşirağa kütüphanesindedir. (Deşişi) ismindeki Farsça lügatini da ihti-
sar etmiştir.
Beyitlerinden :
Gördü gammı Leylâ ile ahvali diğer gûn
Di%^aneîiğe urdu heman sureti Mecnun
HALİS İBRAHİM EFENDİ (PASAROFÇAVÎ)
Fazilet sahibi müderrislerden Farsça âlimi bir zat olup Belgrad ci-
varındaki Pasraofça - Pozrofca'lıdır.
1160 H. de İstanbulda vefat etti. 1143 H. de Hırka-yı Şerif mahalle-
sinde yazdığı (Mecmau'l-Emsal - Düsturü'l-Acem) isminde Farscanm in-
celiklerine müteallik bir büyük cilt halindeki kıymetli eserinin bir nüs-
hası Esad Efendi kütüphanesinde vardır.
MEVLÂNA MÜFTİ EBU SAÎD EL-HÂDİMÎ (HÂDİMÎ)
1176 = 1762
Âlimlerin en değerlierinden faziet ve kemalile meşhur olup 1113 =
1701 H. de Konyaya bağlı aslen Buharalı olan büyük pederinin hicret
suretiyle yerleştiği Hadimde doğdu. îlk tahsilini pederiyle âlimlerin bü-
— 343 —
yüklerinden (Karahacı) şöhretiyle anılan Mustafa Efendiden gördükten
sonra pederinin tensibiyle ilmini tamamlaman için îstanbula gelerek o
asrm en tanmmış âlimlerinden Kazâbâdî Ahmed Efendiden parlak bir
şekilde icazet almağa muvaffak olarak memleketine dönüp ders verme-
ğe ve eser yazmağa başladı. Kısa zaman içinde ufuklara yayılan şöhret
ve fazileti dolayisiyle padişahın daveti gereğince ikinci defa hilâfet mer-
kezine gelip devrin âlimleriyle beraber bizzat padişah da hazır bulundu-
ğu halde Ayasofya Camii Şerifinde takrir ettiği Fatihayı Şerife tefsiri
umumî takdiri mucip olmuştur. Padişahın takdir ve taltiflerine mazhar
olduktan sonra memnun bir şekilde memleketine gönderilmiştir.
Memleketinde tekrar tekrar icazet vermeğe muvaffak olarak 1176
H. de âhirete intikal etti. Mezhep olarak Hanefî, tarikat bakımından
Nakşibendîdir. Kendi el yazılarıyle yazılı evrak arasında: «Pederimin
kabri şerifinde murakabeye varmıştım, karşımda temessül eyledi. Nasi-
hat istedim; «İşte beni görüyorsun ya, dünyanın esbap ve alâkalarından
uzakım. Bu âlemde onlardan hiçbiri fayda vermiyor. Maişet hususunda
hırs ve kötü tamahtan sakınarak Cenab-ı Hakka mütevekkil ve onun ih-
sanına kani ol. Dünyada sebepleri yaradanı unutup ihtiyacını zahirde
sebep olan kula bildirirsen, Cenab-ı Hak seni en âdi kimseye muhtaç
eder. Eğer ihtiyacını herkesten gizliyerek ancak Hazreti Zülcelâle arze-
dersen, dünya bile sana muhtaç olur.» buyurdukları yazılıdır.
Değerli eserleri aşağıdadır :
1 — (Metni Mecamiu'l-Hakayık fi Îlmi'l-Usul) (')
2 — (Şerhu Tarikat-ı Muhammediye)
3 — (Şerhu Besmele) {-)
4 — (Haşiye-yi Dürer)
5 — (Şerhu Kasideti'l-Mudariye)
6 — (Haşiyetün Alâ tefsiri Suretin-Nebei li'l-Beyzavî)
7 — (Risaletün Fi Hakkı't-Tesbihi ve't-Tahmidi)
8 — (Tefsirü kavlihi tealâ «Kulillahümme malikel mülki» )
(1) Osmanlı âlimlerinden ^'iydmlı Mustafa b. Muhammed tarafından (Me-
nafiu'd-Dekayık) ismiyle Arapça şerh olunduğu gibi, Şirvanlı Ahmed Hamdi
Efendi tarafından da (Levamiu'd-'Dekayrk) adiyle terceme olunan nüshaları
'basılmıştır.
(-) Onsekiz ilme tatbik edilerek yazılmış olan bu kıymetli eser Mısır âlim-
lerinden Şeyh Uleyş Efendi tarafından telhis edilmiştir. Her ikisi de basılmış-
tır.
1190 H. küsur tarihinde vefat eden Karamanlı Ahmed b. Hasan'm da (Tuh-
fetü'l^Besmele) ve I. Abdü'l-Hamid zamanında yaşayan Muhammed b. Ali El-
Karamanî Sümme'l-Erzincanî'nin de (Risaletü'l-Besmele) isminde birer şerh-
leri vardır ki, birer nüşhası Hamidiyede mçvcuddur.
— 344 —
9 —
(Tefsirü kavlihi tealâ «înne ba'zezzani ismün» )
in
yibiba.it; LU.li"J.>j doctyiilU. Vt:i"V t-bd V d. J
11 —
fRisaİPtıi'n fi sıilnkin-TNraksilipnrlı vp"!
19
^^Xvioclit; LU. i X1U.^U.İ li o bcticl li/
f'S^PTİı 1 1 PT/'KT'i i V» p'l «"\7pl orl \
^k^CİİİLl y LİİİC i V CİCU,/
14
r Aravi'^îiî 'n-lNTpf aı<=;i fi ılmi'l-IVranf ılc"^
1
yraiciyibU l-JİJİlZdCİii Vc INcldibU i-iliUKd.1 )
•İR
iT»iQPİPİ'iî'n Tl Tn anî "vroi"! '1 _T Tl t \ tv> ^
\^XViba,iv_ LU.1İ J.İ iildiliy C Li l~LJlLliIl^
17 —
fKesfü'l-Hidri an hali'l-Hıdril
ÎR
V-ivibdit- lU-il LL i" Xl.dU.ibi Zı"ZjdiXl^
1Q
\^X\ibdic LU. i~lVXİb V dlS. 1
90
\^Xvibdlt.LU i"iVdiiVt:^
21 —
(Risaletü'd-Duhan)
22 —
(Tefsirü Sureti'l-îhlâs)
23 —
(Risaletün fi hakki'l-îstihlâf)
1160 H. de vefat eden yüksek biraderi Ebi Naim Ahmed el-Hâdimî-
nin eserlerinden :
1 — (Risaletün fi Hakkı'l-Elfazi'l-Mecaziye)
2 — (Haşiyetün Ale'l-Mir'at)
Oğlu olup 1213 H. de Mekkede vefat eden Said Hâmidînin eserleri:
1 — (Haşiyetün Alâ Tefsiril-Fatihati Li'l-Beyzavî)
2 — (Şerhu'l-Buhari'ş-Şerif İlen-Nısıf)
3 — (Şerhu Kasidei Bür'e)
4 — (Haşiyetün Ale'l-Hayali)
5 — Şerhu Şemail-i Şerife)
1192 H. de vefat eden Abdullah Hadiminin eserleri :
1 — (Şerhu Mecamiu'l-Hakayık)
2 — (Şerhu Dibacetün-Netayic)
3 — (Şerhu'l-Kasideti'l-Hemziyye)
4 — (Haşiyetün Alâ Haşiyeti Mir Ebi'l-Feth)
5 — (Haşiyetü Alâ Şerhi Besmele)
6 — (Tefsirü Kavlihi Tealâ «Kad efelahal Mü'minûn» )
Emin İbni Muhammed Hadiminin eserleri :
1 — (Şerhu Menar)
2 — (Haşiye-yi Kazi Mîr)
3 — (Haşiye-yi Münteha)
— 345 —
HALİL İBNİ HASAN (EBİ'L-FELÂH)
Âlimlerden bir zat olup Aydınlıdır. 1170 = 1756 H. de vefat etti
Eserleri :
Haşiye-yi Muhtasar-ı Münteha), (Seyyid Şerifin Tasavvurat haşi-
yesine), (Karadavutun) haşiyesine haşiye, münazara adabı ilminden
(Taşköprülü Risalesine Haşiye) vesairedir.
HAHİRZADE İSMAİL İBNİ ŞEYH MUHAMMED EFENDİ
Kadıların âlimlerinden bir zat olup Mirza Mustafa Efendinin tale-
besi ve kız kardeşinin oğludur. 1152 H. de Bursa kadısı iken (Minhacül-
Beyan fi Tefsiri Lügati Kur'an) isminde bir eser yazmıştır ki, Türkçe
tefsir yazmak istiyenler için istifadeli bir kaynaktır.
HALİL ŞEREF EFENDİ (HAYATİZADE)
1267 = 1850
Hal tercemesi yukarıda geçen Hayatî Ahmed Efendinin fazilet sa-
hibi olarak tanınmış oğludur. Bağdat mollalığından dönüşü olan 1267 H.
de memleketinde vefat etti. Eserlerinin en büyüğü (Ravzatü'l-Eşraf fi'l
Muzafi ileyh ve'l-Muzaf) ismindeki dört büyük cilt üzerine yazılmış
(Türkçe lügat) kitabıdır. Bu eser (Simarü'l-Kulûbi Fi'l-Muzafı ileyhi
ve'l-Mensubi) ile (Mâ yuavvelü aleyhi fil-muzafi vel-muzafi ileyh) isim-
lerindeki lügat kitapları başlıca kaynak alınmak suretiyle meydana gel-
miştir ki, tertibi Heca harfleri üzerine izafet terkiplerinden müteşekkil-
dir.
Bu büyük eserden başka Sümbülzadenin (Nuhbe) sini ve Bâkülu
Kudsi adındaki zatın Arapça olarak yazdığı (Esrarü'l-Melekût) ismin-
deki yeni Kozmoğrafya ile alâkalı olan eserini de (Efkâr-ı Ceberut) is-
miyle geniş bir şeklde terceme ve şerh etmiştir. Gerçi bu eserin rakam
ve hesaplarına teallük eden bazı kısımlarında zamanımızın hesaplarına
uymayan noktalar varsa da, son bölümünde Yeni Kozmoğrafyanm şer'i
şerife tatbikma dair olan hususî bahis mütalâaya şayandır. Bu eser 1265
H. de İstanbulda basılmıştır. (Simarü'l-Kulûb) 430 H. de vefat eden
İmam-ı Seâlebînin, (Mayeûlü aleyh), 1111 H. de vefat eden Muhammed
Emin Muhibbinindii". (Ma yeul)ün nefis bir nüshası Vefa kütüphanesin-
de vardır.
— 346 —
HALİL KERMİRÎ (KAYSERÎ)
1190 = 1776
Tanınmış âlimlerden bir zat olup Kayserinin Kermir köyündendir.
1190 H. tarihlerinde memleketinde vefat etti.
Eserleri :
(Haşiye-yi Akaid), (Haşiye-yi Kazi Mîr), (Şerh-i Manzume-yi İshak
Efendi) dir.
Muhammed îbni Ebubekir El-Halebı El-Kayserî El-Hisarî isminde
bir zatın 1157 H. de yazılmış (Fevaidü'l-Hisariyyeti fi Şerhi Mefatihi'd-
Dürriyyeti fi'l-Emsileti'l-Farisiyyeti) isminde Arapça eseri Kuşadası kü-
tüphanesinde tarafımdan görülmüştür. Bir nüshası Yahya Efendide var-
dır.
HALİL EFENDİ (BURDURÎ)
1269 = 1852
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Burdur - Gölhisar - Kızıllar kö-
yündendir. Tahsilini tamamladıktan sonra Burdurda ilmin neşrine hiz-
met etti ve eserler yazdı. 1269 H. de vefat ederek Demiroğlu Hayratı
kabristanına defnedildi.
Eserleri :
Usûl-ü Hadisten (İrşadü'l-Kari) isminde (Aliyyü'l-Karî Haşiyesi)
Nahivden (Gunyetü'l-Ebsar) isminde (Netayicül Efkâr Haşiyesi)
Kıraatten (Nüveyri Haşiyesi)
(Tefsir-i Kazi) nin ekseri yerlerine (talikat)
(Mutavvel) in ekseri yerlerine talikat vesairedir.
HOCA TAHSİN EFENDİ (FİLATÎ)
1298 = 1880
Âlimlerin sonuncularından olup Yanya civarındaki Filatlıdır. Aklî
ve naklî ilimleri bilen şark ve garp dilleriyle, yeni ilim ve fenlerin ço-
ğuna vakıf fazilet sahibi, hakim bir zat idi. Hal tercemesi mufassal ola-
rak Şemseddin Sami Beyin «Hafta» ismindeki mecmuasında neşredil-
miştir.
Eserlerinden :
(Tarihu Tekvin), (Esas-u İlm-i Heyet), (Ruh), (Esrar-ı Ab-u Hava)
gibi bazı risaleleri sonradan neşrolunmuştur. Ancak geniş ilmi nisbetin-
de eser bırakmağa muvaffak olamamıştır. Osmanlı ülkelerinin ekseriye-
— 347 —
tinde görüldüğü üzere gökyüzü kubbesinin görünüşünün resmini bildi-
ren Miratüs-Sema isminde basılmış bir levhası vardır. Vefatı 1298 H. de
Erenköyündedir.
Hikmetli şiirlerinden bir kıta aşağıdadır:
Kitab-ı Alemin Evrakıdır ebad-ı namahdut
Suturu hadisat dehirdir âsarı na-mağdut
Basılmış desti gâh levhı mahfuz tabiatta
Mücessem lâfzı manidardır âlemde her mevcut
Ömrünün sonlarında inşad ettiği müsemmenlerde (sekizlikler) ib-
retli bir manzumedir. Kâinat hakkında da bir manzumesi vardır. Riya-
ziye ilimlerinden astronomiye merakı fazlaydı.
Pars arkadaşlarından meşhur Tarakçı Said Ağanın menkıbeleriyle
vefat tarihini işaret eden (Mecmua-yı Ulum) da tuhaf ve mufassal bir
kasidesi de vardır.
Yıldızlar âlemine dair merhumun nazmettiği manzumedir:
Ruyi miratı avalimdir bu resmi dilnişin
Sureti zibayı masnuat-ı hayr'il-hâlikîn
Tarımı minada hoş elvan güna gün ile
Zeynolunmuştur mesabihus-sema, lin-nazırîn
İrtifai kadri ecramı felek hakkında hem
Nazil olmuştur nice âyat-ı Kur'an-ı mübin
Sure-i veş-şemsi ven-Necmi de, foa vav-ı kasem
Anların hakkı içün etmiş Hak kelâmında yemin
Hayret efzayı ukul ehîi fikrettir nücûm
Habbeza sun-i bedii ilâhiyedir rifat rehîn
Eşref-i cümle maariftir bu fenni mevzuî veş
Ilm-i heyet üzre mevkuf ekser ahkâmı din
Mihri hikmet lem'a rizi kişveri ervahtır
Feyzi nurı ile bulur neşvü nema akli fatin
Ba cenah ilmi heyet dem bedem olmak muhal
Evci idrak, kemali kudreti Hakka karîn
işte bir ayineyi heyet nüma kim vechinin
Encümünden münteşirdir pertevi ilmi'l-yakîn
Matlaı ta bendedir çeşmi hakayıkı bindir
Ahteri pervin-i sıfat her noktasıdır semin.
Burci ali'î sipihr irtikaya neyi için
Inkısamatı medaric hatları habli metin.
Alemin ahvali icmalîyesin idrak için,
Şekli görmek, bin kitabın okumaktan bihterîn
— 348 —
HARPUTÎ ÖMER NÂİMÎ EFENDİ
1299 = 1881
Mehmed Said Efendi Fetavası adındaki mecmuanın yazarı Harput
Müftüsü İmamzade Muhammed Said Efendinin oğlu Müftü Ahmed Efen-
dinin oğludur. Harputta, Aymtapta, Kayseride tahsil gördü. Harputta
15 sene müftülüke bulundu. Üç lisanda şiir inşasına muktedirdir. (İzhar)
ve (Feride îsammı) şerh ve münazara ilmi ve adabından (Velediye Hi-
cabisini) haşiye etti. Bu eksiktir.
Bazı mühim meselelere dair müteaddit risaleleri ve hocalarının çe-
şitli risalelerine birçok talikatı vardır.
Şiirleri toplanmamıştır. Şöhret kazanmasına sebep (El-Asidetü's-
Şehdiye Fi şerhi Kasidetil Bürde) ismindeki eseridir.
Bu eseri ilk defa Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa bastırdı. Tekrar tek-
rar ilmî icazet vermeğe muktedir oldu. Bilâhare âmâ olduğu halde yine
ilmin yayılmasına hizmet etti. (Manzume-yi Naimiyye) adındaki matbu
eserini de bu sırada yazmıştır.
1299 H. de Harputta vefat etti. Harputtaki kabristana defnoldu. Pek
yaşlı olduğu halde şuurla hafızası fevkalâde idi. «Din-i Muhammedîye
hizmet edenler bunamaz, zelil olmaz. Müslümanlığı yükseltenler iki ci-
handa da azizdir.» Mezkûr zat yumuşak huylu ve lâtifeci idi. Lâtifeleri
pek çok ve pek hoştur.
HALİS MUHAMMED EFENDİ (ŞİRVANÎ)
1331 = 1912
Arabî ilimlerin bilhassa Arap edebiyatının mütehassıslarından fazi-
letli bir zat olup Şirvanlıdır. İlk tahsilini memleketiyle Amasyada göre-
rek İstanbula gelip zamanının en faziletli âlimlerinden Tikveşli Yusuf
Efendiden tamamlıyarak icazet almıştır. Fatih Camii Şerifinde ders okut-
mağa başlayıp icazet vermeğe muvaffak olmuştur. Ayni zamanda kuru-
cularından bulunduğu Darüşşafakada da hocalık yaptı. Müstahzaratı ga-
yet çok, ilmî ihataya malik bir zattı. Son memurluğu olan ders vekâle-
tinden emekliye ayrılarak 1331 H. de vefat etti. Fatih camii avlusuna
defnedildi. Medreselerin islâhı ile medrese talebelerine fen derslerinin
verilmesi hususunda gayret ve hizmeti geçmiştir.
Eserleri :
(Telhısün-Nahiv), (Mizanül-Ezhani f i'l-Mantık) , (Ilm-i Kelâhı),
(Usul-u Akaid) gibi ilmî risaleleri Darüşşafakada okutulmuştur.
— 349
İBNİ TÜRKMEN ALÂADDİN ALİ İBNİ OSMAN MARDİNÎ
735 = 1334
Büyük Fakih ve Muhaddislerden bir zat olup diğer ilimlerde de ih-
tisası vardır. Tahsilini Mısırda tamamladıktan sonra Mısırda kadılıkta
bulunarak 735 H. de vefat etti. Eserleri :
(Muhtasaru'l-Hidaye), (Sadiye fi Usulil-Fıkıh), (Muhtasar Ulûmi'l-
Hadisi Li İbni Salah), (El-Cevherü't-Takiyyi Fi'r-Reddi Ale'lBeyhakî)
dir. Son eseri 1316 H. de Hindistanm Haydarabat - Dakkan şehrinde ba-
sıldı, îmam Fahreddin Razinin (Muhassılü Efkârı'l-Mutekaddimine ve'l-
Müteahhirine Mine'l-Hükema)sını da kısalttığını (Keşfü'z-Zunûn) beyan
etmektedir. Küçük kardeşi Ahmed Efendi de âlimlerden bir zat olup
744 = 1343 H. de vefat etti.
Başlıca eserleri :
(Şerhu Camii'l-Kebir) ile (Şerhu'l-Hidaye), (Behimetü'l-Eâribi bi-
ma fi'l-Kur'ani mine'l-karib), (Muhtasar risaletü'l-Kuşeyriye), (Kitabü'z-
Zuafai ve'l-metrukin), (El-Müntehab fi'l-Hadîs), (El-Mü'telif), (El-Muh-
telif), (Sünenü's-Sağîr vel-Kebîr) dir.
İBNİ MELEK
650 = 1252
İsmi İzzettin Abdüllâtif olup Tirelidir. Osmanlı âlimlerinin en de-
ğerlilerinden müdekkık - Duhakkık ve fazilet sahibi bir zattır. Aydın
oğlu Mehmet Bey tarafından Tirede yaptırılmış olan medresede ilme ve
ahlâka hizmet etmiştir. Mezkûr medresede ziyaretiyle müşerref oldu-
ğum mübarek mezar taşında Arapça olarak 797 H. tarihi kazılmıştır. îs-
tanbulda Aksaray civarında Sofular maallesinde yüksek adlarına atfen
sonradan bir taş dikilmiştir. Tasavvufa da intisabı vardır.
Değerli eserleri jgağıdadır:
1 — (Şerhu Meşarik-i Şerif) : Eserin metni 650 H. de vefat eden
îmam Radiyyuddin Hasan ibni Muhammed Es-Sâgânînin hadis ilmine
ait meşhur eseri olup ismi (Meşariku'l-Envari'n-Nebeviyyeti min siha-
hi'l-Ahbari'l-Mustafaviyye) dir ki, birçok âlimler tarafından şerh olun-
muşsa da ulema arasında meşhur ve muteberi hal tercemesini yazdığı-
mız İbni Melek merhumunkidir. Bu şerhin ismi (Mubarekü'l-Ezhar fi
Şerhi Meşariki'l-Envar) dır.
2 — (Şerhu Menari'l-Envar) : Eserin metni 710 H. de vefat eden
(Hafizuddin Nesefî) lâkabiyle meşhur İmam Ebi'l-Berekât Abdullah îb-
— 350 —
ni Ahmed'in meşhur eseridir ki, bu eser de birçok âlimler tarafından
şerh ve haşiye olunmuştur.
3 — (Şerhu Mecmai'l-Bahreyn) ; Eserin metni 964 H. de vefat eden
(İbni Saatî) şöhretiyle tanmmış Muzafferüddin Ahmed İbni Ali El-Bağ-
dadî'nin Hanefî mezhebinin fürûatma dair olan meşhur kitabıdır ki, bu
eser de bir çok âlimler tarafından şerh edilmiş ve haşiyesi yazılmıştır.
4 — (Şerhu Vikaye) : Eserin metni AUâme Mahmud îbni Sadru'ş-
Şerianm olup ismi (Vikayetü'r-Rivayeti fi Mesaili'l-Hidaye) dir ki, bu
eser de birçok büyük âlim tarafından şerh edilmiş ve haşiyesi yazılmış-
tır. Hal tercemesini yazdığımız İbni Melek merhum bu şerhi oğulların-
dan Cafer adındaki oğluna, (Vikaye) yi okuttuğu zaman yazmışsa da
hastalığı dolayisiyle tamamlayıp temize çekmeğe muvaffak olamamış
fakat diğer oğlu Muhammed Efendi tarafından tamamlanmış ve temize
çekilmiştir. (Keşfü'z-Zunun) ve (Şakayık-ı Nûmaniyye) de böyle yazı-
lıdır.
5 — (Şerhu Tuhfetü'l-Müluk) : Kitabın metni Ebu Bekri Razinin
Hanefî mezhebinin fürûatma dair yazmış olduğu meşhur eseridir. Bu da
bazı âlimler tarafından şerh olunmuştur. Keşfüz Zununda böylece beyan
olunmuştur.
6 — (Kitabün Mine't-Tasavvuf) : Eserin ismi (Şakayık-ı Numaniye)
de zikredilmemiştir.
7 — (Şerhu Mukaddimeti'l-Fıkhiyye) : Eserin metni tanınmış fakih
Ebulleys Semerkandî'nin olup birçok fakih tarafından şerh olunmuş ve
haşiyesi yazılmıştır.
8 . — (Manzum Kanun-i Lûgat-ı İlâhî) : Kur'ân-ı Kerîm'in mübarek
lâfızlarına dair bir lügatçe olup İbni Ferişteh adiyle tanınan biraderi
Abdülmecid'in de bu mevzuda bu isimle mensur bir lügati vardır.
9 — (Minyetüs Sayyadin Fi Talimi'l-İstiyadi ve Ahkâmihi)
İBNİ MELEKZADE MUHAMMED EFENDİ
854 = 1450
Babası gibi âlim ve fazıl bir zat olup vefatı 854 H. de, kabri pederi-
nin yanındadır. Mezar taşında tarih yoktur. Eserleri aşağıdadır:
1 — (Bahrü'l-Hikem) : Ahlâk ilmi ile ibretli hikâyelerden bahseden
üç bab ve yüz fasıl üzerine tertiplenmiş Türkçe büyük bir cilt olup Sul-
tan İkinci Murad adına kaleme alındığı ve kendilerine takdim edildiği
Selânikte mütalâa ettiğim yazma bir nüshasının mukaddimesinde zikro-
lunmuştur.
^ 351 —
2 — (Bedrü'l-Vâizîn ve Zahrul Âbidîn) : Ahlâk ve mev'ızalardan
bahseden Arapça bir eserdir. Bu eserde öğüt olarak 600 Arapça beyit
irad edildiği (Şekayık tercemesi)nde beyan edilmiştir. Yıldırım Bayezid
Han'a hediye kılınmıştır.
3 — (Fezail-i Recep, Şaban, Ramazan) : Üç mübarek aym faziletle-
rine dair kıymetli bir eserdir.
4 — (Şerhu Vikaye) : Pederlerinin şerhinden başka bir şerh oldu-
ğu (Şakayık tercemesi)nde açıklanmıştır,
5 — (Ravzatü'l-Müttekîn fi masnuat-ı Rabbi'l-Âlemin) : 844 H. de
yazılmış el yazma nüshası askeriyenin âlimlerinden Bağdatlı İsmail Pa-
şanın kütüphanesinde bu eserin yazarı tarafından görülmüştür. Adı ge-
çen eser âlimlerden Muhammed İbni Mustafa Efendi tarafından âyan
âzalarmdan Muhyiddin Bey adına terceme edilmiştir. Hal tercemesirii
yazdığımız Muhammed Efendinin oğlu olup Hafidi İbni Melek ismiyle
tanman Abdurrahman Efendinin de hadis ilminden (Mesabîh şerhi)
vardır.
İBNİ HÜMAM KEMALEDDîN MUHAMMED SİVASÎ
861 = 1456
Fatih devri âlimlerinden ve Hanefî fakihlerinden olup tahsilini Mı-
sırda tamamlamıştır. Fıkıh, Usul ve Arap edebiyatında ihtisas sahibidir.
Tasavvufa da intisabı vardır. 861 H. de Mısırda vefat etti.
Eserleri :
(Fethu'l-Kadir) ismindeki (Hidaye şerhi) ile (Fevatihu'l Efkâr) is-
mindeki (Mukaddimetü't-Teşrih) şerhi, Hanefî mezhebinin füruuna dair
(Zadü'l-Fakir), kelâm ilminden (Müsayere) ve usul ilminden (Tahrir)
vesairedir. (Müsayere) nin Kemal İbni Ebi Şerif tarafından yazılan şerhi
sonradan Mısırda basılmıştır. (Şerhu Bedii'n-Nizamı Li İbni Saatî) ile
(Şerhu Hadîsi Kelimetanı Hafifetan) eserleri cümlesindendir.
İBRAHİM İBNİ SÜLEYMAN RADIYYÜDDİN
782 = 1380
Âlimlerin büyüklerinden bir zat olup Konyalıdır. Memleketinde
tahsilini tamamladıktan sonra Şama gitmiş ve buranın âlimlerinden is-
tifade ederek 7 kere haccı şerifi edaya muvaffak olmuştur. 782 H. de
Şamda vefat etti.
Eserleri :
Altı cilt (Şerhu Camii'l-Kebir) ile (Şerhu Manzûme-yi Fıkhiyye)
dir.
— 352 —
İLYAS SİNOBÎ
891 = 1486
Arabi iiimlerdeki kudreti herkesçe teslim edilmiş bir âlimdir. Bur-
sada Sultaniye müderrisi iken 891 H. de vefat etti. Zeynilerde medfundur.
Eserleri :
(Tefsiru bazı âyatı kerime), (Şerhu fıkhı Ekber), (Haşiye-yi Şem-
siye Mine'l-Mantık), (Haşiye-yi Şerhu Makasıd) vesairedir. Hat ilmine
intisabı ve süratli kalemi olup bir günde Kudûrî kitabını yazdığı (Tari-
hi Temînî) de mezkûrdur. 936 H. de vefat eden mev'izadan (Hayatü'l-
Kulûb) sahibi Nebi İbni Turhan ile 987 H. de 29 bab üzerine tertiplenmiş
Türkçe (Zahrü'l-Ârifin Fi Yevmiddin) yazarı Muslihuddin Mustafa, 914
H. de (Tefsir-i Beyzavî) nin baş tarafına (Mazharu Envari't-Tenzil fi
Keşfi Esrari't-Te'vil) ismiyle haşiye yazan Ahmed, 721 H. de (Tavali) yi
şerh eden Ahmed îbni Muhammed
âyeti kerimesine dair mufassal bir tefsir yazan Şemseddin, Fıkıhtan
(Dürri'l-Mensur) yazan Sultan İbrahim'in muasırı Abdullah Ahdî İbni'l-
Kadı Sinobî ve Sultan Birinci Selim'in muasırı olup (Sadrü'ş Şeria) ya
(Es'ile-i Şer'iye) ismiyle haşiye yazan Yusuf îbni Durmuş Efendiler de
Sinop'tan yetişen âlimlerdendirler.
İBNİ KEMAL (ŞEYHÜLİSLÂM)
940 = 1533
Doğum yeri Tokat (^) olup Edirne'de yetişmiştir. îlmî kudretinden
kinaye olarak zamanında «Müftiyüs-Sakaleyn» lâkabiyle yâd olunurlardı.
Değerli eserlerinin yekûnu 300'e yakın olup (-) yaşadıkları zamanda ge-
çerli olan hemen bütün ilim ve fenlere vakıfdılar. Şiirleri sade ve hâki-
manedir.
Yazmış oldukları eserlerden başlıcaları şunlardır:
(Tefsir-i Şerif) : Sûre-yi Vessaffat'a kadardır. (Keşşaf tefrişi) ne ta-
(1) (Riyazi tezkiresinde Dimetokalı gösterilmişse de mevsuk olmıyacaktır.
(2) Tahkik Metodiyle yazılmış risalelerinden 36 sı iki cilt olarak İkdam
matbaası tarafından toasılmıştır. İsim'leri Heca harfleri üzerine tertiplenmiş
eserlerinin çoğu Suriye maarifcilerinden Azimzade Cemil Beyin 1325 H. de ta-
mamlayıp bastırdığı (Ukûdü'l-Cevher)inde zikredilmiştir.
— 353 —
marnlanmamış bir haşiye, Fıkıhtan (Şerhu Hidaye) ile (İslâh ve izah)
isimlerinde birer metin ve şerh, Usul ilminden (Tabir ve Tenkıh) isim-
lerinde metin ve şerh, Mevlâna Tûsî ile Mevlâna Hocazadenin (Tahafüt-
leri)ni muhakeme, Meaniden (Islahu Miftah) adında bir metin ve şerh,
(Haşiye-yi Şerh-i Miftah li Seyyid Şerif), (Nigâristan) , Baharistana na-
ziredir. Onbin beyitli (Manzûme-yi Yûsuf ve Zeliha), (Dakayiku'l-Haka-
yık) (1), Fars dilinin müteradif ve müteşabih olanlarının tefrikma dair-
dir. (Tarih-i Âl-i Osman) Osman oğulları tarihinin 699 H. den 895 sene-
sine kadar olan kısmı, (Haşiye-yi Tefsir-i Kadî), (Şerhu Buharî-i Şerif),
(Şerhu Meşarikı'l-Envar), (Nücumü'z-Zahireti fi Ahvali'l-Mısri'l-Kahi-
re), Mısır tarihidir. (Mühimmat), Fetvalardandır. (Muhitü'l-Lûgat) :
(Arapça lûgatları Farsça tercemeleriyle toplamıştır.) (Risaletü'l-Kâfiye),
(İşkâlü'l-Feraiz), (Şerh-i Hadis-i Erbeîn), (Dîvan-ı Eş'ar), İkdam mat-
baasının gayretiyle basılmıştır, (Mukattaat îbni Yemin) tarzındadır.
Şiirlerinden :
Nâ ehil olur muarız-ı ehil
Her Ahmede bulunur Ebû Cehil
Göz yum cihandan aç gözünü kendi haline
Sen göz yumup açmca bu dünya gelir gider.
Mansıpta bir olsa dahi ger alim ü cahil,
Zahirde müsavi ise hakikatte bir olmaz.
Altun ile faraza ki beraber çekile seng
Vezn içre bir olmak ile kıymette bir olmaz.
Yavuz Sultan Selim Hazretlerine söylediği mersiyeleri şiirlerinin
en mühimidir. «Mate't-tahrir», «îrtehale'l-ulûmu bil-kemal» (^) cümle-
lerinin gösterdiği üzere 940 H. de İstanbul'da vefat ederek Edirnekapısı
haricinde Emir Buharî tekkesi civarında Eyübe giden caddenin sol tara-
fına defn olundular. Ceddi Kemal Paşa ile pederi Süleyman Çelebi Amas-
ya'da medfundurlar. En mümtaz talebesi Ebu's-Suûd Efendidir.
(1) Ulvi mahlasıyle maruf Ahmed İbni Hakkı-i Üskübî tarafından müfre-
dat ve mürekkebatı harf sırasiyle tertip olunmuştur.
(-) «îKabr-i Ahmed müdam olan pürnur», «Ol Bârigâha vardı İbni Kemal
Paşa» mısraları da vefat tarihlerini göstericidir. Kefeni için «Hiye Âhirul Li-
bas», kabri için «Haza makamı Ahmed» ibareleri tarih düşmüştür. Ruhunu
teslim ettiği sırada: « — Ya Ehad! neccina mimma nehaf» demişti. Bunun da
vefat tarihini bildirdiği sonradan yapılan hesapla anlaşılmıştır.
F. : 23
— 354 —
Sultan Selim mersiyesinin bazı parçaları :
Azimde nev civan hazimde pir
Sahibü's-Seyfi ve Sa'ibü't-tedbîr
Az müddette çok iş etmişti.
Sayesi olmuştu âlemgîr
Şemsi asr idi asırda şemsin
ZıIIı memdud olur, zamanı kasîr.
O merd o dargir ol şîrî
Ansun ve kanlar ağlasm,
Hayf sultan Selime Hayf ve diriğ!
Hem kalem ağlasm hem tîğ...
İBRAHİM BURHANEDDİN GÜRANÎ
1102 = 1690
Büyük âlimlerden ve Nakşibendi şeyhlerinden olup 1025 H. de Şeh-
rizur'da dünyaya gelmiş ve tahsil için Şam ve Mısır'a giderek oraların
âlimlerinden okuduktan sonra ders vermeğe başlayıp ilim ve fazileti ve
güzel takriri ile şöhret kazanması sebebiyle uzak memleketlerden birçok
talebe gelerek ders halkasına toplanırlardı. Yüzden ziyade eseri olup
başlıcaları ilm-i Sarfa dair (Tekmilü't-Tasrif) adlı kitabiyle Kasîdî'nin
(Şerhu Endülisiye)sine bir haşiyesi, (Avamil-i Cürcaniye Şerhi) : (En'-
nebras li'l-keşfi'l-iltibas fi'l-esas), (Cevabü'l-Atid li mes'eleti evveli va-
cibin ve meseleti't-taklid), (Ziyaü'l-misbah fi şerhi behçeti'l-Ervah),
(El-Kavlü'l-Celî fi tahkiki kavli'l-imam Zeyneddin İbni Ah), (Tahhiku't-
Tevfikı beyne kelâmey ehli'l-kelâmi ve ehli't-tarikı), (Kasdü's-Sebili İlâ
Tevhidi'l-Hakkı ve'l- Vekil), (Setrü'l- Akide), (El-Cevabu'l-Meşkür Ani'l-
Manzur), (Îşraku'ş-Şemsi bitarifi'l-kelimati'l-Hamsi) , (Bülğatü'l-Mesîr
ilâ Tevhidi'l-Ula el-Kebir), (El-Kavlü'l-Mübîn fi mes'eleti't-Tekvîn),
(İfazetü'l-Allâmi bi tahkiki mes'eleti'l-kelâm), (El-İlma'ül-Muhîtu bi tah-
kiki'l-kesbil vasati beyne taraf i'l-ifrati ve't-tefrit), (İthafü'z-Zeki bi şer-
hi't-Tuhfetil Mürseleti ilen-Nebî), (Meslekü'l-Ebrari İlâ Ehadisin-Ne-
biyyi'l-Muhtar), (Meslekü's-Sedadi İlâ Mes'eleti Halkı efali'l-ibad), (El-
meslekü'l-Celî fi hükmi sathi'l-velî), (Beytü'l-Umemi li ikazi'l-Hümem),
(Hüsnü'l-Evibbeti fi hükmi darbin-nübüvve), (îthafü'l-halefi bi tahkiki
mezhebi's-selef), (Hilalü'l-Fühum) adlı eserleridir.
1102 H. rebiul-âhirinde vefat ederek Medine-yi Münevverede Bakî
kabristanına defnedildiler. Mezhebce Şafiî, tarikatçe Bedevidirler.
— 355 —
İBNİ FİRUZ MUHAMMED BEY (İSTANBULÎ)
1018 = 1609
Sultan II. Selim hazretlerinin muasırı şeriatın siyasetine vakıf bir
zat olup İstanbulludur. Sadrâzam Ahmed Paşanın kethüdası Firuzağanm
oğludur. 1018 H. de taundan vefat etti. Müderrislerdendi. Harputlu Şeyh
Mahmud îbni İsmail'in 844 H. de Mısır Sultanı Çakmak adına yazdığı
(Ed-dürretü'l-Garra fi nasayihi'l-mülûki vel-kuzatı ve'l-vüzera) ismin-
deki eserini (Gurretü'l-Beyza) ismiyle geniş olarak terceme etmiştir ki,
bir nüshasını Tire'de İbni Melek kütüphanesinde mütalâa ettim. Bir
nüshası da Esad Efendi kütüphanesinde vardır.
İçindeki bahisler aşağıdadır :
1 — İmamet
2 — Şurut-u İmamet
3 — Hukm-i İmamet
4 — Kavaid-i İmamet
5 — Usul-ü İmamet
6 — Usul-ü vezaret
7 — Kavaid-i Sipah-Cünd (Askerlik)
8 — Ahkâm-ı Sultaniye
9 — Hiyel-i Şer'iyye
10 — Mesail-i Müteferrika
(Ed-dürretü'l-Garra) nm bir nüshası Hamidiye kütüphanesinde var-
dır,
İBRAHİM BERGAMA VÎ
1014 = 1605
Hal tercemesi yukarıda geçen Sümbül Sinan hazretlerinin halifele-
rinden bir zatın oğlu olup Bergamalıdır, Tahsilini tamamladıktan sonra
medreseleri devrederek nihayet Sinan Paşa Daru'l-Hadis müderrisliğine
tayin olundu. 10 sene bu müderrislik vazifesini ifa ederek 1014 H, de ve-
fat etti.
Tefsir, Hadis, Kelâm ilimlerinde ihtisası vardı. (Envaru'l-Bevarik fi
tertibi teşrihi'l-meşarik) ile kelâm ilminden (Nazmü'l-Feraid fi silki mec-
mail-akaid) isimli eserlerine sonradan bir de şerh yazdı. Tefsir ilmine
müteallik risaleleriyle diğer bazı kitaplara ve tedvin edilmiş kitaplara
dair talikatı da vardır.
1026 H. de vefat edip kadıların şairlerinden (Kasideyi münferice)
şarihi Abdullah ve (Seyfü'l-Muvahhidin) müellifi Şemseddin Efendiler
de Bergama'dan yetişen âlimlerdendir.
— 356 —
İSMAİL İBNİ SİNAN SİVASÎ
1048 = 1638
Tanınmış fakihlerden bir zat olup 1048 H. de Sivasta vefat etti. De-
ğerli eserlerinden (Feraid) ismindeki (Mülteka şerhi) yle İbni Nüceymin,
(Risaletü's-Sağayir ve'l-Kebayir) şerhi sayılmaktadır. Tahsil ve feyzi
Abdülmecid Sivasîdendir. (Feraid) in bir nüshası Ayasofya kütüphane-
sinde vardır. (Dürerü'l-Akaid ve Gurerü Külli Saikın ve Kaidin) müel-
lifi Şeyh Ahmed Efendi ile (Mir'atü'l-Beyan Fi Keramat-ı Âl-i Osman)
müellifi Muhammed İbni Halil, 856 H. de vefat eden (Şerhu'l-Envar Li
Ameli'l-Ebrar) yazarı Nureddin Ali îbni Ahmed de Sivastan yetişen
âlimlerdendirler.
İBRAHİM İZDÎNÎ
Fakihlerden bir zat olup îzdinlidir. Dört ciltten ibaret olan ve bir
takımı umumî kütüphanede mevcut bulunan (Îddetü'l-Hükkâmi Fi Şerhi
Gureril-Ahkâm) ismindeki (Dürer Şerhi) Fıkıh ilmindeki ihtisasına ke-
sin delildir. Bu şerhin yazılışının sonu 1057 H. olduğuna göre eser sahi-
binin 1000 küsur adamlarından olduğu anlaşılmaktadır. îzdin Yunanis-
tanm kuzeyinde halen (Zeytûn-Lâmya) denilen şehirdir.
İBRAHİM İBNİ MUHAMMED
1050 = 1640
Kadılar zümresinden fakih bir zat olup Kasımpaşalıdır. 1050 H. de
Istanbulda vefat ederek mahallesindeki hanesinin yakınma defnedildi.
İlmi sarftan (Şafiye) ye (Safiye) ismiyle şerhi ve (Mecdu'l-feraiz)i var-
dır.
İSHAK İBNİ HASAN TOKADÎ
1100 = 1688
Âlimlerden bir zat olup 1100 H. de Tokatta vefat etti. (Şerhu Cilâul
Kulûb), (Manzume-yi Tertibi'l-Ulûm) , (Manzûme-yi Akaid) ve Ustur-
laptan (Mardini)ye haşiyesi gibi eserleri vardır. 1098 H. de tamamladığı
(Manzûme-yi Akaid) âlimler arasında muteberdir.
— 357 —
İZMİRÎ SÜLEYMAN EFENDİ
1102 = 1690
Kadılar zümresinden ve fıkıh ilmi mütehassıslarından bir zat olup
doğum yeri Girit, tahsil ve tefej^yüzü İzmirdedir. 1102 H. de Köprülü-
zade Mustafa Paşa ile Nemçe seferinde yaralanarak Belgradda vefat etti.
îmaret Camii Şerifi sahasında medfundur. Usulü Fıkıh ilminden meşhur
(Mir'at ve Mirkat) ile (Kuhistani-i Kebire) ve (Hadisi Erbain şerhi) ne
haşiyeleri ve mantıktan bir risalesi vardır.
İSHAK HOCASI AHMED EFENDİ
1120 = 1708
Seçkin âlimlerden ve tanınmış ediplerden irfan sahibi bir zat olup
Aydına bağlı Subice'dendir. îlk tahsilini memleketinde tamamladıktan
sonra seyahate çıkmış ve Şirvan'da meşhur âlimlerden Hoca Nimetullah
Efendinin feyizli derslerine devam ederek icazet almış ve Bursa'ya yer-
leşmiştir. Burada lâyık olduğu hürmet ve itibarı görerek bazı medrese-
lerde ders vermeğe başladı. Bu sırada ilim ve irfan sahiplerinin kadir ve
kıymetini bilen Bursa zenginlerinden (îshak Efendi) adında bir zatın
oğlunu da talim ve terbiyeye başladı ki, uzun müddet bu zatla bir arada
bulunduğu için bundan sonra halk arasında «îshak hocası» ismiyle meş-
hur olmuştur. Bu sıralarda Bursa'da irşad vazifesiyle meşgul olan Hal-
veti tarikatı şeyhlerinden Şeyh Niyazi Mısrî hazretlerine intisab ederek
iç dünyasını tasfiye etmiştir. İşte bu suretle zamanını geçirirken «Eyle-
di Ahmed Efendi Ravzayı Adni makam» ve «Eyliye medreseyi cennet
ulyada makam» mısralarınm delâleti olan 1120 H. de vefat edip Deveci-
ler mezarlığı denilen müslümanlara mahsus mezarlıkta (Ravzatü'l-Ebrar
tarihi) vesair eserlerin sahibi Şeyhülislâm Kara Çelebi zade Abdü'l-Aziz
Efendi yanında toprağa emanet edildi. Şiirlerinde «Ahmedî» mahlasını
kullanmıştır.
Değerli eserleri aşağıdadır :
1 — (Terceme-yi Mukaddimeti'l-Edeb) : Allâme Zemahşerînin Arap
dilinin kaidelerini ve faydalarını beyan eden meşhur eseridir ki, birinci
bab (Esma), ikinci bab (Efal), üçüncü bab (Hurûf), dördüncü bab (Ta-
sarrufu Esma), beşinci bab (Tasarrufu Efal) den bahsetmek üzere beş
bab olarak tertiplenmiştir.
Osmanlı ulema ve şeyhlerinden Mustakimzade Süleyman Saadeddin
Efendi tarafından da terceme edilmiştir. Hal tercemesini yazdığımız iş-
bu Ahmed Efendinin tercemesi sonradan Matbaa-i Âmirede basılmıştır.
— 358 —
Mütercimin kendi el yazısiyle yazma nüshası İstanbul'da Ayasofya ci-
varında Yerebatan mahallesindeki Esad Efendi kütüphanesindedir. Kai-
de ve edebiyatla meşgul olanlara cidden istifadeyi mucip eserlerdendir.
2 — (Manzume-yi Akaid) : (Emali) ve (Nûniye) kasideleri tarzın-
da bir manzumedir.
3 — (Vahdetname-yi Âlem Engiz) : Çoğu Türkçe ve pek azı Farsça
olmak üzere 2918 beyti ihtiva eden Mesnevi tarzında bir manzumedir ki,
sonradan basılmıştır.
4 — (Sandukatü'l-Maarif) : Muhadarat ilmine ait kıymetli bir eser-
dir.
5 — (Akvemü'l-Vesail Fi Terceme-yi Şemail) : Eserin aslı 279 H. de
vefat eden büyük hadîs imamlarından İmam-ı Muhammed Tirmizî'nin
olup birçok ulema tarafından şerh olunmuş ve haşiyesi yazılmıştır.
6 — (Haşiye-yi Metni Tavalii'l-Envar fi'l-Kelâm) : Hal tercemesi
yukarıda geçen Aydınlı Hacı Paşa maddesinde eserin metnine dair lâ-
zım gelen izahat yazılmıştır.
7 — (Risale-yi İrtifa) : Mukantarat tahtası vesaire gibi irtifa âlet-
lerinin tariflerinden ve kullanış usullerinden bahseder olup İshak Efen-
di adına yazılmış olduğu için ismi (İshakî) dir.
8 — (Hadis-i Erbain) : 40 hadisi şerifin tercemesidir.
9 — (Münşeat) : Münasebet düştükçe yazdığı edebî mektupların
mecmuasıdır.
10 — (Talikatü Şifai Şerif) : AUâme Kadı İyaz-ı Sebtî'nin (Şifa-yı
Şerif) ine yazdığı talikayı muhtevidir.
11 — (Haşiye Mir ebü'l-Feth) : Münazara ilmi âdâbma dairdir.
12 — (Talikatü Envari't-Tenzil) : Tefsiri Kadı Beyzavî'nin bazı nok-
talarına yazdıkları talikatlar beyanmdadır.
13 — (Talikatü Tehzîbi'l-Mantık) : Allâme Taftâzânî'nin (Tehzîbül-
Mantık dibacesi) nde Celâl Devvânî vesair büyük âlimlerin beyanatları-
nın tahkik ve hülâsalarını muhtevidir.
14 — (Zıllü Tahdid-i Cihat)
15 — (Daire-yî Hendesîye Şerhi)
Farsça şîirlerindeki mahlası «Hoca», Osmanlı Türkçesinde «Ahme-
dî» dir. Şiirlerinden :
Devran şirişki alini, bezme şürbeder
Seyh-i belâda bağrımı honîn kebab eder
Mimar kim esas-ı sipehrin budur revşî
Mamur edince bir dili, bin dili harap eder.
— 359 —
İBNÎ ADAVÎ MUSTAFA İBNİ İBRAHİM
Âlimlerden bir zat olup Kuşadalıdır. On küsur risalesini ihtiva eden
Aydında gördüğüm kendi el yazısiyle yazma mecmuasmda bulunan ri-
salelerinden bazıları şunlardır :
(Mülakatü'l-Ervah), (Menasik-i Hac), (Risale Fittahare), (Risale
Fis-Salât), (Risale Fi'l-İber) dir. 1146 H. de Aydına yerleşerek eser yaz-
makla meşgul olduğunu yazıyor. Zeynizade civarında medfun olduğu
rivayet edilmiştir. «îbni Adavî» mahlâsmı kullanmasının sebebi anlaşı-
lamadı.
İSHAK EFENDİ (ŞEYHÜLİSLÂM)
1147 = 1734
Sultan Birinci Mahmud devrinde meşihat makamına getirilen âlim-
lerden olup Şeyhülislâm İstanbullu Ebu İshak İsmail Efendinin oğlu ve
hal tercemesi ileride yazılı İshak Efendinin kardeşidir. Üç lisanda şiir-
leri ve mürettep divanı vardır. Diğer eserleri (Terceme-yi Şifa-yı Şerif
el-müsemma bi istişfa), (Terceme-yi Bostanül-Ârifin El Müsemma bi
kasri'l-Metin), (Bi'setname)den ibarettir.
Vefatı: 1147 H. de, kabri Sultan Selim civarında Çarşambada pede-
rinin yaptırdığı mescidin yanındadır.
Şiiri üstadane olup :
Halimi arzet saba dildare, Allah aşkına.
Suzişi dilden haber ver yâre Allah aşkına.
Ey tabibi hazık nabz-ı aşinayı derd-i dil
Hasteyi hicrim, bana bir çare, Allah aşkına!
Meşhur gazelinin hususiyle «Keşfi esrar eyleme ağyare Allah aşkı-
na» mısraı darbı mesel sırasına girmiştir.
İZMİRÎ
MEVLÂNA MUHAMMED İBNİ VELİ İBNÎ RESÛL
1165 = 1751
İslâm âlimleri arasında (Mirat muhaşşisi) şöhretiyle tanınmış iha-
talı ilim sahibi, ümmetin en faziletlilerinden bilhassa fakih bir zat olup
Kırşehirlidir. İlk tahsilini memleketinde gördükten sonra İstanbul'a ge-
lerek Mirza Fazıl'dan, Cüziyyat denilen diğer ilimleri de başka âlimler-
— 360 —
den öğrenerek arkadaşları arasında parlak bir surette icazet almağa Aıu-
vaffak olduktan sonra, yapılan dâvet üzerine İzmir'e gitmiş maruf usul
dairesinde ders okutmağa başlamıştır. Bir müddet sonra memleketçe
görülen fevkalâde fazileti dolayisiyle uhdesine müftülük vazifesi tevcih
edildi. Ömrünün sonuna kadar müderrislik, müftülük vazifeleri ve eser
yazmakla meşgul olarak 1165 H. de vefat etti. İki Çeşmelik caddesinde-
ki ulu mezarlıkta medfundur. Mezkûr zatın eserleri çeşitli ve çok mik-
tarda olup tesbit edilebilenleri aşağıdadır:
1 — Tefsirden, (Kadı Beyzavî Tefsirine Haşiye) :
âyet-i kerîmesine kadar büyük bir cilt olup tamamlamaya devam ettiği
kendi yazdıkları kısa hal tercemesinde zikredilmişse de nereye kadar
muvaffak oldukları meçhuldür.
2 — Fıkıhtan Mir'at Haşiyesi : Matbû ve meşhurdur.
3 — Dualardan (Hizbün Nasr) şerhi : İsmü Celilül Kadr olup basıl-
mamıştır.
4 — Fıkıhtan (Eşbah şerhi) basılmamış olup bir nüshası Rodos kü-
tüphanesindedir.
5 — Dualardan (Delâilü'l-Hayrat şerhi) : Basılmamıştır. İsmi, İstic-
lâbül-Müradattır. (Dileklerin yerine gelmesi hakkında) sonradan Türk-
çeye terceme edilmiştir. Bir nüshasını İzmir âlimlerinden bir zatta gör-
düm.
6 — Kelâmdan (Zübde-i İlm-i Kelâm) : Bir nüshası Akhisar kütüp-
hanesindedir.
7 — Akaid ve Mevizadan (Zahru'l-Müteehhilin) şerhi. Basılmamış-
tır.
8 — Kelâmdan (Mesail-i Hilâfiyat) : Eş'arî ile Matürîdîler arasında
teferruat üzerinde 67 meseledeki ihtilâfların halline dair olup bir nüs-
hası İstanbulda Lâleli kütüphanesindedir.
9 — İlâhiyat, Tabiiyat ve Mantıktan bahseden (Hidayetü'l-Hikmet
Haşiyesi), basılmamıştır.
10 — Mantık ilminden (Fenarî haşiyesi). Basılmamıştır.
11 — Nahiv ilminden (İmtihanü'l-Ezkiya Haşiyesi). Basılmamıştır.
12 — Münazara adabından (Risale-yi Birgivî şerhi) basılmamıştır.
13 — İlm-i Kelâmdan (Metin ve Şerh) : Bir nüshası Sultan İkinci
Beyazıd Camiinin içindeki Veliyyüddin Efendi kütüphanesinde mevcut
olup (Şerhü Akaid-i Cedid) ismiyle kayıtlıdır.
14 — Siyer ilminden İsamın (Şemail-i Tirmizî) şerhine haşiye. Ba-
sılmamıştır. '
15 — Fıkıh ilminden Seyyid Şerifin (Muhtasarü'l-Münteha) şerhi
haşiyesine haşiye. Basılmamıştır.
— 361 —
16 — Nahiv ilminden (Lübbü'l-Lübab) şerhine haşiye: Bu eserin
mevcudiyeti Karabaşzade İzmirli Ahmed Efendinin tarih ve tercemeler-
den bahseden eserinden anlaşılmıştır.
17 — Usul ve Cedel ilminden (Muhtasar İbni Hacip) şerhine haşi-
ye. Basılmamıştır.
Arabacılar ocağının şeyhi faziletli bir zattır. 1189 H. de Haccı Şerif
farizasını ifadan dönüşünde yolda Mısır civarında vefat etti. Eserlerin-
den Kâtip Çelebinin (Keşfüz-Zunûn)una yazdığı (zeyli) aslı ile karış-
tırılarak sonradan îstanbulda basıldı. Fıkıh ilminden (Sadrü's-Şeria)yı
da terceme etmiştir. Kıraat ilmini hal tercemesi ileride yazılı Yusufzade
Abdullah Hilmi Efendiden tahsil etmiştir.
İBRAHİM İBNİ YAKUP GÜMÜŞHANEVÎ
1207 = 1792
Son zamanın değerli âlimlerindendir. 1207 H. de Amasya yakınında
Havzada vefat etti.
Eserleri :
Basılmamış olup (Zühretü'l-Aruz), (Şerhu Avamil), (Risaletani
mine'l-îstiare) dir.
(Yekdest) şöhretiyle tanınmış âlim bir zat olup Erzurumludur. 1214
H. de vefat etti. Eserleri :
((Şemsü'l-Kasaid), (Nüshu'l-Vâizîn), (Reddü'l-Ekyie ve Şerhu) dır.
İBNİ RESÛL MUHAMMED ZEKİ EFENDİ (SÜLEYMANİYEVÎ)
1246 = 1830
Seçkin âlimlerinden bir zat olup Süleymaniyeye bağlı Çarta köyün-
de doğmuştur. Şafiî mezhebindendir. 1246 H. de vefat etti. Selkûtî akai-
dine yazdığı matbu haşiye değerli eserleri cümlesindendir. (İbni Hacer
Heyteminin (Tuhfe)sine (Haşiyesi) ve Şafii fıkhından Nevevînin (Min-
hac)ında da şerhi vardır.
İBRAHİM RÛMÎ
1189 = 1775
İBRAHİM EL-HARAVÎ ERZURUM!
1214 = 1799
— 362 —
İSMAİL MÜFİD EFENDİ (İSTANBUL!)
1217 = 1802
Aslen İstanbullu olup tahsilini tamamladıktan sonra Mekke payesi-
ne nail olmuştur. Müderrislik vazifesi ve eser yazmakla hayatını geçiren
gayretli bir âlimdir. «Eylesün Yezdan Müfidi rahmetinden müstefid»
mısramm delâlet ettiği 1217 H. de vefat ederek Davutpaşa Camii avlusu-
na defnedildi. Nakşibendî tarikatının halifelerindendir.
Eserleri :
(Hadis-i Erbaîn-i İmamı Nevevî), (Delailü'l-Hayrat), (Şemail-i Şe-
rif), (Ahlâk-ı Adudiye), (Kaside-yi Nûniye ve Bür'e), (Pendi Attar)a
bir şerh yazdığı gibi, (Tefsir-i Beyzavî)ye ve başkaca (Sûre-yi Nebe)
üzerine haşiye yapmış, (Şerh-i Fenarî), (İstiare îsamı), Taşköprülüzade-
nin (Âdab şerhi) üzerine talikat yazmış, İbni Melekin (Menar şerhi) ve
(Kenzü'l-Ummal)i ihtisar ve (Kudûrî) ile (Keydanî) fıkhını, Molla Ca-
minin (Levayıh)ını, Bursalı Dede Efendinin (Siyaset-i Şer'iye)sini Türk-
çeye terceme etmiştir.
Şiirlerinden :
Bak saate, bir dakika fevt eylemeyip
Oynatmakda rakkası derunde her gâlı
Miftahı inabetle kur işit sende,
t>'û saatini bisavti Allah Allah...
İBRAHİM SITKI EFENDİ (İŞKODRAVÎ)
Takva sahibi âlimlerden bir zat olup Üsküdarda Şemsi Paşa medre-
sesinde yerleşip ilim neşri ve eser yazmak suretiyle hayatını geçirdi. 12
risalesini ihtiva eden bir mecmuası Beşiktaşta Yahya Efendi kütüpha-
"hesinde ve 15 risalesini havi bir mecmuası da Yedikulede Küçük Efendi
■kütüphanesindedir ki, bazıları aşağıdadır :
(Şafiye Li'l-Marizî ve Kâfiye Li'l-Müridî), (Tuhfetül-Yetimiye),
■(Sıtkıye), (Dürretü'l-Yetimiye fil Ehadîsi Kudsiye), (Risaletün Fi Hakkı
İsm-i Âzam), (Münciyetü'l-Fukara), (Usûl-i Hadîs). Son eserini 1247 H.
de yazdığını eserin nihayetinde tasrih etmektedir. îşkodraya bağlıyken
Berlin anlaşmasiyle Karadağa terk olunan Yodgorice'den yetişen Hasan
Efendi de âlimlerden bir zat olup 1166 H. de İmam Şaraninin (Levaki-
hu'l-Envar fi Tabakati'l-Ahyar) isimli eserini telhis etmiştir.
— 363 —
İMAMZADE ESAD EFENDİ (İSTANBUL!)
1276 = 1859
Suitan II. Mahmud devrinde yetişen âlimlerden olup Zeyrek Camii
imamlığı yapan Konyalı bir zatın oğludur.
Matbu eserleri :
Akaidden meşhur (Dürri Yekta) ve şerhi ile (Şerhu Siraciye), (Ha-
lebi şerhi Hilyetün-Naci), îstanbulun fethine ve Osmanlı devletinin şa-
nının yüksekliğine dair «Letüftehannel - Kostantiniyye» hadîsi şerifinin
şerhini ihtiva eden ve padişahın iradesiyle yazılıp 1285 H. de basılan
(Fethi Kostatiniyye) risalesi, Mantıktan (Kaziyyelerin Tasdik ve Tefri-
kine) ve (Sarftan infial babının tatbikatına dair risaleleri) de vardır.
Halveti tarikatının Yiğitbaşı kolu halifelerindendir. 1276 H. de vefat
ederek Süleymaniye Camii Şerifi avlusuna defnedildi.
İSMAİL NEBİL EFENDİ (AHISKAVÎ)
1278 = 1861
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Ahıskalıdır. Gürcü îsmail Efendi
adiyle tanınmıştır. İstanbul'da ilimlerin yayılmasına hizmet ederek 1278
H. de vefat etti. Fatih türbesi civarında medfundur. Âlet ilimleri risale-
lerini havi olup 1285 H. de basılan (Mefatihu't-Tahkik) ismindeki eseri
ilmî kudretinin delilidir.
İBRAHİM EFENDİ (YALVACÎ)
1293 = 1876
Fazilet sahiplerinden hitabetiyle tanınmış bir zat olup Yalvac'a bağ-
lı Hisarardı köyündendir. Karaağaçlı Rüşdü Efendi vesaire gibi değerli
âlimlerden ders görmüştür. 1293 H. de vefat ederek köyünde yaptırmış
olduğu medresenin camii şerifi avlusuna defnedildi.
Eserleri :
(Risale-yi Ahbaru Billezi), (Usulü'l-Müşavere fi Envaci'l-Muhave-
re), (Garaibi îlâl), (Haşiye-yi Dibace-yi Dürrün-Naci), (Haşiye-yi Kasi-
de-yi Bür'e) dir.
Arapça kasideleri de vardır. 1. Risalesi kendisine lâkap olarak veril-
miştir. 1140 H. de vefat eden İpsalalı Şeyh Abdullah İbni Şeyh Ahmed
Efendinin de (îrşadiye) isminde (Kasidei Bür'e şerhi) vardır.
— 364 —
İBRAHİM EFENDİ
1309 = 1891
Âlimlerden fevkalâde ders takririne sahip bir zat olup Saruhan san-
cağına bağlı Eşme köylerinden îney'dendir.
Tahsilini Kırkağaç ve Soma'da tamamladıktan sonra Bursa'ya git-
miş, ilmin yayılmasına başlayıp birkaç defa icazet vermeğe muvaffak
olmuştur. Arabî ilimlerin ekseri kollarından ve bilhassa tefsir ve Usul-i
Fıkıh ilimlerinde geniş malûmat sahiplerindendir. Ömrünün sonlarına
doğru Bursa müftülüğüne tayin olunmuştur. Bursa'da Uşşakî İbrahim
Efendi ismiyle tanınmıştır. 1309 da Bursa'da vefat etti. Şeyh-i Ekberin
faziletlerine dair (El-Miskü'l-Ezfer fi Tebriy'et-i Şeyhi'l-Ekber) ismin-
de basılmamış büyücek bir eseri vardır. îlmî takrirlerinin ekseri nokta-
ları talebeleri tarafından zapt olunmuştur.
İSHAK EFENDİ (HOCA)
1310 = 1892
Fazilet sahiplerinden bir zat olup Harputludur. 1310 H. de vefat
ederek Fatih türbesi civarına defnolundu. Matbu eserlerinden (i) (Şem-
sü'l-Harika), (Ziyaü'l-Kulûb) her ikisi de İncilin elde bulunan nüshala-
rının tahrif edildiğine vesaireye dair olup diğerleri (Zübde-i İlmi Ke-
lâm), (Es'ile ve Ecvibeyi Hikemiye), (Miftahu'l-Uyûn) . Âlet ilimlerinin
tariflerini beyan eden (Es'ile ve Ecvibe), (Kâşifü'l-Esrari Dâfiu'l-Eşrar)
dır.
Bunlardan başka İbni Sina'nın meşhur (Şifa) smı da (îştisfaf Fi
Tercemetiş-Şifa) ismiyle terceme etmiştir ki, basılmamıştır.
(1) I — Bu yolda yazılan matbu eserler : (İzharüHîak) : İslâm âlimlerinin
büyüklerinden 1306 H. de Mekkede vefat eden Hindli Rahmetullah Efendi mer-
humun eserlerinden olup tercemelerini birinci cildi hal tercemesi şairler fas-
lında zikredilen Nüzhet Efendi tarafından İstanbul'da basıldığı gibi, ikinci
cildi de Mollalardan olup 1313 H. de İstanbulda vefat edip Fatihe defn edilen
Ankaralı Ömer Fehmi Efendi tarafından (İbrazü'l-Hak) ismiyle 1293 H. de
Bosna'da basılmıştır.
II — (Terceme-yi Tuhfetü'l-Erib fir-Reddi Alâ ehli's-Salib) : Mühtedi Ab-
dullah Tercümanî'nin eseri olup sonradan terceme olunarak İstanbulda basıl-
mıştır.
III — (Müdafaa) : Ahmed Mithat Efendinin eseri olup İstanbulda basıl-
mıştır.
IV — (İzahül-Meram' Fi Keşfi'z-Zalâm) : Hacı Abdi Beyin eseri olup İstan-
bulda basılmıştır.
V — (El-Fasıl Beyne'l-Hakkı ve'l-tBatıl Tercemesi) : Adanah Esmaî Yusuf
— 365 —
İSMAİL EFENDİ
(MANASTIRLI İSMAİL HAKKI EFENDİ)
Âlimlerden ve Ayan Meclisi âzalarının ileri gelenlerinden faziletiy-
le tanınmış bir zat olup Manastırlıdır. Memleketinde Sancaktarzade de-
nilen aileye mensuptur, ilk tahsilini memleketinde yapmış, İstanbula ge-
lip hal tercemesi ileride yazılı Şevket Efendi merhumdan icazet almağa
ve derse çıkarak icazet vermeğe muvaffak olmuştur. Lisan talâkatına
ve kuvvetli hitabete sahip olduğundan kürsü şeyhliğine tayin olunarak
bu yolun son merhalesi olan Ayasofya şeyhliğine kadar yükselmiştir.
Yüksek mekteplerin ekserisinde de hocalık yapmıştır. Vefatı ilim ve ir-
fan adına büyük zayiattandır, 1330 senesi nihayetinde ikametgâhı olan
Anadolu Hisarında ansızın vefat etmiş ve Fatih Camii avlusuna defne-
dilmiştir. Değerli eserlerinden basılmış olanlar aşağıdadır:
1 — (Telhısü'l-Kelâm fi Berahini Akaidi'l-lslâm)
2 — (Vesailü'l-Felâh fi mesaili'n-nikâh)
3 — (Kitabü'l-Vesaya ve'l-Reraiz)
Efendinin eseri olup Mısırda basılmıştır. Bu eserin aslı Mısır âlimlerinden İz-
zeddin Efendi tarafından yazılmış ve basılmıştır.
VI — (Nûrü'l-Hüda Limen İstehda) : Sırrı Paşa merhumun eseri olup Di-
yarbekir matbaasında basılmıştır.
VII — (Beyanü'l-Hak) : Hindli Rahmetullah Efendinindir. Tercemesi İs-
tanbulda basılmıştır.
VIII — ( Risale tü's-Samsamiye) : Hacı Abdi Bey merhumun eseri olup İs-
tanbulda basılmıştır.
Arapça olarak yazılmış eserlerden aşağıdakilerin hepsi Mısırda basılmıştır;
1 _ (Kitabü'1-Âlam Bima fi dinin-Nasâra minel-'Bidei vel-Evham) : (İmam
Kurtubî)
2 (Hidayetül Hubara fi ecvibeti'l-Yahudi ven-Nasara) : (İbni Kayyım el
Cevziye)
3 — (Tahcilü Men sarrafe'l-İncil) : (Bbil Beka Salih İbni Hüseyin Caferi)
4 — (En-Nasihatül-İmaniye)
5 — (El-Fariku Beyne'l-Halikı vel-Mahlûk) : (Paçacızade Bağdadî Abdur-
rahman Efendi)
6 — (El-Cevherü'l-Feridu Fi İptali't-Teslis) : (Eyyüp Sabri Bey)
7 — (El-Ecvibetü'l-Fahire) : (Sahabettin Ahmed İbni İdris El Maliki El-
Maruf bil-Karrafı)
8 — Kitabü Seferi'l-Hayr) : (Abdullah Salik Antakî) isminin ebcet hesa-
biyle delâlet ettiği üzere 1181 H. de (Tahcil Men Harrafel İncîl) den telhis edi-
lerek terceme olunmuştur. Eğribozda medfundur.
9 — (İlmü'l-Yakîn Fi'r-Reddi Ale'l Mütenassırı İmadeddin)
10 — (El-İslâmi ven-Nasraniyyeti maal ilmi ve'l-Medeniyye)
11 — (Hülasatü'l-Kelâm fi Tercihi Dini'l-İslâm)
— 366 —
4 — (Mevahibü'r-Rahman fi Menakibi'l-îmam Ebi Hanifeti'n-Nû-
man)
5 — (Metalib-i İrfaniye ve İzahat-ı Nûniye) : (Şerhu Kaside-yi
Nûniye)
6 — (Ahkâmı Şehri Siyam)
7 — (Er-Risaletü'l-Hamidiye Tercemesi) : (Beyyinat-ı Ahmediye)
8 — (Hak ve Hakikat) : (İslâmiyet aleyhinde Doktor Duzinin neş-
riyatma reddiye).
9 — (Mevaidü'l-İn'am Fi Akaidi'l-İslâm)
10 — (Mevaiz) : (Üç cüz'ü intişar etmiştir.
11 — (Şerhu's-Sadri Bi Fezail-i Leyleti'l-Kadr)
AYŞÎ MUHAMMED EFENDİ
1061 = 1650
Seçkin âlimlerden ve meşhur müelliflerden bir zat olup Tirelidir.
İlk ilimleri memleketi ulemasmdan öğrendikten sonra muallim Ataullah
Efendiden tahsilini ikmal edip Baymdırda Hacı Sinan medresesi müder-
risliğine tayin olunarak kısa zamanda ilmî üstünlüğünü göstermiş ve
maarife hizmete başlamıştır. 990 H. de Istanbula gelerek o sırada boşal-
mış bulunan kırk akçe vazifeli bir medrese müderrisliği için Anadolu
Kazaskeri Zekeriya Efendinin huzurunda açılan müsabaka imtihanına
girerek çeşitli ilimlere liyakatini ve üstünlüğünü isbat etmiştir. Bir müd-
det sonra inzivaya çekilerek eserlerini yazmağa başladı. Müşahade olu-
nan eserlerinin ilmî mükâfatı olmak üzere Tire'de İbni Melek müderris-
liğine tayin olundu. Bu feyizli medresede birkaç sene ders okutmak ve
eser yazmak ile meşgul olarak bir iş için İstanbula geldiği zaman, (Oldu
Ayşî cenanda vasılı Ayş) mısramm delâleti olan 1061 H. de vefat edip
Edirnekapısı haricindeki Emir Buharî zaviyesi yanma defnedildi. (Rah-
metullahi Aleyh) değerli eserleri basılmamış olup aşağıdadır.
1 — (Kur'an-ı Kerîm'in yarısına kadar tefsiri şerif)
2 — (Şerhu Vird-i Settar)
3 — (Şerhu Gülistan)
4 — (Usulü Fıkıhtan bir metn-i metin)
5 — (Telhısu Tarikat-ı Muhammediye)
6 — (Telhısu Ravzatü'l-Ulema)
7 — (Şerhu Mülteka)
8 — (İlm-i Meâniden Münekkahat-ı Meşruha)
9 — (Muhtar-ı Sıhah tarzında bir lügat)
— 367 —
10 — (Hakayıku'l-Usûl) : Bir nüshası Akhisar kütüphanesinde tara-
fımdan görülmüştür.
11 — (Netayicü'l-Ezhan minel Kelâm) : Bir nüshası Kasaba kütüp-
hanesinde tarafımdan görülmüştür. Eserlerinden bazıları İstanbul kü-
tüphanelerinde mevcuttur.
KADI AHMED BURHANEDDİN (ERZİNCANÎ)
800 — 1397
Âlimlerden ve maalesef hükümdarlık sevdası ile başını belâya uğ-
ratan bir zat olup aslen Kayserilidir. Şöhreti «Emir Kadı» dır. Tahsilini
Mısır'da tamamladı. Eserleri : Bir nüshası Ayasofya kütüphanesinde
mevcut olup Arapça (îksiri's-Saadat-ı Fi Esrari'l-İbadat) ile (Telvih)
üzerine (Tercih) isminde faydalı ve makbul bir haşiyesi olup üç lisanda
manzumeleri de vardır. Hükümet Başkanlığı sevgisi sebebiyle 800 H. de
Akkoyunlu aşireti beyi Karailik Osman Beyle yaptığı kavgada vurula-
rak vefat etti. Sivasta medfundur. (Afallahü anh). Hayatına dair Ab-
dülaziz Esterabadi-i Bağdadî'nin (Bezm-i Vizrim) isminde Farsça bir
tarihi vardır ki, birer nüshası Ayasofya, Yerebatan kütüphanelerinde
mevcuttur. Divanının yegâne nüshası Londra kütüphanesindedir. Mu-
fassal hal tercemesi Osmanlı Tarih Encümeni âzasından Tevhid Beye-
fendi tarafından Encümen mecmuası ile neşredilmiştir.
İngiliz müsteşriklerinden müteveffa Mister Kip'in Osmanlı Şiirleri
tarihinde Kadı Burhaneddine ait neşrettiği şiirlerinden :
Hemîşe âşık gönlü büryan olur;
Her nefes garip gözü giryan olur.
Sofilerin dileği mihrab-u-namaz
Er kişinin arzusu meydan olur.
KARA YAKUP İBNİ İDRİS
933 = 1526
Âlimlerin en değerlilerinden bir zat olup Niğdelidir. Evvelâ memle-
ketinde sonra Arap ve Acem ülkelerinde tahsilini tamamladıktan sonra
Lârende Karaman kasabasında müderrislik vazifesiyle ve eser yazmakla
meşgul oldu. (Haşiye Alel-Beyzavî) ile (Mesabîh) ve (Hidaye) üzerine
şerhleri ve peygamberler tarihi, sahabelerin hayatiyle mezhep kurucu-
larının, muhaddislerin, meşhur müsanniflerin hal tercemelerini toplayan
(Eşraku't-Tevarîh)i vardır. Bu eser bir mukaddime, üç kısım, bir hatime
üzerine mürettep olup Arapcadır.
— 368 —
Mukaddime : Meşhûr peygamberler,
1. Kısım : Peygamberimizin nesebi, doğumu, vefatı.
2. Kısım : İki na't üzerinedir. 1 — Peygamber Efendimizin çocukla-
rı ve zevceleri. 2 — Aşere-yi Mübeşşere.
3. Kısım : İki kanun üzerinedir. 1 — Sahabelerin faziletleri, 2 —
Fakîhler ve hafızlar.
Hatime : İki nevidir. 1 — Mezhep İmamları, 2 — Hadîs İmamları.
Vefatı 833 H. de, kabri (Lârende) dedir.
KARA SİNAN
852 = 1448
Fatih Sultan Mehmed Han zamanının meşhur âlimlerinden Arabi
ilimlerde ve edebiyatta fevkalâde mahareti olan faziletli bir zattır. Fı-
kıh ilminden (Menarü'l-Envar) ı, sarf ilminden (Merah ve Şafiye)yi, he-
yet ilminden (Kozmoğrafya), Çaymînî'nin (Mülahhas)ını şerh ettiği gi-
bi (Vikaye) ye dahi haşiye yazmıştır. (Zamair) ve (Hezmü'l-Cüyuşi ve'l-
Gâlib ve'l-Mağlûp) isimlerinde başka eserleri de vardır. 852 H. de vefat
etti.
KIRIMI SEYİDÎ AHMED İBNİ ABDULLAH (i)
879 = 1474
Fatih Sultan Mehmed Han'ın hürmet ve iltifatına mazhar olan fa-
zilet sahiplerinden ve muhakkik âlimlerden, Molla Şerafeddin Kırımî'-
nin talebelerindendir. Eserleri :
(Haşiye-yi Tefsir-i Beyzavi), (Haşiye-yi Şerh-i Akaid), (Haşiye-yi
Telvih), (Haşiye-yi Lübbü'l-Elbap), (Haşiye-yi Mutavvel) vesairedir.
Bir nüshası Üsküdarda Atlama taşı kütüphanesinde mevcut ve 874 H. de
tamamladığı hatimesinden anlaşılan (Miftahü'l-Gayb) şerhi vardır ki,
tahkik ve irfanına kesin bir delildir. Bir de 879 H. de îstanbulda ikmal
(1)2 nci Murad devrinde Kırım'dan hicret edip 840 H. de Edirnede vefat ede-
rek Zindan altında Tatar Han kabristanında medfun olan (Menar Şarihi)
Şerefüddin Kırımî'nin talebelerinden olup 883 de vefat eden Kırımlı Muham-
med oğlu Ahmed de âlimlerden bir zattır. Eserlerinden (Şerh-i Buhari-i Şerif)
kudret ve kıymetine delildir. 1279 da vefat eden ve Fatih'de medfun olan fıkıh-
dan (Kırımîzade mecmuası) sahibi Reşid Efendi ile (Levayıh-i Faika ve Alâik-i
Râika ale't-Tefsiri ve'l-Fıkhı ve'l-Hadisi ve'l-Feraiz) ve (Et-Tasrih) ismindeki
(Telvih muhaşşisi) Fazıl Ali Efendiler de bu cümledendir.
— 369 —
ettiği Farsça (Gül§en-i Raz) şerhi vardır ki, bir nüshası Ayasofya kü-
tüphanesindedir.
(Beyzavî Haşiyesi) nin ismi (Misbahu't-Tadil fi keşfi envari't-Ten-
zil) olup bir nüshası Atik Valide kütüphanesindedir.
Vefatı 879 H. de, kabri Fatih civarında Molla Kestel mescidi civa-
rındadır. (Künhü'l-Ahbar)da, Bursa'da medfun olduğu yazılmışsa da
mevsuk değildir.
1179 H. de kendi el yazısiyle yazma nüshası Kılıç Ali Paşa'da mev-
cut olan (Kadı haşiyesi) müellifi Muhammed bin Kardeş ile fıkıhtan
(Menar) şerhi Şeref îbni Kemal de Kırım'da yetişen âlimlerdendir. Bu
şerhin kendi el yazısiyle yazma nüshası, Küçük Efendi kütüphanesinde-
dir.
KARA SEYYİDÎ
913 = 1507
Seçkin âlimlerden bir zat olup Hamid ilindendir. Alâaddin Ali Fe-
narî'nin talebelerindendir. İstanbul kadısıyken 913 H. de vefat etti. (Şer-
hu Miftah)ın baş taraflarına haşiyesi ve Arapça şiirleri vardır. (Kara
Seyyidı Sualleri) ismiyle tanınmış olan sualler — ki, Seyyid şerifin (Şer-
hi Miftah) ve (Şerhu Mevakıf)ına dairdir — bu zatındır. Osmanlı âlim-
lerinden Şeyhzade Muhammed Muhyiddin ile (Şir'atü'l-İslâm) şarihi
Mevlâna Yakup ve 932 = 1525 H. de İstanbulda vefat ederek yaptırdığı
(Darü't-Talim) de defnolunan Seyyid-i Karamanî taraflarından şerh olun-
muştur. (Risaletü'l-Ga'l) de eserleri cümlesindendir.
KARABAGİ MUHYİDDİN MUHAMMED
942 = 1535
Kanunî Sultan Süleyman devri âlimlerinden olup tahsilini tamam-
ladıktan sonra Istanbula gelerek Seyyid Alizadeye muavin olmuş, bun-
dan sonra bazı medreselere ve nihayet İznik medresesi müderrisliğine
tayin olunmuş ve 942 H. de İznikte vefat etmiştir. Aklî ve naklî ilimlere
vakıf bir zattır. Eserleri 23 makale üzerine tertiplenmiş Muhadarata (Hi-
kâyelere) dair (Calibü's-Sürûr) ile (Keşşaf), (Beyzâvî), (Telvih), (Hi-
daye Talikatı) ve (Şerhu Vikaye) ye, (Celâl Devvanî)nin (Isbatü'l- Va-
cip) risalesine haşiyelerinden ve (Âdabu Adudiye) şerhinden ibarettir.
F. : 24
— 370 —
KARA DAVUT (İZMİTÎ)
948 = 1541
Osmanlı âlimlerinden olup İzmitlidir. Mevlâna Lütfi ve Müeyyed-
zade gibi âlimlerden tahsil etmiştir. «Meskenin pürnur ide Davud Efen-
dinin vedûd» mısramm delâleti olan 948 H. de vefat etti. (Bursa'da) Yıl-
dırım Bayezit civarında yaptırmış olduğu mescidin avlusunda medfun-
dur.
Eserleri :
(Şerhu Delaili Hayrat) (^), (Şerhu Kasidei Nûniye), (Haşiye Alet-
Tasavvurat), (Haşiye Alet-Tasdikat), (Haşiyeyi Şerhi Metali), (Haşiye
Alâ Şerhi'ş-Şemsiye), (Telhısu Takrir-i Kavanin), (Haşiye Alet-Tehzip)
vesairedir. Bir de akaid ve kelâmdan (Malûmat) isminde bir mecmuası
vardır ki, bir nüshası Manastır kütüphanesinde mevcuttur. Bursa Evkaf
ve sicillerini de tam bir dikkatle zapt etmiş ve yazmıştır.
KARA HAYDAR
955 = 1548
Âlimlerden bir zat olup Menteşelidir. Hemşerisi Çivizadeden tahsil
etti. 955 H. de Üsküp'te vefat etti. Eserleri :
(Haşiye Alâ Şerhi Miftah), (Haşiye Alâ Şerhi Miftah), (Haşiye
Ale'l-Hayali), (Haşiye Alel Mes'ûdi) dir.
KADIZADE HÜSEYİN İBNİ HASAN EFENDİ
944 = 1537
Fazilet ve kalem sahiplerinden bir zattır. 944 H. de maktûl İbrahim
Paşa adına dört bab üzerine mürettep (Letaifü'l-Efkâr ve Kâşifül-Esrar)
isminde bir eser yazmıştır ki, birinci bab siyasetten, ikinci tarihten,
üçüncü edebiyattan, dördüncü ahlâktan bahseder.
(1) Fazıl İzmirî'nin, Muhammed Hilmi Efendinin, Salih Kudsi-yi Tokadı
ve 1210 H. de vefat eden Eğin Müftüsü Hacı Osman Efendinin, 1173 H. de vefat
eden Kıbrısh İbrahim Efendinin ve vaiz Şeyh Muhammed Efendinin de ayrıca
şerhleri vardır. Kara Davud Efendinin şerhi basılmıştır.
— 371 —
KASIM İBNİ SÜLEYMAN NİĞDEVÎ
970 = 1562
Arabî ilimlerde hususiyle fıkıh ilminde vukuf sahibi bir zat olup
• memleketinde ve İstanbulda tahsilini tamamladıktan sonra 966 H. de
Siroz'da Selçuk Sultan medresesi müderrisliğine tâyin oldu. 970 H. de
burada vefat etti. Eserleri :
(Şerhu Vikayetü'l-Müsemma bi tatbik), (Şerhu Mülteka) dır.
KINALIZADE ALÂADDİN ALİ ÇELEBİ
979 = 1571
Meşhur âlim ve ediplerden olup İsparta'da doğmuştur. Pederi Kına
kullanmakla meşhur olan Abdülkadir Hamidî'dir ki, hazreti Fatihe mu-
allim olma şerefini kazanmışken Mahmud Paşanın çekiştirmesiyle padi-
şahın meclisinden uzak düşmüş ve kısa bir zaman sonra vefat etmiştir.
İlmiye yoluna girerek Kazaskerliğe kadar yükselmiştir. «îrtihal eyledi
Kutbü'l-Ulema», «Ölen Kmalızade yûdi gür ab-ı hayatından» mısraınm
delâlet ettiği 979 H. de Edirne'de vefat ederek İstanbul yolunda Seyyid
Celâli türbesi civarında Nazır çeşmesi adlı yere defnedildi. (Tezkiratü's-
Şuara) sahibi Hasan Çelebinin pederidir. Eserleri : Lisanımızda ahlâk
ilmine dair yazılan eerlerin meşhurlarından olan matbu (Ahlâk-ı Alâ-yi)
ile (Haşiye-yi Dürer ve Gurer ilâ nısfihi), (Haşiye alâ kitabi'l-Keraheti
Mine'l-Hidaye), (Risaletani fi Hakkı'l-Vakf ve İs'af), (Risaletü's-Seyfi-
ye ve'l-Kalemiye), (Haşiye Alâ Hasan Çelebi Li-şerhi'l-Mevakıf), (Mün-
şeat), (Haşiye-yi Tecrid), (Haşiye-yi Keşşaf), (Haşiye-yi Beyzavi), (Ta-
bakat-ı Hanefiyye), (Şerhu Kaside-i Bür'e) vesaireden ibarettir. Üç li-
sanda şiir nazmına muktedir idi. (Müretteb dîvanı) da vardır. (Taba-
kat-ı Hanefiyesi) İmam-ı Azamdan Allâme İbni Kemale kadardır.
Şiirlerinden :
Eğerçi hane-i pür nakşdır sarayi cihan,
Veli kitabeleri «Küllü men aleyha fân»
Zemin mahal belâ vü zaman medar-ı annâ
Budur saray-ı cihan nakşma zemin-ü-zaman
(Ahlâk-ı Alâi) ahlâk ilmine dair yazılan Osmanlı eserlerinin en es-
kisi ve en kıymetlisidir. İbaresi sadeleştirilerek ve lüzumlu ilâveler ya-
pılarak yeniden basılmasında büyük faydalar vardır.
983 H. de Bursa'da Yıldırım Bayezit Han medresesi müderrisi iken
Emir Sultan yakınma defnedilen Şakku'l-Kamer Ahmed Efendinin de
(Risale-yi kalemiye ve seyfiyesi) vardır.
— 372 —
KIZIL MOLLA (ABDURRAHMAN İBNİ SEYDÎ ALİ)
953 = 1546
Amasyadan yetişen âlimlerden olup İstanbulda îbni Kemal ve Sadi
Çelebi gibi âlimlerden tahsil görerek Rumeli Kazaskeri olmuş ve 953 H.
de vefat etmiştir. Birgivî Muhammed Efendi bir müddet bu zattan ders
görmüş ve kassam olarak maiyetinde bulunmuştur. Eserleri :
(Şerhu'l-Hidaye), (Haşiye-yi înaye), (Haşiye-yi Kamus) tur. îstan-
bulda Emir Buharı türbesi hizasmda yaptırmış olduğu mektebin saha-
sında medfundur.
KADIZADE ŞEMSEDDÎN AHMED EFENDİ (ŞEYHÜLİSLÂM)
998 = 1589
Âlimlerden bir zat olup yukarıda sözü geçen Mevlâna Bedreddin
Mahmud'un oğludur. Eserleri : (Haşiye-yi Beyzavi), (Haşiye-yi Tecrid
min bahsil Mahiyet), (Haşiye Alâ Evail-i sadrüş-Şeria), (Şerhu'l-Hida-
yeti min evveli kitabil vekâleti ilâ ahiril kitap), (Talikatü Alel Mevakıf),
(Talikat alet-Telvih), (Haşiye-yi Şerhi Miftah min evvelihi İlâ ahiril-
fennis-Sani), (Terceme-yi madeni'l-Cevahir ve Ravzatü'l-Havatır) ve-
sairedir.
Fetvalardan da bir eseri vardır. Vefatı: «Müftî Ahmed Çelebi eyle-
di ukbaya azm» mısramm gösterdiği 998 H. de, kabri İstanbulda Küçük
Karaman geçidindedir. Çırçır mescidi hayra ait eserleri cümlesindendir.
KARACA AHMED HAMİDÎ
1024 = 1615
Tanınmış âlimlerden bir zat olup Hamîd elindendir. Kudüs naibli-
ğinde iken 1024 H. de vefat etti. Eserleri : (Haşiye alâ şerhi akaid), (Ha-
şiye-yi Şemsiye), (Haşiye Ale's-Seyyid), (Haşiye-yi Dürer), (Haşiye-yi
Şerhi Kâfiye), (Zeylü Şakayıkı Numaniye) dir. Bu zat (Tacü't-Teva-
rih)in ikinci cildi sonunda zikredilmiş bulunan Karaca Ahmedden baş-
kası olması lâzım gelmektedir. Naima tarihinde Medinede vefat ettiği
yazılmaktadır.
— 373 —
KADI MUSTAFA EFENDİ (URLALI)
Sultan Üçüncü Murad devri âlimlerinden bir zat olup İzmir civa-
rmdaki Urladandır. Kıbrıs seferinde bulunmuştu.
Eserleri : Arapça (Risale-yi Cihadiye) ve tercemesiyle 15 fasıl üze-
rine tertiplenmiş Arapça (Tenbihiyye) isminde bir tabirnamesi vardır
ki, her ikisinin de nüshaları Nuruosmaniye kütüphanesinde mevcuttur.
KADIZADE MUHAMMED EFENDİ
1045 = 1635
Şanlı âlimlerden Balıkesirli Doğanîzade Mustafa Efendi adında bir
Kadî'nin oğludur. îlk tahsilini memleketinde Birgivi Muhammed Efen-
dinin talebelerinden tahsil ettikten sonra İstanbula gelerek bir aralık
Tercüman Tekkesi şeyhi Ömer Efendiye intisab etmişse de istidadı do-
layısıyle bu meslekten feyz alamadığından yine eski mesleğine dönerek
vaizliğe ve müderrislik vazifesine başladı. 1045 H. de Ayasofya vaizi iken
vefat etti. Topkapı dışında Şeyhler kabristanına defnedildi. Hal ve tavrı
Naima Tarihinin 6. cildinin 18. sahifesinde açıklanmıştır. Bu açıklama-
dan anlaşıldığına göre âlimlerin ve geçmiş büyüklerin sıfatlarından olan
hakikî takvadan mahrum imiş. Müslümanların kalblerini birleştirme
noktasına hizmet edemiyen âlimlerdendir. (Menakibü's-Sahabe), (Kita-
bü'l-Makbul fi Hali'l-Hayûl) isimlerinde eserleri vardır.
KADI MAHMUD İBNİ AHMED (MANASTIRÎ TERZİZADE)
1126 = 1714
Kadılar zümresinden iken sonradan tezkireci olmuştur. 1126 H. de
Hicazda vefat etti. Cihadın faziletlerin^' beyan eden risalesiyle tefsire
müteallik eseri ve «Çelebi» kelimesinin tahkik ve izahına dair risalesi
vardır. Cihadın faziletleri hakkındaki risalesinin kendi el yazısı ile yaz-
ma nüshası Şehid Ali Paşa kütüphanesindedir. Mevlâna Ebu's-Suûd'un
da adı geçen kelimenin şerh ve izahına dair bir risalesi vardır.
KADRİ MUHAMMED EFENDİ
Seçkin âlimlerden şiir söyleme kaabiliyetine sahip faziletli bir zat
olup Bigalıdır. Usûl gereğince tahsil görüp icazet aldıktan sonra malû-
matını genişletmek ve tahsilini tamamlamak için Arabistana, bilhassa
— 374 —
Yemen bölgesine giderek senelerce kalmış ve asıl gayesi olan ilim tah-
siline devamla derin bilgi sahibi olmuştur. Bundan sonra memleketine,
daha sonra îstanbula gelerek ders okutmaya ve eser yazmağa başlamış-
tır. Yemendeki uzun ikametinden dolayı eserlerinin bazılarında «Veh-
bi-i Yemanî» mahlasını kullandığı görülmektedir. Vefat tarihi ile kabri
tesbit edilememiştir. Görülebilen eserleri aşağıdadır :
1 — Terceme-yi Camius-Sagîr : Üç cilt üzerine tertiplenmiş olup
1042 H. de tercem.e ve tertip edilen bu eser Sultan Dördüncü Murada
hediye edilmiştir. Bu tercemenin bir takımı Hamidiye kütüphanesinde
mevcuttur.
Mütercim hazretleri bu tercemenin mukaddimesinde (Tefsir-u Be-
gavi)yi de terceme ettiğini ve 15 tane daha terceme ve telif eseri oldu-
ğunu açıklamıştır.
2 — (Kenzü'l-Meâni) : Mesnevi tarzında bir manzume olduğu (Ca-
miüs-Sağır) tercemesinde zikredilmiştir.
3 — (Şerhu Kaside-yi İbni Düreyd) : 1065 H. de yazdığı kıymetli
şerhtir ki, bir nüshası Aşir Efendi kütüphanesindedir. İşbu eserlerden
hal tercemesini yazdığımız bu zatın birçok olgunluklara sahip olduğu
anlaşılmıştır.
\
KAFA HALİL EFENDİ
1123 = 1711
Tanınmış âlimlerden bir zat olup Boyabatlıdır. 1123 H. de vefat etti.
Eyüp civarında eski Sadrâzam Siyavuş Paşa türbesi haricinde medfun-
dur. Şeyhülislâm Abdullah Vassaf Efendi bu zatın talebesi ve damadı-
dır. Damadı ile bir yerde medfundur.
Meşhur eseri âlimler arasında muteber olan (Fenarî haşiyesi) dir.
Diğer eserleri: (Haşiye-yi Hikmetü'l-Ayn) , (Haşiye-yi Tavalî), (Haşiye-
yi Muhtasar Münteha), (Haşiye-yi Adab-ı Taşköprülü), (Şerhu Veledi-
ye), (Haşiye-yi Hidaye), (Risale-yi Ahkap), (Tefsir-i Sure-yi Mülk),
(Haşiye Alâ Risalet-i Muhammed Emîn fi Ciheti Vahdet) tir.
KAZÂBÂDÎ AHMED İBNİ MUHAMMED EFENDİ
1163 = 1749
Âlimlerin sonuncularından olup tahsilini Sivasta Tefsiri Muhammed
Efendiden tamamlamıştır. Tasavvuf mensuplarının zevklerine vukufsuz-
luğundan dolayı mütearrız bulunurdu. İstanbulda ilmin yayılmasına
— 375 —
hizmetle meşgul oldu. 1163 H. de vefat ederek Aksaraydan Koca Musta-
fa Paşaya giden caddenin sağ tarafma defnedildi. Talebelerinin en meş-
huru Hâdimî merhumdur.
Hayatma ait tafsilât (İzzî tarihi) nde yazılıdır. Eserleri : (Haşiye
Alâ Sureti'l-Fatiha Li'l-Beyzavî), (Haşiye Alâ Haşiye Mirzacan), (Ten-
virü'l-Besayir), (Haşiyetü'l-Usul), (Netayicü'l-Enzar), (Şerhu Fevaidis-
seniyye), Şerhu'l-Feride), (Şerhu Adabı Birgivî), (Ha§iye-yi İsbat-ı Va-
cip), (Şerhu Nûniye) dir. 1191 H. de vefat ederek yanma defnolunan oğ-
lu Nafi Muhammed Efendi de âlim bir zattır. (Ferîde) yi şerh etmiştir.
(Kazabat - Kazova), Tokada bağlı bir yerdir.
KARAİIÎSARÎ MUHAMMED İBNİ ŞEYH ALİ EL-MARUF BİHAMİDÎ
1170 = 1756
Tabiî ilimlere vakıf fazilet sahiplerinden bir zat olup tahsilini ta-
mamladıktan sonra bir müddet memleketinde müftülük yaptı. Bundan
sonra Mısır kadılığında Şer'i Şerife hizmet etti. 1170 H. de Mısırda vefat
etti. Başlıca eserleri :
(Telmihu'l-Efvah fi Tertibi'l-Eşbah), (Resail fil-hey'at-ı ve'l-Riya-
ziyat) dır. Bir mukaddime 10 bab, bir hatime üzerine mürettep (Mü-
himmatü'l-Kuzati Li ihtiyacihim ileyhi fi külli'l-mühimmat) ismiyle
(sükûk) den büyük bir eser yazan Hamza Efendi de Kara Hisardan ye-
tişen âlimlerdendir.
KADIZADE MUHAMMED EFENDİ
1173 = 1759
Değerli âlimlerden bir zat olup Erzurumludur. Memleketinin müf-
tüsü iken 1173 H. de vefat etti. Eserleri : (Bahru'l-Fetava), (Şerhu Rav-
zati'l-Cennat), (Şerhu Kelime-yi Tevhid), (Risale-yi Ahval-i Kabr),
(Risaletü's-Sadiye) vesairedir.
Oğlu Müftî İbrahim Ethem Efendinin de (Nehriyyetü'l-Fetava) is-
minde Türkçe bir fetva kitabı vardır.
KURŞUNLUZADE MUSTAFA EFENDİ
1190 = 1776
Seçkin âlimlerden bir zat olup Diyarbekirlidir. 1190 H. de memle-
ketinde vefat etti. Eserleri : (Şerhu Müslim), (Risaletün Minen-nahvi),
(Hamsine kürrâseten minel-fevavid) vesairedir.
— 376 —
KONEVÎ HAFIZ İSMAİL EFENDİ
1195 = 1780
Osmanlı âlimlerinin ileri gelenlerinden olup yedi büyük cilt üzeri-
ne (Kadî Beyzavi tefsiri) ne yazdığı meşhur matbu haşiyesiyle âlimler
arasında ismini ebedileştirmiştir. (Risaletül-İlmiyye), (Haşiye Ale'l-
Mukaddemat li Sadri'şŞeria), (Risale-yi Ensariye) eserleri cümlesinden-
dir. 1195 H. de Şarnda vefat ederek Salihiyede Zülkifl Aleyhisselâm ma-
kamının yakınma defnedildi. Kılıç Ali Paşa kütüphanesinde bir mec-
muada (Şerhu Risaleti'l-İlmi'l- Kadîm), (înnel-ilme tabiun li'l-malûm),
(Şerhu leyse fil imkâni ebdeü mimma kân), (Risale fi burhani temanü),
(Meadi Cismani), (Tefsirü Âyet-i «yuhadiûnellahe» ) gibi risaleleri de
vardır.
KUŞADALI ŞEYH AHMED EFENDİ
Adalı ismiyle meşhur (İzhar) şarihlerinden Şeyh Mustafa îbni Ham-
zanm talebelerinden olup (Keskin) lâkabiyle tanınmıştır. Kuşadasında
Paşa Çeşmesi yakınında medfundur. Hal tercemesi yukarıda geçen Bir-
givî Muhammed Efendinin sarftan (Kifayetül Müptedi)sini (înayetü'l-
Mübteğa) ismiyle şerh ettiği gibi, nahivden (Avamil)ini de şerh etmiş-
tir ki, her ikisi de basılmıştır.
KARATEPELİ HÜSEYİN İBNİ MUSTAFA
1191 = 1777
Alet ilimlerinde ihtisas kazanan âlimlerden olup (İbni Karatepeli)
şöhretiyle tanınmıştır. Aydına bağlı Karatepe köyündendir. Tahsilini
tamamladıktan sonra bir müddet müftülük vazifesinde Şer'i Şerife hiz-
met ederek, sonra Adanaya hicret etmiş bilâhare doğduğu yere dönüp
1191 H. de vefat etmiştir. Karatepede medfundur. Mevlâna Mahmud An-
takînin, âlimler arasında itibar gören (İstiare) risalesine vakıfane bir
şerh yazmıştır. Ayrıca bir de (Talikat)ı vardır ki, her ikisi de basılmış-
tır. Birgivî Muhammed Efendinin sarf ilminden (Kifayetü'l-Mübteda)
sını da (Bahru'l-Kavaid) ismiyle şerh etmiştir. Bunlardan başka diğer
ilimlerden bahseden basılmamış eserleri de olduğu mevsuken rivayet
edilmiştir. (Tefsir-i Kadî)nin bir kısmına haşiyesi vardır. Muhammed
Hilmi Adapazarî'nin haşiyesinde bir müddet Adana'da oturduğu zikre-
dilmiştir.
— 377 —
KARA MUSTAFA EFENDİ
1304 = 1886
Âlimlerden bir zat olup Alâiye'nin (Alanya) Kıvrasıl köyündendir.
Tahsili, Medine-yi Münevverede vefat eden Üsküdar müderrisi Ankaralı
Kara Hüseyin Efendidendir. 1304 H. de Mekke-yi Mükerremede vefat
etti. Eserlerinden (Lemeatü'l-Berkiyye fi Şerhi Kasideti'l-Mimiyye) is-
mindeki (Kaside-yi Hamriyye) şerhi basılmış (Taiye şerhi) basılma-
mıştır.
KESTELLİ MUSLİHUDDİN MUSTAFA EFENDİ
901 = 1495
Büyük âlimlerden araştırıcı, fazilet sahibi bir zat olup Aydına bağlı
Nazilli kazasının Kestel köyündendir. İlk tahsilini Aydın naibinden gör-
müş nihayetini Bursa'da Mevlâna Hızır Beyden yapmıştır. Tahsilini ta-
mamladıktan sonra mezkûr zata damat oldu. Bu vesileyle Hızır Beyin
muavinleri olan Hayalî ve Hocazade ile birleşerek ilmî muhasebeye ko-
yuldu.
Bundan sonra Mudurnu ve Dimetoka müderrisliklerine ve daha son-
ra Fatih tarafından yaptırılan Semaniye medreselerinden birinin mü-
derrisliğine tayin olundu. Daha sonra İstanbulda yükselerek Kazasker-
liğe erişti. 901 H. de vefat edip Hz. Halid Eba Eyyüp El-Ensari yakının-
daki Meyyit kuyusu denilen yere defnedildi. (Şerhu Akaide haşiyesi),
(Kıble cihetine müteallik risalesi), (Mevakıf)m yedi maddesine talikatı,
(Haşiye-yi Aduda Haşiyesi), (Sadrü's-Şerianm Mukaddematı Erbeasma
haşiyesi) vardır. Kazaskerlik ilmi rütbesinin Rumeli ve Anadolu gibi,
ikiye ayrılması, zamanında vaki olmuştur.
EBU ABDULLAH MUHAMMED MUHYİDDİN İBNİ SÜLEYMAN
İBNİ MESUD RUMİ-Î KÂFİCÎ (KÂFİYECİ)
879 = 1474
Derin âlimlerden ilim ve kemal sahibi bir zat olup Bergamalıdır.
Tefsir, Hadis, Fıkıh, Usul, Mantık ve diğer ilimlerde mütehassıs olduğu-
na yazdığı müdekkikane eserler şahittir.
Süyutî gibi, zamanın allâmesinin üstadı olduğunu söylemek kema-
line dair başka söz getirilmesine ihtiyaç bırakmaz. Mevlâna Süyûtî (Ta-
bakatün Nühat)ında, 14 sene, hal tercemesini yazdığımız bu zatın ilim
mechsine devam ettiğini ve her defasında hiç işitmemiş olduğu ilmî in-
— 378 —
çelik ve derinlikleri dinlemek suretiyle pek çok fayda gördüğünü ve feyz
aldığını yazmıştır. Hattâ bir ilmî sohbet sırasında Süyûtî'ye «Zeydün
Kaimün» terkibinin irabını sorar, sözü geçen Mevlâna nahiv ilminde
mübtedilerin bile gayet kolaylıkla halledebilecekleri böyle bir sualin
tevcih edilmesini âdeta istihfaf maksadına hamletmek isteyerek teessür
ve infialini gizliyemez. O faziletli âlim ise bu teessüre intikal ile bu
cümlede yüzonüç bahis olduğunu ortaya koyunca Süyûtî hayret izhar
ederek: «Bu ince bahisleri işitmedikçe ilim meclisinizden kalkma ihti-
malim yoktur» cevabiyle izahat niyazında bulunur. Mezkûr zat da buna
dair yazmış olduğu risalesini kendisine vermiş Süyûtî merhum bunu kâ-
milen istinsah etmiştir.
îlk tahsilini memleketinde yaptıktan sonra kemalâtmı arttırmak
için seyahate çıkmış Anadolu - İran ve Orta Asyayı dolaşıp birçok âlim-
le görüşmüştür.
Bu cümleden olarak Mevlâna Şemseddin Fenarî, Mevlâna îbni Me-
lek, Mevlâna Burhaneddin Haydar, Mevlâna Vacid, Hafizüddin îbni Bez-
zaz ile görüşerek ilmî müsahabelerinden istifade etmiştir. Mısır hüküm-
darlarından Eşref Bars Bay (^) zamanında Kahireye giderek bu ülkenin
âlimleriyle ilmî musahabe ve mübahaselere girişmiş ve hepsi ilmî kud-
retini yaygın şöhretine fâyık bulduklarını itiraf ile kıymetli derslerin-
den istifadeye koştular. Sözü geçen Eşref Barsbay mezkûr Mevlânaya
fevkalâde iltifat ve ikram etmiş ve Şeyhuniye meşihatını tevcih etmiştir.
Hal tercemesini yazdığımız bu zat, çeşitli ilimlere, bilhassa aklî ilim-
lere dair birçok eser yazmışsa da çoğunu gerektiğinde muhtasar risaleler
şeklinde yazmış, zabıt ve muhafazalarına gayret etmemiştir. Hattâ Sü-
yûtî, (Tabakat-ı Nühat)a koymak üzere kendisinden eserlerinin isimleri-
ni istemiş ise de, eserlerinin isimlerini unutmuş olduğu, sayılmasına muk-
tedir olamıyacağı cevabını almıştır. Adı geçen âlimin mutasavvıflara, iyi
ahlâk sahiplerine muhabbeti, cahil ve sapık kimselere karşı nefreti vardı.
Ekseri davranışları lakayidane olup dünyaya meyil ve muhabbeti yoktu.
879 H. de vefat etti.
Devrinin âlimlerinden Şahabettin Mansur : (^)
(^) Paris Bey.
(-) Mezkûr zatın kâfiyeci şöhretiyle tanınmasına İbni Hacip merhumun
nahiv ilminden Kâfiye adh derin eserini pek çok defa okutmasının sebep ol-
duğunu İmam Süyûtî merhum (Lübbü'l-Lübab fi Tahriril-Ensab)ında beyan
etmiştir.
— 379 —
Matlaını havi mersiyesiyle umumî teessürü tasvir etmeğe çalışmıştır.
Değerli eserleri pek çeşitli olup bazıları şunlardır :
1 — (Et-Teysir fi ilmi't-Tefsir)
2 — (Envarü's-Saade fi Şerhi Kelimeti'ş-Şahade)
3 — (Teşrihu mes'eletil-îstisna)
4 — (El-Işrak fi Meratibit-Tıbak)
5 — (Şerhu Kavaidi'l-İrab)
6 _ (Seyfü'l-Kuzati Ale'l-Büğat) •
7 — (Şerhul-Esmai'l-Hüsna)
8 — (Muhtasar fi ilmil-Hadîs)
9 — (Şerhu'l-Akaidi'l-Adudiye (i) )
10 — (El-Ferahu ve's-Sürûri Fi Beyani'l-Mezahip)
11 — (Nüzhetül-Ervahi ve Gibtatü'l-Eşbahi fi't-Tasavvuf)
12 — (Vecizün-Nizami Fi İzhari Mevaridi'l-Ahkâmi)
13 _ (Şerhu Tenzibi'l-Mantıkı ve'l-Kelâm)
14 _ (Menbeu'd-Dürer fi Îlmi'l-Eser)
15 _ (Menazilü'l-Ervah)
16 — (Îkdü'l-Feraid)
17 _ (El-Muhtasarü'l-Müfid fi İlmit-Tarih)
18 — (Hallü'l-Eşkâli fi Mebahisi'l-Eşkâli fi'l-Hendese)
19 — (Tefsirü'l-Ayati'l-Müteşabihat)
20 — (Nüzhetü'l-îhvani fi Tefsiri Kavlihi Teâlâ «Yâ Lût inna rusü-
lü Rabbik...» )
21 — (Nüzhetü'l-Mağribi fil-Meşrikı ve'l-Mağrib)
22 — «(Zeydün Kaimün» cümlesine dair 113 bahsi havi risale)
23 — (Tergibün Fi Keşfi Rumuzi't-Tehzip)
24 — (Miracüt-Tabakati ve Refud-Derecati li Ehlil Rehmi ves-Sikat)
25 — (Kibletü'l-Ervah)
26 — (El-Kâfîeş-Şâfî)
27 — ((En-Nüzhetü Fi Ravzati'r-Rûhi Ve'n-Nefsi)
28 — (Kararü'l- Vecdi fi Şerhi'l-Hamdi)
29 — (Seyfü'l-Hamdi ven-Nüsrati)
30 — (Hüsnü'l-Hitami lil-Meram)
31 — (İnsü'l-Enîsi fi Marifeti Şani'n-Nefsi'n-Nefis)
32 — (Risale-yi Müstakille Bi ilmin-Nefsi ve vüculıil-Kıraat)
33 _ (El-Hidayetü Li Beyani'l-Halkı ve't-Tekvîn)
(1) Allâme Celâleddin Devvanî ile Osmanh âlimlerinden 1160 H. de vefat
eden Tarikatçızade Seyid Mustafa-yi Ankaravî ve 1134 H. de vefat eden İstan-
buUu Süleyman Fazıl Efendi taraflarından da şerh olunmuştur.
— 380 —
34 — (Zeynü'l-Ferahi bi Milâdin-Nebiyyi Seyyidi'l-Enam)
35 — (Neylü'l-Meram)
36 — (Keşfün-Nikabi Lil-Eshabi vel-Ahbap)
37 — (El-Kâfi fi Beyani's-Saffi'l-Müstatili Cidden)
38 — (Remzül Hitabi bi Reşhil İyabi)
39 — (Hülâsatü'l-Akval Fi Hadisi İnnemel-Âmalü Binniyat)
40 — (Neşatü's-Sudûri Fi Şerhi Kitabi'l-Ferahi ve's-Sürûr)
41 — (Seyfü'l-Mülûki vel-Hükkâmi'l-Mürşidi Lehüm ilâ sebili'l-
hakki ve'l-ahkâm)
KEMALEDDİN İSMAİL KARAMANÎ (KARA KEMAL)
920 = 1514
Molla Hüsrev ve Hayalî'den tahsil görmüş bir âlimdir. Eserleri :
(Haşiye-yi Kadî), (Haşiye-yi Keşşaf), (Haşiye-yi Şerhi Akaid), (Haşiye-
yi Sadrü'ş-Şeria), (Haşiye-yi Mevakıf), (Haşiye-yi Vikaye) dir.
920 H. de İstanbulda vefat etti. Edirnekapısı haricinde Emir Buharı
tekkesinde medfundur.
KÜRDÎ MUHAMMED EFENDİ
1084 = 1673
Âlimlerden bir zat olup doğduğu yerde tahsilini tamamlayıp İstan-
bula gelmiş Enderun-i Hümayun Mektebi muallimliğine tayin olunmuş-
tur. Sonra Bursaya memur olup Ulu Camide tedris vazifesiyle meşgul-
ken 1084 H. de vefat edip Yüzbaşı Mezarlığının Uftade hazretlerinin der-
gâhı geçidine defnedildi. Eserleri :
(Haşiye Alâ Talikatı İsam), (Haşiye Alâ Şerhi Adap), (Şerhi Kasi-
dei Bür'e), (Şerhu Alâ Tarikatı Muhammediye Lil Birgivî). Bu son ese-
rinin ekseri noktaları cerh konusundadır.
KEFEVÎ MUHAMMED EFENDİ
(MUHAMMED İBNİ EL-HAC HAMİD)
1168 = 1754
Arabî ilimlere tam mânasiyle vakıf olan âlimlerdendir. Medine-yi
Münevverede molla olup daha sonra 1168 H. de Kudüs Kadısı iken vefat
etti. Eserleri: (Şerhu Kaside-yi Banet Suad), (Hadayıku'l-Ahyar fi Ha-
dayikı'l-Ahbar), (Şerhu Bina), (Şerhu Emsile), (Haşiye-yi Mirza Can
— 381 —
minel-Âdab), (îsbatı Vacip), (Haşiye-yi Lâri fil-Hikmeti'l-Atika), (Ha-
şiye alel-Hüseyniye), (Haşiye alel-Celâl-minel-Akaid), (Haşiye alel-Ha-
yali minel-Akaid), (Haşiye Alâ şerhi'l-îsam) vesairedir. Müellifin el ya-
zısiyle yazma (Hayali Haşiyesi) Atıf Efendi kütüphanesindedir.
Fıkıhtan (Mukaddimetü'l-Gaznevı)yi, (Fethu'l-Azizi'l-Gma) ismiy-
le şerh eden Ahmed îbni Hasan da Kefeden yetişen âlimlerdendir. Bir
nüshası Kılıç Ali Paşa kütüphanesindedir.
KÂŞİF MUHAMMED EFENDİ
1187 = 1773
Değerli âlimlerden bir zat olup m.emleketi olan Amasyada Seki Köy-
lüzade şöhretiyle tanınmıştır. 1187 H. de Canikli Ali Paşa tarafından
Bafrada eceli kazâya uğratıldı. îlm-i Kelâmdan meşhur (Makasıd) ile
(Mevakıf)ı tevhid ve telhis ederek (Zübdetü'l-Makasıd) ismini verdi.
(Kitabül-lstiare) isminde bir eseriyle (Feride İsam) üzerine de haşiyesi
vardır. Eserleri basılmamıştır.
KUDDÛS! HAFIZ MUHAMMED EFENDİ
1253 = 1837
Fazilet sahiplerinden ve fıkıh ilmi mütehassıslarından bir zattır.
1226 H. de (Fetava-yı Zeyniyye)yi tertip ederek (Mürettep Fevaid-i Zey-
niye) ismini verdiği gibi, (Neticetü'l-Fetava)nın nakillerini de ilâve ede-
rek hazırlamıştır. Anadolu Kazaskerliği rütbesini haiz idi. 1253 H. de
İstanbulda vefat ederek Eyyüp Nişancasmda Murad Buharî dergâhına
defnedildi. Fatih civarında Yahya Tevfik Efendi medresesindeki kütüp-
hanede mükemmel bir (Hidaye şerhi) vardır. (Müfadül-Eşbah) da eser-
leri cümlesindendir.
KÂTİP MUSTAFA EFENDİ (KÜRDZADE)
1279 = 1862
Âlimlerden bir zat olup Aymtaplıdır. 1279 H. de memleketinde ve-
fat ederek Topalak taşı denilen yere defnedildi.
(Mülteka'l-Ebhur) a dört cilt (Întihabü'l-Fukaha) isminde bir şerhi
Vardır ki, ismi yazılış tarihini açıklar. (Abdürrahim Fetvaları) nm nakil-
lerini cem ve tertip etmiş; bir de cihadın faziletleri hakkında (Cihadiye)
isminde bir risale yazmıştır. Eserleri basılmamıştır.
— 382 —
KERİM EFENDİ (HOCA ABDÜLKERİM EFENDİ)
1303 = 1885
İstanbul'da tahsilini tamamladıktan sonra Avrupaya giderek birkaç
sene geçince dönmüştür. Dinî ilimlere ve şark kültürü ile Avrupanm
ilerleyişine vakıf faziletli bir hakîm olup Amasyalıdır. Avrupadan dö-
nüşünde İstanbulda ders okutma ve eser yazma ile meşgul oldular. Mem-
lekete dönüşünde İngiliz Kerim Efendi şöhretiyle tanındı. Son verdiği
ders, naklî ilimleri zamanımızın tabiî ilimlerine tatbik ederek Kadî tef-
sirini okutmak olmuştur. Matbu Arapça eserleri : (Mizanül-Adli Fil Man-
tık ve Haşiye), (Camiül-Hakayık - Şerhu Hidaye), (Haşiye-i Siyel-Kûtî
Ale't-Tasavvurat)tır. Türkçe eserleri : (Zübde-yi İlm-i Sarf ve Şerhi
Emsile), (Risale-yi Kaza ve Kader), (Risale-yi Hareket-i Zaman), (Ri-
sale-yi Ruh), (Kıssa-yi Salaman ve Apsal) olup eserlerinin en büyüğü
yarım kalan (İbni Sinanın Şifa) adlı felsefî eserinin şerhidir.
Vefatı 1303 H. de, kabri Fatih Camii avlusundadır. Zamanında var-
lığı ile iftihar olunan âlimlerdendi.
LÜTFÎ «MOLLA» SARI LÜTFÎ
900 = 1494
Arabî ilimlerde derin bir âlim, riyaziye ilimlerinde seçkin hakim
bir zat olup Tokatlıdır. Arabî ve edebî ilimleri Sinan Paşadan, riyazî
ilimleri, Ali Kuşçudan tahsil etmiştir. Sultan İkinci Beyazıd'a haddin-
den fazla yakın olması rakiplerinin bilhassa başta Hatibzade olmak üzere
(İzari) vesaire gibi, hempasının kıskançlığına yol açtığından bu insafsız
hasetçilerin padişahın huzurunda Mollanın dinsizliğine dair yaptıkları
şehadet ve garezkârlıkları üzerine her nasılsa 900 H. de idam olundu. Bu
hale bilhassa ilim ve fen namına teessüf olunur. «Hilafı vaki bud», «Ve-
lekad mate şehiden», «Telefü nefsi nefis» terkipleri şahadeti tarihidir.
(Şerh-i Metali) a, Seyyit Şerifin (Şerhu Miftah)ına haşiyesi, ve ilimle-
rin bölümlerinden yüz kadarının mevzularını tarif eden (Mevzuat) ri-
salesiyle adı geçen Seyid Şerife suret-i mahsusada yedi sual tertip ede-
rek «Es-seb'u Şidad» ünvaniyle adlandırdığı sualleri olduğu gibi, (Ha-
şiye Alâ Şerh-i Nesefiyye), (Risale Fi tahkikil-İmam), (Risale fi ilmi'l-
Âdap), (El-Metalibul-İlâhiyye) isimlerindeki diğer eserleriyle bir hayli
talikatı da vardır. Buharî şerife bir miktar şerhi olduğunu ve 581 H. de
vefat eden Ebu Bekir Abdullah Bağdadî'nin (Ferecün Bade'ş-Şidde) adlı
kitabını da^ terceme ettiğini Dülgerzade Muhammed Çelebiden naklede-
rek hal tercemesini yazan Hâlet Bey merhum bildirmektedir. Türbesi
— 383 —
Eyüp civarında Ya Vedûf iskelesi yanında Defterdar Mahmud Çelebi
mescidi yakınındadır. Devrin allâmesi îbni Kemal ders halkasında ye-
tişenlerin en meşhurlarındandır. Mufassal hal tercemesi 1290 H. de Hâ-
let Bey merhum tarafından yazılarak basılmış olduğu gibi vaktiyle «Do-
lap» ismindeki gündelik risalede de neşr edilmiştir.
Şiirlerinden :
Öldürmeyince mihr-ü vefa eylemem demiş
Ger eyler ise mihr-ü vefa öldürün beni.
LÜBBÎ MUHAMMED EFENDİ (HAFIZ)
1166 = 1752
Geniş malûmatlı ve faziletli bir zattır. 1166 H. de vefat etti. «Lüb-
bi't Tefasir fi marifeti esbabün-nüzül vet-tefsir» isminde bir tefsiri, ira-
deyi cüz'iye tahkikine dair de bir risalesi vardır. (Şifaü şerif), (Meşa-
rik-i şerif) ile (Vikaye) ve (Müstadref)i de terceme eylemiştir. Eserleri
basılmamıştır.
Esne't-Tuhaf fi tercümetil-Müstadref) ismindeki tercemeyi, Birinci
Sultan Mahmud zamanında Beşir Ağanın iltimiasiyle yapmıştır ki, nefis
yazılı bir nüshası Nuruosmaniye kütüphanesinde vardır.
LÜTFULLAH BİN MUHAMMED ERZURUM!
1202 = 1787
Büyük âlimlerden bir zat olup (Göğsü gür) şöhretiyle tanınmıştı.
1202 H. de Halepte vefat etti. Eserleri : (Mearicu'n-nur Fi şerhi Esma-i
Hüsna), (İhtisarü'l-Mevakif), (El-Metalibü'l Mev'ûde ve'l-mekâsibü'l-
Maksûde) dir. Bunlardan başka 1197 H. de yazdığı (Râmuzu't-tahrîr vet-
tefsîr) isminde münakkah bir cild tefsiri vardır. Bir nüshası Galata Mev-
levihanesi kütüphanesindedir.
LEBÎB ABDÜLGAFÛR ÂMÎDÎ
1182 = 1768
Müellifler zümresinden bir zat olup Diyarbekirlidir. 1182 H. de mem-
leketinde vefat ederek Rum Kuyusu haricinde defnedildi. Eserleri : (Ri-
sale Minel-Usûl), (Risale Mines-Siyase), (Talikati Alel-Beyzavî), (Di-
van-ı Eşar) .
— 384 —
LÂDIKÎ MUHAMMED ÇELEBİ
Hal tercemesi yukarıda geçen Abdülmecid Efendinin oğlu olup ilim
ve hüner sahiplerinden bir zattır. Sultan 2. Beyazıd adına mantıkdan
.(Zübsetü'l-Beyan) isminde bir eseri olduğu gibi, mûsikî san'atmdan
(Fethiyye) ve (Zeynü'l-Elhan fî ilmi't-te'lîfi ve'l-Evzan) isimlerinde
eserleri de vardır. Son eserini İstanbul'da takdim etmişdir. (Fethiyye)
ye dair (Keşfu'z-Zunun)'da biraz izahat verilmiştir.
LÂLÎ AHMED EFENDİ
971 = 1563
Müftiyü's-sakaleyn allâme îbni Kemal merhumun ders halkasında
yetişen âlimlerden olup Saruhanii'dır. Tahsilini tamamladıktan sonra
yaradılıştan faziletli üstadının emir ve tensibleri gereğince kadılık mes-
leğine girerek vazifesi dolayisiyle bir çok yer dolaştı ve bu şekilde şer'î
vazife ve hizmetler ifa etti. Son memuriyeti olan Amasya kadısı iken
(971 H.) tarihinde vefat etti. Kitap haline getirilmiş ilimlerde husûsiyle
fıkıh, feraiz ve edebiyatta ihtisas sahibi olduğuna değerli ve edibâne
eserleri âdil şahiddir.
Bahsedilen eserleri basılmamış olup görülebilenleri aşağıdadır:
1 — (Mecmau'l- Mesaili'ş-Şer'iyye fî ulûmi'd-Dîniyye) : İsmi mü-
semmasma uygun dinî bir eser olup bir nüshası Manisa'ya bağlı Akhi-
sar kütüphanesinde vardır.
2 — (Esmaü'n-Nebî) : Bir nüshası Halis Efendi kütüphanesinde
vardır.
3 — (Emsile şerhi) : Bir nüshası Halis Efendi kütüphanesindedir.
4 — (Terceme-i Kaside-i Bür'e) : Manzumdur.
5 — (Tuhfetü'l-Havass fi tercemeti Dürreti'l-Gavas) : Arap edibi
İmam Hakîrî'nin nahiv ve galat lûgatlardan bahseden meşhur eserinin
tercemesidir.
6 — (Dekayıku'l-Mîzan fî Mekadîri'l-Evzan) : Aruzdan edebî bir
eserdir.
7 — (Terceme-i Kaside-i Taiye) : İbni Fariz Hz. lerinin İslâm ülke-
lerinde meşhur olan ârifane kasidelerinin tercemesidir.
8 — (Mecmau'l-Kavaid ve Menbaü'l-Fevaid) : Farscanm kaidele-
rine dairdir.
9 — (Kavanîn-i Sarf-ı Farisî)
10 — (Feraiz ilminden bir metn-i metîn) : Bir de şerh yazmıştır.
11 — (Şerh-i Muhakemat)
Üç dilde de şiir inşadına muktedir bir zattır. Mahlâsı (Lâlî) dir.
— 385 —
LÂLÎ HASAN EFENDİ
Fazilet ve kalem sahiplerinden bir zat olup Manastırlıdır. Eserleri
aşağıdadır ve basılmamıştır.
(Terceme-i Bahri'l-Kelâm mine'l-Akaid), (Terceme-i Ahlası'l-Hali-
sa), (Şerhu Kelimat-i îmam Ali).
Birinci tercemenin tarihi (1022 H.) senesidir.
MUHAMMED İBNİ AHMED İBNİ ABDÜLAZİZ KONEVÎ
764 = 1362
Meşhur fakihlerden bir zat olup (Îbnir-Rubuh) şöhretiyle tanınmış-
tır. Tahsilini tamamlamak için Şama gitmiştir. 764 H. de burada vefat
etti.
Eserleri :
(Eddürrün-nazîm el-münîru fi halli îşkâli'l-camii'l-kebîr), (Şerhu
Menar), (îhtisaru'l-menari el-müsemma bi Kudsi'l-esrar), (Şerhu Fe-
raiz-i siraciye) dir.
MUSTAFA İBNİ MUHAMMED ANKARA VÎ
Osmanlı ülemasmm eskilerinden bir zattır. Mukaddimesinde Şeh-
zade Süleyman Paşa adına yazıldığı bildirilen, büyük bir cilt halinde
Türkçe olan (Sure-i Mülk) tefsiri Osmanlı lisanının tarihi bakımından
da ehemmiyeti haizdir. Bir de (Mevıza), (Fezail-i Şuhûri Selâse), (Mu-
cizat), (Fazilet-i salavat) ve (Hikâyat-i lâtife ani'l-eslâf) dan bahseden
Türkçe (Hallün-Nâsıhîn) isminde diğer bir eseri de vardır ki, her ikisi
de umumî kütüphanede mevcuttur.
MUSA İBNİ HACI HÜSEYİN İZNİKÎ
833 = 1429
Dinî ve ahlâkî en mühim İslâmî eserlerden bir kaç tanesini Osmanlı
lisanına nakil ve tercemeye gayret sarfettiğinden dolayı mensup olduğu
Osmanlı Türklerine ve lisanına pek büyük hizmeti dokunan fazıl ve mü-
tefekkir bir zat olup îzniklidir. Tahsilini ciddî bir surette tamamladıktan
sonra, vaktini eser telifine vererek 833 H. de memleketinde vefat etti.
F. : 25
^ 386 —
Bugün Rum mahallesi ortasmda kalan hususî türbesinde medfundur.
Eserlerinden tarikat mensubu olduğu ve tasavvuf Usanma aşina bulun-
duğu anlaşılıyor. Fakat maalesef hayat-ı irfaniyesine ve ilmiyesine dair
bir kayda tesadüf edilememiştir.
Eserlerinden görülebilenler aşağıdadır :
1 — (Enfesü'l-Cevahir) : Meşhur müfessir (Hazin Bağdadî) nin (Lü-
babun fi meani't-tenzil) ismindeki meşhur ve matbu tefsirinin terceme-
sidir ki, birer nüshası Enderûn-i Hümayunda Revan odası ile Bursa'da
Ulu Cami kütüphanesinde mevcuttur.
2 — (Terceme-yi Tefsir-i Ebi'l-Leys) : Meşhur fakihlerden Ebi'l-
Leysi Semerkandî'nin meşhur tefsirinin tercemesi olup bir nüshası Re-
van Odası kütüphanesinde mevcuttur,
3 — (Terceme-yi Faslı'l-Hattab) : Nakşiye sadakmdan Hoca Parisa
hazretlerinin tasavvuf ve ahlâkından bahseden Farsça ibareli meşhur
eserinin tercemesidir. Nüshaları İstanbul kütüphanelerinin bir kaçında
vardır.
Bu tercemenin Demirtaş Paşazade Umurbeyin emriyle meydana
geldiği mukaddimesinde zikredilmiştir.
4 — (Hısnü'l-Hasîni fi menhecid-Din) : Dua ve mev'ızadan meşhur
(Hısnü'l-Hasîn)in tercemesidir ki, bir nüshası Beşiktaşta mübarek aziz-
lerden Yahya Efendi kütüphanesinde vardır. Mukaddimesinde Emir
Sultan Muhammed adına terceme edildiği yazılıdır.
Bu tercemenin mukaddimesindeki manzumeden :
Vaciptir bize Hamd-i Hak ibtida
Ki, anın kelâmına ola iktida.
Zira epter olur kalır natamam,
Çü hamd ile olmaya asıl kelâm.
5 — (Zadü.l-îbad) : Ebu Bekir îbni Muhammed Es-Seylânî'nin ta-
savvuftan Farsça olarak yazdığı (Necatü'z-Zâkirîn) ismindeki eserinin
tercemesi olup bir nüshası Bahçekapıdaki Hamidiye kütüphanesinde
vardır. Bu eserin Çandarlmm torunu Muhammed İbni İbrahim Paşanın
emriyle meydana geldiği mukaddimesinde belirtilmiştir.
6 — (Münebbihür-Râkidîn) : Ahlâk ilminden açık Türkçe bir lisan-
la yazılmış büyücek bir cild üzerine mürettep kıymetli bir eserdir. Bu
eser asıl mevzuu ile beraber eskiliği dolayisiyle Osmanlı - Türk dili ve
edebiyatı noktasından da ehemmiyeti haizdir. Birer nüshası Umumî kü-
tüphane ile Nuruosmaniye ve Manastır kütüphanelerinde vardır.
— 387
MUHAMMED ŞAH FENARÎ
830 = 1426
Mevlânâ Fenarî'nin faziletiyle tanınmış oğlu olup diğer kardeşleri
gibi (çocuk babasının benzeridir) sırrına mazhar değerli âlimlerdendir.
Vefatı 830 H. de, kabri yüksek pederinin yanındadır. 18 yaşında iken
Edirnedeki Sultaniye medresesine bil-fiil ve bil-istihkak müderris ol-
muştur. Eserleri basılmamış olup aşağıdadır:
(Haşiye-yi Tefsir-i Fatiha), (Şerhu Risale-i İsbatı Vacip Lid-Dev-
vanî), (Risale fi îmani Ebeveyin-Nebiyyi Sallallahü Aleyhi Vesellem),
(Haşiye-yi Füsul-i Bedayi), (Şerhu Esasi's-Sarf), (Haşiye-yi Evâil-i Me-
vakıf), (Haşiye-yi Şerhi Tavali-i İsfahanî), (Şerhu Enmûzeci'l-Ulûm),
(Haşiye Alâ Şerhi Feraizi Siraciye), (Kitabu Ed'iye), (Haşiye Alâ Şerhi
Vikaye) vesairedir.
MAHMUD İBNİ KADI-İ MANYAS
Sultan İkinci Murad devrinin âlimlerinden olup Manyasta doğmuş,
Üsküpte yetişmiştir. Edirnede müderris iken vefat etti. Eserleri basılma-
mış olup (Haşiye-yi Şerh-i Akaid), (Şerhu Gülistan-ı Sadi) ile Tarihin
Gariblikleri, Hayvanat ve Neyyiri Neciyyat'dan bahseden (El-Garaibü
ve'l-Acaib) ismindeki eserinden ibarettir. Bir de 12 makale üzerine Türk-
çe (A'cebü'l-Acaib) isminde bir eseri de vardır ki, bir nüshası Hakim-
oğlu kütüphanesinde mevcuttur.
MUSA EFENDİ
(MUSA İBNİ AFFAN İBNİ MÜRSEL EL-AYDINÎ EL-TİREVÎ)
Büyük müelliflerden bir zat olup mahlası «Kudsî» dir. Müellifinin
el yazısı ile yazma bir nüshası Fatih kütüphanesinde mevcut olan (Fe-
vaidü'l-Kulûb) ismindeki hadîs ilminden (Mesabih) şerhinin sahibidir.
Bu mufassal şerhten başka bir de muhtasar bir şerh yazdığını mukaddi-
mede, (Fevaidü'l-Kulûb)u da Mısır'da Şeyhune medresesinde 795 H. de
tamamladığını Hatimede beyan etmektedir.
880 H. de (İbnü'l-Kusa') Çanakçı Camiinde imamken (Mişkâtü'l-En-
vari Fi Letaifi'l-Asar) isminde eser yazan Muslihuddin Mustafa îbni Mu-
hammed Et-Tirevî sümmel Aydınî de Tire'den yetişen âlimlerdendir.
— 388 —
MUHAMMED MUHYİDDİN NİKSARÎ
(MUHAMMED İBNİ İBRAHİM)
901 = 1495
Fazilet sahiplerinden ve riyaziye âlimlerinden olup dinî ve arabî
ilimleri Hüsameddin Tokadı, Yusuf Bâli, Fenari ve Molla Yegân gibi üs-
tadlardan, riyaziye ilimlerini de Kadızade-yi Rumî'nin talebelerinden
Fethullah Şirvanî'den tahsil etti. Sultan İkinci Bayezid'in dâveti üzerine
îstanbula gelerek vaaz ve tedris ile hayatmı geçirdi. 901 H. de vefat ede-
rek Şeyh Vefa yakınma defnolundu. Eserleri basılmamış olup aşağıda-
dır :
(Talikat Alâ Tefsir-i Beyzavî), (Tefsir-i Sure-yi Duhan), (Haşıye-yi
Sadrü'ş-Şeria), (Haşiye-yi îzah Fi'l-Meâni El-Müsemma Bi îşah), (Türk-
çe Tefsir-i Sure-yi İhlâs), (Haşiye Alâ Şerhi Akaid-i Nesefiye), (Haşiye-
yi Şerh-i Vikaye), (Şerhu Kasideti'l-Emalî) dir. Riyaziye ilimlerine dair
yazdığı eserlerden bir nüshası Ayasofya kütüphanesinde mevcut (Çay-
mini haşiyesi) ile Kadızadenin (Fevaid-i Hassa) smm şerhi görülebil-
miştir.
MUHYİDDİN SAMSUNÎ
929 = 1522
Değerli âlimlerden bir zat olup Sultan Birinci Selim tarafından
Edirne Kadılığına tâyin edilmişti. 929 H. de Edirne'de mütekaid iken
vefat etti. Eserleri basılmamış olup aşağıdadır :
(Haşiye-yi Şerh-i Tecrid), (Haşiye-yi Tenkihu'l-Usul), (Haşiye Alâ
Şerh-i Miftah), (Haşiye-yi Telvih Li't-Taftâzânî) vesairedir.
MUHAMMED ŞAH EFENDİ
939 = 1532
Hal tercemesi yukarıda geçen Hacı Hasanzadenin torunudur. Fazi-
letli ve müdekkik bir zattı. Bursada Muradiye medresesi müderrisi iken
939 H. de vefat etti. Eserlerinin ekserisini beyaza çekmeğe muvaffak ola-
mamıştır ki, başlıcaları şunlardır: Hadis ilminden (Şerhu Sülasiyat-ı
Buharî), Fıkıhtan (Şerhu Muhtasar-ı Kudûrî) ile (Vikaye) tarzında fa-
kat daha derli toplu bir metin vesairedir.
— 389 —
MUHAMMED İBNİ KADI-Î AYASLUĞ
îlim ve irfan sahibi bir zat olup zamanında Ayasluğ çelebisi adıyla
meşhur olmuştur. Tahsili Bursada değerli âlimlerden Balıkesirli Molla
Yegân merhumxdandır. Tahsilini tamamladıktan sonra Bursa medresele-
rinde müderrislik vazifesiyle meşgul olmuştur. Hocazadeyi Bursavî, îl-
yas Sinobî gibi meşhur âlimler kendisinden istifade etmişlerdir. (Tefsir-i
kebir-i telhis), İbni Saatî'nin (Mecma') metnini şerh ettiği gibi devrin-
de muteber kitapların ekserisine de talikat yazmıştır. Adı geçen eserler-
den bilhassa (Telhis) in ehemmiyeti izahtan müstağnidir. Eserleri basıl-
mamıştır. Bir de (Hidaye şerhi) olduğu Karabaşzade îzmirî'nin tarih ki-
tabında zikredilmiştir.
MUHYİDDİN iliUHAMMED İBNÎ HATİP KASIM
(HATİP KASÎMOĞLU)
Fazilet sahibi edip bir zat olup Amasyalıdır. Çeşitli ilimlerdeki tam
vukufu herkesçe mıüsellem idi. İstanbul'da müderris iken 940 H, de ve-
fat ederek Eyyüp Ensarî civarına defnolundu. Arapça şiirleri Türkçe
şiirlerinden daha renkli ve kuvvetlidir. Eserleri :
(Haşiye Alâ Şerh-i Feraiz Li's-Seyyid Şerif), (Haşiye-yi Sadrüs Şe-
ria), ve (Mevzuat-ı Uluma) müteallik bir eser, Allâme Zemahşerinin Mu-
hadarattan (Rebîul-Ebrarı)nı (Ravzu'l-Ahbar) (^) ismiyle telhis etmiş-
tir. (Ebnaü'l-İstifa Fi Hakkı Âbai'l-Mustafa) isminde bir eseri daha var-
dır. Eserleri basılmamıştır.
MUHAMMED MUHYİDDİN VEFAÎ
940 ~ 1533
Âlimlerden mutasavvıf bir zat olup Muğlalıdır. Tahsilini tamamla-
dıktan sonra Kütahya ve Bursa medreselerinde ders vermiye ve ilme
hizmete başladı. Bu sırada Zeyniye tarikatının, İstanbul'da medfun Şeyh
Vefayi Konevî tarafından kurulmuş (Vefaiye koluna) intisap etmiştir.
940 H. de Bursa'da vefat edip Zeyniler adlı yere defnedildi.
(1) Hal tercemesi şairler fashnda yazılı olan Aşık Çelebi tarafından Os-
manlı - Türk . diline tercemç olunmuştur,
— 390 ~
Eserleri aşağıaaaır :
1 — (Tenvirü'd-Duha) : Vedduha sûresinin tefsiridir.
2 — (Tehzibü'l-Kâfiye) : Nahiv ilminden bir metin olup bir de
şerh yazmıştır.
3 — (Talikat Alâ Haşiye-yi Tecrid) : Seyid Şerifin haşiyesine dair-
dir.
4 — (Haşiye-yi Şerh-i Hidaye) : Mollazadenin (Hidaye Şerhi) ne
dair bir haşiye olup Bursalı Hocazadenin zeyli makammdadır.
5 — (Ravzu'l-Esrar) : Birçok ilimlere aid bahisleri ve itirazları ha-
vi bir eserdir.
6 — (Hazinetü'l-Fezail ve Sekinetü'l-Efadıl) : 932 H. de Bursa'da
yazmıştır.
7 — (Tefsirü Ayeti '1-Kürsî) : Maruf şekilde yazılan tefsir risalesi-
dir.
Bir de Bursalı Hocazadenin (Tahafüt)üne de haşiyesi olduğu Kara-
başzade-yi İzmirî'nin eserinde yazılıdır.
MUHAMMED İBNİ NECİP KARAHİSARÎ
900 = 1494
Musannifler zümresinden bir zat olup (Kara Hisar-ı Sahip - Afyan
Karahisar) lıdır. 900 H. de vefat etti. Eserleri basılmamış olup başlıcası
şunlardır: (Revnakü't-Tefas